Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C S uzun mücadelesinde… TRATEJİ 13 Harekata katılan bir Mehmetçik... yapamadıkları mevcut oluşu, belirtilen kaçak ekonomisinin ortadan kaldırılmasını güçleştirmektedir. Siyasi otoritenin gerek Avrupa’dan gerekse kaçakçılıktan doğan örgütsel finansmanın kesilmesine yönelik bir planı gündeme hiç gelmemiştir. Uzun yıllardır süregelen kaçak ekonomisinin yerine alternatif yasal ekonomik tedbirler de bugüne kadar hiç konuşulmamıştır. Avrupa’da siyasi cephe olarak faaliyet gösteren örgütün para kaynağını, gurbetçilere zorla satılan örgütsel yayınlar, zorla alınan haraçlar, sözde sosyal ve kültürel etkinlikler, televizyon yayınları ve örgütsel ticari faaliyetler oluşturmaktadır. AB ülkeleri nezdinde siyasi ilişkiler kurmuştur. Kırmızı bültenle aranan teröristler siyasi mülteci adı altında serbestçe dolaşmaktadır. PKK terör örgütü militan kaynağı hem finansman yönünden Türkiye’de ve Avrupa’da kurumsallaşmıştır. Bu durumda mücadelenin iki ayrı alanda sürdürülmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Birincisi, dış politikada milli bir duruş sergileyerek AB’nin desteğini kesmek ve örtülü operasyonlarla Avrupa’daki örgütsel ticari faaliyetleri etkisiz kılmaktır. İkincisi ise, kaçakçılığa karşı alternatif ekonomik tedbirlere başvurmaktır. Her iki mücadele yönteminin organize edilmesi de siyasi otoriteyi doğrudan ilgilendirmektedir. yönetimler, bölge halkı ile devlet arasında aşiret reisleri ile dini etkinliği olan kişileri otorite olarak tanımış ve bunlar vasıtasıyla devlet erkini ve imkânlarını paylaşmışlardır. Dolayısıyla gene bu kişiler seçimlerde halk ile siyasi partiler arasında aracı olmuşlardır. PKK terör örgütü ortaya çıkıp da bu otoriteyi paylaşmaya kalkınca yıllardır mücadele edilmeye çalışılan bu sorun ortaya çıkmış, zamanında gerekli tedbirler alınmadığından teröristler kısmen de olsa bölge halkı üzerinde etkili olmuşlardır. Şu an ülkemizin doğusunda yaşanan bir güç paylaşımıdır. Aşiret ve dini reisleri ile teröristler arasında süren çatışmanın kaynağı budur. Demokratik bir ülkede tek güç vardır, o da devlettir. Ama siyasi otorite tavrını devlet erkinden yana koymadığı ve çatışan her iki tarafı da oy kaygısıyla memnun etmeye çalışmak gayreti içinde bulunduğundan, dağa çıkış süreci de durdurulamamaktadır. Bu süreç kesilmediğinden de terörle mücadele bir türlü sonuçlanamamaktadır. Aslında bu durum, cumhuriyetin idaresinin çözmesi gereken temel bir sorundur. Doğu bölgemizde milyonun üzerinde vatandaşımız ne Türkçe okuma, konuşma ne de yazma bilmektedir. Bu sorunlar çözülmeden terör, değişik isim ve kıyafetler içerisinde yeniden karşımıza çıkacaktır. HALKIMIZIN ÇARESİZLİĞİ Dağ kadrosu ile dağa çıkış süreci birbirini tamamlayan bir olgudur. Otuz yıldır devam eden askeri harekât sonucunda hala Irak’ın kuzeyindeki dağlarda teröristlerle mücadele sürüyorsa, bu, dağa çıkış sürecinin önlenememiş olduğunun açık bir göstergesidir. Dağ kadrosunun yok edilmesi küçük birlik askeri harekâtının taktik hedefidir. Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile polis özel harekât birlik personelinin almış olduğu eğitim, sahip olduğu deneyim, teşkilat, silah, araç ve gereçler bu harekâtı kısa sürede başarı ile sonuçlandıracak yetenektedir. Buna karşılık bu şekil bir mücadelede sonuç alınamayışın nedeni, siyasi otorite tarafından dağa çıkışı önleyecek etkin tedbirlerin alınmamış olduğunu bize düşündürmektedir. Terörle mücadelede "bataklığın kurutulması", şeklinde dile getirilen kavram aslında, ekonomi, hukuk ve sosyal alanlarda siyasi iktidar tarafından alınması gereken tedbirleri ifade etmektedir. Dağa çıkış süreci durdurulabilir mi? Bu; siyasi iktidarın mevcut soruna bakış açısına göre değişmektedir. Eğer mevcut sorun bir sosyalhukuk düzeni sorunu, bir refah ve insanca yaşam arzusu sorunu olarak görülüyorsa eğer, bu süreç durdurulabilir. Türkiye’nin kaynakları çözüm için olanaklar sunmaya yeterlidir. Ama bu sorun, bir kimlik sorunu, bağımsızlık isteği, bir ayrışma şeklinde siyasi bir sorun olarak değerlendirildiği takdirde, ulusdevlet anlayışına sahip cumhuriyet felsefesinde bu sorunun bu şekilde çözümüne ilişkin bir alternatif olamaz. Zira bu etnik ayrımcılığı sürükleyenler, bölgesel sorunlardan da istifade ederek amaçlarına ulaşmak için her yolu deneyeceklerdir. Terörün şiddeti azalacak ama asla bitmeyecektir. Soruna gerçekçi açıdan yaklaşıldığında, işsizlik, aşiret ve din baskısı, cehalet, yoksulluk, aşırı nüfus artışı gibi sosyal, ekonomik ve hukuki tedbirler alınarak bu faktörlerin teröre olan etkisi azaltılabilir. Ayrılıkçı unsurlar kendilerine kaynak bulma da zorlanacaktır. Zira terörün arkasında halk desteği yoktur. Siyasi otoritelerin bu yaklaşım içerisinde olamayışlarının sebebi oy kaygısıdır. Cumhuriyetten bu yana gelen GÜNDEME HİÇ DÜŞMEYENLER Türkiye otuz yıldır terör ve teröristle mücadele etmektedir ama kimin terörist olduğu hala kesinlik kazanmamıştır. Siyasi otorite "dağdan insin, siyaset yapsın, ana kucağına dönüş’’ gibisinden bir arayış içinde olsa dahi örgütün arşiv kayıtları ele geçirilmediğinden kimin ne suç işlemiş olduğu belli değildir. Yetkililerin elinde terör eylemlerine ilişkin hukuken geçerli olacak nitelikte delil yoktur. Örgüt, çoğu kez kandırarak dağa çıkardığı zavallı ve çaresiz insanların kimlik kartını toplamakta ve bir kod adıyla dağ kadrosuna almaktadır. Yapılan terör eylemlerinde çoğu kez kod isimleri ön plana çıkmakta ve asıl kimlikleri bilinmemektedir. Terör eylemlerine ilişkin, yer, zaman, hedef, eyleme katılanlar, kullanılan silah cephane gibi suçun hukuki delillerini oluşturan hususlar örgüt arşivlerinde bulunmaktadır. Ayrıca bu arşivlerde PKK terör örgütünün ilişkide bulunduğu istihbarat örgütleri, bu örgütlerle yapılan anlaşmalar, destek veren ülkeler ve ilişkilerin boyutu gibi çok önem taşıyan belgeler de bulunmaktadır. Son alınan bilgilere göre bu arşivin önemli bir kısmı Suriye’de, örgüt başının sağ kolu kod Delil isimli teröristte bulunmaktadır. Ancak bu belgelerin elde edilmesi için yapılan bir çalışma varsa da bugüne kadar açıklanmamıştır. Örgütün para trafiği ve bu hareketleri ortaya çıkacak olan banka hesaplarına ilişkin bir çalışma da bugüne kadar gündeme gelmemiştir. Terörle mücadelede göz ardı edilmeyecek ölçüde önem taşıyan önemli bu hususun mücadele konsepti içine alınmasının çok şaşırtıcı sonuçlara ulaştıracağı kesindir. Mücadelenin yöntemini, birimlerini ve hedeflerini belirleyen bir strateji, hükümetler üstü bir nitelikle uygulanmalı. Bu yapılmazsa terör, Türkiye’nin geleceğinin bir parçası olmaya devam edebilir… Türkiye’de huzur ve güvenliği sağlamak, bu mücadeleye yönelik tavır almak ve kararlılık göstermek bir yönetim sorumluluğudur. Türkiye’yi bu terör belasından kurtarmak ve kaynaklarımızı toplumun huzur, refah ve güvenliği için kullanmak yönetenin öncelikli görevidir. Bu görev ve sorumluluğu taşımak iddiasında olan bir siyasi otorite, terörle mücadele için ulusal bir strateji belirlemeli, bir eylem planı ortaya koymalıdır. Bu mücadele stratejisi içerisinde en önemli husus, hedef seçmek ve bu hedefi ulusal çıkarlar doğrultusunda analiz etmek, olacaktır. Bu analiz öncelikleri belirleyecek, Türkiye’nin iç ve dış dinamiklerinin doğru bir şekilde hedefe yönlendirilmesini sağlayacaktır. Terörle mücadele bir bütündür, askeri ve siyasi olarak, ayrı ayrı ve birbirini desteklemeyen yöntemlerle sonuca ulaşamaz. Otuz yıldır süren bu terörden kurtulabilmenin yegâne yolu, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşen bir stratejik planın uygulamaya konulmasından geçmektedir. Bu plan; askeri operasyonlara yer vermenin yanı sıra ekonomi, sosyal ve hukuk alanlarda siyasi otoriteye düşen görev ve sorumlulukları da kapsamalıdır. Bu plan; tek merkezden yürütülmeli, kurumlararası koordinasyonu sağlayacak otoriteler tesis etmelidir. Bu plan; milli olmalı, hükümetler değişse de, plan güncelliğini korumalı ve ana fikrinden ayrılmamalıdır. Çünkü bu planın etkinliği, iç ve dış politikalarda değişmez bir kararlılık ve tavırlara bağlı olacaktır. Siyasi partiler böylesine önemli bir ulusal davada bir araya gelmediği sürece, askeri harekâtlar sonuç getirmeyecek, terör ve terörist geleceğimizin ayrılmaz SİYASİ YÖNETİM SORUMLULUĞU Özellikle Avrupa ve Ortadoğu’da Türkiye’nin bir milli duruş sergileyemeyişi, dış politikada savaş ilanı anlamına gelen kırmızı çizgilerin ortaya konmasına karşılık, bu çizgiler aşıldığında karşılık verilmeyişi terörle mücadeleyi olumsuz etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkmıştır.