25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ 6 HABERLER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU İşçi Sınıfı ve Ordu İddialı bir yazı başlığı koyduğumu biliyorum. İşçi sınıfı ve ordu ilk bakışta birbiriyle ilgisi bulunmayan iki kavram, iki olgu. Bir ilişki varsa da, 12 Eylül ve sonrası düşünüldüğünde bu ancak bir karşıtlık ilişkisi olabilir. DİSK’i çökerten 12 Eylül darbesi olmuştur. Selimiye Kışlası’na teslim olmak için kamyonlar dolusu gelen işçi topluluklarını unutmuyoruz. Fakat tam bunları yazdığımda, bu kez de 27 Mayıs’ın armağanı 1961 Anayasası’nı ve o anayasa sayesinde kurulan Türkiye İşçi Partisi’ni düşünüyorum. Aklıma her üçü de 27 Mayıs’ı gerçekleştiren subaylardan, Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Muzaffer Karan, sosyalist Suphi Karaman, Halkevleri Genel Başkanı ve Onursal Başkanı Ahmet Yıldız geliyor. Kenan Evren, Faik Türün gibiler de, bu subaylar da Türk ordusunun mensuplarıydılar. 27 Mayıs da, 12 Mart ve 12 Eylül de, 28 Şubat da Türk ordusunun ürünüdür. Bu çelişki nasıl açıklanacak? Hepsi Amerika’nın oyunudur diyerek geçiştirecek miyiz? Bence bu, olumlu ve olumsuz yönleriyle “iç dinamizm”i göz ardı eden, toptancı ve teslimiyetçi bir görüştür. Türkiye de ordu da, bütün kurumlar gibi, oluşum, değişim süreçlerinden geçiyor. Toplumsal olgularda mutlak değişmezlikler olduğunu düşünmüyorum. İmparatorluğun son dönemlerinde ordu modernleşmenin öncüsü olarak tarih sahnesine çıktı. Kurtuluş Savaşı’nın, Cumhuriyetin önderleri çoğunlukla subaydı. Bizim işçi sınıfımız da aynı dönemlerde tarih sahnesine çıktı. O tarihlerden 1960’lara kadar yakın tarihimizde, işçi sınıfıyla ordu arasında bir yakınlaşma izi bulunabileceğini sanmıyorum. Ordu ve işçi sınıfı ilk kez 1960’larda bir araya geldi. Sosyalizm ve yurtseverlik kavramları arasında aşılmaz sınırlar olmadığı ilk kez çok geniş çevrelerce algılanıp telaffuz edildi. Türk subayının ulusal bağımsızlıkçı, Cumhuriyetçi, laik kimliği vurgulanırken, işçi sınıfının da bir vatanı olduğu kavramının altı derinliğine çizildi. Bu bir yakınlaşmaydı, fakat uzun sürmedi. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle sona ererek bugünlere gelindi… Bugünlerde bu konuda olup bitenleri iyi düşünmek, iyi değerlendirmek gerekiyor. İktidardaki güç iki kuruma özellikle saldırıyor. Bunlardan biri ordu, öteki işçi sınıfıdır. AKP’nin temsil ettiği anti-ulusal sermaye ve ideoloji, farklı nedenler ve gerekçelerle de olsa, iki kurumu hasım olarak görüyor ve çökertmek istiyor. Biri ordu, öteki işçi sınıfıdır. Bu iki kurum arasında, Türkiye gerçekliğinde, tarihsel yakınlık vardır. Ordu emperyalizme karşı savaşmıştır, antiemperyalist ve yurtsever geleneklere sahiptir. Çoğunlukla orta ya da daha alt tabakaların, köylü ve işçi ailelerin çocukları olan subaylar, askerlik görevindeki halk çocuklarıyla iç içedirler. Bu subaylar, büyük çoğunlukla, Cumhuriyetçi ve laiktirler. İşçi sınıfı da, modern bir toplumsal güç olarak, ilericidir, ilerici olmak zorundadır. Ancak bağımsız, modern bir toplumda emeğinin hakkını savunup elde edebilir. Koşullanmış akıllara aykırı görünse de, emperyalist sermayenin ve siyasetin kuşatması altındaki Türkiye’de, orduyla işçi sınıfı arasında bir yazgı ortaklığı olduğunu düşünüyorum. Zulmedilen Tekel işçisiyle polis arabalarına tıkılarak karakollara ve adliye binalarına götürülen emekli ya da görevdeki subay arasında bir kader yakınlığı görüyorum. Bu yazgı ortaklığı, kader yakınlığı dediğim şey, aslında Türkiyemizin geleceğidir. Geleceğin bağımsız, onurlu, demokrat, sosyal adalet ilkelerinin egemen olacağı Türkiyesi; laik, yurtsever, Cumhuriyetçi orduyla ve işçi sınıfıyla savaşarak ve onlar çökertilerek değil, onlardan güç alarak kurulabilir. Yaşamakta olduğumuz Türkiye gerçekliği süreçlerinde işçi sınıfı ve ordu birbirini daha yakından tanıyıp anlamaya çalışmalıdır. ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 ‘Kamuoyu tatmin olmadõ’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya’daki zirve ve arkasõndan “üst düzey komutanların serbest bırakılması, astların tutuk- lu olmasıyla” ilgili sorular üzerine, “Kamuoyu tatmin olmuş değil. Orada bazı ciddi görüşmelerin ya- pıldığı kanısındayım. Sizin kafa- nızda oluşan sorular, herhalde her- kesin kafasında oluşmuştur” dedi. Kõlõçdaroğlu, dün gazetecilerin so- rularõnõ yanõtlarken Adalet Bakanõ Sadullah Ergin’in, yüksek yargõ or- ganlarõnõn başkanlarõyla görüşmesini olumlu karşõladõğõnõ bildirdi. Kõlõçdaroğlu, “Daha düne kadar medya aracılığıyla konuşanlar, yan yana gelip, daha güzel ortamda, da- ha sağduyuyla konuşacaklardır. Belki taraflar kendi sorunlarını biraz daha net, kendilerine, siyasi otoritenin nasıl baskı yaptığını bel- ki Sayın Bakan’a aktaracaklar- dır. Sayın Bakan’ın acaba, Cemil Çiçek’i gördüğünde, ‘Ben varken, siz savcõya niçin telefon ediyorsu- nuz?’ diye sorup sormadığını da merak ediyorum” dedi. Kõlõçdaroğlu, komutanlarõn gözaltõ- na alõnmasõyla ilgili soru üzerine “Bir hukuk süreci içinde eğer kişilerin ifa- desi alınacaksa bunun normal çağ- rı düzeni içinde yapılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Mektup yazar savcı, kişiler gelirler ifadele- rini verirler. Gözaltına almayı bir cezaya dönüştüren bir hukuk süre- cinin çok mantıklı olmadığı kanı- sındayım” diye konuştu. Bir gazete- cinin, “Çankaya zirvesinden sonra üst düzey komutanların serbest bı- rakılmasını, alt düzey komutanların ise tutuklanmasını nasıl karşılıyor- sunuz?” sorusuna da Kõlõçdaroğlu, “Yaklaşık 3 saat sürdü, 3 satırlık açıklama yapıldı. Kamuoyu tatmin olmuş değil. Orada bazı ciddi gö- rüşmelerin yapıldığı kanısındayım. Sizin kafanızda oluşan sorular, her- halde herkesin kafasında oluşmuş- tur” karşõlõğõnõ verdi. ADALET BAKANI’NIN YARGI TURU Gerçeker: Uzlaşmayok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Baka- nõ Sadullah Ergin, Danõştay Başkanõ Mustafa Birden, Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker ve Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç’õ ziyaret etti. Ergin, görüşmelerde yargõ reformunu değerlen- dirdiklerini söyledi. Yargõtay Başkanõ Gerçeker, Ba- kan Ergin ile olan görüşmelerinde bir uzlaşmaya va- ramadõklarõnõ söyledi. Ergin dün ilk olarak saat 10.00’da Danõştay Baş- kanõ Birden’i ziyaret etti. Ardõndan da Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker ile görüştü. Ergin ile Ger- çeker’in görüşmesi yaklaşõk 1 saat sürdü. Adalet Bakanõ Ergin, görüşmenin ardõndan gazetecilerin zi- yarete ilişkin sorularõ üzerine “Yargı reformuyla ilgili hususları hem Danıştay başkanımız hem de Yargıtay başkanımızla müzakere ettik. Bunlar olması gereken istişareler” dedi. Sadullah Ergin, daha sonra da Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kõlõç ile bir araya geldi. Görüşmede, Yüksek Mah- keme’nin yapõsõyla ilgili öneriler değerlendirildi. Geçen hafta Erzincan Başsavcõsõ İlhan Cihaner’in tutuklanmasõ, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Sav- cõsõ Osman Şanal’õn yetkilerinin HSYK tarafõndan alõnmasõ, yargõ ile hükümeti karşõ karşõya getirmişti. Hükümet kanadõnõn ilk tepkisi de “yargı reformu- nun kaçınılmaz” olduğu değerlendirmesiydi. ‘Farklı düşünceler var’ Yargõtay Başkanõ Gerçeker, Adalet Bakanõ Ergin ile görüşmesinin ardõndan yaptõğõ açõklamada, Hâ- kimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nun yapõsõna hâ- kim ve savcõlarõn dõşõnda üye seçilmesi durumunda birçok sõkõntõ yaşanacağõnõ vurguladõ. Gerçeker, “Tabii yeni öneriler olabilir. 12 Eylül’den önceki 61 Anayasası’nda kurula parlamentodan üye se- çimi vardı. Bunların sakıncaları görülünce 10 yıl sonra bundan vazgeçildi. Yüksek Hâkimler Ku- rulu ve Yüksek Savcılar Kurulu ayrı olarak 2 ay- rı kurul vardı. O zaman Adalet Bakanı hâkimler kurulunda vardı ama oy kullanma yetkisi yoktu. Her toplantıya katılmıyordu. İstediği toplantıya katılıyordu. Temsili bir görevi vardı” dedi. Ger- çeker, bunlarõn tartõşõlabileceğini kaydederek, özel- likle vurguladõklarõnõn ise kurula müsteşarõn üye ol- mamasõ gerektiği olduğunu söyledi. Bakan Ergin ile olan görüşmelerinde bir uzlaşmaya varamadõklarõnõ da kaydeden Gerçeker, “Uzlaşma denemez ama uzlaşamamaktan çok, farklı görüşler var. Farklı düşünceler var. Uzlaşma olmayabilir. İlle uzlaş- ma olacak diye bir şey yok. Biz görüşlerimizi bil- diriyoruz. Son söz yasama ve yürütmenindir” de- di. Gerçeker, kurulun üye sayõsõnõn çoğaltõlabilece- ğini dile getirirken, kurulun kararlarõna karşõ kuru- lun kendi içinde itiraz mekanizmasõnõn zorunlu ol- duğunu ifade etti. Gerçeker, şöyle konuştu: “Ayrı kurullar oluşturulmalı. Eskiden ayrı kurullar vardı. Örneğin bir kurul, başka bir kurulun ver- diği karara itiraz edebilirdi. Ama kararı verilen üyeler itiraz görüşmesine katılmazdı. Asıl AB kıstasları bunu gerektiriyor. İkili sistem olması gerekir. İtiraz mercii olması gerekiyor. Hâkim ve savcıların dışında kurula üye alınmaması gereki- yor. Bu ‘oligarşik bir sistem’ olarak nitelendirili- yor ama böyle değil. Bu işleri en iyi yürütebile- cek olanlar bu mesleğin içinde olan yargıç ve savcılardır. Zaten bunların dışında üye alınması yargının bağımsızlığına aykırıdır. Bunun örnek- leri de var. RTÜK gibi kurumlar. Orada her alandan her yerden üyeler var. Karma sistem var. Oraların da nasıl çalıştığını biliyoruz. Sakın- caları var. Böyle kurumlarda yönetim zafiyeti var. İstikrar olmuyor.” Gerçeker, geniş tabanlõ kuruldan ne anladõklarõnõ da şöyle açõkladõ: “Geniş tabanlıdan anladığımız kurula, Yargıtay’dan Danıştay’dan daha fazla üye olsun. Üye sayısı 17 olsun. 2 kurul halinde ol- sun. İdari kurul, adli kurul diye. Büyük kurul şeklinde itiraz mercii olur. Yapısı önemli. Üni- versitedeki hocaların, profesörlerin de kurula katılmasını kabul etmiyoruz.” Gerçeker, Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ’a ait ses kaydõna ilişkin gazetecilerin soru- larõ üzerine, “Bu konularda görüş bildirmek iste- miyorum. Görüş bildirdiğinde ihsas-ı rey diyor- lar. Konuşmamız mümkün değil” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Ce- mil Çiçek, anayasa değişikliği konusun- da, “Bu kadar çok yoğun talep varsa bu- na da siyaset kurumunun kulak verme- si, dinlemesi gerekir. ‘Bunu önümüzdeki döneme, daha sonraki döneme götürelim’ demek yanlıştır” dedi. Çiçek, Stratejik Düşünce Enstitüsü ta- rafõndan düzenlenen “Demokratikleşme Sürecinde Hukukun Üstünlüğü ve Yargı” konferansõndan ayrõlõrken gaze- tecilerin sorularõnõ yanõtladõ. Anayasa değişikliğinin bu yasama dönemine yetişip yetişmeyeceği konusundaki tartõşmalarõn anõmsatõlmasõ üzerine Çiçek, “Bu iş bu çapta bir sorun haline geldiyse ne ka- dar erken çözerseniz o kadar ülke bundan faydalanmış olur” karşõlõğõnõ verdi. Çiçek şöyle devam etti: “Bu dönem olmaz, önümüzdeki dönem olsun demek, ‘Bu türlü bir çalõşmaya ben katkõ vermeyeceğim’ demektir. Yani, ‘Ben bu işin değişmesine, bu değişikliğe karşõyõm’ demenin daha münasipçesidir belki. Onun için her zaman bu imkân, bu fırsat var. Bütün mesele, herkes bu de- ğişikliğin ne kadar -sadece yargı için söy- lemiyorum, o önemli tabii, en çok tartı- şılan konu olduğu için, sanki sadece o kı- sım değişecekmiş gibi algılanmasın- bu anayasanın ilk üç maddesi, arkasından dördüncü madde ve 174. madde hariç. Buna sık sık vurgu yapıyoruz. Çünkü başka türlü değerlendirmeler olmasın di- ye. Yani anayasada telaffuz ettiğim beş madde dışında her madde değişebilir. Değişmesi de gerekir. Çünkü bu ana- yasanın bütünlüğü kalmadı. Belli par- çalarla değiştirildi. Öncelikleri uymuyor. Kurumlar arası işleyiş, işbirliği, denge maalesef iyi kurulabilmiş değil. O ne- denle elli tane sebepten dolayı, bu var. Kaldı ki bu anayasanın değişmesi ge- rektiğini bütün meslek kuruluşları, oda- ları, bilim adamları, birçok çevre söy- lüyor. Bu kadar çok yoğun talep varsa buna da siyaset kurumunun kulak ver- mesi, dinlemesi gerekir. ‘Bunu önümüz- deki döneme, daha sonraki döneme götü- relim’ demek yanlıştır.” Bu konuda her kesimin katkõ sunmasõ ge- rektiğini ifade eden Çiçek, “Yani ‘bugün olmasõn’, ‘kõlõna dokundurtmam’, ‘gelecek dönem’ falan diyorsak, bu değişikliği yap- tırmamanın bir başka şeklidir o. Bunu da kamuoyu takdir edecektir” dedi. İşdünyasõna‘moralinizibozmayõn’çağrõsõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, önceki günkü zirveyle ilgili olarak “Gayet iyiy- di” yorumunu yaptõ. Gül, sektör temsilcileri ve işadamlarõyla İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde bir araya geldi. Gül, programõ öncesinde cu- ma namazõnõ İvedik Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Melikgazi Camisi’nde kõldõ. Camiden çõkõşõnda vatandaşlarõn al- kõşlarõna, “Sağ olun” diye karşõlõk veren Cumhurbaşkanõ Gül, esnafa da “hayır- lı işler” diledi. Gül, daha sonra sektör temsilcileri ve işadamlarõ ile görüşmek üzere İvedik Or- ganize Sanayi Sergi, Toplantõ ve Kon- ferans Salonu’na geldi. Gül, burada ga- zetecilerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanõ Or- general İlker Başbuğ ile önceki gün yap- tõğõ görüşmeyi anõmsatmasõ üzerine, “Gayet iyiydi” dedi. İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde işadamlarõ ve sektör temsilcileri ile bir ara- ya gelen Cumhurbaşkanõ Gül, burada yap- tõğõ konuşmada Türkiye’nin inanõlmaz bir değişim yaşadõğõnõ söyledi. İşadamlarõnõn çalõşma azmi ve hõrsõnõn Türkiye’yi kõsa sürede inanõlmaz bir noktaya getireceği- ni ifade eden Cumhurbaşkanõ Gül, işa- damlarõna şöyle seslendi: “Türkiye’nin geleceği gerçekten çok parlak, bundan hiç şüpheniz olmasın. Bugün yaşanan olaylar, dün de açık- ladık, anayasamız ortada, kanunları- mız ortada, bunların çerçevesi içinde her şey neticeye ulaşacaktır. Siz asla bu işlere takılmayın ve moralinizi boz- mayın. Bunların hepsi geçecektir. Bu tip şeyler birçok ülkede olmuştur. Kanunlarımız, kurallarımız, her şey çalışmaktadır. Meclisimiz çalışmak- tadır. Siz işinize ve gücünüze bakın, so- nunda su yolunu bulacaktır. Sakın ha moral bozup geriye düşmeyin. Türki- ye’ye morali çalışarak, üreterek siz ve- riyorsunuz. Türkiye’de güzel şeyler oluyor. Bunları gölgelemeyelim.” SERMET ÇUHADAR KAHRAMANMARAŞ - TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, Türkiye’de ABD is- temedikçe darbe olamayacağõ- nõ belirterek, “ABD de şu an darbe istemiyor” dedi. Akşener, Kahramanmaraş’ta Yaşar Pastanesi’nde düzenle- diği basõn toplantõsõnda gaze- tecilerin gündeme ilişkin soru- larõnõ yanõtladõ. AKP Kahra- manmaraş Milletvekili Avni Doğan’õn “fişleme sırası biz- de” açõklamalarõna değinen Akşener, “Dünün mağduru bugün mağrur oldu. İş bir intikama yöneldi” diye ko- nuştu. Emekli kuvvet komu- tanlarõnõn gözaltõna alõnmasõy- la ilgili bir soruya da Akşener şu yanõtõ verdi: “Türkiye’de ABD istemedikçe darbe ol- maz. Bu kadar altını çizerek söylüyorum. Şu anda ABD darbe istemiyor. Şimdi ha- tırlayın 27 Nisan bildirisi ol- du. Sonra Cemil Çiçek’in sert bir cevabı oldu. Ardın- dan Büyükanõt emekli oldu, 2 milyon TL bir araba aldı ve gitti. Bu arada Dolmabahçe toplantısı oldu. Biraz daha geriye gittik. Şimdi yazılan- ların doğru olması halinde vahim. Yanlış olmasının hali de vahim. Böyle baktığınızda garip bir durumla karşı kar- şıyayız. (...) Türkiye’de ABD’nin onayladığı darbele- ri yapan paşalar serbest. Ya- ni asıl darbeci paşalar ser- best. Subut bulmadan hayal halinde kâğıtlara döküldüğü öne sürülen ama ABD’den yeşil ışık almadığı için darbe teşebbüsüne girişememiş emekli paşalar da soruştur- maya uğruyor.” Akşener:ABDistemezsedarbeolmaz ‘Siyaset kurumu kulak vermeli’ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde işadamlarıyla bir araya geldi. (Fotoğraf: AA) CHP Grup Başkanvekili Kõlõçdaroğlu, Çankaya’daki üçlü zirveyi ‘sorunlar var’ şeklinde değerlendirdi Meral Akşener. Devlet Bakanõ Çiçek, anayasa değişikliği için yoğun talep olduğunu söyledi Aydoğmuş’tan ‘kanõ bozuk’ özrü ÇORUM (Cumhuriyet) - İktidara karşõ çõ- kanlara “kanı bozuk” diyen AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş özür diledi. Konuşmasõnõn tamamõ incelendiğinde hiçbir hakaret içeren söz kullanmadõğõnõn görülece- ğini de ifade eden Aydoğmuş, “Konuşma he- yecanı ve duygusallığı içerisinde kürsü so- rumsuzluğu ile maksadı aşan sözler söyle- mişsem başta mensubu olduğum AKP’den ve yüce Türk milletinden özür dilerim.” CHP İstanbul İl Dipislin Kurulu üyesi ve avukat Mahmut Tanal, “İktidar karşıtlarının kanı bozuk” ifadeleriyle gün- deme gelen AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş hakkõnda 10 bin TL’lik manevi tazminat davasõ açtõ. Kılıçdaroğlu, üç sa- atlik görüşmenin ardın- dan 3 satırlık açıklama yapıldığına dikkat çeke- rek “Kamuoyu tatmin ol- muş değil. Orada bazı ciddi görüşmelerin yapıl- dığı kanısındayım. Sizin kafanızda oluşan sorular, herhalde herkesin kafa- sında oluşmuştur” dedi. Yargõtay Başkanõ Gerçeker, HSYK’nin yapõsõna hâkim ve savcõlarõn dõşõnda üye se- çilmesi durumunda birçok sõkõntõ yaşanacağõ- nõ söyledi. Gerçeker kurulun üye sayõsõnõn çoğaltõlabileceğini belirtirken kurulun karar- larõna karşõ kurulun kendi içinde itiraz meka- nizmasõnõn zorunlu olduğunu ifade etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle