19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Korku Belgeseli... TBMM’nin dünyadaki tüm parlamentolar gibi iki işlevi var: - Yasama.. Yani yasa çıkarma. - Denetleme.. Yani hükümet icraatını denetleme. Denetlemenin bir yolu da başbakana, bakanlara icraatlarıyla ilgili yazılı veya soru önergesi vermek. Başbakan da bakanları da hiçbir soru önergesine ya yanıt vermiyor ya da laf olsun sayfa dolsun türü karşılık veriyor. Açılım rüzgârının kasırgaya dönüşeceği ortaya çıkınca AKP rotayı Referandum’a kırdı. Washington’da uzun yıllardır gazetecilik yapan Yılmaz Polat’ın “CIA Pençesinde Açılım” adlı kitabı bunu yeterince ortaya koyuyor. “Siyasi çözümün şifresi, Erdoğan’ın 5 Kasım 2007’de Başkan Bush ile Oval Ofis’te baş başa görüşmesinde saklıdır!” diyor.. Ve şöyle devam ediyor: “Erdoğan için beklenen gün geldi. Bush’un keyfi yerindeydi. Gelenlerle teker teker tokalaştı; sıra milletvekili olmadan önce ABD yönetimlerinin yeminli çevirmeni olan Egemen Bağış’a gelince şöyle bir bakarak ‘Kilo vermişin; ne yapıyorsun’ diye sordu. Hal-hatır faslından sonra Türk heyetine dönen Bush, ‘Beyler bize izin verin. Tayyip’le baş başa görüşmek istiyorum!’ diyerek Erdoğan’ın sırtına dokunup Oval Ofis’e yürüdü. Recep Tayyip Erdoğan Ofis’e yönelirken Dışişleri Bakanı Babacan’a gelmesi için işaret etti. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Ergin Saygun bir köşeye çekilip beklemeye başladılar. ABD Dışişleri Bakanı Rice İsrail’de, Savunma Bakanı Gates de Çin’de olduğu için görüşmeye katılmıyordu. Bush, Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley’i yanından ayırmıyordu. Görüşme tam bir saat 15 dakika sürdü. Saat 14.15’te Oval Ofis’in kapısı açıldı. Bush’un yüzü gülüyordu. Erdoğan sessizdi. Washington’a gelmeden önce TBMM’nin verdiği sınırötesi yetkiyi kullanacağını söyleyen Başbakan bu konuya değinmiyordu. Bush son noktayı, ‘Öyle tek taraflı davranamazsınız’ diyerek koymuştu. Beyaz Saray görüşmesinden sonra Meclis yetkisi rafa kaldırıldı. 5 Kasım Bush-Erdoğan görüşmesi gizemini koruyor.” (sayfa: 158-159) Kitapta anlatılanlar perde perde sahneye konulan büyük bir oyunun küçük bir sahnesinden bir bölüm. Oyunun başlangıcı merhum Bülent Ecevit’in Başbakan olarak Washington’a yaptığı son gezide, Amerikan yönetiminin Irak politikasına Türkiye’nin destek olamayacağını söylemesine kadar dayanıyor. Daha sonrası çorap söküğü... 2002’de AKP’nin iktidara gelişi. 2003 yılı Temmuz’unda K. Irak’ta, Süleymaniye’de Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi. Daha sonra sahneye konulan sonu gelmez Ergenekon soruşturmaları, tutuklamaları. Hemen ardından başlatılan açılım kampanyası. Habur’da kurulan çadır mahkemeleri. Balyoz soruşturmaları... Ve nihayet Cumhuriyet tarihinde ilk kez Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı’nın atanmasını engelleyen gelişmeler... Tayyip Erdoğan’ın Başkan Bush ile yaptığı “5 Kasım 2007 görüşmesi hâlâ çok bilinmeyenlerle dolu!”.. Buna bir de Dolmabahçe Sarayı’nda Erdoğan’ın Büyükanıt ile yaptığı, içeriği mezara kadar saklanacak olan sır görüşmeyi eklersek... Ortaya gerçek bir korku belgeseli çıkıyor. 12 Eylül’deki Referandum’da “Evet” çıkarsa bu korku filmine yeni dehşet sahneleri de eklenecek. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Her ikisi de Arapça olan bu sözler, sanırım çoğumuza Atatürk’ün “Gençliğe Sesleniş”ini anımsatır. Bilindiği gibi Atatürk bu “iki”liyi, ülkeyi yönetenlerin yani “iktidar”ın, “gaflet ve dalalet” içine düşebileceğini belirtirken kullanmış, ardından da bu duruma düşen bir iktidarın “hıyanet” içinde bulunabileceğini de vurgulamıştı. Geride bıraktığımız temmuz ayının son gününde MHP milletvekili Deniz Bölükbaşı da kullandı, Türkçesi sırayla “aymazlık” ve “sapkınlık” olan bu ikiliyi. “AKP” iktidarının 2003 yılı Eylül’ünde, “ABD” ile yaptığı 8.5 milyar dolarlık Dubai kredi anlaşması için “gaflet” ve “dalalet” değerlendirmesini yaptı Bölükbaşı. Kuşkusuz haklıydı; ekonomik bağlamdaki bu anlaşmanın dayanağı, temeli bütünüyle “siyasal”dı. Türkiye’nin ABD’yi Irak konusunda tümüyle destekleyen, ayrıca “PKK” karşısında Türkiye’yi kıskıvrak bağlayan sert koşulları içeren bu anlaşmaya, “CHP” karşı çıkıp,“AKP”nin bu “işbirlikçi”liğini TBMM’ye taşıdı. AKP iktidarı, “ancak” bu “baskı” karşısında harekete geçmiş, güle oynaya imzaladığı anlaşmayı zorunlu olarak askıya almıştı. Ne var ki, CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu, büyük bir “gizem” (sır) gibi canla başla saklanan anlaşmanın metninde; ülkemizin aleyhine daha başka ağır koşulların da yer aldığını ima ederek; tüm bunları kabul edip imzalayan “AKP iktidarı”nı dolayısiyle Başbakan R. T. Erdoğan’ı “hainlik”le suçluyor. Bir bakıma: “... iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler!..” dercesine. Öte yanda “gaflet ve dalalet”, Türkçesiyle “aymazlık ve sapkınlık” içinde olmak, “din”sel çıkışlı AKP’nin bu dünya ile, yaşamla ilgili “din” temelli ilkelerinin, görüşlerinin “devlet yönetimi”ne yansımasından da kaynaklanıyor. Böyle olduğunu Erdoğan’ın, türlü konulardaki konuşmalarını medyadan izlemek yeterlidir sanırım. Anımsayalım; üç, beş gün önce, onca kadının gözlerinin içine bakarak ne dedi? “Kadın erkek eşit değildir!” diye gürleyiverdi. Bu saplantı, eğer bir camide bir “imam” tarafından söylenirse -ki söyleniyor- tam bir “gaflet”, tam bir “aymazlık”tır denebilir. Ama “laik” Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin başındaki bir “imam” tarafından resmen söylenirse, kuşkusuz “gaflet”i de aşar “dalalet”e girer. Hele bu eşitliği kazandıran “Devrim Yasası” yönünden ya da laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran “1923 Devrimi” doğrultusundan bakılırsa, bu “eşitsiz”lik söylemi “dalalet”i de aşıp, “hıyanet”e varan bir boyuta girer. “AKP” iktidarının bu “gaflet, dalalet, hıyanet” bağlamında yer alabilecek başka konulardaki tutum ve “icraat”larına da değinmeyi sürdürelim. Hepimizin bildiği gibi, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) iki yıldır kapalı. Başbakan: “Yıkın gitsin! Yerine yenisini yapın!” diyor. Oysa AKM, “Birinci dereceden kültür varlığı” olarak tescillenmiş. Ne yıkılabilir, ne de bu özelliğini değiştirecek bir boyutta “yenilenme”si söz konusu. Kültür Bakanlığı “böyle” bir “yenileme”ye kalkışınca, “Kültür Sanat Sen” mahkeme yoluyla bu projenin uygulanmasını durdurttu. Buna Başbakan ateş püskürmüş... Kültür Bakanı’na “Yaptırmıyorlarsa yapma!” diye buyurmuş. Böylece bakanın da vurguladığı gibi, Başbakan işi “inatlaşma”ya döndürmüş. “İnat” ve “ülke yönetimi”... Acaba “kabile” yönetimlerinde de geçerli midir? AKM’nin sahne düzenini beğenen, Fransa’nın “tiyatro tutkunu” eski Kültür Bakanı Jack Lang, bu sahnede iki yıldır bale, tiyatro gösterilerinin sergilenmediğini duysa üzüntüden kahrolur. Başbakan’ın “tutumu”nu, sanat, özellikle de tiyatro dünyasına tam bir “ihanet” olarak görebilir. Oysa “temel” eğitimi “din”sel olan, bu tür sanatı yadsıyan bir “din” kültürüyle “yoğrulmuş” bir “kişilik” için, iki yıldır konserlerin, tiyatro, bale gösterilerinin gerçekleşmemiş olmasının hiçbir anlamı yoktur; “umrunda” bile değildir. Belki de İslamsal yaşam düzeni adına memnun bile olabilir. Ne var ki, “gaflet”, “dalalet” çıkmazlarında dolanmanın bile bir “duruş”u vardır; Recep Tayyip Erdoğan’a daha uygun bir deyişle “racon”u vardır. Buna aldırış edilmezse, tam bir “gülmece” ile karşılaşılabilir. Anımsayalım bir; ülkeyi yerinden oynatan Ergenekon Davası başladığında, Başbakan Erdoğan elini göğsüne vurup; “Ben bu davanın savcısıyım!” diye gürlemişti. Kuşkusuz bu “gaflet”ten öte, “dalalet”ti. “Bağımsız” yargı cephesinden bakılınca, bir bakıma, “yargı”ya “ihanet”ti. “Güçler ayrılığı” rejiminin geçerli olduğu ülkemizin “Savcı Başbakan”ı geçen günlerde Hatay’ın Dörtyol ilçesinde - kışkırtılma sonucu- birbirini “suçlayıp” saldıran, kırıp döken yurttaşlara seslenmek için bu ilçeye gitti. Konuşmasının bir yerinde, “Siz, siz olun!” der gibi: “Kendinizi polis yerine, hâkim yerine ve de savcı yerine koymayın!” uyarısında bulunmaz mı? Bu uyarı karşısında, alandakilerden biri: “Balık baştan kokar!” diye seslenseydi, Başbakan ne yanıt verirdi, ne yapardı? Ne dersiniz? ‘Gaflet’ ve ‘Dalalet’! [email protected] 6 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ HalkoylamasõnõnAsõlKonusu-III- Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK c) Anayasa Mahkemesi İçin Yeni Çalõşma Kurallarõ 5982 sayõlõ kanunun 18. madde- siyle anayasanõn 148. maddesinin V. fõkrasõ değiştirilerek, Yüce Divan ka- rarlarõna karşõ yeniden inceleme başvurusu yapõlabileceği, Genel Ku- rul’un yeniden inceleme sonucunda vereceği kararlarõn kesin olduğu ifa- de edilmiştir. Yapõlan değişiklik, Yüce Divan kararlarõnõn “kesin” olduğunu belirten şimdiki V. fõkra- ya göre adil yargõlanma ilkesine da- ha uygun bir hüküm niteliği taşõ- makla birlikte; farklõ bir düzenleme de yapõlabilirdi. Anayasa Mahke- mesi, -aşağõda ayrõca değinileceği üzere, 19. madde ile değiştirilen ye- ni 149. maddeye göre- bundan böy- le iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalõşacağõ için; bölümlerden birinin Yüce Divan sõfatõyla vereceği bir ka- rara karşõ Genel Kurul nezdinde temyiz yoluna başvurulabileceği ön- görülebilirdi. Bu, aynõ davanõn -kõs- men de olsa- farklõ iki kurul tarafõn- dan değerlendirilmesi açõsõndan Av- rupa İnsan Haklarõ Sözleşmesi’ne ek 7. Protokol’ün ceza davalarõnda iki dereceli yargõlama hakkõ öngören 2. maddesine de daha uygun bir dü- zenleme olurdu. Aslõnda bu konuda yapõlabilecek en köklü değişiklik, Yüce Divan işlevinin tümüyle Yar- gõtay’õn ilgili Ceza Dairesine, tem- yiz mercii olarak da Ceza Genel Ku- rulu’na verilmesi olabilir. 5982 sayõlõ kanunun 19. madde- siyle anayasanõn 149. maddesi de- ğiştirilerek Anayasa Mahkemesi’nin çalõşma ve yargõlama usulü ile ilgi- li bazõ yeni hükümler getirilmiştir: Anayasa Mahkemesi, bundan böyle iki bölüm ve Genel Kurul halinde ça- lõşacaktõr. Bölümler ve Genel Kurul için belirlenen toplantõ ve karar ye- tersayõlarõ şöyledir: Bölümler, baş- kanvekilinin başkanlõğõnda 4 üyenin; Genel Kurul, Mahkeme Başkanõ ve- ya onun belirleyeceği başkanvekili- nin başkanlõğõnda en az 12 üyenin ka- tõlõmõyla toplanõr. Üye sayõsõ 17’ye çõkarõlan Anayasa Mahkemesi için öngörülen bu toplantõ yetersayõlarõ ol- dukça düşüktür. Anayasa Değişikli- ği Hakkõnda Kanun Teklifi Gerek- çesi’nde bu konuda da getirilen hük- mün tekrarõ dõşõnda bir açõklama bulunmamaktadõr(5). Aşağõda de- ğinileceği üzere, Hâkimler ve Sav- cõlar Yüksek Kurulu’nda yedek üye- lik korunurken; Anayasa Mahke- mesi’nde bundan vazgeçilmesi, ya- põlmak istenen anayasa değişikliği bakõmõndan önemli bir iç çelişkidir. Başka bir çelişki: Yürürlükteki anayasada Yargõtay, Danõştay, Askeri Yargõtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi gibi yüksek mahkeme- lerin iç bölümlerini adlandõrmak için kullanõlan teknik terim, “dai- re”dir (m. 154/III, V; 155/IV-V, 156/III, 157/V). Üstelik getirilmek is- tenen yeni 159. maddede Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nun alt bölümleri için de “daire” terimi kullanõlmõştõr (f. II, VII, XIII). Böy- lece gerek yürürlükteki anayasa hü- kümleri ile, gerek yeni hükümlerin kendi içinde bir terminoloji tutar- sõzlõğõ da ortaya çõkmõştõr. (Bu bağ- lamda anayasal terim olarak “bö- lüm” sözcüğü, geçmişte yalnõz 1961 Anayasasõ’nõn Yüksek Hâkimler Kurulu’na ilişkin 143. maddesinde 20.9.1971 tarih ve 1488 sayõlõ ka- nunla yapõlan değişiklikte kullanõl- mõştõr.) Öte yandan bugün 11 asõl ve 4 ye- dek üyeli Anayasa Mahkemesi, ge- rektiğinde yedek üyelerin katõlõmõy- la her zaman Başkan ve 10 üye ile, başka bir deyişle, üye tam sayõsõyla toplanõrken (AY m. 149/I); yeni dü- zenleme gereğince yedek üyeliğin kaldõrõlarak toplantõ yetersayõsõ aran- masõ, Yüksek Mahkeme’nin çalõş- malarõnda süreklilik ve istikrar açõ- sõndan isabetli değildir. Ayrõca bu, - istişnai durumlarda da olsa- toplan- tõ yetersayõsõnõn sağlanamamasõ ne- deniyle Yüksek Mahkeme çalõşma- larõnda kilitlenmelere yol açabilir. Yine yeni 149. maddeye göre, si- yasi partilere ilişkin dava ve başvu- rulara, iptal ve itiraz davalarõ [diğer mahkemelerden gelecek anayasaya aykõrõlõk iddialarõ] ile Yüce Divan sõ- fatõyla yürütülecek yargõlamalara genel kurulca bakõlõr; bireysel baş- vurular bölümlerce karara bağlanõr. Bölümlerde ve genel kurulda karar- lar, kural olarak salt çoğunlukla alõ- nõr. Anayasa değişikliklerinde iptal ya da siyasi partiler hakkõnda ka- patma kararõ verilebilmesi için halen beşte üç oy çokluğu yeterli iken, ye- ni düzenlemeye göre toplantõya ka- tõlan üyelerin üçte iki oy çokluğu ara- nacaktõr. Devlet yardõmõndan yoksun bõrakma kararõ için de üçte iki oy çokluğu gereklidir. Böylece anaya- sa değişikliklerinin iptali ve siyasi partilerin kapatõlmasõ biraz daha zorlaştõrõlmaktadõr. Bu değişiklik, 3.10.2001 tarih ve 4709 sayõlõ ka- nunla anayasanõn 69. maddesinin VII. fõkrasõ ile 149. maddesinin I. fõk- rasõnda siyasi partilerin kapatõlmasõnõ zorlaştõrmak amacõyla yapõlan deği- şiklikler doğrultusunda daha ileri bir adõm olmakla birlikte; bir süre ön- ce hakkõnda kapatma davasõ açõlmõş ve devlet yardõmõndan kõsmen yok- sun bõrakma yaptõrõmõ uygulanmõş ik- tidar partisi açõsõndan daha etkili bir güvence arayõşõ olarak da nitele- nebilir. 2. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Yeniden Yapılandı- rılması a) Genel Olarak Anayasanõn 5982 sayõlõ kanunun 22. maddesi ile değiştirilmek istenen 159. maddesine göre; halen Adalet Bakanõ’nõn başkanlõğõnda 7 asõl, 5 ye- dek üyeli bir kurul olan Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu, yine Ada- let Bakanõ’nõn başkanlõğõnda 22 asõl,12 yedek üyeden oluşan ve 3 dai- re halinde çalõşan bir kurul haline ge- tirilmektedir. Bakanlõk Müsteşarõ, “tabii üye” olarak Kurul’daki yeri- ni korumaktadõr. Yargõtay’dan gelen 3 asõl ve 3 yedek üye ile Danõş- tay’dan gelen 2 asõl ve 2 yedek üye bakõmõndan da sayõsal bir değişiklik yoktur. Değişiklik, bu üyelerin artõk Yargõtay ve Danõştay Genel Kurul- larõnca kendi üyeleri arasõndan se- çilecek 3’er aday içinden Cumhur- başkanõnca seçilmeyip, doğrudan doğruya Yargõtay ve Danõştay Genel Kurullarõnca seçilecek olmalarõn- dadõr. Bu, olumlu bir yeniliktir. Cumhurbaşkanõnca herhangi bir ku- rumun aday önerisi olmaksõzõn doğ- rudan doğruya seçilecek 4 asõl üye, nitelikleri kanunda belirtilen, -Ana- yasa Mahkemesi’nin iptal kararõndan sonra- yükseköğretim kurumlarõnõn hukuk dalõnda görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasõndan ola- caktõr. Fakat bu üyeler, -Anayasa Mahkemesi kararõyla hukukçu kim- likleri sağlanmakla birlikte- bir öz- yönetim modeli olan Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nun yapõ- sõnda dõşarõdan gelen, dolayõsõyla yar- gõ bağõmsõzlõğõ ilkesiyle bağdaşma- yan bir grup konumunda olacaklar- dõr. Onlar için herhangi bir yedek üye seçimi de öngörülmemiştir. Dõşarõ- dan gelecek diğer 1 asõl ve 1 yedek üye ise Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu’nca kendi üyeleri ara- sõndan seçilecektir. Bu çerçeve için- de dõşarõdan gelecek üyelerle daha geniş bir toplumsal tabana ve çeşit- liliğe dayanan bir kurumsal yapõya ulaşõlmak istendiği anlaşõlmakla bir- likte; yargõ bağõmsõzlõğõ açõsõndan or- taya çõkacak sakõncayõ giderecek bir önlem getirilmemiştir. 5. Bk. TBMM Dönem 23, Yasama Yõlõ 4, S. Sayõsõ 497 (yuk. dn. 3), s.19 “Madde 20”. S Ü R E C E K BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Güney Ame- rika’nõn tatlõ su- larõnda yaşayan çok yõrtõcõ bir balõk. 2/ Vücut- taki AIDS virü- sünü saptamak- ta kullanõlan test... “ --- kapõ- lõ bir handa / Gi- diyorum gündüz gece” (Âşõk Veysel). 3/ İn- sandaki etkisi açõsõn- dan tanõmlanan õşõnõm dozu birimi... Becerik- siz, güçsüz, görgüsüz kimse. 4/ Özen... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 5/ Antalya’nõn bir ilçe- si... Utanõlacak şey, ayõp. 6/ Lisan... Sevgi bağlõlõğõ. 7/ Eski Mõ- sõr’da güneş tanrõsõ... “Melali anlamayan nesle --- değiliz” (Ahmet Haşim). 8/ Bir yerde oturma... Akõm şiddeti birimi kiloampe- rin kõsa yazõlõşõ. 9/ Közlenmiş patlõcan, kõyma ve yo- ğurtla yapõlan bir meze. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dõş yüzey ya da kenar, çevre. 2/ Mesaj... Kimi Türk lehçelerinde “ağa” yerine kullanõlan sözcük. 3/ İtalya’da bir kent... Bir renk. 4/ Azerbaycan’õn plaka imi... Ku- rallara uygun olan. 5/ Kõsa saplõ odun baltasõ... Sevinçli, neşeli. 6/ Alan Parker tarafõndan filme de aktarõlan ün- lü bir müzikal. 7/ Verdi’nin tanõnmõş bir operasõ... Hay- vanlara vurulan damga. 8/ Uzun boyunlu ve kulpsuz küçük rakõ sürahisi. 9/ Marmaris ilçesindeki Cennet Adasõ’nda, MÖ on bin yõlõna tarihlenen arkeolojik ma- ğara... Halk dilinde ayrana verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A R A K O Ç T Ü N İ T E Ö L Ü L A K N A R İ N C K A T M E R Ü R A T E K İ P L A T E T K A E K K L İ P P R E P O S A B A T A B U T L U K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle