Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ARALIK 1990 HABERLER CUMHURİYET/3
Denizcilik Bankası, genel müdürlük binası ve arsasını 255 milyara Emlak Bankası'na devretti
Eminönü'nde süper satışDenizcilik Bankası Genel Müdürü Yavuz
Yavuz, Eminönü genel müdürlük
binasının satışı hakkında şunları söyledi:
"Arsayı ve binayı kâr amacıyla satmadık.
Bu, rehabilitasyon programının bir
parçası. Yasa gereği elimizdeki gayri
menkulleri tasfiye ediyoruz. Arsayı defter
değeri üzerinden sattık."
Emlak Bankası yetkilileri ise komıyla
ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan
kaçındılar.
AYŞE YILDIRDVt
Denizcilik Bankası ile Emlak
Bankası arasında geçen günler-
de "tatlı" bır alışvenş gerçekleş-
tirildi. Eminönü'nde bulunan
Denizcilik Bankası Genel Mu-
dürlüğü binası ile arsası 255 mil-
yara Emlak Bankası'na satıldı.
Böylece, Denizcilik Bankası
sermayesini güçlendirirken Em-
lak Bankası da kısa surede de-
ğerinin büyük ölçüde artması
beklenen arsa sayesinde, kuçum-
senmeyecek bir rant elde edebi-
lecek.
Yaklaşık 15 gıin önce gerçek-
leştirilen satış işlemiyle tarihi
eser sayılan genel müdürlük bi-
nasıyla birlikte 3525 metrekare-
lik ve uzerinde metruk binala-
nn, depolann bulunduğu 4600
metrekarelik iki parsel 255 mil-
yar 216 milyon 600 bin liraya
Emlak Bankası'nın oldu.
Denizcilik Bankası Genel
Müdürü Yavuz Yavuz, satış iş-
leminin, ağustos ayından beri
devam eden rehabilitasyon prog-
ramının bir parçası olduğunu
söyleyerek şöyle konuştu:
"Bankanın sennayesi 50 mil-
yardı, bunun 30'u odenmemişti.
Eyliıl ve ekim aylannda odeme
tamamlandı. Dün de Yiıksek
PlaDİama Kunılu karanyla ser-
mayesi 50 mUyardan 150 milya-
ra arttınldı. Buolar rehabilitas-
yon programının bir parçası.
Aynca, Denizcilik Kanunu'nun
50. ve 64. maddeleri gereğince
sabit aktiflerimizin tasfiyesi ön-
gonılü>or. TürkiyeVie bankala-
nn sabit variıklan öz kaynakla-
nyla sınıriıdır. Bizim sabit var-
hklanmız toplam aktiflerimizin
dörtte biri seviyesinde. Bu çok
yüksek bir oran. Bankalar Ka-
nunu'na da aykın. Tasfiyesi ge-
rekiyordu ve tasfiye gerçekleşti-
rildi.
Yavuz Yavuz, bu arsayı kâr
amacıyla satmadıklarmı, asıl
amaçlannın, ellerindeki gayri-
menkulleri tasfiye etmek oldu-
ğunu soyledi. Yavuz, arsayı def-
ter değeri üzerinden sattıklarını
sozlerine ekledi.
2. sınıf tarihi eser olan ana ge-
nel müdürlük binasının da oldu-
ğu toplam 8125 metrekarelik
alanın değeri 1990 yılı itibarıy-
la 250 milyar olarak gösterilmiş.
1 milyar 250 milyon emlak ver-
gisi ödenmiş. 255 milyar 216
milyon 600 bin liraya alan Em-
lak Bankası ise 1991 yılı için 1
milyar 276 milyon 83 bin lira
emlak vergisi odeyecek.
Yavuz, Emlak Bankası'mn
adını venneden "bir kamu ku-
ruluşuna" sattıklarını söylediği
bina içinde halen oturmaya de-
vam ettiklerini, ancak kira be-
delinin de henüz beürlenmediği-
ni, sözlerıne ekledi.
Konuyla ilgili bir yetkili, bu
ahşveriş sonucu Emlak Banka-
sı'nın bir sure sonra ödediği
miktarı ikiye katlayacağını öne
sürdü.
Şu anda Istanbul Büyükşehır
Belediyesi'nde onay bekleyen bir
projeye göre İstanbul'da yapıl-
ması planlanan ıki metro ağının
2 hattının çıkış terminallerinden
bir tanesi Emlak Bankası'run sa-
tın aldığı arsanın içine yapıla-
cak.
Eğer bu proje onay alırsa ta-
rihi binaya dokunulmadan et-
raftaki metruk binalar temizle-
necek ve yer istimlak edilecek.
Yavuz Yavuz'un konuyu bildi-
ğini söyleyen yetkili bu durum-
da Emlak Bankası'nın nasıl kâ-
ra geçeceğini şöyle anlatıyor:
"İstimlak edilecek kısım için
belli bir oıiktar ödenir, eğer Em-
lak Bankası bunu beğenmez de
lenzili bedel davas açarsa daha
yüksek bir rakam isteyebilir. Ay-
nca tarihi olan ana binanın cev-
resi açıldıkça hem rayic olarak
hem de defter değeri olarak ar-
sanın değeri iki katına çıkacak.
Eğer burası istimlak edilmezse,
o zaman şu anda yapılan Emi-
nönu çevre projesi>le yine tari-
hi binanın ve diğer yerierin de-
ğeri kendiliğinden yukseleceek.
Ama tarihi binanın değeri 6te-
kilerden daha fazla artacak.
Böylece Emlak Bankası büyük
bir rant eide edecek."
Emlak Bankası yetkililen ise
konuya ilişkin bir açıklama yap-
maktan kaçındılar.
DUNYADA BUGUN
ile birlikte
Enlak Bankası'na
satılanarsa
SATILAN BlNA VE ARSA — Eminönü'nde Denizcilik Bankası Genel Müdürlük binası ve arkasındaki arsa, Emlak Bankası'na 255 milyar liraya satıldı. (Fotoğraf: Erdoğan Koseoğlu)
ANAP hükümeti döneminde "bale sanatı" üvey evlat muamelesi gördü* _
Bale adıııılanııa siyasal çelmeTürkiye'de yarım yüzyıla yaklaşan bir geçmişi
Jolan "bale sanatı", sağ iktidarlar döneminde üç
;önemli kriz yaşadı. 1979 yılında Demirel
döneminde "Ferhat ile Şirin'Mn sahnelenmesi
^sırasındayaşandı. İkinci kriz 1989'dabale
[ödeneğinin ANAP'lılarca kısıtlanmak istenmesi
jsonucu ortaya çıktı. 'Davullu bale' ise son patlak
'veren olaydı.
! ANKARA (Cumhuriyet Bü-
fosu)— Türkiye'de 43 yıllık geç-
tnişe sahıp "bale sanatı", üzerı-
ne baskılar 1980 sonrasında yo-
gunlaştı.
1979 yılına değin, "özgür ge-
BsmesTne bırakılan bale, bu dö-
nemden sonra son gelişmelerle
birlikte 3 önemli bunalım yaşa-
dı.
Balenin bu bunalımları ise
"sağ iktidarlar"ın döneminde
yaşandı. 1979 yılı sonlarında iş-
başına gelen Suleyman Demirel
"azınlık hükümeti" döneminin
Kültür Bakanı Tevfik Koraltan-
ın Devlet Opera ve Balesi'ndeki
"kadro harekâtı" balede yaşa-
nan en önemli ilk krizdi.
Zamarun Devlet Opera ve Ba-
lesi Genel Müdurü Gürer Ay-
kal'm "ğörevden" alınmasına
yol açan bu olayın nedeni "Fer-
bat üe Şirin" adlı bale eseriydi.
Kultur Bakanı Koraltan. gö-
reve gelmesinden kısa süre son-
ra Nâzım Hikmet'in eserinden
uyarlanan "Ferhat ile Şirin" ba-
lesinin isminin değiştirilmesi is-
teğini Aykal'a iletti.
Ancak Aykal, eserin sahne-
lenmesi gerektiğini söyleyince
gorevinden alındı. Aykal'ın gö-
revden alınması ile o dönem ba-
şında boşalan yere ise "MHP"li
olarak tanıtılan tsmet Kurt ve-
kâleten atandı. Halen Ankara
Devlet Opera ve Balesi'nde
"başrejisör" olan Kurt ilk iş ola-
rak "Ferhat üe Şirin"i erteledi-
ğini duyurdu ve sanatçılara şu
açıklamayı yaptı:
u
O>un Nâzım Hikmet'm eseri
olarak lanse edildi. Sizin iyiligi-
niz için kaldmldı."
"Milli adımlı bale" olayında
olduğu gibi sanatçılar "Ferhat
ik Şirin"in kaldınlmasını Dev-
let Opera Balesi Genel Müdür-
lüğü önünde toplanarak protes-
to ettiler.
Balede kamuoyuna yansıyan
ikinci önemli olay ise 1989 büt-
çesi görüşmeleri sırasında yaşan-
dı. Bundan iki yıl önce ANAP
içindeki muhafazakârlar, bale
için ayrılan 500 milyonluk öde-
neğin kesilmesi yönünde göruş
bildirdiler.
Dönemin Kultur ve Turizm
Bakanı Tınaz Titiz ile muhafa-
zakârlar arasında tartışma çık-
tı. ANAP'lı Galip Demirel, ba-
le için aynlan odeneğin "Türk
büyüklerinin tanıtüması, âşıklar
ve halk mıiziğinin araştırılması
için kullanılması gerektiğini sa-
vunurken yine ANAP milletve-
kili Talat Zengin de "Baleye,
milli kültürden daha çok önem
veriliyor" diye serzenişte
bulundu.
Bir başka ANAP'lı milletve-
kili Şevki Göğüsger de baleye
aynlan ödenek konusuna farklı
bir yaklaşım getiriyor ve "Bale-
rinlerin otel yatak paraiannı biz
mi vereceğiz" diye karşı çı-
kıyordu.
Son olarak Devlet Opera ve
Balesi Genel Mudürlüğü'nün
"milli adımlı bale" projesi sanat-
çıların protestolarına neden ol-
du. Boğaziçi Ünıversitesı Bale
Tarihi öğretim üyesi Doç. Dr.
Jack Deleon balenin "üvey
evlat" olarak görulmesinin ne-
denini "Atatürk ve İsmet Paşa
Genel Sağlık Sigortası'na yeni yasa taslağı son şeklini aldı
Hastalığın faturası yükseliyorGSS yasa taslağı, hastane hizmetlerinden fazla
yararlanandan çok, az yararlanandan düşük prim
ahnmasını öngörüyor. Hastaneye az ya da çok
başvuranlarının primleri emekli ikramiyeleriyle geri
ödenecek.
ANKARA (AA) — Genel Sağhk Si-
gortası Yasa Taslağı'na son şekli verildi.
Sistem, hastane hizmetlerinden fazla ya-
rarlanandan çok, az yararlanandan dü-
şük prim alınmasını ongorüyor. Hasta-
neye az başvuran veya hiç başvurmayan-
ların ödedikleri primler, sigortalıya
emekli ikramiyeleriyle geri ödenecek.
Sağhk Bakanı Halil Şıvgın, Genel Sağ-
lık Sigortası sistemıyle ilgili olarak dün
basın toplantısı duzenledi. Türkiye'de
farklı kurumlar tarafından sigortalama
işlemlerinin yürutulduğünu ve bunun
pek çok aksaklığı ve eşitsizliği berabe-
rinde getirdiğini kaydeden Şıvgın, şoyle
konuştu:
"Degişik kesimlerin sağlık için ödedik-
leri miktarlann degişik olması. aldıkla-
n sağlık hizmetlerinin seviyesinde fark
yaratmaktadır.
Farklı statu ve kunımlara bağlı me-
mur, işci ve bağımsız çalışanların emek-
lilik açısından tek bir kunımun, 'emek-
iılik kurumu' çatısı altında toplanarak
bir standarda kavuşturulması ne kadar
gerekliyse, aynı kesimin sağlık açısından
da bir kunımun kapsamında toplanarak
prim ve sağlık hizmeti açısından standart
sağlanması o derece onemlidir. Emekli-
lik kurumunun oluşturulması. Çalışma
ve Sosyal Güvenük ile Maliye ve Güm-
rük Bakanlıklarının sorumluluklanna
girmektedir. Bu kurura oluşturulduktan
sonra SSK>-a bağlanacak, böylece SSK
gerçek bir sos>-al güvenlik kuruluşu ya-
pısına kavuşacaktır."
Şıvgın, yurt genelinde sağlık sigortası
primlerinde birlik sağlandığında bütün
sigortalılann aldıkları hizmetlerin eşit
olacağını da kaydederek prim toplama
sisteminde yeni düzenlemeler yapılaca-
ğını söyledi.
Prim iadesi
Şıvgm, surekli hastane hizmeti alan si-
gortalıyla almayan arasında da farklılık
olması gerektiğini kaydederek, şoyle de-
di:
"Kişilerin. çaiıştıklan donemde hasta-
neye başvuru dunımlan goz onunde bu-
lundurularak, az başvuranlar veya baş-
vurmayanlann ödedikleri primlerin bir
kısmı emekli ikramiyeleri ile birlikte ken-
dilerine geri ödenmeli. Riskler goz onün-
de bulundurularak primlerin de buna
göre toplanması gerekiyor. Soz gelimi
karaciğer nakli gereken bir kişi için top-
lanan prim farklı olmalı. Sigortalı pri-
mini odedi, risk doğurmadı, emekliligin-
de bu geri ödenecek ve her yıl kendisine
bir kart gönderilerek ödediği prim ve
kullanılan miktar belirtilecek."
Şıvgın, genel sağlık sigortası sistemin-
de, hekimlere de sigorta sistemi getire-
ceklerini, böylece hekimlerin y-aptıkları
hatalardan sorumlu tutulabileceğini soy-
ledi.
Şıvgın, basın toplantısından sonra
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Mu-
habirleri Derneği'nde hizmete giren Ba-
sın Sağlık Merkezi ile ilgili protokolü im-
zaladı.
hükumetleri sonrasında, hiçbir
hükümet baleye ulusal bir sanat
olarak bakmadı" şeklinde
açıklıyor.
Deleon balenin Türkiye'de
yaklaşık yarım yuzyıllık bir geç-
mişe sahip olduğunu ifade ede-
rek hiçbir sanatta bu kadar kı-
sa surede "evrensellikten sıynhp
ulusal bale yaratılamayacağını"
söyledi.
Deleon, soyut resmin babası
sayılan Picasso'nun klasik res-
min en iyi orneklerini verdikten
sonra soyut resme yoneldiğini
kaydederek, "İşte bunun gibi
ulusal bale demeden once, ulu-
sal balenin en iyisini yapmak
durumundayız" göruşune yer
veriyor.
Deleon, "balede yaşanan ra-
hatsızlıkların nedenini şöyle
özetliyor:
"Balenin 40 yüdır yaşadığı so-
nın da bundan kaynaklanıyor.
Vani bale bir Turk sanatı mıdır.
değil midir? Hayır değndir. Kla-
sik Batı Müziği de Turk sanatı
değildir ama ozümsedik, çok iyi
olağanüstü bestecilerimiz var.
Balede de çok iyi koregraflan-
mız, sanatçılanmız vat. Batı ka-
lıplan üzerine Türk Mbziği yer-
leşmiş durumda. Baleyse henuz
yerleşmiş durumda değil ve
onun sancısını çekiyor. Henüz
bir ulusal baleden söz edemiyo-
ruz. Ama yine de çok sağlam ör-
nekleri var. Hıirrem Sultan, Çeş-
mebaşı balesi çok sağlam eser-
ler. Acele edip birdenbire tepe-
den inme bir kararla milli bale
dediğiniz zaman, danscı da ko-
regraf da sanatçı da eleştirmen
de seyirci de saşınyonız. Bu da
baledeki huzursuzluğu giderek
arttınyor. Aynca davullu zurnalı
bale diyorlar. Davul, Arap ens-
triimam, zurna da Rum enstru-
maıdır. O zaman ulusal bir ens-
trüman eşlıginde çalışmalılar."
ALISIRMEN
Yasa ve Hukuk...
Hugo Grotıus, hukukun temel yapıtlarından sayılan "De
lure Belli ac Pacıs" ile "De lure Pradea"sında o zamana ka-
dar kimsenin eğilmediği önemli bir konuya değinmiştir. Gro-
tius'un hukuka ve insan düşüncesine getirdiğı yenilik doğal
hukuk olarak adlandırılan ve tanndan bağımsız, ınsan do-
ğasına dayalı bir hukukun gerekliliğı kavramıdır.
Hukuk ve yasalar, insan doğasına uygun olmalıdır Groti-
us'a göre. Yasaların insan doğasına aykırılığı halinde hukuk
ışlemeyecektir ve böyle bir aykınhk meşruiyeti de ortadan kal-
dıracaktır.
Grotius bu düşünceleri ortaya attıktan bu yana 350 ytldan
fazla süre geçtı. Artık meşruiyet, ilahi bir kavram olmaktan
çıktı. Şimdı demokrasilerde, iktidarlar meşruiyetlerini dayan-
dıkları halk tabanından alıyorlar. Ama bu meşruiyete daya-
narak, çıkardıkları yasalarda yine evrensel ölçütlere uymak,
temel hak ve özgürlüklere saygı göstermek zorundalar. Halk
çoğunluğunun verdiği yetkiye dayanarak, azınlık uzerinde ço-
ğunluğun diktasını da oluşturamazlar.
Çağdaş hukukçu ve düşünürler, iktidann ve yasalann meş-
ruiyeti konusunda, kaynağa değil amaca, sonuca yönelen
teoriler de geliştırmişlerdir.
Çağımızda hukukun ve demokrasinin vardtğı asamada, ar-
tık yasaların belırii bir prosedüre uyarak çıkarılmalan, onla-
rın geçerliliği açısından yeterli kabul edılmıyor. Anayasa, tüm
yasalann uzerinde, yönetenlerın de yasamanın da yetkileri-
ni sınırlıyor ve yasalann hangi kurallara uygun olması gerek-
tiğini belirliyor.
Ama insan hakları sözleşmeleri ve Türkiye tarafından iç
politikanın cilveleri yüzünden çifte kavrulmuş biçimde imza-
lanan AGİK artık anayasaların da uluslararası ortak ölçütle-
re uymalannı gerekli kılıyor.
Kısacası, artık bir yasanın herhangi bir prosedüre uygun
olarak çıkarılmış olması, hatta anayasanın ilkeleriyie çeliş-
memesi de yetmiyor. O yasanın saygı görmesi için aynı za-
manda uluslararası ölçütlerle bağdaşması da zorunlu.
Ne yazık ki bugün ülkemizde ıktidarı ellerinde tutanlar, bu
zorunlulukları getiren bütün belgelere fıyakayla imza atma-
lanna karşın, sözunü ettığimiz gerçeğı kavrayıp hukukun var-
dığı aşamadaki zorunluluğa uymaya bır türtü razt olmuyorlar.
Bugün ülkemizde iktıdan ellerinde tutanlar, temel hak ve
özgürlüklere, insan onuruna aykırı yasalarla yurttaşlar üstün-
deki baskılarını sürdürmenin çabası ıçindedirler.
Bugün ülkemizde iktidarı ellerinde tutanlar, meşruiyetleri
için gerekli tabana sahıp olmasalar da anayasal sorumluluk-
lan bulunmasa da tabansızlıklarına ve sorumsuztuklanna kar-
şın, baskılarını sürdürmeye çalışıyorlar.
3 Ocak'ta Türk-İş'in, Zonguldak'taki kömür işçileriyle da-
yanışmak için yurt çapında düzenlediği eylem karşısında ik-
tıdarın tehditlerı işte bu tutumun en çarpıcı örneğini oluş-
turuyor.
Yıldırım Akbulut'un Türk-İş'in eylemini yasadışı ilan etmesi
ve "hukukun gerekleri"nin yapılacağını soylemesi şaşırtıcidır.
20. yüzyılın sonunda, işçılerı madende ayda 500.000 lira-
ya en kötü koşullar altında çalıştırıp sonra yakalarından tu-
tup sokağa atmak ve tepkiyı de yasaklamak mıdır hukuk?
Hukuk, bir ülkenin yaşamını ve ölümunü sorumsuz ve ta-
bansız bir kişinın iki dudağı arasına bırakmak mıdır?
Hukuk, insanların, kuruluşlann, siyasal partilerirf demok-
ratik tepkilerini engellemek midir?
Bu soruların yanıtını Yıldırım Bey bir iyi düşünmelidir. Yıl-
dırım Bey iyi düşünmelidir Türkiye'de hukuka aykın otartm
ne olduğunu.
Grotius doğal hukuk kavramını ortaya atalı aradan 350 ytl-
dan çok zaman geçti. Artık, doğal hukuk kavramı bile geri-
de kaldı.
Ama ANAP ıktidarı, Grotius'un 350 yıl önce ortaya attığı
düşüncenın bile gerısindedır hâlâ.
Türkiye çağı değil, hâlâ geçmışı yaşamaya mahkûm edif-
miş durumda.
KISA KISA
• Yasadışı sol bir örgüte üye olmak ve Ankara'da
soygun için ambulans gaspı, çeşitli tarihlerde pankart
asmak ve bildiri dağumak suçlanndan tutuklu 8 saruğın
yargılanmasına dün Ankara DGM'de devam edildi.
Mahkeme, sanıklardan tbrahim Güneş ile itirafçı Haydar
Bektaş'ın tahliyelerini kararlaştırdı. Diğer sanıkların
tutukluluk halinin devamına karar verilirken, duruşma ileri
bir tarihe bırakıldı.
• Olağanüstü Hal Bölgesi'nde görev yapan güvenlik
guçlerinden Uaç bedellerinin yüzde 20 katılım payının
aJınmamasını öngören kanun hukmunde kararname
ytırürlüğe girdi. Cumhurbaşkam Turgut Özal'ın
başkanlığında 30 kasımda yapılan Bakanlar Kurulu'nda
alınan karar gereğince güvenlik guçlerinin yaralanma ve
hastahklan nedeniyle kullanacaklan ilaçlann bedellerinden
yüzde 20 katılım payı alınmayacak.
• Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, bakanhğının Bulgaristan'da
eczane açacağını açıkladı. Şıvgın'ın yaptığı acıklamaya
göre Sofya'da açılacak eczanede Türkiye'de üretilen
ilaçlann satılacağı belirtildi. Şıvgın, eczanede alışverişin
Turk Lirası'yla yapılacağını bildirdi.
• Gaziantep'in Kilis ilçesinde Türkiye-Suriye sınmndaki
mayınlı arazide bir erkek cesedi bulundu. Vali Vekili
Abdulkadir San'dan alınan bilgiye göre sınınn öncüpınar
Karakolu sorumluluk sahasında direklerde hat bakımı
yapan devriyeler mayınlı alandaki zeytin ağaçları arasında
bir ceset buldular. Cesedin dört gün önce sımr devriyeleri
ile çatışmaya giren kaçakçılardan birine ait olabileceği
bildirildi
• Zonguldak'ın Kumluca ve Çatalağzı beldelerinde bir
banka şubesmde sahte ABD Doları bozduran iki kişi
yakalandı. 100 dolar bozdurmak isteyen Muammer Orhan
ve Gültekin Demirel, banka görevlilerince yakalanırken
olayla ilgili sonışturmanın sürduğü bildirildi.
• Ankara Hastanesi'nde çalışan hemşire ve yardımcı
sağlık personeli dun döner sermayeden kendilerine
dağıtılan priminın, doktorlar ve diğer hastanelerin
düzeyinden az olduğunu ileri surerek bu dunımu protesto
ettiler. Protestocular paylannın diğer hastaneler düzeyine
getirilmesini isterken hastane başhekimi Prof. Dr. Seckin
Sarı bir toplantı düzenleyerek primler için ilgili yasa
hükümlerini uyguladıklarını anlattı.
• Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul ve kurum
öğretmenlerinin, atama ve yer değiştirme yönetmeliği
gereğince, öğretmenlerin 1991 yılı içinde yer değiştirme
suretiyle atama işlemlerine 24 ocak çarşamba günü
başlanacak. Bu turden atama işlemleri 1 temmuzda sona
erecek.
• Ankara Emniyet Müdurlüğü bilgisayar sistemine geçti.
Banka alarm sistemi de merkezi alarma bağlandı. Devreye
giren- bilgisayarda 73 ilde aranan kişiler ile calınü
otomobillerin kayıtları tutuluyor. Aynca emniyet
mudürlüğünün şıkâyetleri değerlendiren 055 Polis Imdat
Merkezi'nin telefonu da 10 hatta çıkarılarak servis 24 saat
çalışır hale getinldi.
• Türkiye ile KKTC Milli Eğitim Bakanlıkları arasında
dün Lefkoşa'da "Mutabakat tutanağı" imzalandı.
Mutabakat tutanağı, Türkiye'nin yardım ve desteğiyle
KKTC'de, yüksek öğrenim de dahil olmak uzere, yeni bir
eğitim seferberliği ve buna yönelik atılımlann başlatdmasım
amaçlıyor.
ÖLÜM
• Gazeteci Örkün Akpınar, Geçirdiği kalp krizi sonucu
dün Ankara Hacettepe Hastanesi'nde vefat etti. 1938,
Akhisar doğumlu olan, TED Ankara Koleji'ni bitiren
Akpınar, 1 Mayls 1%2'de Anadolu Ajansı'nda Ingilizce
muhabir mütercirn olarak gazeteciliğe başladı. Anadolu
Ajansı Dış Haberler Müdür Yardımcılığı görevini de
yürüten örkun Akpınar, 1984 yılında Anadolu Ajansı'ndan
emekli oldu. Daha sonra Eba Ajansı'nda çalışmalarını
sürduren surekli basın kartı sahibi örkün Akpınar, evli ve
iki cocuk babasıydı.