Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
akabinde Belçika'ya baskı yaparak, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nda yapılması planlanan TalatDe Gucht görüşmesini engellediler. Talat ile bir araya gelemeyen De Gucht ise, önce BM kontrolündeki tampon bölgede temaslarda bulundu ve bu bölgede BM taşıtlarıyla gezdi. Belçikalı Bakan, daha sonra Belçika'nın Güney Kıbrıs Büyükelçisi Colette Taquet'nin konutuna gideceğini söyleyerek büyükelçinin makam arabasına bindi. Bindi binmesine de, araç Büyükelçinin konutuna gideceğine ''Rumların şaşkın bakışları önünde'' Yeşil Hat'tı geçerek KKTC'ye girdi. Rumlar, Belçikalı Bakanı engelleyemedikleri için çılgına döndüler. Üstüne üstelik birde Belçika'nın Güney Kıbrıs Büyükelçisi Taquet, konuya ilişkin açıklamasında, "De Gucht'un, adadaki taraflara, bir Belçika Dışişleri Bakanı'nın Kıbrıs'ta, kuzeyde ve güneyde, istediği yere gidebileceğini göstermek istediğini" söylemesi, Rumları kudurttu. Belçikalı Bakan'ın bu tavrı, kendisini engellemek isteyen ve Cumhurbaşkanı Talat ile görüşmesine karşı çıkan Rumlara açıkça bir tepki ve diplomatik bir protesto idi. C S TRATEJİ 21 kapsaması için AB Komisyonu ile müzakereler yapması ve 3 Ekim’den evvel de AB Dönem Başkanlığı ile yeni ek protokolü imzalaması idi. DAYATILAN KOŞUL Arkasından fırtınalı tartışmalardan sonra ve de hatta uzlaşılamayan isteklerden sonra 3 Ekim 2005 yerine 4 Ekim sabahı imzalanan ve tarihi gene de 3 Ekim olarak atılan AB Müzakere Çerçeve Belgesinin 4. maddesi, Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini, müzakereler sonuçlanmadan tanımasını ve 2006 yılı içinde de Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti bayraklı uçak ve gemilere uyguladığı ambargonun kaldırılmasını ön görüyor. Türkiye’nin en geç, Haziran 2006’ya kadar deniz limanlarını Kıbrıs (Rum) Bayraklı gemilere açması koşulunu yerine getirmesi gerekiyor. Aslında Türkiye’nin, Kıbrıs Rum bayraklı gemilere uyguladığı, deniz limanlarını kapatma uygulamasını kaldırma tarihi, Müzakere Çerçeve Belgesine göre 31 Mart ama, 2006 yılı ilk yarı gelişme raporunun son gün tarihi de 1 Haziran 2006 olduğundan, bu tarihe kadar limanları açıp açmamak konusunda Türkiye’nin zamanı uzatması da olası. Nasıl olsa herhangi bir yaptırımı olamayacak o güne kadar. Ama ondan sonrası kıyamet. Türkiye, Kıbrıs Rum hükümetinin KKTC limanlarına uyguladığı ambargo ile kendisinin Kıbrıs Rum bandıralı gemilere uyguladığı ambargoyu bir kefeye koydu ve konu ile ilgili olarak da 29 Mayıs’ta, söz konusu ambargoları karşılıklı kaldırmak teklifi yaptı. Teklif, aslında AB’nin 24 Nisan 2004 tarihindeki Referandum’dan sonra 28 Nisan’da AB Komisyonunun aldığı ve Kıbrıs Rum Yönetiminin kabul edilmemesi için her tür düzenbazlığı yaptığı, KKTC’ye Mali Yardım Tüzüğü ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü ile direk ilgili. Mali Yardım Tüzüğü "Oy Birliği", direk Ticaret Tüzüğü ise "Oy çokluğu" istediğinden Rumlar, oybirliğinde kullanacakları oyu şantaj aracı yaparak, Ticaret Tüzüğü’nün Mali Yardım Tüzüğünden ayrılması ve uygulamaya konmaması koşulu ile Mali yardım Tüzüğünü onaylayacaklarını açıkladılar. Bu uyuşmazlık ve yerine getirilmesi olanaksız istek yüzünden Tüzükler maalesef onaylanamadı. Aslında Direk Ticaret Tüzüğü’nün onaylanması veya işlerlik kazanması ile Rumların Kıbrıs Türk limanlarına koydukları ambargoyu kaldırması tamamen aynı konu ve sonuçları da aynı. Burada Türkiye’nin yapmak istediği ve önerdiği, Kıbrıs (Rum) bandıralı gemilere koyduğu ambargoyu kaldırmak, buna karşın Rumların da, KKTC’ye koyduğu ambargoyu kaldırması. Böylece hem Müzakere Çerçeve Belgesi koşulu yerine gelmiş olacak hem de AB’nin kendisinin almış olduğu Direk Ticaret Tüzüğü de işlerlik kazanmış olacak. İngiltere Dışişleri bakanı Straw’un KKTC’ye ve Ankara’ya ziyaretinin kökeninde bu ambargoların karşılıklı kaldırılması ve bunun sonucu olarak da neredeyse iki yıldır verdiği sözü tutamayan AB’nin saygınlık kazanması yatıyor. Aylar önce belirlenen bu strateji adım adım uygulamaya kondu. Atılan ilk adımları diğerleri izleyecek. Özellikle ABD’nin bu defa Rumlara ödün vermeyeceği, geleneksel "OXİ"lerini hoş karşılamayacağı ve Rumların bütün itirazlarına karşın 4’lü konferansa Rumları taraf olarak oturtacakları bu son gelişmelerden algılanabilen en olası sonuç. TUTMAYAN HESAP Adadaki temaslarının ardından Straw, Ankara’ya geldi ve Erdoğan’la da görüştü De Gucht ‘un ziyaretinin ardından İngiltere Kıbrıs Rum Yönetimi’nin koyduğu koşulları kabul etmeyerek referandumdan 20 ay sonra, Kıbrıs’lı Türk ve Rumlar arasındaki siyasi açığın kapatılmasına yönelik geçmişten farklı bir inisiyatif ortaya koydu. Straw’un ziyareti, son on yıl içinde bu düzeydeki ilk ziyaret oldu. Bu nedenle de çok önemli. İngilizler, Rum Yönetimi’nin, Straw’ın, Cumhurbaşkanı Talat ile KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında görüşme arzusuyla ilgili endişelerini dikkate aldıklarını, ama söz konusu görüşmenin KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında yapılmasının, uluslararası toplum tarafından yüksek düzeyde gerçekleştirilen diğer temaslarda izlenen taktikten ibaret olduğunu vurguladılar. Ancak bir yerde artık eski günlerin geride kaldığını ve bu gerçeği kabul ederek bir an evvel hazmetmeye başlamaları gerektiğini de, diplomatik dille bildirdiler. Ne Papadopulos ile görüşememe, ne de diğer baskı ve şantajlar, Straw’un Talat ile Cumhurbaşkanlığı’nda bir araya gelmesini engelleyemedi. Rumlara göre şimdi en kötü ihtimal, Cumhurbaşkanı Talat’ın, İngiltere’ye iadei ziyarette bulunması ve bu düşünceye İngiltere Hükümeti’nin sempatik bakması. Yani ilk defa İngiliz Hükümeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu derece üst düzey bir yetkilisini resmen kabul edecek. Talat şimdi Başbakan Blair’den resmi bir davet bekliyor. Bu davetin resmen yapılacağı da şimdiden kulaklara fısıldandı. Şimdi bu iki AB ülkesi arasında tam bir bilek güreşi var. Hakem de varlığı kabul edilmeyen KKTC hükümeti ama ne kadar da yok dense işte varlığı ortada. Diplomatik krize bile neden oluyor. Straw’un Talat’la görüşmesinin ardından Türkiye’de gerçekleştirdiği temasları Rum Kesimi’nde tepkiye neden oldu. Türkiye’nin ziyaret sırasında Kıbrıs Eylem Planı’nı açıklaması dikkat çekti. KIBRIS’TAN SONRA ANKARA Straw, Kıbrıs’tan Ankara’ya, uluslararası uçuşlara açık Kıbrıs’taki Ağrotur İngiliz üssündeki hava alanından kalkan İngiliz hükümetine ait bir uçakla gitti ve Rumları bir kez daha düş kırıklığına uğrattı. Straw’ın Ankara ziyaretinin ardçıl sarsıntıları, Kıbrıs Rum Kesiminde deprem yarattı. Straw ile yapılan görüşmeden ve varılan mutabakattan sonra Başbakan Gül’ün açıkladığı "Eylem Planı", her ne kadar içinde yeni bir öneri yoksa da batı kamuoyunda büyük yankı yaptı. AB Konseyi’nin 3 Ekim’de Türkiye ile müzakerelere başlamak için koyduğu koşul hepimizin bildiği ve artık ezberlediği gibi, Türkiye’nin 1963 tarihli Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nün genişletilmesi ve AB’nin yeni 10 üyesini de