18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Silivri Cezaevi’nde bulunan tutuklu iki meslektaşımdan mektup aldım. Önemine binaen sizlerle paylaşmak gereğini duydum. “Sayın Sirmen, Başbakan Erdoğan’ın sevmediği haberleri yaptığı için tutuklanan gazeteciler olarak size bu mektubu yazıyoruz. 9 Kasım 2009 tarihinden bu yana tutukluyuz. Nedeni, Başbakan Erdoğan’ın telefon kayıtlarını haber yapmamız. 19 Ekim 2009 tarihinde, evimiz ve işyerimiz, Tayyip Bey’in ses kayıtları gerekçe gösterilerek Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların talimatıyla arandı. 20 gün sonra birdenbire gözaltı kararı çıkarıldı. Gözaltı gerekçesi bu sefer ‘Ergenekon örgütü üyesi olma, örgüt adına faaliyette bulunma’ oldu. 19 Ekim 2009’daki gerekçe ise ‘Başbakan Erdoğan’ın telefon konuşmalarının yasadışı kaydedilmesiydi!’ Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz’ün tutuklama istemiyle mahkemeye sevk gerekçeleri ise bambaşkaydı: ‘Terör örgütü üyesi olmak, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yayımlamak.’ Hayatını bu mesleğe veren biri olarak, telefon kaydını haber yapan bir gazetecinin tutuklandığına şahit oldunuz mu? Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a ait ses kayıtlarının ortaya çıkması Ergenekon soruşturması savcılarının görevlerini kötüye kullandığını kanıtladı. Ses kaydı haberi Genelkurmay Başkanı’nın olunca gazetecilik, Başbakan Erdoğan’ın olunca terör örgütü üyeliği iddiası ile tutuklama! Sizin de bildiğiniz gibi kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek suçu, TCK’nin 135’inci maddesidir ve asliye cezalık suç kapsamındadır. Burada özel yetkili savcılık ve mahkemeler görevsizdir. Bütün hukuksuzluğa rağmen İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi İdris Asan 9 Kasım günü tutuklanmamıza hükmetmiştir. Böylece ‘özel hayatın gizliliğini ihlal etmek’ suçundan tutuklanan ilk gazeteciler olduk. Peki, Başbakan Erdoğan’ın telefon konuşmalarını kim ortaya çıkardı? Bu kayıtları ortaya çıkaran İşçi Partisi’dir. 17 Ekim 2009 tarihinde İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, partisinin genel merkezinde açıklamıştır. Bir gün sonra Aydınlık dergisi de bu açıklamayı kapak haberi yapmıştır. HaberTürk gazetesi de İP’nin bu açıklamasına ( 18 Ekim 2009) geniş yer vermiştir. Ancak kısa bir araştırma yaptık. Tayyip Bey’in bu ses kayıtları herkeste varmış. Özellikle Ankara’da elden ele dolaşıyor. İnternete bile düşmüş. Bakınız Vatan gazetesinin 28 Mart 2009 tarihli sürmanşetinin başlığını okuyalım: “Erdoğan’ın ses kaydı var mı?” Başlık altı: “Erdoğan önceki gece Show TV’de ‘Beni de dinliyorlar. Telefonda rahat değilim’ dedi… Aynı dakikalarda ona ait olduğu ileri sürülen bir ses kaydı internete düştü.” Dikkat ediniz! 2009 Mart’ında yayımlanıyor bu haber. İşçi Partisi ise 7 ay sonra açıklama yapıyor. Haberin ayrıntılarını okumanızı rica ederiz. Şimdi biz İşçi Partisi’nin açıklamasını haber yaptığımız için tutuklandık. Bu inanılır gibi değil! Bu bir gazetecilik faaliyeti olduğu için konunun mağdurlarının şikâyette bulunması şartı ile soruşturma açılabiliyor. Ancak bugüne kadar Başbakan Erdoğan ne şahsımız ne de yayın grubumuz hakkında herhangi bir şikâyette bulun(a)mamıştır. Sayın Erdoğan şikâyette bulunsa telefon kayıtlarını kabul edecek. O kayıtlarda KKTC’yi ‘biçimlendirme’ (bitirme) planları, Aydın Doğan’a şantaj konuşmaları ve Başbakan’ın işadamı Remzi Gür’e ‘Kızıma 20-25 lazım’ dediğini Gür’ün de ‘Tamam efendim’ yanıtını verdiğini dinliyoruz. Sonuç olarak Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal Haber-İstihbarat Müdürü Ufuk Akkaya gazetecilik faaliyeti kapsamında tutuklandı. Hem meslek örgütlerimiz hem de basın camiamız bu duruma karşı kalemlerini oynatamayacak mı? Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya gazeteci değilmiş gibi davranmayı sürdürecek mi? Türk basınının geldiği bu utanç verici duruma son vermeyecek mi? 3 aydır tutukluyuz! Hakkımızdaki soruşturma da 4 aydır sürüyor. Hâlâ ortada bir iddianame yok! Bu basın özgürlüğü açısından utanç vericidir. Tutukluluk cezaya dönüştürülüyor, basınımız ve meslek örgütlerimiz buna göz yumacak mı? Basınımızın bu skandalın üzerine gitmesini beklemekle çok mu şey istiyoruz! Saygılarımızla Deniz Yıldırım, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, Ufuk Akkaya, Ulusal Kanal Haber- İstihbarat Müdürü Silivri 4 No’lu Kapalı Cezaevi, B-9 Alt Koğuş” İşte memleketimden insan manzaraları. Başbuğ’un konuşmasını yayımlamak gazetecilik, Başbakan’ın konuşmasını yayınlamak cezalık. Bu da hukuk devleti. Buyurun bir de buradan yakın! CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ 4 HABERLER [email protected] İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Tutuklu Mektubu Başbakan Erdoğan gazete patronlarõna ‘Köşe yazarlarõnõ işten at’ telkininde bulundu Eleştiren yazarlara tehditANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başba- kan Tayyip Erdoğan, hükümeti eleştiren kö- şe yazarlarõnõ tehdit etti. Gazete patronlarõna “Köşe yazarı, hâkim olamıyorum diyemez- sin. Köşende yazı yazanın maaşını sen ve- riyorsun. O insanlara kalemleri teslim eden- ler der ki ‘kusura bakma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok’. Herkes vitrinine la- yık olanı koyar” diyen Erdoğan, Balyoz ope- rasyonuyla ilgili olarak da “Malta sürgünle- ri” benzetmesinde bulunan CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal’a “Daha da ileri gidersen Tunceli vesikalarını açıklarım” dedi. Başbakan Erdoğan, partisinin il başkanlarõ toplantõsõnda gündemdeki konulara ilişkin de- ğerlendirmelerde bulundu. Trafik kazasõnda ya- şamõnõ yitiren TEKEL işçisi Hamdullah Uysal’õn yakõnlarõna başsağlõğõ dileyen Erdoğan, işçilerin 4/C kapsamõnda çalõşmak için salõ akşamõna ka- dar süreleri olduğunu anõmsattõ. Bütün kirli dos- yalarõn ortaya çõktõğõnõ belirten Erdoğan, BDP’li Sırrı Sakık’õn CHP ile ilgili iddiasõyla ilgili ola- rak “Geçmişte kim kime neyi nasıl konuşmuş. Bizzat yaşayanlar konuşuyor bak, böyle böy- le oldu. Bırakın onlar Ankara’da kaos üret- sin, kirli tuzak ve senaryolarıyla oynasınlar, millete en küçük bir yararı dokunmayan tartışmalarla gerilimlerle günlerini gün et- sinler” diye konuştu. İsim vermeden CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay’õn “hukuk ya- lama oldu” sözlerine tepki gösteren Erdoğan, “Hukuk yalama olmaz, siz yasaları yalama et- tiniz, yasalar yalama oldu” dedi. İsim verme- den CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal’õn Bal- yoz operasyonuyla ilgili olarak “Malta sür- günleri yeniden Türkiye’nin gündemine ge- liyor” sözlerini eleştiren Erdoğan, “Malta sür- günlerini hatırlatanlar önce 1938’e dönsünler. Sayın İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu dö- nemde Tunceli sürgünlerine baksınlar. Eğer daha ileri giderlerse bunların vesikasını açık- larım, bunlar elimde mevcut” diye konuştu. Köşe yazarlarına tehdit Partilileri sağduyulu olmaya, medyanõn tah- riklerine gelmemeye çağõran Erdoğan, Cum- hurbaşkanlõğõ’nda yapõlan üçlü zirveyle ilgili ola- rak bazõ köşe yazarlarõnõn akla hayale gelmedik, edep ve adaba sõğmayan, garip ve çirkin yo- rumlar yaptõğõnõ söyledi. Gazete patronlarõna ses- lenen Erdoğan, şunlarõ söyledi: “Ne yapayım, köşe yazarı hâkim olamıyorum diyemezsin, sen bunun sorumlususun diyeceksin arkadaş. Çünkü bu ülkeyi germeye, ekonomiyi altüst etmeye kimsenin hakkı yok. Köşende yazı ya- zanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat et- me zamanı geldiğinde feryat etme hakkın ol- maz. Bir yandan geleceksin hükümete vura- caksın, niye ücretler böyle diyeceksin, öte yan- dan ekonominin çökmesi için de köşe yazar- larınla her şeyinle elinden geleni yapacaksın. Yüzde 6.5 puan piyasalar düşüyorsa bunun sebebinin kimler olduğu ortadadır. Herkes çizgisini iyi bilmeli. Köşe yazarlarınız bana eleştiri yapabilir, haklarıdır. Ancak uyarımı yapmak zorundayım, herkes yerini ve ko- numunu iyi bilmeli. O insanlara da o ka- lemleri teslim edenler ha der ki ‘kusura bak- ma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok’. Herkes vitrinine layık olanı koyar.” TGC: Tek parti yönetimi hevesi İstanbul Haber Servisi - Başbakan Tayyip Erdoğan’õn AKP Genişletilmiş İl Başkanla- rõ toplantõsõnda köşe yazarlarõna yönelik söz- leri TGC tarafõndan sert bir dille eleştirildi. TGC’den yapõlan açõklamada, “köşe yazar- larını hizaya getirmek amacıyla onları pat- ronlarına şikâyet etmek siyasetçilerin ikti- darlarında çokça denedikleri, ancak sonuçta başaramadıkları bir ‘tek parti yönetimi’ he- vesidir. Umuyoruz ki, Sayın Başbakan, ba- sının özgür olmadığı bir Türkiye düşlemi- yor. Ve yine umuyoruz ki sayın Erdoğan, eleştirilmenin demokrasilerin olmazsa ol- mazı olduğunun ayırdındadır” denildi. DSP lideri Masum Türker de “Başbakan istibdat rejimi mi istiyor” diye sordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle