Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM1993ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
T,t
ıpkı İsmet Paşa gibiydi
Erdal İnönü... Yapacaklannı
kendi beyninde düşünüyor ve
düşüncelerini partisinin genel
sekreterine bile açıklamadan,
önerisini getiriyordu. Birleşme
karan, Erdal Bey'in bütün
siyasal yaşamında izlenecek
özveri ve alçakgönüllülük
örneklerinin sadece ilkiydi.
YURDAGUL ERKOCA
Deıs:Demokrasi, koı n ı:Birleşme
• Erdal Bey'in partiyi feshedip HP ile birleşme ve genel başkanlığı Aydın Güven Gürkarf a bırakma önerisini
Cumhuriyet'ten okuyan SODEP yöneticileri neye uğradıklannı şaşınp, yüksek sesle itiraza başlıyorlar...
-5-
tnönü'nün partiyi feshedip HP'ye
katılma ve genel başkanlığı da Aydm
Güven Gürkan'a bırakma teklifi. SO-
DEFin o sırada toplantı halinde bulu-
nan Parti Meclisi'ne bomba gıbi duşü-
yordu. Herkes şaşkınhkla birbirine
bakıyordu. Bir süre sonra da yüksek
sesle itirazlar başhyordu.
Olayın gelişüğj tarihte Burhaniye'de
tatil yapan Genel Sekreter Cezmi Kar-
tay birleşme haberini nasd öğrendiğini
şöyle anlaüyor:
"Ben tatüe çıkıyordum. Saym tnöoû
de tatik çıkacaktı. Tatile çıkarken her
jey çok güzekli biziın açunızdan. EylûkJe
yapacağımız çahşmalann programlanıu
hazırianuştık.
85 Temmuzu.
Biz mayis aymda tstanbuTda bir mi-
ting yapmtşnk ve çok başanlı geçmişti.
Ordan döndük, parti içi çaüşmalar de-
vam edryordu.
Saym Inönü Karadeniz gezisine gitti.
Döndüğünde tetefonla görüştük, oradaki
çafaşmalardan memııun oMuğunu ifade
etti.
Birtıirimize iyi tatiDer dfledik aynldık.
Ben Burtıaniye'de tatOdeyken SODEP
kuruculanndan Ertuğnıl Ünlüer ik
karşılaştık bir sabah. Bana 'Dûn gece
saat 24'e kadar sohbet ettik, partiyi fes-
hedip Halkçı Parti ik birfcşecegjnizi
söyientedimz. Cumhuriyet yazdı bu sa-
bah'dedi.
Heroen döndüm geMim.
Karar alırken bir çok kişi daıuşmayı
gerekli sayar. Inönü böyte bir tabtata sa-
hip değüdir. Bu son aynlma karan da
öyk oldu. Geçenlerde bir kokteyMe eşi
Sevinç Hanım'la karşüaştım. Emin olun
benirn de haberim yoktu' dedi.''
Kartay haben alır almaz tatihni yan-
da kesip Ankara'ya gelecek ve tnönü'-
nün HP'ye birÜk önerisini açıkla-
masının ardından durum yetkıli organ-
larda tartışılmaya başlanacakü.
Herkes "Bunu nasıl yaparsınız?" diye
soruyordu. Genel Sekreter Kartay istifa
edeceğini söylüyor. ancak İnönü tarafi-
ndan "Olmaz Saym Kartay, bu işe bir-
likte başladık, birlikte götüreceğiz" diye
istifası geri çevriliyordu.
Nasıl oluyordu da bu kadar önemli
bir konuda genel başkan partiyi feshet-
me karannı yalnız başına alıyordu?
Kendisi o günlerdeki durumu şöyle an-
latıyor' "Karan ben yalnız başıma
aldım. Orada şöyle bir mesele \ ardı. Sos-
yal demokratlaruı birleşmesi meselesi
hepdevametti gitti.
CHP'nin kapatdması böyle bir
dağmıklık yaratmıştı. Ben ilk sijasete
çağnldığımda bu dağınıklığın ortadan
kaldınlması isteniyordu. Benden istenen,
birtakıni belediye başkanlan. bürokrat-
lar. il başkanlan. partililerin bir araya
getirilrnesiydi.
O zaman DSP yoktu ortada. Halkçı
Parti kurulmuştu >e kimse Halkçı Par-
tfye gitmek istemiyordu. O zaman gel
dendiğinde istenen şey. CHP'den gelen
insanlann bir araya getirilmesiydi.
Gerçekten de biz oraya çıktığımızda
bütün kitlesi hemen yanımıza geldi. İlk
emel gercekteşti. Ondan sonra ilk intiba
Halkçı Parti'yle biz birleşecek gibiydik.
Ama tabii olmuyor. Bir defa başka bir
parti kunılmuş. Seçime bizi sokmadılar,
onlar girdi. Bu bir defa yapay bir aynlık
yarattı.
Biz yeıri kurulmuştuk ki hemen yerel
seçim ilan edildi rahmetli Özal tarafı-
ndan. O zaman profesyonel politikacılar
yoktu, buna rağmen biz iki misli oy aldık
Halkçı Parti'den. Biz birinci muhalefet
partisi haline geldik. ama parlamentoda
yokuz. O durumda kurultay y aptık ve biz
kendi kunıltayımızda Halkçı Parti ile
birleşn.e karan aldık.
tki partinin birleşme yoUarının aran-
ması için de bana yetki \erildi. Bu arada
ben düşündüm nasıl birleşme olur diye.
Parlamentoda parti değiştirmek im-
kansız. Halkçı Parti'nin milletvekilleri
başka parriye geçerse miHervekfllikleri
düşecek. Dolayısıvla biz daha çok oy
ahnışız seçimlerde, kimse Halkçı Paıtf-
ye gitmeyi kabul etmiyor. Bu durumda
birleşme olmaz diye düşünülüyor. Ben bir
yol dûşünmûştüm, ama kimseye söyle-
menüştim.
Derken HP kunıltavı otdu ve Gürkan
genel başkantığa geldi.
Sayın Gürkan'ın ge-
Imesi. onun söylemi, iki
parti arasindaki farkı
daha da azaltrı. Saynı
Gürkan önce Ecevit'e
gitti. Nedense bilmiyo-
rum. Daha tanınmış bi-
risi olduğu için herhal-
de. Ondan sonra bize
geldi. Aklımda bir fikir
olduğu için onlara bir
sürpriz \aptım. Onlara
somut bir teklif yapbm.
Dedim ki böyle yapar-
sak birleşiriz. Siz bunu
bir düşünün...
Bunu duyunca çok
ilgilendiler. Ben bu ko-
nuşmayı yapmadan
önce, bir başkanlık di-
vanı vardı. genel başkan
yardımcdan filan. Bir
gün önce onlara an-
lattım bu fikrimi. Ohır
mu olmaz mı dediler,
ama kesin olarak karşı
çıkmadılar. Sakmca-
lan var dediler, biz bun-
dan zararlı çıkar mıyız
dediler.
Ben de, peki ben
bunu ihtiyatiı anlatınm
Saym Gürkan'a dedim.
Fakat onlar bana 1yi
yapıyorstın' demediler,
'diişünelim biraz. tehli-
keli göriinüyor' dediler.
Ben de ertesi gün Sayın
Gürkan'a anlattım. tabii o çok Dgflendi.
Çok somut bir yol gösterdim. Öyle. sen
buraya gel ben oraya geleyim fılan değil.
Bu, özel şekilde kimse bir yere gitmeden
birieşmiş oluyordu. Benim genel baş-
kanlıktan aynlmama arkadaşlanm iti-
raz ediyorlardı. ama başka çaresi yoktu.
Birleşirken böyle bir şey yapmak şarttı.
Bence teklif bizira için de iyiydi.
Sonra durumu. Merkez Karar Yürirt-
me Kurulu vardı o zaman, orada da an-
lattım. Daha önce söyleseydim, biliyo-
rum kimse evet demeyecekti.
Ama belirli \e önemli bir de-
ğtşiklik yapmak istiyorsanız
ona önce herkes karşı
çıkıyor. Bunu yapmak. her-
kesi bulunduğu durumdan
başka bir dunıma getirmek
demek. Bunu kimse kabul et-
mez tabii. Onun için böyle
şeyler pek kimseye söyle-
nerek yapthruyor. Sonunda
kurultay büyük coşkuyla bit-
ti, herkes de memnun kaldı.
Herkes hak etmediğim övgü-
ler yağdırdı."
İ'nönü'nün HP-SODEP
bırleşmesındeki tavn parti
içinde ciddi tartışmalara ne-
den oluyordu. Ama yine de
sorun basına aksettirilmi-
yordu. Sonunda tnönü'nün
karan doğrultusunda tavır
ahruyor ve birlik kamuoyu
önünde savunuluyordu.
O gün çok ciddi bir mu-
halefet vardı, tnönü'nün
tavnna ve birlik konusun-
daki yaklaşımına. Belki de
örgütün önemli bir bölümü-
nün tnönü'yle ilk karşı
karşıya kalışıvdı bu olay.
Buna rağmen Inönü, görüş-
lerini örgüte kabullendiri-
yor, ciddi çatlaklann oluş-
masını ve ıstifalann günde-
me gelmesini ördüyordu.
Önlediği gjbi, herkesin de
kamuoyu önünde birliği sa-
vunmasını sağlıyordu.
Bunu nasıl sağladığını anlatırken, o
dönemde parti yöneticilerinden biri
şöyle diyor:
"tkili iüşkilerde fevkalade zariftir. Si-
yaseti SODEPte. SHP'de yapma dunı-
munda olan insanlar geçmişle bağlan
olan insanlardır. Atatürk'e, İsmet Paşa'-
ya saygısı olan insanlardır. O çok büyük
iki insanın saygınlığı pek çok davran^ta,
Erdal Bey'e olan saygınlığın da devamı-
na neden olmaktadır. Aynca kendisi de
çok zarif bir insan olduğundan, kırma-
dan nasıl çözülebilir bu sorun diye özen
gösterilmiştir. Voksa görüşler ifade edil-
• ODEP'i
seçime
sokmadılar ama,
bizHFdençok
oy aldık. Ana
muhalefet partisi
durumundaydık
ama, meclıste
yoktuk' diye an-
latıyor Erdal
İnönü "tek
başına aldığı
karan" anla-
tırkenveekliyor
"Bu nedenle
SODEP'i
feshedip, HP ile
birleşmenin
sosyal
demokratlan
güçlendireceğine
karar verdim."
HP son kongresini yapmış ve SODEP ile birieşme karan
aiınrruştır. İnönü, yeni doğan SHFnin genel başkanlık koltuğu-
nu bırâkmaya hazıriandığı Aydın G. Gürkan ile el sıktşırkea,
günümüzün uzlaşmamacı lkkrlerine de ders verir gibi...
mişrir. Düşünceler söylenmiştir. Ama bi-
reysel olarak herkes bir tarafa çekmek-
ten kaçınmıştır.''
tnönü bunu takıp eden >ıllarda da ör-
güte genellikle isteğini kabul ettirdi...
Ama bu, klasik genel başkanlann ya da
liderlerin yaptığı gibi 'kulislerle, tehdit-
lerle, vaatlerle' olmadı.Her önemli ka-
rar arifesinde örgüt, Erdal İnönü bü>ük
bir gayret göstermese de. onun onay-
ladığı ya da onun istediği biçimde ta\ır
koydu. Çoğu zaman o isteğini açıkla-
nedenle yanuşhklan, siyasal tezindeki
noksanlıklan, sosyal demokrasi anlayışj-
ndaki eksiklikleri hep göz ardı edildi.
Bence parti bundan oldukça zarar gördü.
Bu kadar çekici bir kişiliği olmasaydı da
bazı şeylere daha önceden müdahale
etme şansı olsaydı... An. duru, sahted-
likten uzak. güven veren ve saygı uyandn
ran kişiliği nedeniyle insanlar pek çok be-
deli kendfliklerinden ödemeye razı oldu-
lar. Çok ilginç bir iuşkidir İnönü-örgüt
ilişkisi. Herkes partide her şe>in mükem-
mel gitmediğini, daha ivisinin
yapılabileceğini biliyordu.
ama kimse de bu nedenlerden
dolayı Erdal Bey'i kırmak is-
temiyordu.'''
"Pekı. neden?" diye so-
rusunu ise Gürkan şöyle
yanıtlıyor: "Tarihi adı nede-
niyle, yaratbğı dokunul-
mazlığın da çok önemli rolü
oldu. Zannediyonım Erdal
Bey'den başkası olsaydı örgüt
karşı çıkma hakkını daha ça-
buk kullanabilirdi. \ma İnönü
adı büyülü bir ad gibi bir çok
şeyin görmezlikten gelinmesi-
ne neden oldu. \'anuş anlaşı-
lmasın, İnönü yalnızca adıyla
politika \apmadı."
A> dın Güven Gürkan'ın de-
digi gibi İnönü adı, olağanüstü
güçlü kişilikle birleşincc İnö-
nü, örgüte ne istediyse kabul
ettirdi...
Her genel başkanın kolayı-
na yapamayacağı bir işti tnö-
nü'nün yaptış. Parti içinde
kimileri, tnönü'nün, partinin
yetkili organlanna danışma-
dan. calışma arkadaşlanm
ikna etmeden aldığı bu tavn
değerlendirirken "politikayı
Tarihten bir yaprak... Baba İnönü, oghı Erdal'a. uzun İ J L ^ Ç ^ yoruyorlard,
n ı , ; • . j ı ı u^ı "--LJ • lnonu buyuk olaylan çozer,
yıDarsonrabüe kda^ndan çıkrnayacak pohtika ogutlen k û ç ü k m e iıe iere önem ver-
venyor. Erdal lnonu, SHP hderhgı sırasında Ismet Paşa'- m e z
Aynntılara bakmaz" di-
run bu öğütierinden sık sık yarariandığm! anlatacaktır. yO r
danışmanlarindan Fikret
Ünlü.
masa bile... Ama bu tavnnı 'örgütü ve seçilmiş
Genellikle de, açıkça Erdal tnönü'ye organlan hiçe sayma. örgüt iradesini
karşı olanlarörgütçecezalandınldı.Ço- çiğneme' olarak değerlendirenlenn de
ğunluk İnönü'ye yöneltılen ekştirilere
katılsa da, karar aşamasında İnönü aşı-lamadı.
İnönü'nün merkeze açık pob'tika-
lanm sürekli eleştıren, ama bu eleştiri-
lerde de son derece ölçülü olan Grup
Başkan Vekili Aydın Güven Gürkan
şöyle anlaüyor. "Saygı uyandıran ve in-
sanın reddetmeye çok kolay \arama-
yacaği bir kişiliği \ar. Bu kişilik çok be-
lirgin. Keşke bu kadar sa>gı \e bağlılık
uyandu-an bir kişiliği olmasaydı. Hep bu
sayısı az değil. SHP'nin bir genel sekre-
teri, İnönü'nün bu ta\Tinı değerlendirir-
ken "Bilmediğimiz, tanımadığımız bir
çevresi \ar. Onlarla calışır. Yetkili
organlarla çalışmaz"' diyor ve babası
tsmet Paşa'yı örnek gösteriyor
"Babası öyle çahşmazdı. Parti Mecli-
si'yle çalışırdı. Hiç umıtmam. 1971-1972
yıÜan. Turan Güneş akademisyen ta\-
nyla sert bir konuşma yaptı. İsmet Paşa
döndü. "Turan, ben 65 yıldır ilirn
adamını dinlerim, ama biksin ki siyasi
kararian ilim adamlanna değil siyasi
kadrolara aldırınm" dedi. Aynı evde ol-
mak yetmiyor tabii. Biri, kocaman Os-
manlı tmparatorluğu'nun kucağında
canverdiği Kmayı Nlilliyeci kadrodan
geliyor. Erdal Bey'in siyasi deneyimi hiç
yoktu."
Kapılan açan kilit
Erdal Bey'esiyaset kapısınıaçankuş-
kusuz İnönü soyadıydı. İlk başlarda
İnönü'yü poliükaya mecbur bırakan
demek daha doğru belki de.
Erdal İnönü adını ilk ortaya atan.
işadamı İbrahim Cevahir, 1981 yılında
Erdal tnönü'yü önerdiğinde partinin
önde gelenlerinin pek de sıcak bak-
madığını söylüyor olaya. Cevahir şöyle
anlaüyor o günleri:
"Rahmetli Aytekin Kotil. Ali Topuz ve
Erol Tuncer'le sohbet ediyorduk. Yeni
partileşmeve geçildiği zaman 'Denizlere,
Topuzlara. hiziplere yer »erdirmeyece-
ğiz, korkmayın. ben size çok güzel bir
yapı hazırlanm, hepiniz açıkta ka-
lacaksınız' diye espri yapıyordum. Sonra
Erol Tuncer'le başbaşa kaldık. Tuncer
bana "siz kimi düşünüyorsunuz merak et-
tim" dediğinde, Erdal İnönü'lıi bir parti
düşündüğümü söyledim. O da bana "Er-
dal Be> olmaz da gebnez de" dedi. Sonra
Mustafa t stündağ'a söyledim. Çok
olumlu gördüğünü söyleyemem.
Fakat bana, 'Sayın Ecevit'le meseleyi
sen görüşür müsün? Ama Ecevit'le ko-
nuştuğun zaman, mimiklerine kadar
resmini çekip Ecevit'in tavrını döndüğün-
de bana çok iyi anlatmanı istiyorum. Her
hareketini bana çok iyi anlatırsan onun
ne demek istediğini anlarım' demişti.
Ece\it'le görüsmeye gittim. Ecevit
•Partinin kıırulmasına hayır, ama İnönü
ile kunılmasına peki' dedi. Ancak İnö-
nü'nün kabul etmeyeceğini söyledi. "Ba-
basınuı soyadı etkilenir diye kabul etntez,
ben bu işi yapamam diye kabul ermez
Sayın Cevahir' dedi."
Soyadı avantaj mıydı?
Bazen avantaj bazen de dezavantaj
olarak çıktı karşısına soyadı. Kimi za-
man •birleşme" ömeğinde olduğu gibi
tepkilen nötralize eden bu soyadı bazen
de babasıyla kıyaslanma şanssızlığına
neden oldu.
"tnönü soyadı sizin için avantaj mı
dezavantaj mı oldu?" sorusunu kendisi
şöyle yanıtlıyor:
•"Tanınmış bir insanın oğlu ya da kıa
olmak her zaman özel bir durum getiri-
yor. Bunun avantajlan vardır, zorluk-
İan vardır. Ama eninde sonunda avan-
tajlan zorluklanndan daha fazladırher-
halde. Çünkü ne de olsa belirli, farklı bir
noktaya getiriyor sizi. Bu farklı nokta-
lardan rahatsız olabilirsiniz zaman za-
man. Ama onun getirdiği nimetlerle, nı-
hayet dünya bir yanş dünyası olduğu
için, o yanşta size ban kolayhklar getin-
yor. Tabii tersi de olabihr.
Babamın öyle bir sözü vardı. Çok
küçükken söylemişti bize. Tanınmış bir
insanın oğlu olunca insanın yapüğı her
şey mübalağalı bir biçimde değerlendı-
rilir. Kusur yaparsa, çok büyük bir hata
yapuğı söylenir. tyi bir şey yaparsa da
yere göğe sığdınlamaz, çok övülür.'
Çok doğru bu. Tanınmışüğın getirdi-
ği yüksek bir düzeye gelmek var. Orda
her şey mübalağalı değerlendiriliyor.
Herkesin yaptığı hatayı yaparsanız.
olur mu, sen de böyle şey yapılır mı di> e
yükleniliyor. Kırk yılda bir iyi bir şey
yaparsa da "Ooo çok iyi şey yaptı' di\e
beğeniliyor. Demokratik ülkelerdeki
siyasetin de hiçbir kuralı yok bu anlam-
da.
Her nitelikten. her özellikten yarar-
lanma hakkı var. Boyunuz uzunsa bun-
dan vararlanabilirsiniz. Görünüşünüz
güzelse ben güzelim diye onun değerini
çıkartabilirsiniz. Saçınız çoksa ben gen-
cim dersiniz. Görünüşünüzle ilgili ya da
aileden gelen niteliklerle ilgili her türlü
unsuru kullanmaya hakkmız var. Aley-
hinizde kullananİar da oluyor. Üstün-
lüklerinızi, eksikliklerinızin üstüne çı-
karmak için uğraşmak esas olan..."
Yarın: cenel baskanlı-
ğın clvlll koltuğu
CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ SİPAL
Tavandan priııı ödüyorum
Soru: 1965 yıh Mart ayından bu yana SSK sigortalısryıın. 1968-
1-970 yıüarı arasuıda 24 ay yedek subay ögretmen olarak
Emeldi Sandığı'na tabi olarak görev yaptun.
Yedek subay öğretmenliğimin bhbninde ara vermeden,
1 Ekim 197O't*e yeıüden SSK sigortalrsı oMum.
Temmuz 1987 ortalannda çıkan Süper Emeklflik Ya-
sası'nda belirtilen tavandan bugüne kadar da prim öde-
mekteyim. Emeldi olmak istiyorum.
Yalnız bir gazetede okuduğuma göre, emeklilik prinû-
nin hesabında son S yılın ortalaınası alınacakmış. Sorum
. şu: En uygun dilekce verme zamanı 31 Araük 1992 mi,
yoksa 31 Ocak 1993 tarihi midir? S.K.
YANIT: 9 Temmuz 1987 günlü Resmi Gazete'de yayımlanıp
aynı gün yürürlüğe giren ve kamuoyunda Süper Emeklilik Yasa-
sı olarak bilinen, 3395 sayılı "506 Saydı Sosyal Sigortalar Ka-
nunu'nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Ek ve
Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun", yeni sigortalı grupla-
n oluşturmuş, sigorta emeklilen arasındaki maaş dengelerini al-
tüst etmiştir. Bu nedenle de sıkça değişikliğe uğramış, ancak bu
değişildikler çözüm getirmemiştir. Sıkça değindiğimiz ve eleştir-
diğimiz bu yasa bir kez daha değiştirümiştir. 22 Mart 1993 günlü
Resmi Gazete'de 3869 yasa numarasıyla yayımlanan bu değişik-
liğe göre "MaluUük, yaşiılık ve öJüm aylıklarınm besabına esas alı-
nacak üst gösterge, sigortalmın işten ayrddığı veya öldüğü tarihten
önceki malullük, yaşiılık ve ötöm sigortalan primi ödenmiş son on
takvim yüının prim hesabma esas tutarlanna göre bulunacak orta-
lama ydlık kazanç esas alınarak tespit edilir.
Şu kadar ki, yukandaki fıkrada belirtilen on takvim yüı;
a) 1994 yılında ayuk bağlanması için tahsis taiebinde bulunanlar
ile ölenlerin hak sahiplerine bağlanacak aylıklann hesabında altı,
b) 1995 yıunda ayük bağlanması için tahsis taiebinde bulunanlar
ile ölenlerin hak sahiplerine bağlanacak aylıkların hesabında yedi,
c) 1996 yıunda aylık bağlanması için tahsis taiebinde bulunanlar
ile ölenlerin hak sahiplerine bağlanacak ayuklann hesabında sekiz,
d) 1997 ydmda ayuk bağlanması için tahsis taiebinde bulunanlar
ile ölenlerin hak sahiplerine bağlanacak aylıklann hesabında do-
kuz,
e) 1998 yıunda ayuk bağlanması için tahsis taiebinde bulunanlar
ile ölenlerin hak sahiplerine bağlanacak ayuklann besabında on,
Takvim yüı olarak nazara alırur."
Bir başka anlatımla, 3869 sayılı yasa, özel sektör sıgortalılann-
dan;
A) 1993 yıhnda emekli olanlara 1 Ocak 1988 - 31 Aralık 1992
arasında geçen 5 takvim yıbmn,
B) 1994 yıhnda emekli olanlara 1 Ocak 1988 - 31 Arahk 1993
arasında geçen 6 takvim yıhnın,
C) 1995 yıhnda emekü olanlara 1 Ocak 1988 - 31 Arahk 1994
arasında geçen 7 takvim yıhnın,
D) 1996 yıhnda emekli olanlara 1 Ocak 1988 - 31 Aralık 1995
arasında geçen 8 takvim yıhnın,
E) 1997 yıhnda emekh olanlara 1 Ocak 1988 - 31 Arahk 1996
arasında geçen 9 takvim yıhnın,
F) 1998 yıhnda emekh olanlara 1 Ocak 1988 - 31 Arahk 1997
arasında geçen 10 takvim yıhnın,
sigorta primine esas kazanç ortalaması esas alınarak yaşhhk
ayhklan hesaplanacakur.
Bu nedenle 1 Ocak 1988'den başlayarak primlerini kesintisiz
tavandan ödeyenler, ister 1993 ister 1994 ya da 1998 yıhnda
emekh olsunlar, bugünkü uygulamada tavan gösterge 6.650'den
yaşhhk aylığı alırlar.
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Wr Resbn Sergisi-.Üç büyük gazetenin okurlarına bedava ansiklopedi vere-
rek ortalığı darmadağın ettiği bir dönemde, biz ansiklope-
dici olarak Baki Kurtuluş"u anımsarız. Ansiklopedi kültûrü-
nü ilkokul gençliğine tek başına Baki Kurtuluş aşılamıştır.
Bu yolda büyük başarı sağlamış, basımevini ve yayınlarını
zamanla (neredeyse) holdingleştirmiştir.
Baki Kurtuluş'u tanıdığımda tıpfakültesi ögrencisi Cemil
Sait Barlas'ın çıkardığı "Pazar Postası" dergisi ve "Son
Havadis "gazetesi yöneticilerindendi. Dergideolsun, gaze-
tede olsun köşe yazarıydı. Barlas'ın parti desteğiyle çıkar-
dığı Son Havadis, parti iktidardan düştükten sonra tutma-
mıştı. Haftada bir yayımlanan "PazarPostası"n\nçevres\n-
de Muzaffer Erdost ve arkadaşları "ikinci Yeni" adıyla
öbeklenmışlerdi. Baki Kurtuluş, 1958yılında gazeteciliği ve
dergiciliği bırakarak ansiklopediciliğe kaydı. Şimdi üç bü-
yük gazete arasında bir çekişme aracı olan ansiklopedi, o
yıllarda taze bir gelır kaynağıydı. Bunu gazeteler henüz
görmemişlerdi, ama Baki Kurtuluş görmüştü. "Gençlik
Ansiklopedisi'ni fasiküller halinde yayımladı. Ardından
'Tarihte Bugün" ve "Ansiklopedik Sözlük" geldi. Yayınlar
durmuyordu, ilkokulların her sınıfı için ders kitapları, çocuk
kitapları bunları izledi. Geniş kapsamlı olarak "İlkokul
Ansiklopedisi" hazırlandı.
Baki'nin ansiklopedicilikteki başarısını bilirdim de, res-
samlığını bilmem kulaktan dolmaydı. Bir Ankara'ya gidi-
şimde bazı resimlerini ayaküstü görmüştüm. Resme de,
ciddiyetle bir iki sergi açacak kadar kendini vermiş. Kızı-
lay'daki Akbank galerisinde açılan serginin kataloğunu
göndermiş.
Katalogda,' 'Kendimi bildim bileli resme ilgi duydum. Bir
resim, bir resim sergisi, bir ressamın yaşamöyküsü, bir
tablonun tıpkıbasımı, benim için dünyaya açılan birpence-
re oldu" diyor. Giderek resme ısınıyor. Resim yapmaya
başlıyor. Ortaokulda, lisede resmi öğrenmeye başlıyor.
Resmın de bir öğrenme işi olduğunu anlıyor. Bir güzel rast-
lantı; resim öğretmenleri Eşref Uren ve Nusret Karaca olu-
yor. Liseyi bitirdiğinde katıldığı bir suluboya yanşmasmda
birinci oluyor. Odül olarak bir saat veriyorlar.
işleri arasında durup dinlenmeden resim yapıyor. 1962
yılına kadar yaptığı resimlerin hiçbirinin elınde olmadığını
söylüyor. Şuna buna, eşe dosta dağıtıyor. "Resim bende
bir tutku" diyor. Elde kalanlarla bu sergiyi açıyor. Serginin
açılması için eşı zorluyor, galericiler destekliyor.
Katalogdaki resimlere bakıyorum; hepsinde sağlam bir
desen anlayışı var. Klasik ustalara özenmiş. "Sigara Içen
Kadın" tuvali usta işi görünüyor. Ancak bu resimden sonra
gelen (tuval üzerine yağlıboya) Sophia Loren (portre) ne
oluyor? Bir eski dostun resimlerini, bilmeyen dostlarımıza
duyurmak istedim. Bu resimler beni alıp eski Ankara gün-
lerine götürdü. Pazar Postası günlerine geldim. Dergide
benim de şiirlerim çıkardı. "Ankara nire/Zara nire" şiirim
orada çıkmıştı. Muzaffer Erdost'un güdümündeki dergide
"İkinci Yeni" diye adlandırılan Cemal Süreya, Ece Ayhan,
Sezai Karakoç, llhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever,
Metin Etoğlu gibi şaırler öbeklenmişti. Muzaffer Erdost,
Orhan Duru, Erdoğan Tamer gibi gençler veterıner fakül-
tesınden çıkıp gazeteciliğe gelmışlerdi Rahmetli Uhami
Soysal'ın ilk çıktşı da Pazar Postası nda olmuştur. Rüzgârlı
sokağın bu mavi başlıklı dergisi gözlerimden gitmiyor.
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Cezayir, Tunus ve ^
Fas'ta giyilen bir çeşit
harmani. 2/ Karakter... 2
Resmi kayıt defteri. 3/ «
Radon elementinin sim-
gesi... Ölünün ana rah- 4
mindeki gibi, dizleri ve g
başı karna doğru çekil-
miş biçimde gömühnesi 6
durumu. 4/ Amerika'da 7
yaşayan yaban öküzü...
Kötü. 5/ Eski Mısır'da 8
ölülerin koruyucusu olan g
tann... Bonı sesi. 6/Şaka.
7/ İslam'da birmezhepmensubu...
Zaviye. 8/ Bir tür yabanmersini. 9/
Yazıt ya da kabartmalarla kaph
oiandikihtaş... Balya.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Cıhz çocuk. 2/ Yurdumuzda
kuruhnuş yirmi bir köy enstitü-
sünden biri... Borsada belli mik-
tardaki hisse senedini belirtmekte
kullanılan işlem birimi. 3/ Bir no-
ta... Tokat'm bir ilçesi. 4/ Doğu
Anadolu'da çift sürülürken hep
bir ağızdan söylenen türkü. 5/ Boğanotundan çıkanlan ve he-
kimlikte kullanılan zehirh bir madde. 6/ Ovada ya da dere kıyı-
smda çah ve diken topluluğu... Bir nota... llkel benlik. 7/ Dağ
ya da tepenin alt bölümü... Kemirgen bir hayvan. 8/ Herhangi
bir mekanik enerjiyi elektrik akımına çeviren aygıt. 9/ Bir
renk... Bir soru eki... Soy.
SÖKTAŞ PAMUK VE TARIM ÜRÜNLERİNİ
DEĞERLENDİRME TİCARET VE SANAYİ
ANONİMŞİRKETİ'NDEN
ORTAKLARIN YENİ PAY ALMALARINA
İLİŞKİNSİRKOLER
Çfkarılmış sermayemız 13.500 000.000 - lırası nakit karşılığı
13.500.000.000-lirası ıç kaynaklardankarşılanmaksuretiyle
27.000 000.000.- liradan 54.000 000.000.- liraya arttırılmaktadır.
Arttırılan sermayeyi temsil eden hısse senetlerı Sermaye Pıyasası
Kurulu'nca 22.10 1993 tarih ve 140/772 sayı ile kayda alınmıştr. Ancak
kayda alınma. ortaklığımızın ve hısse seneöerınin kurul veya kamuca
tekeffûlü anlamına gelmez.
Ortaklığımız ile ilgili ayrıntılı bilgilerı kperen ızahname 2S.10.1993tari-
hinde Söke Tıcaret Sicıli'ne tescil edılmış ve 28.10 1993 tarıh, 3394 sayılı
TTSG'nde yayımlanmış olup aynca tasvuru yerlerınde ıncelemeye açık
tutulmaktadır.
Ortaklarımızın arttırılan 27.000 000.000 - liralık sermayeyi temsil eden
paylardan ellerindeki payların %50'si oraniDda yeni pay, %50'si oranın-
da bedelsız pay alma hakları vardır
Yeni pay alma hakları. aşağıda belirtilen başvuru yerlerinde
8.11.1993 ile 2.12.1993 tarıhleri arasında 25 gün süreyle kullandırılacak-
br. Bu sürenin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, yeni pay
alma kullanım sûresi ızleyen işgünu aksamı sona erecektir
Bir payın nomınal değeri 1 000- TL. olup, 1.000- TL'sından satışa ar-
zedilecektır
Ortaklarımız, aşağıda belirtilen yerlere başvurarak sahip oldukları
hisse senetlerinin 3 no.lu yeni pay alma kuponları karşılığında yeni pay
alma haklarını, 4 no.lu yeni pay alma kuponları karşılığında da bedelsiz
pay alma haklarını kullanacaklardır.
Bu sermaye artbnmtnda yeni pay alma hakkını kullanmak istemeyen
ortaklarımız. ilgili kuponu yeni pay alma hakkının kullanım süresı içinde
satabılirler.
Bedelsız pay alma hakkının kullanımı herhangi bir süreyle sınırlı de-
ğıldir
Baş vuru şetdi:
Yeni pay alma haklannı kullanmak isteyen ortaklarımız, asagıda be-
lirtilen adrese başvurarak sahip oldukları hisse senetlerinin 3 no.lu yeni
pay alma kuponlarını ibraz edeceklerdir
Pay bedellerinı Akbank Söke Şubesi 8400-4 01DHN no.lu hesaba yeni
pay alma hakkı kullanım süresı icerisinde nakden ve peşinen yatıracak-
lardır.
Başvuru yerterl:
SOKTAŞ AŞ Şirket Merkezi
Cumhuriyet Mah Karasuluk Mevkii/SÖKE 09201
Tel.:(0)(256)518 22 55
Hisse sefMÜerlnin tesllm sekH:
Ortaklarımız odemeye ılışkın bankadan alınan makbuzun birörneglni
şirkete tevdı ederek hısse senetferını alacaklardır
Halka arz süresinin başlangıç ve bitış tarıhleri: 8.12.1993
22.1Z1993