28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2010 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Gel de Yazma Ali Bey’den ‘Bak Bunu Yaz Ali!’ye Sevgili, Mesleğe , 45 yıl önce Akşam gazetesinde başladım. O zamanlar köşesinde bir eşi daha olmayan Cemal Nadir’in çizdiği Amca Bey karikatürü de bulunan tabela çakılı, Cemal Nadir Sokak’ta küçük ahşap bir köşkte, pestenkerani bir rotatatifte basılırdı gazete. Her akşam baskı başladığında, bu köhne makine önce aksırıp tıksıracak, sonra kuvvetlice öksürüp dağılacak sanır, filmlerde gördüğüm, büyük tirajlı Amerikan gazetelerinin rotatiflerini kıskanırdım. Ama bizim emektar rotatif, oğlum Devrim için bir teknoloji harikası olmanın da ötesinde, sanki bir mucize gibiydi. Gazeteye her götürdüğümde (biraz da makineyi görmek için gelirdi) merdivenlerin başındaki camın önünde durur, uzun uzun makineyi seyrederdi, hele baskı başlamışsa, keyfine diyecek olmazdı. O ilk yıllarda, benim de en sevdiğim, etkilendiğim ise taze basılmış akşam baskılarını kollarının altına sıkıştırıp, çeşitli semtlerde satan çocuklardı. O zamanlar “müvezzii” denen seyyar satıcı çocuklar, “Yazıyooor, yazıyoor, Akşam gazetesi, karısını doğrayan marangozu yazıyooor!..” diye bağırarak sokaklarda gazete satarlardı. Bu çocuklar, gazetenin basım saatinde gelirler, eski konağın kapısında, girişinde toplanırlar, gazeteleri beklerlerdi. O, tuttuğunda kara mürekkebi eline bulaşan makineden yeni çıktığı için sıcak, taze pide gibi hoş kokusu olan gazetelerin kokusuna bayılırdım. Çocuklar, gazete önünde toplanmaya başladığında, biz yazarlar, muhabirler, sekreterler, çıkış vaktimiz geldiğinden, gıcırdayan ahşap merdivenlerden inerken genellikle birbirimizle konuşur, ya bir maçı anlatır, ya bir olayı tartışır ya da bir dış politika konusunu yorumlar, onların farkına bile varmazdık. 1971 yılı falan olmalıydı, bir gün çocuklar, bütün gerçekliğiyle gözüme çarpıverdi. Oğlum Devrim’den bir bilemedin iki yaş falan büyüktüler ve umutla gazete bekliyorlardı. Gazete bizim gibi onların da ekmek parasıydı. Ama onlar ne mihnetle kaç kuruş kazanıyorlardı ve hayata çocukluklarını yaşamadan başlıyorlardı... O günlerin unutamadığım tiplerinden biri de “Gel de Yazma Ali Bey”di. “Gel de Yazma Ali Bey” cüceden biraz uzunca, kavruk kalmış, getir götür işlerine bakan bir emektardı; eskiliğinden dolayı, kendisinden pek iri yarı olmayan Malik Yolaç’ın fiyakalı eski paltosunu giyerdi. Bir de nereden almışsa bir sarı basın kartı edinmişti. Anlatıldığında göre otobüse veya tramvaya bindiğinde (o zamanlar çoğunluk bunlarla yolculuk ederdi) kalantor paltosuyla, bilet soran biletçiye “basın” diye herkesin dikkatini çekecek şekilde yanıt verir, sonra da büyük gazeteci edasıyla, söylenerek, aksaklıkları eleştirir ve her defasında mutlaka şöyle bitirirdi: - Bir de hep yazıyorsun, yazma diyorlar. Bunlar olurken yazılmaz mı? Gel de yazma! Bu yüzden adı “Gel de Yazma Ali Bey”e çıkmıştı. O dönem bir aralık Akşam’da çalışmış olan Melih Cevdet Anday, yazınımızın önemli yapıtlarından biri olan “Gizli Emir”de, gazeteden tanıdığı “Gel de Yazma Ali Bey”i öyküsü ile birlikte, romana dahil etmişti. Evet, gazeteciliğe başlangıç yıllarımın renkli simalarından biriydi “Gel de Yazma Ali Bey”... Aradan kırk küsur yıl geçti, “Gel de Yazma Ali Bey” maziye karıştı. Artık Ali Bey deyince aklıma, eşim Mine’nin sık sık, “Bak bunu mutlaka yaz Ali!” diye uyardığı ben geliyorum. Gazete yazarlarının çoğunun yazgısı bu galiba, eşi dostu, çoluğu çocuğu soruyor hep: - Bunu neden yazmıyorsun? Şunu yazsana! Bak bunu mutlaka yaz! Doğrusu bunları şikâyet için anlatmıyorum. Nihayet onlar da kamuoyu, okuyucu; bizim işte de “müşteri velinimet” olduğuna göre, okurun isteğine uyacaksın. O da hep kendi düşüncesini, öfkesini, temennisini dile getirmeni istiyor. Televizyon programlarına katıldıktan sonra eve döndüğümde Mine’nin tepkilerini ölçerdim, hep “nasıldı?” diye. Kimi zaman iyi, nadiren çok iyi, der, genelde de dudak büker. O ahvalde dudak bükmekle yetinmez, bir de söylenir: - Şunu eksik söyledin! Bilmem kime cevap vermedin! O öyle mi söylenir! Bunu niye anlatmadın? Sonunda anladım ki, Mine’nin ölçüsü, kendi istediklerini söylemiş olup olmamam. Artık programda iyiydin dendiğinde fazla kasılmıyorum. Kendi kendime şunu mırıldanıyorum yalnızca: - Fazla böbürlenme “Bunu mutlaka yaz Ali Bey”! İyi konuştuğun için değil, istediklerini söylediğin için beğeniyorlar. asirmen@cumhuriyet.com.tr Kõlõçdaroğlu, evet diyene de, hayõr diyene de teşekkür ettiğini belirtti ‘Terörü uzlaşmayla çözeriz’ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - CHP Genel Başkanõ Ke- mal Kılıçdaroğlu, referandum sürecinde Türkiye’nin güzel bir demokrasi sõnavõ verdiğini be- lirterek, “Evet diyen, hayır di- yen bütün vatandaşlarımıza te- şekkür ediyorum” dedi. Kõlõçdaroğlu, önceki gün Brük- sel’den döndükten sonra dün aya- ğõnõn tozuyla “6. Uluslararası Kalecik Karası Festivali”ne ka- tõldõ. CHP Genel Sekreteri Önder Sav ve Genel Başkan Yardõmcõsõ Hakkı Süha Okay ile birlikte Kalecik’e giden Kõlõçdaroğlu, fes- tival alanõna girişte coşkuyla kar- şõlandõ. Kalecik’in, “Kalecik Ka- rası” diye anõlan üzümüyle kendini dünyaya tanõttõğõnõ belirten Kõlõç- daroğlu, festivalin de ilçe tanõtõmõ için önemli olduğunu söyledi. ‘Hiç kimse zarar görmesin’ Türkiye’nin sorunlarõnõn büyük olduğunu ancak bu sorunlarõ çöz- menin de siyaset kurumunun gör- evi olduğunu kaydeden Kõlõçda- roğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: Bü- tün bu güzellikler içinde bazen acı haberler de alıyoruz. Doğu, Güneydoğu’da yurttaşlarımızın hayatını kaybetmesi, şehitleri- mizin gelmesi hepimizi üzüyor. Hiçbirimiz istemeyiz, hiç kim- senin burnunun bile kanaması- nı istemeyiz. İstiyoruz ve diliyo- ruz, gönülden de istiyoruz, te- rörü bitirelim, terörü yok ede- lim. Siyaset kurumuna, iktidara görev düşüyor. Bu sorunu çöz- mek halkın desteğini almakla mümkündür. Toplumsal uzlaş- ma sağlamakla mümkündür. Her seferinde bunu söyledim, bunu söylediğim için zaman za- man suçlandım. Yine söylüyo- rum, toplumsal uzlaşmayı, top- lumsal desteği sağlayarak biz bu terör olayını aşarız. Aşmak du- rumundayız, çözmek duru- mundayız.” ‘Her zorluğu aşarız’ Kõlõçdaroğlu, daha sonra Kale- cik Belediye Başkanõ Nevzat Şa- hin’i çağõrarak, yurttaşlara belediye başkanõnõn hizmetlerinden mem- nun olup olmadõklarõnõ sordu. Bir yurttaşõn “Başkanın para- sı yok” diye seslenmesi üzerine Kemal Kõlõçdaroğlu, “Önemli olan zor işi başarmak. Niye ben geldim? Dün Brüksel’deydim bugün buradayım. Başkan ça- ğırdı, geldim. İstersek her türlü zorluğu aşarız” yanõtõnõ verdi. Brüksel dönü- şü 6. Uluslar- arası Kalecik Festivali’ne ka- tılan CHP lide- ri Kemal Kılıç- dardoğlu, alan- da yurttaşlar tarafından sev- gi gösterileriyle karşılandı. Kı- lıçdaroğlu’na Genel Sekreter Sav ve Genel Başkan Yar- dımcısı Okay da eşlik etti. (Fotoğraf:AA) ‘ADALAR KENT MÜZESİ KAÇAK’ İDDİASI Farsakoğlu’dan yalanlama İstanbul Haber Servisi - Adalar Belediye Başkanõ Mus- tafa Farsakoğlu, Devlet Bakanõ Egemen Bağış’õn açõklamala- rõna dayanõlarak bir gazetede yer alan Adalar Kent Müzesi’nin ka- çak yapõ olduğuna ilişkin ha- berleri yalanladõ. Farsakoğlu, Adalar Kent Mü- zesi’nin İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ’nõn projesi olduğunu belirterek şu açõklamayõ yaptõ: “Yeni yapı- lan bir yapı değildir, ruhsat gerektiren bir yapı sınıfı de- ğildir, kaçak yapı hiç değil- dir.” Farsakoğlu, Bağõş’õn ya- nõltõcõ bilgiler verdiğini savu- narak “Sayın Bakan, bize sormuş olsaydı, konuyla ilgi- li her türlü bilgi verilir, böy- lece kendisini güç duruma so- kacak bir manipülasyona da düşmemiş olurdu. Sayın Ba- kan’ın bilgi istememesinin nedeni, partisinin veya bazı siyasilerin yanıltması veya baskısı mıdır” diye sordu. SP’DEN SULTANAHMET’TE EYLEM Turistlere İngilizce Kuran İstanbul Haber Servisi- ABD’de gerçekleşen Kuranõ- kerim’i yakma ve yõrtma ey- lemlerini protesto eden Saadet Partisi (SP) İstanbul Gençlik Kollarõ üyeleri, kutsal kitabõn İn- gilizce mealini bölgedeki tu- ristlere dağõttõ. Kuranõkerim’in okunmasõyla başlayan protesto gösterisinde “Read, don’t burn” (oku, yak- ma), “İslam barıştır” pankart ve dövizleri taşõndõ. ABD’li Müslüman aktivist Ayşe Slo- kin’in Kuran’a saldõrma olay- larõnõ kõnayan konuşmasõnõn ar- dõndan basõn açõklamasõ yapan İhsan Sonar, 11 Eylül saldõrõ- larõnõn bahane edilerek Müslü- manlarõn katledildiğini, toprak- larõnõn talan edildiğini, son ola- rak da kutsal kitaplarõnõn yakõ- lõp yõrtõldõğõnõ söyledi. “Bu sal- dırılar biz Müslümanlar ile tüm mazlumlar için bir milat olmalıdır” diye konuşan Sonar, AKP ile Diyanet İşleri Başkan- lõğõ’nõ göreve davet etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle