Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 MART 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Vahşi bir
kız sevdim...
NelTTYönetmen: Michael
Apted/ Senaryo: William
Nicholson, Mark Handley/
Kamera: Dante Spinotti/
Müzik: Mark Isham/
Oyuncular: Jodie Foster, Liam
Neeson, Natasha Richardson/
1994, ABD (Standard Film).
Uygariıktan uzakta, dağ başında bü-
yüroüş, dünyada tek iletişim kurduğu
annesi de ölünce yapayalnız kalmış
kendi kendine anlaşılmayan, özel bir
dil geliştirmiş, çevresinin 'ormanın
vahşi kadını' diyerek hem dalga geçti-
ği hem de ürktügü, yabani bir genç kı-
zın öyküsünü anlatıyor. 'Masumiyetin
gücü iistüne olağanüstü bir nim' gibi-
sinden, cafcaflı reklam sloganlanyla
tanıtılan, kızı oynayan Jodie Foster'ın
bir kez daha Oscar'a aday gösterildiği,
oldukça iddialı "NdT. Çağından bü-
tünüyle kopuk, gündüzleri evinden
çikmayarak elektrik, su, gaz, TV, vb
gibi yirminci yüzyıl nimetlerine sahip
olmayan. ıssız bir ormanda yetişmiş,
üstelik zaman zaman iskeletini ziyaret
ettiği, ikiz kardeşinin yıllar önceki
ölümüyle de bıraz keçileri kaçırmışa
benzeyen bu Kuzey Caroline'lı kızı
(Jodie Foster) keşfederek sonımlulu-
ğunu üstlenen ve iletişim kurmayı ba-
şaran, iri kıyım Liam Neeson'umuz
patlamış mısır, çikolata, Patsy Kline
müziği. vb gibi modern hayat zevkle-
riyle tanıştırılmakla başlayan Nell'in
adaptasyon evresini, uzman doktor
Natasha Richardson'la sürdürüyor.
Derken bu renkli malzemenin sıcağı
sıcagına kokusunu altp duyargalannı
bu ıssız doğa bölgesine yönelterek
derhal harekete geçen medyaya karşı
Nell'i kollayıp koruyan Liam Neeson-
Natasha Richardson çiftimizin arasın-
da tabii ki kaçınılmaz bir aşk doğacak-
tır...
Alışılmış klişelere, bayatlamış duy-
gusal sahnelere ve ünlü oyuncuların
gövde gösterisine dayanan, kimi man-
tık hatalan, atlamalar ve boşluklar içe-
ren "Nefl". bana çok yavan ve sıradan
geldi doğrusu. Hele o finaldeki,
Nell'imizin bülbül kesildiği, 'masumi-
yet tiradı' sahnesi, fılmin bütün olum-
lu tortusunu sildi götûrdü diyebilirim.
François Truffaut'nun yıllar öncesin-
den hazırladığımız "L'Enfant Sauva-
ge-Vahşi Çocuk"unu seyredenlere,
çıplak Jodie Foster görüntüleriyle,
duygu sömürûleriyle cila çekilmiş bu
klişe Hollyood yapımının vereceği
pek yenı bir şey yok. Televizyondan
ve belgeselden yetişme, "Sisteki Go-
riller", "Gorky Park", vb gibi yanm
başanlanyla dikkatimizi çekmiş, Ingi-
liz yönetmen Michael Apted'ın imz»-
ladığı "NelPi. her zamankı çabasını
göstererek dokunaklı bir performans
sergileyen, "Sanık" ve "Kuzulann
Sessidiği''yle şimdiden iki Oscar'ı iki
koltuğuna sıkıştınnış, küçüklüğünden
beri perdede büyümesini izlediğimiz,
yaşı kadar filmde oynamış, "Küçük
Adam Tate"le yönetmenliğe de soyun-
muş, uğruna ÂBD başkanlannın vu-
rulduğu, aklı başında, hoş ve kültüriü
yıldız Jodie Foster bile kurtaramıyor.
Eğer Nell yorumuyla üçüncü bir Os-
car'ı daha verirlerse, ancak pes demek
düşer bize. Filmin Liam Neeson'la
Natasha Rıchardson'dan olusan 'kızla
oğianı' da bıldik çatışma-aşk formülü-
nü yalap şalap uygulayarak seyircinin
ağzına bir parmak bal çalmaktan öteye
gidemiyorlar.
Barok müzik dinletisi gibi izlenen, bütün zamanlann en büyük hadım şarkıcısmın öyküsü
gutlağmda taşıyaıı maestroOlimıü
Insan sesinin gücüne ilişkin birkaç
ay önce seyretmiş olduğum ve şarkıcı
Lisa Gerrard'la Brendan Berry ikilisi-
nin unutulmaz vokalleriyle bezeli, De-
ad Can Dance adlı grubun konser fîl-
mi "Toward The VVhhiıTin etkisi he-
nüz zihnimde tazeliğini korurken (me-
raklısı, eli kulağındaki 14. Uluslararası
tstanbul Film Festivali'nin 'Gençliğin
Ateşi Müzik' bölûmûnde bu fılmi sey-
redip dinleyebilir), bahan müjdeleyen
hahka bir günde barok çağın son dem-
lerine yetişmiş, erkekle kadın arası,
cinsiyetsiz, trompetlerle düet yapıp
yanşacak kadar güçlü bir sese sahip
olan, efsanevi şarkıcı Carlo Brosc-
hi'nin yaşamını eksen alarak âdeta
müzikal orgazma yol açan, bir başka
nefıs fılmin çekiciliğine kapıldım fena
halde.
Olanca görkemiyle, klavsenlerin
fink attığı, obualarla klarinetlerin ka-
pıştığı, kemanlara viyolonsellerin ka-
nştığı. Farinelli'nin kusursuz bir çalgı
düzeyinde kullandıği, rahatça alçalıp
yükselebilen, insanüstû sesinin zillerle
yanştığı, harika bir barok müzik kon-
seri gibi huşu içinde dinleyerek kapü-
dığım bu filmin, genelde müzik usta-
lannı, büyük bestecilerin yaşamöykü-
lerini konu edinmış fılmler kervanına.
kocaman bir halka ekledigi rahatlıkla
ileri sürülebilir.
On sekizinci yüzyılın Napolili şarkı-
cı Carlo ve besteci Riccardo Broschi
kardeşlennın öyküsünü, dekor, kostüm
ve mekânlanyla eksiği gediği bulun-
mayan, başanlı ve müzik ağırhklı bir
çağ fılmi havasında anlatan, Altın Kü-
re Ödülü'nü kazanmış, en iyi yabancı
film Oscar'ına da aday gösterilmiş bu
Belçika yapımı, iki yüzyıl öncesi ya-
şanmış. tarihsel gerçeklerin özgür ve
çağdaş bir yorumunu karşımıza getiri-
yor.
Bütün zamanlann en büyük hadım
sesinin Avrupa'nın şatafatlı saraylannı
ve en güçlü krallannı, soylulannı, zen-
gin ve yoksul sınıfını mest edip ken-
dinden geçirdiği efsanevi yaşamını,
zevkli, estetik bir anlatımla görüntüle-
re döken Belçikalı yönetmen Gerard
Corbiau, bağnşıp çağnşıp çiçek atarak
ilahlannın karşısında kendilerinden
geçen geniş hayran kitlesini verirken
fan'lan tarafından çığlık çığlığa kova-
lanan. ayılıp bayılınan günümüzün
rock starlanna gösterilen aşın. yoğun
ilgiyi çağnştıran, kalabalık, coşkulu
sahneler çekmiş. Erkek kontralto sesli
Derek Lee Ragin'le soprano Eva God-
lewska tarafından seslendirilmiş Fari-
nelli'nin âdeta yüce güzelliğin dile
geldiği şarkılannı, dünyayı küçümse-
yen bakışlarla çevresini süzüp âdeta
Tann katına yücelerek söylediği bazı
sahnelerin büyüleyici çekjrjn şlanına
ister istemez sürüklendiğîmiz filmde,
başka günümüze göndermeler bulmak
ve estetik incelikler keşfetmek de ola-
sı.
Filmin başında trompetle sesini ya-
nştıran ve trompeti una bulayarak yen-
diği için uncu ardamına Farinelli laka-
bıyla anılarak ünlenen. besteci ağabeyi
Riccardo'nun çocuk yaşta, Rönesans
gelenegine uygun olarak iğdiş ettirdi-
ği, erkekliğini yitirmiş, erkek güzeli
Carlo Broschi'nin barok müziğin sin-
diğı, büyük çalkantılann sürüklediği
inişli-çıkışh. bunalımlı, mutsuzluğunu
sanatıyla aşan, benzersiz yaşamı, iki
yüz şu kadar yıl sonra, genelde Holly-
wood fabrikasından üretilen standart
yapımlarda pek rastlanmayan bir ruha
sahip, etkileyici ve sarsıcı bu Avrupa
SUNGU ÇAPAN
Farinelli. II CaStratO / Yönetmen: Gerard Corbiau
Senaryo: Andree ve G. Corbiau / Kamera: Walter Vanden Ende
/ Oyuncular: Stefano Dionisi, Enrico Lo Verso, Elsa
Zylberstein, Caroline Cellier, Marianne Basler, Jacques Boudet,
Jeroen Krabbe, Omero Antonutti, Graham Valentin /1995
Belçika - Fransa. (U1P - Umut Sanat) Maslak Mövenpick,
Teşvikiye AFM, Beyoğlu Alkazar, Bakırköy Avşar
sinemalannda.
filmiyle. yeniden geniş seyirci yığınla-
nnı gerçek anlamda büyülüyor. Opera-
dan oratoryoya, ilahiden aryaya kadar,
jarkı söylemeye başladığında nerdeyse
âkan sulan durduran. üç oktava çıka-
bilen, Tannsal ve büyüleyici sesiyle
hayranlarını kendilerinden geçiren
Carlo Broschi'yi, yay gibi gergin be-
deni, kadınlan baştan çıkaran yakışık-
lılığı ve gelecek vaat eden yetenekle-
riyle yenilerden Stefano Dionisi göz
kamaştıncı bir biçimde oynarken ağ-
dalı, süslü-püslü besteleriyle Farinelli
mitosunu yaratan Riccardo Broschi'yi
de Gianni Amelio'nun "Di Ladro di
Bambino - Çocuk HırsızT. Ettore Sco-
la'nın "Mario, Maria ve Mario". Mic-
hele Placido nun **Le Amiche del Cu-
ore-Gönül Dostlan" \ e Ricky Tognaz-
zi'nin "La Scorta" gibi Istanbul Festi-
vali'nde son yıllarda gösterilmiş bazı
fılmlerinden tanıdığımız, Italyan sine-
tnasında Arap fiziğiyle sivrilen, yeni
kuşak aktörler arasında öne çıkan En-
rico Lo Verso canlandınyor.
Her şeyi paylaşarak zirveye çıkmış
Broschi kardeşlerin aşk hayatı da ol-
dukça çılgın boyutlarda seyrediyor.
Yirminci yüzyılda Maria Callas ne
ifade ediyorsa, on sekizinci yüzyıl için
en büyük şarkıcı olagelen Farinelli'nin
cerbezeli bir mitosa dönüşmüş yaşamı
da güzel kadınlardan, ateşli aşk ilişki-
lerinden hiç yoksun değil tabii. Fari-
nelli'ye vurgun dilberlerin tadına önce
hadım Carlo bakarken, tüm dünyanın
ilgi odağı şarkıcının ağına düşürüp se-
viştiği kadınlar, çok geçmeden Riccar-
do'nun kollanna geçiyorlar.
Hayatı paylaşan (aynı kırmızı rop-
döşambrı kullanır, biri çıkanr, öteki
giyer, şipşak aşk seanslarında örne-
ğin), sürekli birbirlerinin gözetimi ve
korumasındaki iki kardeşten Carlo ka-
dınlan sevişme öncesi peşrevlerle kı-
zıştırıp azdmyor, sonrasında ağabeyi
Riccardo da Broschi tohumlannı eki-
yor bir güzel.
Broschi kardeşlerin öyküsünde,
uzaktan uzağa Mozart-Salieri çekiş-
mesini anımsatan. ağırhklı bir şekilde,
müzikte barok çağı kapatan büyük
besteci Georg Friedrkh Haendel de
yer alıyor.
Corelli, Scarlatti, Vivaldi, Albinoni
gibi devrinin büyükleriyle tanışıp feyz
almış, Rönesans'ın ülkesi Italya'yı
mesken tutup 1712'de de Londra'ya
yerleşmiş, 1726'da lngiliz yurttaşlığı-
na geçmiş, son yıllannı kör ve mutsuz
olarak geçirmiş, hadım tenorlar için
eser yazmaya meraklı, Saksonyalı ün-
lü besteci Haendel'in sanatın soylulu-
ğunu, Haendel tarafından sürekli kü-
çük görülme ve aşağılanmayla karnçı-
lanan. becerikli, paragöz besteci Ric-
cardo Broschi'nin de ucuz zanaatkârlı-
ğı temsil ettiği filmde, nerdeyse bütün
Avrupa'nın ayaklanna kapandığı, ne
var ki yine de bir anı bir anına uyma-
yan, hiç memnun olmayan, kasvetli ve
gizemli bir müzik-ses tannsı gibi, bir
çeşit trans haline geçerek şakıyan Fari-
nelli'miz, mutsuzluğuna ilaç olarak af-
yon çekiyor, ağabeyinin ağdalı. ara-
besk şarkılan yerine, Haendel gibi
gerçek müzik yaratıcılannın eserlerini
seslendirmek istiyor.
Ve sonunda Haendel rekabeti, iki
kardeşin aynlmasına yol açıyor, Ric-
cardo"dan kaçıp görmezden gelen, ha-
dım ettirdiği için ağabeyinden uzakla-
şan, şanın, şöhretin, zenginliğin doru-
gundaki Carlo, sonunda gaddarlığını
bırakıp bileklerini keserek intihara
kalkışmış olan yoksullaşmış Riccar-
do 'yu bağışlıyor.
Hatta sevdiği kızla çekip lspanya
Kralı, yan üşütük 5. Filip'in sarayına
gihneden önce (üstat yıllarca, her gece
şarkı söyleyerek sakinleştirirmiş ls-
panya Kralı'nı) Riccardo'nun Ale-
xandra'yı hamile bırakmasını bıle sağ-
lıyor, malum 'üçlü sandviçsei' bir aşk
sahnesinde, finalde.
Farinelli'nin mükemmel sesini ya-
kalayabilmek için kontralto Derek Lee
Ragin'le soprano Eva Godlewska'nm
sesîerinin, uzman ses mühendislerinin
becerisiyle aynştırılıp kaynaştınlarak
etkileyici bir sonuca ulaştmldığı fıl-
min dramatik örgüsü yer yer sarkıp
gevşiyor, kimi bölümleri ricari beklen-
tilere göz kırpıyor ve genelde pek de-
rinlik kazanamayan, gözalıcı ve sürük-
leyici tempo bütünüyle barok müziğin
görkemine teslim oluyorsa da yine de
seyretmeye (ve dinlemeye) değer, çiz-
gi dışı, spektaküler bir seyirlik "Fari-
neffi." 1988de de "MûzikÖğretmeni"
filmiyle yine en iyi yabancı film Os-
car'ına aday gösterilmiş Belçikalı yö-
.j^aien Gerard Corbiau, dayanılmaz
"Wr fock yıldızı gibi yansıttığı,
(
a>nasız
narsist' hadım Farinelli'nin öyküsünü,
güzelim bir Rönesans atmosferinin
yankılandığı, hem kulağa hem göze
hitap eden, ilgisiz kahnamaz bir filme
dönüştürmenin üstesinden gelirken,
Hollandalı aktör Jereon Krabbe de
Haendel rolünde bir döktürüyor pir
döktürüyor.
Özetle hararetle salık verilecek tür-
den, gözalıcı, renkli ve yoğun barok
müzik fışkıran bir Belçika-Fransız or-
tak yapımı "FarineUL'' Her halukârda,
bu filmi seyredip sindirdikten sonra
eve döndüğünüzde (ya da kendi kendi-
nizle kaldığınızda), aynanın karşısına
geçerek uyduruk da olsa, bir-iki arya
nağmesi paralamanıza da hiç şaşmam
doğrusu...
Yorgun 68'linin gecikmiş Budizm yolculuğu...
Visconti-Antonioni-Fellini üçgeni
çevresinde yayılıp genişlemiş, bir za-
manlann görkemli Italyan sineması ge-
leneğini, layıkıyla temsil ederek sürdü-
regelen Bernardo Bertolucci (şimdi
pek sesi soluğu çıkmayan Marco Bel-
locchRVyla biriikte), her dönemde (ilk
filmi "Prima della Rivoluzione"den
"Partner"e -1969- "Örümcek Strateji-
sf'nden -1971- "1900"e -1976- "La
Luna"dan -1979- "Çölde Çay"a -
1990- kadar) etkilendiğim, gözümde,
gönlümde çiçekler açtıran filmlerine
tutulduğum, biriikte yaşlandığımız,
hep gözde yönetmenim olagelmiş bir
sinemacı öteden beri. Ticari açıdan
tam anlamıyla yatan güzelim "Nova
Certo-1900"ün acısını, Oscar ödülleri-
ne garkolan "Son lmparator"la
1987'de çıkardıktan sonra, ustanın Do-
ğu arayışlannın sürdüğunü örnekleyen
son eseri "Küçük Buddha", hepimizin
içinde yaşayan çocuk için anlatılmış.
mistik bir masal ve dünyanın damın-
dar yayılan Budizme; "Doğu'nun gjze-
mine açılan bir pencere" sayılabılir.
"Son İmparator"dan sonra esrarengiz
Nepal ve Butan ülkesine yollanarak.
bir zamanlar "çiçek çocukîan"nın hi-
dayete ermek için yoluna düzüldükleri
ICaimandu'ya, Budistlerin Batı uygar-
lığmca henüz kuşatılmamış, kutsal ma-
naSirlanna kamerasını sokan Berto-
lucci, ikinci kez bir yasak kentin kapı-
larnı dünyaya açıyor "Küçük Budd-
ha
1r
yla. Yaklaşık 2500 yıl arayla geçen,
ikd paralel hikâyeye, matematik öğret-
rr»eıi annesi Bridget Fonda ve mühen-
dis babası Chris lsaak'le biriikte, Se-
atte'da bir eli yagda, bir eli balda,
mennun. mutlu yaşayan küçük Ameri-
kal bir çocukla (Akx VVıesendanger),
k\i:ük çocukta yeniden doğan, yaşlı,
biUe bir Tibetli, Budist Lama'nın üst
üsfe çakıştınlmış, kaynaştınlmış hikâ-
>neerine dayanıyor.
'aralel anlatılarak Tibet'ten Seatt-
le'ı gidip gelen, yer yer modern top-
\xın yaşantısıyla kıyaslama olanağı ve-
ne*ek tarzda, usta kameraman Vhtorio
Stıraro'nun. san ağırhklı, renk cüm-
h>ü>ü, ışıklı görüntüleriyle biraz egzo-
Küçük Buddha
Buddha) / Yönetmen ve öykü:
Bernardo Bertolucci /
Senaryo: Rudy Wurlitzer ve
Mark Peploe / Kamera:
Vittorio Storaro / Müzik:
Ryuichi Sakamoto / Tasanm-
kostüm: James Acheson /
Montaj: Pietro Scalia /
Oyuncular: Keanu Reeves,
Bridget Fonda, Chris Isaak,
Alex Wiesendanger, Ying
Ruocheng, Raju Lal, Grishma
Makar Singh /1993 Ingiltere,
Fransa, ABD ortak yapımı
(WB-Film Pop), Beyoğlu
Emek, Şişli Kent, Etiler
Akmerkez, Bakırköy 74,
Kadıköy Kadıköy, Altunizade
Capitol sinemalannda.
tik ve yüzeysel tarafından Buddha'nın
öyküsünü aktarmak amacını güden ve
genelde çatışmalarla tartışmalar üstüne
oturtulmuş, şimdiye kadar seyrettiği-
miz. eski Bertolucci fılmlerinden fark-
lı görünün "Küçük Buddha", Budist
felsefeye ilgi duyan yetişkinlerle ço-
cuklar için kotanlmış izlenimini uyan-
dıran, basit, yalın bir masal denemesi.
"Hiçbir canlı kurban edilmemelidir!"
ilk mesajını alarak içine girdiğimiz bu
Siddartha masalmı oluşturan iki hikâ-
yeden, modern yaşamm manevi boşlu-
ğunu fon olarak alan, çok büyük bir
Lama'nın ruhunu taşıdığına inanılan
küçük Amerikalı oğlank annesi ve ba-
basınınki biraz zayıf ve naif kaçmış.
Herman Hesse'ye de ilham vermiş,
kral babasının sarayındaki fildişi cam
kulesinden çıkınca güllük gülistanlık
hayatı değişen, acıyı, ölümü, hastalığı,
yoksulluğu tanıyarak teselliyi de keşfe-
den ve bütün dünya nimetlerinden
uzaklaşıp mucizelerine tanık olduğu-
muz, zihnini kuşlar gibi özgürleştiren
meditasyonlara gömülen. nirvanaya
ulaşmanm peşindeki, çiçek çocuğu bir
dervişe dönüşen prens Siddartha'nın
efsanesine dayanan ikinci hikâyeyse
Tibetli iki rahibin çocuğa armağan etti-
gi Buddha kitabından ızlıyoruz. Keanu
Reeves'in oynadığı, sarayından aynlıp
zorlu bir uyanış ve deneyim yolculu-
ğuna çıkan Siddartha'nın (Budd-
ha'nın) efsanesini izlerken zaman za-
man geçmişe yollandığımız, zaman za-
man göz kamaştıncı bazı çekimlerle
günümüze geldiğimiz film farklı kül-
türleri ve zamanlan masalsı bir anla-
tımla harmanlıyor. Bizi iki saat yirmi
dakikahk egzotik bir Budizm seyahati-
ne çıkaran "Küçûk Buddha"nın Berto-
lucci 'ye yaraşır bir dramatik derinliğe
pek sahip olamadığı belirginse de Vit-
torio Storaro imzah görüntülerin gör-
kemine ve çekiciliğine de diyecek yok
doğrusu. Genç ve toy "iyilik getiren"in
(Siddartha), zaman içinde, dünyayı
kendi gözleriyle görmek istemesiyle
olgun ve hoşgörülü "uyanan birey"e
(Buddha) dönüşümünü, Bertolucci'nin
vazgeçemediği baba-ogul temasını da
(prens Siddartha'yla kral babasının ya
da Amerikalı küçük çocukla işleri kötü
giden, ortağı ölen mühendis babasının
ilişkilerini şöyle bir anımsayın) işin
içine kanştırarak hikâye eden "Kfiçfik
Buddha", yönetmenin az buçuk zayıf
kaçmış fılmlerinden biri özetle. Kafa-
sını bir süredir Dogu'ya takmış Berto-
lucci'nin, hatın sayılır bir bütçeyle 2.5
yılını vererek 'Dalay Lama'ların gi-
zemli manastırlannda çektiği, herkesin
öldükten sonra defalarca yeniden doğ-
duğuna inanılan Budizme, şimdiye dek
doğrusu hiç ciddi ciddi düsünmedığim
reenkarnasyona, ölümün bir "soo" ol-
madığına ilişkin, şairce bir masal de-
nemesi niteliğindeki, şu gelip geçici
âlemde bir habbecik oldugumuzu du-
yumsatan bu son fılmi, yıllar önce yo-
lundan geri döndüğüm "Dünyanın D»-
mı"na doğru yapılan turistik (ve ço-
cuksu) bir gezinin hazzını sağladı ba-
na, o kadar. Yine de son sözüm şu: En
azından bir Bertolucci fılmi olduğu
için seyredilmeyi hak ediyor.
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRMESİ
* * Aslan Kral / The Lion King
•
••
•••
•••
•••
••
••
••
•
•••
• • • •
•
••
•••
Bay E / Sinan Çetin
Esaretin Bedeli / The Shawshank Redemption
Farinelli, II Castrato / Gerard Corbiau
Forrest Gump 1 Robert Zemeckis
Frankenstein / Mary Shelley's Frankenstein
Gölge Topraklarda / Shadowlands
Küçük Buda / Little Buddha 1 Bernardo Bertolucci
Mavi Gök /Blue Sky 1 Tony Richardson
Nell / Michael Apted
Şike/ Quiz Show/ Robert Redford
Uç Renk: Kırmızı/ Trois Couleurs: Rouge
Taclz / Disclosure / Barry Levinson
Yaşamm Içinden / Nabody's Fool 1 Robert Benton
VVellville'e Hoşgeldiniz / Road to WelMlle
*••*•*: Kaçırılmayacak başyapıt / •••*•: Başanlı /
+-k: Seyretmeye değer / -k: Seyredilmese de olur
IŞILDAK VE
YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
Sessiz Bir Çığlık
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş
yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar" der
Sâdık Hidâyet, Behçet Necatigil'in o güzelim
Türkçesiyle dilimize kazandırdığı Kör Baykuş adlı
romanının başında. (Varlık Yay. 1977)
Sâdık Hidâyet'in acılan bir türiü dinmemiş, ya-
raları bir türlü kapanmamış. Yaşadığı toplumsal
baskılar, bir yaratıcı olarak belli ki acısına acı ek-
lemiş; birçok sanatçı gibi. Acılannı yalnızlığının
içine iyice gömerek dertlerini kendine saklamış.
1902'in bir kış günü dünyaya gelen Hidâyet,
henüz ellisine gelmeden bir bahar günü Paris'te <
yaşamına son vermiş. Kaynaklar, geçirdigi buna-
lım sonucu diye yazryor. Bunalım mı, yoksa yaşa-
mm "fazla" gelmesi mi? Yoksa ben'in yaşama
"fazla" gelmesi mi (örnegin Beşir Fuat gibi)?..
Yitirmenin acısını kolay kolay yüreğimizden si-
lemeyeceğimiz Onat Kutlar, Bahar Isyancıdır
adlı kitabında yer alan "Doğu" başlıklı denemele-
rinin birincisinde Sâdık Hidâyet için şöyle yazryor.
"Köy Baykuş'u okuduğumda Sâdık Hidâyet,
Paris'te intihar etmişti. Bir ölüm duygusuyla çevi-
riyordum sayfalan. Bir nakkaşın öyküsüdür anlatı-
lan. Romanın kahramanı, kendisi doğduğu gûn
bir testiye doldurulan şarabı almak üzere rafa
uzanıyor ve düşsel bir pencereden bir ırmak kıyı-
sını görûyordu. Yaşlı bir adama şarap sunan ve
öbür elinde mavi bir gündüzsafası tutan çok gü-
zel bir kız.
Yaşamımda ilk ve son kez bir intihar önsezıs/yte
sarsıldım."
Sâdık Hidâyet ortaöğreniminden sonra mühen-
dislik öğrenimi için Belçika'ya gitmiş, ama edebi-
yata duyduğu derin ilgi onu Paris'e sürüklemiş.
Fransız edebiyatını inceleyen Hidâyet, ilk öyküte-
rini de Paris'te yazmış. Dört yıl sonra tekrar Tah-
ran'a dönmüş. Hindistan'a giderek Sanskritçe
öğrenmiş, Budizmi incelemiş, Buda'nın bazı yazı-
lannı Fransızcaya çevinmiş.
Iran'a döndükten sonra devlet memurluğu ve
çevirmenlik yapmışsa da, bu görevlerini uzun sü-
re sürdürememiş. Modern Iran edebiyatı profesö-
rü olan Bozorg-i AlevTnin aktarmasıyla, kendi-
siyle ilgili şöyle diyor:
"Hayat hikâyemde önemli bir şey yok, başım-
dan ilginç olaylar geçmedi. Ne yûksek bir mevki
sahibiyim ne de sağlam bir diplomam var. Okul-
da hiçbir zaman örnek bir öğrenci olamadım, ba-
şansızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışır-
sam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum;
şefleri memnun edemedim. Istifa ettim mi sevini-
yorlardı... Bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle
görüyordu beni, haklıydılar belki de."
Bu satıriann yazan, modern Iran edebiyatının
en büyük yazarlanndan biri. Birçok yaratıcı gibi
değeri sonradan anlaşılıyor. Yaşadığı yıllarda gör-
memezlikten gelinmiş, bir bakıma kendi ülkesin-
de "yasaklı" olmuş (herhalde hâlâ yasaklı). Batı
da ölümünden sonra tanımış Hidâyet'i. özellikle
de Kör Baykuş ile.
Atevî, aynı yazjda Kör Baykuş için şunlan söy-
lüyor: "Bu roman daha çok sessiz katJanılan bir
acının ifadesidir; kendisinin çektiği, onunla bera-
ber hisseden ve terörün susturduğu diğenennin
çektikleri acılann ifadesi."
Sâdık Hidâyet'in ilk öykü kitabı Yapı Kredi Ya-
yınlan arasından geçen ay yayımlandı: Diri Gö-
mülen (Farsçadan çeviren Mehmet Kanar). Ki-
taptaki hikâyeler, özellikle de krtaba adını veren
"Diri Gömülen" adlı hikâye, bir "bunalım" atmos-
ferinde acının tikel durumda şiirsel dile gelişi...
Acı; yaşanılanlar karşısında duyulan ıstıraplar,
üzüntüler, yalnızlığın fanusunda kimseyte payla-
şılmayan duygular... Tüm bunlar Sâdık Hidâyet'in
edebi dünyasında da kendini gösteriyor. Öteki hi-
kâyelerde de yer alan ortak izlek: Acı, insanm yal-
nızlığı ve yaşanan büyük bir haksızlık.
Son hikâye ise enfes bir "Binbir Gece Masa-
/("nınyenidenyazılımı. Hidâyefin, mutluluğun as-
lında ne kadar da istenen bir şey olduğunu imle-
diği bir hikâye. Bir başka açıdan da bakabiliriz:
Mutluluğa, ancak masallarda erişebiliriz ve iyiler
ancak masallarda kazanır. Kör Baykuş'u okuma-
yanlar için büyük bir yazan tanımanın "ilk adımı"
Diri Gömülen. Umarım yakın bir gelecekte Kör
Baykuş'un yeni basımı yapılır; öteki yapıtları da
çevrilir.
Sâdık Hidâyet, bir çığlık; belki de yüzü acılar-
dan kavrulmuş bir fıgürün, Munch'unki gibi bir
çığlık, belki de Nilgün Marmara nınki gibi son-
suzluğa doğru yükselen sessiz bir çığlık...
GALERI • ATOLYE ^ ^ | 293 89 78 (3HAT)
S A N A T G A L E R t S I
KRİSTİN
SALERİResim Sergısı
20 Mart-8 Nisan '95
Hmccyc Koıugı Sok. Sığ» AftNo. t
T<kMTiTel.Cin2-2«M02
GULŞEN
ÇALIK
"Kavramsal Manzaralar"
21 Mart-22 Nisan 1995
AçılışSaat 17 00
I EıfemCd 31/AMaçkilsö-M
I MAÇKA S'ANAÎ'GALERİSİ
AU HAYDAR
PEKTAŞ
Resım Seraısı
22Mart-7Nisan'95
Martepe Beledıyesi
Dr. Fûsun Kahvecı Sanat Galerist
Pazar Ğışnâa heıaun 090G-180D
Tel 0216 37151 00
RIFAT
KOÇAK
Resım Sergısı
23 Mart -17 Nisan 95
Maltepe Sanat Galerisi
FeyzuHanCd YucetenSk to 23
mepeTel 44/95 4C
SENIYE FENMEN
Resim ve Seramik Sergisi
23 Mart-15 Nisan 1995
DEVLET GÜZEL SANATLAR GALERİSİ
İstiklalCtt AtUu Han So:20 209149 Beyoğlu Tel: 243 30 53
SERVER DEMIRTAŞ
Sergi
Sergi 10 Nisan'a kadar yzatılmıştır
GALERI BHûsrev Gerede Cad FınnSok No J.HeşvkNe Istanbui Tel 0-212} 22? 03 63
Paar-Paza/tea hariç hergûn 11.00-19.00 arası acıktır.