Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3ICASIM1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Giilsin Onay Boğaziçi Üniversitesi'nde çaldı, büyük piyano ustası Sviatoslav Richter bu akşam CRR'de
Her bestedylesankiözelbir ilişkisi var
EVtNtLYASOĞLU
Çağımız piyano tekniğine
yön veren. piyanismi kadar et-
kileyici yorumu ile günümûzûn
en büyük ustalanndan bıri olan
Sviatoslav Richter'i İstanbul'da
dinlemek tarihi bir olay 1915
yılında doğan bu büyük sanatçı
son zamanlarda notayla çalma-
ya başladı diye eleştiriler almış.
Onun açıklaması ise şöyle:
"Birçok yapıtı öyleane çok
çalmışıın, öyksine benim olmuş
ki, belki de dinamiklerin (yükse-
lip alçalmalarm) aslına bağlı de-
ğilim artık. Tam nereden baş-
ladığuu, bestecinin tam hangj
noktada doruk istediğini doğnı
olarak verebilmek için nota kul-
lanmayı yeğ tutuyonım." Bu
açıklaması Richter'i yakından
tanıyanlar için çok doğal. çün-
kü sanatçı sürekli olarak kusur-
suzluk peşinde koşan biryapıya
sahip. Richter. her konser dü-
zenleyen kuruluşun korkulu rü-
yası.
"Va son dakikada çalmaktan
cayarsa, ya konseri iptal eder-
se!" İstanbul'daki konsennı ga-
rantiye almak için Cemal Reşid
Rey salonu özel bir ağırlama
yapıyor Richter'e: Taa Atina'-
ya kadar bir limuzin gönderilı-
yor, çünkü ünlü sanatcının uça-
ğa binmeme gibi bir ısran var.
Amerika'dan gemiyle geliyor,
Avrupa kıtasında arabalarla ulaşımı
sağlaruyor. Sviatoslav Richter, sanatla
dolup taşan altına, yedinci duyulann
sahibi. Müzik onun için bir felsefenin
ürünü. Her bestecinin sanki onunla
özel bir ilişkisi var. Mozart ile başka
bir dünyaya dahyor, Schubert ile baş-
ka. İstanbul'daki dinletilerinde harika
iki program sunuyor. llk gece J.S.
Badı'ın Prelüd ve Fantezileri; Beetho-
ven'in Patetik sonatı ve Sdıubert'in
Gezgin adlı fantezisı yer alacak, ikinci
gece ise Norveçli besteci Gricg'in 150.
doğum yıldönümü nedeniyle baştan
sona onun lirik parçalannı seslendire-
cek. Ve umanz Richter, kulaklan-
mızda tarihi bir ünı bırakacak İstan-
bul'dan aynldığında.
Boğaziçi Üniversitesi düzenlediği
konser dizıleriyle bundan böyle her ay
ünlü bir sanatçıyı konuk edecek. Bu
konserlerin aynı zamanda açıklamalı
yapılması, öğrencilerle yorumculann
söyleşısi öngörülüyor. Rektör Prof.
Dr. Üstün Ergûder, bundan böyle yüz
elli yılı aşkın kampusun konser salo-
nmıun ve piyanosunım değerlenmesi-
ni, okulun Bebek sırtlannda bir sanat
merkezi haline dönmesini amaçladı-
klannı belirtti. Gülsin Onay, Hüseyin
Sennet, İdil Biret ve Pekineller gibi,
okulun fahri doktora unvanını taşıyan
sanatçılarla Hakan Şensoy, Tuluğ
Tırpan gibi genç sanatçılar ve Yücelen
Kuvarteri gibi topluluklann yıl içinde
konserleri olacak.
Bu yılm ilk konserini gerçekleştiren
Giilsin Ona>, piyanonun çalgı olarak
tüm olanaklannı kullandığı. virtüözıte
gerektiren parlak bir program sundu
25 ekim akşamı. Beetboven'ın Abegg
İki ayn programla Sviatoslav Richter bu akşam ve yann akşam kulaklarımızda tarihi bir tuıı bırakacak tstanbul'dan ay nklığında.
Günümüzün en büyük
ustalanndan biri olan
Sviatoslav Richter'i
tstanbul'da dinlemek tarihi
bir olay. O sanatla dolup
taşan. altıncı, yedinci
duyulann sahibi. Müzik onun
için bir felsefenin ürünü.
İstanbul'daki dinletilerinde
harika iki program sunuyor.
B u yılın ilk konserini
gerçekleştiren Gülsin Onay,
piyanonun çalgı olarak tüm
olanaklannı kullandığı,
virtüözdte gerektiren parlak
bir program sundu Boğaziçi
Üniversitesi konser salonunda
25 ekim akşamı.
çeşitlemelerinde, Rus besteci Medt-
ner'in çeşitlemelerinde ve Saygun'un
op.15 sonatının da fırtınasıyla, hüz-
nüyle, içe dönük gizemiyle romantiz-
mi duyurdu. Bazı yonımcu vardır,
sahneye çıkıp çalgısından ilk notalan
duyuruncaya, birkaç ölçü çalıp sıze
güven vennceye dek beklersiniz. Bazı
yonımcu da Gülsin Onay gibi sahneye
ilk adım attığı anda dinleyiciyi kav-
rayıverir, konser boyunca aynı elektri-
ği elinde tutar.
"Benim için yazılan kritiklerin çoğu
dinleyici ile iyi bir ilişki kurduğum yo-
lunda. Sahneye adım atıp piyanoya do-
kunana kadar bir elektrikle kavn-
yormuşum salonu, oysa bir de bana
sorsalar pivanoya oturana kadar içim-
de ne kıyametler, ne telaşlar yaşıyo-
rum! Dinleyici sanki karşımda konuş-
tuğum insan, ondan geJen bir ışınla
konsantre oluyorum. Aynı salonda
bir sonraki gece üç-dört kişi büe değiş-
se bunu seziyorum."
Gülsm Onay uzun yıllardır Alman-
ya"da yaşıyor. Eşı Alman bir matema-
tik profesörü. Ona tanıtımlarda
yardımcı oluyor: ya müziğine, yoru-
muna ne kadar etken?
"Eşun yonnnumu ara sıra'eleştirir.
Ama ben zaten ne y aptığımı biK-
rim. Eğer körü bir şeyler söylû-
yorsa, demek çok kötü çaldnn
ki, bu kadar belirginleşri. diyo-
rum. Eğer iyi bir şey lerse. demek
gerçekten çok çok iyi ki böylesi-
ne fark edilmişün, diyorum".
Konser programlanru seçer-
ken kılı kırk yanyor ve çok yo-
ğun çok parlak bir bütünlük
amaçlıyor Gülsin Onay. Bu kez
bıze tanıştırdığı Medtner gibi il-
ginç bestecılen araştınyor.
"Doğu Almanva zamanından
kalma birçok müzik kitabım
var; sürekli onlan okuyorum.
Giesekingin yaşamını inceledim
en son. Bir de bit pazarlanndan
eski notalar topluvorum. Sıra-
dan, altşdmış programlarm dı-
şında, değişik bir şeyler; ama
dinletirken zev k veren şey ler çal-
mayı seviyorum."
IYaşamında yaptığı
en doğnı şey...
Gülsin Onay 17 yaşındaki
oğlu Erkin ile çok övünmekte.
Onun da keman çaldığını, ana
ve babası gibi müzik dünyasına
gönül verdiğini söylüyor. Oğlu
kadar coşkuyla anlattığı bir dı-
ğer konu da compact disc'leri.
1987de Devlet Sanatçısı
olan Gülsin Onay'ın Haımonia
Mundi, EMI, Nonesuch, Rit-
mo, Apert, Aulos ve Koch-
Schvvann şirketlerince basılmış
plaklan var. Şimdilerde Gürer
Aykal yönetiminde caldığı Say-
gun'un ikinci piyano konçerto-
sunun piyasaya çıkmasını bek-
liyor.
Bu arada Bartok-Saygun
plağı ikinci kez Avrupa'da
Schwann-Koch tarafından ba-
sılmış.
Ve hemen ardından yıne Say-
gun'un yeni basılan eskizlerinı
çalip plağa almak amaanda.
Saygun deyince zaten gözlen
parlıyor Gülsin Onay'ın
"Hemen her resitaİûnde, dün-
yanın neresinde olursa olsun
Saygun'dan bir yapıt çalıyorum.
Mozart ile Schubert'in arasına,
Chopin ile Bartok'un yanı başı-
na bir Saygun yerleştinmek yeni
bir mesaj getiriyor. Saygun'un
her yapıtı öyle ilgj görüyor, öyle
alktşlanıyor ki anlatamam."
Gülsin Onay için yaşamı bo-
yunca yaptığın en doğnı şey ne-
dir diye sorsanız, Saygun'un
ağırlaştığinı duyunca. ölümün-
den bir gece önce bulduğu brr
uçağa atlayıp Türkiye'ye gel-
mesi olduğunu söylüyor.
' "Beni görünce uzun saatler-
dir uyuduğu koma halindcn
çıktı. konuşmaya başladı. Sonra yeni
basılan eskizlerini gösterdim. Çok se-
vindi ve hemen notalar arasında iki hata
buldu.
Onlan dûzeltirken sanki hav ata geri
dönüyordu. Üç saat sonra da onu kay-
bettik. İyi ki gelmişim, iyi ki o son daki-
kalannda bir sevinci onunla pay-
laşnuşun, şündi düşündüğümde ha-
yatımın en doğnı karanydı, diyorum."
Uluslararası Mendelssohn Vakfı, Leipzig'de Mendelssohn Müzesi ve Müzik Evi açmak için kampanya başlattı
Kaçdüğünde EvlilikMarşı çalınmıştır?Kültür Senisi - 'Ben Leipzigi
bilirim" dcmışti Erich Honecker
1990 yıhnda E)emokratik Alman
Cumhuriyeti'nın çöküşünün
ardından. "Havaalamndan kente
geldiğinizde, tkinci Dünya Savaşı
bombardunanı daha dön oimuş gi-
bidir bu kentte..."
Aslında kentin bu denli hasar
görmesinde. Erich Honecker'in
eski bınalan çürümeye terk edip,
çok katlı ucuz binalar inşa ettir-
mesinın payı büyüktü. Üç yıllık
pazar ekonomisi. şımdi etkisini
gösteriyor: Kent merkezinde
yıkılıp dökülen gökdelenler var,
meydanlar bomboş. ara sokak-
larda restore edilmeyi bekleyen
yıkınu 19. yüzyıl binalannın sıra
sıra dizildiği ara sokaklar...
Bir zamanlar müzik yayımalı-
ğın (nota) merkezi olan kentin
göbeğindeki Goldschmidt Cad-
desi'nde. 12 numarada bulunan
bir apartman binası, kentin eski
kimliğinın sımgesi bugün. 1840'b
yıllarda ınşa edilen bu apartman,
yazık ki vavaş yavaş çürüyon
Çatısı güvercin pislikieri içinde,
bodrumu öylesine nıtubetli ko-
kudan gecıliniyor, ana girişi par-
ça parça dökülüyor ve kınk bir
borunun yüzünden yağmur suyu
binanın ıçine akıyor.
Goldschmidt Caddesı, 12 nu-
marada bulunan bu eski apart-
man, ünlü besteci Feiix MendeJs-
sohn'un (1809-47) son yıllannı
geçirdiği ev. Mendelssohn bina
yeni inşa edildiğinde buraya ta-
şınmış ve apartmanın birinci
katında bulunan dokuz odalı
evinde her pazar öğleden sonrası
piyano resitalleri verirmiş.
Mendelssohn'un yasadığı evler
arasında ayakta kalan tek yer,
Goldschmidt caddesındeki bu ev.
Şımdi burası, bir zamanlar küçük
Paris diye büinen Leipzig'i yeni-
den Avrupa'mn müzik merkezi
haline getirme umudu ve çaba-
lannın ana noktası oldu. 14 ayn
evsahibiyle süren iki yıllık uğ-
raşının sonucu, Kurt Masur'un
öncüluğündeki Uluslararası
Mendeteohn Vakfı, binayı 15
mılyon marka satın aldı. Böylece
'Mendelssohn evi'nin bir otel ya
. urt Masur
öncüluğündeki
uluslararası
Mendelssohn Vakfı,
Mendelssohn'un son
yıllannı geçirdiği katı
olduğu gibi koruyarak
binanın tümünü bir
Mendelssohn Müzesi ve
müzik merkezine
dönüştürmeyi
amaçlıyor. Bu ev,
(yanda) Leipzig'i
yeniden Avrupa'mn
müzik merkezi haline
getirme umudu
ve çabalannın ana
noktası oldu.
da iş merkezine dönüşmesi de en-
gelJenmiş oldu.
Uluslararası Mendelssohn
Vakfı, Mendelssohn'un otur-
duğu katı olduğu gibi koruyarak
binanın tümünü bir Mendels-
sohn Müzesi ve müzik merkezine
dönüştürmeyi amaçlıyor. Arşiv,
okuma odalan ve bir kıtap evi de
düzenlemeyı planlayan Vakıf, bi-
nanın şu anla avlusunu bir bah-
çeye dönüştürerek binayla bağ-
lantılı bir sergı salonu ve kafe de
yapacak.
Uluslararası Mendelssohn
Vakfı'nın şu anki başkanı, ünlü
orkestra şefi Kurt Masur, Leip-
zig'in tarihi 1743'lere dek uzanan
ve 1835-43 yıllan arasında Men-
delssohn'un da orkestra şefliğini
yaptıjı Gevvandhaus Orkestrasf-
nı yönetiyor. Masur, 'Mendels-
sohn evi'nin, kentin sanatsal kim-
liğine bu denli katkıda bulunmuş
bir kişi için bir tür "anıt" olmasını
ıstiyor. "Bugün hala yaşattığımız
Gewandhaus gekneğini Mendels-
sohn 150 yıl önce Leipzig Konser-
vatuvan'nı kurarak başlattı" dıyor
Kurt Masur. "'Burayı kurmasınm
nedeni, Gewendhaus Orkestrası
üyelerinin buradaki öğrencilere
ders vermesini sağlamak içindi,
böylece en iyi miizisyenler yine
Getvendhaus Orkestrası'nde çalı-
yordu." Bu sıstem, bugün hala
çalışıyor. Gevvandhaus Orkest-
rası üyelerinin yüzde 85'i, eskıden
olduğu gibi Leipzig Konservatu-
van'ndan. Gevvandhaus Orkest-
rası, kentin opera binasının yanı
sıra kendi konser salonunda da
çalıyor.
Ancak Leipzig Mendelssohn'u
her zaman bu denli sevmedi. bu
denli korumadı Yahudi olduğu
için müziğj "nasyonel sosyalist-
ler"ce yasaklandı, 1936 yılında
Gevvendhaus binasının önünde,
opera binasının hemen karşısı-
nda ve Goldschmidt caddesınde
bulunan evinin çok yakınında
bulunan anıt mezan yok edildi.
Kurt Masur. gelecek yıl mart ayı-
nda aynı yerde yeni bir anıt me-
zar kurmayı düşünüyor.Men-
delssohn yaşamı boyunca Yahu-
di olduğu için önyargılarla sa-
vaşü ve Masur'a göre, müziği
kendi ülkesinde bile yanlış an-
laşılmıştı:
"Yasadığı dönemde, müziği bi-
raz yüzeysel olmakla suçlandı.
Ondan genelde. dostça, kibar bir
besteci diye söz cdilirdi."
Kurt Masur. 18301u ve 4O'lı
yıllar sırasında îngilterc'de iki yıl
geçıren Mendelssohn'un yapı-
tlanndakı anlamı Ingilizlerin çok
daha iyi ka\Tadığını düşünüyor.
Mendelssohn'un müziği bugün
bile genelde İngıltere'de. Alman-
yada olduğundan daha çok ses-
lendırilıyor
Bu nedenle belki, Uluslararası
Mendelssohn Vakfı'nın müdürü
de bir İngihz. 20 yıldır Almanya'-
da yaşayan Hılary Bartlett, Ge-
vvandhaus binası ıpnde, küçü-
cük, penceresiz bir odada, çok
küçük bir kadroyla vakfın çalı-
şmalannı sürdürüyor. Bartlett,
her köşesi yıkmtılar içinde ve res-
torasyon bekleyen bir kentte,
Mendelssohn Müzesi için 30 mil-
yon mark bulmanın çok güç ol-
duğunu ıtıraf ediyor. "Beklediği-
miz ölcüde devlet yardımı ala-
madık" dıyor. "Bu nedenle yüzü-
müzii endüstri ve iş dünyasına çe-
virdik. Bu da çok zor, çünkü in-
sanlar bu tip şeylerle yeni yeni
karşdaşıyor. pek çok Alman isa-
damı klasik müziği çok sevdiğİni
söylese de yardım etmeye getince,
işler değişiyor.''
Bartlett. Mendelssohn Müzesi
için gerekli paranın Almanya
dışından geleceğıni umuyor. Bu
amaçla İngiltere. Japonya ve Al-
manya'da şubeler acılmış. İngil-
tere deki vakfın çalışmalannı
Royal Philarmonic Society üstle-
niyor, Mendelssohn'u başmdan
beri destekleyen ve besteci daha
20 yaşındayİcen onu bünyesine
alan bir kurum bu.
Bu yıl Londra'da Albert Hall'-
da Kurt Masur yönetiminde bir
konser veren Gevvandhaus Or-
kestrası'nın konserinin ardından,
Mendelssohn Müzesi için para
toplandı. Masur, Amerika'ya ya-
pacaklan tumede de epeyce bağış
almayı umuyor. Ünlü şef, Men-
delssohn evinin yalnızca bir müze
olmakla da kalmasını istemiyor.
Beste yanşmalan düzenleyerek,
Leipzig'i yeniden bir müzik mer-
kezi konumuna getırmeyi
amaçlıyor Masur. "Mendeissohn
dinleyiciyi. izfcyki yetiştirmek
için çabaiadı" diyor Masur, "Şim-
di aynı şeyi btrim yeniden y apma-
mız gerekiyor."
Kurt Masur, Mendelssohn
Müzesi ve Müzik Evi'nin 2000
yıhna dek açılabileceğini söylü-
yor. Ancak bina, şimdiden büyük
bir tehlike altında. Çatısı bu kış
da yenilenmezse (ki bu 500 bin
mark tutuyor), büyük bir olası-
lıkla çökecek.
Vakfın müdürü Bartlett, şu sı-
ralar "Feüv Mendelssohn'a Bir
Çatı" adı altında bir kampanya
başlatmış. Dünyanm her köşe-
sindeki Mendelssohn dinleyıaîe-
rine sesleniyor. "Mendelssohn
yalntzca Leipzig için yaşamadı"
diyor Bartlett. "Ve btı yalnızca
Abnanlann sonımluluğu değil.
Hepimirin sonımluluğu. Bir düşü-
nün. kaç kişi evlenirkeo düğün
töreninde Mendelssohn'un Evlilik
Marşı çalnuştır?.."
ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Neden Şiirle Tiyatro?
İyi ınsanlar yetiştırmeyi amaçlayan bir eğitimin çerçe-
vesine mutlaka kültürel etkinliklerin, sanatların alınması
gerektiğini söylemiş, "özellikle şiirle tiyatro" diye ekle-
miştim.
Neden şiirle tiyatro?
Şiirle tiyatroyu vurgulamam öbür sanatları daha
önemsiz görmemden değil. Sanatların etkileme gücü,
dolayısıyla önemi kişiye göre degişir. Ama eğitimde şiir-
le tiyatronun apayrı bir yerleri olduğuna inanıyorum.
Şiirin özelliklerini düşünelim:
Oncelikle dile bağlı bir sanat. Sçzcüklerle yazılıyor.
Sözcukleri günlük konuşmalarda, yazışmalarda, ya da
diyelim bir romanda olduğu gibi kullanıp geçmiyorsu-
nuz. Teker teker tartıyorsunuz her birini, aralarındaki
ilişkileri bulmaya çalışıyor, seslerini dinliyor, hecelerini
sayıyor, harflerıne bakıyor, sonunda sözcüklerle bir ya-
pı kuruyorsunuz; hem soyut, hem de somut bir yapı bu,
seste kaldığı kadar gözle görülmüyor, ama kağıda dökü-
lünce somutlaşıyor, karşısına geçip izliyorsunuz Dize-
ler, dizelerin alt alta sıralanışı, sözcük araları, dize ara-
ları, kalıplar yeni, aykırı bkpimler...
Küçücük bir şiirde ele alıp yoğurduğunuz şey doğru-
dan doğruya ' dil", yani düşünce, duygu, kısaca ınsan
diyebiliriz. Demek ki şiirle ilgilenirken, dili yoğururken,
düşünceleri, duygularıyla insana ulaşıyoruz.
Bu noktaya şöyle de gelebilirdik-
Bütün yazın yapıtlarında olduğu gibi, şiirin konusu da
insanlar, insanların duyguları, düşünceleri, kurdukları
düşlerdir. Ama şiirde bütün bunlar son derece yoğun bir
biçimde işlenir. Hiç çekinmeden, "Şiir yoğunlaştırma-
dır" bile diyebiliriz. Demek ki şiirle ilgilenen bir kişi, in-
sanoğlunun yoğunlaştırılmış duygu, düşünce, düş dün-
yasına yönelir. Bu onu oncelikle kendini tanımaya, öbür
insanlarla karşılaştırmaya, benzeyen ya da benzeme-
yen yanlarını görmeye götürür. Hoşgörünün, daha doğ-
rusöylenişiyle "başkalarınınkişıliklerinesaygı'nınkay-
nağı bu bilinçlenmede yatar.
Şiirin yaygın bir özelliğı de duyguları öne alışıdır Çağ-
daş şairler gerçi bundan pek hoşlanmazlar, duygusallık
konusundaki yozlaşmalara karşı durmak için, şiirin duy-
gularla değil, sözcüklerle yazıldığını üstüne basa basa
belirtirler, ama şairlikle duyarlılık arasındaki ilişki de
çok açıktır.
Şiir yazabilmek için oncelikle "şiir duymayı, şiır dü-
şünmeyi" öğrenmek gerektiğini söyleyen şairin bu sö-
zündekı gerçeği kimse yadsıyamaz.
Demek ki eğitim süreci içinde okul öncesinde, okulda,
okul dışında çocuklara şiir okutursak, içlerinde şiir yaz-
ma özlemini uyandırırsak (başarıp başaramamaları hiç
önemli değil), kendilerini tanımalarına, başkalarının ki-
şiliklerine saygı göstermeyi öğrenmelerine, toplumsal-
laşmalarına, duyarlılık kazanmalarına yardım etmiş olu-
ruz.
Tiyatro konusuna gelince: Bu düşüncenin baş savu-
nucusu, biliyorsunuz, Muhsin Ertuğrul'du. "Hastane
açacağınıza tiyatro açm!" gibi çarpıcı, düşündürücü
sözlerle tiyatronun insanlar üzerindekı olumlu etkılerini
vurgular, yaşam savaşımı içinde bunalmış insanların
oturduğu yoksul semtlerde belediyelerin kısıtlı olanak-
larını zorlayarak tiyatro binaları yaptırır, her akşam da-
kikası dakikasına perde açtırırdı.
Işin bu yönü de elbette son derece önemli, tiyatraya
gitmek, oyun izlemek, o büyülü sanat ortamında bulun-'
mak insanlara pek çok şey kazandırır. Ama b
:
r de oyun-
ların içinde yer almak, oyuncudan perdeciye tiyatro
olayının ortaya çıkışında görev almak var ki, bunun eği-
tim sürecindeki önemi inanılmayacak kadar büyüktür.
Bir grup çalışmasında yer almanın ötesinde, özellikle
oyunculuğun getirdiğı "bir başkası olma" zorunluluğu
insanın yaşama bakışını, öbür insanlarla kurduğu ilişki-
leri büyük oranda etkiler.
Okullarında tiyatro çalışması yaptırmış olan öğret-
menler bu etkinliğin ne kadar olumlu sonuçlar verdiğini
çok iyi bilir, konuşmalarında açık açık belirtirler. Ama
nedense "tiyatro" okullara seçmeli ders olarak bile gi-
rememiştir. Nerdeyse kaçamak bir etkinlik durumunda-
dır. Oysa kişilik eğitimi açısından bütün dersleri solladı-
ğı herkesin bildiği birgerçek.
IstanbuVdayenibir
'Tiyatrohane'
Kültür Servisi- İstanbul'da Tiyatrohane adında yeni bir
tıyatro kuruldu. Müjdat Gezen Kültür ve Sanat Vakfı'nda
perdelerini açacak olan Tiyatrohane adlı yedi kişilik
tiyatro grubunda tiyatro doktorasım tamamlayan iki genç
ve bir de tiyatro öğrencisi bulunuyor. Tiyatrohane bu yıl
"Kımuzı Burunlu Dünya" adb çocuk oyunu.
"Sevdaname" isimli kolaj çalışması, topluluk üyelennin
yazdığı "Deniz Diye Bir Delikanlı" ve Prometheus'dan
Uğur Mumcu'ya kadar tanh boyunca baskılara baş
kaldıranlan konu alan "Direnıyoruz" adlı oyunu
sahneleyecek. Anadolu turnesine de çıkacak olan
Tiyatrohane; Şensuvar Aktaş, Harun Altan, Ümit
Aydoğdu, Metin Balay, Ayşe Selen, Tulga Serim ve Hasan
Şahintürk'ten oluşuyor.
Sviatoslav Richter CRR'de
Kültür Senisi - Ünlü Rus pıyanısti Sviatoslav Richter
bugün ve yann saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda iki resital sunacak. 1915 doğumlu Richter,
sekiz yaşındayken besteler yapmaya başladı. Sanatçı. 1935
yılında "Moskova Piyano Yanşması" birincilik ödülünü
kazandı. 1942 yılında Prokofıef in 6 numaralı sonatının ilk
seslendirilişini gerçekleştiren sanatçı, Rostropoviç ve
Prokofıef in yakm dostuydu. 1960 yılından beri Amerika,
İngiltere. Fransa ve Avusturya'da konserler veren Richter,
aynı sezonda 15 ayn program sunabilecek kadar güçlü bir
belleğe sahip olmakla tanınıyor. Bugünkü resitalınde
Bach. Beethoven ve Schuben'ın yapıtlannı seslendirecek
olan sanatçı yann da Edvvard Gneg'in 'link parçalarTndan
oluşan bir program sunacak.
Belkıshn tarihimüzekapısında
GAZİANTEP(Cumhuriyet) - Belkıs bölgesınden
çıkartılan tarihi eserler ıçın aranan yer henüz bulunamadı.
Eserlerin saklanacağı müze dolu olduğu için mozaikler ve
heykeller depoya ya da bahçeye kondu. Belkıs'ta bu yıl
yapılan kazılar sonucu ortaya çıkartılan çeşitli
boyutlardaki mozaikler ve heykeller. depolar dolu olduğu
için kapıda kaldı. Zaten yıpranmış durumdakı eserlerin.
hava koşullanndan olumsuz etkilenmesınin "an meselesi"
olduğuna dikkatçekiliyor. Yetkililer. ilk projesı kültür
merkezi olarak çizilen ve halen inşaatı süren binanın
Gaziantep Müzesi'ne verilmesi durumunda sayısı yüzlerle
ifade edilen tanhi eserlerin buraya taşınacağını söyediler.
Fotoğraflarla 'Nepaltnsanları'
Kültür Senisi - Ahmet Arpad'ın "Nepal İnsanlan" başlıkh
fotoğraf sergisi 8 kasımda Stuttgart'taki Halk Yüksek
Okulu salonlannda açılacak. Bugüne dek Almanya'da beş
kişisel sergi açan Arpad'ın "Nepal İnsanlan" sergisi,
fotoğraf sanatçısının Nepal'in tapınaklannda ve Himalaya
dağ yollannda çektiği siyah-beyaz ve renkli insan
portrelerinden oluşuyor.