Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURIYET/10 PAZAR YAZILARI 10 KASIM 1991
Bertirfden
Istanbul ile Berlin nerede kesisir?Şu sonbahar aylannda Berlin'de deniz kıyısında oturmak, ayazda elleri
bir bardak sıcak çayla ısıtmak, uzak bir hayal. Berlin'i İstanbuPla
birleştiren bir yer var. O da insanları bir mıknatıs gibi çekmesi.
DtLEK ZAPTÇIOĞLU
BERLİN — tstanbul, Berlın'den çok uzakta.
Şu sonbahar aylannda Berlin'de deniz kıyısında
oturmak, ayazda elleri bir bardak sıcak çayla ısı-
tıp önunüzden geçen Rus şileplerini seyretmek
mümkun değil. Eve giderken bir kilo taze balık
alıp evde tavaya atmak uzak bir hayal. Çok sa-
yıda nehrin geçtiği, büyük limanlara sahip Al-
manya suyla haşır neşir bir ulke değil ki zaten.
Nehirler sanayi artıklarıyla yıllardır zehirlenip
kahverengi bir bulamaca döndükten sonra yeni
yeni temizleniyor. Spree Nehri, Berlin'in içinden
sayısız koluyla geçmesine karşın Berlinliler su ke-
nannda kahveler, lokantalar kurmamış. Balığı ise
daima buzhanelerden çıkan haliyle tanımış.
Ama Berlin'i Istanbul'la birleştiren bir yan var.
O da bu şehrin tstanbul gibi yüzyıllardır insan-
ları mıknatıs misali çekmesi, göçlere hedef olma-
sı. Ilk Türk işçilerinin Alamanya macerasının 30.
yıldönumunün kutlandığı şu gunlerde Berlin'e
Doğu Avrupah göçmenler akın ediyor. Ve bun-
lann arasında Ruslar önemli bir yer tutuyor.
Istanbul gibi Berlin de 1920'lerde 'Beyaz Rus'
olarak anılan kitlenin, Ekim Devrim'inden ka-
çan Ruslann barmağı olmuş. 1920'lerde Berlin1
de yaşayan Rus sayısı tam 300 bin ile Istanbul'u
da geçmiş.
Bu ilk göçün görgü tanıklarından biri Vladi-
mir Çelişçef. Babası 'elbette soylu sınıftan' olan
Çelisçef, Berün'e 16 yaşmda gelmiş. "Elbette Bol-
şevikler ailenin biitiın malına mülküne el koy-
muşlar." Vladimir'le ailesi 1917'de Berlin'e göç-
tüklerinde kentte 50 bini aşkın Rus varmış. Rus-
ya'daki Alman bakıcısından bölük pörçük Al-
manca öğrenen Vladimir, Berlin'de -bugunku
Türkler gibi- hep kendi vatandaşlarının arasın-
da yaşamış önce. "Almanlan sevmiyorduk" di-
ye anlatıyor. "Almanlar, Bolşevikler başa gecme-
den önce bizim ezeii düşmanımızdı. Rus toprak-
lannı işgal etmişlerdi. Onlardan nefret edi>orduk.
Aynca onlan gulunç de bulınorduk. Aşırı diı-
zen merakları, temizükleri, karamsar bakışlan,
dttriistlükleri bize yabancıydı."
Ruslar, tstanbul gibi Berlin'de de kendi lokan-
talarını açmışlar. Borç çorbasmı, Kievski tavu-
ğunu ve san Iimon votkasım Berlin'e getirmişler.
Rus lokantasına yolu düşen Almanlara servis ya-
pılmaz, bir daha gelmesinler diye kötü davranı-
lırmış o zamanlar.
Rus göçmenlerin birçoğu şiir yazarak, resim
yaparak, tiyatro kurarak geçimini sağlamaya ça-
lışırmış. Ruslar Berlin'e kübizmden ekspresyoniz-
me, Tolstoy'dan Pasternak'a kadar çok geniş bir
kültür hazinesi de getirmişler. Berlin'deki küçük
Rus kabaresi 'Mavi Knş't? rengârenk bir sahne
dekoruyla masalsı oyunlar sergilenirmiş.
Almanya'da Weimar Cumhuriyeti'nin çöküşü
ve enflasyonun korkunç tırmaruşıyla zaten yok-
sul soylulardan ibaret olan Ruslar iyice yoksul-
laşmış. Ve Paris'e, Londra'ya, Amerika'ya göç
başlamış. Vladimir ÇelisçePin anlatımına göre
1930'larda birçok Rus vatanma dönmüş.
Kaderin cilvesi mi, yoksa tarihin oyunu mu?
1920'lerde komünistlerden kaçan Ruslar Berlin'e
akın ediyordu; 1990'larda komünizmin çökme-
siyle Berlin yine büyük bir Rus akını yaşıyor. Ge-
lenler artık 'elbette soylu sınıftan' değil. Gelen-
ler, zengin Almanya'nın başkentmde para kazan-
mak için her türlü işi yapmaya hazır, kaybede-
cek hiçbir şeyi olmayan proleterler.
New YorkHm
Uçan hapishane'Con-air', kesinlikle yolcularını rahat ettirnieye
çalışan, güleryüzlü bir havayolu şirketi değil.
1985'ten beri tutukluları bir yerden bir yere
taşıyan 'Con-air'in yolculannın çoğu
Uyuşturucu krallan ve azılı katiller. Uçak
kaçışlara elverişli bir ortam olmamasına
rağmen gardiyanlar çeşitli denemelerle
karşılaştıklarını anlatıyorlar.
ŞEBNEM ATtYAS
NEW YORK — Yolculann
hepsi yerini aldıktan kısa bir sü-
re sonra uçağın püotunun emir
verme tonuyla yaptığı azarlayan
anonsu duyuldu:
"Herkes kemerlerini sıkıca
bağlasın, seyahat boyunca ke-
merieıi çözmek yasaktır. Kafa-
lanoızı, bacaklannızı vc omuz-
tauınızı koltuk araianndan uzak
tutnn. Uçak süresine ilişkin so-
ralar sormayın, Uçbirine cevap
verttmeyecektir."
Mavi-beyaz çizgili 'Con-air'
uçağında ne yastık ne dergi ne
de eğlendirici fılmler var. Ara-
sıra duyulan zincir şakırulannın
arasında, çok gürültü yapan
yolculann kafasına çorap geci-
riveren acımasız ve güçlü hos-
tesler, sadece bununla da kal-
mayıp yolculan, 'kara kutuya'
koymak ya da plastik halatlar-
la koltuklara daha sıkı bağla-
mak gibi 'önlemler' alabilir. Tu-
valete giden yolculann kapıyı
kapaması yasaktır. 'Con-air',
kesinlikle 'dost uçnşlar' peşin-
de bir havayolu değil. ABD fe-
deral polis hava operasyonlan-
na bağlı 'con air'in bir diğer adı,
'uçan hapishane.' 1985'ten be-
ri tutuklulan bir yerden bir ye-
re taşıyan 'Con-air', uyuşturucu
krallanndan azılı katillere vann-
caya dek çok çeşitli derecede
'tehükeU' tutukluyu 38 Ameri-
kan kenti arasında taşıyıp duru-
yor. Sadece geçen yıl boyunca
48.000 yolcu taşıyan havayolun-
da uçuşlar hep "tek yönlü."
Tutuklular, vardıklan hapisha-
nelerde genellikle ömûr boyu
süren cezalanru doldurmak üze-
re seyahat ediyorlar.
Bütün kurallara rağmen, %
kişilik uçakta genellikle bir ka-
os havası hâkim. Yolcular sü-
rekli olarak gardiyanlara laf atı-
yor, bağınp çağınyorlar. Kadın-
lar uçağın önünde oturuyor.
Uçak yolculan genellikle uyuş-
turucu kaçakçılanndan oluşu-
yor. Bütün uçak yolculannın hi-
kâyeleri birbirinden renkb. Dört
kişiyi öldürmüş, son derece se-
rinkanü bir katil gardiyanlann
'aşın sert' davranışlanndan şi-
kâyet ederken, "Bizi hayvan ye-
rine koyuyoriar" diye söyleni-
yor. Biri banka soyguncusu
Burgess, 23 yıla mahkûm. Onun
yanında oturan, 1982'detylenol
ağn kesici kapsüllerine zebir ko-
yarak yedi kişinin ölümüne ne-
den olan James Lewis. Richard
Clark, 1979'da uyuşturucu ne-
deniyle eczane soymuş. Ruhsat-
sız silah taşunaktan 30 aya mah-
kûm Arthur Tannyhill, kredi
kartı dolandıncılıgı yapmaktan
üç yıla mahkûm Sean Schmidth
ve benzeri bir dizi "kamuunz."
Uçak kaçırmalara ya da ka-
çışlara elverişli bir ortam olma-
masına rağmen gardiyanlar çok
çeşitli kaçış denemeleri ile kar-
şüaştıklarını anlatıyorlar. lniş-
ten hemen sonra uçak halen 200
kilometre hızla giderken baa tu-
tuklulann acil çıkış kapısından
atlamaya çahşanlann yanı sıra
kelepçelerini acarak gardiyanla-
n rehin alıp kaçmaya çahşanlar
da oluyor sık sık. Uçakta 14
gardiyan, 11 silahlı ve çelik ye-
lekli federal polis, bir hastaba-
kıa, iki avukat bulunuyor.
'Con air'in sınır ötesi ucuşlan
da mevcut. Genellikle Güney
Amerika'ya uyuşturucu kaçak-
çılannı ülkelerine teslim etmeye
uçuyor 'Con-air'. Uçakta yolcu-
lann valiz taşımalarına izin ve-
rilmiyor. Bu nedenle Con-air
'mavi nfuklann tek valiz kay-
betmeyen uçafı' olarak bilini-
yor. Yolcular uçağa binmeden
önce bütün eşyalanm polise tes-
lim ediyorlar. Eşyaların hepsi
yok ediliyor, vardıklan yerde
yeni eşyalar veriliyor.
Uçağın klasik mönüsü et ya
da peynirli sandviç. Yolcular
sandviçlerin sadece ekmek oldu-
ğunu iddia ederek şikâyet edi-
yorlar. Elleri kelepçeli olarak
sandviçlerini dizlerinin üzerinde
yemek zorunda olan yolcular,
arasıra yemek protestosu yapı-
yorlar.
Hong-Kong artık o eski Hong-Kong değil. Para, kcoti bir başka değişürmiş.
Hong-Kong'dan
Uzakdoğu'daki batıGÜLTEKtNÇİZGEN
HONG-KONG - Shenzen'-
den Hong-Kong trenine bindık.
Soğuk havalı vagonun kapısı
ara duraklarda otomaük olarak
açılıp kapanıyor. Hong-Kong'-
un banliyölennde oturan Çiıılı-
ler merkeze gitmek içın biniyor-
lar. tnip binen Çınliler artık
başka türlü Çinliler. Marka je-
anlar. flyakalı tişörtler, gözalıcı
spor ayakkabılar, rahat kıyafet-
ler, lüks yavaş yavaş başladı.
Kapı açıhyor, haftalardır gör-
düğüm ilk şişman Çinlı vagona
girıyor. Merkezde iniyoruz.
Aniden ortaya çıkan hamalla-
nyla, şoförlenyle Uzakdoğu'-
daki "Batı'yla" karşılaşıveriyo-
ruz. Merhaba Hong-Kong.
Otel, dinlenme ve sonra yine
caddeler, yine gözlemler. Belli kı
Hong-Kong o eski Hong-Kong
değil artık. Hong-Kong deyınce
tûm turistik afışlen süsleyen o
buraya has yelkenleriyle hmana
giren teknelen anyor gözüm.
Ara da bul, motor çıkmış, mert-
lik bozulmuş. Honda'yı takan,
yelken ıpıyle uğraşır mı artık?
"Para", kenti bir baştan bir ba-
şa değıştırmiş. Vıtnnlenn ihti-
şamı, Batı'nın her yerinden
akan başta Amerikalılan bile
tıtretecek mükemmellıkte. Kı-
yılarda fışkıran gokdelenler
yeni bir Manhattan sılüeti ya-
ratmış. En fiyakalı bma da ünlü
Çin Bankası. Lüks restoranla-
nn ilanlan dergi sayfalanndan
taşıyor. 1997 yılında Hong-
Kong Çın'in olacak. Afyon sa-,
vaşının sonuçlarından biri
olarak tngiliz hükümdarhğına
geciş öyküsü 6 yıl sonra nokta-
lanacak. Vitrinlerin lüksü ara-
sında daha şimdiden "1997"
yazılı tişörtler de satılıyor. Çar-
şmın birleşmeye aldırdığı o
kadar. "Çin'in bize sözû var, da-
ha 50 sene pek bir şeye kanşma-
yacaklar" diyor esnaf. Alışvenş
tüm hızıyla sürüyor. Gerçi on-
lar da Saddam'dan şikâyetçı
çünkü Amerikah öyle eskisi ka-
dar pek gelmıyormuş.
Vıktorya tepesırun ardında
güneş batıyor. önümde kent,
ayaklanmın altında. Işıklar ya-
vaş yavaş yanıyor. önce dünya
optik ve elektronik kralhğının
çarpıa neon reklamlannı seci-
yonun; Canon, Pentax. Nikon,
Sony, arkasından her yer ışıfc
oluyor. Bir fincan kahve ıçmek
ıçin bir yere giriyoruz. Orada bı-
le bir bölüm tunstik eşya sauşına
aynhnış. Alışveriş yapan Ame-
nkalılann yanına sokuluyo-
rum. Çin'de pek bol ve ucuz
olan kâğıt oyma resımler, bura-
da camlı çerçeveli ve pek fiyaka-
lı takdimlere kavuşmuş,
fıyatlan da öyle, belki 100 mish
Amerikalılar içın nasıl olsa fark
etmez. Onlar kuyruk kıyamet
kapışıyorlar. Bu kentte yaşayan
Çmlıler acaba dünya kapıtaliz-
mine neler öğrettı diye düşünü-
yorum. Çin'in, dünyanın bu en
büyük ve insan gücü bakımın-
dan en zengin ülkesinin dina-
mik, geleneksel ticaret
gücünün, ileride ne anlama ge-
leceğini %80 nüfusu Çinli olan
bu kent öğretmedı mi Batı'ya''
Napolyon, "Çin uyanınca yer
yerinden oynar" demış. Çin,
şimdi Hong-Kong'un yirmi da-
kika uzağında genmyor. Çinli-
lerin Hong-Kong'a bitışik ınşa
ettıkleri kendi Hong-Kong'lan
Shenzen'ın 50 kat yükseklığin-
deki döner lokantalannda yap-
tıklan kahvaltıda yufkaya sanlı
kızarmış tavuk ayaklannı yu-
tarken, ufukta gözüken Hong-
Kong'u seyrediyorlardır. Uzun
yürüyüş Çın'e komünizmin yo-
lunu açmıştı da, acaba Hong-
Kong komünızme, kapitaüz-
mın yolunu açacak mı? San-
raam. Batı dünyası, belki
Sovyetler Bırliği'nin debelen-
mesini çok ıstiyordu, çünkü
Sovyetler'ın oluşturduğu mode-
li kendılenne bir tehdit sayıyor-
lardı. Çin'in tehditi ıse daha
ciddı, "Ya bunca ucuz mal dünya
pazarlaruu sarsa, tı^limjy nice
olur" diyen Batı siyaset plancı-
lannın sayısı herhalde fazla
olmalı. Yanı bir başka anlatım-
la "Çin komünizminin teminaü
Batı denebilir mi acaba?" Ame-
rikah turıst büyük bir zevkle
koltuğunun altına sıkıştırdığj
paketiyle kapiya yönehyor.
Ben. "örneğin bir milyar yizalt-
nuş railyon Çinli gnnde bondan
birer tane yapsa diye" bir fıkir
cimnastığıne soyunurken, titre-
yıp kendıme gehyorum. Bunu
Bay Kıssinger amcam nasıl olsa
benden daha iyı hesaplamıştır
Onlann, Teksas lnstrementin'-
in rakam ekranı daha çok hane-
lı deyip, kahverae sütü boca
ediyorum. Aşağıda kentın bü-
tün ışıklan yanmaya devam
ediyor.
Raisten
So şugun sevgıyı
ürdüğü yerSeine Nehri'nin kenarında sevgililerin dolaştığı
yerler, bu mevsimde pek dolu değil. Sevgi için
pek çok söz söylendi, ama 'soğuğun sevgiyi
öldürdüğü', bunların arasında yok.
MURAT YIĞCI
PARİS — Kendine özgü bu
kadar çok yapımn bir şehirde
toplanması, gerçekten şaşırtıcı
bir şey. Sanki özel fıkri olan-
lar gelsin, Paris'te bunları ger-
çekleştirsin demişler. Yapılann
hepsi kendine özgü, hepsinin
kendi estetiği var. Yan yana
geldiklerinde pek bir şey vermi-
yorlar insana kanşıkhk duygu-
sundan başka, ama tek tek ba-
kıldığında dünyanın en güzel
yapıları olarak nitelendirmek
kolay Paris'teki binalan. Paris-
liler bir butünlük yakalamak
için uğraşmamışlar. Aklımza
gelebilecek her turlu yapıyı in-
şa etmişler ve bunlan yan ya-
na dizmişler. Doğu Bloku ev-
lerine benzer sevimsiz bir yapı-
nın yanında 2000 yılına aiı ol-
duğunu sandığımız bir yapı gö-
rebiliyorsunuz. Tabii burası
Paris. Siyahın ve beyazm her
tonunu insan teninde görebil-
dığiniz bir kent.
Paris trafiğınde de aynı kar-
maşayı görmek mumkun. Cad-
deler oldukça geniş, ama öyle-
sine çok kesişme noktası konul-
muş ki trafik kimi saatlerde
felç oluyor. Yine de Paris tra-
fıği insanı sinirlendiremiyor.
tnsanlar öylesine sabırlı, öyle-
sine haklanna razı bir şekilde
araba kullanıyorlar ki ne kaza
var ne de sinirfı kornalar...
Paris'in bir de metrosu var
tabii ki. En uzun hattı 30 kilo-
metre olan kenti 13 dakikada
aşabilen, oldukça hızlı bir met-
ro bu. Şehir merkezine 4 daki-
kada, bır ileri durağa, 7.5 da-
kikada ulaşabilen metro, grev-
ler nedeniyle şimdilik "tatil-
de". Bu nedenle, evinize var-
maruz 1 saatlik bir zaman ala-
biliyor. Tabii akılhca bir seçün
yapıp-yürumeye karar verirse-
niz.
Paris halkının büyük bir ço-
ğunluğu şehir dışuıda oturuyor
ve işlerine trenle gitmeyi tercih
ediyorlar. Bunun nedeni, Pa-
ris'te de tstanbul'da olduğu gi-
bi şehir içinin bir ticaret mer-
kezi durumuna gelmesi ve ki-
ralann, ev fıyatlannın çok yük-
sek olması. Hatta Parislilerin
bir deyişi var: "Merkezde evin
varsa, Thames'te yatın, Can-
nes'da yazlığm var demektir."
Paris'in merkezinde yer satın
almanın oldukça güç olduğu
bir dönemde Japonlann mer-
kezde 3 katlı bir ev alması, bel-
ki de bu yuzden tam bir olay
olmuş Fransa'da. Söylenenlere
göre metrekaresine 22 bin 500
frank ödemiş Japonlar. Paris-
liler şaşkın, bir eve bu kadar
para ödenir mi diye. Japonlar
ise ucuza kapattık düşüncesiy-
le memnunlar. Onlar Tokyo'-
da evlerin çok daha pahalı ol-
duğunu savunuyorlar.
Paris'te âşık olmanın kolay
olduğu söylenir. Belki de doğ-
ru. Aşık olacak bir Fransız kı-
zı bulamazsa Eiffel Kulesi'nin
önünde dikilen özgürlük Anı-
tı'na tutulur insan. Belki de
Eiffel'in kendisine. Philips'in
yaptığı içten ışıklandırmayla
öylesine zarif bir görünüme sa-
hip ki kule, öylesine hafif gö-
runuyor ki yapımı için 2 milyon
400 perçem kullanıldığını duy-
duğunuzda inanasınız gelmi-
yor. Sanki uçacakmış gibi gö-
rünüyor.
Paris'te Seine Nehri'nin ke-
nannda çiftlerin dolaştığı bir
yer var. Ama bu mevsimde,
özellikle akşamlan pek dolu
değil. Sevgi için pek çok söz
söylendı, ama "soğuğun sevgi-
yi dldurdüğn" bunların arasın-
da yok. Ya şairlerin hiçbiri kı-
şın Paris'te bulunmadı (ki bu
imkânsız) ya da onlann zama-
nında sevgililer daha sıkı giyi-
niyorlardı.
Budapeşte'den
Geçmişe
sünger çekmek
Son elli yıldır bu ülkenin yaşadığı olaylar, en
başta Macarlar için unutulacak gibi değil.
Sovyet boyunduruğundaki yıllar uzun sürdü.
MEHMET MESTÇİ
BUDAPEŞTE — Bundan 2
sene evvel Macaristan'da ilk
serbest seçimler yapıldı. Kanlı
ve trajik yıllardan sonra "ilk
defa" son elli senede bu ulke-
nin yaşadığı olaylar en başta
Macarlar için unutulacak gibi
değil. 2. Dünya Savaşı'ndan pa-
ramparça çıkmış ülkenin başı-
na kırklann sonunda geçen acı-
masız lider Matyas Rakosi'nin
kiliselerin fonksiyonunu sıfıra
indirme politikası, temsil etti-
ği Sosyalist tşçi Partisi içinde
"Moskova sempatizanı" olarak
ArcelikKüçükh Alefferîndebüyükfırsafkamponyosı
ttmMi/oıa»
A?< 30 'z mröz
' 4SX 20 FZ FSfÖZ
ASK-25 SüHAW û*Ü
ARr 5S "V "OĞoî"vtJ"<
A*< S4W8 VLST
!Mi9f RUS
AİK'OSKSAÇ ttftjTU* VM<"
Jî< 2 S< StÇ K^~~Vi VA'
iSMt-4 AKiUi *rfNt F » r
«Mf »a» MC» flffv
. >X35VV5 02*<
0-730 GÖMMCOCAK
0 SOC s£'sS\ O'/^t SS
l.llClHltMlKlMllitlM
nsmjJ
•masanaiı
rtımua*
mimsmmsıt
-
JSOOC
: XL
£'000
•0 OOC
117X0
- •* > x
2000
iOOC
soooo
?5 OOC
'O0WC
< e - . - .
°C X0
7İC0C
"i 0X
. 11MSİ7
10HAM
•1
-
;;xx
427 OOC
: z xc
3'900C
:^ cx
84000
C5 x :
56C000
iî5 000
70ü 000
530 XC
525 OOC
525 ÂC
löe
47
4$
49
M
51
sı
53
$4
55
M
57
M
59
M
61
a63
64
65
ıı.srcmtıoat sıınTJisıiM
HSİNİ'- CTAtSh
umm
TJUKUOUC
• •3 42000
7J350CG
_ ~<5 JX
3 23 OOC
~ ı XC
D 4'occ
c secee
^_ 3* X.
C 900C
ü. İO00O
_ "^X£
_ fseo
_ -"x/;
O »a»
^ X XC
CHMUCK
Mfl»
ssa»
_-c OOC
23000
-• XX
;. xv
= xc
:xc
DJ XX
47
û0C
a .
1
"
50 000
5." OCn
mum
rtru
wm4i2tXC
396006
:-t o:c
:52 000
-. xc
^5.009
;rn
:x
890000
-•;« x:
99 000
, ox
öâOOCO
' 5 XX
770 OSi
5 " ''X
51? m
iiO X
550 000
'50 000
III
İM
47
4»
49
SO
51
51
53
54
55
Si
57
5$
59
to
61
i»
63
«4
65
SICIHtKMtlTHISİKtlStlM
HftHAl* DIUSİÎ
ttmtu r
nmuctf
3 35 XO
C30000
— . "X
C '9 000
— -
Z. 33000
_ '•• ,,^
^j -
-
D 43000
, _• x x
• «a»_ J - XX
O 40000
— 50 X-
w 400CC
_ «xc
unucH
Mrtr
••i
35 X>33Û0O0
30 OOC
190HO
-
33000
' 0X
34 OOC
' X-
-
-
48000
55 0'
6C0OO
ic.::
40 000
40XC
toxr.
•••
420000
*20 OOC
2t6000
-
4620OC (
S^oOOC
_
-
â/"?a9s
-* 1 1 "
MO XX
tobı'o 15Ekım 1991 tanhmdebaşlayan "Işte Arçelık ın Buyuk Fırsal Kampanyast nm Kuçuk
ürûılcnmitn Sm sarimfkr. Safm Araft Oaioma If
Ev Aletlen ile ı'gı/ı bolumudur
Bugüne kadar
alamadım diye üzülmeyin.
Yerinizi hazıriayın!
Şimdi Arçelik
Küçük Ev Aletleri,
bütün Arçelik
Yetkili Satıcılarında
inanılmaz taksitlerle.
FİRSAFI KAÇIRMAftN!..
Tvm soru ve sorunlanmzı cevapbndırmak tizere
TukefKİ Damşma Senrisi'mz
9001640 21*900164022
900 1640 23 mtrwah czef teiefan
ha'iarım z'a jcrekız arcmanızo tahsn edılm'jfır
Umrtmoym! ArçeJık'm gerçel; ve yaygm
servis leskılah sohşton yıllar sonra faıle
hıznetınızdedıı
Koşullarcazip,
Seceneklerceşifçeşıf.
Fıyariarsab/l.
OdemeierfaksıYfaksffi
ulusal gruba karşı düzenlediği
katliamlar herkesin belleğinde.
Çok geçmeden gelen meşhur
tarih: 1956 ve ülkenin kapısmı
tıklatan Sovyet ordusu.
Uzun sürdu boyunduruk yü-
lan. Anılannda tanklar, tüfek-
ler, umutsuzluk çığhkları bulu-
nan çok değerli bir 68 kuşağı
var bu memlekette. Çocuklan-
nın "çocuk yaşta" gördüğü baş-
döndürücü değişimler onlan bu
kuçükler adına yorgun, ama sı-
nırsız bır mutluluğa bürüyor.
15-16 yaşlarındaki, politikaya
en az cinsellik kadar önem ve-
ren bu çocuklar iki sene önce-
ki seçimlerde gençlerin partisi
Fidesz'e büyük destek sağladı-
lar. Yakalannda Fidesz rozetleri
sinemalara gittiler, tramvaylar-
da gurültü ettiler, köpeklerini
gezdirdiler ve geçen yaz son
Sovyet askerlerini seve seve
uğurladılar. Bu askerlerin ço-
ğunun kendilerinden sadece
birkaç yaş büyük olduğunu
hepsi biliyordu, askeri kamp-
larda nasıl yasadıklarını da. Tek
bir tuvaleti bulunduğu söylenen
Debrecen'deki dev garnizonda
askerlerin çoğunun eşcinsel ol-
duğuna dair çıkan dedikodu-
dan da haberleri vardı. Her şe-
ye rağmen nefret ederek uğur-
ladılar ülkelerindeki bu
"geçici" konuklan.
Artık Macaristan sadece Ma-
carların. Ama güzel ülkenin
problemleri bitmek bihniyor.
Yugoslavya çok yakmlannda.
Savaşın urkütücü imajı Tuna
Nehri'ne boş şarap şişesi fırla-
tan "clochardlann" bile soru-
nu. Resmi olmayan kayıtlar ul-
keye sığınan yuz bin insanın
varhğından söz ediyor. Diğer
taraftan Moldavya yüzünden
tedirgin Macaristan. Moldavya
sözü geçtiği vakit herkes iki yıl
önceki Temeşvar olaylarını ha-
tırlıyor.
Yaşlı beyefendiler Kuzey Deni-
zi'nden Adriyatik'e kadar olan
eski smırlanm hatırlatıp bu-
günlere nasıl geldiklerini merak
ediyorlar. Geçmişte Macar
krallannın taç giyme törenleri-^
nin yapıldığı Bratislava'yı Ma-
carca ismiyle telaffuz ediyorlar.
Trieste'nin krallık topraklanna
dahil olduğunu hüzünle anım-
sıyorlar. Nihayet içtikleri lezzet-
li alkol kalkınmaya çalışan fa-
kir ve ufacık bir Doğu Avrupa
toplumu olduklan gerçeğini
unutturur gibi oluyor ve palto-
larma sanhp kimbilir ne düşun-
celerle evlerinin yolunu tutu-
yorlar.