Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HiJVIJiıVfi?JJ. / ekonomi(Şcumhuriyet.com.tr 11
Dünya
Bankası'yla kredi
• ANKARA (ANKA) -
Dünya Bankası'nın
Türkiye'ye kullandırmayı
planladığı 3 milyar dolarhk
kredinin koşullan ocak ayı
içinde yapılacak
görûşmelerle
netleştirilecek. TopJam
tutan 3 milyar olan
"ekonomik reform" ve
"mali sektöre uyum"
kredilerine ilişkin, ocak ayı
içinde banka ve hükûmet
yetkilileri arasında bir dizi
görüşme yapılacak. Bu
görüşmelerden çıkacak
sonuca göre krediler onay
' için Dünya Bankası
yönetim kuruluna
gönderilecek. Ekonomik
reform kredisi Tûrkiye'nin
tanm, emeJdiJik,
özelleştirme, enerji ve
haberleşme sektörlerindeki
yapısal reformlan için
kullanılacak.
Ev sahiplerine
vepgi uyarısı
• ANKARA(AA)-Ev
sahiplerinden 1999 yılı
içinde toplam 420 milyon
liranın üzerinde kira geliri
elde edenler, bu ay içinde
gelir vergisi beyannamesi
verip, vergisinin ilk
taksidini ödeyecek. Gelirler
Genel Müdürlüğü, kira
geliri nedeniyle vergi
mükellefiyeti bulunan
vatandaşlara, 31 Ocak
akşamına kadar
beyannamelerini verip
vergilerini ödemeleri
uyansında bulundu. Aynca,
vatandaşa yardımcı olmak
amacıyla Kira Gelirleri
Beyanname Düzenleme
Rehberi bastırarak,
defterdarlıklara ve vergi
müdürlüklerine gönderdi.
Parada yeni
• ANKARA (ANKA) -
Merkez Bankası IMF'yle
imzalanan stand-by
anlaşması uyannca
belirledigi kur ve para
politikalannı yanndan
itibaren uygulamaya >-•: -
koyuyor. Merkez Bankasf ev
bünyesindeki piyasalann
işleyişınde bu politikalara
paralel olarak yapılan yeni
düzenlemeler de bugünden
itibaren uygulanıyor. Döviz
kuru belirleme yöntemi de
bugünden itibaren
değiştiriliyor. Yeni
dönemde piyasanın kapanış
saati olan 16.00'da geçerli
Merkez Bankası dolar ve
Euro döviz alış kurlan
resmi alış kurlan olarak
kabul edilecek.
Piyasa değeri en
yüksek şirket
• tSTANBUL(AA)-tş
Bankası, 1999 yılını 7.3
katrilyon üra piyasa değeri
ile kapayarak, lstanbul
Menkul Kıymetler
Borsası'nın (İMKB) bu
alanda " 1" numarası oldu.
Ulusal Pazar'da işlem gören
258 şirket, 28 Arahk 1999
tarihi itibanyla toplam 60
katrilyon 69 trilyon 926.3
milyar lira piyasa değerine
ulaştı.
Otomotivde
ihracat artışı
• ANKARA (AA) -
Ihracatın gözde
sektörlerinden biri haline
gelen otomotivde fırmalar,
1999 yılının Ocak-Kasım
döneminde ihracatlannı
yüzde 123.5 arttırdılar.
Otomotiv Sanayii
Demeği'nin verilerine göre,
Türkiye'de toplam taşıt
ihracatı yılın 11 ayında 79
bin 153 adede ulaştı.
Toplam taşıt ihracatı geçen
yılın aynı döneminde 35
bin 422 adet idi. Söz
konusu dönemde ticari araç
ihracatı, geçen yılın 11
ayında 6 bin 512 adet iken,
bu yıl aynı dönemde yüzde
17.3 artışla 7 bin 640 adede
yükseldi.
ORÜS'ün
• ANKARA (AA) - Orman
Ürünleri Sanayii AŞ'ye
(ORÜS) ait 38 adet arsa ve
lojmanın satışı
gerçekleştirilirken,
satılmayan, teklif
alınamayan veya satışı
uygun görülmeyen lojman
ve arsalarla ilgili ihale iptal
edildi. ORÜS'ün işletme ve
varlıklannın satışma ilişkin
Başbakanlık Özelleştirme
Idaresi Başkanlığı'nın
(ÖİB) tebliği, dünkü Resmi
Gazete'de yayımlandı.
Türkiye Tanmcılar Vakfı, tanm sektöründe planlanan oyunlara ışık tuttu
4
Refbrm çiftçinin zaranna'
• Türkiye Tanmcılar Vakfı tarafından
hazırlanan raporda IMF ve Dünya
Bankası'nın Türkiye'yi dışa bağımlı
hale getirmeye çalıştığı ortaya kondu.
Raporda, reform adı altında tarımsal
üretimi bitiren politikalar
uygulandığı vurgulandı.
BANU SALMAN
ANKARA - Türkiye
Tanmcılar Vakfı, tanm
üzerinde Dünya Banka-
sı, GATT, ABD ve
IMF'nin yıllardır sürdür-
düğü politikalarla Türki-
ye tanmının dışa bağım-
h hale getirilmeye çalışıl-
dığını ortaya koydu. Va-
kıf Baskanı AbduHah Ay-
su, IMF'nin isteklerinin
yerine getirilerek, "re-
form" adı altında çiftçi-
nin zaranna uygulama-
lann yürürlüğe sokula-
cağına dikkat çekti.
Japonya'da üretici ba-
şına 15 bin dolar, Avru-
pa Birliği'nde 8 bin do-
lar desteklemeye karşın
Türkiye'de bu rakamın
yalnızca 36 dolar olduğu-
na dikkat çekildi.
Türkiye Tanmcılar
Vakfi Genel Başkanı Ab-
dullah Aysu'nun hazırla-
dıgı raporda, ABD'nin
Truman Doktrini ve
Marshall Planı çerçeve-
sinde, azgelişmiş ülke
olarak Tûrkiye'nin eko-
nomisinin tanma dayalı
olmasının istendiğini vur-
guladı. Üretim girdileri
üretmek yerine gelişmiş
ülkelerden satın almak
durumunda bırakılan Tür-
kiye'ye, örnegin traktör
alımı dayatılırken, Ital-
ya'ya traktör fabrikası-
nın kurulmasının saglan-
dığı ammsatılan raporda,
"Türkiye'ye reva görü-
len, dışa bağımh tanm ül-
kesi olma rolüydü" de-
nildi. Üretim girdilerin-
de dışa bağımlılıktan kur-
: İ * i j l k l
hn târirh reformusayıla-
bileceği vurgulanarak,
IMF'nin isteklerinin "ta-
nm reformuvmuş" gibi
gösterilmesinin gerçek-
çi olmadıgı kaydedildi.
"Tanm sekröründe uy-
gulanan politikalarda
1960'h yıllarda başlayan
IMF baskısı, 1980'den
sonra etkisini arttırmaya
başladı" denilen rapor-
da, "IMFdirektifleriyie"
tanmda yapılmak iste-
nenler şöyle sıralandı:
" Destekleme kapsanu-
nı daraltmak. Girdi süb-
vansiyonunu düşürmek.
Liberal politikalaıia dış
tkareti özendirmek. Dev-
lete ait destekleme alımı
yapan kunımlan azalt-
mâk.Taban fıyat uygıüa-
malannı kaldırmak. Ta-
nnısal KlT'lerin özelleş-
tirilmesL Tanm sanş ko-
operatiilerineyapılandes-
teğin azaltılması. Tanm-
sal kredi faizJerini yük-
seltmek. Sulama gibi ka-
mu yatınmlanndan ya-
rarlananlardan maliyeti
tahsil etmek."
IMF'nin GATT anlaş-
masının koşullanna uyul-
masındaki ısrarlı tutumu
yanında, Türkiye'de ta-
nm desteklerine aynlan
kaynağın fazla olduğu ve
bütçeye yük getirdiği sav-
lannın gerçekçi olmadı-
ğı kaydedilen raporda.
"EVfFnin bu tutumu doğ-
nıltusunda hazırianacak
tanm politikaları ülke-
nıizin tanmsal üriin ihti-
yacı bakunından dışa ba-
ğımlı hale getirilmesin-
den başka bir şey değOdir.
Kabul edilemez" denil-
di. Raporda şu verilere
yer verildi:
"AB ve GATT anlaş-
malan çerçevesi dışına çı-
kılamıyorsa, üretici başı-
na Norveç'in 32 bin dolar,
Japonya'nın 15 bin do-
lar, AB ülkelerinin 8 bin
dolar yaptıklan destek-
ler Türkiye'de de veril-
meli. Türkiye'de üretici
başuıa verilen destek 230
dolar. AB birçok tanm
ürününde pazar fiyatla-
nnın yaklaşık 3'te l'i fi-
yatlaria ihracat yapıyor.
Bu ülkelerde halen 22
grup üriin desteklenmek-
tedir. Bizde sadece 3 üriin
..destekleme kapsanundat
Gerek iç gerekse dış tica-
ret açısından destekleme
çok önemli."
Raporda, SEK, EBK
ve Yem Sanayii özelleş-
tirmelerinin zaran orta-
dayken, "TMO, Şeker
Fabrikalan, EBK, SEK,
Çay-Kur, Türkiye Vapa-
ğı ve Tiftik Kurumu gibi
iktisadi devlet teşekkül-
leri ile Tariş, Antbirlik,
Çukobirlik. Fiskobirlik,
Trakyabirlik. Karadeniz-
birlik, Kozabirtik,Güney-
doğubirlik gibi tanm sa-
öş kooperatiflerinin" ön-
ce işlevsizleştirilip sonra
satılmaya çalışıldığına
dikkat çekildi.
Buğdayda fiyat tarbşması süriiyor. TMO'nun kendine has ahm ve satış politikalan sanayici tarafindan eleştiriHyor.
Tüccardan TMO'yasııçlama
İZMİR - Toprak Mahsulleri Ofi-
si'nin (TMO) yerli girişimciye 120
dolara verdigi buğdayı, yabancı gi-
rişimcilere 90 dolardan satmasına,
TMO'nun
a
kendine has alım ve sa-
üş politikalan" gerekçe gösterildi.
TMO Genel Müdürü Doç. Dr. Mev-
lütKarakaya, TMO'nun yabancı gi-
rişimciye ucuz buğday satmasının
söz konusu olmadığını ve yapılacak
düzenlemelerle yerli sanayicilerin de
TMO'dan dünya fıyatlanyla buğday
alabileceklerini savunurken, sanayi-
ciler ilgili yasalann bir an önce çık-
ması gerektiğini söylediler.
TMO'nun. geçen yıllarda yürürlü-
ğe giren Dahilde Işleme Rejimi kap-
samında, yerli un ve makarna sana-
yicilerine dünya Fıyatlannın üzerin-
de buğday sağlanması uygulaması-
nın haksız rekabete yol açtığı savla-
nnı yanıtlayan Genel Müdür Kara-
kaya. "TMO'nun ihraç fiyatlan da-
hildeki satışfi>atlanndan düşük, fa-
kat elbettedünya fîyatiannda olmak-
tadır. lcuza buğday satmak diye bir
şey söz konusu değiidir" dedi.
TMO'nun hububat fıyatlannı den-
gede tutmak amacıyla kendine has
alım ve saüş politikalan olduğunu kay-
deden Mevlüt Karakaya, ihtiyaç faz-
lası bugdayın bir şekilde ihraç edil-
mesi gerektiğini belirterek şugörüş-
lere yer verdi:
"Türk fîrnıalanna TMO'yu bağ-
lavancarimevzuat nedeniyie ihraç edB-
mek kaydıyla hububat vvrilememek-
tedir. Ancak Dahilde İşleme Rejimi
kapsamında un ve makarna sanayi-
cilerimizi desteklemek ve hububatın
işlenerek katma değer kazanması ve
bu şekOdeihraçedibnesionemUamaç-
larunızdan birisidir."
Öte yandan ülkenin ihtiyaç duydu-
ğu kaliteli bugdayın yabancı girişim-
ciye ucuza verilmesine karşın, aynı
kalitedeki buğdayı yerli sanayicınin
daha yüksek fiyatla almasının hak-
sız rekabet ortamını yarattığını vur-
gulayan Izmir Ticaret Borsası (İTB)
Yönetim Kurulu Başkanı HasanÖz-
men ise yanlış uygulamanın önüne
geçilmesi için gerekli yasalann bir tür-
lü çıkanlamadığına dikkat çekti.
DPT KURUMSAL VE YASAL DÜZENLEMER YAPILMASINI tSTEDİ
'Dolaylı destekler çok düşük'
ANKARA (ANKA) -
Tûrkiye'nin lMF'ye 2000
yılından başlayarak kade-
meli olarak geçme sözü ver-
diği tanm sektöründe doğ-
rudan gelir ödeme sistemi-
ni degerlendiren Devlet
Planlama Teşkilatı. siste-
min basit bir uygulamayla
başlatılmasının doğru ol-
madığını, sistemin uygu-
lanması. ızlenmesi ve dene-
timi açısından kurumsal ve
yasal düzenlemeleryapılma-
sı gerektiğini bildirdi.
DPT İktisadi Sektörler
ve Koordinasyon Genel Mü-
dürlüğü Tanm Dairesi tara-
fından hazırlanan "Geael
Tanm Politikalan Çerçeve-
sinde DoğnıdanGelir Ode-
meleri Sistemi" başlıklı ra-
porda, Türkiye'de doğru-
dan gelir ödemeleri ile ta-
nma yapılan destekleme-
nin halen çok düşük düzey-
de olduğu, desteklemelerin
yaklaşık yüzde 87'sinin fi-
yat destekleri, kalan kısmı-
ran büyük bir bölümünün de
girdi destekleri şeklinde
sağlandığı vurgulandı. Ra-
porda tanmsal KlT'lerin
önemine dikkat çekilerek
şöyle denildi:
"Baa önemli ürünlerin
ahnundan sorumlu kurum-
lann (TMO gibi),etkin ola-
rakişle\ lerini görmeleri açı-
sından yeniden yapılandı-
nlmalan sağlanmalıdır.
Bu kurumlann tamamen
özelleştınlmeleri ya da dev-
re dışı bırakılmalan, üre-
tim ve üretici açısından çok
olumsuz sonuçlar dogura-
cağından, bu kurumlann
devre dışı bırakılmaması
gerekmektedir.
Tanmsal KlT'lerin özel-
leştirilmesinde; Et ve Balık
Kurumu, Türkiye Süt En-
düstrisi Kurumu ve Yem
Sanayii AŞ'nin aynı dö-
nemde özelleştirilmesinin
piyasalar üzerinde yarattı-
ğı olumsuz etkiler unutul-
mamalıdır."
Raporda, doğnıdan gelir
ödemeleri sisteminin uygu-
lanması, izlenmesi ve dene-
timi açısından kurumsal ve
yasal düzenlemeleryapılma-
sı gerektiği belirtildi.
ANKABAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Mektubun 'Niyeti'
Hükümetin IMF'ye verdıği Niyet Mektubu, ekonomiyi
istikrara kavuşturmayı amaçlayan bir kısa dönemli önlem-
ler programı değiidir. Üç yönüyle çok köklü ve uzun dö-
nemde etkili olacak ekonomi politikası belgesidir; tanm,
sosyal güvenlik ve özelleştirme.
Mektupla öngörülen köklü politika degışıklıklerinden bi-
ri tanmsal destektemedir. Türkiye'de tanmsal destek-
lemenın zengın çıftçılere yaradığı saptaması doğrudur. An-
cak, mektupta, üretime desteğin yerine üretimden bağım-
sız destekleme sistemine geçilmesi öngörülüyor.
Ülkemizde, halkın yüzde 40'ından fazlası geçimını ta-
nmdan sağlıyor. Böyle bir ortamda kişılerı üretimden ko-
parmanın ne ölçüde gerçekçi olduğu en az/ndan tartış-
ma götürür. Küçük çiftçttenn üretim ile bağını kesecek bir
politika. ekonomik ve toplumsal sonuçlarıyla büyük olum-
suzluklara yol açabilir.
Türkiye, tanmsal desteklemenin yükünü esasen tüke-
ricilere yüklemektedir; bütçeden desteklemeye giden
pay toplam desteklemenin üçte biri dolayındadır; yükün
üçte ikisini de, örneğin ekmeğine yapılan zam ile, tüketi-
ci çekıyor. Oysa, ODTÜ'de yapılan ve sonuçlan yakında
açıklanacak olan bir araştırmaya göre OECD ve AB ül-
kelerinde bu oran tersınedır; desteklemenin üçte ikisi büt-
çe kaynaklanndan sağlanmaktadır. Ve sıkı durun sonuç-
ta, Tûrkiye'nin 1999 için tüm destekleme ödemeleri ta-
nmda çalışan başına alınırsa. yıllık 115 milyon liradır. Oy-
saAB ortalaması çiftçı başına 20 bin dolardır. Türkiye, ta-
nmsal desteklemede, uluslararası anlaşmaları ve üyeli-
ğine aday olduğu Avrupa Birliği yaklaşımlarını da göz
önünde tutan bir uygulamayı gündeme getirmelidir. Ya-
pılmaa gereken, tanm kesiminı bütünüyle ele almak ve
AB'ye geçış bağlamında bir yapısal dönüşüm için ge-
rekli düzenlemeleri yapmaktır.
• • •
Mektup'la, sosyal güvenlik özelleştirmeye açılmak-
tadır. Türkiye gıbı gelir dağılımının olağanustü bir biçim-
de eşitsiz olduğu bir ortamda özel sosyal güvenlik, dü-
şük gelirlilerin dışlanması anlamına gelecektir. Buna ge-
rekçe olarak sosyal güvenlik kurumlarının kaynak açıkla-
nnın gösterilmesi özellıklede 2050 yılındaaçığın GSMH'nin
yüzde 16'sına çıkacağının mektupta yazılması, yalnızca
gülmece konusu olabilir. Hükümet, 50 sene sonrasını gö-
rüyor. Türkiye sosyal güvenlik sıstemıni çağın koşulla-
nna göre yeniden yapılandırmalıdır. Sosyal güvenlik ku-
rumlannın bırleştinlmesı, etkınliğı ve dürüst yönetimi ve
devletin sosyal güvenliğe katkısı sağlanmalıdır.
• • •
Sümerbank olayının da somut olarak kanıtladığı gibi uy-
gulanmakta olan özelleştirme baştan-sona yanlıştır.
Ancak, özelleştirme gelırlerının Mektup'ta öngörüldüğü
gibi kamu açıklarını kapamak uzere kullanılması, yanlı-
şa yanlış katmaktır. Çünku özelleştirmeyı savunanlarda
özelleştirme sonucu elde edilen gelirlerın kamu borçlan-
nı ödeme yerine, yatırımlara ve yeniden uretıme dönüş-
türülmesi gerektiğini ısrarla vurgulamaktadırlar. Hükümet,
kamu açığını elindeki KİTİ satarak kapatmakla tam bir if-
las eden ve hazırı yiyen duruma düşmekte ve yanlış
yapmaktadır.
• • •
Son olarak kımi noktalann altı çizilmeüdır. Enflasyonun
düşürülmesı amacı doğrudur ve başanlı olmalıdır. Ancak,
yaklaşım yanlıştır. Mektup, enflasyonu duşurmenin tüm yü-
künü, dar ve sabit gelirlilerin üzerine yıkmaktadır. Yapı-
lan ve yapılmakta oian acımasız zamlar bunun kanıtıdır.
Vergilemenin en adaletsiz türü olan dolaylı vergiler da-
ha da ağırlaştırılmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği akar-
yakrt vergisidir. Esasen toplam vergi gelirleri içinde yüz-
de 17'lere ulaşan bir pay ile çok yüksek olan akaryakıt
vergisinin, "akaryakıt fiyatlannın hareketi ne olursa ol-
sun" "otomatik" olarak ayarlanacağt Mektup'ta belirtil-
mektedir. Bu anlayış ne vergi adaleti anlayışıyla bağda-
şır ne de serbest piyasa kavramıyla.
• • •
Hükümet, Mektup'la, tanmsal destekleme, sosyal gü-
venlik ve hızlı özelleştııme gıbı köklü ekonomi politika-
sı değişikliklerini IMF eliyle yapmak ve sorumluluğu
başkalannayıkmak istemektedir. Mektup'un gerçek ni-
yeti budur. Oysa, ekonominın kötü duruma düşmesinın
nedeni IMF değiidir, eskisiyle-yenisiyle, bu ülkeyi yöne-
tenlerdir. Köklü reformlan da yıne bu ülkeyi yönetenler, de-
mokratik süreçleri işleterek katılımcı, dayanışmacı veyü-
kü hakça dağıtan bir anlayışla yapmalıdır. Hükümet bu
noktaları tümüyle unutmuş görünmektedir.
• • •
Yeni (bin) yılınızı ve Şeker Bayramınızı, banş, sağlık, esen-
lik ve mutluluk içinde geçinmenizi diliyorum. Bana gön-
derdiğiniz kutlamalara aynca yanıt veremediğimden ba-
ğışlamanızı istiyorum.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ERGINYILDIZOĞLUJ LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk
1999, dünya ekonomisinde yara-
lann sanldığı bir yıl oldu. 1997-98 dö-
neminde dünya ekonomisini siste-
matik bir çöküşün eşiğine getiren
"Asya Krizi" geride kaldı. Asya
ekonomileri, IMF'nin hayret dolu
bakışları altında, hızlı bir ekonomik
toparlanmasergilediler. llginçtir, ne-
oliberal kehanetlerin aksine, ser-
maye kontrolleri uygulamasına ge-
çilen Malezya ekonomisi çökmedi!
Rusya ve Latin Amerika'da ekono-
mi ve piyasalar oldukça sakin bir yıl
geçirdi. IMF, Dünya Bankası gibi
kuruluşlann 2000 yılı dünya ekono-
misi büyüme hızı öngörülerine ba-
kılırsa, bu yıl da benzer bir iklimde
yaşıyor olacağız. 1999 yılında hız-
la artan petrol fiyatlanna rağmen
henüz dünya ekonomisinde rahat-
sız edici bir enflasyonist baskı da yok.
Ne kj bu yıl dünya ekonomisinde teh-
likeli bir sarsıntı yaşanması olasılı-
ğının geçen yıla görearttığını düşün-
düren nedenler de var.
Ipin ucu ABD'nin elinde
Bu nedenlerin başında ABD'nin
dünya ekonomisi içinde yerleştiği
özel konum geliyor 1999 boyunca
bir taraftan ABD ekonomisi ve bor-
sa, Asya krizinin, ithalatı, dolayısıy-
la girdi ve tüketim mallan maliyet-
lerini düşüren uluslararası yatınm-
cılan ABD piyasalanna çeken etki-
lerinden büyük ölçüde faydalandı-
lar. Diğer taraftan Henry Kissin-
ger'ingeçenlerde, "küreselleşme-
den en çok ABD'nin faydalandı-
ğını..." "küreselleşmenin esas
olarak ABD modelinin küresel
düzeyde benimsenmesi anlamı-
na geldiğini" vurguladıktan sonra
işaret ettiği gibi dünyanın geri ka-
lanı, ABD ekonomisine giderek da-
ha bağımlı bir hale geldi. Böylece
"Yerel ekonomiler küresel ola-
rak daha da bütünleştikçe,
ABD'deki uzun resesyonlara kar-
şı daha korunaksız hale gelme-
2000, Tehlikeli Bir Yıl Olmaya Aday
ye başladılar" (Los Angeies Times
20/12/99).
ABD Hazine Sekreteri Summers
da ABD'nin bu belirleyici konumu-
nu, geçen yıl birTrilateral Commis-
sion (ABD, Japonya ve Avrupa li-
derlerinin dünyanın kaderini tartış-
tıkları başına kapalı toplantılar) top-
lantısında daha açık ve çarpıcı söz-
lerle şöyle dile getirmişti: "Bugün,
dünya ekonomisinin kaderi ABD
ekonomisine, ABD ekonomisi-
nin kaderi borsaya, borsanın ka-
deri de hisse senetleri olağanüs-
tü prim yaparak el değiştiren bir
avuç şirketin kaderine bağlıdır"
(The New York Tımes 20/12/99).
Bu yüzden, örneğin şimdi Asya'da
dikkatler (Japonya'da kısa dönem-
de birtoparlanmabekienmediğinden)
ABD ekonomisi üzerinde yoğunlaş-
mış durumda. Zira yatınm bankası,
S.G. Securrties'den Manu Bash-
karan'ın ekim ayında bir WorW Eco-
nomic Forum toplantısında vurgu-
ladığı gibi "Eğer ABD'de birreses-
yon başlarsa, Asya üzerine bu-
gün geçerli varsayımlar toptan
değişebilir" (Washington Post
20/12/99). Summers'ın vurguladığı
gibi ABD ekonomisinin kaderi, do-
layısryla bir resesyon olasıJığı ABD bor-
sasının kaderine bağlı. Burada ise gö-
rüntü artık gerçeküstü bir boyut ka-
zanmış durumda.
Wall Street'in
durdurulamaz yükselişi
1999 yılında ABD ekonomi çev-
relerinde üzerinde en çok tartışılan
konulardan biri "yeniekonomi" kacv-
ramı oldu. önce Wall Street çevre-
lerinde ortaya atılan, sonra Busi-
ness Week tarafından sahiplenilen
bu kavram, geçen sene Wall Stre-
et Journal yazarlannca da açıkla-
yıcı unsur olarak kullanılmaya baş-
landı. "Yeni ekonomi" kavramına
göre teknolojik gelişmelerin şirket-
lerin üretkenliklerine yaptığı olağa-
nustü katkılardan dolayı, ABD eko-
nomisi kalıcı olarak düşük enflas-
yonlu bir gelişme trendine oturmuş-
tur. Borsanın, hemen tüm gösterge-
tığına ilişkin kanıtlar var.
Ama geçen sene de borsa yük-
selmeye devam etti. Özellikle tek-
noloji şirketlerinin hisse senetlerini
izleyen Nasdaq endeksi, 1999 yı-
lında toplam yüzde 84.3 oranında
yükselerek, ABD borsa endeksle-
ri tarihinin en güçlü performansını
lere göre yüzde 40 oranında aşın de-
ğeıienmiş (Global Economic Fo-
rum 29/12/99) ve de değerlenme-
ye devam edecek olmasının arka-
sında bu "yeni ekonomik" durum var.
Geçen yılın başında da değinmiş-
tik, ABD ekonomisinin bu şekilde sü-
rekli büyümeye devam etmesi için
ortada ne teorik bir gerekçe ne de
teknolojinin katkısının ise böyle bir
mucizeye yol açacak düzeye ulaş-
sergiledı. Nasdaq'in değennin yüz-
de 50'sinden fazlasını oluşturan bil-
gisayar kâğıtlan endeksi ise yüzde
103.8 arttı (New York Times
30/12/99).
Içi boş kâğıtlar...
Nasdaq'in performansına daha
yakından bakınca, bu artışlara iliş-
kin neden "gerçeküstü bir durum"
kavramını kullandığımı daha iyi an-
latabileceğim sanınm. Piyasaya ilk
kez çıkan senetler (IÇS) üzerine uz-
manlaşmış bir kuruluş, Renaissan-
ce Capital'in yıl sonunda yayımla-
dığı bir rapora göre (Aktaran: R. J.
Samuelson, VVashington Post
28/12/99), IÇS'lerin toplam hacmı
1998 yılında 45 milyar dolardan
1999'da 93 milyar dolara yükselmiş.
Rapora göre 1999 yılındaki toplam
482 IÇS'nin 224'ünü Intemet sek-
töründe, faaliyete yeni başlayan şir-
ketler oluşturuyor. 1998 için bu ra-
kam yalnızca26.1999'datüm IÇS'le-
rin yüzde 73'ü henüz hiç kâr yap-
mamış şirketlere ait. Intemet sek-
töründe ise bu oran yüzde 93'e yük-
seliyor. Renaissance Capital'dan
ekonomist Linda Killan, "IÇP şir-
ketterinin çoğunun hiç kâr yap-
madığı böyle bir dönem daha ön-
ce hiç olmadı" diyor. Buna karşı-
lık IÇP'lerin kâğrtlannın fiyatlan yıl için-
de ortalama yüzde 300'den fazla
artmış. Kısacası ABD ekonomisi-
nin çehresini değiştirdiği ileri sürü-
len teknoloji sektöründeki şirketle-
ri izleyen endeksin başını çeken kâ-
ğrtlann durumu işte böyle: Içi boş
bir performans, hızla şişen bir
"köpük".
Diğer taraftan, ekonomik geniş-
lemenin yedinci yılını tamamlayan
ABD sanayiinde kapasite kullanım
oranlan, 1980'lerdeki ("Yeni Eko-
nomi" öncesi) genişleme dönemi-
nin tepe noktasına henüz ulaşma-
dı. Ekonomide hâlâ fazla kapasite
var (age). Bugün ücretleri ve fiyat-
lan düşük tutan işte bu kapasite
fazlası, depresyonist basınç.
Kapasite fazlasını bir tüıiü eme-
meyen, buna karşılık, dış ticaret açı-
ğından geçerek hızla büyüyen bir ca-
ri açık sorunu yaratan tüketici har-
camalannı, büyümenin sekizinci yı-
lında hâlâ canlı tutan etken ise işte
borsadakı bu "köpük". Busines-
se Week'in bir araştırmasına göre
ABD aılelerinin elinde hisse senet-
leri 1994-1999 arasında yüzde 100
artarak 10 trilyon dolara ulaşmış.
Bugün ABD aılelerinin yüzde 50'sin-
den fazlası hisse senedi sahibi. Bu
oran 1983'te yüzde 19 civannday-
mış. Bu yüzden borsada ani birge-
rileme, son 9 yılda tasarruflannın
gelirlerine oranı yüzde 8.3'ten yüz-
de 2.5'e kadar genlemiş olan tüke-
ticinin harcamaeğilimi, 1987'ye gö-
re çok daha şiddetleetkileyecek. Ki-
mi hesaplara göre tasarruf oranın-
da yüzde 1 'lik bir gerileme, yakJa-
şık 66 milyar dolartık bir harcama gü-
cü yaratırken (The VVashington
Post, age). hisselerin düşmesiyte yok
olan her 1 dolarlık servet tüketim-
de 3-5 sentlik kesinti yaratıyor (Glo-
bal Economic Forum). Bu bağ-
lamda Morgan Stanley Başeko-
nomisti Roach'a göre borsada yüz-
de 20'lik bir düzeltme gerçek eko-
nomide 70 milyar dolardan fazla bir
daraltıcı etki yaratacak. Borsanın
1987 çöküşündeki gibi hemen to-
parlanmaz da kayıplannı 6-9 ay ko-
ruduğunu düşünürsek diyor Roach,
ortaya 70 milyar doları aşan, "asi-
metrik bir etki" çıkar ve ekonomiyi
ciddi bir şekilde daraltmaya baş-
lan hatta bu "II. Dünya Savaşı son-
rasının ilk borsa kaynaklı reses-
yonuna yol açabilir".
Böyle bir riskin var olması, ger-
çekleşeceği anlamına gelmiyor. An-
cak ekonomilerin ve borsaların da
yerçekimine tabi olduğunu unut-
mamakta büyük fayda var. ABD'de
borsalaryerçekimi kurallanna uyma-
ya başlayınca. eğer Japon ekono-
misi. dünya ekonomisinde lokomo-
tif rol oynayacak güçte bir toparlan-
ma başlatamamışsa, dünyanın gö-
rüntüsü bugünkünden çok farklı
olursanınm. Bu risk 1999 için söz
konusuydu. 2000 için de geçerli.
Gerçekleşme olasılığı ise geçen yı-
la gore çok daha güçlu.