25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 0 CD ZUHAL AYTOLUN A li 25 yaşında. Hemcinsine ilgi duyduğunu fark ediyor lise dö- neminde. ilk başta sorgulamıyor. Belki böyle bir şey de ya- şanabilir, "neden olmasın" diye düşünüyor. Hatta bir erkeğe karşı duygusal bir şey hissedebiieceğini bile tahmin etmiyor. Ta ki âşık olana kadar. Üniversite ikinci sınıfa geldiğinde âşık oluyor. Hatta bir kız arkadaşı dahi var o dönemde. Âşık olduğu erkegin de bir kız ar- kadaşı var. ikisi de kızları terk ediyor ve beraber olmaya başlıyorlar. O gün bugündür de eşcinselliğini yaşıyor içinden geldiğince. Ancak toplumun belirledigi sınırlar içinde. Yıllar içinde kadın ya da erkek pek çok kişi giriyor hayatına. "Sonuçta erkeğiz, kız arkadaşlanmız da ola- cak dediğimiz aptal dönemlerim de oldu. Bocalamalar yaşadım" di- yor. Zamanla da durumu daha iyi kavrayıp, daha iyi yorumlar hale ge- liyor. 2005 yılından bu yana da hiçbir kadınla sevgili olmuyor, hiçbir kadına ilgi duymuyor. Kendini rahatça ifade edebilecegi insanlarla tanışıyor, çevresi de onun cinsel tercihini kabul edebilenlerle şekil- leniyoF. Durumunu kabullenememe, kendini ifade edememe gibi so runlarla boğuşan, buhranlı zamanlar yaşayan eşcinsel arkadaşlan da var ancak onun zihin yapısı bu zorluklardan uzak. Alper ise 27 yaşında. 13 yaşında fark ediyor hemcinslerinden hoş- landıgını. Bir baskı hissetmiyor üzerinde. Ailesi hâlâ bilmiyor gerçi, saklıyor. Ona farklı biriymiş gibi davranıyorlar ancak yine de ailesine karşı hassasiyeti baki. Çevresiyle ise bir derdi yok. Onu cinsel terci- hi nedeniyle eleştirrniyor kimse. Zaten "Benim cinselligim dışarıda- ki hayatımda ön planda değil ki. örnekse alışveriş yaparken, bangır bangır eşcinselim diye bağırmıyorum. Evim de kapalı. Neyi, kime kar- şı gizli tutacagım?" diyor. Ali, Alper ya da başka isimler. Bu adların bir önemi yok. Onlar Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın tedavi edilmesi ge- reken birer hasta olarak gördüğü insanlar. Kavaf gibi zihniyetler ne- deniyle görülmeyen, bilinmeyen, gizlenen, gizlenmek zorunda kalan o kadar çok kişi var ki. Ancak adına Ali ve Alper dedigimiz bu iki ki- şiyi ortak bir paydada buluşturan bir gerçeklik var. O da askerlik. Yaşamlannda çogu zaman kendi içlerinde yaşadıkları tercihlerini, as- kerlik konusunda açık olarak anlatma derdine düşüyorlar. Çünkü ra- hatsızlıkları hemcinsleriyle 5,12 ya da 15 ay aynı ortamı paylaşmak zorunda kalmak. Eşcinsel olduklan için değil, orada yaşayacakları zor- luklan düşündükleri için gitmek istemiyorlar. Buyrun yaşadıklarını on- ların ağzından dinleyelim. KİMSE ZOR DURUMDA KALMASIN "Aslında en acısı" diyerek söze giriyor Ali. "Seni sevmiyorlar. Senin olduğunu düşündükleri bir kişiyi seviyor bilmeyenler. Ama kalıpların da önüne geçilemiyor. Bunu yalnız başına yaşamak çok zor. insan yakın çevresine söyleyebilmeli. Ancak aile ve iş arkadaşlarına söylerken bir değil 10 kere düşünmek gerekiyor." Çok fazla açamadığı sıkın- tılar yaşıyor kendi içinde. Günlük hayatta "ben heteroseksüelim" di- ye bağırarak gezmiyorsa insanlar, o da "ben eşcinselim" diyerek bir dolaşıma girmek istemiyor. Ancak gün geliyor ve cinsel kimligini ka- nıtlamak zorunda kalıyor. Ali askere gitmek istemiyor. "Kendimi hakikaten orada göremiyorum. Işin silah tutma gibi biryanı var. Hem onu istemiyorum. Çok hassa- sım. Gözüme uyku muyku girmez. Hem de orada ters bir durumda kalmamak lazım" diyor. Açmasını istiyorum konuyu. "Bir erkekle bir eşcinselin aynı koğuşta askerlik yapması mümkün değil. Orada bir arkadaşımla yakınlaşmamam lazım. Ya sen ya da o zor durumda ka- lır böyle bir durumda. Kimse zor durumda kalmamalı. Heteroseksüellerin de orada yaşadıklarını duyuyoruz, dinliyoruz. Bir de böyle bir eğilimin varsa kendini nasıl tutabilirsin ki?" Bu durumundan dolayı muaf olabilmeyi istiyor. Biraz araştırıyor ancak internette ya da çevresinde duydukları onu korkutuyor. 3 yıl önce bunu duymuş ol- sa da son 4 ayda karar veriyor bu konuyu gündeme getirmeye. Uzun bir düşünme süresi. Neticede duydukları da can sıkıcı. Muayene, kö- tü muamele, taciz ya da fotografla durumu kanıtlama hali iyice geri- yor. "Peki herşeye hazır mısın, fotoğraf gerekiyorsa, verebilecek mi- sin" diye soruyorum. "Mecburi değilmiş ama gerekirse yaparım. Çok çirkin bir şey bunu fotografla kanıtlamaya çalışmak. Ama o çirkinli- gi benden isteyeceklerse ben de o çirkinliği vereceğim" diyor. Sonrasında duymamaya ve dinlememeye başlıyor konuyla ilgili an- latılanlan; kararını veriyor. Üniversiteden kaynaklanan tecilinin bitmesiyle başvurusunu yineleyecek ve prosedür onun için başlayacak. Ruhunda yarattıklannı ise düşünmemeye çalışıyor. "Düşünürsem için- den çıkamam. Oraya gideceğim ve 'durumum budur' diyecegim. Zaten eşcinselim ve hemcinslerimle aynı ortamı paylaşamam. Test yapılacaksa yapacağım, ne görüşülecekse görüşeceğim. Her şeye rağmen gitmem gerekirse ve orada ters bir durum olursa benim so- rumluluğum olamaz bu" diyor. Önünde birilerine cinsel tercihini ka- bul ettirmesi gereken bir süreç var. Elbette korkutuyor bu süreç Ali'yi. Ama ona göre en korkuncu "kendini ifade edememek". "Ben rol yap- mıyorum ki. Ama ben kendi kimliğimi anlatma derdine düşüyorum" diyor. Zaten Ali'ye göre bu cesurca bir hareket de değil, kimseye ör- nek olma gibi bir derdi yok. "Aslında korkak biriyimdir" de diyor. O uzun düşünme süresinde aklına düşen sorularia boğuşuyor. "Ben eş- cinselim diyerek bu durumu kanıtlamaya çalışmak mı zor, yoksa gi- dip askerliği yapmak ve orada yaşayabileceklerim mi?" ikincisi da- ha zor geliyor. Cinsel kimlik bozukluğu olarak tanımlanıyor durumu. Ancak kendisini bu tanımın içinde görmek istemiyor. y^^^^M - "m Şansı olsa öğretmen olarak askerlik yapmayı tercih edebileceği- ni söylüyor: "Bir köy okulunda öğretmenlik yapacaksın deseler dü- şünmeden askerlik yapanm. Bu imkânım yok. Ama kendim olmayan bir karaktere bürünerek bir ortamda büyük bir baskıyla yaşamak is- temiyorum. Orada ne yaşayabileceğimi dahi öngöremiyorurn." Alper'in de hikâyesi Ali'yi© ay nı yerde örtüşüyor. Eşcinsel olduğu için askerlikten muaf olmuş. Hiç tereddüt etmeden çekinmeden git- miş şubeye. Hastaneye sevkini istemiş, nedenini soran memura "özel" demiş. O kadar kolay sanılmasın. Kapıya kadar kimliğin sana ait. Ancak o kapıdan girdikten sonra ve uzun saatler beklerken çevreden ge- len bakışlar onu oldukça üzmüş, canı yanmış. Kendisiyle beraber bek- leyen askerlerin hareketleri, davranışlan da rahatsız etmiş. Belki de her şeyden öte o kapıda yaşadıkları ağlatmış onu en çok. Ancak ni- yet belli. Ötesini görmüyor Alper. Kararı da daha netleşiyor. "Bu nok- tada bile böyle bir bakışa maruz kalıyorsam, askerde kim bilir neler yaşarım" diyor. En tuhaf çelişki de "Ya beni anlarlarsa" düşüncesi. Günlük hayatta kimi zaman düştüğü bu çelişki aslında orada aksi- ne işaret ediyor. "Orada büyük bir baskı yaşıyorsun; herkesin da- yanabileceği bir süreç değil. Gidiyorsun, 5 dakikalık görüşme için 5 saat stresle bekliyorsun. Bakışlar ve davranışlarla iyice geriliyorsun." Adına Ali ve Alper dedigimiz 25 ve 27 yaşlarındaki iki erkek. İkisi de eşcinsel. Askere gitmek istemiyorlar çünkü cinsel tercihlerinden dolayı yaşayacaklarından korkuyorlar. Bu muafiyet için giriştikleri süreç de hayli yorucu ve yıpratıcı. Çünkü günlük hayatta kabul etmedikleri cinsel kimlik bozukluğu tanımını orada kabul etmek zorunda kalıyorlar. Hikâye onlann, yaşayanlar anlatıyor. "Gitseydim bu kimlikten dolayı mutlaka sıkıntı yaşayacaktım. Günlük hayatında çevreni sen seçebiliyorsun. Ama orada durum fark- lı" diyerek anlatıyor. Yaklaşık altı kez hastaneye gidiyor. Psikiyatrla, psikologla görüşüyor. 3-4 farklı testten geçiyor. Hakkında raporya- zılmaya başlıyor. Durumu, bakışı, duruşu, konuşması raporlanıyor. Sonra kanıt kısmı geliyor işin. "Yazılı ya da görsel bir kanıt" isteniyor. Alper "Bu illa herkesin bildiği gibi porno resim değil. ilişki esnasın- da çekilmiş bir görüntü olmasına gerek yok. Günlük hayatta eşcin- sel olduğunu gösterebilmen önemli. Evde, sokakta, günlük yaşamına dair bir fotograf olabilir. Konuyla ilgili basılmış yazılarımı ve Eşcinsel Onur Yürüyüşü'nde çekilmiş fotoğrafımı verdim" diyerek anlatıyor o anı. Ama yine de Alper hazırlıklı gidiyor duyduklanndan dolayı. Cebinde fotoğrafıyla. Erkek arkadaşıyla sevişirken çektirdiği ve kendi evinde bastığı fotografla bekliyor. isteyen olmuyor, göstermiyor. "isteselerdi rahatsız olacaktım, biliyorum" diyor. Günlük hayatında olduğundan daha bakımlı gidiyor görüşmele- re. Belki pembe giymiyor normalde ama bu süreçte biraz daha ren- kli giyinmeye özen gösteriyor. Yürüyüşü ya da konuşması olduğu gi- bi. Feminenleştirmeye çalışmıyor: "Olandan fazla bir abartıyı tercih etmiyorsun. Aslında neysen orada da osun. Diğertürlüsü zaten ya- pay duruyor, rahatsızlık veriyor" diyor. Önceleri heyecanlanıyor. Ne ile karşılacağı belli değil. Konuştuğu ve asker değil, doktor gözüyle baktığı konseyin kendisini yargıla- madığını, kibar ve ince davranıldığını söylüyor. Ancak bu sürecin ar- dından saatlerce ağlamasının sebebi, saatler boyu süren bekleme- lerinde yaşadıkları. Kendisi yaşamış olmasa da çevresinde pek çok kişiden duyduğu hikâyeler de var Alper'in. Kimisi tecil alıyor, senelerce ispata çalışı- yor. Kimileri de ikna etmeye giderken, ikna olup geliyor. Kendi ter- cihleriyle ilgili pek çok çelişkinin içine itilenler de var anlattıkları ara- sında. "Ancak" diyor, "bana göre en zorlusu askerde nasıl olmadı- ğı biri gibi davranmaya çalıştıysa, askerden geldikten sonra da bu- nu sürdürmeye devam edecek olması. Yine bastırmaya çalışacak. Bu kez hep bir bahanesi olacak. Hep başka biri gibi davranıp bir oyu- nun içine girecek. Oraya gidince cinsel ilişki yaşayanlar da çok var. Bunların hepsi çok büyük travmalara da sebep olabilir." Eşcinsellik, askerlikte sorun yaşayacağı düşünülen durumlarda bir muafiyet sebebi. Alper, "Sadece uygulanan prosedürlerden sonra günlük hayatta kabul etmediğimiz cinsel kimlik bozukluğu tanımını orada kabul etmeniz gerekiyor" diyor. Şimdilerde çoğu kişi Alper'in neden raporaldığını bilmiyor ya da neden muaf olduğunu. Rahat gö- rünmeye çalışsa da aslında üzerine oturmuyor bu giydiği ruh hali. Yine bir bastırılmışlık yaşıyor kendi içinde. Belki de adını bilmediğimiz pek çok eşcinsel gibi... • ÎARİHTE BU HAFTA Savcı Doğan Öz Öldürüldü! Tarih 24 Mart 1978. Sabah saat 8:20 sularında Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, işe gitmek üzere arabasına bindiği sırada açılan ateş sonucu hayata gözlerini yumdu. öz, o sıralarda öğrenci Levent özyürek'in öldürülmesini araştırıyordu. Site Öğrenci Yurdu'nda aramalar yaptırdığından, MHP'lilerin tepkisini çekmişti. Hatta MHP'nin Konya milletvekili ihsan Kabadayı TBMM'de gündem dışı söz alarak Savcı öz'ü sert bir dille eleştirmişti. öz, aynca "Kontrgerilla" ile ilgili birdava da açmaya hazırlanıyordu. Dava öncesı hazırladığı raporu Ecevit'e sunmuştu. Raporda şiddet olaylarının faşist bir düzen kurmak isteyenlerce tezgâhlandığı, yönlendireninse CIA olduğu belirtiliyordu. Suikastın ardından yakalanan Ibrahim Çiftçi, 18 görgü tanığının ifadesi ve dört kez çıkan idam kararına rağmen beraat etti. Mahkemenin hukuk tarihine geçecek kararı şöyleydi: "Sanık ibrahim Çiftçi'nin maktül Doğan Öz'ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüştür. Ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararına direnilemeyeceğinden 7/8'lik oy çokluğuna dayanan Daireler Kurulu bozma ilamına sırf, bu hukuki zorunluluk nedeniyle uyulmuş ve sanık Çiftçi'nin beraatına karar verilmiştir." 21 Mart 1973: Asıl adı Veysel Şatıroğlu olan ünlü saz ozanı "Âşık Veysel" Sivas'ın Sivrialan köyünde hayata veda etti. 2 2 Mart 1933: Nazilerin tutsaklannı tıbbi araştırmalarında denek olarak kullandığı ünlü toplama kampı Dachau açıldı. 1982: Birçok kişinin parasını "yüksek faiz, güvenli yol" diyerek alıp işleten banker Kastelli yurtdışına kaçınca devlet kasasına el koydu. 70 banker ve banka yöneticisinin yurtdışına çıkışı yasaklandı. 2 3 Mart 1 9 1 0 : Ünlü JaponyönetmenAkiraKurusova(sağ üstte) dünyaya geldi. 1949: Büyük Doğu dergisi sahibi Necip Fazıl Kısakürek, kumar oynarken yakalandı. 2 4 Mart 1 8 8 2 : Ünlü Alman hekim Heinrich Robert Koch verem hastalığının mikrobunu buldu. 1999: Abdullah Öcalan'ın, güvenlik açısından Ankara'ya getirilmesi sakıncalı bulundugundan tutuklu olduğu Imralı Adası'nda yargılanmasına karar verildi. 2000: Genelkurmay Başkanlığı, Talat Aydemir'in idamıyla sonuçlanan 1963'teki darbe girişimine katılan 1459 Harp Okulu ögrencisinin haklarını 37 yıl sonra iade etti. 25 Mart 1 9 5 7 : Fransa, Batı Almanya, italya, Belçika Hollanda ve Lüksemburg, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kurulmasını sağlayan Roma Antlaşması'nı imzaladı. 2 6 Mart 1 9 9 5 : Avrupa Birliği üyesi olanlar ve olmayan bazı ülkeler arasında, sınır kapılarındaki polis ve gümrük kontrollerini bütünüyle ortadan kaldırmayı amaçlayan Schengen Antlaşması (1985) yürürlüğe girdi. 2 7 Mart 1972: Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi lideri MahirÇayan (sol altta) ve arkadaşlan Ünye Radar Üssü'nden üç İngilizteknisyeni kaçırdı. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ (aliselim@yahoo.com)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle