18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ŞUBAT 2010 / SAYI 1247 eni benimle nsınlar :>. \ . - ; ••' •••: . ' • -, u , .31 dizisiyle oyunculuğa adım atan Bade İşçil, artık işinin hakkını verme derdinde. îmkinli hareket ediyor, hayal ettiklerini bile söylemekten çekiniyor: "Herkesin -jıuna işleyecek kadar iyi bir rolü canlandırmak isterim. Ama zamanı var." Bir de aclının başındaki "Mahsun Kırmızıgül'ün eski sevgilisi" sıfatından kurtulmak istiyor. ı zel dizisinin Şebnem'i Bade Işçll. Güzelliğiyle adından oldukça söz ettiriyor. Moda tasanmı okumuş ancak ken- _ - dini bir anda ekranlann önünde bulmuş. Biraz tesadüfi işlemiş onun için süreç. Çoğu kişi Mahsun Kırmızıgül'ün es- ki sevgilisi olarak hatırlasa da o bunun aşılması gerektigini di- le getiriyor. "Bu Ezel'de oynarken, Gülpare'de oynayan Bade denmesi gibi. Artık bir başka kişinin üzerinden ismim anılmasın" diyor. Oyunculuk yeni bir sınav onun için. O yüzden büyük bey- lik laflar etmiyor. önceden hazırlanmış cümleleri de yok. Kendinin de farkında, yaptıgı işte durdugu noktanın da. - Modatasanmı okudunuz ancak oyunculuk yapıyorsunuz. Nasıl bir geçiş yaşadınız? - Küçük yaştan beri moda okumak istiyordum, elim de izi- me yatkındı. Ancak sanatın her dalını sevdigim için başka alan- lara da kaymak istedim. Şarkı söylemeyi de, oyunculugu da, dans etmeyi de çizim yapmayı sevdiğim gibi seviyorum. -Ama ylne de slz oyunculukta karar kıldınız. - Dizi teklifi hep geliyordu ancak çekingendim. Televizyon programı sunarken gelen dizi teklifi için yönetmeni ısrar et- ti. "Sende o ışığı görüyorum. Çahşırsan, istersen yapabilirsin" dedi. Onun sözüne ve bana güvenine inanarak çıktım yola. - Oyunculuğunuzu nasıl buluyorsunuz? - Henüz yolun başındayım. Daha öğrenmem gereken çok şey var. Ama o heyecan da hep kalsın istiyorum. Her gece yatmadan önce kendimi sorguladıgım için zorluyorum ken- dimi. Amayine de keşke dememeye çalışırım hep. Keşkem mesleğimi geliştirme noktasında çıkıyor ortaya. Ezel dizisi bu anlamda bir sınav benim için. ,,,s ; - Pekl moda nerede kaldı bu süreçte? - Eğitimi tamamlayınca ekonomik kriz kapıyı çaldı. Aslında en çok istediğim, kişiya. özel tasarım yapmak. Şimdilerde çan- tamı yapıyorum, kendime bir şeyler tasarlayıp dikiyorum. Ama insanlara sunacak kadar cesaretli degilim. Şu an oyunculuk baskın geldiği için onu biraz erteledim. - Cesur musunuzdur, temkinli ml? - Temkinliyimdir. Oyunculuğa cahil cesareti olarak başla- dım. Ama moda konusunda temkinli davranıyorum. Sonuçlarını düşünerek hareket ederim her zaman. -Oyunculukla llglll nelervar kafanızda? - Temkinliyim işte. Hayal ettiğimi söylemeye bile özen gös- teriyorum. Herkesin ruhuna işleyecek kadar iyi bir rolü can- landırmak isterim. Ama sanırım zamanı var bunun. - Iddlalannız, büyük heyecanlannız yok. - istediğim, yaptığım işte başanyla anılmak. Başaramadıktan sonra çıkıp da ben oyuncuyum diyemem. Hayatta büyük hırs- ların peşine takılıp gitmiyorum. • ZUHAL AYTOLUN 8V-. - Bir Ima) deglşlkllgl de var aslında. Bu yasamınızda yeni bir sayfa açtığınız anlamına mı gellyor? - Sıkıntılı bir dönemimde kestirdlm saçlarımı. Teyzemi kanserden kaybettim. Kemoterapi görürken saçlan dökülmüştü. Böyle bir şey insanın ruh halini nasıl etkiler diye de merak ettim. Gelişi güzel bir şekilde kestirdim. - Pekl neyl fark ettlniz o dönemde? - Hayatta boş vererek ve ciddiye alarak yaşamanın birbirini dengelemesi gerekiyormuş, bunu fark ettim. Çünkü tek başınıza koskoca dünyada bir hiçsiniz. Diger yandan tek başınıza büyük işler de yapabiliyorsunuz. Artık bazı şeyleri gerektigi kadar ciddiye alıyorum. Zaten empati duygum da gelişmiştir. Belki hiç aç kalmadım ama aç bir insan gördügümde onun ne hissettigini anlamaya çalışıyorum. Bu çok yoruyor. Hep üzülüyorum. Haiti'de deprem olmuş, biz nelerle ugraşıyoruz diyorum bazen. - Pekl destekledlğlnlz projeler var mı? - UNICEF'e, Peta'ya ve hayvan hakları derneklertne desftek \j»riyorüm tfendi çapımda. Bir gün yardıma ihtiyacı olan herkese yetebilecek kadar güçlü olmak istiyorum. Türkiye'de insanlar vicdanlı aslında. Ama unutuyomz demek ki. Farkında olmak ve hatırlamak gerekiyor. Sanki her şey teknoloji ve paradan ibaret ve sadece bunun için koşturmamız gerekiyormuş gibi yaşıyoruz. - Nasıl olsun isterdlnlz? - Çayır çimen olsun istiyorum her yer. Tıpkı eski dönemlerdeki gibi takas yapalım. O da bir paylaşım sonuçta. - Mutsuzluk ya da umutsuzluk var mı? - Umutsuz yaşanmıyor ama mutsuzluk var. Keşke insanlar el ele verse. Her şey çok daha farklı ve güzel olacaktır. • GÜZEIAİK RENİM İÇİN DEZAVANTAJ - Bir röporta]ınızda "Güzelllglm lanetlm oldu" demlşslnlz. - Insanlarda güzellikle bir şey yapıyor düşüncesi var. Dizi üzerinden konuşursak sanki deneme çekimleri yapılmamış, sizin oyunculuğunuza bakılmamış gibi insanlar her şeyi güzellige baglıyor. Belli bir kesim o noktada emege saygı duymuyor. - Ûüzelllğln ylne de bir kapı açtıgını düşünmüyor musunuz? - Güzellik göreceli bir kavram. Ama bir etkisi vardır elbette. Herkes güzeli sever. Ama içi boş olduktan sonra, kim ne yapsın güzeli. Hayatta her şeye alışldıgı gibi güzellige de alışılıyor. Onu güzel kılan şey ise detaylarda gizlidir. Ama güzelseniz ve göz önünde bir iş yapıyorsanız insanlar alkışlamaktan çok baltalamayı cazip görüyor. - Dlger yandan da hep adınızın önünde bir "Mahsun Kırmızıgürün eski sevglllsi" srfatı var. Bu süreci kırmak istemlyor musunuz? - Üzerinden uzun zaman geçmesine ragmen konuşulması sıkıcı. Bu Ezel'de oynarken, "Gülpare'de oynayan Bade" denmesi gibi. Beni benimle ansınlar. Sıfat konulacaksa oyunculukta başarılı görüyorlarsa oyuncu Bade, modacı Bade ya da İşçil ailesinin kızı.Bade desinler ama başkasının üzerinden söylemesinler artık. - Bu konu slzi çok zoriuyor mu? - Hep bunlarla büyüdügüm için alıştım. Çok sıkıldığım, cinnet getirdigim dönemler de oldu. Ama baş edemiyorsun. Bana yeteneksiz desinler ama bir ilişkiyle gündeme geliyor demesinler. Yönetmenimiz Uluç Bayraktar'la yazılıyorum. Sette baba gibi benim için o. Uluç Hoca'ya bir şey sorarken babamdan çekindigim gibi çekiniyorum hatta. • Sak duygular ve korkular açığa çıkıyor ŞİRİN GÜVEN R ecep Çiftçi, Istanbul Modern Sanatlar Galerisi'nde "Saklı" adlı sergisiyle izleyiciyi degişik bir deneyime davet ediyor. içimizdeki en saklı duygularımızla ve en büyük korkularımızla yüzleşmeye! Çiftçi birbirinden güzel tablolarıyla sanatseverlere, kuytu odalarda sakladıklarıyla tanışma ve kendi iç dünyalarına bakma fırsatı sunuyor. Bunun da bedenden başlayarak yapılması gerektigini düşünüyor. "Beden bizim hayvansal yönümüz. Belki de bu yüzden o kadar çok korkuyoruz onunla yüzleşmeye. Hayvan nasıl eğitiliyorsa, bizim de bedenimizi eğitmemiz gerekiyor. Eğitim için de sevgi gerekiyor" diyen sanatçı sevginin en düşük seviyesi diye adlandırdıgı "korku"nunpeşinde. Gelin siz de korkularınızlayüzleşin. - Saklı isimli serginlz izleyiciye ne anlatıyor? Nelerden ilham aldınız, neler anlattınız? - Bu sergi bir entrospeksiyona davet ediyor seyirciyi, yani kendi içine bakmaya ya da analiz etmeye fırsat tanıyor. Zihinsel veya duygusal sakladıklarımızı görmeye çagırıyor. "Entro" içeride anlamına gelmektedir, ben içimizdekilerin dışa vurulmasından yanayım. llk önce kendimizi tanımalıyız, bedenimizden başlayarak. Sevmeliyiz onu ve sonra zihnimizin karanlıklanna inmeliyiz. Benim için beden bizim hayvansal yönümüz. Belki de bu yüzden o kadar çok korkuyoruz onunla yüzleşmeye. Hayvan nasıl eğitiliyorsa, bizim de bedenimizi egitmemiz gerekiyor. Eğitim için de sevgi gerekiyor.- Sevginin ne oldugunu sorgulamak gerekiyor. Sevgiyi bulduktan sonra asıl eğitim başlayabilir. "Saklı" derken korkularımızı kastediyorum. Korku benim için sevginin en düşük seviyesi, ifade edilmeyi bekleyen bir duygu. Hep içimize atıyoruz duygularımızı. Çünkü eğitimimiz böyle öngörüyor. Ebeveynlerimiz böyle bir model sergiliyor çocuklarına. Bu duyguları da kıyafetlerle kapatıyoruz. Bedenimiz artık duygulara kapalı halde. Değerli eşyaları bir zamanlar bohcalarlarmış ya, biz de duygularımızı bohcaladık elbiselerimizle. ifade edemediğimiz korkularımızı mumyaladık, en derin mezarlığa gömdük, hatırlamıyoruz bile onların varlığını. Bu yüzden en saf haliyle vücuttan ilham alıyorum. - Sergldekl Işlerinizden bahsedebillr misinlz? - Sergide 46 tablo var, çogunlukla büyük boy. Büyük tablo benim ifade şeklimi özgürleştiriyor. Kolum vücudumdan kopuyor ve içimdeki "ben" ile bütünleşiyor. O zaman tablo oluşuyor. Yaratan kim bilmiyorum. Ben mi? O mu? - Bu sergi içimizdeki en kuytu odalarda kalan duyguların ifadesi mi? - Bu soruya Mevlapa'yı örnek alarak cevap vermek istiyorum. Rivayete göre Şems'le tanıştıklarında Mevlana'nın elinde kitaplar varmış ve Şems "Bu kitap nedir" diye sormuş. Mevlana 'sen anlamazsın' demiş, Şems kitapları almış ve suya atmış. Tabii Mevlana çok öfkelenmiş. Şems kitapları sudan çıkardığında kitaplar kuruymuş. Mevlana "Nasıl yaptın" demiş, bu kez Şems "Sen de bunu anlamazsın" demiş. Yani bu sergi için benim ne anlattıgım degil, izleyicinin ne anladıgı önemli. Ben verdim kendimi bir armagan gibi tablonun yüzeyine, seyircinin bu hediyeyi hangi duygu içinde yaşayacagı ona kalmış. Bu serginin genel mesajı içimizdeki kalan duygularla bagiantılı ama hangi duygu oldugunu izleyici içine bakarak bllebilir. - Resimlerinizde gerçek ve fanteziyi birleştirerek yansıttıgınızdan bahsediyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? - Bahsettigim gibi bütün bunlar korkularla ilgili. insanın tek bir hastalıgı var; korku. Bütün rahatsızlıklar bu korkunun yan ürünleri. Korkuları yenmek için onları tanımak gerekiyor. Ben tablolarımda insanı teslimiyete davet ediyorum, akışta olması için rehberlik yapmak istiyorum. Adem ile Havva'nın kendi hallerine "An" demeleri gibi, tablolarım da ruhsal sorgulardan, güzelligin karşısındaki duyarlılıktan bahsediyor. Bence insan kendisine duyarlı olduğu gün, çevresindekilere ve çevreye de duyarlı olacak. Bizler hislerimizi kaybetmiş varlıklarız. Hep zihindeyiz. Hislerimize duyarlı olmak başarı üzerine kurulu bir sistemi sorgulamaya yol açar. Başarı mutlaka ayırımı getirir ve ayrımcılığı. Ayrımcılıktan öfke dogar, öfkeden de savaşlar. Dünya biz böyleyiz diye böyle aslında. Ben tüm bunları tablolarıma aktarıyorum. Kimi zaman gerçekçi bir stilde, kimi zaman naif, bazen de sert. Ama sonuçta bütün bunlar hayat gibi farklı lezzetlerden oluşuyor. Bir gün çilek, bir gün kırmızıbiber... •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle