25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 OCAK 1996 ÇARŞAMBA 12 KULTUR ^Nâzmı hep yaşayacak ve çogalaeak' Nâzım Hikmet 'in94. doğum günü nedeniyle düzenlenen toplantıya Kültür Bakanı Sağlar veJoyceLussu da katıldı Kültür Servisi - Nâzım Hikmet'ın dostu, Italyanca çevirmenı, femınist, polıtikacı Joyce Lussu, ünlü ozanın 94. doğum gününde AKM "de düzenlenen söyleşide Nâzım'ı anlattı. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen geceye Kültür Bakanı Fikri Sağlar da katıldı. Tiyatro ve sinema sanatçısı Fiisun Demirel, acılış konuşmasında geçen >ıl Aziz Nesin'in Çatalca'dakı vakfında, Nesin ıle sohbet ederken Lussu ile Aziz Nesin'i buluşturma karan aldıklannı. ancak Aziz Nesin'in 'bu randevuya ne yazık ki yetişemediğini' belirtti. Demirel'in ardından Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı adına sözü alan yazar Refik Erduran ise "Joyce Lussu ile bir bakıma meslektaş sayılınz ama daha çok nakliyeci sıfatıyla" esprisi ile başladığı sözlennı "Yaşadığıınız şu günierde ilkeli insanlara her zamankindcn çok gereksinimimiz var"dıye sürdürdü ve "Ülkenin >önetici kadrolannda kimi zaman bövle insanlarla da karşılaşıyoruz. Bunlardan biri de bakan Fikri Sağlar"dır"dedi ve Sağlar"ın Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı bünyesinde yer alacak cep tiyatrosunun koltuklannın sağlanmasında önemlı katkısı olduğunu belirterek, bakanı sahneye davet etti. Nâzım'ın 94. yaşmı kutlamak için bir araya gelmenın kendisi ıçin büyük onur olduğunu söyleyen Fikri Sağlar, konuşmasında "Nâznn'ın bugün de yann da yaşayacağını biliyoruz. Bir zamanlar Nâ/.ım'ı okuyor diye insanlan öldürme emri verenler, şimdi onun şürlerini okuyorlar. Onu anlayabilecek duygulardan yoksun yöneticiler tarafından Nâzım Hikmet'e yapılanlan içime sindiremesem de, çok önemsemiyoruın doğrusu...Bırakın anlayabilmeyi biraz olsun hissedebilselerdi farklı davranırlardı..Nitekim, son yülarda Nâ/ım'ın şiirlerinin tadını hiç ummadığımız kişiler, geç de olsa anlamaya başlamış göriiniiyor. Çok anlamlı olma.va bile ö'nemJL Kültür bakanlığını üstlendiğim ilk günlerde gerçekleştirdiğimiz 'Nâzım ~\ Tazım Hikmet'in fiberden / \ / yaptınlan heykelinin bronzdan JL V yapılmış 2.5 tonluk yeni bir heykelle değiştirildiğini belirten Kültür Bakanı Fikri Sağlar, "O heykeli kimse yerinden kaldıramayacak; çünkü o heykelde 60 milyon insanın gücü var. Nâzım Hikmet hep yaşayacak ve yaşadıkça çoğalacak"dedi. 'âzım ile dostluğu- nu anlatan yazar Joyce Lussu, içinde bulunduğumuz çağda ilginç bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu vurgulayarak, artık şiirle politikamn birbirinden bağımsız olmadığını belirtti. Lussu, "lyi politika yapmak için yaşamı sevmek ve geleceğe inanmak gerekiyor. Politikacılann topluma dar bir çerçeveden bakmaması gerek" dedi. Aramızda' etkinliğiyle devletin Nâzım'la buluşması ve ondan özür dilemesi gerçeğini dile getirmiş ve devletimizin acı çektirdiği aydınlar için özür dilemiştim. Ben devlet değildim belki, ama bunun mücadelesini \erenler çoğaldıkça aydınlık bir gelecek kurabiliriz" dedı.Nâzım Hikmet'in fiberden yaptınlan heykelinin bronzdan yapılmış 2.5 tonluk yeni bir heykelle değiştirildiğini belirten Sağlar, " Kendi deyişleri ile şerefleri tükürükleıie öiçülenler, yaşamı boyunca onurundan ödün vermeyenlere ulaşamayacaklannı elbette bileme/Jer. Ama hayal etmelerine bile izin vermemek gerekiyordu. O hevkeli kimse yerinden kaldıramayacak; çünkü o heykelde 60 milyon insanın gücü var. Nâzmı Hikmet hep yaşayacak ve yaşadıkça çoğalacak" diye konuştu. Bakan Sağlar'a konuşmasının ardından Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından, Nâzım'ın bir kara kalem portresi hediye edildi. Düşlerin değil, gerçeğin şairi Sağiar'ın ardından, Hikmet'in yakın arkadaşı Joyce Lussu, sinema eleştirmeni Rekin Teksoy'un çevirmenliğinde yaptığı konuşmada, ünlü ozan ile dostlukJannı anlattı. "Içjnde bulunduğumuz çağda ilginç bir tablo ile karşı karşıyayız. Artık, bir zamanlar düşünüldüğü gibi şiir ve politika birbirinden bağımsız değfl?_ lyi politika yapmak için yaşamı sevmek ve geleceğe inanmak gerekiyor_ Politikacılann da topluma dar bir çerçeveden bakmaması, insanlara sevgiyle yaklaşması gerek" diyen Lussu, bugün ihtiyacımız olan şeyin aynlıklara, çeşitlilildere rağmen sevginin çatısı altında bir araya gelmek olduğunu söyledi. 'Nâzıın'a sahip olduğunuz için övünmelisiniz' Nâzım'ın, düşlerin değil, gerçeğin şairi olduğunu belirten Lussu, onu ve ülkesini yakından tanımaktan duydugu mutluluğu "Türkiye vatanım dediğim ülkelerden biri Burada çok büyük heyecanlar vaşadım; çok güzel şeyiere tanık oldum. Nâzım gibi bir şaire sahip olduğunuz için övünmelisiniz" sözlenyle aktardı. Sohbeti, sorularla sürdürmek istediğini belirten Joyce Lussu, 'Nâzım iyi Fransızca bilmediği haldc nasü anlaşabildiniz ve çevirileri nasd yapabildiniz' sorusunu "Bilmediğim pek çok dilden çeviri yaptım. Nâzım, şiirin müziğini anlamam için şiiri önce Türkçe okurdu. Daha sonra kimi zaman hareketieıie ya da jestlerle anlaurdı. tnsanlann arasındaki aynlıklar, aslında sanıldığından daha az" yanıtını verdi. Lussu, dinleyicilerin Nâzım'ın özel yaşamı ve hayatındaki kadınlara ilişkin ısrarlı sorulannı. soyleşiyi 'dedikoduya dönüştürmek istemediği için' vanıtlamak istemedı. Nâzım'a bir erkek olduğu için değil; her şeyden önce bir şair olması yüzünden ilgi duyduğunu belirten Lussu, Nâzım'ın Vera ve Münevver ile olan ilişkilerine değinmenin gereksiz olduğunu söyleyerek dinleyicilerden 'Sohbeti pembe diziye dönüştürmemelerini' istedi. Ancak "Nâzım şiirini yalnızca Münevver ile paylaşmıştı; Vera ise sadece ona son yıllarında rahat bir yaşam sundu" demeden edemedi. Boğaziçi'nde tiyatro ve Mimesis • Boğaziçi Gösteri Sanatlan Topluluğu (BGST), lisans öğrenimi sonrasında kültür'sanat faaliyetlerini sürdürmek isteyen, Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun kişilerden oluşuyor. Tiyatro Boğaziçi de, Boğaziçi'nden mezun amatör veya yan profesonel olarak tiyatro yapmayı hedefleyen kişilerden."Mimesis" debir çeviri dergisi olarak tiyatro tarihinin kilometretaşlannı oluşturan tiyatro adamlannın yazılannı ve dramaturji notlannı Türkçeye kazandınyor. DİKMEN GÜRÜN UÇARER Boğaziçi Gösteri Sanatlan Toplulu- ğu'nu (BGST) yakından tanımak için öncelikle Boğaziçi Üniversıtesi Oyun- culan'nın etkinliklerini bilmek gereki- yor. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncula- n'ndan Metin Göksel'den edindiğimiz bilgiye göre; Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan'nın geçmışı Robert Kolej akademisvenlerınden Dr. E. Bradlee Watson'un 1919'daHısarOyunculan'nı kurmasınakadaruzanıyor. 1924'teHisar Oyunculan'nın öncülüğünde Robert Ko- lej Oyunculan'nın faaliyete geçmesiyle Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan'nın da temeli atılır. Robert Kolej Oyunculan özellikle 1950'li yıllardan itibaren sıra- dışı çalışmalarla dikkat çekmeye başlar. Brecht, Beckett, Adamov, Genef, Albee gibi yazarlarla birlikte ilginç Shakespe- are yorumlan da bu dönemde sunulur. 1971'de Robert Kolej"in Türk hükü- metine devredilmesiyle Robert Kolej Oyunculan, Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan adını alır. 1970 - 80 arası Türkiye'de yaşanan toplumsal hareket- lenme BÜO'da da yansımasını bulacak ve 70'ler BÜO'nun Brecht tiyatrosuna yöneldiği yıllar olarak dikkat çekecektir. 1980 sonrası çalışmalarda görülen azal- ma, 1983'ten itıbaren yukanya doğru ıv- me kazanır. Yani '83, BÜO için yeni bir başlangıç yılı olur. 1988'in ise BÜO için ayn bir önemi var. Çünkü o yıl Moliere'in "Zoraki He- kim"iyle başlayan süreçte oyunculuğa yapılan vurgu ile oyunculuk üzerine de- neme çalışmalan başlar... Aynı yıl "Mi- mesis" tiyatro, çeviri, araştırma dergisi- nin yayımlanmaya başladığını görüyo- ruz. Yani, genel olarak bakıldığında '88 yılından itibaren BÜO'da hem pratik hem teorik anlamda eğitim çalışmalan- na özel vurgu yapıldığı. bunlann sistem- lı hale geririldiği, prodüksiyonlann ve oyunculuk eğitimi faaliyetlerinin birlik- teliğinin sağlanmaya çalışıldığı göze çar- pıyor. Girişilen bu denemelerde ortaya çıîcan "Macbeth", "Eskicinin Tazesi", "İş Aranm İş", "Huzur Hastanesi", "Düğün", "kalyon Bar" gibi oyunlar, bu anlayışın ürünleri._ Metin Göksel. BÜO'yu anlatırken "Sahnelenen oyunlann yani sıra oyuncu- luk çalışmalan ve seminerler, öncm ver- diğimiz eğitim faaliyetleridir" diyor. "Oyunculukçalışmalannda, temel oyun- culuk öğelerine yönelik denemeler kap- samında Stanislavski 'den esinJenerekya- pılan fiziksel eylem çalışmalan. Brecht tiyatrosunun ana noktalannı temel alan doğaçlamalar ve \ücut çalışmalan vapıl- maktadır. Seminerlerde ise tiyatro teori- sine dair araştırmalar sunulmaktadır. Pe- ter Brook, Meyeehold, Grotowski bu se- minerlerde ele alınan bazı başhklardır." Mimesis "Mimesis''in başta gelen özelliklerin- den biri, bir çeviri dergisi olarak tiyatro Tiyatro Boğaziçi'nin sahnekdiği "Galip Sokaklara TaMp",bir dans-mim gösterisi olarak ilgryie izlenirken, günümüz Türkiyesi'nde yaşanmakta olan politik, kümırel karmaşaya yapüğı göndermelerie dikkat çekiyor. tarihinin kilometretaşlannı oluşturan ti- yatro adamlannın yazılannı ve drama- turji notlannı Türkçeye kazandırmak. Dergide 1. sayıdan itibaren Meyerhold, Grotovvski. Brecht, Stanislavski, Arta- ud, Barba, Ionesco, Lorca, Miller gibi ti- yatroculann yazılan, dramaturji notlan- nın yer alması tiyatromuz açısından çok önernli bir girişimdir. Metin Göksel "BÜO bugün tiyatronun içine girdiği dar- boğazı aşmanın tek yolu olarak sistema- tik bir çalışmayı öngörmüş \e bunun araştırmacı yöniin aldığı \urgu oranında başanlı olacağını düşünmüştür. Mimesis tiyatro, çevirL araştırma dergisi bu anla- yış çerçevesinde çıkanlmaya başlanmış- tır. Dergi sadece bir yayın faaljyeti olarak değil, doğrudan bir tiyatro grubunun te- atral pratiği zemininde değerlendirihne- lidir" divor. "Yani tivatro tarihinin bize sunduğu zengin birikimi tanımak ve an- lamak. ancak sahne üsrü çahşmaJana,te- orik araştırmalaria birlikte yüriitülme- siyle gerçekleşebilir." Önümüzdeki gün- lerde "Mimesis''in 6. sayısı da yayımla- nacak. Boğaziçi Gösteri Sanatlan Topluluğu ve Tiyatro Boğaziçi Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan... "Mimesis"... Boğaziçi Gösteri Sanatlan Topluluğu (BGST)... Tiyatro Boğaziçi. Topluluğun elemanlanndan ve "Galip SokaklaraTalip"in Galip'i KeremKara- boğa, şu anda bulunduklan noktayı şöy- le açıklıyor: "Boğaziçi Gösteri Sanatlan Topluluğu (BGST), lisans öğrenimi son- rasında kültür/sanat faaliyetlerini sür- dürmek isteyen, Boğaziçi Üniversite- si'nden mezun kişiierin oluşturduğu bir organizasyondur. Tiyatro, dans ve müzik birimlerinden oluşan bu geniş çaplı orga- nizasyonda görev alan her birim, hem ba- ğımsız hem de ortak çalışmalar, harta prodüksiyonlar üretmeyi tasarlamakta- dır. BGST'nin bir ah birimi olan Tiyatro Boğaziçi. lisans öğrencilik döneminde BÜO'da (Boğaziçi Üniversitesi Oyuncu- lan) etkinlik göstermiş, Boğaziçi'nden mezun amatör veya yan profesonel ola- rak tiyatro yapmayı hedefleyen kişiierin oluşturduğu bir topluluktur. Kendisini, uzun bir geçmise sahip ve tiyatro dünya- sında seviyeli çalışmalanyla tanınan BÜO tarihinin bir parçası sanan Tiyatro Boğaziçi'nin ana ilkelerinden birisi BÜO'ya kaynak ve birikim alış>erişini sürdürmektir. Böylece topluluğun sürek- li olarak genişleyen ve kendini yenileyen dinamik bir yapıya sahip olması hedef- lenmektedir." Şu günlerde Tiyatro Boğaziçi'nin ser- gilemekte olduğu "Galip Sokaklara Ta- üp" bir dans-mim gösterisi olarak ilgiy- le izlenirken günümüz Türkiyesi'nde ya- şanmakta olan politik, kültürel karmaşa- ya yaptığı göndermelerle de dikkat çekiyor. Bebop, 50yaşına basınca, Avrupa 'da yeniden gündeme geldi 'Bebop' 50 yaşmda!.. Kültür Servisi - Bebop kemale erdi. 1995 yılının bitişiyle birlikte bebop 50. yaşını doldurmuş oldu. Aslında geçmişi daha eskilere uza- nıyor 'bebop'ın. Ancak 1945 bu müzık türünün adamakıllı müzik- severlerin karşısına çıktığı yıl ola- rak görülüyor. Bir müzik türünün genel kabul görmesi için Avrupa'da 50 yaşını doldurmuş olması gerekır. Bebop da 50. yaşıyla birlikte Avrupa'da gündemde. Fransız yapımcı firma- sı Media 7, geçen yıl "Masters of Jazz" serisi kapsamında bir dizi CD yayımlamaya başladı. Media 7 fır- ması bu yıl da uluslararası bir araş- tuma ve çalışmanın ardından seri- ye yeni albümler katmak üzere. Hindistan, Ingiltere, Fransa, Belçi- ka, Almanya, Isveç, Japonya ve ABD'deki koleksiyonlann taran- masıyla ortaya çıkanlan albümler yeni yılla birlikte müzikseverlerin karşısında olacak. Bunlann arasın- da 'Bird' Charlie Parker'ın "Salt Peanuts", "Hot House". Dizzy Gtt- lespie'nın "Now's the Tıme", "Bil- lie's Bounce" gibi albümlen de bu- lunuyor. Doğuş yıllanndaki en bü- yük şanssızlıği, herkesin dalga geç- tiği adı oldu 'bebop'ın. Ancak, Af- nka müzığiyle Stravınski sonrası Avrupa müziğıni harmanlayan be- bop, Charlie Parker gibi ustalany- la kısa sürede bu şanssızlığı aştı. Bebop mazbut Amerikan ailele- rini tehdit eder ılk müzik türü ol- du. Sonraları bu yönünü rock mü- zığe devreden bebop, yaşlılann an- layamadığı, ama korktukları bir müzik türü olarak yerleşti önce. Ar- dından da manevı yönden de bes- lenmiş entelekrüel içeriğiyle beat kuşağına saygı sembollerinden bi- nne dönüştü. 'Beat'lerde şıırsellik kattılar bu müziğe. Müzısyenlenn sık sık kulandıklan bir cümle var- dır: "Müzik benim dinimdir." Bu söz gerçekten de dinsel bir anlam ıçenyor. Claude Levi Strauss örne- ğin, "Müzik çevrümeye gerek du- yulma>an, başka şeldlde anlabla- ma>an tek diktir"dive başladığı de- ğerlendırmesını, "Müzisyenler de bu yönleriyte ancak Tann'yla kar- şılaştınlabUirier" diye tamamlar. Bu durumda eğer Bach ilahı bir müzısyense Charlıe Parker da pe- kâlâ ıyi bir peygamber sayılabilir. 'Bebop'çılar, yaptıklan popa hiç benzemeyen karmaşık yapıh mü- zıkleriyle yeraltındaki kulüplenne kapandılar. Mecburen kapandılar; bu ganp sesler, insanlann çoğunun hoşuna gitmemişti çünkü. Dolayı- sıyla ticari olma şanssızlığına uğra- mayan bu müzisyenler, oluşturduk- lan bu gızlı mabetlerde, kendi mü- zıklennı yaparken biraz seçkin, bi- raz snob bir topluluk oluşturdular. Bu gızli cemaarin müziğıni yeral- tından sokaklara taşıyanlar ise hip- piler oldu. Müzık alanında Jimmy Hendrbı, sinemada "Round Mid- ni^ıt", "Bird" gibi filmler sayesin- de belki de bebop cemaati, özel ve gizli bir topluluk olmaktan çıktı. Bruce \Veber, CKnt Eastwood, Lo- uis Malle, QuincyJones bu gizlı ha- zıneyı gün ışığına çıkaran isimler- den bırkaçı. Media 7'nin 'bebop'ın ustalan- nı sunan yeni serisi, bu müzığin he- veslilerinden çok eğitiminı almış kitlesıne seslenıyor ve aralannda çok özel kayıtlar da içenyor. Örne- ğin Dizzy Gillespie'nin, Savoy Ote- li'ndeki bir partide, Charlie Parker ve Oscar Pettiford ıle birlikte yo- rumladıklan "Sweet Georgia Bıwvn". odanın dumanlı havasını taşıyan bir yorum. Bu seri bu yıl içerisinde Benny Goodman, Teddy VVDson ve Gene Krupa'yla sü- recek. İMKB'den pîyano konseri Kültür Servisi - tstanbul Menkul Kıymetler Borsası, 1996'nm ilk konserinde sanatseverlerle Türev Berki'yi buluşturuyor. Piyano eğirimine 9 yaşmda başlayan Türev Berki, Berlin 29. Uluslararası Steinway Piyano Yanşması'nda birincilik ve Italya'da Uluslararası Genç Piyanistler Ödülü sahibi. Halen Gazi Üniversitesi Müzik Teorisi Anabilim Dah'nda öğretim görevlisi olan Berki'nin lMKB'deki konseri, 25 Ocak 1996 Perşembe günü saat 19.00'da gerçekleştirilecek. Sanatçı, programında F. Busoni, J. S. Bach, F. Chopin, A. Aİunet Saygun ve R Hindemith'in eserlerini seslendirecek. Konseri dinlemek isteyen sanatseverler, İMKB Sanat DanışmanJığı'ndan davetiye alabilirler. (298 25 10). Yılın Genç Müzisyem Yarışmasrnda geniye sayım ANKARA (AA)- Ingiliz Kültür Heyeti tarafından, bu yıl üçüncüsü tahtalı çalgılar dalında düzenlenen Yılın Genç Müzisyeni Yanşması'nın ilk elemesini, 7 genç müzisyen kazandı. 25 sanatçının katıhmıyla gerçekleştirilen yanşmanın ilk elemesini, flütte Esra Seda Uçak ve Bora Korkmaz, klarnette Ozlem Pınar, obuada Mehmet Seyit Mas, Menç Demirkol ile Sezai Kocabıyık, fagotta Erdoğan Turanlı geçti. 15 ocakta yapılacak yan fınali kazanacak 3 genç müzisyen ise 18 ocakta Ankara'da gerçekleştirilecek finalde yanşma hakkı elde edecek. Finalde her yanşmacı, Devlet sanatçısı Prof. Dr. Hikmet Şimşek yönetiminde Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvan Orkestrası eşlığinde birer konçerto seslendirecek. Türkiye'nin en büyük müzik yanşması olarak nitelendirilen yanşmada birinci olacak genç müzisyen, Ingiltere'deki Royal Northem College of Music'te bir yıllık eğitim görmeye hak kazanacak. Yanşmada ikinci olan, Ingiltere'de 3 aylık eğitim, üçüncü ise bir hafta lngiltere seyahati kazanacak. Selen Bucak piyano resitali AKM'de Kültür Servisi - Yurtdışında Paul Badura, Mario Curcio, Türkiye'de ise Hülya Tarcan ve Metin Öğüt ile çalışmalarda bulunan ve halen MSÜ Devlet Konservatuvan öğretim görevlisi olan piyanist Selen Bucak, yann saat 19.00'da Atatürk Kültür Merkezi'nde birresital verecek. Sanatçı, resitalde Haydn, Schumann, Faure ve Ulvi Cemal Erkin'in yapıtlannı seslendirecek. Piyano eğirimine tstanbul Belediye Konservatuvan'nda Necla Tiner ile başlayan Bucak, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü'nde tamamladı. Ancak asıl mesleği olarak müziği seçen sanatçı, Viyana'da Paul Badura Skoda'nm Yaz Akademisi'ne katıldı; Viyana ve Istanbul'da resitaller verdi. Bucak, British Councıl'den aldığı burs ile Maria Curcio ile çeşitli çalışmalarda bulundu. Opfıan Taylan'ın desen sergisi Kültür Servisi - Orhan Taylan'ın desen sergisi cuma günü Asmalımescıt Sanat Galerisi'nde açılıyor. "Beyazkâğıda siyah kalemJe çizgi çizmek ışığın yadsınmasıdır. Yani tümünü ışık varsaydığımız bir yüzeyde gölgeleri -ya da karanlık olanlan diyelim- belirlemektir. O siyah alanlar üzerine beyaz çizgi çizmek de karanlığın yadsınmasıdır. O zaman beyaz çizgi kâğıdın beyazından daha ışıklı durur" diyen Taylan'ın sergisi 14 şubata dek görülebilecek. Atilla Galatalı'nın sepamik sergisi Kültür Servisi - Seramik sanatçısı Atilla Galatalı'nın yapıtlanndan oluşan sergi bugün Aksanat'ta açılıyor. 1957 yılında Bedri Rahmi \e Eren Eyuboğlu'nun mozaik-resim atölyesinde çalışmaya başlayan Galatalı, bugüne dek Çekoslovakya, ltalya, Fransa, Amerika ve Türkiye'de katıldığı ulusal, uluslararası bienal ve konkurlarda altın-gümüş madalya, uygulama gibi çok çeşitli ödüller aldı. 18 kişisel sergi açan sanatçı, 1984 yılında Ankara Bedesten Sanat Galerisi'nde açtığı 16. kişisel sergisi ile Ankara Sanat Kurumu tarafından 'Yılın Sanatçısı' seçildi ve 'Heykel Ödülü'nü aldı. Seramik sanatında anlahmcılığı ve sürekli olarak yerelliği savunan Galatalı 25 Mayıs 1994'te aramızdan aynldı. YTÜ Mimarlık Faküftesi'nde sempozyum Kültür Servisi - Yıldız Teknik Üni\ersitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ile İstanbul Alman Kültür Merkezi, 'ekolojik temele dayalı bölge planlaması' sempozyumu gerçekleştiriyor. Yann başlayacak uluslararası sempozyuma dünyanın çeşitli ülkelerinden akademisyenler katılıyor. KÜLTÜR#Ç İ Z İ K K A M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle