19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 1 HAZİRAN 1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 GLJNCEL CtNEYT ARCAYÜREK MBaştarafi 1. Sayfada Ne var ki Ankara, açıkça söylemiyor, ama Kuzey Irak'- taki gelişmelerden hayli kaygılı, hatta kuşkulu. Şimdilerde, Çekiç Güç'ün himayesinde Kuzey Irak'ta olası bir Kürt devleti formülünün işlerlik kazanması olasılığı, Ankara'da asker-sivil yetkililerin başını ağrıtıyor. Talabani şunları söylüyor: "Irak yasalarına göre 1972'- den beri kuzeye zaten Irak Kürdistanı deniliyordu. BAAS Partist yönetimi altında otonomi verilmişti. Kuzeydeyöne- tim boşluğu doğdu. Bizim kendimizi yönetmemiz gereki- yordu, seçim yaptık. Bu, hiçbir zaman 'bağımsızlık' değil- dir. Bir devlet kurmanın, bağımsızlık kavramının ne demek ve ne kadar zor olduğunu biliyoruz." Kuzey Iraklı Kürtlerin verdiği bu güvenceleri Ankara ye- terli bulmuyor. Dış dünyanın, örneğin ABD gibi büyük dev- letlerin desteği olmadan bir Kürt devletinin kurulamaya- cağının bilincinde Ankara. Böylece şu soru akla geliyor. Kuzey Irak'taki seçim aşa- masına varan son gelişmeleri, acaba ABD ve öteki büyük devletler el altından kışkırtıyor, destekliyor mu? tşte bu noktada, varsayımları yalanlayan doyurucu bir kanıt bulu- namaması, kaygıların, hatta kuşkuların Türk yetkililere egemen olmasma neden oluyor. j O kadar ki Çekiç Güç şemsiyesı altında geleceğe dönük t hazırlıkların varlığı, devletkatındaki tartışmalara konuolu- 1 yor. öte yandan, "Çekiç Güç'e olanak sağlayarak, Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasına Türkiye'nin de yar- dımcı olduğu gibi bir izlenim doğuyor. Üçönemliistek Bugünkü aşamada, Ankara'nın aklına Çekiç Güç'ün sü- resini uzatmaktan başka çare gelmiyor. Fakat süreyle bir- likte Türkiye'nin öne süreceği "başka hesaplarla istekler gündeme giriyor." Buradaki bilgilere göre Başkan Bush, Rio'ya gelirse çok kısa kalacak. Başkan, Demirel'le belki görüşecek, belki görüşemeyecek. Buluşma gerçekleşirse, iki lider Bosna- Hersek, Karabağ ve bir ölçüde Kafkaslar ağırlıklı bir gö- rüşmeyapabilirler. Ancak, öncelik alacak başka bir konu daha var. Dışişleri yetkililerinin ABD ve öteki büyük devlet elçilerine, Batılı önemli kişilere sözlü olarak ilettikleri Kuzey Irak'la Çekiç Güç bağıntılı kimi istekleri, Başbakan Demirei'in Bush'a aktarabileceğinden söz ediliyor. Şu anda resmiyet kazan- mamış, ancak büyük devletlere yer yer sözlü olarak duyu- rulan görüşler üç noktada toplanıyor: "(1)- Türk parlamentosunda karara bağlanacak olan Çe- kiç Güç şemsiyesi altında Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti adım adım kuruluyor diye Türkiye 'de birçok çevrede haklı olarak derin bir endişe bulunuyor. Türk kamuoyu, büyük devletlerden, özellikle ABD'den; demeçlerden öteye, biçi- mi sonradan saptanacak yazılı güvenceler bekliyor, hatta istiyor. (2)- Petrol menfaatiyle Körfez'ş koşa koşa gelen mütte- fikler Bosna-Hersek'te ve Karabağ'da kan gövdeyi götü- rürken, demeç vermekten öteye geçmiyor, parmağmı oynatmıyor. Burada da askeri bir gücün müdahil olacağı neden açıklanmıyor? (3)- Çekiç Güç'ün süresini parlamentomuzun uzattığmı varsayalım. Peki, ama ne zamana kadar? Artık Çekiç Güç'e bir süre tanımanın vakti gelmedi mi? Saddam 'ın iş- başında kalmasına ayarlanıyorsa süre, belirsizlikten söz ediliyor demektir." Üstelik Türkiye, Irak'la büyükelçilik düzeyinde normal ilişkiler) açmaya, sürdürülen uluslararası ambargonun yumuşatılmasma yanlı. Bush-Demirel görüşmesi gerçekleşirse, bakalım hangi konular açılacak, hangi sonuçlar alınacak? Polise cenaze kaçımıa içiıı suç duyurusu • Baştarafi 1. Sayfada özgür Gündem gazetesi im- tiyaz sahibi Yaşar Kaya, çalı- şanlannın korunması amaayla bölge valiliğinden çelik yelek ve silah ruhsatı talebinde bulun- duklannı söyledi. HEP Genel Başkanı Feridun Yazar, faili meçhul cinayetlerden Başba- kan Süleyrnan Demirel ve Baş- bakan Yardımcısı Erdal tnönü'nün sorumlu olduğunu ileri sürdü. Pazartesi günü evinden işye- rine giderken kimliğı belirsiz bir kişinin silahlı saldınsı sonucu yaşamını yitiren özgür Gün- dem gazetesi muhabiri Hafız Akdemir'in cenazesinin p»olis tarafından gizlice toprağı veril- mesi tepki yarattı. Cumhuriyet savcılığjna suç duyurusunda bulunan Hafız Akdemir'in ya- kınlan, olayın yasalara aykın olduğunu bildirerek sorumlula- nrun cezalandınlmasını istedi- ler. Akdemir'in yakınlan, cena- zenin kendilerine teslim edilme- si gerektiğini de bildirdiler. Ote yandan Hafız Akdemir'- in öldürülmesi olayını protesto eden "sosyalist basın" temsilci- leri, Adana'da bir yürüyüş dü- zenledi. Yaklaşık 700 metre yürüyerek Basın Arutı önünde toplanan gazetecilerin, ellerin- de, "Hafız Akdemir, halklann mücadelesinde yaşıyor", "Kontrgerilla-Hizbullah-dev- let terörüne son", "Halit, Sabri, Bülent, lzzet ve Hafızlann ka- tilleri bulunsun" yazılı pankart- lar taşıdıklan görüldü. Daha sonra ellerindeki pankartlan Basın Anıtı önüne bırakan 30 kadar gazeteci bir dakıkalık saygı duruşundan sonra dağıl- maya başladı. Bu sırada sessiz yürüyüşü başından beri izleyen .siyasi polis, gazetecileri gözaltı- na aldı. Bu sırada direnen bazı gazetecilerin polis tarafından dövülerek araçlara bindirildiği görüldü. Olay sırasında gözaltı- na alınan gazetecilerden adlan belirlenen 7'sinin adlan şöyle: "Mücadele dergisinden Gül- seren Günder, Ahmet Öztürk, Emeğin Bayrağı dergisinden Dilek Onat, Özgür Halk dergi- sinden Menaf Batur, İşçilerin Sesi dergisinden İlken Gen, Ba- rikai dergisinden Mustafa Şa- hin ve Devrimci Proletarya dergisinden Saliha Yapdaterek. Batman'da meydana gelen OLAYLARIN ARDENDAKI olayda, faili meçhul cinayetlere bir yenisi daha eklendi. Özgür Gündem muhabiri Hafız Ak- demir'in dayısının oğlu olduğu bildirilen 48 yaşındaki Ibrahim Demirhan önceki gece saat 21.00 sıralannda kimliği belir- siz bir kişinin saldınsında yaşa- mını yitirdi. Çarşı Mahallesi'- ndeki saldında kafasından ve göğsünden iki kurşun yarası alan Demirhan'ı öldüren kişi- nin kaçmayı başardığı bildiril- di. Hafız Akdemir'in öldürül- mesi olayını araşürmak üzere Diyarbakır'a gelen özgür Gün- dem gazetesi sahibi Yaşar Ka- ya, düzenlediği basın toplanü- sında cenazenin güvenlik güçle- ri tarafından kaçınlması olayı- nın, Başbakan Demirel tarafın- dan TV ve radyoda yapılan açıklamalarda gizlenmesini eleştirdi. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan'dan da gaze- te çalışanlannın korunmasını istediklerini belirten Kaya, "Ruhsatb tabanca ve çelik ye- lek istedik. Vali de bunun gö- revleri olduğunu söyledi" dedi. Özgür Gündem Genel Yayın Yönetmeni Ragıp Duran da Hafız Akdemir için dün düzen- lemeyi düşündükleri törenin, Diyarbakır'daki gergjnlik üze- rine iptal edildiğini açıkladı. HEP Genel Başkanı Feridun Yazar, Akdemir'in öldürülmesi olayıyla Hizbullah örgütü ara- sındaki bağlantılann bir senar- yodan öteye gitmediğini söyle- di. Faili meçhul cinayetlerden, Başbakan Süleyman Demirel ile Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün sorumlu olduğunu ileri süren Yazar, "Hükümetin bu uygulamalan, 12 Eylül reji- mini aratır hale gelmiştir. Faili meçhul cinayetler bu hükümet döneminde iki kat artmıştır. Hükümet demokrasiyi lafta tu- tup, demokratik ve siyasi çö- züm yolunu kapatmak istiyor" dedi. Hafiz'ın yakınlan polisi suçladı Pazartesi günü kimliği belirsiz bir kişi tarafından kent merkezinde öldürülen ve gizlice Mardinkapı Mezarhğı'na gömülen Özgür Gündem Gazetesi Diyarbakır muhabiri Hafız Akdemir'in yakınlan polisi suçladı. Akdemir'in ablaa Fahriye Bulut (sağ başta), "Kardeşimin öldürülmesine karşın bize yönelik baskılar arttı. Poüsler bizi tehdit ediyorlar. Cenazeyi gömün yoksa kanşmayız" deıîcen, yeğenleri Ibrahim Malkoç, (sol başta) ve Murat Bulut "Polisler bizi ve morgda görevli imamı tartaklayarak cesedi bizden kaçınp gömdüler" dedfler. (Fötoğraf: OSMAN YILDIZ) Şartlı tahliye Yargıtay'a Sabah için Hükümetin 4 korkusu GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada tergeler gün geçtikçe zenginleş- mektedir. Ancak henüz dar bo- ğazt aşmış değiliz. Parasal ola- naklarm kıtiığı, şirketin içinde bulunduğu mali güçlükler ve borçlar, ancak belli bir süre için- de geride kalabilecektir. Gazete- de çalışanlarımızın olağanüstü özverileriyle okurlannm deste- ğinden başka Cumhuriyet'in hiçbir dayanağı yoktur. Yine de şu gerçeğin alünı çizebiliriv Cumhuriyet, yolunda ilerleme- yi sürdürüyor; bayram tatili bu yürüyüşte olumlu bir soluklan- ma anlamım taşıyacak... Daha mutlu bayramlara diye- rek okurlarımızı saygı ve sevgiy- ie kucaklanz. • • • Baştarafi 1. Sayfada şi le birlikte ele alabileceklerini söylediler. Hukukçular, idam cezalannın, diğer hürriyeti bağ- layıcı cezalann infazını ortadan kaldırdığmı belirterek, bu ceza- lar nedeniyle şartlı tahliyeye izin verilmemesinin yasalann ruhuna aykın olduğunu savun- dular. 12 Nisan 1991 tarihinde yü- rürlüğe gjren 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın, 1/a mad- desi ile şartb tahliye konusun- da,TCK'nın 146/1 ve2. fıkrala- n için getirilen istisnai durum, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı iptal karan ile yürürlükten kalktı. Bu karann ardından, sözkonusu madde uyannca idam cezasına çarptınlanlar da, 10 yıllık süreyi tamamlamalan- nın ardından tahliye edildiler. İdam cezasının yanında, ikinci bir idam, ömür boyu hapis ya da özgürlüğü bağlayıcı başİca bir cezası olanlar da, sıkıyöne- tim savahklannın istemi üzeri- ne, sıkıyönetim mahkemeleri- nin aldığı kararlar doğrultu- sunda yapılan işlemler sonu- cunda tahliye edildiler. Sıkıyö- netim mahkemeleri bu konuda, "infazm tek idam cezası üzerin- den yapılması ve diğer hürriyeti bağlayıcı cezalann göz önüne alınmaması" kuralını benimse- diler. Bu kararlar, herhangi bir itiraz yapılmaması nedeniyle kesinleşti. Tahliyeler bu doğrultuda sü- rerken, Yargıtay ve Askeri Yar- gıtay, aynı konuda tümüyle farklı kararlar aldılar. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin, Mustafa Ath için verdiği 1991/1805- 1755 sayıh ve Askeri Yargıtay 4. Dairesi'nin Ahmet Kaya için aldığı 1991/595-627 sayıh ka- rarlannda, "idam cezalan ile diğer cezalann içtimai ve mah- subunun yasal imkânsızlık ne- deni ile mümkün ohnadığı" belirüldi. Her iki yüksek yargı organı da. bu gerekçe ile. hakla- nnda bir idam cezası bulunan hükümlülerden, aynca ikinci bir idam, ömür boyu hapis ya da özgürlüğü bağlayıcı herhan- gi bir hükme çarptınlanlann cezalannın, yalnız idam cezası üzerinden hesaplanarak, buna göre tahliye edilmelerinin mümkün olmadığına karar ver- diler. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'- nin karannda, önceden yapılan içtima (birleştirme) işlemi ile ahnan tahliye karannm, hü- kümlü açısından kazanılmış hak olarak sayılamayacağı da vurgulandı. Bu kararlar üzerine, Atlı ve Kaya tahliye edilmezken, halen cezaevlerinde bulunan ve aynı dunımda olan bine yakın hü- kümlüye ilişkin tahliye işlemleri de sözkonusu kararlar uyann- ca durduruldu. Sıkıyönetim askeri savcılıklannın da, bu ka- rarlar doğrultusunda, aynı du- rumda olmalanna karşın, daha önce salınan hükümlüleri, idam cezası dışındaki cezalannı da çekmeleri için toplamalan gün- deme geldi. Adalet Bakanlığı yetkilileri, Cumhuriyet'in konuya ilişkin sorusu üzerine, bakanhğın bu aşamada yapacak bir işleminin bulunmadiğını belirttiler. Ko- nunun, şu anda tümüyle mah- kemelerin yetkisinde bulundu- ğunu kaydederek, "Bakanbğın, mahkemelere şunu şöyle yapın, ya da bunu böyle yapın deme yetkisi yok" diyen yetkililer, "Ancak, konu inceleniyor. Or- taya çıkan bu sorunu ancak, Terörle Mücadele Yasası'nda yapacağimız değişiklik çalışma- sı sırasında ele alabileceğiz. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı avukat Şenal Sanhan, Yargıtay ve Askeri Yargıtay'ın aldığı kararlan, "hem yasanın ruhuna, hem ya- şayan hukuka, hem de yaşama tümüyle ters" hükümler olarak değerlendirerek, "Kaldı ki, idam cezalannın yanındaki ce- zalar, TCK'nın 70, 73 ve 77/1. maddeleri emsal alınarak. silin- miştir. Bugün Terörle Mücade- le Yasası'nın getirdiği haklar, yepyeni bir yorumla yok sayıl- makta ve neredeyse iki üst mah- keme, yasalara rağmen, karar- lanyla yeni cezalara hükmet- mektedirler" dedi. İNSANSICAĞI Erdal Atabek 5. bası 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğiu-tstanbul Ödcmeli gönderilmez. KENAN KORTEL Niçin Kalkınamadık Neler Yapmalıyız İSTANBUL-1992 Geoel D«§rtım: TEKİN YAYINEVİ Cağaloğlu-Utanbul Yeni yayınlanan bu kitapta, Türkiye'nin son 68 yılı ele alınıyor ve bütün politık, ekonomik ve kültürel problemler okuyucunun önüne seriliyor. Kitabın son elli sayfasmda da birçok derdımize yeni ve orijinal çareler öneriliyor. Uzun zamandan beri aşırı enflasyonun altında ezilen kttleler, bu kitapta, kendi dertierınin dile getirildiğini göreceklerdir. Bütün aydınların, politikacıların ve işadamlannın, ayni zamanda öğretmenlerın, emeklılerin ve diğer sabit gelirlilerin bu kıtaptan çok faydalanacakları muhakkaktır. Bilhassa çalışan hanımlarımız için özel bir bölüm ayrılmıştır. Hakikat ne kadar acı olsa da, derdi bilmeden çare bulmak imkânsızdır. • Baştarafi 1. Sayfada Maç ve Yeni Asır gazeteleri de bayramın 2, 3 ve 4. günleri ya- yımlanacak. Sabah gazetesinin, Kurban Bayramı'nın ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde yayım- lanma girişimini engellemek için çeşitli gazeteciler cemiyetle- rinin yaptığı yasal başvurular, mahkemelerin çelişik kararlan ile sonuçlandı. Merkezi Ankara'da bulunan Gazeteciler Cemiyeti'nin "ihti- yati tedbir" başvurusu, dün Ankara 3. Ticaret Mahkeme- si'nde görüşülerek karara bağ- landı. Mahkeme, Sabah gazete- sinin 12,13 ve 14 Haziran 1992 tarihlerinde basımırun ve dağı- tımının durdurulmasına, bu günlere ait nüshalar dağıtıldığ) takdirde toplatılmasına oybirli- ği ile karar verdi. Mahkeme, gerektiğinde toplatma işlemi- nin Ankara lcra Müdürlüğü'n- ce yerine getirilmesini kararlaş- tırdı. Gazeteciler Cemiyeti Baş- kanı Nazmi Bilgjn, karan de- ğerlendirirken, "Yasalar galip çıkmıştır. Hukukun üstünlüğü- ne ve gazeteciler cemiyetlerinin birlikte mücadelesine güveni- miz tamdı. Sonuç, bu güvenin eseridir. 'Sabah gazetesini bay- ramda bastırmayacağız' demiş- tik ve bastırmayacağımız görül- dü" dedi. IstanbuTda ret Merkezi İstanbul'da bulunan Gazeteciler Cemiyeti'nin "ihtiya- ti tedbir" başvurusu Istanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görüşüldü. Cemiyet avukatı Nail Sipahioğlu'nun başvurusunda, Gazeteciler Cemiyeti'nin Tür- kiye'de en çok san basın kartlı üyeye sahip meslek kuruluşu ol- duğu ve 5953 sayıh yasanın 20. maddesifte göre günlük gazetele- rin Şeker Bayramı'nın iki ve üçüncü, Kurban Bayramı'nın da iki, üç ve dördüncü günlerinde yayımlanmasının yasak olduğu belirtildi. Dilekçede, Sabah'ın bayramda yayımlanması duru- munda, Türk Ticaret Kanunu'- nun 56. maddesı uyannca "hak- sız rekabet yaratacağı" ve cemi- yeti ciddi ve ağır zararlara uğra- lacağı bildirildi. Sabah gazetesi avukatlan da, istemin anayasanın 26. 28, 29 ve 30. maddelerine aykın olduğunu ve 5953 sayıh yasada "tedbir" ka- ran verileceği yönünde bir hü- küm olmadığını vurguladılar. tstanbul 4. Ashye Ticaret Mah- kemesi yargıa İbrahim Rüştü Özaslan, ihtiyati tedbir karan is- teminin dayandığı 59053 sayıh yasanın, basın meslek kolunda cahşan ve çahştınlanlar arasında- ki ilişkileri dûzenleyen bir yasa olduğunu söyledi. Sabahın karan Sabah Gazetesi Yazı İşleri Miidürü Ergun Babahan, ticaret mahkemelerinin verdiği kararlar- dan sonra durumu hukukçulara incelettiklerini söyledi. Babahan, "Hukuk bürolannın inceleme- sinden sonra bayramda yayım- lanma karan aldıklannı açıkladı. Babahan, Ankara'da ticaret mahkemesinin ihtiyati tedbir ka- rannı hatırlatmamız üzerine, "Yayımlanırsak her yerde ya- yımlanınz" diye konuştu. • Baştarafi 1. Sayfada nensay, hazırlanan paket ile "ekonomide aa reçete uygula- nacağı" yolundaki haberlere ilişkin soruyu yanıtlarken, 24 Ocak benzeri kararlann söz ko- nusu olmadığını belirterek "Böyle bir şey yok. Yine lü- zumsuz bir beklenti dönemi yaratılacak "dedi. Hükümete yakın bir yetkili de önümüzdeki dönemde yapı- lacak tek işin, bütçe hedeflerini tuttunnak olduğunu behrterek şunlan söyledi: "Ufak tefek ayarlamalarla bu uygulanabilirse başan olur. Bazı ayarlamalar normaldir. Bu tür düzenlemeler geh'şmiş ülkelerde de olur. Bunlar birbi- rini devamh izleyen, birbirini takip eden tedbirlerdir. Av- rupa'da da böyle olur. Ancak Türkiye'de, yıhn ikinci yansı her zaman sıkınülıdır. O yüz- den 32 trilyon açıkla oluşturu- lan bütçeyi uygulamak güçtür. Çünkü ikinci yanda mutlaka yapılması gereİcenler var. Zo- runlu harcamalar var." Aynı yetkili, zorunlu harca- malan sıralarken "Destekleme ahmlan var, memur zammı var. Gübreyi sübvanse etme vaadı var. Borçlann ödenmesi var. Bunlann mutlaka yapıhnası ge- rekiyor"diyerek mayıs ayında enflasyonun binde 9 çıkmasının kımseyi rehavete düşürmemesı gerektiğini söyledi. Hükümete yakın yetkili, Devlet Bakanı Tansu Çiller'in önerdiği belirti- len, vadesiz mevduatm dövize endekslenmesi için "Bu bir ci- nayettir" yorumunu yaptı. Maliye Bakanlığı ve Hazine bürokratlan, hükümetin bugü- ne kadar izlediği ekonomik po- liükalann, ekonomide önemli etkiler yaratacak nitelikte ol- madığını, "cesareüi" adımlar atılmasının da siyasi iktidarlar için "tercih edilmesi zor bir yol" olduğunu beliniyorlar. Hükü- metin bu yıhn ilk 5 ayında 35 trilyon iç borç geri ödemesi yaptığını, önümüzdeki 3 ay içinde de 12 trilyon lira civann- da iç borç ödeneceğini bildiren bürokratlar, destekleme alımla- n, memur maaş zammı, kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri ne- deniyle önümüzdeki aylarda 50 trilyona yakın bir ek yükün ge- leceğini belirtiyorlar. Sadece destekleme alımı nedeniyle hü- kümetin peşin ödeme yapması halinde 25 trilyonun üzerinde paraya gereksinim duyduğuna dikkat çekihyor. Hükümetin, önümüzdeki günlerde uygulayacağı ekono- mik politikalarla, kamu açıkla- nnın kapaülmasında iç borç- lanma yoluna daha çok başvu- racağı belirtiliyor. Merkez Bankası kaynaklanna daha az başnırmayı amaçlayan bu poli- tikanın da faizlerinin yüksehne- sine neden olacağı kaydedili- yor. Hükümetin, devlet gehrlerini arttırarak, kamu açıklannı "ka- bul edilebilir" düzeye indirmek amaayla yaptığı çahşmalarda da şu konular üzerinde durulu- yor: "- Taşınmaz mal alım satım- lannda ödenen tapu harçlan- nın yeniden değerlendirmeye tabi tutulmuş kıymetler üzerin- den yapılması. Böylece Emlak Vergisi için yapılan düşük be- yanlann gerçek değerlerine çe- kilmesini sağlamak. - Gelir Vergisi stopaj oranla- nnın yeniden düzenlenmesi. - Kayıt dışı saüşlann önlen- mesi. Kağızman'da Korkutan çatışma: 2 terörist ve 1 er öldü KARS(CUMHLRİYET)- Kars'ın Kağızman ilçesi yakın- lannda güvenlik güçleriyle ça- tısmaya giren teröristlerden 2'si ölü olarak ele gecirildi.Çatışma sırasında bir er de yaşamını yi- tirdi. Kars VahliğTnin açıklaması- na göre, yörede arama yapan güvenh'k güçlerine bir grup te- rörist ates açü, çatısma sırasın- da 2 militanın 2 otomatik silah, 3 el bombası ve cesitli dokü- manlarla ölü olarak ele geçiril- diği bildirildi. bando Taşk üüönıürüııe zaııı Haber Merkezi -Taşkömürü fı- yatlanna yüzde 25 oranında zam yapıldı. Yeni düzenlemey- le Zonguldak ve çevresinde üre- tilen taşkömürünün tonu 475 bin lira oldu. Amasra'da üreti- len kömürün tonu 465 bin lira olurken Çatalca ve Armutçuk'- ta üretilen taşkömürünün fıatı ise 470 bin lira olarak belirlendi. Yeni fiyattan satıslara 15 hazi- randan itibaren baslanacak. Dış Haberler Senisi - "Obua, trompet ve davul güm- bürtüleri. Haçlılara, bu çokses- lilikle salınan dehşet, Viyana sakinlerini paniğe uğratan, nal, üzengi, kıhç, topuz şıkırtılan arasma işlenmiş müzik taarnı- zu. Haftahk Time dergisi son sayı- sında Mehter Takımı'nın tarih- çesinı irdeliyor. Mehter Ta- kımı'nın Avrupa'yı ve Batı müzığinı nasıl ctkilediğini konu alan James VVilde imzalı yazı "Dünyanın en korku verici ve etkileyici bandosu" başlığını ta- şıyor. Wilde, yazısında Mehter Ta- kımı'nın müziğiyle Batı dünya- sını etkiledigini söylüyor ve Mozart'ın Saraydan Kız Kaçır- ma Operası ile Beethovert'in 3. ve 9. senfonilerinde Türk marş- lan motifleri olduğunu belirti- yor. Yazıda şöyle deniyor: "Mehter Takımı'nın müzik etkisi Müslüman dünyasıyla sı- nırlı kalmadı. Haçhlar, Kös'ün insanın içine dehşet salan güm- bürtüsünden o kadar etkilen- mişlerdi ki, bir eşini Avrupa'ya götürdüler. Bu arada Türkler Viyana'yı askeri bakımdan ele geçiremeseler bile müzik ala- nında elde ettiler" GOZLEM UĞURMUMCU MBaştarafi 1. Sayfada Ve tabii, bütün bu olaylara ışık tutacak yakın tarih konu- sunda. Türkiye'de basının görevi bu konuları araştırmak ol- malıydı Bu görevi yapan gazeteler ve gazeteciler var. Ancak bir kısım gazeteci de araştırma ve soruşturma yapmak şöyle dursun, araştırma ve soruşturma yapanla- rı karalamak için seferber olur. Söz gelişi,"/pe>cç/ cinayeti"n\ araştırdınız, bu cinayet ile ilgili ülkücü eylemciler ile kaçakçılar arasındaki ilişki- yi buldunuz. Başlarlar suçlamaya... Hele büyük paraların döndüğü kaçakçılık olaylarına el atıp, yeraltı dünyasını ad ad sergilediniz mi gazete köşele- rinden başlarlar yaylım ateşlerine. Bugün PKK ve Abdullah Ocalan hakkında araştırma ve inceleme yapmak da birtakım çevrelerin tepkilerini çe- ker. PKK olayı nasıl başlamış? Nasıl gelişmiş? Marksist- Leninist olarak yola koyulan PKK, bugün niçin dinset gö- rüşleresarılmış? Ocalan, öğrencilik yıllarında Maliye Bakanlığı'ndan burs almış mı? 1972 sıkıyönetiminde Ocalan'a neden bu kadar yumuşak davranıtmış? Sıkıyönetimin elinden üç aylık bir ceza ile kurtulmasını nasıl başarmış? Bunları araştırmak pek de güç iş değildir. Dava dosya- ları mahkemelerde duruyor, isteyen gider araştırır. Bu konuları araştırmak için büyük engellerden biri devlet yasaklarıdır. örneğin, Genelkurmay Başkanlığı, 1972 yılında kendi yayını olan "Türkiye Cumhuriyeti'nde Ayaklanmalar (1924 • 1938)" adlı kitabı yine kendisi yasaklamıştır. Bu kitap hakkındaki yasağın kaldırılması için bu köse- de birkaç yazı yazdım. Eski Genelkurmay Başkanı Sayın Torumtay ile Genelkurmay Başkanı Sayın Doğan Güreş ile kitap üzerindeki yasağın kalkması için görüşmeler yaptı m. Sayın Güreş, konuyu inceletti ve sonunda yasağın kal- dırılması emrini verdi. Böylece Kürt ayaklanmaları konusunda araştırmacıla- rın karşılaştıkları bir engel de kalkmış oldu. Kürt ayaklanmaları konusunda kamuoyu yeterince bil- gi sahibi olamazsa PKK olayını da gereğince değerlendi- remez. Değerlendirmediği için de saplantı ve önyargılar, olayın gerçek boyutlarının kamuoyundan gizlenmesine yarar. Gazeteci varsayımlar ile değil somut olgular, belgeler, kanıtlar ve haberlerle ilgilenir. Bütün bunları araştırır, inceler ve yazar. Üzüntüyle görüyoruz ki basında araştırma, inceleme ve soruşturma pek ilgi görmüyor. Yüzeysellik, her konu- da olduğu gibi gazetecilik alantnda da kendini gösteri- yor. Gazete satışları da gün geçtikçe düşüyor. Almanya'da her 10XX) kişiden 400'ü, Amerika'da her 1000 kişiden 262'si, Fransa'da her 1000 kişiden 191'i, eski Sovyetler Birliği'nde her 1000 kişiden 314'ü gazete okur- ken bu sayı Türkiye'de 1000 kişide 56-60 doiaylarında dolaşıyor. Bu sayı Yunanistan'da 1000'de 133, Kuveyt'te 1000de 97 ve Malezya'da da 1000'de 323'tür. UNESCO, her 1000 kişiden 100 kişisi gazete okuyan ül- heleri kalkınmış ülke saymıyor! Kitap satışları nda da aynı düşüşler yaşanıyor. 1945 yılında okur başına düsen kitap sayısı 10.2 iken bu sayı son yıllarda 5.3'e düşüyor... En çok kitap yayını 1965 yılında yapılmış; bu yılda okur başına üretilen kitap 27.8 olmuş, en düşük sayıları da 1980 sonrasına rastlıyor. 1960 ihtilali, ülkede kitap yayınını hızlandırmış, bu sayı 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde düştükçe düşmüş... Amerika'da bir yıl içinde 131 milyon, eski Sovyetler Bir- liği'nde 2 milyar, Fransa'da 50 milyon, Almanya'da 41 milyon, Yunanistan'da 24 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de? Türkiye'de bu sayı 6 milyondur! Gazete okumuyoruz; kitap da okumuyoruz. Araştırma ve inceleme de yapmıyoruz. Ya ne yapıyoruz? "Bilgi sahibi olmadığımız konularda fikir sahibi"o\up, içi boş kalıplar ve fetiş haline getirilmiş stoganlarla dü- şünce üretiyoruz! biııı onurdur ANKARA (ANKA) - Yargı- tay, çocuklara Türkçe dışında isim konulup konulmayacagı tartışmalannı kesin bir dille so- nuçlandmrken Kiirtçe isim ya- sağını çağdışı olarak tanımladı. Diyarbakır'ın Lice ilçesinde bir çocuğa verilen "Rojda" isminin Türkçe ohnadığı gerekçesiyle si- linmesini kararlaştıran mahke- me kararını bozan Yargıtay, "İsim kişileri belirleyen ve bir- birinden ayıran sözcüktür. Her- kesin kendine özgü bir kişiliği olduğundan bu kişiliğin başka- larından ayırt edilmesini iste- mek onun hakkıdır. Bu neden- le de ad üzerindeki hak, nitelik bakımından tıpkı kişinin yaşa- mı ve onuru gibi kişilik hakkıdır" görüşünü dile getirdi. Lice Nüfus Müdürlüğü'nün açtığı dava üzerine Rojda ismi- nen silinerek yerine Nefise ismi- nin verilmesini kararlaştıran Li- ce Asliye Hukuk Mahkemesi kararı, Yargıtay tarafından Türkiye'nin hukuki, kültürel ve sosyal düzeyi ve gerçekleriyle çelişkili bulundu. Nüfus Kanu- nu'nun 16'ncı maddesıyle ilgili yönetmeliklere göre Rojda adı- nın milli kültüre aykırı olacağı gerekçesiyle silinmesini çağdışı bulan Yargıtay 18. Hukuk Da- iresi'nin kararında özetle şöyle denildi: "İsim kişiye sıkı sıkıya bağlı şahsi bir haktır. Hiçbir kişi ve- ya kurum kişinin rıza veya mu- vafakati olsa da bu hakka da- yanarak taşınan bir ısmı iptal edemez. Kişiyi isimsiz bıraka- maz. Böyle bir işlem, mahkeme kararına da konu olamaz. Ka- nunda sebep ne olursa olsun ki- şinin kazanılmış isminin iptali öngörülmemiştir. Savcılara Nüfus Kanunu'yla ve- rilen yetkilerin yanlış yorumlan- masının da eleştirildiği hukuk da- iresi karanndaTürk Dil Kurumu da en az yerel mahkeme kadar, verilen yanlış karardan sorumlu tutuldu. TDK'nın eleştirildiği bölümler özetle şöyle: "Mahkemece görüşü alınan TDK Başkanı, yazısında, Rojda biçimindeki kelimeye kaynakla- rında rastlanmadığı, anlamının bilinmediği, Türkçe olmadığı, bu bakımdan da Türk çocuklarına ad olarak verilmesinde milli kül- türümüze.örfveadetlerimizeuy- gun olmadığını belirtmiş, mah- keme de buna dayanarak Rojda isminin iptaline vedavalının 'Kı- zım isimsiz kalmasın, eğer iptal edilecekse annemin adı olan Ne- fise olarak düzeltilsin' şeklinde- ki beyanı istem olarak nitelendi- rilerek Nefise adı verilmiştir. Sözü edilen yazıda belirtildigi gibi bu sözcüğün Türkçe olma- masıyasaklama kapsamında ol- masma yeterli değildir. Rojda sözcüğünün anlamım bilmediğr- ni bildiren TDK görevlisi bunun milli kültürümüze ya da örf ve adetlerimize ne suretle aykın ol- duğunu açıklamamıştır. Perde arkasındaki isiııı, Erkan TUNCAYÖZKAN ANKARA - Cumhurbaşka- nı Turgut Özal'ın yargı refor- muna ilişkin yasayı veto gerek- çesinde sözünü ettiği yasaya karşı çıkan üst düzey yönetici- nin, Olağanüstü Hal Bölge Va- lisi Ünal Erkan olduğu öğrenil- di. Erkan'ın yargı reformu ile ilgili yasadaki gözaltı süreleri- nin kısalığına ilişkin yakınma- lannı. devletin üst düzey yöne- ticilerine aktardı^ı behrlendi. Cumhurbaşkanı Ozal'ın yasayı veto ederken. büyük ölçüde Ünal Erkan'ın, devletin üst dü- zeylerine illettiği yakınmalar- dan yararlandığı bildiriliyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 22 mayısta yapılan ve devletin üst düzey yöneticileri- nin katıldığını söylediği toplan- tıda, yargı reformuna karşı gprüş belirten yöneticinin Vali Ünal Erkan olduğu belirtildi. Erkan'ın düşüncelerini devletin üst düzey yönetici ve kurumla- nna ilettiği. aynca görüşlerini Cumhurbaşkanhğı'na da sun- duğu öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle