25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MART 2010/SAYI 1252 PAZAR Yılmaz Vural: Modern zaman gladyatörleriyi; Röportaj: DENİZ ÜLKÜTEKİN Fotoğraf: VEDAT ARIK "Orada kesinlikle ben olmalıydım." Miili takım teknik direktöriüğüne kendiniaday gösterebiiecek kaçkjşivar? YıJmaz Vurai kendinı açık yüreklilikle aday gösteriyor. Keskin katemferden sıradan insanlara kadar çok sayıda destek< buluyor. Peki niye hiç antImryor? Cevabını kendisi de bîlmiyor... K asımpaşa Kulübü'nde bir cumartesi akşamı. O hafta maç olmadıgı için kulüpte güvenlikçiler dışında kimse yok. Yılmaz Vural odasında oturmuş belki biz içeri girerken hâlâ puan cetvelinin ilerleyen haftalarda nasıl şekillenebileceğini hesaplıyordu. Belki de onun kaderi bu. Sezon ortasında puan cetvelinin dibinde teslim aldıgı bir takımı güzel futbol oynar hale getirmek, kümede tutmak. Sonrası hep bilindik hikâye. Başka şehirlere yolculuk. O kadar sivri dilli ki başkası olsa belki bir daha iş bulamazdı. Ancak hâlâ sezon ortasında bir kulüp puan cetvelinin dibindeyse, gol atamamışsa kapısını çalabileceği tek isim var... - Gördüğümüz kadarıyla Kasımpaşa'da bir aile havası yakalanmış. Bunda sizin katkınız nedlr? - Aile havası ortada. Başkanı, yöneticisi, oyuncusuyla, teknik kadrosuyla hep birlikte hareket ediliyor. 89 yıllık çok köklü bir kulüp. Birkaç yıl önce atağa kalkmış. Stad da o günkü ihtiyaca göre çabuklukla yapıldığı için şimdiki koşullara cevap veremiyor. - lleriye dönük düşünüyorsunuz ama antrenörtük hayatınızda çok takım çalıştırdınız. - Bir antrenörün çok takım çalıştırmasının sakıncası yok. Bu ihtiyaçla ilgili bir olay. Maalesef Türkiye'deki tarz, üç dört maçta alınan kötü sonuçta degişimi öngörüyor. Bugün Türkiye'de yöneticinin futbola bakışı böyle. Dolayısıyla bu soruları antrenörlere degil yöneticilere sormanız gerekiyor. Hiç gitmeyecekmiş gibi plan yapıyorum ama iki üç maç kaybedince git diyorlar. Çalıştıgımız yerlerde zaman zaman müteahhit, muhasebeci olduk. Antrenör asıl uğraşması gereken alanın çok dışına çıkıyor. Burada 30 yıllık bir birikim söz konusu. - Geçenlerde bir röportajınızda futbolcular ön sevişme yapmamalı demlştiniz ve bunu da bilimsel bir dille açıklamıştınız. - Kadir Çöpdemir yakın arkadaşım. Tabii o hep işin mizah yönüne giriyor. Bazı şeyler söyledim ama öyle "futbolcular mutsuz" gibi şeyler söylerriedim. Yine de şu var, futbolda hele böyle konularda fikir sahibi olmak o kadar kolay degil. - Peki futbolculannızın cinsel yaşamlanna kısıtlama getiriyor musunuz? - Bakın arkamda tam yedi dönümlük bir saha var. Bu alan içine rakip gelecek, siz onu oraya sokmayacaksınız, insanlar sizden gol, atak, çabukJuk bekliyor. Bunu yapmak için güç lazım. Bakarsan dağ olur bakmazsan bağ. Futbolcu her antrenman sonunda milyonlarca hücre kaybediyor. Cinsellikle de hücre kaybına bir destek daha veriliyor. Dolayısıyla adelenin ani kasılmalarında eğer direnç yoksa sakatlanmalar olur. Bak Moritz bir sakatlandı, arka adelesi koptu. Hâlâ yok. Herhangi bir kulüpte bu işi uzmanlarla yapan var mı bilmiyorum. Çünkü kulüpler fazla personel kullanmak istemiyor. Bunlar detay ama başarı da böyle geliyor. Önümüzdeki yıl federasyon da kondisyoner, mentor ve diyetisyen zorunlulugu getiriyor. Dolayısıyla dört dörtlük bir kulübe artık, 25 kişilik oyuncu kadrosu varsa en az o kadar personel gerekecek. - Burada teknik direktörün rolü de - Kariyerinlz boyunca unutamadığınız maç hangisl? -1992'deki Trabzonspor • Bursaspor kupa finali. ilk maçı 3-0 kazanmıştık, rövanşı 5-1 kaybettik. Ben kupayı alsam daha 36 yaşımda Fenerbahçe'ye gidecektim. Bana "al kupayı gel" dediler. O maçta kalecimiz uzaktan kötü goller yedi. "Kalecimiz şike yapsa bu kadar kötü goller yerdi" dedim. "Vay sen Trabzon şike mi yaptı demek istiyorsun" diye herkes üstüme geldi. O olayı hâlâ toparlayamadım. Konuşmak iyi de yıllar sonra önünüze çıkarıyorlar işte. - Sonra Trabzonspor'un da başına geçtiniz... - Gittigimde dediler ki "Sen 'bir daha Trabzon'a gelirsem' demiştin. Niye geldin?" Dedim ki "profesyonellik." 1989'da Sarıyer'de oglum ölümden döndü (Vural'ın oglu tribünde maçı izlerken taraftarların saldırısına uğramış). 1996'da Sanyer'e antrenör oldum. Çocuğum iki ay benimle konuşmadı. • her birimi yönetebilecek kapasiteye sahip olmakla ortaya çıkıyor. - Teknik direktörle, teknik sorumlu farklı şeyler. Teknik direktör sadece takımla ilgilenir. Takımın başına bir CEO gibi gelirsen hem saha içi hem de saha dışında o zaman ekibini tam anlamıyla kullanabilirsin. - Antalyaspor'un başına böyle bir pozisyonda gelmiştiniz. - Türkiye'de bir ilkti o. Kayyuma kalan bir takımı Süper Lig'e çıkardık. Bir sezon sonra 39 puanla küme düştük. O sezon kümede kalmayı başarsak şimdi Antalya'nın stadı bitmiş, tesisleri yapılmıştı. Belki böyle olmasını istemeyen birtakım güçler vardı. - Bursa maçının sonunda sahadan çıkarken çok üzgündünüz. - Her kaybettiğimiz maçtan sonra üzülüyoruz. Çünkü kazansak Ankaraspor'dan gelecek üç puanla birlikte "Hr - Saha içinde duygulannızı çok yogun yaşıyorsunuz ama medya bunu biraz küçümseyici şekllde yansıtıyor. - Bu tarz meselesidir. Beni Van Gaal kurtardı. Yıllarca "Yılmaz Vural takla atsana" dediler. Adam yağmurun çamurun içinde sekiz takla attı, neredeyse boynu kırılıyordu. Herkes Yılmaz Vural kadar olamaz. - Kayseri maçında gol yiyeceğinizl anladınız mı? -Tabii anlıyorsun. Çünkü oradan vurduğunda penaltı gibi kirrie çarpsa gol olur. Dolayısıyla bunlar futbolun güzelligi. Bu kadar insan sırf sahaya bakmaya mı geliyor? Antrenöre bakıyor, seyirciyi izliyor. Yaa, futbolun bir şov oldugunu niye kabul etmiyoruz? Orada herkesin bir rolü var. • 34 puan olacaktı. Ligin bitmesine dokuz hafta kala üç maç kazanmamız lazım. Dolayısıyla insan tedirgin oluyor. Antalyaspor'da 27. haftada 37 puandaydık, 3 puan alsak ligde kalmamız garanti ama son 7 haftada alamadık o puanları. Profesyonel olan her ligde ummadığınız sonuçlar ortaya çıkar. Çünkü işin sonunda para var. Paranın olduğu yerde de terbiyesizlik vardır. Biz de bunları daha önce yaşadıgımız için korkuyoruz. - Mehmet Demirkol "Türk antrenörler hayattan çok kopuklar" dedi. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? - Mehmet Demirkol'un kaç antrenör arkadaşı var? Dışardan bakıp değerlendirmesin. Diyebilirsin ki "sen bu sınıfın dışındasın hocam." Ama Türküm. Antrenörlere bu tarz çıkışlar yapanlara o zaman ikinci bir soru sormak lazım. Türk antrenörünü kim yetiştiriyor? Bir kere Türk antrenörü görgü açısından herkesten öndedir. En güzel yerlerde yaşar, en güzel insanlarla tanışır. Çok önemli sınıflar atlamış bir gruptur. Çelişki şurada. Bu insanlar işçi sınıfı çocuklarıdır. Dolayısıyla bazen atladıkları sınıfın insanı olmakta zorluk çekerler. Çünkü cinselliğe, aşka, dine, her şeye bakış geldikleri yerden farklıdır. Onun için bazen üzülüyorum, futbolcu ve antrenörlere "bunlar varoştan gelme" yakıştırmasının yapılmasına. Türkiye'de yalnız antrenörün değil her meslekten insanın entelektüel tarafı eksiktir. Hepimizin bunu geliştirmek için bir sürü şeyle ilgilenmesi lazım. Sporcuya haksızlık ediyoruz, çünkü hiç zamanları yok. Bunlar modern gladyatörler. Eskiden arenada kılıç kalkan mızrakla toplanıp orada çalışıp halkın önünde dövüşürlermiş. Kazanan kölelikten serbest kalırmış. Yenmek öldürmek demekti. Eskiden obje kılıç kalkandı, şimdiyse top. Onbinlerce insanın önünde çıkıp karşımızdakini yenmemiz lazım. Tribündeki o duygularını topraga gömen bizleriz. O yüzden futbolla ilgili herkese saygı duyulması lazım. - Oyuncular daha çok ne gibi sıkıntılaria size geliyor? - Türkiye'de senin ne sıkıntın varsa onların da sıkıntıları aynı. Profesyonel gözükmesine karşın çok amatör yürüyor işler. Çünkü yöneten amatör. Türkiye artık futbolcusunu, antrenörünü, hakemini belli bir Milli takımın başında Yılmaz Vural olmalıydı - Türk antrenörteri korumanızda yabancı antrenörlerin yeterince özverill çalışmamasının etklsi var mı? - Hayır. Benim karşı olmamın sebebi şu; bilgilenme anlamında birfark var. içerik ve eğitim anlamında büyük fark var. Ancak artık bilgi çağındayız. Bilgiyi gidip yerinde ögrenmeye gerek yok. O yüzden ben şuna karşıyım; insanla yapılan işte önemli olan iletişim kurmaktır. Yabancı antrenörün burada iletişimi sıfır. Bir aracıyla bu iş olmaz. Ha buraya yabancı birini getirip buranın dilini, insanını, sorunlarını anlaması için zaman tanıyorsanız buyursun gelsin. Profesyonellikte kimse beklemiyor o kadar. O zaman ben bu adamı getirecegime bir Türk getirip iki yıl ona katlanırım. Ordunun başına yönetsin diye bir yabancı komutan getiriyor musun? Niye futbola olur diyorsun. Ha bu bir şovsa bir iki yabancı da süsler işi. Karşı degilim ama bu kadar yabancıya dayalı bir iş olur mu? Gazeteciler soruyorlar "Niye Türk antrenörü yurtdışına gitmiyor" diye. Gitsene sen de Le Figaro'ya, La Gazetta Dello Sport'a, Bild'e. Kapısından sokmazlar. Ben yıllarca Avrupa'da yaşadım. Orada Türksen zavallısın. Bana yurtdışında imkân verilmiyı burada da verilmiyor. Ne yapacagım o zart Bu ülkenin pisligini ben çekiyorum, baba geli; malı götürüyor. Ben "Türk Milli Takımı'nı beda 1 çalıştırırım" diyorum. Adam oradan 8 milyon, milyon Avro alıyor. Ben böyle para istesem vatan haini ilan ederler, adama da şeref ödüyorlar. - Milli Takım'ın başına Hiddink'ln getlrilmeslnl nasıl karşıladınız? - Dört milyon federasyondan, üç milyon sponsordan, üç milyon da bilmem nereden. Adam diyor ki "Türkiye'de yaşamam, oyuncuların kasetlerini alırım, oradan telefonla konuşurum. iki üç ay ara var ben orada başka bir takım çalıştıracagım." Bu kadar acınacak çaresiz bir ülke miyiz? Burayı sekizinci dünya ülkesi gibi görüyor. Ne yapacak bu adam? Futbol bu sonuçta. Öyle bir şey gibi gösteriyorlar ki. Sanki dünyada sadece iki üç adam yapabilir. Ne alakası var, basit bir oyun bu ya. Benim ülkem bana uluslararası seviyede şans vermezse ben nasıl şansımı deneyecegim. Bir Barcelona'yı, Real Madrid'i yenmem lazım. Bu ülkede acayip bir haset var. Kimsenin sosyal, toplumsal bilinci gelişmemiş. Ben bunları konuşurken belli bir kesim kızıyor, "çok konuşuyor" diye. Ne konuşuyorum ya? Kendimle ilgili bir şey mi söylüyorum? Türkiye'de yedi coğrafi bölgede yirmi takım çalıştırdım. Oralarda tesis, tar&ftar, yönetim anlayışı nasıldır? Benden başka kim bilecek? • seviyeye getirdi. Ancak hâlâ yönetenlerini getiremedi. Farklı mesleklerdeki insanları "al kulübü yönet" diye başa getiriyorsunuz. Onlar işi ögrenene kadar da kulüp batıyor. Koskoca Galatasaray'ın 160 milyon dolar borcu nasıl oluyor? - Meslektaşlannızı çok koruyorsunuz. Bunun karşılığını aldığınızı düşünüyor musunuz? - Hayır. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde insanlar korkak. Çünkü çok mideye bagımlı çalışıyorlar. Bizim gibi ülkelerde üç kişi bir araya geldiginde hep isyancı olarak nitelendirildi. Deniz Gezmiş'i asanlar şimdi çok pişmandır. Çünkü o ve arkadaşları gencecik yaşta bu ülkenin yanlışlarını görmüşler. Bu çocukların bir ideali varmış. Ülkelehndeki herkesin daha rahat ve eşit yaşamasını istemişler. Şimdi her alanda işleyişin doğru olmadıgını söyleyen insanlar dışlanıyor. Tabii Türk antrenör de bunu görüp kabuguna çekiliyor. - Ama siz çekilmiyorsunuz. - Çekilmiyorum, dünyaya kazık çakmayacağım ki. iki dil konuşabiliyorum, rehberlik yaparım, bir şey yaparım, ekmegimi çıkarırım. İlla antrenör olacagım diye bir şey yok. Ancak gördüğüm bir şeyi tartışınm. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle