25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B kultur@cumhuriyet.com.tr ÖZDEMİR İNCE New York’un Brooklyn Köprüsü’nde dilenen bir kör dilenci varmõş. Köprüden gelip geçenlerden biri adamcağõza gün- lük gelirinin ne kadar olduğunu sormuş. Dilenci iki dolara zar zor ulaştõğõnõ söy- lemiş. Yabancõ bunun üzerine kör di- lencinin önünde duran, sakatlõğõnõ be- lirten tabelayõ almõş, tersini çevirip üze- rine bir şeyler yazdõktan sonra dilenci- nin boynuna asmõş ve şöyle demiş: “Tabelaya gelirinizi arttıracak bir şeyler yazdım. Bir hafta sonra uğ- radığımda sonu- cu söylersiniz bana.” Dediği gibi bir hafta sonra gelmiş. Kör dilenci: “Bayım, size ne kadar teşekkür etsem az- dır. Eskiden en fazla beş dolar veriyor- lardı. Şimdi günde on-on beş dolar kadar topluyorum. Olağanüstü bir şey. Tabe- laya ne yazdınız da bu kadar sadaka ver- melerini sağladınız?” demiş. “Çok basit” diye yanõtlamõş adam, “ta- belanızda ‘Doğuştan Kör’ yazıyordu, onun yerine ‘Bahar geliyor ama ben gö- remeyeceğim’ diye yazdım.” Şiirin, söz sanatõnõn gücünü anlatmak için, öylesine çok kullandõm ki bu sözleri, so- nunda sanki benim oldu. Okurlar artõk Ro- ger Caillois’nõn adõnõ unutup buluşun ba- na ait olduğunu sanmaya başladõlar. Ancak, ben, şiirin söz gücüne ağõrlõk ve- rirken, olgunun bir başka yönünü unutmu- şum: “Bahar geliyor ama ben göreme- yeceğim” cümlesi tersine bir etki yapõp kör dilenciyi beş dolarõndan da edebilirdi. De- mek ki şiirin şiir olmasõ için algõlanmasõ, alõmlanmasõ da gerekir. Bu da mümkün. Ama bu ilişki de tehlikeli. Ya alõmlayõcõ, şii- ri algõlayacak düzeyde değilse. Bu da çok olasõ. Özellikle yeni ve yol açõcõ şiir için. Uzun süredir, yazdõklarõmõn alõmlanma- sõ artõk hemen hemen ilgilendirmiyor beni. Bu nedenle şiir sanatõnõn övgüsünü yap- mayacağõm; şairin ve şiirin varsayõmsal gü- cünü öne çõkartmayacağõm. Şiirlerimi so- yut ve yaşsõz bir okur (sadece ‘bir’ okur) için yazdõğõmõ anlamõş bulunuyorum. Şai- ri Tekel emekçilerinin eylemi için şiir yaz- maya teşvik eden benim gibi birinin onu so- rumluluklarõndan soyundurduğum ve çe- lişkiye düştüğüm sanõlmasõn sakõn. Ben şa- irlerin şiirlerini o biricik ve anonim okur için yazmalarõnõ istedim. Tekel işçilerinin eylemi sadece yaralayõcõ, acõtõcõ bir izlek! Bugünlerde yayõmlanmasõ gereken Top- lu Şiirler’imin birinci cildinin önsözü şöy- le bitiyor: “Size içtenlikle bir şey söyle- yeceğim: Şiirlerimin, kuramsal yazıla- rımın, denemelerimin, çevirilerimin ve gazete yazılarımın ölümümden sonra başlarına gelecekler hiç ilgilendirmiyor beni. Unutulurlar mı, unutulmazlar mı, yaşarlar mı, yaşamazlar mı? Bunlar hiç ilgilendirmiyor beni. Ben onları yazarak kendime bir hayat kurdum ve bu hayatta mutlu oldum. Belki başkalarını da biraz mutlu etmişimdir. Olabilir!” Şairin şiiri hiçbir zaman õsmarlanma- mõştõr: Ne zamanõ vardõr ne de mekânõ. Ama bu nedenle hem zamanõ vardõr, hem de mekânõ. Bir gün terekesi açõlõr, borcu ve alacağõ ölçülür. Ama şairin ne borcu vardõr, ne de alacağõ. Habersiz gelir, habersiz gider. PEN Şiir Ödülü Özdemir İnce’yeKültür Servisi - Dünya Yazarlar Bir- liği PEN’in Türkiye Merkezi Yönetim Kurulu’nun 2010 PEN Şiir Ödülü, bu- gün düzenlenecek bir törenle Özdemir İnce’ye verilecek. PEN Türkiye Yöne- tim Kurulu’nca yapõlan açõklamada, “2010 PEN Şiir Ödülü’nü, yarım yüz- yılı aşkın bir süredir edebiyata hem şiirleri hem de çevirileri ile önemli katkılarda bulunan Sayın Özdemir İnce’ye sunmaktan kıvanç duymakta- yız. Her ödül emek için bir şükran ifadesidir” denildi. Ödül töreni bugün saat 15.00-16.30 arasõnda, İstanbul Fransõz Kültür Merke- zi’nde PEN Dünya Şiir Günü Etkinliği kapsamõnda yapõlacak. Etkinlikte, Özde- mir İnce’nin kaleme aldõğõ Dünya Şiir Günü Bildirisi okunacak ve çeşitli dil- lerden şiirler sunulacak. PEN Türkiye Merkezi’nden yapõlan açõklamada, “Bu etkinliği, başkanı depremde ölen Haiti PEN Kulübü’ne ithaf ediyoruz. Haiti Şiiri sembolik bir ziyaretgâhımız olacak” denildi. Şair, yazar ve çevirmen Özdemir İnce, 1936’da Mersin’de doğdu. İlk şiiri 1954’te Kaynak dergisinde yayõmlandõ. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransõzca Bölümü’nden mezun oldu. Şiirleri çeşit- li dillere çevrildi. Pek çok şiir kitabõn- dan bazõlarõ: “Kargı” (1963), “Karşı Yazgı” (1974), “Siyasetname” (1987), “Yazın Sesi” (1994), “Evren Ağacı” (2000), “Bir Ana Heykeli” (2008). Türkçeye kazandõrdõğõ eserler arasõnda “Maldoror’un Şarkıları” (Comte de Lautreamont), “Ben Bir Başkasıdır” (Arthur Rimbaud), “Evren İçinde Ev- ren” (Alain Bosquet), “New York’a Mezar” (Adonis) ve Herkül Millas ile birlikte Kavafis ile Seferis’in bütün şiir- leri yer alõyor. Elliyi aşan roman ve düzyazõ çevirile- rinden bazõlarõ: Paulo Coelho: “Simya- cõ”, Bulgakov: “Moliere Efendi”, Regis Debray: “Zamane Delikanlõsõ”, Mar- guerite Duras: “Sevgili”, Carlos Fuen- tes: “Yanõk Sular”, Milan Kundera: “Yavaşlõk”, Karl Marx: “Fransa’da Sõ- nõf Mücadeleleri” (M.E. adõyla), Henry Miller: “Paris Söyleşileri”, Paul Nizan: “Fesat”. Ödüllerinden bazõlarõ: Türk Dil Kuru- mu Çeviri Ödülü (1978), Abdi İpekçi Dostluk Özel Ödülü (1999), Max Jacob Şiir Ödülü (Fransa, 2006), Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü (2007), Dionisos Şiir Ödülü (2009), Avrupa Atatürkçü Dü- şünce Dernekleri Federasyonu “Ata- türkçü Aydınlanma Ödülü” (2009), PEN Şiir Ödülü (2010). PEN Türkiye Yönetim Kurulu, ödülü Özdemir İnce’ye ‘Edebiyata hem şiirleri hem de çevirileri ile önemli katkılarda bulunması’ sebebiyle veriyor. 100 Derece / Mavra / Ada Müzik Uzun zamandır ortalıklarda görünmüyordu 100 Derece. Kafadar gençlerden oluşan topluluk, beş yıl önce çıkardıkları “Kahpe Felek” adlı albümlerinin öncesindeki ve sonrasındaki bar performanslarıyla bir zamanların en eğlenceli, coşkulu isimlerinden bi- riydi. Sadece eğlenceli oluşlarını değil, bir müzik ya- rışmasının koyduğu 1000 dolarlık ödülü geri çevir- meleriyle ele avuca sığmaz asi ruhlarını da hafızala- ra kazımışlardı. 100 Derece yıllar sonra üç yeni parça ve bir re- miksten oluşan Ada Müzik etiketli yeni kısaçaları (E.P.) “Mavra” ile yeniden kendini anımsatıyor. Aradan geçen uzun zaman, 100 Derece’nin ne sözlerini ne de müziğini pek eskitme- miş. Kısaçalarda yer alan üç şarkıdan, çalışmaya adını veren “Mavra” rahat- lıkla sahne hiti olmaya müsait. Gençlik enerjisini koruyan topluluk, reggae, punk, ska, rock’n roll karışımı soundu, matrak ve taşlamalı sözleriyle insanın kanını kaynatıyor. Ne var ki, tüm bu olumlu yanlar bir şeye yetmiyor. “Mavra”, beş yılın birikimini yansıtacak kadar tat- minkâr değil, özellikle şarkı miktarı açısından. Aynı tarzda bir cover repertuvarla sahne alıp adına rock bar denen modern pavyon sahnelerini işgal eden sayısız topluluğun türediği gece hayatı ikliminde, bu müziği kendi besteleriyle icra eden 100 Derece gibi isimlere daha çok ihtiyaç var. Eğer “Mavra” bir ye- niden çıkış ise ilerde 100 Derece’nin bestelerinin sa- yısını arttırmalarını, o besteleri iyi performanslarla sahnelere taşımalarını ve nihayetinde albüm ve al- bümlerde toplamalarını hasretle bekliyoruz. muratbeser@muratbeser.com Autechre / Oversteps / Warp Records Son bir haftadır elektronik müziğin en önemli gruplarından Autechre’nin yeni albümü “Overs- teps”i dinliyorum. Genellikle bu tür müziğin deneysel kollarından IDM (Intelligence Dance Music) ve GDM (Genius Dance Music) ile ilişkilendirilen ikili, yine sınıflandırıl- ması pek mümkün olmayan bir albüm ile karşımız- da. Ancak şunu söylemek olanaklı: “Oversteps”, 1994 tarihli “Amber”daki ambient tarzına daha ya- kın duruyor, bir önceki albüm “Ouaristice” ile kı- yaslandığında ise daha melodik. Bu defa da işin içinde ünlü Max/MSP (ses işleme programı) var; yine analog ve dijital perküs- yonlar, efektler, synth’ler ve çeşitli soyut sesler kullanılmış. Bu yön- temle yapılan müziği duygusuz bulanlar, “metalik seslerle yaratı- lan, yapay bir müzik” diye tanım- layanlar vardır. Dinlemesi zor bir müzik olduğu doğru; fakat ses deneylerine ilgi du- yanların Autechre’ye kayıtsız kalması da olanaksız. Çünkü o sentetik seslerle insan zihninde farklı labirentler açar Autechre. Tabii o labirentlerin açıl- ması için dinleyicinin aktif katkısı gerekir. “Overs- teps”, eklektik yapısıyla, buna daha fazla olanak veren bir çalışma. Aynı zamanda grubun bugüne kadar yaptığı en sıcak albüm. Bazı parçalarda uzayda süzülme hissi yaratırken bazılarında karan- lık dehlizlerden geçiriyor insanı. 1987’de kurulduğu günden bu yana hiçbir eğilim ya da modanın izinden gitmeden, her biri kendisin- den öncekini aşan 10 albüm yayımladı Autechre. “Oversteps”, hiç kuşkusuz, o görkemli kariyerin en parlak duraklarından birisi. www.zulalkalkandelen.com 2 1 M A R T D Ü N Y A Ş İ İ R G Ü N Ü B İ L D İ R İ S İ SİYASETNAME XXXII Ozan töresidir Devlet mülkünü tartõşmak, ve sözün payõdõr : Mõzrağõn ucu, palanõn ağzõ, ama yasa mõ erişir tõmarõna el koymaya ve yoktur şiir mülkünün reayasõ; Ozan işler şiirin derviş toprağõnõ, çift akçesini öder: Sözün büyüsünde, ipin ucunda. Ozan töresidir mülkü ve fetvayõ tartõşmak, ama kimi saf, birkaç densiz , bazõ daltaban sanõr ki şiir mülkü devlet mülkünden sayõlõr. Gümüştür sözü ozanõn, susmasõ altõn değildir, karşõ yasadõr sözü, değiştirecek yoktur, ve dirhemle tartõlmaz sarraflar çarşõsõnda. ÖZDEMİR İNCE O biricik ve anonim okur için SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2010 PAZAR 20 KÜLTÜR Ödül bugün İstanbul Fransõz Kültür Merkezi’ndeki etkinlikte verilecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle