23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Tüm Yedekler Sahaya 12 Eylül günü yaklaştıkça, heyecan da artıyor, hareketlilik de. Liderler geziyor, partiler dolaşıyor, düşüncelerini, görüşlerini aktarmaya çalışıyorlar. Süreç ilerledikçe, hem “evet”in tarafları açıkça ortaya çıkmaya başladı, hem de “hayır”ın. Ve belirli televizyon kanalları da anketler düzenlemeye başladılar. Bu anketlerin sonuçları doğru mudur, değil midir bilemem, ama “hayır” sonuçları çıkmaya başladıkça, AKP iktidarının, gerçekten siniri bozulmaya başladı. Siniri bozulduğunu da, çok açıkça gözlemliyoruz. Bir kere ilk önce, belirli alanlarda tüm “siyasal ağırlığını” koymaya başladı. Bunun sonuçlarını da televizyon yayınlarında açıklıkla görüyorsunuz. Örneğin devlet televizyonuna bakın. Dünyada hiçbir demokratik ülkede görmeyeceğiniz bir uygulamayı görüyorsunuz. Aynı tür adamlar, iktidar aydınları, inanılması güç bir yanlılık ve sözüm ona “tarafsız, eşit yayınlar”. Öyle ki Yüksek Seçim Kurulu, kararında TRT’yi açıkça belirterek, “yayınlarında tarafsız olma, dürüstlük ve eşitlik” ilkelerini hatırlatıyor. “Bu ilkelere uymak zorundasınız” diyor. Ve TRT aynı yayınlara ve “yanlılığa” kaygısızca devam ediyor. Tabii sorun sadece devlet televizyonu ile de sınırlı değil. Tüm televizyonlara ve yayınlarına bir bakın. Özellikle yüzde doksanına. Hele geçenlerde iki “haber kanalında” çok ilginç iki program vardı. Birinde katılan 6 kişiden 4’ü kayıtsız koşulsuz evetçi idi. Yani anlayacağınız AKP dönemine uygun bir “tarafsızlık ve eşitlik anlayışı” vardı. Diğerinde ise yayına İstanbul’dan 3 kişi katılıyordu. Ve her üçü de, çok açık ve net biçimde, “AKP aydınlarındandı”. Yani yine aynı “tarafsızlık ve eşitlik anlayışı”. Yani “AKP dönemine özgü tarafsızlık anlayışı”. Bu hiç kuşkusuz, AKP iktidarının son derece sinirli olduğunu açıkça gösteren unsurlardan biri. Ama dahası da var. İkinci olarak, 12 Eylül yaklaştıkça ve AKP iktidarı, oylamada kaybedebileceğini anladıkça, “tüm yedeklerini de, tüm ihtiyatları da” sahaya sürmeye başladı. Her gün yeni bir örneğini görüyorsunuz. Bir bakın; AKP temsilcilerinin yanında kimleri görüyorsunuz? Sözüm ona liberal aydınlar, yandaşlar, AB kurumları ve temsilcileri, Barzani derken, devreye yeni aktörler sokulmaya başlandı. Kimler mi? 7-8 kişilik yargıç derneklerinden tutun, “eski tonton ve laik siyaset bilimcilere”, “12 Eylül 1980’den sonra, hidayete erip, mensup olduğu partiyi bırakarak, liberal olan gazeteci aydınlara(!)”, “yaptığı kamuoyu anketlerinde yüzde 10-12 yanılan, ama yine de sokağa çıkmaya utanmayan kamuoyu araştırma şirketlerinin sahiplerine” kadar çok kişi. Hatta “12 Eylül’de askeri yargıç iken, sağcılara da, solculara da kan kusturan, ama mafya mensupları ile ilginç ilişkileri herkes tarafından bilinen, sözüm ona eski yargıçlar” dahil çok kişi. Sonunda bu listeye Fethullah Gülen de dahil oldu. Tabii Gülen dahil olunca, kimileri, “Bu ABD’nin de müdahil olduğu anlamına gelir, çünkü ABD’nin izni ve desteği olmadan, Gülen hiçbir şey yapamaz” demeye başladılar. Tabii bu kadarını bilemem. Ama Gülen’in de yedek olarak maça dahil olduğu açık. En azından “sahaya çıktığı açık”. Yani AKP, tüm ihtiyatlarını devreye soktu. Sinirler bozuldukça, yanlışlıklar da artıyor hiç kuşkusuz. Üstelik AKP’nin sinirlerinin bozulması, birçok kurum ya da kişinini de sinirlerini bozmaya başlıyor. Normal zamanlarda ya da olağan demokrasilerde rastlanması mümkün olmayan birçok yanlışlıklar “devreye girmeye” başlıyor. Örnek mi istersiniz? Balyoz soruşturması kapsamında, 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 102 subay hakkında yakalama kararı çıkarıyor. Karara bakıyorsunuz, tamamen uygulanması mümkün olmayan bir madde uygulamış. Ne o madde? Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 98. maddesi. Yani ancak “kaçak olanlar hakkında” uygulanabilecek bir madde. Pekiyi “kaçak sanık” ne demek? Yine yasaya bakıyorsunuz. 247’nci maddede, kaçağın ne anlama geldiği yazılmış. Pekiyi bu 102 kişi gerçekten kaçak mı? Yani gerçekten yurtdışına mı kaçmışlar? Ya da yurtdışında bulunduğu halde, çağrılara yanıt vermeyen ve bulunamayan kişiler mi? Yoksa tam tersine, PKK ile mücadele eden, hatta İçişleri Bakanı’nın Hatay’da, talimat verdiği görev başındaki kişiler mi? Şimdi herhalde koskoca mahkemenin, yargıçların, referandum geliyor ya da YAŞ toplantısı geliyor diye böyle bir şey yaptıklarını, yapacaklarını iddia edemezsiniz. Ya da Adalet Bakanı’nın baskı yaptığını da iddia edemezsiniz. Çünkü yargı ve yargıçlarımız bağımsız. O halde bu inanılması güç hata, sinir bozukluğundan ileri geliyor olmasın. AKP iktidarının sinirlerinin bozulması, tüm kurumların sinirlerinin bozulmasına, hata yapmalarına neden oluyor olmasın? 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargıçları, herhalde bugün olmasa da, ileride herhalde hepimize açıklarlar, bu “kaçak sanık” kararının nedenini. Hem de o kişiler herkesin gözü önünde PKK ile mücadele ederken. Hem de Türkiye terör mücadelesi yaparken! CUMHURİYET çatırdıyor. Sanki içte ve dışta birtakım adamlar el ele vermişler, 1920’den beri temel kurumları ve ilkeleriyle binbir çaba, özveri, hatta şehadet üst üste eklenerek kurulmuş harika bir devleti çökertmek için bütün habisliklerini sergilemekteler nerdeyse. Bazıları yıllardır sahte kimliklerinin kuytularında sakladıkları niyetlerini gerçekleştirme zamanının geldiğini görüp harekete geçmiş durumda. Kimi, büyük sermaye devletlerinin bölgeye ilişkin çıkarlarını kollayacak bir yeni siyasal düzenin devlet başkanı ya da halifesi olmak için Atlantik ötelerinden yola çıkmak üzere hazırlığa geçmiş galiba. Bazısı, ulus kavramını tam oluşturamamış bir topluma soktukları etnik kimlik fitnesinin yıkıcılık kıvamına geldiğini görüp yerel özerklik sözleri etmeye başladı bile. Bir büyük askerin siyasal dehasını zaferlerine ekleyerek kurduğu harika cumhuriyeti çökertmenin en etkili çaresi olarak demokrasi diye asker-sivil çekişmesi yaratmaya karar verenler artık işe koyulmuşa benziyorlar. Çatırtı, bu hüzün verici hengâmenin sesidir. Ancak, bu noktaya gelişte kötü niyetliler kadar cumhuriyetçi çevrelerin evrensel doğrular sanıp işi niyetle benimsedikleri yanlış ilkelerin ve uygulamaların belirli bir payı olduğunu kabul etmek gerekir. Siyasetle bürokrasi arasındaki ilişki, gelişmiş ülkelerin bilimsel çözümlemeleri ve Türk toplumunun Osmanlı’dan gelen birtakım özellikleri ihmal edilerek çok kaba bir seçilmişler-atanmışlar ikilemine oturtuldu; akademik çevreler de bu basit ve yanlış yabancı etkiyi düzeltmekte yetersiz kaldılar. Asker ise ya geçmişte gerçek cumhuriyetçiliğin özgürleştirici niteliğine ters düşercesine zaman zaman yanlış uygulamalara sürüklendi, ya da şimdiki süreçlerde olduğu gibi kendi işleyişine ilişkin onur kırıcı girişimlere karşı gereken düzeltici tepkiyi kurumsal olarak yeterli ağırlıkla ortaya koyamadı. İş, bireysel psikolojilerin onurlu tepkilerine bırakılmamalıydı. Ş imdi artık bütün çevrelerin akıllarını başlarına toplama zamanıdır. Cumhurbaşkanı, ne yazık ki anayasanın kendisine verdiği “devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme” görevini yeterince yerine getiremedi ve çatırtıyı önleyemedi. Onun yerine, önümüzdeki halkoylaması seçmeninin milyonlarca “hayır”ı bu ülkeyi iyi yönetemeyenlere son bir uyarı niteliği kazanır belki. Çünkü, yabancı oyunlara ve içteki hainliklere hedef olan bir toplumun bunca yanlışa, sorumsuzluğa ve dağınıklığa katlanma lüksü olamaz. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Çatırtı mumtazsoysal@gmail.com Kapatõlma tehlikesi yaşayan Rejans’õn işletmecilerine göre, mekânõ yaşatabilmenin tek yolu ‘diyalog’ Rejans için ‘diyalog’ çağrõsõ Dr. Mete Kaan Kaynar, Türkiye’de kaliteli eğitim yerine ‘üniversiteli olma hayalinin’ satõldõğõnõ söylüyor Yükseköğretim sisteminin çöküşü MELTEM YILMAZ “Her İle Bir Üniversite, Tür- kiye’de Yükseköğretim Siste- minin Çöküşü” kitabõnõn yaza- rõ Dr. Mete Kaan Kaynar, Tür- kiye’de kaliteli eğitim yerine, “üniversiteli olma hayalinin” satõldõğõna dikkat çekerek “Ye- tersiz fiziki ve akademik şart- larda eğitim görmeye mecbur bırakılan öğrencilere, eğitim gördükleri illerdeki ticari ha- yatı canlandırmaları karşılı- ğında üniversiteli olma duy- gusu satılmaktadır” dedi. 2010 yõlõ itibarõyla dershane sayõsõ- nõn 4 bin 193’e ulaşarak 3 bin 357 olan genel lise sayõsõnõ geç- tiği belirlendi. İştah kabartan rakamlar Dr. Mete Kaan Kaynar, “Tür- kiye’de ortalama bir üniversi- tenin, 959 dolaylarında perso- nelin görev yaptığı, 46 milyon TL’lik bir bütçeye sahip, 11 milyon TL’lik yatırım yapılarak kurulan, ortalama 21 bin dola- yında öğrencinin eğitim gör- düğü bir kurum anlamına gel- diğini, bu durumun, illerinde müstakil bir üniversite kurul- ması için çabalayanların iştahını kabartan rakamlar” olduğunu kaydetti. Kütüphanesi dahi olmayan üni- versiteler olduğuna dikkat çeken Kaynar, Türkiye’de yüksekokul- laşma oranõnõn Avrupa ülkeleri- ne kõyasla düşük olduğunu ancak bu oranõ arttõrmanõn yolunun her ile bir üniversite açmak olama- yacağõnõ belirtti. Kaynar şöyle devam etti: “Türkiye’nin her ilinde üni- versite açılmasına rağmen gençlerin gittikçe daha fazla yurtdışına yönelmeleri de gös- termektedir ki, gençler Türki- ye’de açılan bu üniversitelerin niteliklerini çok daha doğru de- ğerlendiriyorlar.” Türkiye’deki üniversite öğren- cilerinin barõnma, yurtlarõn kali- tesi, ulaşõm ile sosyal faaliyetler açõsõndan büyük sõkõntõlar yaşa- dõğõnõ belirten Mete Kaynar, “Her ile bir üniversite açma politikası kaynakların etkin kullanılma- sını engellemekte, kaynakların israf edilmesine yol açmaktadır. Yapılması gereken, üniversite- lerin tek tipleşmesinin önüne geçmek, üniversitelerin bütçe- lerini daha rahat kullanabil- melerinin önü açılmak, öğretim elemanı yetiştirilmesine özel önem vermek olmalıdır” dedi. CEREN ÇIPLAK İstiklal Caddesi’nde Saint Antoin Kilise- si’nin tam karşõsõnda caddeye açõlan Olivya Geçidi’nin sonunda yer alan Rus lokantasõ Re- jans, kimleri ağõrlamadõ ki... Atatürk, Muh- sin Ertuğrul, Cahide Sonku, İbrahim Çal- lı, Haldun Dormen... Bir zamanlar Beyaz Rus madamlarõn ser- vis yaptõğõ “Limonaya” (limon kabuğu za- rõyla aromalandõrõlmõş ‘sarı votka’) ve eş- likçileri Olivye salatasõ, Rus böreği Piroşki, salamura edilmiş ringa balõğõ Slotka’nõn lez- zetine varmak isteyenler bugün de Rejans’õn yolunu tutuyor. Ama 1932 tarihli Rejans, 1996 yõlõndan bu yana kapatõlma tehlikesiy- le gündemde. 1996’da tahliye gerekçesiyle Rejans’õn 30 yõllõk mal sahibi 90 yaşõndaki Mithat Mü- düroğlu tarafõndan açõlan ilk davadan bu ya- na anlaşmazlõk süregidiyor. Son olarak 2008 Şubat’õnda açõlan davadan, önce tahliye ka- rarõ çõktõ, ardõndan Rejans işletmecileri davayõ temyize taşõdõ. Şimdi, temyizden çõkacak so- nuç bekleniyor. Ancak rejans işletmecileri yani Rejans’õn bugünkü ortaklarõ Zinnur Taygan, Erdal Se- zener ve Zişan Sezener Rejans’õ yaşatabil- menin tek yolunun ‘diyalog’ olduğunu söy- lüyorlar. Rejans İşletmecisi Erdal Sezener tahliye davasõnõn mekânõn lehine sonuçlanmasõnõn bir “mucize” olduğunu düşünüyor: “Bir şansımız var, o da diyalog. Tüm bu olumsuzluklara rağmen karşı tarafla an- laşmak istiyoruz. Bizi hep geçiştiriyorlar, bir an önce çıkın diyorlar. Sanki amaç Re- jans’ın rantını almak. Aslında biz mülk- lerine değer katıyoruz. Rejans’ı yaşat- mak için her türlü diyaloğa açığız. Ama bu- günkü diyalog eksikliği İstanbul’un tari- hine bir darbe niteliğinde. Rejans gelene- ğinin sürmesini istiyoruz.” Peki uzlaşma sağlanamazsa Rejans ne ola- cak? Aynõ yerde, aynõ mimari çizgide faali- yetini sürdüremeyecek. “Tam olarak mekân arayışı içinde değiliz ama takip ettiğimiz yerler de var. Rejans’ı Rejans yapan ağır- ladığı insanlar, sunduğu yemekler, birik- tirdiği anılar, yarattığı kültürdür” diyor Se- zener. Mal sahibi Mithat Müdüroğlu ise uzlaşma çağrõsõna yönelik şunlarõ söylüyor: “Elbet- te herkes kendi menfatini düşünüyor. Bu- rası Beyoğlu’nun göbeğinde bir mekân. Ki- rayı diğer yerlerle mukayese ederseniz far- kı görürsünüz” 70’lerin ortasõndan beri mekânõn müdavi- mi olan Bedri Baykam da Rejans’õn büyü- lü bir yer olduğunun altõnõ çizerek şöyle ko- nuşuyor: “Rejans’ta eski İstanbul’u tüm zerreleriyle yaşarız. Sanki bir zaman kap- sülü içinde 1930’ların, 40’ların İstanbul’u korunmuştur. Türkiye ne yazık ki buna benzer konularda kendi belleğine pek saygılı bir ülke değil. Her şeyin ‘yenisini’, daha ‘modernini’ yapmak iddiasıyla geçmişi yıkmak maalesef bu konudaki kültürsüz- lüğümüzün sürekli tavrı olmuştur.” Bir başka müdavim Ferhan Şensoy ise duygularõnõ şöyle dile getiriyor: “Biz Re- jans’taki Atatürk’ün masasını, Yahya Ke- mal’in masasını, nice ozanın cilalı ahşaba sinmiş şiirini koruyamıyoruz. Bir halka da- ha kopup gidiyor çocukluğumun Beyoğ- lu’sundan. Artık Beyoğlu’nda gezilmez, göz falan da süzülmez.” Rejans’õn İstanbul’un yeri doldurulama- yacak mekânlardan biri olduğunu söyleyen sinema eleştirmeni ve yazarõ Atilla Dorsay ise “Yalnız mutfağıyla değil, servis yapan Beyaz Rus kadınlarıyla, balkonda çalan or- kestrayla, Atatürk’ün gözde lokantala- rından biri olmasıyla” Rejans’õn İstan- bul’a birçok yenilik kattõğõnõ belirtiyor. Dorsay, “Onu başka bir yerde açmak da olmaz. O yapıya sinmiş olan tarih koku- sunu, duvarlardan masalara her köşesine yerleşmiş olan anıları nasıl yeniden yara- tabilirsiniz ki?” diyor. İstanbul’un yeme içme kültürüne öncülük yapmõş olan Rejans’õ Mihail Mi- hailoviç, Tevfik Manars ve Vera Protoppova, Olivo geçidindeki 15 No’lu bina- da, Rejans Kahve, Lokanta ve Çiçekli Bahçesi adõyla 4 Mayõs 1932’de müşterilerin hizmetine açmõştõ. O dönem Beyaz Rus hanõmlarõn hiz- met ettiği lokantada hem müzik, hem de şantözler bu- lunuyordu. Akşamlarõ ye- meklerde dans ediliyordu. 1918 sonrasõ Bolşeviklerin Rusya’ya egemen olmalarõ sonucunda, ülkelerini terk eden Ruslar İstanbul’da pek çok lokanta açmõştõ. Olivo geçidi 15 numara Dershaneler, lise sayısının üzerinde T ürk Eğitim Derneği’nin (TED) 12 ilde öğrenci, öğ- retmen, veli ve mezunlar üzerinde yaptõğõ araştõrma, velilerin dersha- nelere bir yõlda 16 milyar 700 milyon lira ödediğini ortaya koy- du. Araştõrma, 2001 yõlõnda 1864 olan dershane sayõsõnõn, 2010 yõ- lõnda 3 bin 357 olan genel lise sa- yõsõnõ geçerek, 4 bin 193’e ulaştõ- ğõ da ortaya koydu. Bir başka de- ğişle 2010 yõlõ itibarõyla Türki- ye’deki dershane sayõsõ, lise sayõ- sõnõn üzerinde. Araştõrmaya göre, Türkiye’de 95 devlet, 51 vakõf üniversitesi bulunmasõna karşõn öğrencilerin yüzde 62’si, 13 yük- seköğretim kurumunu tercih edi- yor. Yükseköğrenime devam eden 2 milyon 757 bin 828 öğrenciden 1 milyon 142 bin 536’sõnõ ise açõk öğretim programlarõna kayõtlõ öğ- renciler oluşturuyor. Öğrenci memnuniyeti anketi T ürkiye’den 101 üniversi- teden 1200 öğrenci ile yüz yüze görüşülerek yapõlan “Üniversite Memnuniyet An- keti” sonuçlarõna göre, üniver- site öğrencilerinin yaşadõğõ en büyük sõkõntõ yüzde 20’lik oran- la “Yönetim ve organizasyon ile ilgili sıkıntılar”. “Kampus yaşamıyla ilgili sıkıntılar” yüzde 17 oranla ikinci sõrada gelirken üniversite öğrencileri- nin okullarõ ile ilgili diğer sõkõn- tõlarõ ise şöyle sõralanõyor: “Eğitim-öğretime ilişkin sı- kıntılar, akademik personele, ulaşım ve sosyal imkânlara iliş- kin sıkıntılar, teknolojik altya- pı ve laboratuvarlar, sosyal ak- tiviteler, idari personel, yanlış üniversite seçimi ve güvenlikle ilgili sıkıntılar.” Aynõ anket kapsamõndaki “Ge- nel memnuniyet değerlerlen- dirmesi”ne göre Türkiye’de en beğenilen üniversiteler arasõnda ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Yedite- pe Üniversitesi, TOBB Ekonomi Üniversitesi ile Sakarya Üniver- sitesi yer alõyor. KoçTıpFakültesi’nde tümöğrencilerburslu İstanbul Haber Ser- visi - Koç Üniversite- si’nin yeni kurulan Tõp Fakültesi’nde tüm öğ- renciler bu yõl burslu eğitim görecek. Koç Üniversitesi Tõp Fakül- tesi Kurucu Dekanõ Prof. Dr. Şevket Ruacan, 2010-2011 eğitim yõlõn- da 40 öğrenci alacak olan Tõp Fakültesi’nde öğrencilerin 20’sinin tam, 20’sinin ise yarõm burslu olarak eğitim gö- receklerini belirterek “Tek amacımız araş- tırmacı doktorlar ye- tiştirmek” dedi. Koç Üniversitesi Tõp Fakültesi Kurucu Deka- nõ Prof. Dr. Şevket Rua- can, İngilizce verilecek tõp eğitiminin ilk üç yõ- lõnõn Rumelifeneri Kam- pusu’nda gerçekleşece- ğini belirterek “Sonraki yıllara yayılan klinik ağırlıklı eğitim, inşaatı yakında tamamlana- cak olan Koç Üniversi- tesi Eğitim ve Araştır- ma Hastanesi’nde ve- rilecek. Ek olarak öğ- rencilere üniversitenin çeşitli laboratuvar ve kliniklerinde araştır- malara katılma olana- ğı sağlanacak ve teş- vik edilecek” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle