Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
- ^ SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ1992 PAZARTESİ
16 HABERLERIN DEVAMI
BIZBIZE
ERDALATABEK
GüvensizTopfemunBireyiOfcnak.-
Kime ve neye güveneceğinizi hiç düşündünüz mü?
Somut örneklerle küçük bir test yapalım mı?
- Başınıza bir haksızlık geldiği zaman resmi makamla-
nn, adalet mekanizmasının bu haksızlığı gidereceğine
güveniyor musunuz?
- Çarşıdan pazardan aldığınız malların, onların gerçek
fiyatlarıyla satıldığına güveniyor musunuz?
- Hastalandığınız zaman kamu hastanelerinde dikkatli
bir bakımla iyileşmenize uğraşılacağına güveniyor musu-
nuz? ûzel bir doktora ya da hastaneye giderseniz ödeye-
ceğiniz paranın hastalığınız için gerçekten gereken miktar
olacağına güveniyor musunuz?
- Türkiye'de bir daha askeri müdahale olmayacağına
. inanıyor musunuz?
- Hükümetlerin enflasyonu indirmek değilse de durdura-
cağına inanıyor musunuz?
- Politikacıların açıklamalarına güveniyor musunuz?
- Sevdiğiniz kadının ya da erkeğin sizi aldatmayacağına
güveniyor musunuz?
- Sevdiğinizi aldatmayacağınıza güveniyor musunuz?
- Çevrenizde her koşulda güvenebileceğiniz beş kişi var
mı?
- Kendinize güveniyor musunuz?
Şöyle geriye yaslanıp da kimseye bir şey açıklamak zo-
runda olmadan kendinizle konuşur musunuz? Bu sorula-
rın yanıtları ne olacaktır?
Eğer yanıtlarınızın hepsi ya da çoğu "Güveniyorum" ise
* gerçekten mutlu bir kişi olmalısınız. Çünkü mutluluğun te-
meli güvendJr. Bireysel mutluluk için bile toplumsal güven
içinde yaşayabilmek gerekiyor. Bir an için sizi kendinizle
başbaşa bırakalım, toplumumuzu düşünelim.
Karşısına çıkan ner sorun için (resmi dairede, hastane-
de, emniyette, adalette, iş bulmakta, çamaşır makinesi
almakta...) "güveneceği bir tanıdık" aramanın yaygın bir
davranış biçimi olduğu toplumumuzda insanımız neden
. böyle davranmak zorunluluğunu duyuyor? Belki de hiçbir
zaman hiçbir şeye güven duyamadığı için, değil mi? Ku-
>
rumlara güvenimiz yok, kişilere güvenimiz yok, geleceği-
] mize güvenimiz yok, duygulara güvenimiz yok...
' Şimdi "neden böyle"y© girmek istemiyorum. Toplu-
mun yapısal nedenleri var, işlevsel nedenleri var, değişen
nedenleri var elbette. Bu yazının amacı da o değil. Ayrıca
aklımıza gelen soruları "Elbette güvenmeliyiz, ama gü-
'. venmiyoruz' gibi ya da "Güvenmemek gerekir, ama gü-
veniyoruz" gibi bir yorumla da ele almiyorum. Amacım,
"güvenli toplumda mı, güvensiz toplumda mı" yaşadığı-
mıza bir göz atmak. Toplumsal hayatımızda yaşadığımız
pek çok örnek, birçok ipucu bize "güvensiz bir toplumda
yaşadığımızı" düşündürtüyor. Öyle olduğu için de insanı-
mız her türlü sorununda 'tanıdık biri'ni arıyor, gideceği
yere öyle gidiyor, sorununa o yolla çözüm arıyor.
Neden hâlâ 'uygar toplum' olamadığımızın yanıtı da bu-
rada. Uygar toplum, güvenli toplumdur. Uygar bir toplum-
da yaşamak, kurumlarla olsun, kişilerle olsun sağlıkh iliş-
kiler içinde yaşadığını bilmek demektir. Hangi durumda
olursa olsun, hangi sorunda olursa olsun "neyle karşıla-
şacağını önceden kestirebilmek' toplumsal güvenin te-
melidir. Böyle bir güven duygusu kurulmadan, paylaşıl-
madan, korunmadan uygar olunamaz. Yoksa uygarlık
otoyolların açılması, kullanılan telefon sayısının artışı, her
türlü tüketim malının bulunuşu falan değildir. Bunları uy-
gar olmanın göstergeleri sayarak toplumsal güven' faktö-
rünü ıskalamak da uygarlığın özünü kavrayamamanın
işareti.
"Mutlu insanlar toplumu" olmak istiyor muyuz? önce
toplumsal güveni' sağlamak zorundayız. Güvensiz top- •
lum 'güvenli insan'ı yaratamaz. Toplumuna güveneme-
yen, kendine güveni de ortada kalan insanın mutlu olma
yolları da kapatılmış olur. 1yi niyet'i safdillik, 'başkasına
güven'i ahmaklık sayan bir toplumda 'mutlu olma'nın alt-
yapısı ortadan kalkmış demektir.
Uygarlık diyoruz, demokrasi diyoruz, insan hakları diyo-
ruz. Hepsinin de temeli 'güvenli toplum' değil mi? Ekono-
mi, hukuk, eğitim, sağlık... 'güvenli toplum' için değil mi?
Politikanın amacı 'güvenli toplumu kurmak değil mi? Bü-
tün kurumları sorgulamak bunun için gerekli. Bütün siste-
mi sorgulamak bunun için gerekli. Kendimizi sorgulamak
bunun için gerekli. özgürlükler bunun için gerekli.
'Güvensiz toplum'u daha çok düşünmemiz gerekiyor,
daha çok tartışmamız gerekiyor, daha çok sorgulamamız
gerekiyor.
Çünkü insan olmanın yolu'buradan geçiyor...
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Astar ve yüz hikayesi
| 20 TEMMUZ 1962
! Geririliğetavizvermeksizindemokratik
rejimi yurdumuzda kökleştirmenin bir
tek yolu vardı: Devrim ilkelerini dimdik
ayakta tutmak, bütün partilerin
bunlara uymalannı sağlamak,
devrimleri koruyan kanunlan istisnasız
herkese karşı dikkatle ve eşit olarak
uygulamak. Buyapılamadığı takdirde
toplumun ekonomik ve sosyal gerçek
davafanru halk önünde nasıl
tartışabilir, demokratik sistemi tersine işleyen bir çark
durumundan nasıl kurtarabilirdik?
1950 yılında "hele bir şu seçimleri kazanalım da..."
formülünü ortaya atmakta Sayın İnönü yanılrruştır,
layikliğin, çağdaş uygarbğın ve rasyonel devlet yönetiminin
dayanaklannı iyi bilmeyen yurdumuzda, çok partili hayata
geçilir geçilmez gericiler devrim ilkelerini baltalıyarak
CHP'ye karşı yıkıa bir propaganda güişimiyle bunun
meyvalannı da kısa zamanda toplamışlardır. 1946 seçimleri
durumun ileride nasıl gelişeceğini açıkça gösteriyordu. Hiç
bir taviz politikası CHP'ye alabileceğinden fazla oy
kazandıramazdı.
27 mayıstan sonra ise olanı biteni hep görüyoruz.
Yurdumuzu Atatürk ilkelerinin çizdiği yönde gerçek bir
demokratik ortama kavuşturmak amacı ile başanlan bu
devrim yürürlükteki anayasaya çağdaş medeniyet düzenini
koruyacak başlıca güven şartlannı yerîeştirmiş, aynca düşük
iktidan. "Meşruluğunu kaybetmiş olmakla" damgalamıştır.
Neyaparsınız ki, bir yandan eskiye özlem duyan
politikacılann gayreti bir yandan Sayın İnönü'nün kendine
özgü soyut ve pasifdemokrasi anlayışı, bir yandan da çeşitli
etkıler ve yankş davranışlar yüzünden CHP yıne tek başına
iktidara gelebilecek bir başan sağlıyamamışür.
NADİRNADİ
ARDENDAKI
GERÇEK
• Baştarafi I. Sayfada
kişi" olarak suçlandı. Ne yazık
ki Türkiye'de bu manevramn tu-
zağına girenler az değildi. 1leri
suruldüğune göre Denktaş ol-
masa, uzlaşma gerçekleşecek,
Kıbrıs davası bitecekti. "Ver
kurtul" sloganının yandaşları,
Turk dış poliııkasına Kıbrıs ne-
deniyle ipotekler konduğunu
anımsatarak, bu sonınun "ne
pahasına olursa olsun'" çözül-
mesini istiyorlardı. Her ulusla-
rarası pazarlıkta, buna benzer
oyunlar, taraflar masa başında
toplanmadan piyasaya stirii-
lebilir.
Bu manevramn yanı sıra bir
de aba altından sopa gösterili-
vordu: Eğer bu kez de anlaşma
olmazsa, Kıbrıs sonınu BM Gü-
venlik Konseyi'ne havale edile-
cektir; Turk tarafı ondan sonra
ölümlerden olüm beğensin...
DSP Genel Başkanı Sayın
Ecevıt, bu "îehdiCe karşı sağdu-
yunun sesini yükseltmiştir.
Türkiye istenilen ödünleri ver-
mezse, KKTC'yeyaptınm uygu-
lanacaktır. Nasıl bir yaptınm?
Ecevit soruyor: "Ambargo ve
abluka mı? Türkler zaten ablu-
ka altında yaşıyorlar. Askeri
müdahale mi? Barış içinde ya-
şayan bir adaya bir askeri mü-
dahale ne anlam taşır? Bosna-
Hersek e askeri mudahalede bu-
lunmayan Güvenlik Konseyi,
Kıbrıs'ta mı bu gücünü sınaya-
cak? Batı, KKTC'yi zaten başın-
dan beri tanımıyor, baskılar sü-
rüyor, şimdi ne yapabilirler?"
Olayın bir ilginç yönû daha
var: Türkiye, Birleşmis Milletler
hukuku kapsamında uluslarara-
sı sorunlann çözümlenmesini
benimsemiş bir devlettir. Kimi
zaman da bu alanda gereksiz ye-
re çok önde görünmüştür; Kör-
fez bunalımında kraldan çok
kralcı olmuştur. Bu kez BM Gü-
venlik Konseyi'ni Türkiye'nin
başında Damokles'in kılıcı gibi
görmek kamuoyunda ne gibi
tepkiler ve duygular yaratacak?
BM örgutunu güçlülerin siyaset-
lerinde uygulama aracı gibi kul-
lanmak "yeni dünya düzeni"nin
bir koşulu mu?
Kıbrıs'ta en kalıcı çözüm,
adadaki iki toplum arasında gö-
rüşmeler yoluyla gerçekleşebilir.
Bunun dışındaki her zorlama,
bölgede huzursuzluğun kayna-
ğı olacak, yeni anlaşmazhk ve
çatışmaların tohumlannı eke-
cektir.
Türkiye, bölgede barış orta-
mını yaratmak yolunda en ağır-
lıktı ülkelerden biri sayılıyor. Ül-
kemizde Kıbrıs davasınm zorla-
mayla çözümlenmesini kabul
edebilecek bir siyasalparti ya da
ağırhklı bir kurum veya kişi
yoktur. Böyle bir tutum karşı-
sında susup oturacak bir hükü-
met, kamuoyu karşısında çok
güç duruma düşer, siyasal ikti-
darda tutunamaz; ABD bu ger-
çeği çok iyi bilmektedir.
Sonuçta Kıbrıs Barış Harekâ-
ti'nın 18'ind yıldönümü yaşanır-
ken New York'taki görüşmele-
rin, dış baskılarla değil, adada
yaşayan iki toplum arasında çö-
zülmesi gereği bir kez daha An-
kara'da yineleniyor.
Bu, siyaset değildir; devletler
hukukunda geçerli bir temel ku-
ralın dile getirilmesidir.
• • •
Barutçu
• Baştarafi 1. Sayfada
bunda Amerika ve Avrupa
Topluluğu'nun günahı büyük-
tür" dedi.
Emekli büyükelçi Ecmel Ba-
rutçu. Cumhuriyet"in Kıbrts
sorunundaki güncel gelişmeler
ve Türk dış politikasının son
durumu ile ilgili sorulanna şu
yanıtlan verdi:
- Bir dıplomat olarak, Kıbns
sorunu ile ilgili gelişmelerin çe-
şitli aşamalanna tanık oldunuz.
Johnson mektubundan, son
Baker mektubuna uzanan sü-
reç. Amenka'nın Kıbns soru-
nuna bakışında önemli birdeği-
şiklik olmadığını mı gösteriyor?
BARUTÇU- Johnson mek-
tubu, son derece hatalı bir dav-
ranıştı. Muhtemelen mektup.
ABD Dışişleri Bakanhğı'ndaki
bir memur tarafından kaleme
alınmış ve Johnson'a telkin
edilmiştır. Aslında son derece
menfı etki yapmıştır, Türk-
Amerikan ilişkilerine. Böyle dış
müdahaleler. Kıbns meselesini
halletmek yerine. bilakis onu
daha da çıkmaza sokmaktadır.
Çünkü. böyle bir hareket, ta-
raflardan birine ister istemez
teşvik anlamına gelmektedir
Ben, Baker mektubunun böy-
Ecevit,ABD veAT'yisuçladı
• Baştarafi 1. Sayfada
DSP lideri. Bursa'da dün dü-
zenlediğı basın toplantısında
Kıbns konusundaki görüşlerini
açıkladı. Ecevit. 20 temmuzun
Kıbrıs Barış Harekâtı'mn 18.
vıldönümü olduğunu hatırlata-
rak Türkıye"nin garantörlük
hakkını kullanarak gerçekleş-
tirdiği barış harekâtından önce
adada sürekli bir kavga ortamı
olduğunu bildirdi ve harekâtla
adada kavga. çatışma dönemı-
nin kapandığını kaydetti. Ece-
vit. şöyle devametti:
"Fakat nedense Kıbns'taki
barış. Amerika Birleşik Devlet-
leri'ni de Avrupa Topluluğu'nu
da rahatsuedivor. Bosna-Her-
sek'i kantonlara bölmeye kalkı-
şarak bu savaşa çanak tutmuş
olan Batılı devletler; Kıbns'ta
da banşı bozabilecek. eski ça-
tışmalara yeniden yol açabile-
cek bir düzen kurulması için
olağanüstü çaba gösteriyorlar.
Bosna-Hersek'teki büyük
göçii önleyemedikleri yetmez-
miş gibi şimdi Kıbns'ta da yeni
kitlesel göçlere neden olacak
koşullan zorla yaratmaya uğra-
şıyorlar.
Birleşmis Milletler Güvenlik
Konseyi Genel Sekreterüği'ni
de güdümlerine alarak Tür-
kiye've ve Kuzey Kıbns Türk
Cumhuriveti"ne karşı yoğun
baskılar uvguluyor. istedikleri
ödünler verilmezse KKTC've
Ankara'dan
• Baştarafi 1. Sayfada
rek, Kıbns'ta "tek egemen
devlet. tek yurttaşlık, iki eşit
toplumlu ve iki bölgeli federas-
yon istemişti. Konscy. Gali'nin
yürütmekte olduğu görüşmele-
rin sonuçlarına iMşkin raporun
cn geç tcmmuz sonunda ta-
mamlanmasını talcp ctmişıi.
Konsey. karannda. Gali'nin
başlatlığı süreç başansızlıkla
sonuçlanırsa, "altcrnatif yolla-
rın" dcncnmcsi gcrekcceğini
açıklamıştı.
ABD ve AT'nın Kıbns soru-
nun cözülmesi yönündekı bas-
kısını da dıkkdte alan diploma-
tik gözlemcıler. Konsev kara-
nnda söz edilen alternatif yol
önerisinin, BM'nin devreye gi-
rerek. "çözüm davatması" ola-
rak anlaşılması gerektiğini bc-
lirtiyorlar. Türk tarafı bu
yorumlara katılmamakla bır-
likte. her ıkı tarafın da. bövlc
bir olaMİığın gerçekleşmesinin
kendi dış polıtikaları açısından
kolay kolay çözülemeyecek bir
"handikap" yaratacak olması
nedeniyle. "çözümü engelleyen
taraf olmamaya" dSfekaı ettik-
lerini kaydediyorlar.
Dışişleri kaynaklan. taraflar
New York görüşmelerinde katı
bir tutum alırlarsa vc çö/iim
için hiçbir "umut ışığı" kal-
mazba. BM Gcncl Sckrcterı'nı'i
29 yıldır iyi niyeı görevlerı \o
luvl'a sonınun çözülcmedığı
şeklinde bir rapor hazırlavabi-
leceği bildirivor. Bövle bir ra-
porun arkasından. Güvenlik
Konseyı'nın ycnı bir değerlen-
dırme >aparak. Genel Sekrcıe-
rc "arabulucuk" görcvı vcrmck
durumunda kalabileceği vur-
gulanıyor. Arabulucuk görevi
verilmesivle. Gali'nin. "Kıbns
konusunda teklıf hazırlama
yetkisine" kavuşacağı belirtile-
rck, bir kişinin arabulucu ola-
bilmesi için. iki larafın da ara-
bulucuyu kabul etmesi gerekti-
ğine dikkat çekilivor.
le bir neticeye neden olacağını
düşünüyorum.
-Kıbns sorununun çözümü-
nün bu kadar gecikmesinin
nedenlerini açıklayabilir misi-
niz?
BARUTÇU- Kıbns mesele-
sinin şimdiye kadar çözüm şek-
line ulaşamamasmın, Kıbns
!ium toplumuna yönelik ve dış
ülkelerin tutumuna yönelik iki
sebebi vardır. Kıbns Rum top-
lumuna dışandan yapılan rau-
azzam yardımlar vardır. 650
bin kişilik bir topluma. senede
100 milyon dolara yakın yar-
dım geldiğini. bundan senelerce
evvel kitap yazan bir Kanadalı
yazann kitabmda göreceksiniz.
Böyle olunca, neden çözüme
heves duysunlar? Kıbrıs'ın
hâkimi mutlaklan kendileri.
Politik kuvvet kendilerinde.
Bu politik gücü de, Türk-
lerle tekrar paylaşmak zo-
runda kalacaklar. Neden pay-
laşsınlar? Batılı ülkeler de. Rum
toplumunu adanm meşru hü-
kümeti olarak görüyor.
Onlar, bu ülkelerin destekleriy-
le, Kıbns meselesinde kayıplan
telafı ederek, 1974 döneminin
öncesine dönebileceklerini ümit
etmektedirler.
HAVA DURUMU TÛRKİYE'Dt DÖNYA'DA
Devlet Bakanlığı Meteoro-
tofi Genel Müdürtüğü'nden
alınan bılgiye göre yurdun
kıceydoğu kesımlen parçalı
buluttu, Doğij Karaöenız kı-
yıian sağanak yağışlı geçe-
cek. öteki yerier az Dulutlu
ve açık geçecek Hava sı-
caklığı tûm yurtta artacak.
Rûzgâr kuzey yönlertjen ha-
fif, ara sıra orta kuvvette esec?ı< Oenizlerimizde rüzgâr Doğu Karadenız ile
Güney Ege'de yıldız ve karayel, Batı Karadenız ile Akdeniz'de günbatsı ve
lodos. Marmara i!e Kuzey Ege'de yıldız ve poyrazdan 3-5 kuvvetinde, saatte
0 ^ denız milı hızla esecek.
Estoşetur
Isanbul
Izmır
Kan>
Konya
Mersm
Samsun
Trabzon
ZonguMak
32° 22°
36° 20°
31° 18°
31° 20°
42° 18°
30°
30°
30°
27°
33°
30°
31°
31°
28°
27° 20°
25° 18°
f '
, ' % . . j
W f ^ ^ ' **r ' • • • *~\
*- ~*^— '~- w '
1
^ ':
'
*" \ - - ^ "*** ' _ • ' ^ ^ ~ç±-.
*>^
:
Q-
:
^^
1
s
• - • •
" ' *V_ **" ' •
- j'
-S.' -. V
Amstertiarn
Amman
Atna
BaOdat
Bruleel
Cenevre
Frankfuri
L^fkoşa
PeBreburg
Lnndra
Madnd
Uılano
Moskova
MOnh
Oslo
Parıs
Prag
ftyad
Homa
Zunh
Y
A
A
A
Y
A
B
A
B
Y
A
B
B
A
Y
Y
A
A
A
A
A
22°
35°
31°
39°
25°
28°
26°
34°
21°
24°
32°
31°
27°
27°
22°
29°
24°
43°
28°
26°
27»
vaplınm uygulama tehdidinde
bulunuyorlar.
Ne tür yaptırunlar uvgulaya-
bileceklerini anlamak çok zor.
"Ydptınm'dan kasıtlan eko-
nomik ambargo ise Kıbns
Türklcri zaten 1974'ten beri.
halta 1963'ten beri. ekonomik
ambargo ve abluka altında ya-
şıyorlar.
"Yaptınm'dan kasıtlan aske-
ri müdahale ise banş içinde ya-
şayan bir ülkeye askeri müda-
haleyi hangi gerekçeye dayan-
dıracaklar?.. Bosna-Hersek'-
teki kanlı savaşa müdahale
etmekten inatla kaçınırken
Kıbns'ta banşa müdahdlevi
kendi kamuoylanna nasıl açık-
layacaklar?
Bütün bu gerççkler ortaday-
ken Türkiye'nin Batfdan gelen
baskılara bovuncğmcvcbaskı-
lan KKTC'vedc aktarma eğili-
minde görünmesi son derecede
sakıncalıdır.
Körfez bunaiımının başlan-
gıcından beri, yani 1990 yazın-
dan beri. gerek ANAP hükü-
J
meti gerek DYP-SHP hüküme-
ti döneminde. Türkiye"nın dış
politikası, cumhuriyet tarihi-
mizde eşi görülmedik ölçüde
leslimivet içinegirmiştir.
O arada. topraklanmızı Batı-
lılann 'Çekiç Güç'üne üs gibi
kullandırarak Kuzey Irak'ta
bir otorite boşluğu yaratılması-
na; yanı başımızda Batı uydusu
bir vapav Kürt devleti kurul-
masına: Kuzey lrak'tan kitlesel
sızmalarla Türkiye'de bölücü
terörün tırmanmasına kapı
açılmıştır. Irak'a karşı uygula-
nan ekonomik ambargova Ba-
tılılardan daha çok uyularak
ckonomimizin zayıflamasına.
hele Güneydoğu Anadolu eko-
nomısının çökmesine neden
olunmuştur.
Hükümetı uyanyorum: Kıb-
ns'ta, Batı'nın baskılarına bo-
yun eğilerek Kıbns Türklerinin
bağımsızlığından. güvenliğin-
den. özgürlüğünden \e ekono-
mik kaynaklanndan venlecek
hiçbir ödünü Türk kamuoyu
kabul edemez."
Demirel: Biraz daha
• Baştarafi 1. Sayfada
yoruz. Kimse oturduğu yerden
ahkam kesmesin. Biz bozulmuş
dengeleri düzeltmeye çalışıyo-
ruz. Herkes el emeği, göz nuru
ve ahn terinin karşılığını ala-
cak."
Çatalca Devlet Hastanesi'nin
açılış töreninde aynca Sağlık
Bakanı Dr. Yıldınm Aktuna,
İstanbul Valisi Hayri Kozakçı-
oğlu ile Çatalca Belediye Baş-
kanı Gülay Atığ da birer ko-
nuşma yaptılar. Törende aynca
devlet bakanlan Cavit Çağlar,
Tansu Çiller ve Gökberk Erge-
nekon da hazır bulundu. Çatal-
ca Belediye Başkanı Gülay Atığ
daha sonra Demirere ilçenın
anahtannı verdi.
Çatalca Belediyesi'nce yapü-
nlacak olan Belaiiye Kreşi'nin
temelini atan Süleyman Demi-
rel ve_ beraberindekiler daha
sonra tstanbul-Trakya Serbest
Bölgesi'nin temel atma töreni-
ne katıldılar.^ Demirel törende
yaptığı konuşmada, ülkede
yoksulluk, fukaralık ve işsiz-
likten insanlann kurtanlması
için çalıştıklannı, bunu sürekli
söylemenin de bir kararlılığın
göstergesi olduğunu belirtti.
Demirel ,"Çünkü her yıl bir
milyon nüfusu artan Türkiye'-
de iş lazım, yatınm yapabilmek
için para, döviz lazım. Allaha
çok şükür şimdi hiçbir şeye
muhtaç değiliz. Ancak hiçbir
zaman muhtaç olmamamız için
de üretim yapıp dışanya mal
satmamız lanm. O da buradan
geçiyor. Dışanya borçlanacağı-
mıza kendi ayaklanmızm üze-
rinde durmalıyız" diye konuş-
tu.
İstanbul Trakya Serbest Böl-
ge İşletmecilerinin verdiği bilgi-
ye göre, serbest bölgede özellik-
le tekstil, konfeksiyon ve elekt-
ronik sektörlerinin ihracatına
yönelik çalışmalar yapılarak
yılda yaklaşık 1 milyar dolarlık
gelir sağlanacak. Bölgenin faa-
liyete geçmesiyle 15 bin kişi iş
olanağına kavuşacak.
Demirel ve beraberindekiler
Çatalca'dan Silivri ilçesine ge-
çerek. Tanm ve Köyişleri Ba-
kanlıgı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü'nün projelerinden
biri olan "Değirmenköy-Kuru-
kavak Deresi Sulama Göleti"-
nin açılışını gerçekleştırdiler.
BABA'YA YALVARDI - Süleyman Demirel'in kürsüden indi-
ği sırada yanına yaklaşan bir kadın, aglayarak Başbakan'ın ayak-
lanna kapandı ve kendisine yardım etmesi için yalvardı.
(Fotoğraf: MUHARREM AYDIN)
Herkes eteğindeki
• Baştarafi I. Sayfada
A acı« B j G gunes'ı K kaftı S sısl. f yağmurlij
lendirme" toplantısı Istanbul"-
da yapılıyor.
TOBB'den yapılan açıkla-
maya göre toplanüya Başba-
kan Süleyman Demirel'in yanı
sıra çok sayıda bakan ve bürok-
rat katılacak. Enflasyon. üre-
tim. yatınm, ihracat. ithalat.
turizm, özelleştirme, altyapı ya-
tmmları ve dış ekonomik ilişki-
lerin ele alınacağı toplantıya şu
bakan ve bürokratlann katıla-
cağı bildirildi:
Başbakan Yardımcısı Erdal
İnönü, devlet bakanlan Tansu
Çiller, Ekrem Ceyhun, Erman
Şahin ve Mehmet Batallı, Sana-
yi ve Ticaret Bakanı Tahir Kö-
se, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Ersin Faralyalı. Turizm
Bakanı Abdülkadir Ateş, Ulaş-
tırma Bakanı Yaşar Topçu,
Bayındırlık ve İskân Bakanı
Onur Kumbaracıbaşı. Başba-
kanlık Müsteşan Necde' Seçki-
nöz. Merkez Bankası Başkanı
Rüşdü Saracoğlu. HDTM
Müsteşan Tevfik Altınok.
DPT Müsteşan İlhan Kesici.
KOİ Başkanı Üstün Sanver.
Başbakanlık Başdanışmanı
Emre Gönensay. Gelirler Ge-
nel Müdürü Yahya Temizel,
Eximbank Yönetim Kunılu
Başkanı Akın İlkin ve Exim-
bank Genel Müdürü Ahmet
Ertuğrul.
Toplantıya işveren kesimini
temsilen de İstanbul Ticaret
Odası, İstanbul Sanayi Odası.
İstanbul Ticaret Borsaşı. TİSK,
TÜSİAD. YASED, TÜRSAB.
Türkiye Müteahhitler Birliği.
İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar
Odası ve DEİK temsilcileri ile
çok sayıda işadamının katılaca-
ğı bildirildi.
Eleştiriler
İş dünyasına yakın çevrelere
göre Başbakan Demirel'in baş-
kanlığında Svviss Otel'de yapı-
lacak "ekonomi zırvesi"nde
işadamlan hükümetin ekono-
mik icraatlanna yönelik bir dizi
eleştirilerde bulunacak.
Başbakan Demirel'in, danış-
manlanna "Bırakın konuşsun-
lar. Herkes eteğindeki taşı dök-
sun" diyerek en az 5-6 saat
sürebilecek bu toplantıya göre
prograrn yapmalan için uyan-
da bulunduğu belirtiliyor.
Başbakan Demirel. son anda
karan değiştirmezse. TOBB'-
nin düzenlediği ekonomi zirvesi
kapalı kapılar ardında yapıla-
cak. Toplantının açış konuşma-
lanndan sonra başına kapalı
tutulacağı ve bu konudaki tale-
bin işadamlanndan geldiği be-
lirlendi. Basın mensuplannın
önünde eleştirilerini istedikleri
gibi dile getiremeyeceklerini dü-
şünen işadamlanndan "basına
kapalı' tutulma önerisi geldiği
ve bu gelişme üzerine basının
toplantıya olan ilgisinin daha
da arttığı öğrenıldı.
GOZLEM
UĞURMUMCU
• Baştarafi 1. Sayfada
yakından izlememiz gerekiyor.
Olayları, Kürtlerin kendi yayınlarından izlersek şu so-
nuçlara varıyoruz.
PKK ile Kuzey Irak'ta Barzani lideri iğindeki Kürdistan
Demokrat Partisi arasındaki uyuşmazlık, pek yakında si-
lahlı çatışmalara dönüşebilir. Celal Talabani liderliğin-
deki YNK (Kürdistan Yurtseverler Birliği) ile PKK arasın-
da da her an silahlı çatışma beklenebilir.
PKK, "savaşhükümeti"kurduğunuve "ulusalkongre"
toplama kararı aldığını, başta Almanya'da yayımlanan
"Berxwedan" adlı yayın organında olmak üzere Kürt ka-
muoyuna duyurmuştu.
Olası bir Kürt devletini hangi örgütler kuracaktı?
Talabani liderliğindeki YNK mı? Barzani liderliğindeki
KDP mi? Yoksa PKK mı?
Talabani ve Barzani'nin VVashington ve Ankara ile te-
masları tam bu günlerde yoğunlastı.
Pentagon'un, Saddam'ı Kuzey Irak'ta kurulan Kürt
devleti ile kuşatarak devirme ve bölgedeki petrol kay-
naklarına el koyma planı çerçevesinde yürütülen bu si-
yaset gereği PKK dışlandı.
Oysa Celal Talabani ve Abdullah öcalan arasında va-
rılan 1 Mayıs 1988 tarihli anlaşmada şu konularda görüş
birliğine varılmıştı:
-Örgütlerimiz her şeyden önce barış ve kardeşlik ilişki-
lerine zemin hazırlamak için grup ve örgütler arasındaki
çelişkilerin bir yana bırakılması, varolan çelişkilerin uz-
laşmaz çelişkilere dönüştürme yerine görüşme ve tartış-
malarla giderilmesini, basın vb kampanyalarla yapılan
didişmelerin durdurulmasını, halkımızın kurtuluşu için
devrimci silahlı mücadeleyi ve kitlesel direnişleri geliş-
tirmeyi uygun görürler.
1988 yılındaki yakınlaşma, Amerika'nın Barzani veTa-
labani'ye Kuzey Irak'ta devlet kurdurmasından sonra
çekişmeye ve çatışmaya dönüşüyor.
Celal Talabani, 1964 yılında Molla Mustafa Barzani
Irak rejimine karşı savaşırken, Barzani ile uyuşmazlığa
düşmüş ve Barzani yanlılarının ileri sürdüklerine göre el
altından BAAS rejimi ile anlaşmıştır.
"Komal" yayınları arasında 1975 yılında yayımlanan,
"Kürt Halk Hareketleri ve BAAS Irkçılığı" adlı kitap (s:
114) Celal Talabani'yi şöyle değerlendiriyor:
- işte Celal Talabani ile diğer KDP'nin hainliği; binler-
cesi arasından hemen ilk anda insanın aklına gelebile-
cek, gerek klasik ve gerekse günümüzün en namlılarını
kat kat aşan, yepyeni uşaklık ve hainlik örneğini oluştu-
rur.
Kürtler, savaştıkları devletlerle işbirliği yapanlara
"cahş" adını takıyorlar.
Aynı kitapta, işbirlikçi ve hain olarak adları duyurulan-
lar şu aşiretler:
Herki aşireti.. Muhittin Çankır
Zibari aşireti.. MahmutZibari
Bredost aşireti.. Şex Reşit
Sexan aşireti.. Mahmut Ali
Sindi Aşireti.. Bişar Ağa
Berv/ari Aşireti.. Muhsin Berwari.
Bu "cahş" liderlerden Mahmut Zibari, Molla Mustafa
Barzani'nin kayınpederiydi!
Molla Mustafa Barzani, BAAS rejimine karşı, ABO ve
iran'ın sağladıkları desteklerle ayaklanma başlatmış, bu
desteğin kesilmesi üzerine CIA tarafından Amerika'ya
götürülmüş ve 1979 yılında da Amerika'da ölmüştür.
Kürtler üzerindeki yayınları iletanınanKürtyanlısıHol-
landalı yazar Martin van Bruinessen'in "Özge Yayınevi"
tarafından yayımlanan, "Ağa, Şeyh ve Devlet' adlı krta-
buıdan İranlı genç Kürtlerin; 1967-68 yıllarında dtfvrirfSbi
Kürtlerin yakalanıp öldürülmeleri sırasında şah ile işbir-
liği yaptığı için Barzani'yedüşmanlık beslediklerini (s:60)
yazıyor.
Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi doğrultusundaki
"Özgürlük Yolu" adlı derginin 1977 yılı eylül sayısında (s:
39-43) yayımladığı Barzani'nin ABD eski Başkanlarından
Carter'a yazdığı mektup, "bir ihanetin belgeleri" olarak
yayımlanmış değil miydi?
Kürt aşiretleri, "zamana ve zemine" bağlı olarak saf
değiştiriyorlar. Bu kamplaşmada, Batı devletieri ve bu
devletlerden sağlanan destekler belirleyici etken oluyor.
"Cahş cephesi" koşullara göre değişiyor.
GUNCEL
• Baştarafi 1. Sayfada
Başbakan Demirel, yaz çalışmalarında Istanbul'u kısa
bir süre için "merkez üssü"yapıyor. Çeşitli yörelere gide-
cek, toplantılar yapacak, ancak Ankara'ya değil, Istanbul'a
dönecek.
Ne çare, çeşitli sorunlar, örneğin Kıbrıs, tatil dinlemiyor.
BM Genel Sekreteri'nin çağrısıyla New York'ta süren gö-
rüşmelerin varacağı sonuç, Ankara'da bir bakıma umutla,
ama çokçası kimi kaygılarla izleniyor.
Kaygılar, Başbakan Demirel'in Helsinki'de Başkan
Bush'la bir araya gelmesinden bu yana zaman zaman do-
laylı ifadelerle iç ve dış kamuoyuna yansıyor.
Başbakan'ın, Kıbrıs sorununun bir Türk-ABD ya da bir
Türk-Yunan sorunu olmadığını, anlaşmazlığın iki toplum-
ca çözümleneceğini sürekli vurgulaması, bilineni yinele-
diği biçiminde yorumlanıyor.
Kaygıların kaynağı
Oysa bu vurgulamaların derinindeki gerçekler daha du-
yarlı sorunları ve olayları anımsatıyor. Demirel, öncelikle
ABD'nin 1970'lerde Barış Harekâtı'ndan sonra başvurdu-
ğu "zorlayıcı yöntemlere dönmesinden" kaygılanıyor.
ABD seçimlerinden önce seçmene kimi ödünler verme-
yi amaçlayan -daha önceki yıllar deneyiminden geçtiği-
yeni bir "ambargo dönemi" nin başlamasından, benzeri
bir yaptmmın yaratacağı bunalımlardan çekiniyor. Beri
yandan BM Genel Sekreteri'nin ikili görüşmelerde kullan-
dığı son tehdide karşı davranışlar sergiliyor.
BM Genel Sekreteri ikili görüşmelerde olumlu sonuçla-
ra varılmazsa "sorunu Güvenlik Konseyi'nin ele alacağı-
nı" taraflara duyuruyor. Beş devletten kurulu Güvenlik
Konseyi'nin Kıbrıs'la ilgili yeni kararlar almayacağına ya
da hem Türkiye'ye hem de Kıbrıs'a yeni model bir "yaptı-
nm planı"'ile baskı kurmayacağına kim güvence verebilir.
Şu anda aşırıya kaçan bir olasılık gibi yorumlanabilir,
ama Demirel'in "zorlama bir uzlaşmanın Türk-Yunan ça-
tışmasına neden olabileceğini" söylerken kimi bilgilerle
hesaplara dayanmadığından söz edilebilir mi ?
Barış Harekâtı'yla Türkiye'nin başına örülen çorapları
ve dünyadan soyutlanan Türkiye'nin yıllarca çektiği ıstıra-
bı Demirel kadar bilen, uluslararası çoğu çirkin tezgahları
yaşayan Bülent Ecevit dünkü demecinde Başbakan'a ko-
şut kaygı içerikli yargılar öne sürüyor.
"Batılılann Kıbns'ta banşı bozabilecek yeni çatışmala-
ra yeniden yol açabilecek bir düzen kurulması için olağa-
nüstü çaba gösterdiklerine" değiniyor.
1974'ten 1980'e, Kıbrıs nedeniyle başta ABD kaynaklı
ağır baskılara göğüs geren iki başbakan -Ecevit'in dediği
gibi- Batılılann "nedense Kıbns'taki banştan rahatsız ol-
duğuna inanıyor".
Ecevit manzarayı şöyle çiziyor:"fiM Güvenlik Konseyi,
genel sekreteriiği de güdümlerine alarak Türkiye'ye ve
KKTC'ye karşı yoğun baskılar uyguluyor, istedikleri ödün-
ler verilmezse KKTC'ye yaptınm uygulama tehdidinde
bulunuyorlar."
"Yaptınm " nedir, elbette bugünden kestirmekzor. Fakat
bilinen şu; Kıbrıs, Türkiye'nın dışla ilişkilerinde yine ve ye-
ni bir mihenktaşı niteliğini alıyor.
Bugünden yarınlara iç dünyasmı etkileyecek gelişmele-
re gebe görünüyor. ^