28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Denizin sisini seyrediyorum günbatımında... Bir kıyı kasabasında dinlence verdim kendime. Haydi açık yazayım Karaburun’dan yazıyorum... Bir çardak altında, denizin hemen dibinde. Ergin Ayvaz’ın kendi halindeki minik ama tertemiz pansiyonunun çiçeklerle donatılmış bahçesinde. Siyasetten yorgun düşenler için salık veririm burasını tıpkı Burhaniye Taylıeli’deki Bülent Koçtaş’ın o 12 odalı butik oteli gibi. Sevinçlerin ve müziğin sesi, Sakız Adası’nı kızıla boyayan güneşle buluşurken, İspanyol şair Pedro Salinas parmaklarımızın uçlarında atan nabzı, dünyanın köklerini, yaşamın o en derin çizgisini sanırım bir tümceyle anlatıyordu: “Deniz kokan bir kadın tütün kokan genç adamı kolları arasına alıp sımsıkı sarılmıştı Sevilya’da...” Buna benzer bir kitap okumuştum yıllar önce... Yazıma başlarken nedense adını anımsayamadım. Aynı görüntüleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hitler dönemi biterken, Venedik’te San Marco alanında, Oktay Rifat’ın kurşuna dizilmeyen güvercinlerinde de görmüştü tüm dünya. Barışa ve özgürlüğe olan tutku, aşk kelimesi gibi büyük anlam taşır. İnsan yaşamını deniz gibi dalgalandırır. Her erkeğin arkasında değil, yanında güçlü bir kadın vardır ve yaşamı onunla çiçeklenir. Gizleri gün yüzüne çıkarmak, bir kıyıda oyalanmak gibi bir şeydir işte! Salinas’ın dizelerinde bulursun yaşam denilen o uzun öyküyü: “Senin gözlerinden, yalnızca onlardan/ ışır yol gösteren ışık, aydınlatarak attığın adımları,/ Yürürsün./ gördüğün yolda işte o kadar.” Bir İyonya akşamında Anadolu Bozkırı’ndan topladığım bölük pörçük notları, 12 Eylül’de yapılacak halkoylamasını bir kenara bırakıp Tarık Dursun Kakınç’ın çocukluk yıllarımda okuduğum “Hasangiller”i (Cumhuriyet Kitapları) belki beşinci kez elime aldım. Buca-Alsancak hattında çalışan ve tütün işçilerini götüren o sabanın beşinde kalkan ilk tren... Bedenleri tütün kokan genç kızlar ve erkekler. Tütün emekçileri... Tarık Ağabey onların yaşamlarını, aşklarını anlatır o güzelim romanında. Anılarımın sökün ettiği saatlerdeyim... “Gözlerimde telaşların en güzeli” diye seslenen Teoman Karahun’un o bilindik dizeleri geliyor aklıma: “Ben Külebi gibi değilim Karanlıklar içinde bazen Umudumu yitiriyorum Korkuyorum yalnızlıktan.” Karahun’un bu dizeleri pek bilinmez... Üstelik şair olarak değil; gazeteci olarak tanınır... Kaç kişi tanır Karahun’u, kaç kişi bilir onun yapayalnız öldüğünü... Puşkin’in, Balzac’ın, Jean Paul Sartre’ın yaşama bakışı, Kafka’nın derinliği Tolstoy’un yıldızlar yağmurunu seyredişi. Puşkin’in “Yüzbaşının Kızı”nı okurken bir bakarım, bir Ege kentinin akşamları gelir aklıma... Spil Dağı eteklerinde Tanju Okan ve Yusuf Atılgan... İlhan Berk hınzır hınzır gülümsüyor... Lisenin tam karşısında çocuk bahçesinde, “Aylak Adam” sınavından geçiyoruz arkadaşlarla birlikte. Yusuf Atılgan Erzincan Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmeni, ama “komünist damgasını” yemiş ve ordudan atılmış. Yine düşlerimle baş başayım işte. Kalamar avcıları balıkçı sandalları... Cavit Şakir’in koskoca merhabasına karşılık dudaklarımdan düşen tümceler: “Yarın maviye ve kızıla sesleneceksin... Söylenceleri unutup yaşamı kucaklamak için bir demet çiçekle... Çoban Paris’in Helen’i yanına çağırdığı gibi...” Deniz kokan bir genç kadın ve tütün kokan genç adam... Tarık Dursun’un bedenleri tütün kokan genç sevgilileri anlatışı... Denizin sisi gün batımıyla dağılırken “kalamar avcıları” mavi sularda düşler kuruyor. Ay yavaş yavaş yükselirken tütün kokan genç adam, deniz kokan kadının gözlerinde düşlerini çoğaltıyor... Tam o sırada kadının ellerinden beyaz kumrular uçuşuyor... Ve tütün kokan adam Yannis Ritsos’u okumaya başlıyor: “Ve ay onu hüzünle yanağından öptüğü zaman, deniz yosunu, saksı, hasır iskemle, taş merdiven iyi akşamlar dilerler ona, dağlar, şehirler ve gökyüzü ona iyi akşamlar dilerler. Ve işte o zaman silkerek cıgarasının külünü balkonun korkuluğundan, ağlayabilir duyduğu bu güvenlik içinde, Ağlayabilir ağaçların, yıldızların ve kardeşlerinin verdiği bu güvenlik içinde.” Ezilenlerin direncidir yaşam. Kavgadır, mücadeledir... Aşktır yaşam aşk!.. Anlayabilene... Cami avlusundan toplanıp getirilenlere değil anlattıklarım. İnsan olana... CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada yüksünmeden/ İhanetlere katlanmayı/ Beş metrede beş bin metre yürümeyi/ Ve duvarların darlığında/ Dünyaları dolaşmayı/ Ve hepsinden de çok/ Bütün yuvarlakları yüreğimde bileyip sivriltmeyi/ İnsan olmayı insan olmayı.” Aziz Nesin bu; hapishanede “kul” olacak hali yok ya, tabii ki hapishane ona “okul” olacak... Ben de o okulda okumaktayım, çok şey öğrenmekteyim. Öğrendiğim her şeyi kök boyalı iplerle ilmik ilmik yüreğimin tezgâhında dokumaktayım. Devam ettiğim okullardan birinde, mektuplu öğrenim var. O el yazısı sıcaklığındaki mektuplardan en çok da insanımızı öğreniyorum. Ağustos başında aldığım mektuplardan birinde birkaç tümce sonra duraladım. Anlatım eskiydi; ben hapse düşeli 5-6 ay olmuş falan... Mektup ikinci sayfada güncelleşiyordu ve şöyle devam ediyordu: “Size bir yıl önce mektup yazmaya karar verdim ve yukarıdaki satırları yazdım. Daha yazarken korkuya kapıldım. İki çocuğum vardı ve işsizdiler. Onların başına bir şey gelir diye ürktüm. Altı ay önce yeniden niyetlendim. Yapamadım. Çocuklarımdan biri işe girmişti. O işinden olur diye korktum. Ama artık ne olursa olsun yazmaya karar verdim. Şunu bilin ki, yalnız değilsiniz. Milyonlar sizinle ama korkuyorlar...” Mektup çok güzel cümlelerle devam ediyordu. O içinizden biri; korkuyu yenmişti. Korkunun gözleri çoktur. Her şeyi görür ve korku olarak algılar. Ama insan o korkuyu yendi mi, artık çok güçlüdür. Kim bilir İstiklal Marşımızın şairi belki bu yüzden “korkma” diye başladı... Korkma... Sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak... Öyle bir referandum döneminden geçiyoruz ki; kamuoyunda tanınmış bir kişi “hayır” dediğinde hemen malum çevrelerden baskı başlıyor, korkutma başlıyor. Çünkü biliyorlar ki, halk korkuyu yendi mi, korku iklimi dağıldı mı, bambaşka bir hava oluşacak. Siyasetin gerçek temiz hava sahası, korkusuz hava sahasıdır. Demokrasinin gelişmesinin önündeki en büyük engel budur. Sevgili yurttaş, Elbet böyle bir korku ikliminde Silivri’dekilere omuz vermek zor olabilir, anlıyorum. Bu korkuyu yırtanların da az olmadığını görüyorum, seviniyorum. Bütün bunlardan öte bir sorumluluk var önünde, bir görev: Bütün 12 Eylüllere hayır! Bunu haykırmam için mektup yazmam gerekmeyecek. Hatta geçmişteki o ışık söndürme eyleminden bile daha az riskli. Tek yapman gereken 12 Eylül’de sandığa gitmek ve kahverenginin üzerine mührü basmak.. Bütün 12 Eylüllere hayır demezsen, bu korku iklimi karabasana dönüşecek. Kahverengi güzel renktir... Toprak, ağaç gövdeleri kahverengidir... Bir de yazı aramızda benim için de özeldir. Kızımın gözlerinin rengidir... Ne yanık türküdür o öyle: Senin en güzel yerin Kahverengi gözlerin... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne hükümetin gönderdiği savunmaya karşı bir duruş sergiliyor, konuyla ilgilendiğini, incelettiğini söylüyor. Bu davranış Hrant davasını dolaylı biçimde de olsa etkilemek mi değil mi? Tartışılması gerekir.. Hrant’ın öldürülmesi olayını ailesi AİHM’ye taşıdı. Dışişleri Bakanlığı’nın hükümet adına hazırlayıp gönderdiği savunmanın ancak Hitler rejimlerinde uygulanabildiği yazıldı, söylendi. Silivri’de iki yıla yakın süredir yatanlara reva görülen uygulamaların ancak faşist rejimlerde görülebildiğini hukukçular, düşünürler, yazarlar açıklıyor.. Hükümetin önde gidenleri -Bay Arınç- bile Balbay’la Tuncay’ın darbeciler dışarıda biz neden içerideyiz feryadına mahkemenin dikkat etmesini istiyor. Meclis Başkanı bu görüşe katılıyor. Balbay’ın kaçması olası mı? Hayır! Dışarıda olsa delilleri karartması olası mı? Hayır! Tahliye talepleri 13 ayın her 13 cuması ikiye bir oyla reddediliyor ve... ...böylece tutuklamanın temel amacı caydırıcılık, tutukluluğa neden kaçma, delilleri karartma olasılıkları hiçe sayılıyor mu? Evet! Hükümet AİHM’nin karar ve ilkelerini uygulamakla yükümlü değil mi? Yükümlü! AİHM’ye göre Silivri’de tutukluluk süresinin “makulü” aştığı gerçek mi? Evet! Balbay, Tuncay hâlâ içeride! Ama Huber Köşkü’nde Hrant’ın kardeşini kabul ederek bir buçuk saat “çok özel bir konuşma” yapan, Hrant ailesinin acılarını paylaşan Çankaya’daki AKP’li... ...AİHM’ye gönderilen savunmaya karşı çıkıyor... ...Lakin AİHM’nin kararlarına göre Silivri’de iki yıldır yatan Balbay, Tuncay ve diğer gazetecilerin tutukluluk sürelerinin “makulü aştığını” göremiyor. Bir göz atmak zahmetine katlanmıyor. O, Hrant savunmasıyla dış ülkelerde, AİHM önünde Türkiye’nin (iktidarın) düştüğü acıklı durumu telafi etmenin peşinde... ...ancak içeride yatan aylardır tutuklu olanların hukuksal durumunu incelemeyi düşünmüyor. Makul tutukluluk süresinin aşıldığını inceletmek yargıyı etkilemek olabilir mi? Olmaz ama... dışarıda başka içeride başka görünen kadro iş başında! Bu işte bir sakatlık var. Silivri’de tutuklamanın sürmesinin yasalara dayandığı ama hukuksal açıdan makul sürenin aşıldığı da gerçek! Başbakan Yardımcısı, Millet Meclisi Başkanı tutukluluğun bu denli uzamasına karşı çıkıyor. Dolaylı biçimde makul sürenin aşıldığını savunuyor. Çankaya’daki, Hrant Dink’in öldürülmeye çanak tuttuğu iddiasını içeren savunma ile ilgileniyor. Hükümet adamları, hukukçular, medya, kamuoyu aynı kanıda. Fakat acayip! Kabul görmeyen, tepkiyle karşılanan anormal durumun giderilmesi gerekiyorsa, gerekli olan düzenlemelerin bir an önce yapılacağını söyleyene neden rastlanmıyor? Başbakan Yardımcısı samimi ise söylediklerinde... makul süreyi aşan uygulamaların ortadan kalkması için gereken neyse yapılması için neden harekete geçmiyor? Çankaya’daki makul sürenin aşıldığını görerek yargıya ışık tutacak bir incelemeyi neden başlatmıyor? AİHM... Batılı yargı... Dillerinden düşmüyor. Ama burunlarının dibindeki haksızlığa, zulme, işkenceye geldi mi yapılması gereken ne varsa yapmak bir yana, sözünü bile etmiyorlar. İstenen nedir? Arkadaşlarımızın (aynı durumda olan herkesin) tutukluluk süresinin makul süreye indirilmesi, tutukluluğun cezaya dönüştürülmemesi ve adil yargılanmaları? Ne var ki uygar, gerçek demokrasinin uygulandığı ülkelerde geçerli olan bu öğeler... ...Amaçlarının Batı’ya dönük olduğunu... AB’nin yargıyla ilgili kurallarını uygulayacağını söyleyen bu hükümetin yan çizdiği... AB’nin baş savunucusu görünen Çankaya’dakinin ilgilenmediği konular! Tahliye talebinin reddedildiği son duruşmada mahkeme heyetine Balbay’ın; “Adalet istiyoruz” diye haykırması yüce hâkimlerin, iktidar sahiplerinin vicdanlarında acaba yankı uyandırdı mı? [email protected] SAYFA 22 AĞUSTOS 2010 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Ağustos Oslo Y 19 Helsinki Y 18 Stockholm Y 19 Londra Y 21 AmsterdamY 21 Brüksel Y 26 Paris PB 30 Bonn PB 27 Münih PB 28 Berlin PB 27 Budapeşte B 27 Madrid B 31 Viyana B 28 Belgrad B 27 Sofya B 23 Roma PB 25 Atina B 30 Zürih PB 27 Moskova PB 22 Aşkabat B 38 Taşkent A 36 Bakû Y 29 Bişkek A 33 Tiflis Y 35 Kahire A 35 Şam A 40 İstanbul Y 30 Edirne PB 31 Kocaeli Y 30 Çanakkale Y 31 İzmir B 34 Manisa A 35 Denizli A 37 Zonguldak B 28 Sinop Y 27 Samsun Y 26 Trabzon Y 26 Giresun Y 27 Ankara PB 31 Eskişehir PB 30 Konya B 30 Sıvas PB 27 Antalya A 37 Adana A 30 Mersin A 36 Diyarbakır PB 33 Şanlıurfa A 40 Mardin A 36 Siirt A 38 Hakkâri PB 34 Van PB 27 Kars PB 26 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı, za- man zaman çok bu- lutlu, Marmara’nın do- ğusu, (İstanbul, Ko- caeli, Sakarya) Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ile Sinop çev- releri kısa süreli ve yerel olmak üzere sa- ğanak ve gök gürül- tülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulut- lu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı güney ve iç bölgelerde 1 ila 3 derece azalacak. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Deniz Kokan Kadınla Tütün Kokan Adamın Öyküsü... Yanlış slogan tayin çıkarttı BARKIN ŞIK ANKARA - Genelkurmay Başkanõ Org. İlker Başbuğ’un göreve gelmesinden sonra hazõr- lattõğõ “Güçlü ordu güçlü Tür- kiye” sloganõnõ, “Güçlü Türki- ye güçlü ordu” olarak afişe ba- san 4 personelin jet hõzõyla tayi- ni çõktõ. Söz konusu afiş TSK web sitesinde kõsa süre kaldõktan son- ra süratle kaldõrõlmõş, ancak ola- ya Başbuğ sert tepki göstermişti. TSK Foto Film Merkezi Ko- mutanõ Muhabere Albay Tay- fun Çayağzı’nõn da arasõnda bu- lunduğu 4 personel tayin dö- nemleri gelmemesine karşõn bu- radaki görevlerinden alõnarak başka yerlere atandõlar. Bu 4 ki- şi hakkõnda idari tahkikat yapõldõğõ da öğrenildi. ‘Veremeyeceğim hesap yok’ Afişle ilgili olarak basõnda “Genelkurmay geri adım attı” şeklinde yorumlar yer almõştõ. Başbuğ, bunun üzerine şu değer- lendirmeyi yapmõştõ: “Genel- kurmay Başkanlığı dönemim için konuşuyorum. İlk görevi al- dığım gün 27 Ağustos. O günden bugüne kadar ne söylediysem, ne yaptıysam ar- kasındayım, kelimesi, virgü- lüyle. Veremeyeceğim hiçbir hesap da yok. Kimse beni baş- kalarıyla karıştırmasın. Dün bunu söylüyor, bugün bunu söylüyor... kesinlikle, dün ne söylediysem bugün aynen ar- kasındayım. Bazen üzülüyo- rum, efendim biz bu sloganı geçen sene kullandık. 30 Ağus- tos ‘Güçlü ordu güçlü Türkiye’. Bunu benim değiştirebilece- ğimi düşünenler, düşünebi- lenler, hayal edebilenler ne beni tanıyor, ne Silahlı Kuv- vetler’i tanıyor. Öyle bir şey söz konusu değil. Onu da söy- lemiş olayım. Ha ben tekrar şunu diyorum, ben bu görev- de ne söylediysem, ne yaptıy- sam hepsinin arkasındayım.” İstanbul Haber Servisi - ÖDP, TKP, EMEP ve Halkev- leri’ne üye kadõnlar, dün “Ka- dınlar 12 Eylül Anayasası’na da AKP Anayasası’na da hayır diyor” yürüyüşü düzenledi. Taksim Tramvay Durağõ’nda toplanan grup “Kadınlar eşitlik ve özgürlük istiyor. AKP’nin eşitlikçi anayasa yalanına ha- yır” pankartõ açarak “Kadınlar sandıkta hayır diyecek”, “Tay- yip anayasanı al başına çal”, sloganlarõ eşliğinde Galatasaray Meydanõ’na yürüdü. Burada TE- KEL işçisi Türkiye Askar, “AKP sermayeye sınırsız talan alanı açmak için paketi ‘öz- gürlük, eşitlik’ laflarıyla cila- lamaya çalışıyor” dedi. ‘12 Eylül’de hayır’ AKP’nin anayasada yapacağõ değişiklikle, kadõn-erkek ara- sõndaki eşitsizliğin derinleşece- ğine dikkat çeken Askar, “AKP, var olan hakların kullanılma- sını bile engelleyecektir. Ana- yasa değişikliğiyle sosyal hak- ların gaspı artacaktır. Grev ve örgütlenmenin zorlaştırılma- sının önünü açan maddeler sömürüyü en derinden yaşa- yan biz kadınları etkilemeye devam edecektir. Biz kadınlar hayır diyoruz” diye konuştu. Kadõnlar ‘AKP’ye hayır’ dedi İstanbul Haber Servisi - İşçi Partisi Genel Başkanõ Doğu Perinçek’in tutuklu yargõlandõ- ğõ Danõştay dosyasõyla birleşik Birinci Ergene- kon davasõnõn görülmesine 2.5 ay aradan sonra yarõn devam edilecek olmasõ nedeniyle İP’liler ve çok sayõda sivil toplum kuruluşu, Silivri’ye kadar sürecek yürüyüşe dün başladõ. İP, Yeni Parti, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), 68’liler Birliği Vakfõ, Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Tüm Öğretim Elemanlarõ Der- neği (TÜMÖD), Ulusal Sivil Toplum Kuru- luşlarõ Birliği’nin aralarõnda bulunduğu bir grup aydõn, Ergenekon soruşturmasõ kapsa- mõnda tutuklu bulunan gazeteci, aydõn, öğretim görevlileri ile askerlere özgürlük istemiyle “Si- livri’ye Özgürlük” yürüyüşüne dün başladõ. Silivri’ye özgürlük yürüyüşü başladõ Güçlü ordu güçlü Türkiye’ sloganõnõ, yanlõş basan 4 personelin yeri değiştirildi ÖNDER SAV ‘Hesabı sorulacak’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - CHP Genel Sekreteri Önder Sav, AKP’nin suça göre yargõç değil suçluya göre yargõç yaratma çabasõ içinde olduğunu söyledi. Sav, Silivri’de hükümet baskõsõyla tutulanlarõn hesabõnõn sorulacağõnõ vurguladõ. CHP’ye 2 bini aşkõn kişinin katõlõmõ nedeniyle önceki akşam İzmir Kültürpark Açõkhava Ti- yatrosu’nda gerçekleştirilen tö- rende konuşan Sav, Ergenekon davasõnõn “safsata” olduğunu, gazetemiz yazarõ Mustafa Bal- bay ile Tuncay Özkan, Meh- met Haberal’õn, AKP’nin bas- kõsõ nedeniyle tutukluluklarõnõn sürdüğünü vurguladõ. Sav, “Ar- tık tutukluluk bir tedbir olma- yı aşmış, bir mahkeme kararı hüviyetini kazanmıştır. Yarın salıverildikleri zaman boşuna yatmış olduklarını hep bera- ber anımsayacağız ama geride bırakılan acıların yapanların yanlarına kâr kalacağını sanı- yorlarsa aldanıyorlar. Hiç kimsenin yanına kâr olarak bırakmayacağız” dedi. ÖDP, TKP ve EMEP’e üye kadınlar, referandumda “hayır” oyu vereceklerini açıkladı. HABER-SEN’DEN UYARI ‘PTT ‘evet’ için çalışacak’ ALİ ÖZTÜRK ANKARA - Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) bağlõ bazõ il seçim kurullarõ ile PTT arasõnda im- zalanan sözleşmeyle 25 kentte referandumda oy kullanacak seçmenlerin bilgi kartlarõ posta me- murlarõ aracõlõğõyla “imza karşılığı” dağõtõlacak. Daha önce muhtarlar aracõlõğõyla dağõtõlan kartlar, 27 Ağustos tarihine kadar “gece gündüz, mesai- den sonra, cumartesi pazar, resmi tatiller” da- hil kapõ kapõ teslim edilecek. Bazõ il seçim kurullarõ ile PTT arasõnda imzala- nan sözleşmenin 8. maddesine göre, “Seçmenler- den evde bulunmayan olduğu takdirde adres- lere tekrar gidilmesi” gerekiyor. 9. maddede ise “Kasaba ve köylerde seçmen kartlarının dağı- tılması için yaz günü olup tarla işi zamanı ol- ması nedeniyle akşam saatlerinde gidilmesi” gerekiyor. Sözleşme postacõya, “her ne şart için- de olursa olsun seçmene ulaş, imzası karşılığın- da bilgi kartını ver” talimatõnõ veriyor. Amaç ‘evet’ oyunu arttırmak Haber-Sen Genel Başkanõ Ali Yılbaşı, “AKP hükümetinin, seçmen bilgi kartlarını her eve götürerek, ‘referandumu boykot eden’, sandı- ğa gitmeme kararı veren cepheyi etkisiz hale getirmeyi ve ‘evet’ oylarını arttırmayı tasar- ladığını düşünüyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle