26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Arş. Masası akoca@tusam.net 2007 Bütçesi tartışılıyor… C S TRATEJİ 5 kaleminde önemli bir yere sahip olan personel giderlerini asgari düzeyde tutmaya çalışan hükümetin memura verdiği yüzde 3+3’lük zam hala tartışılırken siyasi partilere aktarılan yardımın bütçenin yüzde 8 büyümesi nedeniyle artmış olması pek de adil bir durum ortaya çıkarmıyor. AKP iktidarı her ne kadar seçim ekonomisi uygulamayacağını açıklamış olsa da siyasi partilere aktarılan toplam 385 milyon YTL, "2007 bütçesi seçim bütçesi oldu" yorumlarını destekler niteliktedir. Siyasi Partiler Yasası’na göre bütçenin beş binde ikisi oranında ödenek alan siyasi partilere karşın memurun bütçeden hakettiği ölçüde maaş zammı alamaması/alamayacak olması iktidarın ayıbından başka bir şey değildir. Kaldı ki, Avrupa Sosyal Şartı’nı onaylamasına karşın Adil Ücret Yasası’nın 5. bendine çekince koyması, Türkiye Cumhuriyeti’nin çalışanlarından kesinti yapabileceği ya da ek kesintilere gidebileceği şüphesini de doğuruyor. Her ne kadar zam oranları belirlenmiş olsa da böyle bir seçeneğin varlığı endişe yaratıyor. M aliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sosyal yönü ağır bastığı iddia edilen 2007 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı TBMM’ye sevk edildi. 189 milyar YTL olarak hesaplanmasına karşın 188,2 milyar YTL olarak belirlenen gelir ve 207 milyar YTL olarak hedeflenen ancak IMF’nin baskısıyla revizyona gidilerek 204,9 milyar YTL’ye indirilen harcamalar, 2007 bütçesindeki açığın nasıl finanse edileceği konusunda tartışma yaratıyor. Bütçenin finansmanında seçim dönemine yaklaşılması nedeniyle vergilerin etkili olmayacağı iddia ediliyor. Bu görüş aynı zamanda Maliye Bakanı tarafından yapılan "2007’de yeni vergi de vergi zammı da yok" açıklamasıyla kuvvetlendiriliyor. Bu koşullar altında finansmanın kaynağını bulabilmek için önce bütçe kalemlerinden bazılarının irdelenmesi gerekiyor. Bütçede en önemli gider kalemi olarak karşımıza 52,9 milyar YTL ’yi bulan faiz ödemeleri çıkıyor. 2006 yılında alınan borçların faiziyle birlikte 2007’de ödenecek olması, bu kalemi oldukça önemli kılıyor. Ayrıca IMF’nin "ya harcamaları azaltın ya da gelirleri artırın" uyarısı çerçevesinde bakıldığında da, miktarı azaltılamadığı için faiz giderleri sorunlu bir kalem olarak görülüyor. Faiz giderlerinin ardından en önemli ve en ciddi paya sahip olan kalem 43,7 milyar YTL ile personel giderleri. Yine IMF’nin direktifi doğrultusunda azaltılması öngörülen gider gruplarından birini oluşturan personele de en azından enflasyon oranında zam yapılması görüşü hakim olduğuna göre, şimdilik bu kalemi de azaltılamayan gider grubu içinde sayabiliriz. Üçüncü ve önemli miktarda paya sahip olan bir diğer gider grubu da 31,6 milyar YTL ’ye ulaşan sosyal güvenlik sistemine ayrılan ödenek. Bu harcamaların da her geçen gün arttığı göz önüne alındığında, Maliye Bakanı’nın "Bu bütçe sosyal yönü ağırlıklı bir bütçedir. Bundan kesinlikle taviz verilmeyecektir" açıklamasına dayanarak azalmayacağını söylemek doğru olacaktır. Eğer bu üç önemli payda kesintiye gidilemiyorsa, harcamaları azaltmak da mümkün görünmüyor. O halde tek çözüm gelirleri artırmaktır ki bu noktada akla ilk gelen vergi gelirleridir. 2007 bütçesinde 158,2 milyar YTL vergi geliri elde edilmesi bekleniyor. Maliye Bakanı’nın vergilerde artış ya da zam olmayacağını açıklamasıyla birlikte bu yol çözümsüz gibi gözükse de işin gerçek yüzü bu kadar temiz görünmüyor. Çünkü zaten şu anda Meclis’te bekleyen ve 2007’de yasalaşması beklenen pek çok yeni vergi ve vergi zammı bulunuyor. Peki, bu nasıl oluyor? Yeni vergiler ve vergi zamları 2007’den itibaren geçerli olacakken Açık, yeni vergilerle karşılanacak Maliye Bakanı nasıl oluyor da tam aksi bir açıklama yapabiliyor? TBMM’ye sunulan bütçenin en önemli sorununu “açık” oluşturuyor. Unakıtan, yeni vergi ve vergiye zammın söz BÜTÇENİN FİNANSMANI konusu olmadığını söylüyor. bütçe açıkları vergiler yoluyla Başbakanlık imzasıyla Meclis’teki vergi Türkiye’de finanse ediliyor. Bahsi geçen dolaylı vergiler, cep telefonundan televizyona, ekmekten yasaları görmezden geliniyor. akaryakıta kadar vatandaşların kolay ÇELİŞKİLER YUMAĞI Meclis’te bekleyen yasalar Başbakanlık imzasını taşıyor, yani bu yasaların altında Maliye Bakanı’nın imzası bulunmayacak. Kemal Unakıtan bu vergileri kendi bakanlığı çıkarmadığı için üstlenmiyor ve tabiri caizse bol keseden atmaya devam ediyor. Adeta çift başlı bir organizasyon yapısı görüntüsü veren bu durum, güvenilirliğin sorgulanmasına sebep olacak gibi görünüyor. İnandırıcılıktan oldukça uzak olan bu açıklamalarla birlikte ortaya halkın devlet kurumlarına olan güveninin ve itibarının zedelenmesi problemi çıkıyor. Bir diğer çelişki, Unakıtan’ın "Bu bütçe sosyal yönü ağır basan bütçedir" açıklamasına rağmen diğer kalemlerin aldığı payın sosyal kalemlerden fazla olmasıdır. Sağlık harcamalarına ayrılan pay 2005 yılına göre artırılmıştır, evet, ancak bu pay 2006 yılı başında öngörülen miktarın altında kalmıştır. Ayrıca gider Maliye Bakanı Unakıtan... vazgeçemeyecekleri pek çok mal ve hizmet kullanımından alınıyor. AB ülkeleri içinde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece yüzde 35’ler düzeyinde iken Türkiye’de bu oran yüzde 70’ler seviyesinde. Mümkün olduğunca düşük oranda tutulması gereken dolaylı vergilerin Türkiye’de bu denli yüksek paya sahip olmasının başlıca nedeni gelir, kurumlar ve taşıt gibi dolaysız vergilerin toplanamıyor olması, hatta dolaysız vergilerin toplanmasına yönelik bir girişimin bulunmaması. Bu çerçevede finansman sürecinde birincil sorun olarak karşımıza dolaysız vergilerin toplanamaması, yani kayıtdışı ekonomi ortaya çıkıyor. Kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınamaması dolayısıyla vergilendirilememesi vergi adaletsizliğine ve sosyal refahın bozulmasına sebep oluyor. Bugün ülke genelinde toplanan vergilerin yüzde 80’inden fazlasının sadece dört il (Ankara, İstanbul, İzmir ve Kocaeli) tarafından karşılandığı düşünüldüğünde kayıtdışı ekonominin yarattığı adaletsizliğin boyutu daha iyi anlaşılabilir. İşverenlerin işçi maliyetlerinden kurtulmak için; işçilerin ise işsizlik ortamında başka çareleri olmadığı için seçtiği kayıtdışı istihdam, kayıtdışı ekonomi içinde geniş bir paya sahip. Gelişmiş ülkelerde kayıtdışı ekonominin GSMH’ye oranı DPT verilerine göre yüzde 15 iken bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 30 olarak ifade ediliyor. Türkiye’de ise bu oranın yüzde 60’ın üstünde olduğunu görüyoruz. Bu veriler ışığında kayıtdışı ekonomi başlı başına bir ekonomik sorun olarak karşımıza çıkarken bazı yasalarla belli başlı sermaye sahiplerinin ekmeğine de yağ sürüldüğü dikkatlerden kaçmıyor. Örneğin bankaların hisse satışında, sanki ülke çok zenginmiş gibi gerçek fiyat ile satış fiyatı arasındaki tutarın vergilendirilmemesi, vergi adaletsizliğini artırdığı gibi gelişmişlik düzeyini de olumsuz etkiliyor. Bu düzenlemeler çerçevesinde yıllık bütçe kalemlerinde düzenlemeye gitmeden önce Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan kayıtdışı ekonomiyle mücadele edilmesi gerekiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear