Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ
6 HABERLER
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
İşçi Sınıfı ve Ordu
İddialı bir yazı başlığı koyduğumu biliyorum.
İşçi sınıfı ve ordu ilk bakışta birbiriyle ilgisi
bulunmayan iki kavram, iki olgu.
Bir ilişki varsa da, 12 Eylül ve sonrası
düşünüldüğünde bu ancak bir karşıtlık ilişkisi
olabilir.
DİSK’i çökerten 12 Eylül darbesi olmuştur.
Selimiye Kışlası’na teslim olmak için
kamyonlar dolusu gelen işçi topluluklarını
unutmuyoruz.
Fakat tam bunları yazdığımda, bu kez de 27
Mayıs’ın armağanı 1961 Anayasası’nı ve o
anayasa sayesinde kurulan Türkiye İşçi
Partisi’ni düşünüyorum.
Aklıma her üçü de 27 Mayıs’ı gerçekleştiren
subaylardan, Türkiye İşçi Partisi Milletvekili
Muzaffer Karan, sosyalist Suphi Karaman,
Halkevleri Genel Başkanı ve Onursal Başkanı
Ahmet Yıldız geliyor.
Kenan Evren, Faik Türün gibiler de, bu
subaylar da Türk ordusunun mensuplarıydılar.
27 Mayıs da, 12 Mart ve 12 Eylül de, 28
Şubat da Türk ordusunun ürünüdür.
Bu çelişki nasıl açıklanacak?
Hepsi Amerika’nın oyunudur diyerek
geçiştirecek miyiz?
Bence bu, olumlu ve olumsuz yönleriyle “iç
dinamizm”i göz ardı eden, toptancı ve
teslimiyetçi bir görüştür.
Türkiye de ordu da, bütün kurumlar gibi,
oluşum, değişim süreçlerinden geçiyor.
Toplumsal olgularda mutlak değişmezlikler
olduğunu düşünmüyorum.
İmparatorluğun son dönemlerinde ordu
modernleşmenin öncüsü olarak tarih sahnesine
çıktı.
Kurtuluş Savaşı’nın, Cumhuriyetin önderleri
çoğunlukla subaydı.
Bizim işçi sınıfımız da aynı dönemlerde tarih
sahnesine çıktı.
O tarihlerden 1960’lara kadar yakın
tarihimizde, işçi sınıfıyla ordu arasında bir
yakınlaşma izi bulunabileceğini sanmıyorum.
Ordu ve işçi sınıfı ilk kez 1960’larda bir araya
geldi.
Sosyalizm ve yurtseverlik kavramları arasında
aşılmaz sınırlar olmadığı ilk kez çok geniş
çevrelerce algılanıp telaffuz edildi.
Türk subayının ulusal bağımsızlıkçı,
Cumhuriyetçi, laik kimliği vurgulanırken, işçi
sınıfının da bir vatanı olduğu kavramının altı
derinliğine çizildi.
Bu bir yakınlaşmaydı, fakat uzun sürmedi.
12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle sona ererek
bugünlere gelindi…
Bugünlerde bu konuda olup bitenleri iyi
düşünmek, iyi değerlendirmek gerekiyor.
İktidardaki güç iki kuruma özellikle saldırıyor.
Bunlardan biri ordu, öteki işçi sınıfıdır.
AKP’nin temsil ettiği anti-ulusal sermaye ve
ideoloji, farklı nedenler ve gerekçelerle de olsa,
iki kurumu hasım olarak görüyor ve çökertmek
istiyor.
Biri ordu, öteki işçi sınıfıdır.
Bu iki kurum arasında, Türkiye gerçekliğinde,
tarihsel yakınlık vardır.
Ordu emperyalizme karşı savaşmıştır,
antiemperyalist ve yurtsever geleneklere
sahiptir.
Çoğunlukla orta ya da daha alt tabakaların,
köylü ve işçi ailelerin çocukları olan subaylar,
askerlik görevindeki halk çocuklarıyla iç
içedirler.
Bu subaylar, büyük çoğunlukla, Cumhuriyetçi
ve laiktirler.
İşçi sınıfı da, modern bir toplumsal güç
olarak, ilericidir, ilerici olmak zorundadır.
Ancak bağımsız, modern bir toplumda
emeğinin hakkını savunup elde edebilir.
Koşullanmış akıllara aykırı görünse de,
emperyalist sermayenin ve siyasetin
kuşatması altındaki Türkiye’de, orduyla işçi
sınıfı arasında bir yazgı ortaklığı olduğunu
düşünüyorum.
Zulmedilen Tekel işçisiyle polis arabalarına
tıkılarak karakollara ve adliye binalarına
götürülen emekli ya da görevdeki subay
arasında bir kader yakınlığı görüyorum.
Bu yazgı ortaklığı, kader yakınlığı dediğim
şey, aslında Türkiyemizin geleceğidir.
Geleceğin bağımsız, onurlu, demokrat,
sosyal adalet ilkelerinin egemen olacağı
Türkiyesi; laik, yurtsever, Cumhuriyetçi orduyla
ve işçi sınıfıyla savaşarak ve onlar çökertilerek
değil, onlardan güç alarak kurulabilir.
Yaşamakta olduğumuz Türkiye gerçekliği
süreçlerinde işçi sınıfı ve ordu birbirini daha
yakından tanıyıp anlamaya çalışmalıdır.
ataolb@cumhuriyet.com.tr
Faks: (0212) 343 72 64
‘Kamuoyu tatmin olmadõ’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- CHP Grup Başkanvekili Kemal
Kılıçdaroğlu, Çankaya’daki zirve ve
arkasõndan “üst düzey komutanların
serbest bırakılması, astların tutuk-
lu olmasıyla” ilgili sorular üzerine,
“Kamuoyu tatmin olmuş değil.
Orada bazı ciddi görüşmelerin ya-
pıldığı kanısındayım. Sizin kafa-
nızda oluşan sorular, herhalde her-
kesin kafasında oluşmuştur” dedi.
Kõlõçdaroğlu, dün gazetecilerin so-
rularõnõ yanõtlarken Adalet Bakanõ
Sadullah Ergin’in, yüksek yargõ or-
ganlarõnõn başkanlarõyla görüşmesini
olumlu karşõladõğõnõ bildirdi.
Kõlõçdaroğlu, “Daha düne kadar
medya aracılığıyla konuşanlar, yan
yana gelip, daha güzel ortamda, da-
ha sağduyuyla konuşacaklardır.
Belki taraflar kendi sorunlarını
biraz daha net, kendilerine, siyasi
otoritenin nasıl baskı yaptığını bel-
ki Sayın Bakan’a aktaracaklar-
dır. Sayın Bakan’ın acaba, Cemil
Çiçek’i gördüğünde, ‘Ben varken,
siz savcõya niçin telefon ediyorsu-
nuz?’ diye sorup sormadığını da
merak ediyorum” dedi.
Kõlõçdaroğlu, komutanlarõn gözaltõ-
na alõnmasõyla ilgili soru üzerine “Bir
hukuk süreci içinde eğer kişilerin ifa-
desi alınacaksa bunun normal çağ-
rı düzeni içinde yapılmasının doğru
olduğunu düşünüyorum. Mektup
yazar savcı, kişiler gelirler ifadele-
rini verirler. Gözaltına almayı bir
cezaya dönüştüren bir hukuk süre-
cinin çok mantıklı olmadığı kanı-
sındayım” diye konuştu. Bir gazete-
cinin, “Çankaya zirvesinden sonra
üst düzey komutanların serbest bı-
rakılmasını, alt düzey komutanların
ise tutuklanmasını nasıl karşılıyor-
sunuz?” sorusuna da Kõlõçdaroğlu,
“Yaklaşık 3 saat sürdü, 3 satırlık
açıklama yapıldı. Kamuoyu tatmin
olmuş değil. Orada bazı ciddi gö-
rüşmelerin yapıldığı kanısındayım.
Sizin kafanızda oluşan sorular, her-
halde herkesin kafasında oluşmuş-
tur” karşõlõğõnõ verdi.
ADALET BAKANI’NIN YARGI TURU
Gerçeker:
Uzlaşmayok
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Baka-
nõ Sadullah Ergin, Danõştay Başkanõ Mustafa
Birden, Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker ve
Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç’õ ziyaret
etti. Ergin, görüşmelerde yargõ reformunu değerlen-
dirdiklerini söyledi. Yargõtay Başkanõ Gerçeker, Ba-
kan Ergin ile olan görüşmelerinde bir uzlaşmaya va-
ramadõklarõnõ söyledi.
Ergin dün ilk olarak saat 10.00’da Danõştay Baş-
kanõ Birden’i ziyaret etti. Ardõndan da Yargõtay
Başkanõ Hasan Gerçeker ile görüştü. Ergin ile Ger-
çeker’in görüşmesi yaklaşõk 1 saat sürdü. Adalet
Bakanõ Ergin, görüşmenin ardõndan gazetecilerin zi-
yarete ilişkin sorularõ üzerine “Yargı reformuyla
ilgili hususları hem Danıştay başkanımız hem de
Yargıtay başkanımızla müzakere ettik. Bunlar
olması gereken istişareler” dedi. Sadullah Ergin,
daha sonra da Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim
Kõlõç ile bir araya geldi. Görüşmede, Yüksek Mah-
keme’nin yapõsõyla ilgili öneriler değerlendirildi.
Geçen hafta Erzincan Başsavcõsõ İlhan Cihaner’in
tutuklanmasõ, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Sav-
cõsõ Osman Şanal’õn yetkilerinin HSYK tarafõndan
alõnmasõ, yargõ ile hükümeti karşõ karşõya getirmişti.
Hükümet kanadõnõn ilk tepkisi de “yargı reformu-
nun kaçınılmaz” olduğu değerlendirmesiydi.
‘Farklı düşünceler var’
Yargõtay Başkanõ Gerçeker, Adalet Bakanõ Ergin
ile görüşmesinin ardõndan yaptõğõ açõklamada, Hâ-
kimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nun yapõsõna hâ-
kim ve savcõlarõn dõşõnda üye seçilmesi durumunda
birçok sõkõntõ yaşanacağõnõ vurguladõ. Gerçeker,
“Tabii yeni öneriler olabilir. 12 Eylül’den önceki
61 Anayasası’nda kurula parlamentodan üye se-
çimi vardı. Bunların sakıncaları görülünce 10 yıl
sonra bundan vazgeçildi. Yüksek Hâkimler Ku-
rulu ve Yüksek Savcılar Kurulu ayrı olarak 2 ay-
rı kurul vardı. O zaman Adalet Bakanı hâkimler
kurulunda vardı ama oy kullanma yetkisi yoktu.
Her toplantıya katılmıyordu. İstediği toplantıya
katılıyordu. Temsili bir görevi vardı” dedi. Ger-
çeker, bunlarõn tartõşõlabileceğini kaydederek, özel-
likle vurguladõklarõnõn ise kurula müsteşarõn üye ol-
mamasõ gerektiği olduğunu söyledi. Bakan Ergin ile
olan görüşmelerinde bir uzlaşmaya varamadõklarõnõ
da kaydeden Gerçeker, “Uzlaşma denemez ama
uzlaşamamaktan çok, farklı görüşler var. Farklı
düşünceler var. Uzlaşma olmayabilir. İlle uzlaş-
ma olacak diye bir şey yok. Biz görüşlerimizi bil-
diriyoruz. Son söz yasama ve yürütmenindir” de-
di. Gerçeker, kurulun üye sayõsõnõn çoğaltõlabilece-
ğini dile getirirken, kurulun kararlarõna karşõ kuru-
lun kendi içinde itiraz mekanizmasõnõn zorunlu ol-
duğunu ifade etti. Gerçeker, şöyle konuştu: “Ayrı
kurullar oluşturulmalı. Eskiden ayrı kurullar
vardı. Örneğin bir kurul, başka bir kurulun ver-
diği karara itiraz edebilirdi. Ama kararı verilen
üyeler itiraz görüşmesine katılmazdı. Asıl AB
kıstasları bunu gerektiriyor. İkili sistem olması
gerekir. İtiraz mercii olması gerekiyor. Hâkim ve
savcıların dışında kurula üye alınmaması gereki-
yor. Bu ‘oligarşik bir sistem’ olarak nitelendirili-
yor ama böyle değil. Bu işleri en iyi yürütebile-
cek olanlar bu mesleğin içinde olan yargıç ve
savcılardır. Zaten bunların dışında üye alınması
yargının bağımsızlığına aykırıdır. Bunun örnek-
leri de var. RTÜK gibi kurumlar. Orada her
alandan her yerden üyeler var. Karma sistem
var. Oraların da nasıl çalıştığını biliyoruz. Sakın-
caları var. Böyle kurumlarda yönetim zafiyeti
var. İstikrar olmuyor.”
Gerçeker, geniş tabanlõ kuruldan ne anladõklarõnõ
da şöyle açõkladõ: “Geniş tabanlıdan anladığımız
kurula, Yargıtay’dan Danıştay’dan daha fazla
üye olsun. Üye sayısı 17 olsun. 2 kurul halinde ol-
sun. İdari kurul, adli kurul diye. Büyük kurul
şeklinde itiraz mercii olur. Yapısı önemli. Üni-
versitedeki hocaların, profesörlerin de kurula
katılmasını kabul etmiyoruz.”
Gerçeker, Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker
Başbuğ’a ait ses kaydõna ilişkin gazetecilerin soru-
larõ üzerine, “Bu konularda görüş bildirmek iste-
miyorum. Görüş bildirdiğinde ihsas-ı rey diyor-
lar. Konuşmamız mümkün değil” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Ce-
mil Çiçek, anayasa değişikliği konusun-
da, “Bu kadar çok yoğun talep varsa bu-
na da siyaset kurumunun kulak verme-
si, dinlemesi gerekir. ‘Bunu önümüzdeki
döneme, daha sonraki döneme götürelim’
demek yanlıştır” dedi.
Çiçek, Stratejik Düşünce Enstitüsü ta-
rafõndan düzenlenen “Demokratikleşme
Sürecinde Hukukun Üstünlüğü ve
Yargı” konferansõndan ayrõlõrken gaze-
tecilerin sorularõnõ yanõtladõ. Anayasa
değişikliğinin bu yasama dönemine yetişip
yetişmeyeceği konusundaki tartõşmalarõn
anõmsatõlmasõ üzerine Çiçek, “Bu iş bu
çapta bir sorun haline geldiyse ne ka-
dar erken çözerseniz o kadar ülke
bundan faydalanmış olur” karşõlõğõnõ
verdi. Çiçek şöyle devam etti:
“Bu dönem olmaz, önümüzdeki dönem
olsun demek, ‘Bu türlü bir çalõşmaya ben
katkõ vermeyeceğim’ demektir. Yani,
‘Ben bu işin değişmesine, bu değişikliğe
karşõyõm’ demenin daha münasipçesidir
belki. Onun için her zaman bu imkân, bu
fırsat var. Bütün mesele, herkes bu de-
ğişikliğin ne kadar -sadece yargı için söy-
lemiyorum, o önemli tabii, en çok tartı-
şılan konu olduğu için, sanki sadece o kı-
sım değişecekmiş gibi algılanmasın- bu
anayasanın ilk üç maddesi, arkasından
dördüncü madde ve 174. madde hariç.
Buna sık sık vurgu yapıyoruz. Çünkü
başka türlü değerlendirmeler olmasın di-
ye. Yani anayasada telaffuz ettiğim beş
madde dışında her madde değişebilir.
Değişmesi de gerekir. Çünkü bu ana-
yasanın bütünlüğü kalmadı. Belli par-
çalarla değiştirildi. Öncelikleri uymuyor.
Kurumlar arası işleyiş, işbirliği, denge
maalesef iyi kurulabilmiş değil. O ne-
denle elli tane sebepten dolayı, bu var.
Kaldı ki bu anayasanın değişmesi ge-
rektiğini bütün meslek kuruluşları, oda-
ları, bilim adamları, birçok çevre söy-
lüyor. Bu kadar çok yoğun talep varsa
buna da siyaset kurumunun kulak ver-
mesi, dinlemesi gerekir. ‘Bunu önümüz-
deki döneme, daha sonraki döneme götü-
relim’ demek yanlıştır.”
Bu konuda her kesimin katkõ sunmasõ ge-
rektiğini ifade eden Çiçek, “Yani ‘bugün
olmasõn’, ‘kõlõna dokundurtmam’, ‘gelecek
dönem’ falan diyorsak, bu değişikliği yap-
tırmamanın bir başka şeklidir o. Bunu
da kamuoyu takdir edecektir” dedi.
İşdünyasõna‘moralinizibozmayõn’çağrõsõ
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, önceki
günkü zirveyle ilgili olarak “Gayet iyiy-
di” yorumunu yaptõ.
Gül, sektör temsilcileri ve işadamlarõyla
İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde bir
araya geldi. Gül, programõ öncesinde cu-
ma namazõnõ İvedik Organize Sanayi
Bölgesi’ndeki Melikgazi Camisi’nde
kõldõ. Camiden çõkõşõnda vatandaşlarõn al-
kõşlarõna, “Sağ olun” diye karşõlõk veren
Cumhurbaşkanõ Gül, esnafa da “hayır-
lı işler” diledi.
Gül, daha sonra sektör temsilcileri ve
işadamlarõ ile görüşmek üzere İvedik Or-
ganize Sanayi Sergi, Toplantõ ve Kon-
ferans Salonu’na geldi. Gül, burada ga-
zetecilerin, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ve Genelkurmay Başkanõ Or-
general İlker Başbuğ ile önceki gün yap-
tõğõ görüşmeyi anõmsatmasõ üzerine,
“Gayet iyiydi” dedi.
İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde
işadamlarõ ve sektör temsilcileri ile bir ara-
ya gelen Cumhurbaşkanõ Gül, burada yap-
tõğõ konuşmada Türkiye’nin inanõlmaz bir
değişim yaşadõğõnõ söyledi. İşadamlarõnõn
çalõşma azmi ve hõrsõnõn Türkiye’yi kõsa
sürede inanõlmaz bir noktaya getireceği-
ni ifade eden Cumhurbaşkanõ Gül, işa-
damlarõna şöyle seslendi:
“Türkiye’nin geleceği gerçekten çok
parlak, bundan hiç şüpheniz olmasın.
Bugün yaşanan olaylar, dün de açık-
ladık, anayasamız ortada, kanunları-
mız ortada, bunların çerçevesi içinde
her şey neticeye ulaşacaktır. Siz asla bu
işlere takılmayın ve moralinizi boz-
mayın. Bunların hepsi geçecektir. Bu
tip şeyler birçok ülkede olmuştur.
Kanunlarımız, kurallarımız, her şey
çalışmaktadır. Meclisimiz çalışmak-
tadır. Siz işinize ve gücünüze bakın, so-
nunda su yolunu bulacaktır. Sakın ha
moral bozup geriye düşmeyin. Türki-
ye’ye morali çalışarak, üreterek siz ve-
riyorsunuz. Türkiye’de güzel şeyler
oluyor. Bunları gölgelemeyelim.”
SERMET ÇUHADAR
KAHRAMANMARAŞ -
TBMM Başkanvekili ve MHP
İstanbul Milletvekili Meral
Akşener, Türkiye’de ABD is-
temedikçe darbe olamayacağõ-
nõ belirterek, “ABD de şu an
darbe istemiyor” dedi.
Akşener, Kahramanmaraş’ta
Yaşar Pastanesi’nde düzenle-
diği basõn toplantõsõnda gaze-
tecilerin gündeme ilişkin soru-
larõnõ yanõtladõ. AKP Kahra-
manmaraş Milletvekili Avni
Doğan’õn “fişleme sırası biz-
de” açõklamalarõna değinen
Akşener, “Dünün mağduru
bugün mağrur oldu. İş bir
intikama yöneldi” diye ko-
nuştu. Emekli kuvvet komu-
tanlarõnõn gözaltõna alõnmasõy-
la ilgili bir soruya da Akşener
şu yanõtõ verdi: “Türkiye’de
ABD istemedikçe darbe ol-
maz. Bu kadar altını çizerek
söylüyorum. Şu anda ABD
darbe istemiyor. Şimdi ha-
tırlayın 27 Nisan bildirisi ol-
du. Sonra Cemil Çiçek’in
sert bir cevabı oldu. Ardın-
dan Büyükanõt emekli oldu, 2
milyon TL bir araba aldı ve
gitti. Bu arada Dolmabahçe
toplantısı oldu. Biraz daha
geriye gittik. Şimdi yazılan-
ların doğru olması halinde
vahim. Yanlış olmasının hali
de vahim. Böyle baktığınızda
garip bir durumla karşı kar-
şıyayız. (...) Türkiye’de
ABD’nin onayladığı darbele-
ri yapan paşalar serbest. Ya-
ni asıl darbeci paşalar ser-
best. Subut bulmadan hayal
halinde kâğıtlara döküldüğü
öne sürülen ama ABD’den
yeşil ışık almadığı için darbe
teşebbüsüne girişememiş
emekli paşalar da soruştur-
maya uğruyor.”
Akşener:ABDistemezsedarbeolmaz
‘Siyaset kurumu kulak vermeli’
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde işadamlarıyla bir araya geldi. (Fotoğraf: AA)
CHP Grup Başkanvekili Kõlõçdaroğlu, Çankaya’daki üçlü zirveyi ‘sorunlar var’ şeklinde değerlendirdi
Meral Akşener.
Devlet Bakanõ Çiçek, anayasa değişikliği için yoğun talep olduğunu söyledi
Aydoğmuş’tan
‘kanõ bozuk’ özrü
ÇORUM (Cumhuriyet) - İktidara karşõ çõ-
kanlara “kanı bozuk” diyen AKP Çorum
Milletvekili Ahmet Aydoğmuş özür diledi.
Konuşmasõnõn tamamõ incelendiğinde hiçbir
hakaret içeren söz kullanmadõğõnõn görülece-
ğini de ifade eden Aydoğmuş, “Konuşma he-
yecanı ve duygusallığı içerisinde kürsü so-
rumsuzluğu ile maksadı aşan sözler söyle-
mişsem başta mensubu olduğum AKP’den
ve yüce Türk milletinden özür dilerim.”
CHP İstanbul İl Dipislin Kurulu üyesi
ve avukat Mahmut Tanal, “İktidar
karşıtlarının kanı bozuk” ifadeleriyle gün-
deme gelen AKP Çorum Milletvekili Ahmet
Aydoğmuş hakkõnda 10 bin TL’lik
manevi tazminat davasõ açtõ.
Kılıçdaroğlu, üç sa-
atlik görüşmenin ardın-
dan 3 satırlık açıklama
yapıldığına dikkat çeke-
rek “Kamuoyu tatmin ol-
muş değil. Orada bazı
ciddi görüşmelerin yapıl-
dığı kanısındayım. Sizin
kafanızda oluşan sorular,
herhalde herkesin kafa-
sında oluşmuştur” dedi.
Yargõtay Başkanõ Gerçeker, HSYK’nin
yapõsõna hâkim ve savcõlarõn dõşõnda üye se-
çilmesi durumunda birçok sõkõntõ yaşanacağõ-
nõ söyledi. Gerçeker kurulun üye sayõsõnõn
çoğaltõlabileceğini belirtirken kurulun karar-
larõna karşõ kurulun kendi içinde itiraz meka-
nizmasõnõn zorunlu olduğunu ifade etti.