Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 13
Yıl yine müze düşüyle kapandı bienal beklenen coşkuyu yaratmadı iki sanat dergisi çıktı
Yabancı sergiler önemKydi• Bu yılın en faal kurumu Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi oldu. Yenilenmiş iç
mekânının tümü art arda açılan sergilerle doldu. Öğrencilerin işlerini değerlendirmesi,
sergiler yanında konferans, panel ve gösterilere yer vermesiyle Anadolu yakasının kültür
merkezi haline geldi. Bienalin 'aperto'su öğrencilerin işlerinden oluşturduğu "Tutku ve Yeni
Dalga" sergisiydi. MÜGSF'nin gerçekleştirdiği 'Müzesini Düşleyen Sergi' ile kurulacak
bir müzenin heyecanı, Istanbul Sanat Müzesi Vakfı'nın '21.Yüzyıl Projesi' ile sürdü.
CANANBEYKAL
1999 yılının iyi bir yıl olduğunu söyle-
yebilecek Idmse var mı orada? 1999 bir
enkaz şimdi ve yıkıntılan arasında bir ge-
dikten içenye Kimse var mı orada diye ses-
lenen biri gibiyim. 1999'un unutuiamaya-
cak tarihi 17 Ağustos ve kulaklardan si-
lınmeyecek tümcesi Kimsevar mı orada?
Sanatla sınırlanması gereken bu yazı
siyasal, toplumsal olaylarin üste çıkmasıy-
la kaç kez sanatı dibe itti. Bir film şeridi
gibi ardı ardına gelen değişik yüzler, be-
denler ve sesler karmaşası içinde silrekli
dibe itelenen sanatı bulmak için anılan-
mın arasından yeryüzüne çıkmaya çaba-
ladım. Bir süre çarpıcı sanatdışı olay ya-
zı üzerindeki otoritemi sarstı, beni başka
kıyılara savurdu durdu. Kaç kez İzmit
Körfezi'nin kirli sulanna dalıp çıktım.
Geçmiş zamanın sanatsal gûncesindeki
hiçbir görüntü, Gölcük'te sular altmda ka-
lan Luna Park görüntüsünden daha etkili
değildi. Münıh'tekı Ben bir başkasıyım
adlı serginin ardından Türkiye'ye dön-
dükten bir gün sonra, kendı ülkemin, yan-
sıttığığımız gerçekle yüz yüze gelişi her-
kesten çok benim hafizamdan sılinmeye-
cektir.
1999'da tanımadığım bir sürü ölü bede-
nin arasına uzaktan ya da çok yakından ta-
nıdığım kışilerin bedenleri de kanştı. 1999,
tanımadığımız bir sürü insan için yas tut-
manın, insanlık için acı duymanın ne de-
mek olduğunu anladığımızyıl oldu. 1999
bize bir kez dahahayatın sanatın önüne geç-
tiğini, yaşamdan daha gerçek hiçbir şeyin
olmadığını ve sanatın yaşam karşısında
öneminin bir kez daha sorgulanması ge-
rektiğini kanıtladı.
Sanat karşısında bu denli cesaretli olan
insan, 200O'e girerken yaşam karşısında
kuşkular, ürküler ve endişelerle tedirgin
adımlar atıyor. Doğanın efendisi doğa ta-
rafından alt edilmekten korkuyor, gelece-
ğiıunneolacağıkuşkusunutaşıyor. 1999'un
ilk ayına sarkan sergi UPSD tarafindan
gerçekleştırilen "Proje-tş" sergisiydi ve bu
sergi nedeniyle yapılan "Sanatta Ütop-
ya" başhklı panelin konuşmacısı olarak sö-
ze, Leonardo'nun gerekleşmemiş bir tab-
lo tasanmı olarak kaleme aldığı "Tufan"
yazısını okumakla başlamıştım. "Tufan"
görûnçlüğünün gerçek bir tablo kadar et-
kileyici olduğunu belirtmiştim. Yanılmı-
şım. Çünkü gerçeğin gücüne hiçbir anla-
tı erişemiyordu ve doğanın yıkıcı gücü bir
ütopya değildi.
'Kısık sesü, evcimen bir bienaldi'
Yine de 1999 yılının sanatsal görünç-
lüğünü kaba hatlanyla betimlemeye çaba-
larsam, yabancı sergilerin önemli etkinlik-
ler olarak hatırlarda kaldığını belirtmeli-
yim. Borusan Kültür Merkezi'nin yılın
başında Fluxus Sergisi'yle başlattığı etkin-
liklen eylül ayında Kosuth'un "Konuklar
ve Yabancılar/RossiniTürldye'de" adlı ça-
hşmasının Istanbul ayağıyla devam etti.
Kavramsal sanatın bu önemli öncüsü ne
yazvk ki yayın hayattmızda sanatı kavra-
mamış yazarlann üstünkörü yansıtmala-
nyla yer aldı. Oysa bu fırsatla çok daha
etkin tartışmalar yapılabilirdi.. ancak ne
sergiyi gerçekleştirenler ne basın, daha
gûvenilir kişilere etkinlikle ilişkiye gir-
meleri için firsat yarattı.
AKM'de Satvador Daü'nin sergisi ve
bazı kişilerin fiili saldınsı sanatta vanda-
lizmin neredeyse sempati toplamaya baş-
ladığı bir sırada ilgjnç bir çelişki olarakyan-
sıdı. Fotoğraf sanatının büyük ustası Hen-
riCartier-Bresson'un Darphane'deki "Av-
rupanlar" sergisi ise coğrafı sınırlann tar-
tışıldığı günlerde olağanüstü mesajlar içe-
riyordu. Yılın son aylannda NorbertKric-
ke'nin sergisi yeniden Kuzgun Acar'ı an-
mamıza vesile oldu.
1999 yılı müze konusunun yeniden sı-
cak biçimde gündeme getirildiği bir yıl ol-
du. Yılın başmda MÜGSF'nin gerçekleş-
tirdiği "Müzesini Düşleyen Sergi" ile ku-
rulacak bir müzenin heyecanı. yıkn son ay-
lannda bu kez Istanbul Sanat Müzesi Vak-
fi'nın başlattığı '21. Yüzyıl Projesi' ile
sürdü. 1999'a müze düşüyle girdik ve 99
yine müze düşüyle kapandı. Ancak 2000
Marmara Ünrversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin 'Müzesini Düşleyen Sergi'si Anadolu'yu gezdi, Salvador Dali sergisi bazı kişilerin ftiti saldınsna uğradı.
yılı mutlaka bir müzenin kurulmasını gö-
recek.. çünkü tstanbul yıkılacak, müze
kurulacak. Istanbul öyle bir kent ki her-
kese bir yüzünü gösterir, ama hiçbir yüzü
onun gerçeğinı tümüyle veremez. Istanbul
6. Sanat Bienali'nin küratörü Cotombo
korktuğu otoyollardan aynlıp. ara sokak-
lara dataıayı yeğlediği halde Istanbul ger-
çeğini yakalayamadı. Zaten bienalin dep-
rem sonrası yılgmhğımıza rastlamış olma-
sı da bir talihsizlikti. 1999 yılı Türk- Yu-
nan dostluğunun canlandırdıgı bir yıl ol-
du ve bienal de bunun üzerine kurdu kon-
septini. Arkeoloj ikbir çauşmayla cımbız-
la çıkanlmış Dalgas mı dalgayı, yoksa dal-
ga mı Dalgas'ı çağnştırdı doğrusu kanş-
mıştı, önemi de yoktu. Yaş ortalaması çok
genç, katılımı az, daha çok "kişisel men-
kıbelere" ağırlık veren, çizginin, boyanın,
elişinin, duygusalhğın ve sıradan kişisel
eğilimlerin öne çıkanlmasına dayalı, ka-
nnnca ortalama bir sanatm ortalama izle-
yicisini memnun eden, büyük sorular ye-
rine unutulmuş aynntılan soran, kısık ses-
li, evcimen bir bienaldi bu yılki bienal. Sı-
nır çizgileri bu denli az belirtilmiş bir bi-
enalin en şaşırtıcı olayı ardından yaşandı.
Çünkü "tşte bu da böyle bir bienal" deyip
geçiverileceğine, bienal hakkında düşün-
celerini öne sürenlere karşı vakıf yöneti-
minin, yüksek duvarlı sımnn arkasından
eleştiriyor ya da bienal hakkında olumsuz-
Borusan Kültür
Merkezi'nde
Kosuth'un
'Konuklar ve
Yabancılar/Rossini
Türkiye'de' adh
çahşmasının tstanbul
ayağı yer aldı.
Henri Cartier
Bresson'un
Darphane'deki
'Avrupahlar'
sergisi (solda)
coğrafi sınırlann
tartışıldıgı günlerde
olağanüstü mesajlar
içeriyordu. Apel
Galeri'deki 'Sokak'
sergisi (Müserref
Zeytinoghı, sağda)
bienal kapsamında
yer alan minör
etküınkler
arasuıdaydL
muş gibi algüanacak bazı düşüncelere ta-
hammülsüzlüğünü sergilemiş ohnasıydı.
Türk-Yunan dostluğunun bile sağlanabil-
diği bir ortamda Istanbul Sanat Vakfı yö-
netiminin Türk sanat ortamıyla ilişkisi-
nin ve tartışma boyutunun hoşgörü ve iş-
birliğine yönelik değil, tersine, smırlan
kesinleştirmeye yönelik olması şaşırtıcıy-
dı. Açık söylemekte yarar var, özel ne-
denlerle beğenmek ayn bir şeydir ama.. ge-
nel kam dikkate alınırsa eğer, çok tartışı-
lan, ancak benim en iyileri dediğim Beral
Madra'nın ve Rene Bİock'un küratörlüğü-
nü yaptığı bienallerle kıyaslandığında,
(genelde olumsuz düşünenler bu kıyasla-
ma ışıgında yaptılar eleştirilerini, kısaca
tarihsel veriler dikkate alındı) Colom-
bo'nun bienali Istanbul sanat ortamını do-
yuracak güçte değildi.
Resmi Görtiş ve Art-ist dergisi
Istanbul, bienale dahil olamadı, bekle-
nen coşku yaranlamadı ve küçümsenen Is-
tanbul'un sanatsal kamuoyunun beğenisi
kazanılamadı. (Istanbul'un sanatsal ka-
muoyunu küçümsememek gerek.. çünkü
Vasıf Kortun bunun acısını Amerika'da
unutmaya çahşü, kendisiyle yapılan bir
söyleşide dile getiriyorbunu.) Istanbul'un
tarihsel mekânlan, ister Yerebatan Sarnı-
cı, isterse Aya trini Müzesi olsun, kendi
görkemlerinin farkına varamayan sanatçı-
tüsüyle, içeriğinin ısısının ayannı henüz
çözümleyemedi. Art-ıst'in temel amacı
"Kimse sendcn söz ebniyorsa, sen de ken-
di yayınınıyap" gibi kestinneden gidiyor.
Yine de Art-ist'in genç yayıncılannm bir
dergi çıkartmanın zorluğundan dem vuran
pek çok kişıye, kuruma bu işin yapılabi-
leceğmi göstermiş olmalanyla kutlamayı
hak ettiklennı belirtmeleyim.
Mehmet Gükryüz'ün davası
1999'un en faal kurumu MÜGSF oldu.
Yenilenmiş iç mekânın tümü art arda açı-
lan sergilerle doldu. Öğrencilerin işlerini
değerlendirmesi, sergiler yanında konfe-
rans, pand ve göstcrttere ycMfcrmesıyJe
lan ezıp geçü. Bienal kapsamında yer al-
maya çalışan minör etkinlikler arasında AB
Akay'ın küratörlüğünde Hamam'da açılan
Giz ve Açıklık, Dulcinea'da Tepeler ara-
smda tablo, Apel Galeri'de Sokak, YTÜ
Sabancı Kültür Merkezi'nde küratörlüğü-
nü Susan Mile>
r
ska'nın yaptığı Alvvays Al-
ready Apocalys sergileri sayılabilir. Bi-
nealin 'aperto'su MÜGSF'nin öğrenci iş-
lerinden oluşturduğu "Tutku ve Yeni Dal-
ga" başhklı sergisiydi. Yurtiçinde ve dı-
şında sanatçılarımızın başanlı sergileri
yanı sıra, 1999 TÜYAP Sanat Fuan, be-
ğenisi gelişmiş bir Istanbul sanat ortamı
için hiçbir etkisi olmayan ticari bir etkin-
lik olarak yine yapıldı. Nev Galerisi'nin
15. yıl kutlamalan için gerçekleştirdiği
serginin uzunca adı, ne yazık ki bir "kon-
sept karikatürü" olmanın tuzağma düşrü.
1999 yılında iki sanat dergisi yayın ha-
yatına katıldı. Vasıf Kortun'un çıkarttığı
Resmi Görüş ve yine Vasıf 'ın manevi ko-
nıması altında HaBl Alnndere tarafindan
çıkanlan Art-ist. kısır yayın hayatımızda
önemli işlevleriyle yerlerini aldı. Aslında
aym konsept ve yazar'çevirmenlerce ya-
yımlanan bu iki dergiden Resmi Görüş
sanatta bugün resmi göriişün ne olduğu-
nu hâlâ açıklamadı ve egemen Batı sanat
yönelimlerine resmiyet kazandırdı. Tasa-
nmının cool ve minimal çizgisini çokbe-
ğendiğim (Vahit Tuna) Art-ist ise göriin-
Anadolu yakasının kültür merk«zı haline
geldi. Önemli gündem maddeleriyle ye-
terince öne çıkamayan diğer bir olay Meh-
met Güleryüz tarafindan gerçekleştirildi.
Beni ne 77 sanatçınm devlet sanatçısı ol-
ması ne de bu unvanlann geri alınması il-
gilendiriyor, beni olayın asıl ilgilendıren
ve alkışlatan kısmı, ülkemizde sanat ala-
mnda belki de ilk kez bir sanatçı-birey, bir
sivil şahsi bir hak arama ya da şahsi bir
haksızlığa karşı değil, sanat adına devle-
tin yaptığı bir usulsüzlüğü dava edip, Da-
nıştay'dan yürütmeyi durdurma karannı çı-
kartmış olmasıdır. Güleryüz uğraştı ve so-
nunda usulsüz verilmiş olan 77 devlet sa-
natçısı unvanını geri aldırdı.. ama duydu-
ğuma göre Ankara bu yenilgisine karşın,
usulsüzlüğü usulüne uydurmak için yeni
kılıflar araştınyormuş, ne yazık değil mi!..
Yılın en hoş olayı ise Akademi'de atöl-
ye arkadaşım olan KamO Tekbaş'm cum-
hurbaşkanlığına aday olduğunu basın yo-
luyla açıklamasıydı.
Kamil Tekbaş, gerçekten tek başına çok
çeşitli sanatla ilgilenmiş, AK Oay'e maç
teklif etmiş, çeşitli bildiriler basttnp da-
ğıtmış, Taksim Parkı'nda konuşmalaryap-
mış, kalabalığı etrafında toplamış ve Tür-
kiye'de ilk performansı 1971 yılında Emi-
nönü-Karaköy arasındaki Galata Köprü-
sü'nde yürürken elindeki üç topu havaya
anp tutarak ve her saniyesini bir başka ki-
şiye fotoğrafla belgeleterek gerçekleştir-
miş olan kişidir. Kamil Tekbaş'ın pek ço-
ğunun şaka gibi ele aldığı cumhurbaşkan-
hğına adayhğının diğer adaylannkinden da-
ha ciddiye alınması gerektiğine ınanıyo-
rum.
Çünkü bu ülkede şakagibi gelen pek çok
ciddi olay yaşanıyor. Bu ülkede cam kır-
dığı, öğretmen istediği için 10 yaşındaki
çocuklan tutuklayıp, yargı önüne çıkan-
yoruz. Bunlann karşısında sanat ne kadar
masum kalıyor hâlâ...
Çağdaş kostüm, yÜTyıllık aksesuvar
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -An-
kara Devlet Opera ve Baİesi, "Faust" ope-
rasını 30 yıl aradan sonra Italyan yönet-
men LudoGabriele Dotcini"nin yorumuy-
la. günümüze uyarlayarak çağdaş kos-
tümlerle ve Fransızca sahneliyor.
Fransız besteci Charles Gounod tara-
findan operaya uyarlanan Goeme'nin ün-
lü yapıtı "Faust"u sahneye koyan Dolci-
ni, günümüzün kıyafetlerini giyen sanat-
çılann 21. yüzyıl insannıı canlandırdıgı
eserde, yüzyıllar öncesinden kalma ak-
sesuvarların kullamldığmı söyledi.
Operada Faust'u tenor Şenol Tahnh ve
OmerYıbnaz, Marguente'yi sopranoFun-
da Ateşoğlu ve SeJvaErdener. Mephisto'yu
bas BülentAteşoğlu ve Hakan Tıraşoğlu,
Valentin rölünü de bariton Çetin Kıran-
bay ve Serkan Kocatepe dönüşümlü ola-
rak oynayacak.
Evsizlere John Lennon'dan yardım
Kültür Servisi - "Cennet'in olmadı-
ğını düşün, denersen kolay—" Geceleri-
ni tngiltere civanndaki dükkânlann ka-
pı aralannda geçirmeye zorlanan bin-
lerce kişi için, üstlerinde bir çatı olma-
yışını hayal etmek kesinlikle çok zor de-
ğil. Bununla birlikte, John Lennon'ın
yeniden kaydedilen 'Imagine'ına teşek-
kür etmek gerek. Her şey bir parça da-
ha iyiye gidiyor gibi.
Lennon'ın dul eşi Yoko Ono, kapak-
lan George MichaeL Bono, Robbie WT1-
Kanıs, Tma Tnrner ve PetShop Boys gi-
bi ünlüler tarafindan elle çizilen özel ba-
sım 9 CD'likbirsetüretti. YokoOno'nun
hazırladığı kapak kartonunda bulutlar
ve Japonca yazılar var.
Mevcut koleksiyonculann yoğun il-
gi göstermesi beklenen CD'ler, tnter-
nette açık arttırma ile satılacak ve tüm
geliri evsizlere bannak sağlamak için
kullanılacak.
'Imagme',bu ayınbaşlannda yeniden
kaydedildiğinden beri tngiltere'de çok
sükse yapmıştı ve BBC'nin yaptığı bir
U2'dan Bono'nun çizdiği özel basım.
anketin sonucunda da tngilizlerin en
sevdiği şarkı olduğu ortaya çıkmıştı.
'Queen'den Brian May kapağa ken-
dı portresini çızerken, George Michael
konuşma balonuna milenyum mesajı
yazmış. Robbie VVUliams ise bu çalış-
malara bir kolaj ile katkıda bulunmuş.
Öte yandan, Pet Shop Boys ile Cliff
Richardarasmda bir aynhk oluşmuş. Bu-
nun nedeni ise Richard'ın yüksekten
uçması ve kartta yazan 'Istediğin buy-
sa, CBfThazır' mesajı imiş.
Projeye destek veren diğer ünlüler
rockın tannçası Tina Türner, Divine
Comedy'den Nefl Hannon. Boyzone"dan
Ronan Keaüng ve Blur'den gitarist Gra-
hamCoxon Proje yöneticisi Chris Hol-
mes evsizliğe ve evsizlere yönelik bi-
lincin yükseltilmesi açısından böyle bir
çalışmamn öneminin çok büyük oldu-
ğunu vurgulayarak, Yoko Ono'ya te-
şekkür ediyor. Hohnes, bu tür çalışma-
lann, yaşamsal fonlarm artışına ve ça-
lışmalannı sürdürebilmelerine olanak ta-
nıyacağını vurguluyor:
"Amaamız Londra'daki evsizük so-
rununa kalıa bir çözüm getirmek. Çün-
kü. caddeierde uyuvan insanlar bu so-
runun sadece görülebilen yönü ve buz-
dağının sadece küçük bir parçasL"
Müzayede 4 Ocak'a kadar sürecek.
tlgilenenler, web'deki www.msn.co.uk
adresinden CD'lerden edinebilecekler.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yirminci Yüzyılın Bende
Bıraktığı Dizeler (V)
Bu yazıda sözünü edeceğım II. Yeni olarak adlandı-
nlan hareketin öncülerinden Turgut Uyar ve Edip Can-
sever 1950'den önce yayımladılar ilk kitaplannı.
Turgut Uyar, bu evresinin şiırleriyle dönemin ünlü
eleştirmeni Nurullah Ataç'ın övgüsünü kazanmıştı.
Görevi gereği Anadolu'nun uzak kasabalarında ya-
şayan bir şairin duyarlığını yansıtan şiirlerdi bunlar.
Edebiyatın toplumsal/siyasal olaylan etkilediği ve bu
olaylardan da etkilendlği, genellıkle kabul edilmiştir.
Yüzyılın şiir hareketlerine bakınca ülkemizde de doğ-
rulandığını görürüz bu yargının.
Turgut Uyar'ın değişik evrelerinın şiirlerine de...
Ikinci kitabı Türkıyem'den (1952) Dünyanın En Gü-
zel Arabistanı'ndaki (1958) şiıriere geçiş sürecinde et-
ken olan yalnızca yenileşme ısteği mıydi Turgut Uyar'ın.
Sanmıyorum.
Memet Fuat bu evresinden söz ederken "Yapma-
cık ve özentili davranışlann ötesınde kalmayı başardı-
ğını" yazar. Bence 1960'tan sonraki şiirleri için daha ge-
çerlidir bu yargı.
Toplumsal temalan işlemeye başladıkça yeni biçım-
ler kazandı Turgut Uyar. Yeni dil olanaklan araştırdığı
gazeller ve yoğunlaştırdığı şiirleriyle de sürdü başansı.
"Çok üşürdük, hep üşürdük üşümekti bütün yaşa-
dığımız I Uşûrdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakal-
larımız I Tükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün I
Bir Kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün."
İlk kitaplan Ikindi Üstü (1947) ve Dirlik Düzenlikte (1954)
kendini arayan bir şair olarak görünen Edip Cansever
1955'ten sonra "şiir mizaa"n\ yakalamayı başardı. Bu
döneminin ilk kitabı Yerçekimli Karanfil'de (1958) top-
ladığı şiirlerle II. Yeni otarak adlandmlan hareketin ön-
cülerinden sayıldı Edip Cansever. 27 Mayıs 1960'tan
sonra onun da bu şiir hareketine katılan ötekı şairier gi-
bi tepkilerini gizlemeyerek toplumsal hesaplaşmalar-
dan kaçınmadığını görüyoruz. Aslında kendi iç dünya-
sının beliriedığı dışa vuran özelliklenn şainydi o. Her ki-
tabından başka bir Edip Cansever'den haber veren. Li-
rizmıyte etkili, buluşlanyla, sısli puslu anlatımıyta etkili.
Fethi Naci'ye adadığı Medüza'dan dizeler okuya-
lım:
"Derin, sessiz, iyiböylece / Güz, ölülerini bırakan kuş-
lar/Yerkalmadıacıya ülkemizde/Derin, sessiz, lyiböy-
tece / Gün ortası alaca karanlık bakışlar."
önceleri şaka ve alaydan ınce yergıye dalıp çıkışlar-
laçekicilikarayan Cemal Süreya, 1960'tan sonra hem
bu hevesinden, hem Attilâ llhan vb. etkilerinden kur-
tulmayı başararak şiirin salt oyuna dayanmadığını al-
gılamıştı sanıyorum. Bilinçli bir bileşimci ve hesaplı bir
sözcük avcısı olarak özgün ve etkili şiirier bıraktı bu ev-
resinden. Sankı, boşlukta kalan bir kimliğin tutunacak
dal arayışından kaynaklanan "Bir kadın canıma mer-
can sokuyor I Dayamış ağzıma memesini" benzen di-
zelerte somutlanır bu durum. Toplumsallığı temel amaç
olarak almak istediği Ortadoğu gibi şiirlerindeyse insa-
nı yalnız coğrafya özelliklen içinde görmekle yetinme-
diği, tnlinen kişilerle bilınen oiaylara başvurarak halk kav-
ramına tarihsel boyutlanyla yaklaştığı ıçın kalıcı olanı ya-
kalamıştır.
Kınar Hanımın Denizleri (1959) adlı krtabında topla-
'd»ğı ilk dönem şiırtennde Ece Ayhan, çağrışımlara el-
rişü^ördt^ırsozcükten kullanmaya düşkün, biknen
kişileri, zamanlan, kentleri, semtleri özgün değişiksöy-
leyiş biçimleri içinde yaratmak istediği duyariıklara, ki-
mi yan olanak olarak kullandı, kimi de yalnızca bu ola-
nakların belirlediği duygulardan hareket ediyordu.
1980'den sonraki kitaplannda yeni açılımlar deneye-
rek topluma, insanlara bakarken kendi halınden baş-
kalannın haline yönelişlennde kurmaya çalıştığı şıirle da-
ha önceki evrelerinden esasta aynldı.
Gütten Akın ilk şnıierinde umut umutsuzluk, sevgi
sevgisizlik, mutluluk mutsuzluk, güzellik çirkinlik kar-
şrtlıklannı işlemeyi seviyordu. Sonra yakın çevre ilgıle-
rinden kaynaklanan dizelerinde yeni bir ülke şiiri yarat-
mayı başardı: 'Ben sevgilenmeyidenerdim brâktim şim-
di I Gerçek derliyorum, ipe diziyorum."
Kemal Özer 1960 öncesı şiirienndede Şairierve Ya-
zarlar Sözlüğü'nde belirttiğim gibi, estetik birlik ve bü-
tünlük ilkesini uygulayarak sözcük ve kavramlardan
yeni zenginliklerçıkarmasını biliyordu. 1970'li yıllardan
günümüze değin uzanan 30 yıllık süreçte derin toplum-
sal içeriği olan güncel olaylan çoğun şiirinın ıç yapı
özelliklerını koruyarak ışledi. Kemal özer'in bu başan-
sını Emin Özdemir okuyacağımız satıriarda vurgula-
mıştı: "Kemal Özer'in şiırini zenginleştiren başat öğe
dünyayı ve insanı algılayış biçimidir. Devinim ve deği-
şim içinde algılar insanı. Bunu ozanlığın başat yasası
sayar."
196O'lı yıllann değişik eğilimlerin ortaya çıktığı ede-
biyat ortamında şiirierinin birincil özelliğini kalıplaşma
sözcüğüyle karşılayabileceğimiz Hilmi Yavuz, Bedret-
tin Üzerine Şiirter'le (1975) yarattığı açılımları uzun sü-
re sürdürmeyi başardı. Gene sınıriı sözcüklerin belirie-
diği yörüngede rahat etmesine karşın ince buluşlan
düşünselliği, lirizmiyle yeni ve etkili olabildi Hilmi Ya-
vuz. . •
• • •
Bu yazılarda XX. yüzyıl şiirimizde vazgeçilmez yer-
leri olan kimi şairierie dizelerinden söz etmeye çalış-
tım. XX. yüzyıl demek II. Abdülhamid'den sonra bile
üç dört dönemin varlığı demektırtoplumsal/siyasal ya-
şamımızda. Bu süreçte yeri olan yüzlerce şainmizden
kimilen üzerinde durmak olanağı vardı.
Gelecek hafta son dönem şiırimizin bende bıraktığı
izlenimleri yazacağım. Bu yazıyı II. Yeni hareketiyle bir-
likte seçkin yerleri olan şairtenmızin adlannı anımsata-
rak noktalıyorum.
Hasan Hüseyin, Ahmet Oktay, Özdemir ince, Üt-
kü Tamer, Cengiz Bektaş, Ali Yüce, Ercüment Uça-
n, Yılmaz Gruda, Nedret Gürcan, Talat S. Halman,
Tevfik Akdağ, O. Numan Baranus, Sezai Karakoç,
Ali Püsküllüoğlu.
SİNEMA- TARİH BULUŞMASI'IMDA BUGUN
• ALKAZARStNEMASI'nda 14.00 ve 19.00'da
'Savaş Sonrası Bir Akşam'adlı film yer alıyor. 19.00
seansından önce filmın yönetmeni Rithj' Panh ile bir
söyleşi gerçekleşecek. 16.30 ve 21.30'da 'Rüyalann
Km' izlenebilir. (293 24 66-67)
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 15.00'te 'Halk
Düşmanı', 17.00'de 'Acılar Tannçası' gösterilecek.
(249 20 09)
• AKM'de 15.00'te 'Yangın Var', 19.00'da 'Harem',
'Osmanh Sanannın Hazineleri'. 'Savaş ve Banş'.
'Topkapı'dan Versailles'a' izlenebilir. (251 56 00)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00'te
'Sarafîna', 16.30'da 'Özgürlüğümü Ver', 19.00'da
'Kuşak'. 21.30'da 'Elveda Cariyem' gösterilecek.
(244 44 95)
• LEVENT KÜLTÜR MERKEZİ'nde 12.00'de
'tradenin Zaferi', 14.30'da panel, 19.00'da'Albay
Bunker' ye_r alıyor. (325 72 88)
• BtLGI ÜNtVERSİTESİ'nde bugün 14.00 ve
19.00'da 'tnce Kırmızı Hat\ 16.30'da 'Ülke ve
Özgüriük", 21.30'da 'BaüBeynıt' gösterilecek.
(216 22 22)