Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ Yeditepe Ünv. Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı Hükümetin çekinik tavrı, ABD’li yetkililerin demeçlerini etkili kıldı… C S TRATEJİ genelkurmay tarafından olanaksız olduğu, belirtilmiştir. O zaman ABD, çekilme takvimini bildiği halde, çekilme kararını güvenlik açısından açıklayamayan silahlı kuvvetleri tuzağa düşürmüştür. Bir diğer başlık ta, çekilme kararının askeri boyutunun, siyasal üst başlığıdır. Asker çekme, siyasal bir karardır. Silahlı kuvvetler, siyasal direktifleri uygulamak durumundadır. Konunun asıl muhatabı siyasal iktidarken, silahlı kuvvetlere yönelik, olumsuz bir ortamın oluşturulmaya çalışılması, kafaları karıştırmıştır. Temmuz 1974’te Türkiye, antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük haklarına dayanarak, Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirdi. Türk ve dünya kamuoyu, bu önemli askeri müdahaleyi, dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in ağzından öğrendi. Günümüzde, Irak’ta yaşanan sınır ötesi operasyonlar sürecinde, siyasal iktidarı, kabine yetkililerini, gerçekleştirilen müdahaleler zemininde, siyasal açıdan çok fazla ekranlarda göremiyoruz. Sanki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), kendi başına bir askeri hareketlilik içindeymiş gibi, garip bir hava yaratılıyor. Siyasal iktidar, operasyonla ilgili tartışmalarda silahlı kuvvetleri, muhalefetle karşı karşıya getiriyor. Ancak, güncel tartışmalarda, harekat ya da harekatların siyasal hedefleri yüzeyinde ortada görünmemeyi tercih ediyor. Irak’ın kuzeyinde, terör örgütü PKK’ya yönelik askeri müdahalenin siyasal arka planı boş bırakılınca, ortada siyasal açıdan sahipsiz bir durum beliriyor. Askeri harekatlar, siyasal hedeflerin bir alt kümesidir. Eğer siyasal bir stratejiniz yoksa ya da siyasal anlamda gizli bir ajandanız varsa, askeri harekatın anlamı kamuoyu tarafından algılanamayabilir ya da kitle iletişim araçlarınca çarpıtılabilir. 20 Siyasal sahipsizlik Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine yönelik kara harekatında askeri hedefler net olarak belirlendi ve buna göre gereken önlemler alındı. Türkiye’deki bölücülük sorununun siyasal sahibi bulunmadığı için iç gündemde konu TSK ile muhalefet arasında tartışma konusu oldu. HAREKATA GİDEN SÜREÇ 17 Ekim 2007’de TBMM’nin hükümete verdiği, sınır ötesinde asker kullanma yetkisi, 16 Aralık 2007’ye kadar kullanılmadı. Aslında 16 Aralık’ta hava harekatı başladı. 17 Ekim16 Aralık arasında yaşanan iki ay, siyasal iktidar tarafından, ABD’yle askeri güç kullanımı üzerinden bir siyasal pazarlığın yapıldığını ortaya koydu. Bunun en somut karinesi, 5 Kasım 2007’de ABD başkanı Bush ve başbakan arasındaki görüşmeden sonra, netleşen tablodan okunabilir. Bu toplantının sonuçları, medyaya açıklanırken, ABDTürkiye arasındaki terör örgütü aleyhinde istihbarat paylaşımının altı çizildi. 16 Aralık 2007’de, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine terör örgütü kamplarına yönelik başlattığı hava harekatı tek kullanımlık bir müdahale yöntemi olmadı. Süreç, 2008 ilkbaharında, sıklıkla yinelenen hava saldırılarından sonra, kara harekatıyla bütünleşti. 21 Şubat 2008’de gerçekleştirilen MGK toplantısının gecesinde başlayan kara harekatı, 29 Şubat 2008’de sona erdi. 29 Şubat 2008’den itibaren, kitle iletişim araçlarında, Türk askerinin, Irak’ın kuzeyinden çekilmesi tartışmaları yapılmaya başlandı. CHP ve MHP, çekilme kararına sert tepki gösterdiler. Zira, 28 Şubat 2008’de, Türkiye’yi ziyaret eden, ABD Savunma Bakanı Gates, Türkiye’nin, Irak’tan derhal çekilmesini talep ettiğini, Türk ve dünya basınına iletti. Üstelik, Gates, Türkiye’ye gelmeden bir gün önce de, aynı istemi ifade etmişti. ABD Başkanı Bush ta, 28 Şubat ta İngilizce ‘get out’ sözcüğüyle, Türkiye’nin, Irak’tan çekilmesi gereğini vurguladı. Get out, Türkçemizde ‘defol’ kelimesine karşılıktır. Genelkurmay başkanının, Gates’in ziyaretinde, ABD’nin Afganistan operasyonunun halen sürdüğünün altını çizmesi, çekilmede 1 gün ya da 1 yılın göreceli olduğunu açıklaması, ABD talebine ret olarak yorumlanırken, 29 Şubat’ta yani ertesi gün çekilmenin gerçekleştirilmesi, sanki ABD isteminin apar topar yerine getirildiği izlenimini uyardı. Bu bağlamda, askeri kanada eleştiriler yönelmeye başladı. Oysa, konuyu ele alırken iki ana başlığı ele almak durumundayız. Askeri anlamda çekilmenin teknik olarak, 24 saatten az bir zamanda, 10 bin asker boyutunda ortaya Bush konmasının, bizzat HAREKATIN SİYASAL ANLAMI HÜKÜMETİN GÖREVİ 17 Ekim 2007’de, TBMM, hükümete, Irak’ın kuzeyinden gelen PKK terörüne karşı, sınır ötesinde asker kullanma yetkisi vermiştir. Dolayısıyla, askeri operasyonlar konusunda, meclise, muhalefet partilerine ve kamuoyuna hesap vermesi gereken organ hükümettir. Kabinenin, tüm siyasal sorumluluğunu unutturarak, operasyonlar konusunda, Genelkurmay’dan yapılan açıklamaların dışında bir bilgilendirme yapmaması, perde arkasında gözükmesi, muhalif siyasal partilerle, askeri kanadın tartışması sonucunu doğurmuştur. Siyasal iktidarın, Aralık 2007’den itibaren ortaya konulan askeri hareketliliğin, siyasal stratejisine dair ipuçlarını kamuoyuna aktarması gerekmektedir. Eksik olan boyut, bir bakıma ABD’nin net bir siyasal stratejisinin olduğunu, güncel tartışmalarda, konunun asıl içeriğinin Türk toplumundan saklandığını göstermektedir. Bu bağlamda, siyasal iktidarın, Irak’ın kuzeyine yönelik düzlemde, ABD’yle ortak girişimi daha iyi anlaşılabilir. Türk kamuoyu, harekatın askeri anlamını, Genelkurmay’ın açıklamalarından öğrenmiştir. Siyasal anlamı, siyasal iktidar tarafından açıklanmasa da, harekat politik sonuçlarıyla ortaya çıkmaktadır. ABD, kara harekatının bitirilmesiyle ilgili, zaten bitecek harekatın sonlanması hakkında tehditvari çıkışlarda bulunurken, psikolojik savaş yöntemlerini kullanmıştır. Türk kamuoyuna, kara harekatını kendisinin bitirdiği izlenimini doğurarak, Türkiye’nin bu bölgede ancak ABD’nin kendi oluruyla askeri harekat düzenleyebileceği mesajını vermiştir. Bu mesajı kuvvetlendiren bir başka ifade de, Gates’in, harekatın uzaması durumunda, istihbarat paylaşımını keseceği imasıdır. Bu tavır, 16 Aralık 2007’de, hava harekatının başladığı zamanda, mümtaz Türk basınında, ABD’nin istihbarat akışı sayesinde, Türkiye’nin askeri harekatı gerçekleştirdiği vurgusunda kendini hissettirmiştir. Bu anlayış, o zaman olumlu bir tavırla, hatta 1 Mart 2003 tezkere ve 4 Temmuz 2003 çuval krizinin aşıldığı betimlemesiyle süslenmiştir. Psikolojik savaş Aralık 2007’de, ABD’ye medyunu şükran olma, Şubat 2008’de ABD’nin büyük bir güç olduğunun anımsatılmasıyla icra edilmiştir. ABD politikasının daha önceki versiyonu, terör örgütünün başının Şubat 1999’da Türkiye’ye iadesi zemininde de görülmüştü. Terör örgütünün 2004 Haziran’ında tekrar başlattığı saldırılar da, 1 Mart 2003 tezkeresini reddeden Türkiye’ye verilen bir başka iletiyi tanımlamaktadır. 2007’ye kadar, Türkiye’nin terör örgütüne sınır ötesinde müdahale etmesine olanak tanımayan ABD, 2007 Aralık ayından itibaren bu zemini sağlayarak, terör örgütünü kontrol etme inisiyatifinin kendisinde olduğunu vurgulamıştır. ABD’nin, kara harekatı sonrasındaki tavrı, bu olanaklar karşılığında, Türkiye bağlamında, Irak’ın kuzeyi ve ayrılıkçı terör karşısındaki pozisyonunu netleştirmiştir. Bu sürecin arkasında, ABD’nin siyasal bir projesi Erdoğan