Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UMHURİYET/2 OIAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 ARALIK 1991
BURAŞI
TÜRKIYE
1ALÛK ŞAHtN
Babıâli'ye Geçmiş Olsun
"Maxwell imparatorluğu çöktü!"
"Oyunun sonu!"
"Hitekâr Bob!"
"Şoyguncu!"
"İflas bayrağı!"
İngiliz ve Amerikan gazetelerincten canhıraş çığlıklarla ba-
ğıran Maxwell başlıklanna baktıkça, "Tann Babıâli'yi
korumuş" diye düşünûyorum. "Ya Bob Maxwell iki yıl önce
Babıâli'den gazete satın almış olsaydı halimiz ntce olurdu?"
Asil Nadır felaketinden hâtâ belini doğrultamamış olan ba-
stnımız herhalde tam bir yıkıma sürüklenirdi.
Hatıriayacaksınız, ünlü medya imparatorunun büyük bir ga-
zetemize talip olduğuna ilişkin söylentiler hattalarca basın
çevrelerinin çenesini yormuştu. Kimilerine göre bu gazete-
nin hisselerinin bir kısmının "kaptan" Bob'a satılmasına ra-
mak kalmıştı.
Tabii o sıralar MaxweU'in cakasından geçilmiyordu. İpini
koparırcastna girdiği Doğu Avrupa pazarlarından armut top-
lar gibi gazete topluyor, Amerika'nın en ünlü gazetelerinden
birini batmaktan kurtarıyor, başta bizimki olmak üzere cum-
hurbaşkanlan ile aşık atıyordu.
Bir de ölümünden bir ay sonraki şu perişanlığa bakın. Ko-
ca imparatorun bütün şirketlerine pes ettirilmiş, bütün ga-
zetelerine el konmuş, bütün tersanelerine girilmiş...
Gün geçmiyor ki hazretin geçmişıyle ilgili yeni bir skan-
dal, Boğaz'ın dibindeki gemiden kurtulan koyun cesetleri gibi
su yüzüne vurmasın.
Meğer babacan görünüşlü bu sahte kaptan ne numaralar
çevirmiş!
Meğer kurduğu kalelerin İstanbul'un surtanna benzeyen
duvarları ne kadar çürükmüş!
Meger kendi işçtierinin emeklilik fonunu talan edecek ka-
dar açgözlü ve pervasızmış bu adamt
Olur, ama bu kadan da olmaz diyorlar. Olmuş işte.
* * *
Robert Maxweirin
yükselişi ve çöküşü tam
çağımıza göre bir öykü-
dür. Sıfırdan milyarderli-
ğe yükselenlere başka
dönemlerde de rastlan-
dı. Örneğin Rockefeller-
MaxwellveMurdoch,
başanlanmikierken
saptama üıerine kurdular:
Medya alanında düşünürken
larm öyküsü duiere des- hayalleritek ûlke sıntrlanyta
sınırtama dönemi
kapanmıştır, bir; bu yeni
dönemdeima| özün önûne
geçmiştiT, İki-
tan oldu, ama onlar ta-
rih kitabının bir öncekı
bölümünde, sanayi kapi-
talizmi sayialarında yer
alıyorlar.
Maxwell ise (Murdoch
gibileriyle biriikte) küre-
selleşen yeni dünyanın "kahraman"lan (ve tabii 'hain'leri) ara-
sında yer alacak.
XIX. yüzyıl sonunda yükselen Rockefeller gibileri, ham-
madde kaynakları ve ucuz emek peştnde kosarken XX. yüz-
yılm ikinci yansında palazlanan Maxwell gibileri insan beyni
peşinde koşuyordu.
Maxwell ve Murdoch, başanlannı iki erken saptama üze-
rine kurdular. Medya alanında dûşünürken hayalleri tek ül-
ke sınırlarıyla sınırlama dönemi kapanmıştır, bir; bu yeni dö-
nemde imaj özün önüne geçmiştir, iki. Bir başka deyişle; bir
şeyin nasıl göründüğü nasıi oldugundan çok daha önemli-
dir... Bir Çekoslovak Yahudisi olan kaptan Bob'un Jan Lud-
vik Hoch adını bırakarak Robert Maxwell gibi çok Anglosak-
son bir ad almastntn ve kendisiyle ilgili efsaneleri körükle-
mesinin ardında bu ikinci saptama yatar.
Sağlığında, kendisiyle ilgili olarak yazılan her şeyi basıl-
madan görmek için yürüttüğü amansız mücadele burvdan-
dı. Maxwell hakkında bir şeyler yazmaya kalkışmak yedi başlı
ejderha ile boğuşmaktan zordu.
Onun hakkmda "Maxwell. Yabancı" adlı bir biyografi ya-
zan Tom Bower "kahramanını" çok iyi tanıdığı için projeye
"Robin Hood" kod adını vermişti. Kitâp, Maxwell tarafından
sabote edilmesin diye Singapur'da dizildi, Finlandiya'da ba-
sıldı ve İngiltere'ye gizlice sokuldu. Maxwell, kitabın satışını
engellemek için yaptığı yasal girişimlerde avukatlanna tam
bir milyon sterlin (yaklaşık 9 milyar lira) harcadı.
Niçin? Maxwell neyi saklamaya çalışıyordu?
Gazetecilikle bu kadar içli dışlı bir insan nasıl olur da böy-
lesine amansız bir sansürcü kesilebilirdi?
Maxwell ile Daily Mirror gazetesinde bir süre çalışmak
bahtsızlığına uğramış bir editör şöyle yazıyor:
"Bir gün ona gazetecilik mesleginin belirli ahlak ilkeleri ol-
dugundan söz ettim. Bana sanki başka bir gezegenden gel-
mişim gibi baktı."
Babıâli'ye büyük geçmiş olsun.
VEFAT VE TEŞEKKÜR
Akç_oca c^sftndan, Av. Miüıaı - Av GaUen C_ölt, Dr. Fıkm Sun» ÖıkOk,
$_*«Q Hıkmet - Aysd ÛjJtOk, Sevinı - Av Uı_l Uys_\n bab«_r, Cra - Itme
C_ok, Cuı - S_em öıMk, Danı - Daırcn Easıon, Cvum, Mot. Sı—n,
Salun Otkak ve Burpo Uysıl ik Emırl • ErgOn Kulakotlu'nua dcdcicn; Em
ıMb. Seyfı tlçok'un hala ûilu; Yışv - Müycjscr Oziftkün amcalan; mcrhumc
Nuntt ölkak'ün 63 yıllılt tşı;
1_U*I Sar^ı Akç_ac* n çr—a* )•«—fi k u u t a l ı r a t a t_kl«l
_K(—d
BEKÎR ÖZKÖK
laanbuJ'd» vefn eunit vt Ax(akoc*'dı defaedılın^tiı
tı rsnasmda candan üetenen Tıknm Hutuwsı Başhckınii Dı Muhıttın
Okumus üe ortopcdı «rvm îeH Op Dr Nüzhcl YUKI vç ttim hastane
persotKhne, vefatında TRT vt Anadolu Ajansı ık lsıanbul \t Akçako» basınıni,
cen&zestoe buzsıt kalılan, çtçek goadercn, telgraf ve tdefoota arayan, r«smı ve
Oî«l kuraluşlarla donlanmua cindan ıtşckkürkr cdtnı
ÖZKÖK AİLESİ
MECLİSTOPLANTİSItL AM
T.C. MARMARAVEBOĞAZLARI
BELEDÎYELERBtRlİĞt'NDElS
Birlik Mecüsi'nin 1991 yılı 2. olafean toplantısı 20 Aratık 1991
Cum* ganü stM 10.00'd* İstanbul Swisso«el TopUntı
Salonu'nda a^ağıdaki gündemraaddelerinigörüşmek üzere
toplanacaktır.
Biılik üyesi belediye başkanlan ve birlik meclis üyelerine
duytunılur.
Prof. Dr. NURETTtN SÖZEN
Birlik Başkanı
GÜNDEM
1. Açılış ve saygı duruşu.
2. Toplanü gündeminin görilşülnıesi.
3. Birlik Başkanı ve konuklann konuşması.
4. Son birlik raeclisi tutanak özetimn okutıraası.
5. Birlik 1991 yılı 2. dönetn çalısmaları hakkında bilgilendirme
raporunun sunulması.
6. Bütçe kottusyonu seçimi.
7. Birlik 1991 yıh çalışma programmın görüşülmesi.
8. Bütçe komisyonu raporunun okunması ve birlik 1991 mali yılı
bütçesinin görüşülmesi.
9. Dilek, temenniler ve kapanış.
Tekirdağ Altınova'da 0 deniz, kat
kaloriferli, komple eşyalı veya eşyasız,
süper lux yalı daire.
Tel: 554 60 52
SATflLIK ARAÇLAR
Dört adet 1987, bir adet 1988 raodel Renault tx otomobü
acele satıhktır. Almak isteyenlerin 567 11 67 (10 hat) nolu
telefona müracaatlan.
llııivershelere "Çerçeve"
Yasa Gerekiyor
O günlerde olduğu gibi bugün de üniversitede savunulan ortak görüş,
böyle bir yasanın bir "çerçeve" niteliği taşımak zorunda olduğudur.
Bu husus, özellikle geçraişleri ve deneyimleri bakımından kendilerini
kanıtlamış ve gelenekler oluşturmuş kurumlar için hayatidir.
Prof. Dr. ÖMÜR AKYÜZ Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü
1981 yüı yaz aylannda yükseköğıetime iliş-
kin bir yasanın haarlanmakta oldugu iyice be-
ür^nleşmişti. Bununla ilgili çeşitli söylentiler,
yeni yasada birçok yanhş algılanmış hususun
doğurdugu hükümlerc yer verilece|ine işaret
etmekteydi. Bundan kaygı duyarak belki bir
yaran olur düşüncesiyle yazdığım bir yanyı
günlük bir gazeteye; belki yayımlanmaz kuş-
kusuyla da beş kopyasını "yasa koyucu" gö-
revini üstlenmiş olan Milli Güvenlik Konse-
yi'ne 17 Ağustos 1981 tarihinde göndermiş-
tim. Yazı yayımlanmadı. Konsey üyelerinin
de yazıyı okuyup okumadıklarını bilemiyo-
rum. Okumuşlarsa da pek işe yaramadı|ı 6
Kasım 1981 günû anlaşılrnış oldu.
Merkeziyetçiliğin yanhşhğı
Ne yazık ki elimdeki tek nüsha, 1982 yılı
bahannda Boğaziçi Üniversitesi Senatosu'nca
2547 sayüı yasanın (YÖK) incelenmesi ve eleş-
tirilmesi amaayla kurulmuş olan komisyonun
çahşmalan sırasında kayboldu"
1
Bugün haürladvğım kadar bu yazsda üze-
rinde durduğum önemli hususlar şunlardr.
1. "Üniversitelerin, anarşinin gelişme ve
beslenmesinde kurum ve yönetira olarak be-
lirleyici ve kusurlu olduklan" inancmın yan-
lışlıgı;
2. "Öğretim üyesi", "bürokrat" ve
"asker" arasındaki görev ve bunun bekledi-
| i "niteUk" farklarv,
3. "Öğretim üyesi" adının yanılncıhgı (yani
bunun devlette ve kamuoyunda doğurduğu
yanlış beklentiler);
4. "Üniversite"nin anlamı ve bunun diğer
yükseköğretim kurumlarına göre değişik olan
işlevi;
5. Mevcut "Üniversite"lerden ancak birkaç
tanesinin bu taruma uyabildiği ve o sıralarda
kurulmuş veya kurulmakta olan "tabela üni-
versiteleri"nin duyurduğu kaygı (Ubü ki ku-
rulacak olanlardan haberim olamazdı);
6. Ekonomik sistem libeTalliğe yöneltilirken
üniversitelerde -hele yanlış gerekçelerle- mer-
keziyetçi ve hiyerarşik bir sistemin benimsen-
mesindeki yanlışhk. (Bu, üniversiteler üzerin-
de hiç bir denetim olmasın demek de|ildir.)
Peşpeşe dtizeltmeler
YÖK çıkınca, akhma gelenin fazlasıyla ba-
şımıza geldiğini gördük ve on yüdır yaşıyo-
ruz. Ama bana -ve de birçok yakın
meslektaşıma- en ters gelen husus, tüm yük-
seköğretim kurumlannın en küçük aynntda-
nna kadar aym kurallara zorlanmasıydı. Bun-
da ne nitelik ne de geçmişlerindeki her türlü
başan veya başansızhk gözetilmişti. Öyle ki
yasada şahsen gördüğüm dört olumlu husus-
tan
(2)
birisi olan 44. madde bile (ük şekliyle)
"kaş yaparken göz çıkartmış"tır. Aşın aynn-
tth ve katı oluşu yüzünden bu gibi kurallara
hiç ahşmamış olan köklü kurumlar kadar;
benzeri kuraüarla yıllarca başanyla çalışmış
kurumlan da sıkıntıya sokmuş; bunlan gider-
mek için peşpeşe yapılan düzeltmeler kurum-
lan bunaltırken, öğrenciler için ardı ardına çı-
kanlan "aP'lar ise öğrenimin ciddiyetine ve
niteliğine büyük darbeler vurmuştur.
Yirminci çalışma yılımı sürdürdüğüm üni-
versite, son yirmiyıhnda resmi ya da gayri res-
mi "geçiş dönemleri"nden bir türlü kurtula-
madı. Bunun ük çeyîeği içinde (1971-76) sık
sık toplarularak görüşülen konulann başında
"Üniversite Yasası" gelmiştir. O günlerde ol-
duğu gibi bugün üniversitede savunulan or-
tak görüş, böyle bir yasanın bir "çerçeve" ni-
teliği taşımak zorunda olduğudur. Bu husus,
özellikle geçmişleri ve deneyimleri bakımm-
dan kendilerini karuüamış ve gelenekler oluş-
turmuş kurumlar için hayatidir. Yoksa bir
"Üniversite Yasası",
a) Yülardır en yüksek verimle çalışan ve me-
zunları kapış kapış iş bulan;
b) Anarşinin en azgın olduğu dönemleri bile
-kendi özellikleri sayesinde- çok önemsiz ka-
yıplarla atlatan; ve
c) Gerek öğrenciler arası gerekse öğretim
elemaru-öğrenci diyaloğunun olgun ve etkin
olduğu
bir kuruma,
A) Gerekli mali desteği saglamadan öğrenci
yığacak;
B) Geleneklerini yerinde ve zamarunda yap-
tığı düzenlemelerle günün gereklerine uydu-
rabildiği halde kısıtlarnalar getirecek;
C) Bunları aşma veya yumuşatma potansi-
yelini kolayhkla önleyecek yetkilerle donatıl-
mış bir rektörü, kurumun (hatta kendisine de
söylediğim gibi, daha önce o kuruma hiç ayak
basmamışsa bile...) nitelik ve özeUiklerini ta-
nıyıp tanımadığına bakmadan atayabilecek;
ve böylece a, b ve c'deki özelliklerini yitirme
tehlikesine sokacak nitelikte olmamalıdır.
"Çerçeve yasası", bir kurumun hangi ni-
teliklerk "üniversite" olacağı, öğretim iiye-
lerinden beklenen asgari nitelikler, mali ya-
pının temeli ile özellikle saglanacak denetim
kolaylıklan ve akademik denetim gibi temel
hususlarda basit içerikli birkaç maddeden faz-
lasım içermemelidir. Diğer hususlar, en ann-
dan ilkelerini her üniversitenin kendi bünye-
sinden oluşturacağı kurullann haarlayacağı
a>Ti yasa ya da yönetmeliklerle belirtilmelidir.
Böyle bir yasanın hazırlanması bir iki haf-
tada gerçekleşemez; ama bir iki yıl da sürme-
melidir. Mevcut yasada yalnızca yöneticiler-
le ilgili bir iki hükmün hemen ve geçici ola-
rak değiştirilmesi; sonra da basit, fakat uyum-
lu bir "çerçeve" için "ilgili ve bilgili" kişi-
lerden yakın destek istenmesi en doğru uygu-
lama olacakur.
(1) Üyesi oldu|um bu komisyonun hazırladığı ra-
por o zamanki reklöre sunuldu ve uzerinde O'nun ta-
rafından "Komisyon Do|ramaa'yı hiç tanımanuş"
şerhi düşüldü. Tabii kımin kimi anlaınadığı üç dört
ay sonra çok iyi anlaşıldı. Ajulan raporun bir nusha-
sıru da 1983 yvh sonunda Erdal tniSnü'ye efaüe verdim.
(2) llki, çogu yetersiz ve anlamsız da olsa kendi ter-
minolojisini tarumlayarak başlaması; ikincisi "ulus-
lararası düzeyde araşurma yapılması" sözünü içermesi;
üçüncusu, "ömur boyu*
1
çalışma hakkı verilmeden ön-
ce getvç Öğreıım üyelerinin kendilerini ispat etmeleri-
run beklenmesi; dörduncüsü ise öğrenimin düzenlen-
mesine ilijkin 44. maddenin ruhu.
PARtSTEN SELÇUK DEMİREL
m
(tr
**'Elimizden gelen bir * -
şey yok!' demediler"
Btrlin'de iuvar yıkıldı arr.;
itıvar dıbı fotoğrafçıları îımiı
oyûklü vt hızmrt vcrtyer
Bana idealist deyin, bence iş dünyasında da hayatın diğer alanlarında
da yaklaşurumız "Elimden bir şey gelmez." değü, "Elimden ne
gelir?" demek olmalıdır.
Ahnanya'dan yapacağuruz ithalat için teminat mektubunu
Egebank'tan aknîştık. îthalatta bir sorun çıkınca ük akhma gelen de
onları aramak oldu. Dış Işler Müdürü Beşir Özmen Bey'le -
beklediğvmin aksine - uzun bir görüşme yaptık. Beşir Bey durumla
yakuvdan ilgüendi ve bana Almanya'da bağlantıya geçebüeceğim çok
iyi bir avukat önerdi. Avukat ________ s o r u n u m u
ç5Z(
iü/
bana da Berlin'de dolaşmak kaldı. ^ ^ Ü H Ellerinden birşeyler
gelen insanlarla çauşmak gerçekten • ! « _ _ _ çok rahatlaha.
Doç Dr PEYAMlÇASaKClOĞLU
biriikte
ulaşalım.
FRIEDIUCH KRAUSE
YÖKTartışması ve
Üniversiteler UzerineÜniversiteter ve onlann planlama-koordinasyon organı olan
YÖK konusunda basında ve televizyonda uzun süredir de-
vam etmekte olan enteresan tartışma bana Almanya'da genç
bir asistanken yürûttüğümüz benzer bir fikir mücadelesini
anımsatıyor. Üniversitenin genç öğretim görevlileri olarak o
günlerde biz de devletin "özerk üniversiteye" ne derecede
müdahale etme zorunluluğu veya hakkı olduğunu sorgulu-
yorduk.
Yükseköğretim ve geniş anlamda eğitim bir devlet görew-
dir.
Her alanda bilgiyle donatılmış insan gücü yetiştirme ama-
cına yönelik bu önemli görev, çok pahalı ve masraflı kurum-
lar aracılığıyla uygulanır.
Oevletçe örgütlenen eğitim kurumlan kendi amacını ken-
di saptayan kurumlar olamaz. Bunlar politik ve mali olanak-
larca belirlenen bir çerçevede tüm toplumun sosyal sorun-
lanna, ihtiyaçlanna ve hedeflerine bağımlı olması gereken
kuruluşlardır.
Üniversiteler aynı zamanda bilimsel araştırmalarla görev-
lidir. Araştırma, Türkiye'de özellikle ekonomik nedenlerden
ötürü toplumsal amaçtardan tamamen bağımsız olmamalı-
Günümüzde dünyanın
hiçbirütkesl bu önemli
görevleritektek
üniversitetere veya sadece
bir bakanlığaterkedecek
düzeyde lüksesahip
değildîr.
terk edecek düzeyde lükse sahip değiidir. Bu nedenle tüm
ûlkelerde Tûrkiye'deki YÖK'e eşdeğer düzeyde bir üst plan-
lama ve denetleme kurulu vardır (Bkz. Türk Yükseköğreti-
minde On Yıl, S.2B-31. Meteksan A.Ş. Ankara 1991). Bu ku-
rul deneyimli üniversite mensuplarından olduğu kadar uz-
manlaşmış idarecilerden de oluşmalıdır.
Benim görüşüme göre Tûrkiye kesinlikle böyle bir organi-
zasyondan vazgeçmemelidir.
YOK tarttşmalarında benim dikkaftmi çeken bir nokta da
eleştirilerin bazılarının Saym Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın
bizzat şahsına yönelmesidir.
Büyük bir bilim adamt ve harika bir organizatör olarak ulus-
lararası bilimsel alanda ve kuruluşlarda en üst düzeye yük-
selmiş bu parlak şahsiyet nedeniyle Tûrkiye onur duymalı-
dır. Sadece Dûnya Pediatri 6)rtğ/'nin başkanlığına yıllarca oy-
birtiği ile seçilmesi dahi onun değerinin ve ününün tüm dün-
yaca kabul edildiğinin bir kanıtıdır. Herkesin köşesinde isti-
rahate çekildiği ve önceki emeklerinin meyvelerini topladığı
bir yaşta Saym Doğramacı halen utuslararası bilime ve Tûrki-
ye'deki yükseköğretime aktif hizmet vermektedir. Sadece
emeğini değil, kişisel servetini de Türk eğitiminin yaranna
sunmuş olan bu büyük organizatörün son 10 yılda 1981 re-
tormuyla ulaştığı başarılt objektif sonuçlar yukarıda adı ge-
çen kitapta okunabiiir.
Türkiye'nin en elit iki üniversitesinin de yaratıcısı olan Sa-
ym Doğramacı'ya yöneltilen haksız eleştiriler bana bir Türk
atasözünü hatırlatıyor.
"Meyve veren ağacı taşlarlar."
Prof. Dr, FRIEDRICH KRAUSE, Marmara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Sözleşmeli öğretim
Üyesi'dir. (Türkçeye Çeviren: Ayşe Ertem, Almanca
Öğretmeni.)
Mali kaynakları sınır-
lı olan ülkenizde, aras-
tırmalar toplumun sos-
yal, endüstriyel ve eko-
nomik gelişmesine
hizmet etmelidır.
Günümüzde dünya-
nın hiçbir ülkesi bu
önemli görevleri tek
tek üniversitelere veya
sadece bir bakanlığa
ANMA
Sevgili annemiz
DBLEEREN'i
Sevgi, saygı ve
özlemle anıyoruz.
ÇOCUKLAR1
KAMUOYUNA VE ÜYELERİMİZE
DUYURU
Betedtye4şSendikası 1 No!uŞubeoterakdüzenlediğimizve5_ki'
i99UarihirKİevalirıktarahndanerietenen"Brtec»y«lşç«erineOo!
lukve OayanışmaGecemizi•' 12Aralık 1991 Perşembeakşamı sa
19.00'daVatan Dûğün Saionu'ndayapıyoruz.
Bimizdeolmayan bugecikmedendolayıdavetlilerve üyalerini
den özür dileriz.
5Ekim 1991 tarihHelinizdebulunandaveiiyeterirrazgecemizde
çerli olacaktır.
Gün. 12 Aralık 1991 Perşembe
Saat. 19.00-23.00
Yer: Vatan DüğünSalonu (MuratpaşaCamü yanı) Aksaray
TERTİP KOMİTESİ BAŞKAMI
Adem USTAOSMANOGUU
Betediye-İşSendikası 1 NoluŞubesi olarakbelediye işçilerivı
kımızın İnsanHaklarıHaftası'nıkutlanz insanhaklarınayaraş
mokratıkbirülkeyaratmakıçmtektıirses.tekbiryumrukolara*
lerimizi bırteştirelim ve sesimiz: yükseltelim.