23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ 16 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 6 Haziran Sıra bize geldi Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, dünyadan örnekler veriyor: “Güney Kore şirketi Daewo Lojistics, Madagaskar’da bir milyon hektar tarım arazisini 99 yıllığına kiralamayı planladığını duyurdu. Hedef 2023 yılına kadar 5 milyon tonluk mısır üretimi kapasitesine ulaşmak. Şirket ayrıca, yine Güney Kore pazarı için palmiye yağı üretmek üzere Güney Afrika’da 120 bin hektarlık bir arazi daha bakıyor. Tarıma elverişli toprakları yüzde 1 ile sınırlı olan Katar da, Kenya’dan 40 bin hektar toprağın kullanım hakkını istedi. Katar, daha önce pirinç yetiştirmek üzere Kamboçya’dan, mısır ve buğday yetiştirmek için Sudan’dan, sebze üretimi için de Vietnam’dan toprak almıştı. 5 milyon kişinin gıda yardımına muhtaç olduğu Sudan’da hükümet 900 bin hektar arazinin kullanım hakkını satılığa çıkarmış durumda. Katar’ın dışında Kuveyt’in bu arazilerle ilgilendiği biliniyor. Suudi Bin Ladin grubu pirinç yetiştirmek üzere Endonezya’yla pazarlık halinde. Birleşik Arap Emirlikleri yetkilileri ise, Kazakistan’da büyük tarım projelerine yatırım yapıyor. Libya, Ukrayna’da 250 bin hektarlık bir alanın sahibi. Çok geniş topraklara sahip Çin bile susuzluk sorunu nedeniyle Güneydoğu Asya’da toprak satın alma ve kiralama anlaşmaları yapmaya başladı. Laos tarım alanlarının yüzde 15’ine karşılık gelen 2 buçuk milyon hektarlık bir alanın kullanım hakkını bu ülkeye sattı.” Aysu, listeyi uzatmaya gerek olmadığı kanısında. “Kaygılıyız” deyip mayınlı arazi etrafında yürütülen tartışmalara açıklık getiriyor: “Bu listeye şimdi de Türkiye ekleniyor!” AST yarası Hatır Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) İstanbul’a taşınması, yani Ankara’da kapanıyor ol- masına üzülen çok. Ankaralı Pınar Özdemir, onlardan yal- nızca biri: “Biz ne zaman böyle olduk? Ankara ne zaman böylesine tepkisiz, duyarsız oldu? Yarın AST’ın kapısına kilit vuruldu- ğunda başımızı çevirip gide- cek miyiz önünden? Bu kadar mı duyarsızlaştık? Yeni Sahne kapanırken bile sesimiz çık- madı. Ne sanatçılar sahip- lendi sahnesini, ne Devlet Ti- yatroları, ne biz! Bu yüzden ben AST’ın sahnesinin tekrar tiyatro sahnesi olarak hizmet vereceğine de inanmıyorum! Şimdi yarım asırlık bir devin gidişine tanık oluyoruz, yine ölü gibi sessiz.” Hep iyiler Eski Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç, geçen hafta Brezilya’daki konserden dönerken düşen uçakta yaşamını yitiren arp sanatçısı ve öğretmeni Fatma Ceren Necipoğlu’nun, üniversiteye girişini anlattı: “2002 yılıydı. Rektörlükten randevu istemiş. Geldi. Kendi halinde, uysal, ama kendine güvenliydi. Alman Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Mütercim- Tercümanlık bölümü mezunu olduğunu, bu arada konservatuvarda arp eğitimi aldığını, Amerika’da master yaptığını aktardı. Hemen özgeçmişini ve gerekli evrakları tamamlamasını ve ilk fırsatta göreve başlamasını önerdim. Anadolu Üniversitesi Arp Bölümü böyle açıldı. Kendisi çok iyi bir sanatçı ve öğretmendi. Kaybı gerçekten büyüktür.” Son zamanlarda bir duygu kaplıyor içimizi: Hep iyi insanlar mı ölür, hep iyilikten yana olanlar mı acı çeker? Mehmet Ali Talat, KKTC’deki son se- çimlerin ne anlama geldiğini algılaya- mamış olmalı. Ayarını kaçırdı. KKTC’den toprak verecekmiş... Verebilir mi? DSP milletvekili Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’ya sorduk: - Talat, Rumlara toprak vermek zo- runda kalacağını söylüyor. Görüş- meler sürerken kamuoyuna böyle bir açıklama yapması bir devletin birliği- ni korumakla görevli Cumhurbaşka- nına uygun bir davranış mıdır? - M.Ali Talat’ın görüşmeler sürerken toprak vermek zorunda kalınacağını açıklaması görüşme taktiği bakımından hatalıdır. Bu önceden kartlarını açmak ya da B planını açıklayarak yürürlüğe konmasını sağlama etkisini doğura- caktır. Ancak tabii bu gözlem görüş- melerde bugüne kadar bu yönde bir ödün verilmediği takdirde geçerlidir. Eğer daha önceden bu yönde bir ödün verilmişse, o zaman bu yapılan Türk kamuoyunu hazırlama amaçlı ya- pılmış olacaktır ki, Sayın Talat’ın ve ona bu yönde destek veren AKP hüküme- tinin güvenilirliğini zedeleyecek nite- liktedir. - Talat’ın görüşmelerde toprak ver- me yetkisi var mı? - Kıbrıs’taki görüşmeler iki tarafın lideri sıfatıyla yapılmakta olup, liderlerin bir ta- kım al-verlerde bulunması olanağı ilke olarak vardır. Ancak bunu yaparken li- derlerin kendi halklarının görüşlerini göz önünde tutması da gerekmektedir. Zira sonunda liderler arasında varılan muta- bakat metni ilgili halklara sunulup refe- randumda onların rızası alındıktan son- ra kesinleşecektir. Dolayısıyla Sayın Ta- lat’ın kamuoyuna açıkladığı bu anlayışı- na Kıbrıs Türk halkı ve onun arkasında- ki Türk halkı karşı çıktığı takdirde bu yön- de bir yetkiyi etkin bir biçimde kullanması olanağı kalmayacaktır. - Toprak, pazarlık konusu olabilir mi? - Toprağın pazarlık konusu olması bir devletin yetkililerinin en zor yapabilece- ği şeydir. Bu konuda Kıbrıs Türk halkının ve KKTC hükümetinin alacağı tutum belirleyici olacaktır. Talat, toprak verebilir mi? Yalnızlığımız Çoğul DİLEK ŞAHZÂDE “Kırk kapının kilidiyim, aça- bilirsen gel beri” demiş Pir Sultan Abdal... Anlamı manâ denizinin ka- pılarının ardında gizli, anla- mak için pişmek gerek, pişmek için yanmak gerek, yanmaya cesaret gerek. Bab, kapı de- mek. Bab-ı Esrar ise “sırlar ka- pısı”. Tamlama çekici evet ve bu tamlamanın isim verdiği albüm de öyle. Yansımalar grubunun bir albümünün adı “Bab-ı Esrar”. Albüme adını ve- ren parçayı konserin sonunda dinleyip ayakta alkışlayan her- kes, bu tınıların büyüsü altın- daydı. A ve Ş, yan yana gelip “aş” olunca karnınız doyar, ruhunuz doyar, ısınırsınız. Ama işin içi- ne bir üçüncü harf katılınca he- le de uslanmaz, usanmaz K ise o, “aşk” oluverir o an her yer; dağ, taş, toprak, hava, su ve elbette ateş. Aşkın böyle bir gücü vardır, her yeri kaplar, her şeyi kapsar. Aşkın gücü, sizi evrenin en ışık saçan parçası yapar, yapar da yüreğinize de “aşk”ın her bir harfini ateşle, hasretle, şimşekle dağlar. Geçen akşam, Cemal Reşit Rey salonu farklı boyutta bir güzelliğe sahne oldu. Yıllarını müziğe vermiş ve kendi halin- de, kendinden emin müzik ya- pan “Yansımalar” grubu, “En Eskiler En Yeniler” adlı, eşsiz bir konser verdi sevenlerine. Geleneksel müziğimizden yo- la çıkıp çağdaş motiflerle iler- leyen ve etnik bir kimliğe sahip olan grup, tarzı ve ışığı açısın- dan benzersiz. Ben yıllardır dinler, onların müzikleriyle baş- ka dünyalara yelken açma im- kânı bulurum. Sanat yapıtları- nın, yolcularına verdiği en önemli armağanlardan biridir bu. Gerek bir roman, gerek bir film, gerek bir resim, kimi za- man da burada olduğu gibi tı- nılar sizi alır başka dünyalara konuk eder. Birol Yayla ve Şenol Fi- liz’den oluşan grup, o akşam bir değişiklik yapmış ve bün- yelerine gitarda Murat Us- lanmaz, viyolonselde Pınar Duruk, kontrabasta Erdal Ak- yol, vurmalı çalgılarda Ediz Hafızoğlu ve konuk sanatçı olarak kanunda Taner Saya- cıoğlu’nu katmışlardı. Akustik temelli bir tınıya sahip olan Yansımalar parçalarına bu ens- trümanlar o kadar yakışmış ki, yıllardır dinlediğimiz parça- lar, bu zenginlikle daha bir doyurucu olmuş. Konserin ilk bölümünde eski parçaları seslendiren grup ikin- ci bölümde henüz albümleş- meyen parçalarına yer verdi. Özellikle “Hasbıhal”, “Bahar”, “Rahvan”, “Sen”, “Mektup” ve “Gölge”yi dinleyince en yakın zamanda bu albüme kavuş- mayı diledi salondaki herkes. Ben elbette kendime bir şar- kı tuttum; tek tango altyapılı parça olan “Sen”... Tam bana göre, beni tanıyanlar bilir. “Göl- ge” ise gitar ve tanburun bir- birine çok yakıştığı bir çalışma. Öyle derin, öyle yalnız ve öy- le çoğul... “Yansımalar”da kendi yan- sımanızı bulacaksınız, yalnız- lığınıza derman olacak, benden söylemesi! Van minutun 40 yıllık hatırı vardır. Bu yüzdendir, yaptığını onarmak için ülkenin sınır bo- yunu 40 yıllığına devretmesi... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Seyyar satõ- cõ. 2/ Yunan mitolojisinde, Zeus’tan gebe kalõp Tityos ad- lõ devi doğuran kõz... Libya’nõn plaka imi. 3/ İnce deri ya da ince kabuk... Bir zinciri oluş- turan halkalardan her biri. 4/ Koca... Dans- ta erkeğe eşlik eden kadõn... Peygamber- leri Hud’u dinleme- dikleri için Tanrõ ta- rafõndan yok edilen kavim. 5/ 1. Dünya Savaşõ’nda Osmanlõ ordusunda kullanõlan bir tür başlõk. 6/ Ka- dõn savaşçõ. 7/ Herhangi bir şeyin en önde olanõ... Kundak çocuklarõnõn tepelerinde görülen kepek ta- bakasõ. 8/ Karõşõk renkli... Çanakkale Boğazõ’nda, pek çok deniz kazasõnõn meydana geldiği bir burun. 9/ Değer, derece, kõymet... Şarap mahzeni. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sõğõr çobanõ. 2/ Jüpiter gezegeninin bir uydusu... Bir çoğul eki. 3/ Tavlada kullanõlan oyun aracõ... Bir sebze. 4/ Rütbesiz asker... Hapishane... Dilbilgi- sindeki sözcük türlerinden biri. 5/ Geniş ve etli yap- raklarõ olan bir bitki. 6/ Marmaris ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanõnmõş bir koy. 7/ Birinci olarak,en başta... Büyük ve görkemli ev. 8/ Kekliğin boy- nundaki siyah halka... Sarhoş ya da külhanbeyi ba- ğõrmasõ. 9/ Bir sõvõnõn içindeki alkol derecesi... Yõ- lanõn deri değiştirirken attõğõ deri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Y A M A N L A R A B A N A P A K M E Y S T O M A A S I R E Ş L N S E L V İ Ç E S U Y A R E V A T E H A K Ç A Z A M A N T I L H U N İ Ş U A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Siyasetteki Düzey Siyaset, ülkemizde bu kadar ucuzlatılmamış, Tür- kiye’de siyasetin üslubu hiç bu kadar aşağılara çe- kilmemişti. TBMM kürsüsünü işgal edecek kadar, iş- galcilerin oluştuğu bir Meclis olmamıştı. Ama şimdi bu da var. Çünkü, düşüncelerin, dillerinin yetmediği yerde, fikir dünyalarının yetmediği yerde Meclis’in kür- süsünü işgal etmeye yönelecek kadar bunlar kavga- cı ruha, işgalci ruha sahipler. Dikkatli okur yukarıdaki sözlerin bana ait değil, AKP başkanının birkaç gün önce AKP’li belde başkanları toplantısında yaptığı konuşmadan basına yansıyan ba- zı sözler olduğunu fark edecektir. Neden tırnak içine alınmadıklarını da tahmin eder- siniz. AKP’nin ve genel başkanının siyaset kimliği, siya- set ahlakı ve üslubu ancak bu kadar özlü ve açık se- çik dile getirilebilirdi. Ve şu anda zihnimde şöyle bir soru belirdi: Acaba bu sözleri söyleyen kişinin bilinçaltı mı ko- nuşuyor. Görünürdeki hedef başkalarıyken, acaba iç dün- yasında farkında olmaksızın kendisini mi dile getiriyor. Psikiyatri ile ilgili olanlar, konunun uzmanları, bu gi- bi ruhsal karışıklıkların varlığını bilirler ve sanıyorum bi- limsel açıklamasını da yapabilirler. Siyaset ülkemizde gerçekten de hiçbir zaman bu ka- dar ucuzlatılmamış, üslubu bu kadar aşağılara çekil- memiş, düzeyi bu kadar düşmemişti. Tartışma konusunu burada tekrarlamaya gerek yok. Başbakan her şey gibi bunu da oldubittiye getirmek istiyor. Elindeki bütün kozları kullanıyor. Muhalefete, kendisi gibi düşünmeyen yandaşları- na, bütün topluma hakaretler yağdırıyor. Böyle bir şey, böyle bir kişilik, Türkiye siyasetinde hiçbir zaman görülmedi. Dünya siyasetinde de sadece ve ancak diktatör- lüklerde görülebilir. Bizdeki tek parti dönemlerini, Atatürk’ün tek ve tar- tışmasız lider olduğu dönemi düşünün. Onun zarif, kibar, insan kişiliğini gözünüzün önüne getirin. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlık dönemindeki sözlerini, demeçlerini gözden geçirin. Onlarda da yukarıdaki sözlerin sahibinin bugüne ka- dar söylediklerindeki sayısız kabalığın, densizliğin, öl- çüsüzlüğün, nezaketsizliğin, saldırganlığın izine rast- layamazsınız. Menderes döneminin son birkaç yılında lise öğ- rencisiydim. O sırada üniversite öğrencisi olsam hiç kuşkusuz DP karşıtı eylemler içinde yer alırdım. Men- deres’in siyasetine karşıydım. Fakat kişiliğine yöne- lik olumsuz bir duygum hiç olmadı. Süleyman Demirel’in bağışlanamayacak günah- larının en başında Deniz’lerin idamında oynadığı uğursuz rol gelir. Fakat Türkiye siyasetine, mizah öğeleriyle de süs- lenmiş bir halk üslubu ve zekâsı getiren kişidir. Gelmiş geçmiş bütün siyasetçiler içinde, söyledik- lerindeki ve üsluplarındaki kabalık, sığlık, tehditkârlık, düz mantıklılık ve demagojik örgüyle en çok benze- şen iki kişi Kenan Evren ve Recep Tayyip Erdo- ğan’dır. Yazıyı bitirmeden, AKP genel başkanının aynı ko- nuşmadaki “Ak Parti” vurgusu ve tehdidine de de- ğinmek gerekiyor. AKP’ye Ak Parti demek mecburiyetimiz varmış. Ak Parti değil de AKP diyenler “ne yazık ki demok- ratik noktadaki etik kurallara uymadan, siyasi etiği hi- çe sayarak bunu edep dışı söylemekte”lermiş… Bu bozuk anlatımlı, tuhaf ve yakışıksız sözlerdeki “edepsiz” hakareti, sadece siyasetçilere değil, başta medya mensupları olmak üzere, AKP’ye onu aşağı- lamak için değil adı öyle olduğundan AKP diyen her- kese yöneliktir. Siyaset üslubunun aşağılara çekildiğinden söz eden kişi öncelikle kendi üslup düzeyinin farkında ol- malıdır. İlgili kişi ve kurumların bu hakaretler karşısında aç- maları gereken kişisel ve toplu maddi ve manevi taz- minat davaları, söz konusu üslup düzeyinin yüksel- mesine belki katkıda bulunabilir. [email protected] Faks: (0212) 343 72 64 6.6.2006’da kaybettiğimiz HÜSNİYE ŞEKERCİHACIBEKİR’i ölümünün 3. yılında sevgi ile anıyoruz. Necil, Fatih, Murat, Mihriban, Kerem, Gizem, Sevil, Melina Şekercihacıbekir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle