11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UMHURİYET/2 OIAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 ARALIK 1991 BURAŞI TÜRKIYE 1ALÛK ŞAHtN Babıâli'ye Geçmiş Olsun "Maxwell imparatorluğu çöktü!" "Oyunun sonu!" "Hitekâr Bob!" "Şoyguncu!" "İflas bayrağı!" İngiliz ve Amerikan gazetelerincten canhıraş çığlıklarla ba- ğıran Maxwell başlıklanna baktıkça, "Tann Babıâli'yi korumuş" diye düşünûyorum. "Ya Bob Maxwell iki yıl önce Babıâli'den gazete satın almış olsaydı halimiz ntce olurdu?" Asil Nadır felaketinden hâtâ belini doğrultamamış olan ba- stnımız herhalde tam bir yıkıma sürüklenirdi. Hatıriayacaksınız, ünlü medya imparatorunun büyük bir ga- zetemize talip olduğuna ilişkin söylentiler hattalarca basın çevrelerinin çenesini yormuştu. Kimilerine göre bu gazete- nin hisselerinin bir kısmının "kaptan" Bob'a satılmasına ra- mak kalmıştı. Tabii o sıralar MaxweU'in cakasından geçilmiyordu. İpini koparırcastna girdiği Doğu Avrupa pazarlarından armut top- lar gibi gazete topluyor, Amerika'nın en ünlü gazetelerinden birini batmaktan kurtarıyor, başta bizimki olmak üzere cum- hurbaşkanlan ile aşık atıyordu. Bir de ölümünden bir ay sonraki şu perişanlığa bakın. Ko- ca imparatorun bütün şirketlerine pes ettirilmiş, bütün ga- zetelerine el konmuş, bütün tersanelerine girilmiş... Gün geçmiyor ki hazretin geçmişıyle ilgili yeni bir skan- dal, Boğaz'ın dibindeki gemiden kurtulan koyun cesetleri gibi su yüzüne vurmasın. Meğer babacan görünüşlü bu sahte kaptan ne numaralar çevirmiş! Meğer kurduğu kalelerin İstanbul'un surtanna benzeyen duvarları ne kadar çürükmüş! Meger kendi işçtierinin emeklilik fonunu talan edecek ka- dar açgözlü ve pervasızmış bu adamt Olur, ama bu kadan da olmaz diyorlar. Olmuş işte. * * * Robert Maxweirin yükselişi ve çöküşü tam çağımıza göre bir öykü- dür. Sıfırdan milyarderli- ğe yükselenlere başka dönemlerde de rastlan- dı. Örneğin Rockefeller- MaxwellveMurdoch, başanlanmikierken saptama üıerine kurdular: Medya alanında düşünürken larm öyküsü duiere des- hayalleritek ûlke sıntrlanyta sınırtama dönemi kapanmıştır, bir; bu yeni dönemdeima| özün önûne geçmiştiT, İki- tan oldu, ama onlar ta- rih kitabının bir öncekı bölümünde, sanayi kapi- talizmi sayialarında yer alıyorlar. Maxwell ise (Murdoch gibileriyle biriikte) küre- selleşen yeni dünyanın "kahraman"lan (ve tabii 'hain'leri) ara- sında yer alacak. XIX. yüzyıl sonunda yükselen Rockefeller gibileri, ham- madde kaynakları ve ucuz emek peştnde kosarken XX. yüz- yılm ikinci yansında palazlanan Maxwell gibileri insan beyni peşinde koşuyordu. Maxwell ve Murdoch, başanlannı iki erken saptama üze- rine kurdular. Medya alanında dûşünürken hayalleri tek ül- ke sınırlarıyla sınırlama dönemi kapanmıştır, bir; bu yeni dö- nemde imaj özün önüne geçmiştir, iki. Bir başka deyişle; bir şeyin nasıl göründüğü nasıi oldugundan çok daha önemli- dir... Bir Çekoslovak Yahudisi olan kaptan Bob'un Jan Lud- vik Hoch adını bırakarak Robert Maxwell gibi çok Anglosak- son bir ad almastntn ve kendisiyle ilgili efsaneleri körükle- mesinin ardında bu ikinci saptama yatar. Sağlığında, kendisiyle ilgili olarak yazılan her şeyi basıl- madan görmek için yürüttüğü amansız mücadele burvdan- dı. Maxwell hakkında bir şeyler yazmaya kalkışmak yedi başlı ejderha ile boğuşmaktan zordu. Onun hakkmda "Maxwell. Yabancı" adlı bir biyografi ya- zan Tom Bower "kahramanını" çok iyi tanıdığı için projeye "Robin Hood" kod adını vermişti. Kitâp, Maxwell tarafından sabote edilmesin diye Singapur'da dizildi, Finlandiya'da ba- sıldı ve İngiltere'ye gizlice sokuldu. Maxwell, kitabın satışını engellemek için yaptığı yasal girişimlerde avukatlanna tam bir milyon sterlin (yaklaşık 9 milyar lira) harcadı. Niçin? Maxwell neyi saklamaya çalışıyordu? Gazetecilikle bu kadar içli dışlı bir insan nasıl olur da böy- lesine amansız bir sansürcü kesilebilirdi? Maxwell ile Daily Mirror gazetesinde bir süre çalışmak bahtsızlığına uğramış bir editör şöyle yazıyor: "Bir gün ona gazetecilik mesleginin belirli ahlak ilkeleri ol- dugundan söz ettim. Bana sanki başka bir gezegenden gel- mişim gibi baktı." Babıâli'ye büyük geçmiş olsun. VEFAT VE TEŞEKKÜR Akç_oca c^sftndan, Av. Miüıaı - Av GaUen C_ölt, Dr. Fıkm Sun» ÖıkOk, $_*«Q Hıkmet - Aysd ÛjJtOk, Sevinı - Av Uı_l Uys_\n bab«_r, Cra - Itme C_ok, Cuı - S_em öıMk, Danı - Daırcn Easıon, Cvum, Mot. Sı—n, Salun Otkak ve Burpo Uysıl ik Emırl • ErgOn Kulakotlu'nua dcdcicn; Em ıMb. Seyfı tlçok'un hala ûilu; Yışv - Müycjscr Oziftkün amcalan; mcrhumc Nuntt ölkak'ün 63 yıllılt tşı; 1_U*I Sar^ı Akç_ac* n çr—a* )•«—fi k u u t a l ı r a t a t_kl«l _K(—d BEKÎR ÖZKÖK laanbuJ'd» vefn eunit vt Ax(akoc*'dı defaedılın^tiı tı rsnasmda candan üetenen Tıknm Hutuwsı Başhckınii Dı Muhıttın Okumus üe ortopcdı «rvm îeH Op Dr Nüzhcl YUKI vç ttim hastane persotKhne, vefatında TRT vt Anadolu Ajansı ık lsıanbul \t Akçako» basınıni, cen&zestoe buzsıt kalılan, çtçek goadercn, telgraf ve tdefoota arayan, r«smı ve Oî«l kuraluşlarla donlanmua cindan ıtşckkürkr cdtnı ÖZKÖK AİLESİ MECLİSTOPLANTİSItL AM T.C. MARMARAVEBOĞAZLARI BELEDÎYELERBtRlİĞt'NDElS Birlik Mecüsi'nin 1991 yılı 2. olafean toplantısı 20 Aratık 1991 Cum* ganü stM 10.00'd* İstanbul Swisso«el TopUntı Salonu'nda a^ağıdaki gündemraaddelerinigörüşmek üzere toplanacaktır. Biılik üyesi belediye başkanlan ve birlik meclis üyelerine duytunılur. Prof. Dr. NURETTtN SÖZEN Birlik Başkanı GÜNDEM 1. Açılış ve saygı duruşu. 2. Toplanü gündeminin görilşülnıesi. 3. Birlik Başkanı ve konuklann konuşması. 4. Son birlik raeclisi tutanak özetimn okutıraası. 5. Birlik 1991 yılı 2. dönetn çalısmaları hakkında bilgilendirme raporunun sunulması. 6. Bütçe kottusyonu seçimi. 7. Birlik 1991 yıh çalışma programmın görüşülmesi. 8. Bütçe komisyonu raporunun okunması ve birlik 1991 mali yılı bütçesinin görüşülmesi. 9. Dilek, temenniler ve kapanış. Tekirdağ Altınova'da 0 deniz, kat kaloriferli, komple eşyalı veya eşyasız, süper lux yalı daire. Tel: 554 60 52 SATflLIK ARAÇLAR Dört adet 1987, bir adet 1988 raodel Renault tx otomobü acele satıhktır. Almak isteyenlerin 567 11 67 (10 hat) nolu telefona müracaatlan. llııivershelere "Çerçeve" Yasa Gerekiyor O günlerde olduğu gibi bugün de üniversitede savunulan ortak görüş, böyle bir yasanın bir "çerçeve" niteliği taşımak zorunda olduğudur. Bu husus, özellikle geçraişleri ve deneyimleri bakımından kendilerini kanıtlamış ve gelenekler oluşturmuş kurumlar için hayatidir. Prof. Dr. ÖMÜR AKYÜZ Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü 1981 yüı yaz aylannda yükseköğıetime iliş- kin bir yasanın haarlanmakta oldugu iyice be- ür^nleşmişti. Bununla ilgili çeşitli söylentiler, yeni yasada birçok yanhş algılanmış hususun doğurdugu hükümlerc yer verilece|ine işaret etmekteydi. Bundan kaygı duyarak belki bir yaran olur düşüncesiyle yazdığım bir yanyı günlük bir gazeteye; belki yayımlanmaz kuş- kusuyla da beş kopyasını "yasa koyucu" gö- revini üstlenmiş olan Milli Güvenlik Konse- yi'ne 17 Ağustos 1981 tarihinde göndermiş- tim. Yazı yayımlanmadı. Konsey üyelerinin de yazıyı okuyup okumadıklarını bilemiyo- rum. Okumuşlarsa da pek işe yaramadı|ı 6 Kasım 1981 günû anlaşılrnış oldu. Merkeziyetçiliğin yanhşhğı Ne yazık ki elimdeki tek nüsha, 1982 yılı bahannda Boğaziçi Üniversitesi Senatosu'nca 2547 sayüı yasanın (YÖK) incelenmesi ve eleş- tirilmesi amaayla kurulmuş olan komisyonun çahşmalan sırasında kayboldu" 1 Bugün haürladvğım kadar bu yazsda üze- rinde durduğum önemli hususlar şunlardr. 1. "Üniversitelerin, anarşinin gelişme ve beslenmesinde kurum ve yönetira olarak be- lirleyici ve kusurlu olduklan" inancmın yan- lışlıgı; 2. "Öğretim üyesi", "bürokrat" ve "asker" arasındaki görev ve bunun bekledi- | i "niteUk" farklarv, 3. "Öğretim üyesi" adının yanılncıhgı (yani bunun devlette ve kamuoyunda doğurduğu yanlış beklentiler); 4. "Üniversite"nin anlamı ve bunun diğer yükseköğretim kurumlarına göre değişik olan işlevi; 5. Mevcut "Üniversite"lerden ancak birkaç tanesinin bu taruma uyabildiği ve o sıralarda kurulmuş veya kurulmakta olan "tabela üni- versiteleri"nin duyurduğu kaygı (Ubü ki ku- rulacak olanlardan haberim olamazdı); 6. Ekonomik sistem libeTalliğe yöneltilirken üniversitelerde -hele yanlış gerekçelerle- mer- keziyetçi ve hiyerarşik bir sistemin benimsen- mesindeki yanlışhk. (Bu, üniversiteler üzerin- de hiç bir denetim olmasın demek de|ildir.) Peşpeşe dtizeltmeler YÖK çıkınca, akhma gelenin fazlasıyla ba- şımıza geldiğini gördük ve on yüdır yaşıyo- ruz. Ama bana -ve de birçok yakın meslektaşıma- en ters gelen husus, tüm yük- seköğretim kurumlannın en küçük aynntda- nna kadar aym kurallara zorlanmasıydı. Bun- da ne nitelik ne de geçmişlerindeki her türlü başan veya başansızhk gözetilmişti. Öyle ki yasada şahsen gördüğüm dört olumlu husus- tan (2) birisi olan 44. madde bile (ük şekliyle) "kaş yaparken göz çıkartmış"tır. Aşın aynn- tth ve katı oluşu yüzünden bu gibi kurallara hiç ahşmamış olan köklü kurumlar kadar; benzeri kuraüarla yıllarca başanyla çalışmış kurumlan da sıkıntıya sokmuş; bunlan gider- mek için peşpeşe yapılan düzeltmeler kurum- lan bunaltırken, öğrenciler için ardı ardına çı- kanlan "aP'lar ise öğrenimin ciddiyetine ve niteliğine büyük darbeler vurmuştur. Yirminci çalışma yılımı sürdürdüğüm üni- versite, son yirmiyıhnda resmi ya da gayri res- mi "geçiş dönemleri"nden bir türlü kurtula- madı. Bunun ük çeyîeği içinde (1971-76) sık sık toplarularak görüşülen konulann başında "Üniversite Yasası" gelmiştir. O günlerde ol- duğu gibi bugün üniversitede savunulan or- tak görüş, böyle bir yasanın bir "çerçeve" ni- teliği taşımak zorunda olduğudur. Bu husus, özellikle geçmişleri ve deneyimleri bakımm- dan kendilerini karuüamış ve gelenekler oluş- turmuş kurumlar için hayatidir. Yoksa bir "Üniversite Yasası", a) Yülardır en yüksek verimle çalışan ve me- zunları kapış kapış iş bulan; b) Anarşinin en azgın olduğu dönemleri bile -kendi özellikleri sayesinde- çok önemsiz ka- yıplarla atlatan; ve c) Gerek öğrenciler arası gerekse öğretim elemaru-öğrenci diyaloğunun olgun ve etkin olduğu bir kuruma, A) Gerekli mali desteği saglamadan öğrenci yığacak; B) Geleneklerini yerinde ve zamarunda yap- tığı düzenlemelerle günün gereklerine uydu- rabildiği halde kısıtlarnalar getirecek; C) Bunları aşma veya yumuşatma potansi- yelini kolayhkla önleyecek yetkilerle donatıl- mış bir rektörü, kurumun (hatta kendisine de söylediğim gibi, daha önce o kuruma hiç ayak basmamışsa bile...) nitelik ve özeUiklerini ta- nıyıp tanımadığına bakmadan atayabilecek; ve böylece a, b ve c'deki özelliklerini yitirme tehlikesine sokacak nitelikte olmamalıdır. "Çerçeve yasası", bir kurumun hangi ni- teliklerk "üniversite" olacağı, öğretim iiye- lerinden beklenen asgari nitelikler, mali ya- pının temeli ile özellikle saglanacak denetim kolaylıklan ve akademik denetim gibi temel hususlarda basit içerikli birkaç maddeden faz- lasım içermemelidir. Diğer hususlar, en ann- dan ilkelerini her üniversitenin kendi bünye- sinden oluşturacağı kurullann haarlayacağı a>Ti yasa ya da yönetmeliklerle belirtilmelidir. Böyle bir yasanın hazırlanması bir iki haf- tada gerçekleşemez; ama bir iki yıl da sürme- melidir. Mevcut yasada yalnızca yöneticiler- le ilgili bir iki hükmün hemen ve geçici ola- rak değiştirilmesi; sonra da basit, fakat uyum- lu bir "çerçeve" için "ilgili ve bilgili" kişi- lerden yakın destek istenmesi en doğru uygu- lama olacakur. (1) Üyesi oldu|um bu komisyonun hazırladığı ra- por o zamanki reklöre sunuldu ve uzerinde O'nun ta- rafından "Komisyon Do|ramaa'yı hiç tanımanuş" şerhi düşüldü. Tabii kımin kimi anlaınadığı üç dört ay sonra çok iyi anlaşıldı. Ajulan raporun bir nusha- sıru da 1983 yvh sonunda Erdal tniSnü'ye efaüe verdim. (2) llki, çogu yetersiz ve anlamsız da olsa kendi ter- minolojisini tarumlayarak başlaması; ikincisi "ulus- lararası düzeyde araşurma yapılması" sözünü içermesi; üçüncusu, "ömur boyu* 1 çalışma hakkı verilmeden ön- ce getvç Öğreıım üyelerinin kendilerini ispat etmeleri- run beklenmesi; dörduncüsü ise öğrenimin düzenlen- mesine ilijkin 44. maddenin ruhu. PARtSTEN SELÇUK DEMİREL m (tr **'Elimizden gelen bir * - şey yok!' demediler" Btrlin'de iuvar yıkıldı arr.; itıvar dıbı fotoğrafçıları îımiı oyûklü vt hızmrt vcrtyer Bana idealist deyin, bence iş dünyasında da hayatın diğer alanlarında da yaklaşurumız "Elimden bir şey gelmez." değü, "Elimden ne gelir?" demek olmalıdır. Ahnanya'dan yapacağuruz ithalat için teminat mektubunu Egebank'tan aknîştık. îthalatta bir sorun çıkınca ük akhma gelen de onları aramak oldu. Dış Işler Müdürü Beşir Özmen Bey'le - beklediğvmin aksine - uzun bir görüşme yaptık. Beşir Bey durumla yakuvdan ilgüendi ve bana Almanya'da bağlantıya geçebüeceğim çok iyi bir avukat önerdi. Avukat ________ s o r u n u m u ç5Z( iü/ bana da Berlin'de dolaşmak kaldı. ^ ^ Ü H Ellerinden birşeyler gelen insanlarla çauşmak gerçekten • ! « _ _ _ çok rahatlaha. Doç Dr PEYAMlÇASaKClOĞLU biriikte ulaşalım. FRIEDIUCH KRAUSE YÖKTartışması ve Üniversiteler UzerineÜniversiteter ve onlann planlama-koordinasyon organı olan YÖK konusunda basında ve televizyonda uzun süredir de- vam etmekte olan enteresan tartışma bana Almanya'da genç bir asistanken yürûttüğümüz benzer bir fikir mücadelesini anımsatıyor. Üniversitenin genç öğretim görevlileri olarak o günlerde biz de devletin "özerk üniversiteye" ne derecede müdahale etme zorunluluğu veya hakkı olduğunu sorgulu- yorduk. Yükseköğretim ve geniş anlamda eğitim bir devlet görew- dir. Her alanda bilgiyle donatılmış insan gücü yetiştirme ama- cına yönelik bu önemli görev, çok pahalı ve masraflı kurum- lar aracılığıyla uygulanır. Oevletçe örgütlenen eğitim kurumlan kendi amacını ken- di saptayan kurumlar olamaz. Bunlar politik ve mali olanak- larca belirlenen bir çerçevede tüm toplumun sosyal sorun- lanna, ihtiyaçlanna ve hedeflerine bağımlı olması gereken kuruluşlardır. Üniversiteler aynı zamanda bilimsel araştırmalarla görev- lidir. Araştırma, Türkiye'de özellikle ekonomik nedenlerden ötürü toplumsal amaçtardan tamamen bağımsız olmamalı- Günümüzde dünyanın hiçbirütkesl bu önemli görevleritektek üniversitetere veya sadece bir bakanlığaterkedecek düzeyde lüksesahip değildîr. terk edecek düzeyde lükse sahip değiidir. Bu nedenle tüm ûlkelerde Tûrkiye'deki YÖK'e eşdeğer düzeyde bir üst plan- lama ve denetleme kurulu vardır (Bkz. Türk Yükseköğreti- minde On Yıl, S.2B-31. Meteksan A.Ş. Ankara 1991). Bu ku- rul deneyimli üniversite mensuplarından olduğu kadar uz- manlaşmış idarecilerden de oluşmalıdır. Benim görüşüme göre Tûrkiye kesinlikle böyle bir organi- zasyondan vazgeçmemelidir. YOK tarttşmalarında benim dikkaftmi çeken bir nokta da eleştirilerin bazılarının Saym Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın bizzat şahsına yönelmesidir. Büyük bir bilim adamt ve harika bir organizatör olarak ulus- lararası bilimsel alanda ve kuruluşlarda en üst düzeye yük- selmiş bu parlak şahsiyet nedeniyle Tûrkiye onur duymalı- dır. Sadece Dûnya Pediatri 6)rtğ/'nin başkanlığına yıllarca oy- birtiği ile seçilmesi dahi onun değerinin ve ününün tüm dün- yaca kabul edildiğinin bir kanıtıdır. Herkesin köşesinde isti- rahate çekildiği ve önceki emeklerinin meyvelerini topladığı bir yaşta Saym Doğramacı halen utuslararası bilime ve Tûrki- ye'deki yükseköğretime aktif hizmet vermektedir. Sadece emeğini değil, kişisel servetini de Türk eğitiminin yaranna sunmuş olan bu büyük organizatörün son 10 yılda 1981 re- tormuyla ulaştığı başarılt objektif sonuçlar yukarıda adı ge- çen kitapta okunabiiir. Türkiye'nin en elit iki üniversitesinin de yaratıcısı olan Sa- ym Doğramacı'ya yöneltilen haksız eleştiriler bana bir Türk atasözünü hatırlatıyor. "Meyve veren ağacı taşlarlar." Prof. Dr, FRIEDRICH KRAUSE, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sözleşmeli öğretim Üyesi'dir. (Türkçeye Çeviren: Ayşe Ertem, Almanca Öğretmeni.) Mali kaynakları sınır- lı olan ülkenizde, aras- tırmalar toplumun sos- yal, endüstriyel ve eko- nomik gelişmesine hizmet etmelidır. Günümüzde dünya- nın hiçbir ülkesi bu önemli görevleri tek tek üniversitelere veya sadece bir bakanlığa ANMA Sevgili annemiz DBLEEREN'i Sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. ÇOCUKLAR1 KAMUOYUNA VE ÜYELERİMİZE DUYURU Betedtye4şSendikası 1 No!uŞubeoterakdüzenlediğimizve5_ki' i99UarihirKİevalirıktarahndanerietenen"Brtec»y«lşç«erineOo! lukve OayanışmaGecemizi•' 12Aralık 1991 Perşembeakşamı sa 19.00'daVatan Dûğün Saionu'ndayapıyoruz. Bimizdeolmayan bugecikmedendolayıdavetlilerve üyalerini den özür dileriz. 5Ekim 1991 tarihHelinizdebulunandaveiiyeterirrazgecemizde çerli olacaktır. Gün. 12 Aralık 1991 Perşembe Saat. 19.00-23.00 Yer: Vatan DüğünSalonu (MuratpaşaCamü yanı) Aksaray TERTİP KOMİTESİ BAŞKAMI Adem USTAOSMANOGUU Betediye-İşSendikası 1 NoluŞubesi olarakbelediye işçilerivı kımızın İnsanHaklarıHaftası'nıkutlanz insanhaklarınayaraş mokratıkbirülkeyaratmakıçmtektıirses.tekbiryumrukolara* lerimizi bırteştirelim ve sesimiz: yükseltelim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle