18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 27 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Özelleştirme Nasıl Yapılmalı? “Özelleştirme Durdurulmalıdır” başlıklı yazım (13.02.10, Cumhuriyet), okurlarımdan çok sayıda eleştiri ve yorum aldı; onlara şükranlarımı sunarım. Bu görüşler arasında beni özelleştirmeye karşı olmakla “suçlayanlar” ve bu görüşlerimi, daha önce savunduğum özelleştirme yanlısı görüşlerimle çelişkili bulanlar vardı. Bu eleştiriler bana, bu konudaki temel görüşümü bir kez daha yineleme fırsatı verdi: Devlete ait, kârlılığı, verimi ve üretkenliği düşük, teknolojisi eski, yıpranmış, hantallaşmış, boş kapasitesi ve çalışan sayısı fazla olan, siyasal baskılar altında örgüt yapıları ve işleyişi bozulmuş devlet işletmelerinin özelleştirilmesine karşı öne sürdüğüm görüşleri, bazı okurlarım bana yakıştıramamışlardı. Onlara göre, hantal, verimsiz, “oluk gibi zarar eden” ve devlet yardımlarıyla ayakta durabilen devlet işletmelerinin mülkiyet yapısında değişiklik yaparak onlara ömür ve canlılık kazandırmanın, ekonomiye zararlı olduğunu öne sürmek, akla yakın bir davranış sayılmamalıydı. Özelleştirmenin durdurulması, onları akıl yolunun dışına daha çok iterek ülke ekonomisine daha büyük zararlar verilmesine neden olmaz mıydı? Uygulanan model “iyi” kurulduğu ve “iyi” uygulandığı zaman, özelleştirmenin çok iyi sonuçlar verdiğini gösteren örnekler dünya ülkelerinde çoktur ve devlet işletmelerinin özelleştirmesi de bu iyi sonuçların ülke ekonomilerine kazandırılması için yapılır. Özelleştirilen işletmede verimin, üretkenliğin ve kârlılığın önemli oranda artması, işletmenin kendi kaynaklarıyla büyümesi ve yeni yatırımlarla yeni iş olanakları yaratması ve hatta elde edilen özelleştirme gelirleriyle yeni devlet işletmelerinin kurulmasına önayak olmaları ve işletildikten sonra yeniden özelleştirilmelerinin de sağlanması beklenmektedir. Özelleştirmenin iyi uygulandığı ülkelerde, özelleştirilen işletmeler, ülke ekonomilerinin büyüme hızlarının artmasına, toplum kalkınmasına, çevre kirliliğinin daha iyi korunmasına, çalışan sayılarının artmasına ve hatta ülkede eğitim, sağlık gibi temel uğraşı alanlarında büyük başarılar elde edilmesine katkılar sağlamışlardır. İngiltere’nin British Telecom ve Güney Kore’nin Posco şirketleri, bu alandaki en iyi örneklerdendir. Oysa ülkemizdeki özelleştirme çalışmalarında böyle iyi sonuçların elde edildiğini söyleme olanağı yoktur. Özelleştirme uygulamalarımız, yukarıdaki amaçlar dışına çıkmış, özelleştirilen birçok işletmemiz kapanmış, oralarda çalışan çok sayıda insanımız işsiz kalmış, tarım ve hayvancılık alanında üretimde düşüşler görülmüştür. Birçok kuruluşta, özelleştirme öncesinde ve sonrasında yapılan parçalamalar, üretim ve verimli çalışmayı önleme yönünde etkiler yaratmıştır. Son yıllarda ortaya çıkan büyük ve küçükbaş hayvan sayılarında ve bu hayvanlardan elde edilen üretim miktarlarında ortaya çıkan önemli orandaki azalmalarda özelleştirme adı altında parçalanan ve kapatılan üretim tesislerinin önemli payı olduğu görülmektedir. Şu sıralarda parçalanarak özelleştirilmekte olan elektrik dağıtım tesislerinin, sadece kullanım yerlerine dağıtımı ve para toplanması işlemlerinin özelleştirilmesi, dağıtım şebekesinin bütünlüğü içinde çalıştırılmasını önleyecek ve birçok verimsizliğe ve çekişmelere neden olacak gibi görünmektedir. Bu verimsizlikler ve perakende dağıtım ve para toplama işlerini satın alan işletmelerin kâr etme çabaları nedeniyle, pek yakında hızlı elektrik fiyatı artışlarıyla karşılaştığımız zaman, bu özelleştirmelerin zararını herhalde açıkça görebileceğiz. Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ ile dağıtıcı şirketlerin bütünlük içinde özelleştirilmeleri ve kurumsal işletmeler olarak yeniden düzenlenmeleri olanağı varken bu parçalama gelecekte bize zarar verecektir. Bu konuda, yakın geçmişte, yine özelleştirme adı altında yapılmış ve çok zarar vermiş AKTAŞ Elektrik örneği anımsanmalıdır. Et-Balık, Şeker, TEKEL, Sümerbank, Etibank ve SEKA gibi devlet işletmelerimizin özelleştirmelerinde alınan sonuçlar, yukarıda tespit edilen “iyi” özelleştirme ilkelerinin tam tersi sonuçlar vermiştir. Bir iyileştirme yöntemi olarak özelleştirmeyi beğeniyor, ancak bizdeki uygulama biçiminin bize zarar vermiş ve vermekte olduğuna inanıyoruz. [email protected] [email protected] Sorular Sorular Gözaltına alınan, tutuklanan üst rütbeli subaylar konusunda CHP lideri Deniz Baykal, peş peşe sorular so- ruyor: “Geçmişte bunlar güç ellerindeyken bir darbe düğmesine bastılar mı? Böyle bir bilginiz var mı? Peki, böyle bir durum varsa zaten 2003’te olmuş. Yedi yıl boyunca bu insanlar bu darbe projesini ortaya koydukları zaman bu- nu kendi Silahlı Kuvvetler düzeni için- de birilerinden mi sakladılar? O za- manki askeri hiyerarşi, Genelkurmay Başkanı, diğer askeri yetkililer bundan haberdar değil miydi? Onların yaptık- ları iş Silahlı Kuvvetler’in bir kolu ola- rak ortak sorumluluğu içinde yapılmış bir iş miydi, değil miydi? Ha, bunlar- dan ayrı bir iş yapıyordu. Bunu gizli mi yapıyorlardı? Neymiş? Bir askeri tat- bikat vesilesiyle aslında bir askeri dar- beye yönelik bir proje ortaya koy- muşlar. Bir askeri tatbikat yapıyoruz de- mişler. Askeri tatbikattan Genelkur- may’ın haberi var, bütün yetkililerin ha- beri var, Milli Savunma Bakanlığı’nın haberi var, saklı gizli bir şey değil, yü- rüyen bir şey. Ha, sen bu arada bir as- keri darbe planlaması yapıyorsun diye düşünmüşler. Ne zaman düşünmüşler? Yedi yıl sonra mı düşündünüz? O za- man bunu düşündüyse niye o zaman harekete geçmediniz? Yedi yıl bo- yunca neyi beklediniz? Bilmiyorduk, şimdi öğrendik. Allah, Allah… Neyi bil- miyordun şimdi öğrendin? Her şey or- tada, resmi bir tatbikat uygulaması, giz- li kapaklı bir olay yok, açık bir olay var ama o açık olay darbe hazırlığıymış. Pe- ki, o darbe hazırlığını sadece bu 48 ki- şi mi yapmış? Bu 48 kişi bunu yapar- ken onların kumandanları neredey- miş? Onların amirleri neredeymiş? Onların bakanları neredeymiş? Onla- rın Başbakan’ları neredeymiş?” Son soru da bizden: Yapılmamış darbenin davası olur mu? Gürdeniz’in Özelliği Diyalog Son dalgada tutuklanan Tüm- amiral Cem Gürdeniz’i tanır mısınız? Cem Gürdeniz aileden denizcidir. Babası Halit Gürdeniz, Yüksek De- nizcilik Okulu’nun eski öğretim üye- lerinden... Cem Gürdeniz, tuğamiralken, Karadeniz’de Türkiye’nin ulusal operasyonu olarak başlatılan Uyum Harekâtı’nın planlayıcısı ve uygu- layıcısı. Türkiye, NATO üyesi olarak Ka- radeniz’de bu operasyona başla- yınca, Washington yönetimi ABD’nin öncülüğünde Akdeniz’de yürütül- mekte olan Aktif Çaba operasyo- nunun Karadeniz’i de kapsayacak şekilde genişletilmesi ısrarını sür- düremedi. Türkiye, bu operasyonun ayrıntılarına ilişkin olarak NATO’yu sürekli bilgilendirince, ABD’nin, “NA- TO gemileri Karadeniz’de terörle mücadele, insan kaçakçılığı ve böl- gesel güvenlik için bulunmalı” ge- rekçesi de ortadan kalkmış oldu. Uyum Harekâtı’na daha sonra Rus- ya ve Ukrayna’nın katılımı sağlanıp ABD’nin bu bölgeye girme çabala- rının önü tamamen kesilmiş oldu. Özetle; Cem Gürdeniz, ABD’nin Karadeniz’e çıkma çabalarının önü- nü kesen komutan olarak tanınırdı. Şimdi cezaevinde... Çankaya’daki Abdullah Gül, “Aman, fırsat kaçıyor” dedi, ardından büyük dalga başladı. İktidar sahiplerinin son günlerde aralarındaki konuşmaları duyar gi- biyiz: - Durum ciddiymiş... - Yapma ya... - Paslaştım, baktım, öyle... - Desene durum yine Hilmi Ho- camın dediği gibi. Şiir gibi, orkestra gibi... Kimin İntikamı? İçerdekinin Hesabı Bu işler hep böyledir: Dışarıda; TEKEL işçi- leri, güvencesiz “4/C”yi kabul etmemek için di- renir. İçeride; sendikacılar “4/C’yi kabulden başka çare olmadığını” düşü- nür, konuşur, tartışırlar. Kim mi bunlar? Ken- dilerini çok iyi bilir onlar... Aldıkları kararlar ile ken- dilerini ele verirler. General ve amirallerin soruşturulmasının “inti- kam” olduğu söyleniyor. Çoğunluk, milli görüş- çülerin intikamı olduğu kanısında. Yalnız onlar mı? Hiç de değil. Unu- tulan bir ayrıntıyı es geç- memeli: Soruşturmaya uğrayan emekli generallerden Çe- tin Doğan 1. Ordu Ko- mutanı, Özden Örnek Deniz Kuvvetleri Komu- tanı, İbrahim Fırtına da Hava Kuvvetleri Komu- tanı iken, 1 Mart tezkeresi reddedilmişti. Böylece, Türk ordusu ABD’nin em- rinde Irak’a girmemiş ol- du ve 60-70 bin ABD as- kerinin de Türkiye sınır- larına girmesi önlendi! Diyeceğimiz o ki: Soruşturmanın adı bal- yoz yerine, ikinci çuval davası olmalıdır... Deniz Baykal boşu- na “Malta sürgünleri” de- medi... Cemaatleri izlediği için tutuklatılan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in yürüttüğü soruşturma kapsamındaki telefon dinlemelerini T 24 bilgisunar sitesi yayımladı. Dinlemeler; cemaatlerin mistik örtü altında “çıkar ve yarar” işlerini çok iyi becerdiklerini kanıtlıyor. Bir örnek: Yeni Şafak gazetesi sahibi Ahmet Albayrak, Uygun Alkan adlı bir kişiyle konuşuyor. Alkan, Albayrak’a diyor ki: “Haşim Kılıç, Sacit Adalı bizim çok yakın abimiz. Benim Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne girmem için Melih Bey’i aradı.” Haşim Kılıç kim? Anayasa Mahkemesi Başkanı. Sacit Adalı? Anayasa Mahkemesi üyesi... Yasal dinlemeye göre, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyesi, bir tanıdıklarının AKP’den Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne girmesi için aracı oluyorlar. Aynı Haşim Kılıç ve Sacit Adalı, Anayasa Mahkemesi’nde AKP’nin kapatılması davasına bakıyorlar ve bu partinin temelli kapatılması istemine karşı ret oyu kullanıyorlar. Başsavcı İlhan Cihaner’in neden tutuklandığını daha iyi anlıyoruz şimdi... Düşünün; savcı Cihaner cemaat soruşturmasını sürdürseydi, kimin hali nice olurdu sonra? Dinlemeye Takılan Tütünün Tadı Gibi Öyküsü de Acı SADIK ÇELİK Tütün, haziran ayında pembemsi çiçekler açan, özel kokulu, tadı acı bir kültür bitkisidir. Öyküsünün de acı oluşu, tadının acılığından mıdır bilinmez ama 1600’lü yıllardan bugüne 400 yıldır Anadolu topraklarında yetişen tütünümüz, yıllardır, Anadolu insanının ellerinde sabırla, emekle, çileyle işleniyor. Şimdilerde yabancı sermayeye devredilerek özelleştirilen tütün işletmelerinin kaderi, Osmanlı İmparatorluğu yıllarından bugüne hiç değişmemiş. 1880’li yıllarda, dağılma sürecini yaşayan, dış borçlarını ödeyemeyen Osmanlı İmparatorluğu, tütün gelirlerini Düyunu Umumiye’ye devretmek zorunda kalmış ve böylece tütüncülük Reji İdaresi’nin denetimine geçmişti. Borçları yüzünden Reji’ye boyun eğen Osmanlı İmparatorluğu, maalesef Reji İdaresi’ni devletten daha güçlü hale getirecek kararları dahi aldı. İmparatorluğu sömüren Reji İdaresi’nden kurtuluşumuz, ancak 42 yıl sonra, 1925 yılında Cumhuriyetle gerçekleşti. Reji döneminden sonra ülkemizde tütüncülük alanında her ne kadar büyük sıkıntılar yaşanmasa da, 1980 sonrası, ülke ve toplum çıkarlarını göz ardı eden tavizler döneminin de önü yavaş yavaş açılmaya başlandı. 1980’lerden bugüne yaşananların sonucunda, ülkemizin sigara bağımlılığının yanı sıra, ithalata bağımlılığı da giderek arttı. Türkiye, tütüncülük, tarım ve sanayi sektöründe önemli bir istihdam alanı olmaya devam etse de üretici sayısı ve üretim her geçen sene daha da düşmektedir. 2001 yılına kadar 600 bin üretici aile ve 200 bin tonun üzerinde üretim yapılırken, 2006 yılında Türkiye tütün üretimi, 1962’den bu yana ilk kez 100 bin tonun altına inmiştir. 2009 senesinde üretici sayısı 170 bin, üretim ise 90 bin tona düşmüştür. 2010 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Ege, Trakya, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde tütün tarımı ile uğraşan 70-80 bin üretici aileye ek olarak, tütün ve tütün mamulleri sektöründe toplam 25.000 kişi çalışmaktadır, ancak üretim miktarının çokuluslu sigara üreticisi firmaların Ege tütününde yüzde 40, Karadeniz tütününde ise yüzde 60’a varan sipariş azaltma yönündeki talepleri doğrultusunda 2010 yılı üretiminin azami 50 bin ton olarak gerçekleşeceği beklenmektedir. Yurt genelinde TTA bünyesindeki yaprak tütün işletme müdürlüklerinde çalışmakta olan 12.000 işçi kamuoyunda 4/C uygulaması adıyla bilinen “Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine Dair Bakanlar Kurulu Kararı” doğrultusunda değişik kamu kurum ve kuruluşlarına gönderileceklerdir. Bu sebeple TEKEL işçisi aralık ayından beri Kızılay’da. İşçilere baştan gerçekleştirilemeyeceği belli olan bir üretim vaadi verildi. Daha sonra yaprak tütün işletmelerinin de kapanmasıyla işçiler 4/C kapsamında asgari ücret düzeyinde geçici işçi statüsüne veya iş bırakmaya zorlandılar. TEKEL’in 30 yılda geldiği yere baktığımızda, özellikle özelleştirmelerin yüzde 80’inin gerçekleştirildiği son yıllarda kitlesel tepkilerin ve duyarlılığın gösterilmemesi bu sonu hazırlamıştır. Bunlarla birlikte, özelleştirmeler yerli ve yabancı güçlerin birlikte hareket etmesiyle son yıllarda iyiden iyiye topluma dayatılmaktadır. 2009 Aralık ayında başlayan eylemde özellikle dikkat çeken iki nokta var. ? Bugün Ankara’da eylem yapan TEKEL işçileri kendi özlük hakları üzerinden kişisel hakların, toplumsal haklara bağlı olduğunu tüm topluma göstererek kendileri de öğrendiler. ? Çalışanlar, çalıştıkları kurumun hangi bağımsızlık mücadelesinin kazanımları olduğunu yaşayarak anladılar. Bu nedenle de, “Biz Cumhuriyetle doğduk” gibi anlamlı bir sloganı ürettiler. Unutulmamalıdır ki, TEKEL gibi uzun yıllar Türkiye’nin ilk 500 firması listesinde daima ön sıralarda yer alan bir kurumu bu seviyeye çalışanları, emekleriyle getirmişlerdir. Milyonların geçimini sağladığı tütün sektörüne ve bu sektör çalışanlarının sesine artık kulak verilmelidir. *Yazımıza katkılarından dolayı Tütün Eksperleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oktay Çelik’e teşekkür ederiz. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Doğu Akde- niz havzasõnda ve özellikle Mõ- sõr’da esen, ya- kõcõ ve tozlu çöl rüzgârõ... Uzak- lõk işareti. 2/ Kõrkpõnar gü- reşlerini düzen- lemeyi üstlenen kişiye verilen ad... Bir tür bil- ye oyunu. 3/ Kirpik boyasõ. 4/ Kar- lõ havada kanatlarõ õs- landõğõ için uçamayan keklik. 5/ Din adamla- rõnõn simgesi sayõlan başlõk... Azerbaycan’õn plaka imi. 6/ Çanak- kale Boğazõ’nda, pek çok deniz kazasõnõn meydana geldiği bir burun... Yeniçeri ay- lõklarõna yapõlan zam. 7/ Bir yapõda dõş kapõyla odalar arasõndaki giriş bölümü... Eski dilde tüy, kõl. 8/ Titan elementinin simgesi... Büyüklük, ululuk. 9/ Su akõşõ- nõn hõzlandõğõ yer... Sözü dinlenen, itaat edilen. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yahudilerin üç büyük bayramõndan ikincisi... Tan- tal elementinin simgesi. 2/ Osmanlõ sarayõnda, yönet- sel ve askeri örgütte çeşitli görevliler için kullanõlan san... “Hile, dolap” anlamõnda argo sözcük. 3/ Herkesi ken- dine güldüren, soytarõ. 4/ Çam ağacõnõn reçineli taba- kasõ. 5/ Tespihlerin baş tarafõna geçirilen uzunca par- ça... Ender, seyrek. 6/ Sarhoş ya da külhanbeyi bağõr- masõ... Emanet. 7/ İnce, narin, zarif... Yaklaşõk on iki bin yõl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanõlan, insanlõğõn ve uygarlõğõn anayurdu sayõlan kõta. 8/ Boru sesi... Görkem, heybet. 9/ Akarsu yatağõ; mecra... Veri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A K K I Z O T U V A A T M E T A Ş O P A R N A R A S M O H E R R B İ L İ Ş İ M O N A Y K İ T O T E N E K A R Z U T A O Y T A A L A M E C E K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle