22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 13 HAZİRAN 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com Bugün yine düşlerle yaşamaktan söz edeceğim... Yaşamdan, anılardan, yapmak isteyip yapamadıklarımızdan... Bazıları mavidir, sarıdır, beyazdır düşlerimizin... Bazıları nar ağacında açan kırmızı tomurcuklardır... Yüreğimizin derinliklerinden fışkıran bir akarsudur... Denizdir dalgalı... Poyrazdır, lodostur kimi zaman. Esintiyle sallanan bir ıhlamur ağacıdır, iğdedir, salkım söğüttür su kıyısında boy veren... Otları dağlayan alevler gibi bir çıplaklık değil bu... Sessizce yerleştirilmiş sabahın içinden çıkıp gelmiş bir hayal benim için. Kenarları dingin akan bir ırmak gibi. Kader de değil, alın yazısı da!.. Tıpkı pisi pisine ölümler gibi. Kurbağalıdere’de yağmur sularına kapılıp ölen, taşerona bağlı çalışan 45 yaşındaki işçi gibi. Ama kader değildir bu! Hayallerimizin o derin suları... Ergin Sander’in güze çekilmiş kumsalında ayın doğuşu... Sessiz rüzgârlarda uzak dağların o mor rengi. Haydi düşlerinizi çoğaltın yaşam için! Havran’da mağaralarından kovulan yarasalar ve Kozak Yaylası’nda yaşayan köylüler için... Yarasalar yapay mağaralarına döndüler, yalanını söyleyen yüzsüzler için... Orhan Erinç’in derlediği bir kitap var elimde: “Korgeneral Ekrem Baydar Anlatıyor - Atatürk’ün Emniyet Müdürü” (Destek Yayınları) Bir ağaç altında, hasır iskemlede okuyorum Orhan’ın kitabını... 27 Aralık 1924’te Mustafa Kemal’in emniyet müdürü olarak göreve başlayan bir insanın yaşamöyküsü... Düşleri... İnsan sevgisi... Aydınlanma Devrimi’nin süreci... Çağdaş bir toplum yaratma sevdası... Şapka devrimini önce polisler ve şefleri uyguluyor... İçişleri bakanına ihtarda bulunuyor... Kara Kemal’in öyküsü... Yumurta topuklu, bol paçalı külhanbeyler, kabadayılar... Kadın ve kız kaçırmalar... Ajanlar, yankesiciler... Tüm bunlar düşlerle yaşamak değil midir? Deniz kıyıları, ıssız yaz sinemaları. Yaz ortasında üşüyen çam fıstığı ağaçlarının dalları. Serçeler, kırlangıçlar, sincaplar. O bitip tükenmeyen gençlik düşleri... Ve Ergin Sander’in dizeleri: “Nasıl sevişiyorlar öyle uzun / Yenilmeden bütün bir güzle / Nasıl öpüşüyorlar soluksuz / Temmuzun dudaklarıyla Eylülde.” Jaroslav Seiferi’nin “Adsız” şiirini bilmem anımsar mısınız? Hayalleri paramparça olan ülkesini, yani Çekoslovakya’yı anlatır... Yüzündeki o gerçek gözyaşlarını, toprağın kucağında uyuyan ölüleri... “Belki bugünkü kadar hiç / duyumsamadık avuçlarımızda / bize özgürlük getiren / kızarmış ellerin sıcaklığını. Henüz yitmedi kulaklarımızda daha / yıpranmış silahların uğultusu. / Sokaktaki insanlarımızın kolları / Gene açık eskisi gibi kucaklamaya.” Ardından tüm yüreğiyle haykırır şair: “Yaralamayın n’olur bu sevdayı! / Hayalleri paramparça olan ülkemizde / bir o kaldırabilir o acıyı.” Julius Fuçik’in “Darağacından Notlar”ı (Kavis Yayınları), bize uygarlığın ışıklarını yansıtan Nicolas Bouvier’nin “Asteriks”i (İmge Kitabevi), Nadeem Aslam’ın “Kaybolan Sevgililere Yollar” (Can Yayınları) benim düşlerimi çoğaltır bir haziran sabahında... Fuçik’in, Gestapo zindanında küçük kâğıt parçalarına yazdığı şu tümceyi gelin birlikte okuyalım: “Yaşamımın filmini yüz kez, binlerce ayrıntılarıyla gördüm. Şimdi onu yazmaya çalışacağım. Celladın ipi, ben bitirmeden boğazımı sıkarsa, geride filmin mutlu sonunu yazacak milyonlarca insan var.” Milyonlarca insan var özgürlük şarkıları söyleyen, umuda doğru yürüyen, ezilen halkların kardeşliğini savunan. Milyonlarca insan var hayaller kuran... Milyonlarca insan var uygarlığın ışıklarını yakmak isteyen... PKK’nin öldürdüğü Cumhur teğmenin eşi Pınar... Bu akan kan dursun artık, yeter!.. Kültürlerin, dillerin, dinlerin kesiştiği bir noktada yaşanan aşklar ve acılar. Ergin Günçe’nin “Evde Kalmış Kızların Masalı” sonraya bırakılmış güzel günleri ve içlerindeki mavi çocuğu anlatır. “Bizim oralara da uğrarsa o gün ölüm / Açarlar o üç kız pencereyi / Yüzlerinde ince bir gülümseme / Limon çiçeklerine eğilir gibi.” Sakın sevgisiz, aşksız, hayalsiz, şiirsiz kalmayın! POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Hayal Kurun Bu Sabah... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Osman Paksüt, Can hakkõnda gerekeni yapma yetkisinin Haşim Kõlõç’ta olduğunu bildirdi ‘Sözlerikaosçağrõsõdõr’ İLHAN TAŞCI ANKARA - Anayasa Mah- kemesi Başkanvekili Osman Paksüt, yüksek mahkemenin anayasa paketinin bazõ madde- lerini iptal etmesi durumunda, AKP’nin bu kararõ yok sayma- sõ çağrõsõnda bulunan raportör Osman Can’a ilişkin “gereği- ni yapma” konusunda yetkili ve görevli olan kişinin başkan Ha- şim Kılıç olduğunu vurguladõ. Can’õn açõklamalarõnõ “kaos çağrısı” olarak nitelendiren Pak- süt, “O arkadaşın durumu mahkemede görev yapmaya el veriyor mu, vermiyor mu, mahkeme başkanının karar vermesi lazım. Gerekçe gös- termeden dahi mevzuat uya- rınca raportörlerin görevine son verebilir” dedi. Anayasa Mahkemesi rapor- törü Osman Can’õn yüksek mah- kemeye ilişkin “(Mahkeme) anayasa paketindeki bazı maddeleri iptal ederse bu yok hükmünde olacaktır, hükü- met kale almadan referandu- ma sunmalıdır. Meclis, ana- yasayı mahkemeye karşı ko- rumalı” değerlendirmesi mah- kemede de tartõşma yarattõ. Anayasa Mahkemesi Baş- kanvekili Osman Paksüt, Osman Can ile ilgili kararõ vermeye yetkili ve görevli olan kişinin Mahkeme Başkanõ Haşim Kõlõç olduğunu vurgulayarak, “Her- halde gerekeni yapar” dedi. “Eğer o ifadeler doğruysa bu bir kaos çağrısıdır. Hukuk- çulukla, Anayasa Mahkemesi raportörlüğü ile bağdaşmaz” diyen Paksüt, şunlarõ söyledi: “Ne yapılacak ne edilecek bu konuda bilgim yok. Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş Ka- nunu gereğince raportörlerin görevlendirilmesi ve görevine son verilmesi başkanın yetki- si dahilindedir. Açıklamaları- nı düzeltme ya da istifaya ça- ğırma biçiminde alınmış bir resmi karar yok. Mahkeme heyetinde de görüşülmüş bir şey yok. Bu kadar eleştirdiği, kararlarına uyulmamasını si- yasi iktidara telkin ettiği bir kurumda görev yapması bir çelişki tabii. Onun ötesinde raportörler, Anayasa Mah- kemesi’nde üyelere yardımcı olmak üzere görevlendirilirler. Tarafsızlıkla ve mahkeme cid- diyeti içinde görev yapmaları lazım. Mahkeme kararlarına peşinen ‘şöyle karar verirse böyle olur’ şeklinde yaklaş- ma, mahkemeye hakaret sı- nırlarına varan küçümseme, ‘bunun kararõ kale alõnmaz’ de- diği noktada Anayasa Mah- kemesi Başkanı’na açık görev düşüyor.” Osman Can’õn açõklamalarõnõn bir rapora yansõmõş görüşü ol- madõğõnõ anõmsatan Paksüt, “Kamuoyuna açıkladığı bir görüş. Mahkemeye karşı ya- pılmaması gereken bir yön- lendirme de var. Hem ‘mah- keme böyle bir karar vermesin’ hem de ‘verirse kale almayõn’ diyor. Hukukçulukla, ra- portörlükle bağdaşma- yan bir durum var. Ne yapılacağına Anayasa Mahkemesi Başkanı ka- rar verecek” değerlen- dirmesini yaptõ. Paksüt, siyasal iktidar ile Osman Can’õn söyle- minde paralellik olduğu eleştirilerine ilişkin ise “O konuda ben bir yo- rum yapmak istemiyo- rum. Önümüze gelen bir dava var. Onu hukuka uygun biçimde değer- lendirip, sonuçlandıra- cağız. Onun ötesinde ra- portörmüş, şuymuş buy- muş bunlara ilişkin açık- lama yapmam. Osman Can ile ilgili bir durum varsa gereğini yapmak hususunda yetkili ve gö- revli kişi Anayasa Mah- kemesi Başkanı Haşim Kılıç’tır. Bu çok açık ve net. O arkadaşın mah- kemede görev yapma- ya durumu el veriyor mu, vermiyor mu, baş- kanın karar vermesi la- zım. Tamamen gerekçe göstermeden dahi ra- portörlerin görevine son verebilir. Mahkeme baş- kanının böyle bir yetki- si vardır. Yetki kullanı- mı için, (Osman Can’ın) mahkemeye yönelik de- ğerlendirmelerinin ra- portörlükle bağdaşma- yacağı açık olduğuna göre ne yapılması gere- kiyorsa gereğinin ifasına tevessül edilmesi lazım.” Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, raportör Osman Can’õ kastederek “O arkadaşõn durumu mahkemede görev yapmaya el veriyor mu, vermiyor mu, mahkeme başkanõnõn karar vermesi lazõm” dedi. 6 adet kullanõlmõş uçak modernize edilerek kullanõma sunulacak Araplardanuçakalıyoruz BARKIN ŞIK ANKARA - Türkiye, savun- ma sanayi alanõnda bir ilke im- za atarak, Suudi Arabistan’dan 6 adet kullanõlmõş uçak alacak. Suudi Arabistan’dan alõnacak 6 adet C 130 uçağõ, Türkiye’de modernize edilerek Hava Kuv- vetleri Komutanlõğõ’nõn kulla- nõmõna sunulacak. Türk Hava Kuvvetleri’nin en- vanterinde bulunan C-130 uçak- larõnõn 2010’lu yõllarõn başla- rõnda devre dõşõ kalacak olma- sõ nedeniyle Türkiye, 2003’te Avrupa Savunma Ajansõ’nõn 7 üye ülkesi ile birlikte “A 400M - Geleceğin Müşterek Nakliye Uçağı” projesine katõldõ. Projeye göre, uçaklarõn teslimatõ 2009 yõlõnda başlayacaktõ. Ancak maliyet artõşlarõ nede- niyle, projede şimdiden 4 yõllõk gecikme ortaya çõktõ. Uçaklarõn teslimatõnõn en erken 2013 yõ- lõnda başlamasõ bekleniyor. 20 milyar Avro’luk A 400M projesinde yaşanan aksamalar, Türk Hava Kuvvetleri’nin nak- liye kabiliyetlerini tehlikeye soktu. Bunun üzerine Türkiye, nak- liye uçağõ arayõşõna girdi. Bu kapsamda da Suudi Arabis- tan’õn kapõsõ çalõndõ. Türkiye, şimdi Suudi Arabistan’dan 6 adet C 130 askeri uçak almaya hazõrlanõyor. Alõnacak uçaklar modernize edilerek, Hava Kuv- vetleri’nin kullanõmõna sunu- lacak. Uçaklara 30 milyon do- lar civarõnda bedel ödenmesi bekleniyor. Türkiye’nin de ortaklarõ ara- sõnda bulunduğu Askeri Nakli- ye Uçağõ (A400M) projesinde yaşanan finansman sorunlarõ ise 3.5 milyar Avro’yu bulan kaynak artõşõ ile aşõldõ. Proje kapsamõnda 10 uçak siparişi veren Türkiye’nin maliyet artõ- şõ ise 100 milyon Avro civarõn- da gerçekleşecek. 400M projesinde yaşanan aksamalar nedeniyle Türkiye, nakliye uçağõ arayõşõna girdi. Bu kapsamda da Suudi Arabistan’õn kapõsõ çalõndõ OSMAN CAN ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Raportör Osman Can, kendisine yönelik hem kamuo- yundan gelen istifa çağ- rõlarõnõ hem de mahkeme içindeki olasõ gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlen- dirdi. Can, açõklamalarõ nedeniyle “İstifa ede- yim gibi bir düşünceyi tartışmam işin doğru- su” diyerek istifa etme- yeceğini belirtti. Can, Anayasa Mahkemesi’nin “artık gitmelisiniz diye bir karara ulaştığı za- man” kendisinin de “İl- la kalmak istiyorum diyerek” õsrarcõ olma- yacağõnõ anlattõ. Can, görevden alma yetkisinin mahkeme baş- kanõna ait olduğunu anõmsatõrken “Başkana ait gibi gözükür ama heyetin karar alması durumunda başkanın direnmesi de mümkün olamayabilir. Sonuçta hukuki prosedürü ça- lıştırırlar, biz de bu- nun gereğini yerine ge- tiririz. Toplumsal alan- da bir özgürlük kulla- nımım, düşündüğümü dile getirmem nede- niyle benden böyle bir şey (istifa) bekleniyor- sa o sorumluluğu ken- dilerinin (Anayasa Mahkemesi) yüklen- mesi lazım” dedi. Üstlendiği kamusal görev ile dernek çalõş- malarõnõn birbirinden ay- rõlmasõ gerektiğini kay- deden Can, “Benim bir kamu görevlisi olarak yaptığım meslek var- dır. Yasalara uymamı gerektirir, bunu yap- madığım zaman kamu kurumu zaten gereğini yapar. Kamu görevi dışında özgürlük ala- nım vardır, ben örgüt- lenme özgürlüğünü kullandım” değerlen- dirmesini yaptõ. ‘İstifa etmem’ Cumartesi Anneleri yola çõktõ “Cumartesi Anneleri” adıyla anılan kayıp yakınları dün 272. kez bir ara- ya geldikleri Galatasaray’dan Ankara’ya “Sesimizi duymayanlara duyur- maya gidiyoruz” sloganıyla 10 günlük yürüyüşlerini başlattı. Ankara yürüyüşü öncesinde, Galatasaray’da toplanarak “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” dövizleriyle oturma eylemi yapan kayıp yakınları 1994’te gözaltında kay- bolan Aydın Tekay’ın öyküsünü anlattı. Eylemin ardından, yaklaşık 150 ki- şilik grup, Galatasaray’dan Karaköy’e sloganlar atarak yürüdü. Karaköy’den Kadıköy’e geçen kayıp yakınları Gebze, İzmit, Yalova, Bursa ve Eskişehir üzerinden Ankara’ya ulaşmayı ve Meclis’e yürümeyi planlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle