Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29EKİM1996 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Şirketler toplam verginin yalnızca yüzde 9'u oranında Kurumlar Vergisi ödüyor
Türldye sermayenin 'cennetT
ESRA VTNER
• 1997 bütçesine göre 1.7 katrilyon lira olarak hesaplanan
Gelir ve Kurumlar Vergisi toplamının sadece 365
trilyonunun şirketler tarafından ödenmesi öngörülürken.
çalışanlann ödeyeceği vergi bunun dört katına ulaşıyor.
yalnızca 356 trilyonlıraolacak. Ça-
İışanlar ve serbest meslek sahipleri
ise, toplam vergi gelirlennin yüzde
33'ünü karşılayacak. Vergi gelirle-
nnin yüzde 60'ını da v ıne halkın ce-
binden çıkan KDVgibi dolaylı ver-
giler oluşturuyor.
REFAHYOL iktidannın hazırla-
dığı bütçe tasansına göre, 1997 yı-
lında çalışanlar, esnaf-sanatkâr ve
ANKARA - Türkıye'de toplam
gelirin yüzde 40.5'ini paylaşan şir-
ket ve holdıngler toplam verginin
ise yalnızca yüzde 9'unu ödüyor.
1997 yılı tasansına göre, gelecek yıl
alınması planlanan 4.3 katnlyon li-
ralık vergi toplamının ıçınde kurum-
lar vergisinin payı yüzde 9 oranıvja
serbest meslek sahipleri 1.7 katril-
yon gelir ve kurumlar vergisi topla-
mının 1.4 katrilyon lira ile yüzde
78'inı ödeyecek. Şirket ve holdıng-
ler ise, toplam gelirden alınması
planlanan 1.7 katrilyon lıralık vergi-
nin 365 trilyon lirası ile yalnızca
yüzde 21 'sini, toplam vergi gelirle-
rinın de yüzde 9'unu karşılayacak.
Bu rakamlar çerçevesinde hane
halkı gelir anketıne göre, 1994yılın-
da toplam gelirin yüzde 40.5'ini kul-
lanan şirketler, 1997yılında toplam
verginin yalnızca yüzde 9'unu öde-
yecek.
Tasanya göre, 1997 yılında alın-
KDV'deRP ileDYP'ningörüşayrdığı
TAHSİINAKÇA
Katma Deger Vergisi'ni (KDV) 10 gün
daha erkentahsil etmek amacıyla
kaarlanan kanun tasansını kaynak
iıtiyacını gerekçe gösteren Refah
Partisi mületveicillerinin ısrarla
savunduğu öğrenildi. Tasannın, TBMM
Bütçe ve PlanJama komisyonu üyesi
REFAHYOL milletvekilleri arasında
görüş aynfığına neden oldugu da
bildinldı. Her ayın 25'inde verilen KDV
beyannameleriiîin ayın 15'ine
çeİdJmesini öngören ve hafen TBMM
Bütçe ve Planlama Komisyonu'nda
göriişülmekte olan tasan konusunda
komisyon üyesi milletvekilleriyle
görüşen Türkiye Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler ve Yeminli Mali
Müşavirler Odalan Birliği Başkanı
Mustafa Özyürek, muhaiefet
partilerinin kesinlikle karşı çıktıklan
tasanyı, Refah Partililerin kaynak
bekientisiyle ısraria savunduklannı,
Dogru Yol Partisi milletvekillerinin ise
olumsuz tavır alma eğiliminde
olduklarmı kaydetti. Özellikle geniş iş
hacmi olan ya da şehirlerarası mal
alışverişi yapan işletmelerin kesilmiş ve
resmi defterlere kaydedümiş faturalannı
ayın 15'ine kadar beyan etmelerinin
imkânsız oldugunu belirten Özyürek,
tasannın kanunlaş.ma.sı halinde "eksik
beyaa"m kaçınılmaz olacağını savundu.
Özyürek, postadaki gecikmeler ve
bilgisayan olmayan küçük şirketlerin
elle yetiştirememesi nedeniyle
mükelleflerin, yetiştirebildikleri kadannı
beyan etmek zorunda kalacaklannı da
beİirterek, "İ$Ietmeler özeiiikle ayın
son günlerine rastlavan faturalan
birkaç gün bekleterek bir sonraki aya
erteleme eğiiiminde olacaklar. 10
günlük fatura düzenleme ve defterlere
kaydetme sûresi zatea yeterstzdi.
TBMM'nin bu yanuşhğı önleyeeeğini
umuyoruz" diye konuştu.
Öte yandan 1997 yıhnda ödenecek olan
aylık 65 trilyon civanndaki verginin 10
gün erken tahsil edilmesi halinde. yüzde
75'lik yıllık gecelik faizie
hesapiandıgında devietin her ay yaklaşık
1.3 trilyonluk ek gelire kavuşacagı
ortaya çıkıyor. Birçok mükellefın
faturalannı ancak her ayın 10'undan
soara kendilerine ulaştırabildiğini
kaydeden Istanbul Serbest Muhasebeci
Mali Müsavirier Odası Başkanı Yahya
Ankan ise, yeni tasannın sistemi
kilitleyeceğini ifade etti.
ması planlanan 4.3 katrilyon Iiralık
verginin 1.7 katrilyon lirası kurum
ve gelir vergisi toplamından elde
edilirken, geri kalan 2.6 katrilyon Iı-
rası yine halkın cebinden çıkan KDV
akaryakıt tüketim vergisi gibi do-
laylı vergilerden karşılanacak.
Tasanya göre, 1997 yılında Ge-
lir ve Kurumlar Vergisi dışında ser-
vet \ergisinden 32 trilyon, motorlu
tas.it vergisinden 29 trilyon. KDV'den
de 1.8 katnlyon Iiralık gelir bekle-
niyor.
Aynca. tasanda ek vergiden 105
trilyon, taşıt alım vergisinden 72 tril-
yon, akaryakıt tüketim vergisinden
540 trilyon, banka ve sıgorta işlem-
lerinden 105 trilyon. damga vergisin-
den 95 trilyon, harçlardan 93 trilyon
Iiralık gelir elde edilmesi öngörülü-
yor. Hükümet, 1997 yılında dıştica-
retten 744 triiyon Iiralık, ıthalattan da
629 trilyon Iiralık vergi geliri beklı-
yor.
2 katrüyon Iiralık teşvike
190 triiyon vergi
Maliye Bakanlığı'nın verilerine
göre. bu yıl 2 katnlyon Iiralık vergi
ve KDV indirimı teşvıkı kullanan
şirket ve holdıngler, >alnızca 190
trilyon lira vergi ödediler.
Bu yıl çalışanlar, esnaf ve sanat-
kâr ile serbest mesiek sahiplerinden
kesilen vergiler ise 670 trilyon iiraya
ulaştı.
REFAHYOUun İslam üJkelerine yakınlığı tencere de\i TEFAL'i harekete geçirdi.
6
îran'a Türkiye'nin
iizerinden gireceğiz'
VURTEıN YALÇIN
REFAHYOL'un ıçende çeşıtli eleştırı ve
endişelere yol açan Ortadoğu \e Islam
ülkelenne yakın politıkası ve ekonomıde
yaşanan bunalım, yabancı sermayenın de
Türkıye'de yatınm vapmak verıne
Türkıye'yı bu ülkelere "sıçrama tahtası"
olarak kullanması sonucunu doğurdu.
Yapışmaz mutfak gerecleri ve küçük
elektnklı ev aletien sektöründe dünva
liderlerinden bın olan ve Türkıye'de de
Rovventa ve Tefal markalanyla tanınan
SEB Grubu Türkıve'de kısa ve uzun
vadede üretim vatırımına
gitmeyeceklerini. ancak Türkıve'nın İslam
ülkelerine yakın yenı politıkası sayesınde
Ortadogu ülkelerine. özellikle de Iran'a
ticaret ağını Türkiye üzennden kurmayı
planladıklannı açıkladı.lstanbul Tefal'in
davetlısı olarak geçen hafta Türkiyeye
gelen Groupe SEB Yönetım Kurulu Üyesi
François Duley, Türkiye'nin REFAHYOL
hükümetıvle beraber Ortadogu"> a \akın
bir polıtıka izlediğinı, bu zamana kadar
özellikle Türki cumhunyetlenne ulaşmak
ıçın bir geçış noktası olarak gördükleri
Türkiye'den Islam ülkelen pazarlanna
ulaşmak içın yararlanacaklannı söyiedi.
Duley. Türkiye'nin en önemli sorunu
olarak bir türlü önlenemeyen enflasyonu
göstererek "Siyasi giicün eesur kararlar
alarak enflasyonla mücadele etmesi
gereknor. Ekonomideki istikrarın
sağlanması ve yabancı sermayenin
yatırım için Türkive'vi seçmesinin tek
şartı bu" dedi.
Türkiye'nin özellikle genç nüfus
potansiveli ve ıkı kıta arasında geçış
noktasında bulunması gıbı çok önemli ıkı
artısının oldugunu söyleyen Duley "Bir
ülkede yatınm vapmanın belirii şartları
vardır. Politik tercih ne olursa olsun
ekonomi politikalarında istikrar
ararız. Bu da çoğunluğa dayalı bir
hükümetle olur. Türkiye"deki temel
ekonomik göstergeler ve şirket
stratejimiz şu anda yatınm vapmak
için ideal değil. Ancak İran pazarına
sizin üzerinizden geçeceğiz" dedı.
Türkiye 4yıldır, Avrupa 'ya direkt ambalaj malzemesi satıyor
İhracatı ambalaj engellerdi,
şimdi ambalaj ihraç ediliyor
• 20 yıl öncesine
kadar, kötü ve standart
dışı ambalajları
nedeniyle yerli ürünler
dış piyasalarda, ilgt ve
talep görmüyordu. Son
yıllardaki teknolojik
yatınmlar, ihraç
ürünlerini "kalitesiz"
damgası yemekten
kurtarmakla kalmadı,
Türkıye'de üretilen
ambalajları, yabancı
markalann kullanımına
sunacak bir ihracat
potansiveli de yarattı.
Ekonomi Servisi - Stan-
dart dışı üretim ve kötü am-
balaj nedeniyle uzun yıllar
pek çok üriinün ıhracatında
zorlanan Türkiye. son yıl-
larda dış pazarlara vönelık
teknolojik yatınmlarla am-
balaj sanayınde de dünya ile
boyölçüşebilirdurumagel-
dı.
Üretim teknolojisi ve ham-
madde kalitesi açısından Av -
rupa'daki rakıplenyle eşıt
düzeye ulaştığı belırtılen
Türk firmalanna, başta Po-
lonya, Çekoslovakya, Ro-
manya \e Bulgaristan olmak
üzere eski Doğu Bloku ülke-
leri ve Türk cumhuriyetle-
rinden yoğun talep geldiği.
Almanya, Hollandagibi Ba-
Oahaonce
aınbalaj
ihracatını urünJe
birlikte
gerçekteştirebjlen
Törk firmalan,4
> ıkJan bu yana
direkt ambalaj
ihracafınada
tı Avrupa ülkelennin de Tür-
kiye'ye yönelen ülkeler ara-
sında yer aldıgı öğrenildi.
Daha önce ambalaj ıhracatı-
nı ürünle birlikte gerçekleş-
tırebılen Türk firmalan. 4
yıldanbu yana direkt amba-
laj ihracatına da başladılar.
Sektörün çokhızlıgeliş-
tigini kaydeden .Ambalaj Pro-
fesyonellen Enstıtüsü Türki-
ye Üyesi Nazif Aşan, Doğu
Bloku'nun dağılmasının ar-
dından bu ülkelerin kalıtelı
ambalaja önem v ermeye baş-
ladıklarını ve ambalaj nak-
lıyesının malıyetı çok arttı-
ran bir faktör olması nede-
niyle, cografi yakınlıgın Tür-
kıve ıçın çok önemli biravan-
taj oUağuııu ıfadeetti. Aşan,
sektöre ilişkin sağlıklı ra-
kamlann olmamasına kar-
şın toplam ihracat tutannın
yüzde 10'unu ambalaja ait
bölüm olarak kabul ettikle-
rini kaydetti.
Buna göre 1 Ocak-31
Ağustos tarihlen arasında
ka>dageçen yaklaşık 15 mil-
yardolarlıkihracatın 1.5 mil-
yar doları aslında ambalaj
ihracatı olarak gerçekleşti.
Sektörel bakıldığında ise ha-
zırgiyim ve konfeksıyon ih-
racatında ambalajın payı 400
milyon dolar. elektrik ve elek-
roniksanayiinde 110 milyon
dolar, yaş sebze ve meyve
mamullerinde 58 milvon do-
lar. hububat ve bakliyat ürün-
lerinde ise 90 milyon dolar
düzeyinde olduğu düşünü-
lebilir.
Doğu Bloku ülkelerinde
de ambalaj kullanımının art-
tıgına dikkat çeken Ambalaj
Sanayicileri Derneği (ASD)
Genel Sekreteri Hasan Sa-
lih Acar da bu yıl içensin-
de Ukrayna, Moskova ve di-
ğer Türk cumhuriyetlerin-
dekı fuarlara katılan firma-
lann burada büyük ilgiyle
karşılaştıklannı belirtti. Acar,
Türkiye 'ye yönelişin arka-
sında iletişim avantajı ve Tür-
k cumhuriyetlerinin duygu-
sal yaklaşmasmın payı oldu-
gunu da sözlerine ekledi.
ÇÎFTÇÎ D O S T U / SADULLAH USUMİ
Özel Sektöre Bol Hizmet, Çiftçi Allaha Emanet
T
ansu Çiller'den kurtul-
madan tarım kesiminin
düzlüğeçıkamayacağı ar-
tık anlaşıldı. Önce Tur-
gut Özal, ardından da Tansu Çil-
ler Türk çiftçisinin üstüne bir ka-
rabulut gibi çöktü. 1980 yılına ka-
dar büyük bir gelişme gösteren ta-
nm ve hayvancılık 12 Eylül dar-
besinden sonra gerileme döne-
mine girdi. Özal ve Çiller işbaşı-
na gelince de ölüme mahkûm
edildi.
Turgut Özal ve Tansu Çiller'in
izledikleri politika Türkiye'de iki ay-
n sınıf yarattı, Özel sektör büyük-
leri ve onların çevresindekiler bi-
rinci sınıf... Çiftçi, memur, işçi, kü-
çük esnaf ve onların emeklileri
ikinci sınıf vatandaş oldu.
1996 yılında Türkiye'nin eko-
nomik tablosuna baktığımız za-
man, bu acı gerçeği bütün çıplak-
lığı ile görüyoruz. 1980 yılına ka-
dar gelir dengelerinde az da ol-
sa bir bozukluk vardı. Ibre gene
özel sektörden yana ağır bası-
yordu. O zamanların hükümetle-
ri de tanm ve işçi kesiminin hak-
lannı, büyük sermaye çevrelenne
aktarmaya çalışıyorlardı. Ama bu-
günkü kadar büyük bir uçurum
açılmamıştı. Çünkü ozamanınsi-
yasi güçlerı arasında, tarım kesi-
minden özel sektöre kaynak ak-
tarılmasına karşı çıkanlar vardı.
Örneğin o günlerin CHP'si hükü-
mette olduğu zaman tarım kesi-
mine hakkı olan kaynağı aktarı-
/or, muhalefete düştüğü zaman
da aynı uygulamanın sürmesi içın
vieclis'in içinde ve dışında müca-
jele veriyordu.
O zamanlar Meclis 'ın yapısı da
değişikti... Sosyal demokrat bir
parti olan CHP tek başına hükü-
met kuramıyordu. ama çoğunluk
partisiydi. Büyük sermaye çevre-
ierinin destekçisi sağ partilere
karşı koyabilecek kadar gücü var-
dı. Bu gücü iyi bilen sağ partiler
işçi, çiftçi, memur, emekli, küçük
esnafın aleyhine bir tavır koy-
maktan kaçınıyorlardı. Her şeyi
göze alarak böyle birtavır koyduk-
ları zaman ise ya yasa önerilerini
Meclis'ten geçiremiyorlardı ya da
iplikleri pazara çıkıyordu.
Böylece biraz farklı da olsa her
ikı kesim birden gelışiyordu. Şim-
di ise tarım kesimindeki gelişme
tamamen durdu. Hatta büyük
çapta çöküntü başladı. Buna kar-
şılık, tüccar ve sanayiciler kat kat
zenginleşti. Kârlarında patlama
oldu. Yüzde bin, yüzde beş bin
gibi kâr artışları yaşandı. Tarım
kesimi, işçi, memur, emekli, kü-
çük esnaf karnını doyurmak için
zorlanırken banka ve holdingîe-
nn yıllık kazançları 25 ila 30 tril-
yonlara ulaştı...
Ozel sektöre hizmet
Meclis'te temsil edilen 5 parti-
den en çok milletvekiline sahip 3
parti de sağ görüşlü ve özel sek-
tör yanlısı. Sosyal demokrat iki
parti var. Ancak ikisinin de millet-
vekili sayısı az. Üstelik anlaşamı-
yorlar. Geniş halk kitlelerinın ya-
ranna olan çok önemli konularda
bile bir araya gelemiyorlar, Böy-
lece meydan sağcı partilere ka-
lıyor.
Meclis'te 550 sandalyeden
426'sına sahip olan 3 sağcı par-
ti de zaman zaman bırbirleriyle
didişiyorlar. Ancak tartışmalan-
nın temelinde yatan neden işçi-
nin, çiftçinin, memurun, emekli-
nin sıkıntısı değil... Özel sektöre
daha iyi hizmet verebilmek, da-
ha çok para kazandırabilmek için
yapılan biryanş... Örneğin çiftçi-
yi özel sektörün sömürüsüne kar-
şı koruyan KlT'leri ve tarım satış
kooperatiflerini bir an önce tasfi-
ye etmeyanşı...
Nitekim Refah da Doğruyol da
Anavatan da özelleştirme adı al-
tında, milyonlarca çiftçinin sahi-
bi bulunduğu kuruluşlan özel sek-
töre devredebilmek için yanş ha-
lindeler... Üç parti de piyasayı ta-
mamen özel sektörün insafına
terk etmek istiyor!...
Çiftçiye yeni bir tuzak
Tansu Çiller başbakanlığı döne-
minde SEK'i, Et-Balık Kurumu'nun
bazı tesıslerini ve yem sanayiini
haraç mezat sattırdf. Çiftçinin öz
mali olan tesisler özel sektörün eli-
ne geçti. Bu nedenle milyonlar-
ca hayvan üreticisi zararetti. Bu-
na karşılık et, süt ve yem sanayi-
cileri büyük paralar kazandı.
Tansu Çiller bu arada TARİŞ,
ÇUKOBİRÜK, FİSKOBİRLİK,
TRAKYABİRLİK gibi tarım satış
kooperatiflerini de tasfiye etme-
ye çalıştı. Ama kooperatifler çift-
çılerin mali olduğu için satama-
dı. Bu kez birliklerin trilyonlarca li-
ra değerindeki sanayi tesislerini
sattırmaya çalıştı. Birliklerin başın-
daki yöneticiler karşı çıktıklan için
bunda da başanlı olamadı. Sade-
ce birlikleri parasız bırakarak et-
kisiz hale getirmeye çalıştı.
Aradan bir süre geçince Tan-
su Çiller'in, birlikleri tasfiye et-
mekten vazgeçtiği yolunda yo-
rumlaryapıldı. Meğeryanılmışız...
Çünkü Çiller, Erbakan ile kay-
naştıktan sonra birliklere yeniden
yöneldi. Ama bu kez işe biraz da-
ha temkinli başladı. ÇUKOBİR-
LlK'te bazı operasyonlar yapıla-
cağı açıklandı. Sözde amaç, sa-
nayi tesisleri ile üretici birliklerini
ayırmakmış...
Tabii kısa bir süre sonra sana-
yi tesisleri satışa çıkanlacak ve
yüz binlerce üreticiden senelerce
kesilen üç beş bin liralarla mey-
dana getirilen trilyonluk tesisler
özel sektöre son derece düşük fi-
yatlarla devredilecek. Sanayi te-
sislerini kaybeden kooperatif ise
güçsüz kalacağı için ortağı olan
çiftçisini koruyamayacakvemil-
yarlar, trilyonlarözel sektörün ka-
salarına akacak...
ÇUKOBİRLİK olayı sadece bir
başlangıç. Hemen arkasından sa-
tış sırası TARlŞ'e, ANTBİRÜK'e,
TRAKYABİRLİK'e ve diğerlerine
gelecek... Sonuçta, Tansu Çil-
ler'in 4 yıl önce başlattığı operas-
yon tamamlanmış olacak!..
Tanmsal KİT'lerin bir kısmı sa-
tıldı. Tarım satış kooperatifleri de
yok edilirse, Tansu Çiller ve özel
sektör amacına ulaşmış olacak.
Hiç kendimizi aldatmayalım.
Meclis'te sağ partilerin çoğunlu-
ğu sürdükçe, Tansu Çiller gibi dü-
şünenler işbaşında kaldıkça çift-
çiye hayat hakkı tanınmayacak-
tır. Cumhuriyetin kurulduğundan
bu yana çiftçinin sahip olduğu
kuruluşlar zaman içinde yıkılacak
ve tanmın bütün nimetleri özel
sektöre aktanlacaktır... •
RP de DYP de ANAP da özelleştirme adı altında,
milyonlarca çiftçinin sahibi bulunduğu kuruluşlan
özel sektöre devredebilmek için yarış halindeler.
IŞÇEVİN EVREVİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Rafa Kalktı
ilgili bilim insanlarımızın oluşturduğu İş Hukuku ve
Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi, Istan-
bul'daki geleneksel toplantısında bir yılın Yargıtay
kararlarını değerlendirdi.
Rahmetli Prof. Kemal Oğuzman'ın başlattığı ge-
leneği, Prof. Münir Ekonomi sürdürüyor. Heryılağır-
lıklı olarak Yargıtay'ın 9. ve 10. dairesi uyesi yargıç-
lar, bilim insanlan ile buluşarak, yılın kararlannın hu-
kuk açısından tartışmasını yapıyor, doktrin görüşü-
ne bakarak kararlarını, içtihatlarını gözden geçirme
demokratik ortamını, olanağını yakalıyorlar.
Bu yılkı toplantıda Prof. Nuri Çelik'in sendikal ya-
salara ilişkin 1975 yılı Yargıtay kararları üzerine sun-
duğu tebliğde, doğal olarak kamu çalışanlannın hü-
kümet tarafından el konulan hak edilmiş alacakları
ile ilgili ûn\ü tartışma gündeme geldı.
Belki unuttunuz bile, hani kamu işçilerinin zama-
nmda ödenmeyen toplusözleşme zam farkları bir
genelge ile ertelenmiş, uzun birgecikme ile Türk-lş'in
de onayı alınarak zamsız ödenmiş, bir kalemde işçi
için yasal, hak edilmiş, kışı başına milyonlarla, top-
lamda trilyonlarla sayılan bir para hükümete bağış-
lanmıştı.
Yürürlükteki 2822 sayılı yasa ile toplusözleşmeden
doğan ve hak edilmiş işçi alacağı ıçın, sendıkalann
vazgeçme, işverenlerin de (söz konusu olayda KİT'ler
nedeni ile hükümetin) ödememe haklan yoktu. Ha-
len yürürlükte olan yasa hak edilmiş işçi alacakların-
da, zorunlu nedenlerle gecikme olması halinde, ge-
cikme süresi ile bağlantılı, geçerli banka faızı ekle-
nerek ödeme yapılmasını zorunlu kılıyordu.
Ancak o tarihlerde araları iyi olan dönemin baş-
bakanı Çiller ile Türk-lş'in genet başkanı Bayram Me-
ral, kapalı kapılar arkasında bir araya gelmişler, pa-
ra yok gerekçesi ile sözleşmelerden doğan farklann,
hak edilmiş işçi alacaklarınm faizsiz gecikmeli öden-
mesi konusunda uzlaşmaya varmışlardı. Hükümet de
yasaya ve hukuka aykın olarak, Türk-İş ile sözlu ola-
rak yaptığı bu anlaşmayı gerekçe yaparak bir genel-
ge yayımlamış, ödemelerin faizsiz ertelenmesini sağ-
lamıştı.
Selüloz-lş, Harb-İş gibi kimı sendikalar, Türk-iş'in
hukuken yasal yetkisinde olmayan, sözleşmelerin
tarafı sendikalann "evet" demelerine de yasalann
izin vermedıği bu uygulamaya karşı yargı yoluna baş-
vurmuşlardı. Ayrıca ışçilerin de tek tek açtığı pek çok
dava sonunda ilgili iş mahkemeleri işçi lehine karar-
lar verrnışlerdi.
Uzun tartışmalar sonrasında ise Yargıtay 9. Hu-
kuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yasanın
çok açık hükümlerine karşın, ekonomik durumu ge-
rekçe yaparak hükümet genelgesını geçerli sayan ka-
rarlaralmışlardı. İşçi aleyhine kendi yargıçları arasın-
da da tartışmalı, karşı oy yazılan ile sabit, bu karar-
lann siyasi ıktıdar baskısı altında alındığı yargısı ka-
muoyunda egemen olmuştu.
Ne kadarçarpıcıdır ki aradan zaman geçtikten son-
ra bilim ınsanlarının, doktrinin ıncelemesine, tartış-
masına sunulan bu karariarda bilim insanlan, dokt-
rin, söz konusu kararların hukuka aykınlığında bırleş-
miş bulunuyor. Tebliğ sahıbınden başlayıp söz alan
bütün bilim insanlan, doktrin temsilcileri, ilgili yasa-
nın açık hükümleri karşısında, işçi aleyhindeki söz ko-
nusu kararlann hukuka aykınlığında, yanlış olduğu gö-
rüşünde buluşuyorlar.
Yargıtay kararları seminerlerine, işçinin bütün cid-
di sorunlannda olduğu üzere sendikacılık hareketi,
Türk- İş ilgi göstermiyor. Sadece davaları işçi lehine
izlemiş olan Selüloz-lş'in hukukçusu Murat Bek-
dik, davalann gelişmelen ve hukuka aykırı boyutla-
n hakkında açıklamalarda bulunuyor.
işverenlerden yana kamuoyu oluşturmada büyük
duyarlılık gösteren ve bu toplantıda da ağırlıklı yer
alan işveren sendikalan hukukçulan ise işçi lehine ko-
nuşmayı içlerıne sindiremeseler de söz almayarak
doktrinin ortak görüşüne katılmış, en azından karşı
görüş koyamamış olarak rol alıyorlar.
En çarpıcı olanı, Yargıtay adına toplantıya katılan
ve oturumu yöneten yargıç Cevdet Günay'ın, işçi aley-
hine kararı "siyasi birkarar" olarak nitelendirmek ge-
reğini duyması, söz konusu kararları sosyal siyaset
açısından da değerlendınrken aynı nitelendırmeyi.
yapmak durumunda kalması. Söz alan diğer bilim in-
sanlarının söz konusu kararlan değerlendirirken, Da-
nıştay'ın aynı konuda hukuka uygun davrandığını, Yar-
gıtay kararlarının ise hukuk ve yasa ile çelıştiğinı vur-
gulamalan, "adlı bırhata" tanımlamasını yapmalan.
Gördüğünüz gibi, yeri geldikçe bizim de bu köşe-
de pek çok kez vurguladığımız gibi, siyasi iktıdar, dö-
nemin Çiller hükümetinin yasa ve hukuk dışı işçi hak
gaspının tıpık bir örneği yaşanmış ve yüksek yargı
da ne yazık ki bu suça alet edilmiş bulunuyor.
Bilim insanlan, doktrinde aksı görüş olmaksızın,
bu gerçeği aradan bir yıl geçtikten sonra, sakin bir
ortamda yapılan bir bilimsel toplantıda kabul ediyor.
Ne yazar? Atı alan Üsküdar'ı geçti. Siyasi iktidar,
Türk-İş'ı de suçuna ortak ederek işçinin hak edilmiş
alacağını gaspetti. Hak, hukuk önemli bir işçi alaca-
ğında rafa kaldınlmış oldu.
Görünen o ki bir benzerini nemalarda, bu kez Er-
bakan'ın başbakanlığmdaki hükümette yaşamaya
başlamış bulunuyoruz. Bu kez de Erbakan'ın hak
edilmiş çalışan alacağını gaspetme eylemine, yine
Türk-lş'in gizli suç ortağı olacağı, en azından seyir-
ci kalacağı apaçık. işin henüz Meclis'ten geçmiş ya-
sanın Köşk'ten dönme aşamasını yaşadığımızdan ge-
risinin ne olacağını bilemiyoruz.
Hak ve hukukun rafa kaldınlmasının yol olduğu,
herkesin buna bir bıçimde boyun eğdiği bir düzen-
de başka ne beklenir ki?
Hak-İs Başkanı Salim Uslu
'ATAŞ ortaklan
terbiye edilsin'
ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - Hak-İş Genel
Başkanı Salim Uslu, BP.
Mobıl ve Shell petrol
şirketlennin büyük
ortaklan olduğu ATAŞ
rafinerisinde üretımın
durdurulmasının
ekonomik bir karar
olmadığını beİirterek,
"ATAŞ terbiye
edilmelidir" dedi. Salim
Uslu, yaptığı yazılı
açıklamada, ATAŞ'ın
karannın, "siyasal
aınaçlı" oiduğunu ileri
sürdü. 1974 Banş Harekâtı
sırasında ABD ambargosuna destek amacıyla
üretimi durduran ATAŞ'ın ortaklan BP, Shell ve
Mobil işyerlennde 1996 başından beri hızlı bir
sendikasızlaştırma yaşandığına işaret eden Salim
Uslu. şöyle dedi: "ATAŞ'ın 1974 Barış
Harekâtı'ndaki tavrı, ATAŞ ortaklarının
sendikasızlaştırma çabaları ve yerli üretimin
yüzde 14"lerden yüzde 7'lere düşürülmesi gibi
uygulamaları da gözönünde bulundurulduğunda,
BP, Shell ve Mobil'in ve aynı zamanda ATAŞ'ın
ferbiye ediJmesi gerekmektedir."
Salim Uslu,ATAŞ'ın ka-
rarının, "siyasal amaç-
lı" oldugunu ileri sürdü.