26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Pekin, Latin Amerika’dan Akdeniz’e, Afrika’dan Ortadoğu’ya her bölgeye yöneldi C S TRATEJİ Çin fırtınası küreselleşiyor Arş. Gör. Barış ADIBELLİ AÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü adibelli@politics.ankara.edu.tr 1990’lar, Çin için sancılı bir geçiş dönemini oluşturdu. Bu dönemde, Çin her alanda yerel düzeyden küresel düzeye bir dönüşüm başlattı. Kendi bölgesinde etkin olmak isteyen Çin, giderek uluslararası sistemde de söz sahibi olmak istedi. 1999 yılında Belgrat büyükelçiliğinin ABD tarafından yanlışlıkla bombalanmasına, uluslararası düzeydeki tepkisi etkisiz kaldı. Kuşkusuz, bunda, Çin’in uluslararası sorunlara duyarsız kalması da etkili oldu. Büyüyen ekonomisi, Çin’i bir anda yerel düzeyden küresel düzeye taşıdı. Artan yabancı yatırımlar, Çin’in dünya ile daha fazla etkileşim içerisine girmesine neden oldu. Ekonomisinin ağırlıklı olarak dış dünyaya bağlı olması ve milyarlarca dolar doğrudan dış yatırım alması, Çin’in uluslararası ortamdaki gelişmeleri de yakından takip etmesini zorunlu kıldı. Dünya politikasındaki barış ve istikrar doğrudan Çin ekonomisi üzerinde etkin duruma geldi. Ekonomisinin dış etkiye açık olduğunu kısa sürede kavrayan ve bu yönde politikalar geliştirmeye başlayan Çin, yeni dönemdeki duruşunu, "küresel etkiye sahip bölgesel güç" olarak tasvir ediyor. Bu yazımızda Çin’in belli başlı küresel politikalarını konu başlıklarıyla irdelemeye çalışacağız. da ulusal güvenliği için tehlikeli görüyor. Bu nedenle, Çin; Sudan, Endonezya, Libya, Cezayir, Venezüella, Kolombiya, Gabon, İran, Özbekistan, Avustralya, Ekvator ve Küba gibi ülkelerde ortak yatırımlarla petrol ve doğal gaz arama ve işletmeciliğine başladı. Her ne kadar, enerji kaynakları çeşitlense de Çin’in enerji tüketimi, dünya enerji tüketiminin yüzde kırkını oluşturmaya devam ediyor. güç olarak çıkaran Çin, Hindistan’ın dikkatini ve enerjisini bu bölgeye yönlendirmesini sağlıyor. Buna ek olarak, Pakistan’ın Umman körfezinin girişinde bulunan Gwadar deniz üssünün yapımını üstlenerek buradan imtiyazlar elde etti. Öte yandan, Bengal Körfezini kontrol altında tutmak için Myanmar’la ortak askeri önlemler alarak, buradaki üslerde güç bulundurma imtiyazına sahip oldu. İRAN, PAKİSTAN, MYANMAR... Çin, enerji güvenliğini sağlamak için başka bir takım politikalar da izliyor. Enerjisinin yüzde on üçünü aldığı İran’a para yerine bir takım silah sistemleri ve nükleer teknoloji veriyor. Petrol ve doğal gaz karşılığı İran’a karadan denize fırlatılan C–800 füze sistemini vermiş, İran da bu bataryayı Amerikan gücüne karşı Basra Körfezinde Arap yarımadasının karşısındaki bir adaya yerleştirmiş durumda. Böylece, Çin, Batı Asya Savunma Hattı adını verdiği bu strateji ile bölgedeki Amerikan gücünün dikkatini İran’ın üzerine çekiyor. Çin için diğer bir endişe ise, Hindistan’dır. Hint okyanusundaki Hint donanması da Çin’in enerji sevkıyatına karşı açık bir tehdit oluşturuyor. Olası bir sürtüşmede gerek Hint donanması, gerekse Diego Garcia’daki Amerikan ve İngiliz birliklerinin Çin’in enerji sevkıyatını kesme ihtimali bulunuyor. Çin’in yukarıda bahsettiğimiz stratejisi kapsamında, Pakistan ve Myanmar’la askeri ortaklıklar kurdu. Pakistan’ı Hindistan’ın karşısına nükleer bir ORTA ASYA, LATİN AMERİKA... Orta Asya’daki enerji kaynaklarının kontrolü ise, bir takım ikili anlaşmalar ve Şanghay İşbirliği Örgütü aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Çin’deki teknoloji ve sıcak para, Orta Asya devletlerine cazip gelmektedir. Nispeten güçlü olan askeri yapısı nedeniyle de bölgenin zayıf ülkeleri, dış müdahalelere karşı Çin’in yanında yer almaktadırlar. Enerji alışverişinin yanında, Çin, bu ülkelere aynı zamanda ekonomik ve siyasal destek vermektedir. Örneğin Ortadoğu bölgesinde yıllarca, Filistin Kurtuluş Örgütüne siyasal destek verdi. Böylece tüm Arap dünyasında olumlu bir Çin imajı çizmeye çalıştı. Yine, Latin Amerika’daki sosyalist ve Amerikan karşıtı rejimleri siyasal ve ekonomik olarak destekliyor. Bazı iddialara göre, Latin Amerika’daki sosyalist iktidarların arkasında Çin bulunuyor. Seçim kampanyalarında, Çinli danışmanların görev aldığı ve dolaylı olarak bu siyasal hareketlerin Çin tarafından finanse edildiği kulislerde konuşuluyor. Çin, ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’da bir Çin etki sahası oluşturmayı başarmış görünüyor. Tıpkı, 1962’de Sovyetlerin ABD’nin burnunun dibindeki Küba’ya füze yerleştirmesi gibi, Çin’de ABD’ye dolaylı olarak gözdağı veriyor. Bu da ileride ikinci bir füze krizi olayının yaşanabileceği endişelerini doğuruyor. Bu doğrultuda, 6 Şubat 2006’da yayınlanan Pentagon raporunda da, gelecekte Amerikan hegemonyasına son verecek tek gücün Çin olacağının altı çizilmektedir. 2004 yılında, Venezüella Devlet Başkanı Chavez’in Çin’i ziyareti sırasında Çin’le enerji üzerine ortaklık anlaşması imzalandı. Venezüella, ABD’nin yerine Çin pazarına açılmak istediğini vurgulayarak, Çin’in Venezüella petrol ve doğal gaz yataklarından istediği kadar faydalanabileceği konusunda garanti verdi. Çin ise, Venezüella’nın yakın müttefikleri olduğunu vurgulayarak, ilk etapta tarım alanında kullanılmak üzere 40 milyon dolarlık kredi verdi. Aynı zamanda, Çin haberleşme uydusundan Venezüella’nın da kullanmasına olanak tanıyan bir protokol imzalandı. Öte yandan, Aralık 2005’te, Bolivya Devlet Başkanı seçilen Morales, ayağının tozuyla, Ocak 2006’da Çin’i ziyaret etti. Sonuç olarak, Çin bütün bu stratejilerle rakiplerinin enerjisini yapay kiriz merkezlerinde tüketerek, kendisi için bir risk oluşturmayacak hale getirmek istiyor. ENERJİ POLİTİKASI Çin, 1993 yılından itibaren enerjiyi dışarıdan ithal etmeye başladı. Çin, enerjisinin büyük bir kısmını Ortadoğu bölgesinden alıyor. Fakat bu bölgenin giderek istikrardan uzaklaşması ve artan ABD etkisi nedeniyle, Çin, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi yoluna gidiyor. Bu bağlamda, Hazar ve Orta Asya enerji kaynaklarına yöneliyor. 1990’ların ortalarından itibaren İran, Hazar ve Orta Asya bölgesi, Çin için en önemli stratejik alanlar olarak ilan edildi. Bu açıdan, Rusya önemli bir enerji temin edicisi konumuna geldi. Çin, enerji açısından Rusya’ya bağımlı olmayı Son yıllarda ekonomik kalkınmasıyla uluslararası kamuoyunda göz önüne gelen Çin’in her bölgede ve her alanda etkileri görülmeye başlandı. Kendisini ‘küresel etkiye sahip bölgesel güç’ olarak tanımlayan Pekin’in çıkışı ABD tarafından da fark ediliyor. Dünya piyasalarına yayılan fason çin ürünleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear