11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 HABERLER 12 ARALIK 1991 ÖZGÜRCE TURKER ALKAN Ihanetin Tanrısal Boyutu Varsayalım ki eski zaman tanrılan bir araya geldiler, "Hay- di biz de siyasal bir sistem kuralım" dediler. Nasıl bir yöne- tim oluştururlardı dersiniz? Tabii ki diktatörlük olurdu tanrı- lann kuracağı sistem. En koyusundan, en totaliter cinsinden bir diktatörlük. Çünkü, ancak tannlann yönetiminde tartışmaya yer yok- tur. Gerçek ve doğru olan kendiliğinden bilinir. Ancak böyle bir yönetimde, karşı görüşte olanlar büyük bir günah işlemiş sayılabilirler ve cayır cayır yanmak üzere cehenneme atılır- lar. Demokrasi ise sizin ve benim gibi kusurlu fanilerin rejimi- dir. Demokrasilerde insanlar gerçeğe ve doğruya ulaşmak için tartışırlar. birbirlerıni eleştirirler, yanılarak doğruyu bul- maya çalışırlar. Demokrasilerde insanlar kitap yazdığı için hapse girmez. Bir taraftan insan haklarından söz edilirken, öte yandan is- mail Beşikçi gibi saçlan kökünden kesilip hapishanelerde sü- ründürülmez. Çünkü, demokratik yönetimin insanları çok iyi bilir ki, zamanla aşklarımız da değişiyor, gerçeklerimiz de. Bugün yanlış gibi gözüken bir görüş, bir bakıyorsunuz yarın baş köşeye kuruluvermiş. Bir zamanlar, "Kürt yoktur, dağ Türkü vardır" diye kükre- yen çatık kaşlı büyük- _ ^ _ _ _ ^ ^ _ Kim vatan hainiydi, kim vatanseverdi, kim neden hapishanelerde ve işkencehanelerde sûrûndü? lerimiz vardı. "Yapma- yın yahu, Kürt de var- dır, Kürtçe de konuşul- malıdır, hatta yayımcı- lıkta kullanılmalıdır" diyenler hemencecik vatan haini olurdu. Şimdi tanrısal dev- let farklı biçimde ko- " " ^ " " ^ ~ ~ ~ " " ^ ~ ^ ^ nuşmaya başladı. "Evet, Kürt vardır" diyor, "Kürtçe de kul- lanılmalıdır." Çok sevindirici bir gelişme kuşkusuz. Demokrasimız adı- na bundan hepimiz kıvanç duyarız. Ama ortada çözülmesi gereken bir sorun var. Günümüzün büyüklerı, geçmişın vatan hainleri gibi konuşuyorlar. Bir za- manlar "Ben Kürdüm!" dediği için hapsedilmiş insanlar gör- dük. Şimdi milyonlarca insanın "Ben Kürdüm!" demesine olanak sağlanıyor. Ne oldu? Şu andaki yöneticiler mi vatan hainı oldu? Böy- le bir şeyi düşünmek bıle abestir. Pekı, geçmişte Kürtlerin kültürel kimliğinin tanınmasını istedikleri için hapsedilip iş- kence görenler vatansever miydi? Eğer onlar vatansever idiy- seler, o kişileri hapseden, işkenceden geçiren, vatan hainli- ği ile suçlayan insanlar ne idi? Yoksa gerçek vatan hainleri onlar mıydı? Çok tuhaf işler yaşanıyor. Benim gibi her duyduğuna ina- nan saf vatandaşlarımız gerçekten çok zor durumlara düş- tü. Kim vatan hainiydi, kim vatanseverdi, kim neden hapis- hanelerde ve işkencehanelerde süründü, kim neden devie- tin yüce koltuklarını işgal etti, bu arada başkaları neden o koltukların ayakları altında kalıp ezildiler?.. Kesınlıkle anla- yamıyorum. Kuşkusuz ki yüce devletimiz her şeylere kadirdir. İsterse fikrini de değiştirebilir. Bize soracak değıl ya. Benim bütün istediğim, bu fikir değişiklikleri sonucunda ortaya çıkan du- ruma uymamız için bize yardımcı olması. Hani Nazi Alman- yası'nda Yahudilerin tanınması için göğüsierine sarı bir yıl- dız takmaları zorunlu idi. Bizde de öyle bir yöntem uygulan- sa diyorum. Kim vatanseverdir, kim vatan hainidir, kanun hük- münde bir kararname çıkarıp her değişiklik olduğunda du- yursalar, biz de bilsek durumumuzu. Maazallah, bu kargaşalıkta vatan hainlerinin safına düş- mettde var hani. - ^. I O C S » ' V ' d P I V Î V GÜNEYDOĞU Devlet artık kepenk kınmyor Haber Merkezi — Şırnak'ın tdil ilçesinde Mihail Bayır adlı yurttaşın öldüriılmesini protes- to etmek için Batman ve Ger- cüş'te kepenk kapatan esnafa güvenlik güçleri müdahale et- medi. Çukurova Üniversitesi'- nde forum düzenleyip PKK yanlısı Tiirkçe ve Kürtçe slogan atan öğrencilere de herhangi bir müdahle bulunulmadı. Içiş- leri Bakanı tsmet Sezgin, gaze- tecüerin kepenk kapatma eyle- miyle ilgili sorularını "Neden müdahale edelim ki!" diye ya- tutladı. Batman merkezinde dün sa- bah erken saatlerde başlayan kepenk kapatma eylemi sonu- cu öğle saatlerinde açık tek bir işyeri bile kalmadı. Yaklaşık 15 bin işyerinin kapandığı Bat- man'da, polisin oîaya müdaha- le etmemesini Batman Valisi Sami Seçkin şöyle açıkladı: "Biz müdahak etmeyiz. Nasıl istiyorlarsa öyle hareket etsin- ler. İsteyen dukkânını açar, is- teyen kapatır. Geçmişte oldn- ğu gibi işyerlerini kapatan es- nafın kepenklerin balyoz ya da levyelerle kırmayacağız." öte yandan incelemelerde bulunmak için Van'dan Hak- kâri'ye geçen Içişleri Bakanı ts- met Sezgin, gazetecilerin soru- su üzerine "Bu tkarettir, iste- digi zaman diikkânını kapabr, istedigi zaman açar. Neden miidahale edelim ki!" diyerek eylemlere miidahale edilmeme- sinin hükümet politikası oldu- ğunu belirtti. Sezgin halka hitaben yaptı- ğı konuşmada şunlan söyledi: "Yurttaşlanmız arasında kttl- tür, düşünce, din ve köken farklan olması doğaldır. Böy- le bir çeşitlilik demokratik ve iiniter bir devlet için zaaf teş- kil etmez. Bu devlet yapısı için- de çeşitli etnik, kültürel ve dil- le ilgili özellikler özgttrce ifade edilebilecek, özenle korunacak ve rabatça gelistirilecekrir." Erteleme Yasası TBMKfden geçti, ancak seçimin yapıhp yapûmayacağı belli değil Iferel seçim şaşkınhğıGÜNDÜZ İMŞÎR Yerel seçimlerin ertelenmesine yönelik yasanın Mecüs'ten geçmesine karşm baş- ta Bakırköy ilçesi olmak üzere 5 ilçede seçimin yapılıp yapılmayacağı netlik ka- zanmadı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal- ın yasayla ilgili 15 günlük inceleme sü- resini kullanıp kulianmayacağı konusun- daki belirsizlik seçime haarlanan parti- ler ve adaylan şaşkına çevirdi. SHP'de eğilim yoklaması sonucu Ba- kırköy Belediye Başkanlığı adayhğına se- çilen eski milletvekillerinden Yöksel Çeagd, baştan beri Bakırköy ilçe örgü- tü ve şahsı adına seçimlere girilmesi yö- nttnde öneride bulunduklannı belirterek şunları söyledi: "Ancak iktidar ortagıyu. tki parti ku- nduş aşanusnda gercekleştirdikleri pro- tokolde yerel seçimlerin ertelenmesine yöoetik kanur aldılar. Bu metne vansnna- dı ama prensipte anlaştılar. Biz de du- nun böyle olunca pasif dunımda kaklık. Ama her şeye karşm bu, seçime hazır de- ğüiz anlamına gelmemelidir. Biz parti olarak her zaman her ortamda seçime hazınz." SHP'den DYP'ye geçerek bu partiden Bakırköy belediye başkan adayı gösteri- len ilçenin sevilen yöneticisi ve halen Ba- kırköy Belediye Başkanlığı'nı yürüten Yakup Akyttz ise kendisinın seçimin ya- pılmasından yana olduğunu vurgulaya- rak "Bence süre kısalsa da seçim yapıl- mah. Ancak şartlan göz önüne alacak olursak seçimlerin yapılmasına tek en- gelin hava şartlan olduğunu söyleyebi- liriz. Ben kalan süre içinde çalışmalann seçimin yapılması durumunda sonucu pek fazla etkileyeceğine inanmıyorum. Örneğuı biz parti olarak henuz yoğun bir propagandaya girişmedik. Bunda belir- sizhk rol oynadı. Ancak ben Bakırköy halkuun sağdnyusuna bütün kalbimle güveniyonım. Seçim oldnğH takdirde il- çeye kimin ne kadar yaran olacagını ga- yet iyi bilmektedirler. Şu anda imza yet- kisinin Saym Cumhurbaşkam Özal'da olması, kendtsinin iki gün kala bile se- çim karan alabilme olasıhğmı dikkate alarak artık sokaklara inmemiz gerekti- ğine inamyorum" dedi. DSP MKYK üyesi Ali Dönmez, se- çimlerin erteleneceği yolunda basında sürekli haberlerin yer almasının kamu- oyunu hayli etkilediğini belirterek aday- lan Nuray Bayram'la birlikte her olası- lığj değerlendirip çahşmalannı sürdür- düklerini söyledi. Dönmez, "Adayımızla birlikte seçim varmış gibi kahve ve ev ziyaretleriyle ca- uşmalanmızı sürdariiyoruz. Elimizden geMigince demekleri de ziyaret edjyoruz. Ama hava sartlan malom, bu açıdan ça- uşmalanmız hayli sınırlı oJuyor. Kahve ve ev toptanütanyia 2 müyon nüfustu bir ilçede fikirierimizi anlatmamız doğal olarak mümkün olmuyor. Seçime 10 gün süre kaldı. Ama belirsizligin seçim ha- vasını da hayli etkilediğini söyleyebilirim" diye konuştu. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz- m geçen hafta Istanbul'da yaptığı top- lantıda 'Seçim olsun olmasm 7 ay ka- mpanyanı sürdüreceksin' talimatım ver- diği ANAP Bakırköy Belediye Başkan adayı eski Çevre Bakanı Ali Talip özde- mir, ilçede çalışmalannı yoğun anlam- da sürdürüyor. Son gelişmelerle ilgili gö- rüşlerini aldığunız ANAP Bakırköy II- çe Sekreteri Ahmet Özdemir, seçime ha- zır olduklannı belirterek "Biz seçime ha- zınz. 76 mahatlenin tamamına erişebil- mek için çaltşmalanmızı hızla sürdürü- yoruz. Seçim otobüsümüz GAP ilk gün- den beri ilçe içinde rurlannı sürdürüyor. Aynca seslendirme olarak bayli geiişti- rilmiş bir aracunız da adayımızın sürekli tanıümını yapıyor. Bütün seçmeniere ulaşabflmek için ilçenin 7 ayn bölgesin- de seçim irtibat bürolan oluşturduk. Adayunız AN Talip Özdemir büvak per- formans göstererek neredeyse günün 24 saatini seçmenlerle geçiriyor. Biz bn seçime her şart altında hazınz." RP'li Mezarcı: Hıristiyan kültürü demokrasiye inanmıyorum ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Refah Partisi ts- tanbul Milletvekili Hasan Me- zarcı, "Cuntacıuk gelenegi Mustafa Kemal ile başlamıştır" diyerek "Kema- Kzmin sorgulanmasını" istedi. Mezarcı, Atatnrk'ün dokunul- mazlığının olmaması gerekti- ğini savunurken anayasanın değiştirilemeyen hükrnünün de kalniaması gerektiğini söyledi. Mezarcı, "Cumhuriyete inanı- yorum, demokrasiye inanmı- yorum. Demokrasi Hıristiyan küttüninun bir ürünüdür" di- ye konuştu. Mezarcı, TBMM İnsan Haklan Komisyonu'nda önce- ki gün yaptığı konuşmanın ba- zı gazetelerde "Atatürk dnşmanlığı" olarak yansıtıl- masından sonra sözlerine açık- hk getirmek üzere bir basın toplantısı düzenledı. "Ben 'Düzen sorgulanmakdır. Bun- dan Mustafa Kemal dahil hiç kimse müstesna değildir' diyoram" şeklinde konuşan Mezara, "tevhid ilkesi üzeri- ne bina edilmiş gerçek anlam- da cnmhoriyeti flıtiva eden ye- ni ve yerli bir düzen kurulmasını" istedi. Mezarcı, Türkiye'de Kema- lizm adına basküar yapıldığı- nı öne sürerken "Meclis'in üzerinde hâla cuntacüık baskı- a var. Türldye'nin meseksi ik- tidar degil, istiklal meselesidir" dedi. ffliler Vakfi bünyesindeki enstitü, V2'yi Tfeniz Gezmiş Yüı" ilan ediyor Gezmiş için kampanyaAYŞENUR ARSLAN 1992, "Deniz Gezmiş Ydı" olacak. Henüz "Uan edilmiş" değil, ama 68'liler Birüği Vakfı- nın bünyesinde kunılacak Deniz Gezmiş Enstitüsü'nün hedefi bu... ldam edilişinin 20. yılında Deniz Gezmiş'i "haürtamak" ve genç kuşaklara tanıtmak amaç- lanıyor. Kuşkusuz, hatırlanıp tanıtıla- cak olan yalnızca Deniz Gezmiş değil. Enstitü kuruculanndan Musufa Yalçıner, "Deniz Gez- miş, biriikte katledildigi Hüse- yin tnan ve Yusuf Aslan'dan, Mahir Çayan'a, tbrahim Kay- pakkaya'ya kadar pek çok dev- rimdyi kişfligiade birleştiren bir simge oldu" diyor. Bu •'simge"den adını alan Enstitü'nün Yürütme Komitesi'nde, Deniz Gezmiş'le aynı davada yargılanan Musta- fa Yalçıner'in yanı sıra Petrol-lş Genel Sekreteri Münir Ceylan, SHP Ankara Mületvekili Sal- man Kaya, avukat Haşmet Ata- han ve Saban tba yer alıyor. Hazırlık Komisyonu'nda ise, Deniz Gezmiş'in babası Cemil Gezmiş'ten, SHP lstanbul ll Başkanı Bozkurt Nuhoflu'na, yazar-yaymcı Muzaffer Erdost- tan Aydın Çubukçu'ya kadar, bir dönemin en yakın "tanıklan" bulunuyor. Deniz Gezmiş Enstitüsü'nün üç ana amacı olacak: "Denizkr" ile ilgili tüm belge ve bilgilerin toplanarak eksiksiz bir arşiv oluşturulması, "Denizler" in gelecek kuşaklara aktanlabil- mesi için etkinlikler düzenlen- Deniz Gezmiş Enstitüsü, idamlarının 20. yılında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarımn "unutturulmaması" için kampanyalar açacak, filmler yaptıracak. mesi ve "Deoizler"in idam mah- kûmiyetlerinin "mahkûmiyeti" için bir yargı kampanyası açıl- ması... Mustafa Yalçıner, Deniz Gez- miş Enstitüsü'nün, gerek bu ça- lışmalann doğal sonucu olarak gerekse yapısı nedeniyle bir "otorite" kimliği tasıyacağını be- lirtiyor. Bu "otorite^ Deniz Gez- miş ve arkadaşlanna ilişkin tüm etkinliklerde "söz sahibi" olun- ması anlamına geliyor. Ya, Yeşüçam'da düşünülen Deniz Gezmiş filmleri? Musta- fa Yalçıner, bu konuda kendile- riyle "henüz" diyaloğa girmedi- ğini belirtiyor ve şunlan söylü- yor: "Deniz Gezmiş, kolaylıkla ti- cari bir meta haline getirilebile- cek bir isimdir. 'İyi bir pazar' olarak gönilebilecekür. Biz bu- na kesinlikle karsıyız. Ve ensti- tü gibi bir otoriteden bagımsız her çauşma ve girişimin, ticari ya da başka amaçlar taşıyacağı en- dişesini duyacagız. tster drama- tize ister belgesel nitelikteki filmler, benzeri cauşmalar, ens- titü ile diyaloğa girilmeden ya- pıldıgı takdirde ya eksik ya da ticari karakterii olacaktır. Bu- nun böyie oldugn da tarafımız- dan kamuoyuna açıklanacak- ör." Yalçıner, Deniz Gezmiş'i "insan" ve "devrimci" olarak ta- mtacak fılmlerin enstitü bünye- sinde yapılacağını da belirtiyor. Deniz Gezmiş Enstitüsü Yü- rütme Komitesi üyelerinden Petrol-lş Genel Başkanı Münir Ceylan da bu "ticaret olasüık- lanna"karşı Enstitü ile diyalog kurulması çağnsmda bulunu- yor. Ceylan, "Yalnızca diyalog değil, bu konuda duyariı berkes- ten maddi ya da manevi katkı da beküyonız" diyor. 1972 6 Mayısı'nda Deniz Gez- miş ve arkadaşlarının idamıyla sonuçlanan yargılama, enstitü- nün gündeme getireceği konula- nn başında geliyor. Enstitü üye- leri, "yargılama kampanyası' ? nın bir "iade-i itibar" anlamına gel- meyeceğini belirterek, "Deniz- ler'in itibar iadesin'e ihtiyaçlan yoktur. Çünkü itibarlarını yitirmemişlerdir" diye altıru çi- iiyorlar. Ancak istenen, karann "mahküm" edilmesi. O yıllarda karan savunmuş, hatta onayla- mak için el kaldırmış pek çok hukukçu ve siyasetçinin bile "yanlış" olduğunu itiraf ettiği karann mahkûmiyeti... Deniz Gezmiş Enstitüsü, kampanyayı, ünlü hukukçulann katılımı ile yürütecek. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının dava dosyası, idamlannın 20. yılında yeniden açılacak. Önerge verüdi; 25 artdıktaki görüşmeyi TV1 naklen yayımlayacak Meclis terörü ele ahyorANKARA {Cumhuriyet Bürosu) — Terör ve Güneydoğu sorunu konusunda TBMM'de genel görüşme acılmasmı is- teyen önerge, Meclis'teki tüm partilerin temsilcilerinin imzasıyla TBMM Baş- kanlığı'na verildi. TBMM Genel Kuru- lu'nun 24 aralık günü toplantısında te- rör tartışılacak ve görüşmeler TV-l'den naklen yayımlanacak. Terör konusunda genel görüşme yapıl- ması önergesini TBMM'de temsil edilen tüm partiler imzaladı. DYP, SHP, ANAP ve RP grup başkanvekillerinin yanı sıra DSP Genel Başkanı Bulent Ece- vit ile MÇP eski Genel Başkanı Alpas- lan Türkeş \t MÇP kökenli bagımsız milletvekili Taşar Ankan da imza verdi- ler. Genel görüşme önergesinde Türkiye1 nin en önemli sorunun iç güvenlik oldu- ğu belirtilerek "Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yoğunlaşan aynlıkçı terör, büyük kentlerde özellikle tstanbul'da odaklaşan anarşik nitelikli terör, uzun zamandır variığım sürdürmekte, hatta tırmanma eğilimi göstermektedir" denildi. önergede şu görüşlere yer verildi: "Güneydoğu Anadolu'da yoğunlaşan ayrdıkçı terör ve büyük kentlerde özel- likle tstanbul'da odaklaşan anarşik ni- telikli terör, uzun müddettir varnğuu sür- dürmekte ve hatta tırmanma eğilimi gös- termektedir. Bu iki teröriin birbiri ile bel- li bir ilişki ve karşüıklı beslenme içinde olduğu da gözlenmektedir. •Ülkenin kirai yöreleri olağan hukuk yollari ve yonetim biçimleriyle idare edi- lemez bir görünum vennektedir. Müca- delenin yoğunluğu içinde zaman zaman yurttaşın demokratik hak ve özgürlük- İerinin korunmasında da yeterli özen gösterflmemektedir. Bütün bu olumsuz- luklar, devlet-yurttaş ilişkisini ciddi bir biçimde zedelenmektedir. Yurttaş devk- tin canını ve malım konıyabileceğinden zaman zaman kuşkuya düşmektedir. Suçlulann mutlaka yakalanacağı ve ce- zalandınlacagı yolundaki inancını yitir- mektedir, devletin demokratik insan haklanna saygılı ve hukuka bağlı nite- liklerinin yitirilebileceği korkusuna düş- mektedir. • Tüm terör örgütleri için temel hedef devlet-halk ilişkisini bozmaktır. Yoksa hiçbir terör örgütü özünde devlet kadar güçlü ve organize olamaz, ancak bozu- lan devlet-halk ilişkisi, terör örgütlerine. devlete karşı başanlı olma şansını verir. Bu nedenle terör olaylarına karşı yürii- tülen mücaddeyi yalnızca bir polis ya da hükümet işi saymak yanılgılı bir teşhis- tir. • Türkiye, terörü mutlaka yenecektir. Yenmek zorundadır. Türkiye'de kaba kuvvet, şiddet ve saldırganlık mutlaka yenilecektûv Terörü bir mücadele yönte- mi olarak benimseyenler kavramalıdır- lar ki terörie, ancak ülkenin gündemi bir süre işgal eduebüir, ama terörie hiçbir za- man kalıcı kazanım sağlanamaz. Terör güçleri karşısındaki en güçlü silah meş- ruiyetçi güçler arasındaki diyalog, daya- nışma ve terör karşısındaki direnmc ka- rarulığıdır." 11 YIL CEZAEVtNDE KALAN SOSYOLOG-YAZAR BEŞÎKÇİ, CUMHURİYETİN SORULARINI YANTTLADI Beşikçi: 12 Mart'ta cezaevleri daha rahattı TURAN YILMAZ ANKARA — tsmail Beşikçi'ye, devletin kendisine hangi kcmularda "yasak" getirdi- ğini soruyoruz. Başlıyor sıralamaya: "Ömürboyu kamu hizmetleriııden men, seçme, secilme haklarından mahrumiyet..." Bu kadannı söyleyip ekliyor: "Bnrada da dramatik bir durum var. Ba- n konularda düşüncelerinizi açıklıyorsonuz, pek çok zortuklara, mahrumiyetlere kaflana- rak incelemeler yapıy orsunuz, yayunlryorsu- nuz. Bu süreçten sonra da çok daha agır magduriyetlere ugruyorsunuz. Siyasal hak- lannızı kaybediyorsunuz. Profesörler gibi, savafau* ve yargjçlar gibi düşünmediğraiz için sabıkalı oluyorsunuz." Toplumsal olaylara ilgisi, SBF'deki öğren- ciliğinde başlamış. "Aslında bu ilgi lise çag- bunda bile vardı. 27 Mayıs'tan sonra, Türk- iye'de fikir hayaünda önemli bir canlanma oidn. 'Doğu sorunu' konuşnlmaya başladı" diyor. öğretim üyesi olma düşüncesi ise öğrenci iken Doğu'ya staj için gittiğinde oluşmuş. Doğu'ya ilişkin ilk izlenimleri, Keban, Ka- rakoçan ve Palu'da, köylülerin kaymakam- larla tercüman aracılığıyla konuşmalan ol- muş. Beşikçi, 1961 yazındaki bu olayı şöyle anlatıyor: "Beraberimizdeki kaymakam ve memur- fava Körtçeyle ilgili sorular sorduğum zaman, herkesia TSrk olduğu, Kurt diye büinen bir •dBet otmadtgı söyleniyordu. Kürtçe, Türk- çenin bir şivesidir' deniyordu. Kürtçe konuş- malardan hiçbir şey anlaşdmadığı halde, 'Kürtçenin yüzde 6O'ı Türkçe kelimelerden oluşur' gibi şeyler de söyleniyordu." Bu izlenimlerini, staj sonunda hazırladığı rapora da aktarmış. Kıvücım da o an çak- mış zaten: "Staj dönüşünde, fakültedeki bazı hoca- lara, Kürtlerle ilgili bazı sorular sormuştum. Bu gibi konularm tehMkeh' olduğu, ağraşma- mam gerektiği söylenmişti. Ansiklopedi ve kitaplarda, Kürtçe diye bir dil olmadıgı, her- kesin Türk olduğu yazılıydı. Fiili olarak ise tercümanlar aracıhğıyla konuşan kaymakam olayını unutmam mümkün degildi." "Doğu sorunu" üzerine başlayan tartış- malar da Beşikçi'nin bu konudaki araştırma ve inceleme heyecanını iyke artırmış: "Bütün bunlar, konuyu daha ciddi bir şe- kilde inceleme gereğini ortaya koyuyordu. Bu inceleme ise ancak üniversite çevresinde yapılabüirdi. O zaman öyle diişündüm." Böylece öğretim üyeliğine adım atan Be- şikçi'nin, "emniyet, savcılık, mahkeme, cezaevi" serüveni de bu şekilde başlamış ol- du. Beşikçi, kendisini cezaevi ile tamştıran ilk "inbar olayı"nı da şöyle anlatıyor: "1965-67 yülannda, Erzunım AUtürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi'nde ge- nel sosyoloji, Ziraat Fakültesi'nde köy sos- yolojisi ve toprak hukuku gibi dersler ver- meye başladım. Genel sosyoloji derslerinde aûatılan konular, bazı öğrenciler tarafmdan, dersle Ugüi bir öğretim üyesine ihbar edilmiş. thbar dilekçelerinde kısaca, 'Derslerde ko- münizm ve Kurtçülük propagandası yapılıyor' deaiyor. Öğretim üyesi de duru- mu geniş bir ihbar dilekçesi ile fakülte de- kanhğına iletiyor. Bu dilekçede de 'Dersle- rinde komunizm ve Kurtçülük propaganda- sı yaparak genç öğrencilerin zihinlerini yıka- maya çalışmaktadır. Buna engel olmak ge- rekir. Bir an evvel derslere girişi yasaklan- malı, üniversitedeki görevine de son verilmelidir' deniyor." "Beni hapishane ile tanışoran ilk olay buydu" diyen Beşikçi, ekliyor: "Gerek bu öğrenciler, gerek öğretim üye- leri, daha sonraki dönemlerde hep MHP saf- lannda yer aldılar." — Bu olayda neler hissettimz? BEŞtKÇİ — Bu, o zaman için de bir hü- zündü, şimdi de öyle. Aynı odayı paylaştı- ğınız, uzun süre beraber olduğunuz arkada- şınız sizi ihbar etmiş. Devletin size baskı uy- gulamasını, cezaevine konulmanızı istiyor. Düşüncelerinizi, yazılanmzı eleştirmiyor, sizi devlete ihbar ediyor. Kendisinin vatansever, sizin hain olduğunuzu söylüyor. Üniversite- den kovulmanızı istiyor. Devletin zorlayıcı baskı araçlannı size karşı yönlendiriyor. Mahkemelerde yaptıklan tanıkhklarla, dü- şüncelerinizin çok tehlikeli olduğunu belir- tiyorlar. Eleştirilerini üniversite kürsülerin- de, kamuoyu ve basın önünde değil de mah- kemelerde yapıyorlar. Bunlar üniversite fa- aliyeti değildir. — Üniversiteleri nasıl değerlendiriyorsn- nuz? BEŞtKÇİ — Kanımca, Türkiye'de Batüı anlamda bir üniversite yoktur. Olsaydı, YÖK olmazdı. — Size göre öğretim üyeliği çileü bir ya- şamın ilk kapı aralığı mı? BEŞtKÇİ — Kanımca Türk üniversitesi resmi ideoloji kurumunun varhğmdan haber- dar olmak istemiyor. tncelemeler, araştırma- lar bunun gereklerine göre yapıhyor. Bu da şu anlama geliyor: Türk üniversitesi, resmi ideolojinin üniversite mensuplanmn beyin- lerinde kurduğu karakollarla birlikte yaşa- mını sürdürüyor. Bu, kuşkusuz daha kolay, daha zahmetsiz, maddi çıkarlan gözeten bir yaşama biçimidir. — Siz bnnun farkına ne zaman vardınız? BEŞtKÇİ — Resmi ideoloji kurumunun farkına varmam, adli soruşturmalarla baş- ladı. Yargılamalar sürecinde iyice belirgin- leşti. Bu süreçte resmi ideoloji kurumunun insanlann beyinlerine karakollar kurduğunu, nelerin düşünülüp nelerin düşünülemeyece- ği konulannda pek çok yasaklamalar getir- diğini farkettim. Bu yasaklann devletin ce- zai yaptınmlarıyla korunduğunu anladım. Resmi ideolojiyi eleştirmeye çauşanlann rx>- lise neden ihbar edildiğini kavramaya başla- dım. — Şimdi nasüsınız? BEŞtKÇt — Yargılama sürecinde beyni- mizdeki karakollan tamamen yıktık. Bu kuş- kusuz kısa zamanda gerçekleşmedi. Uzun bir zaman sürecinde gerçekleşti. Şimdi coşkun bir özgürleşmeyi yaşıyoruz. Birbirini izleyen yargılama süreci olmasaydı, belki de hâlâ beynimizdeki karakollarla birlikte yasıyor olacaktık. — Peki paneOerde, konferanslarda görün- müyorsıınuz? BEŞİKÇt — Kitap olarak gerçekleştirmeye cahştığım bazı projeler var. Onlan gerçek- leştirmek için önemli bir zaman gerekiyor. — Yaklaşık 20 yıldır cezaevlerine girip cı- kıyorsunnz. Cezaevlerindeki değişimi anla- tır mısmız? BEŞİKÇİ — 12 Mart'ta cezaevleri, 12 Ey- lül cezaevlerine nazaran nisbeten daha rahat- tı. Tek tip elbise, Atatürkçülük eğitimi,' As- mayacağız da besleyecek miyiz?' gibi dayat- malar yoktu. Toplumsal ve siyasal mücade- le geliştikçe, devlet de baskı mekanizmala- nnı daha artmyor, geüştiriyor. — Türkiye nasıl bir ülke sizce? BEŞtKÇİ — Demokratik bir ülke değil. Fakat yöneticiler demokratik bir ülke oldu- ğunu söylüyor. Aslında bu durumu daha da zorlaştıran ve karmaşıklaştıran bir sonuç or- taya çıkarıyor. — Bundan sonraki bedefleriniz neler, yaz- maya devam edecek misiniz? BEŞİKÇİ — Çalışmalanmızı sürdürüyo- ruz. Eğer herhangi bir konuda düşünceleri- niz varsa, bunlan her zaman ve her koşulda kamuya duyurmak zorundasınız. Yazarlık biraz da budur." —BİTTİ— DYP'nin iktidar balosu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — DYP, Çankaya ilçe örgütünün düzenlediği iktidar balosunda, iktidan tek başına kutladı. ilçe örgütünün, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve kabinede yer alan tüm SHP'li bakanlan davet etmesine karşın iktidar balosuna SHP'den katılan olmadı. İktidar balosuna Başbakan Süleyman Demirel ile çok sayıda bakan katıldı. pYP'lüer davetiyesi 500 bin liraya satılan baloya akm ettiler. 500 bin lira verdiği halde baloya geç gelenler 610 kişilik balo salonunda yer olmadıgı için dışanya konulan masalarda yemek yediler. Teztel için kampanya • tç Poütika Servisi — Çağdaş Gazeteciler Dernegi lstanbul Şubesi, "Deniz Teztel'e Ozgürlük" kampanyası başlattı. Kampanya çerçevesinde ulaşılabilen tüm kişi, kuruluş ve basın mensuplanndan imza toplanarak hükümet yetkililerine iletilecek. ÇGD lstanbul Şubesi, kampanya için Uluslararası Basın Enstitüsü, Pen Club ve Uluslararası Af Örgütü'nden de destek istedi. Yaklaşık 6 aydır yargılanmayı bekleyen gazeteci Deniz Teztel, Eskişehir Cezaevi'ne gönderilmiş, cezaevinin boşaltılması üzerine de Çankın'ya sevkedimıişti. Açlık grevinde bir ay • tç Politika Servisi — Buca ve Malatya cezaevlerindeki açlık grevlerinde 30. gün doldu. Açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülerin aileleri, dün TBMM İnsan Haklan Komisyonu'na başvurarak sorunları ve isteklerini içeren bir dilekçe verdiler. Komisyon Başkanı Ahmet Türk ile görüşen aileler, kritik sınıra gelen açlık grevinin sona erdirilmesi için girişimde bulunulmasıra istediler. Buca ve Malatya E Tipi cezaevlerinde, koşullann düzeltilmesi talebiyle açlık grevi yapüıyor. • Perşembe söyleşileri • Haber Merkezi — lletişim Araştırmalan Derneği'nce (iLAD) düzenlenen "Perşembe Soyleşileri"nin ikincisi bugün Basın Müzesi'nde gerçekleştirilecek. "Ekonomi Gazeteciliği"nin tartışılacağı toplantıda gazeteci-yazar Mustafa Sönmez konuşacak. 19 arahkta yapılacak üçüncü toplantının konusu ise "Türkiye'nin ulusal ileteşim sistemi nasıl olmalı?" Veysel Batmaz'ın konuşmacı olarak katılacağı toplantıda PTT, TRT ve RTYK ele aünacak. 5 aralıkta gerçekleştirilecek ve Yılmaz Dağdeviren'in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda da "Televizyonda frekans karmasası ve çözüm yollan" tartışılmıştı. 34 yeni belediye • ANKARA (ANKA) — Cumhurbaşkanı vekili ve TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, 34 beldenin belediye yapılmasına ilişkin kararnameyi imzaladı. Kararname ile belediye yapüan bazı beldeler şunlar: "Ürkmez (Izmir), Gündoğan (Bodrum), Sumbaş (Adana), Gökkaya (Manisa), Bozburun (Marmaris), Kalecik (Adana), Sancaklıgeçit (Manisa), Gökçe (Mardin), Kumkuyucak (Manisa), Yücebağ (Batman), Eraslan (Amasya), Damlacinen (Amasya), Karagedik (Elazığ), Ulukent (Izmir), Poyrazdamlan (Manisa), Selcen (Denizli), Serdaryuvacık (Kocaeli), Aydınlar (Bitlis). Yeni Ülke'ye destek • tSTANBUL (ANKA) — Uluslararası PEN Yazarlar Derneğı'ne üye 22 ülke temsilcisi Yeni Ülke gazetesini yaym hayatımn birinci yılında "Yayıncüık'ta gösterdiği cesaretten" dolayı kutladı. Yeni Ülke gazetesinden yapılan açıklamaya göre Avusturya'nın başkenti Viyana'da toplanan Uluslararası PEN 56. Kongresi'ne katılan delegelerden bir kısmı Yeni Ülke'ye destek verdi ve bir kutlama mesajı gönderdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle