28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

işgal ettiği ülkelerde yaptıklarını Ortadoğu’nun genelinde de yaparak kendisine karşı gelişen Şii cephenin karşısında Sünni cepheyi destekleyerek emperyalizmin klasik "parçala ve hükmet" politikasını uyguladı. Bunun da uzun vadede bölgenin istikrarını olumsuz olarak etkileyeceği açıktır. İŞBİRLİKÇİ İKTİDARLAR 14. Ortadoğu’da demokrasinin nesnel koşulları olmadığı halde demokrasi getireceğini iddia etti: Demokrasi tarihi gelişimi içerisinde endüstri devrimi, aydınlanma ve şehirleşmenin sonucunda ulusal burjuvazi ve işçi sınıfının eseri olarak ortaya çıkmıştır.(4) Ortadoğu ülkeleri bu süreçten hayli uzaktalar. Bu koşullar değişmedikçe Ortadoğu’ya demokrasi getireceğini ileri sürmek bilimsel gerçeklere aykırıdır. Halkın hür iradesine dayalı demokratik seçimlerden ABD aleyhtarı iktidarların çıkacağı kesindir. ABD’nin istediği gerçek demokrasi değil, işbirlikçilerin iktidarıdır. Örneğin 1 Mart tezkeresinin TBMM’de tamamen demokratik bir şekilde reddedilmesi ABD’nin işine gelmedi. 15. Laiklik olmadan demokrasi olamayacağını anlayamadı: Irak’ta kendi yazdırdığı Anayasada yasamanın temel kaynaklarından birisi olarak İslam’ı gösteren ABD, Soğuk Savaş yıllarında Komünizme karşı beslediği radikal İslami örgütler Soğuk Savaştan sonra tehdit olarak karşısına çıkınca, buna karşı çareyi ılımlı İslam’ı desteklemekte buldu. Dini temelli siyasetin demokrasi ile bağdaşmadığını, bunun ileride başına dertler açacağını göremedi. ABD demokrasi isteğinde gerçekten samimi ise ılımlı İslam’ı değil laikliği öne çıkarmalıdır. 16. Terörle mücadelede ikiyüzlü davrandı: ABD, terör deyince, radikal İslam temelli, küresel çapta ABD’yi vurma yeteneği olan ve dünya egemenliğine tehdit oluşturan terörü anlıyor. Bu yüzden müttefiklerinin başına bela olan bölgesel ve ayrılıkçı terörle ilgilenmiyor. Bu da ABD’nin terörle mücadelede samimi olmadığını, sadece kendi çıkarlarını tehdit eden teröre karşı uluslararası mücadele görünümü altında başka ülkeleri katarak mücadelenin maliyetini paylaştırmak istediğini gösteriyor. 17. İnsanlık dışı eylemlerle Amerikan düşmanlığını körükledi: Amerikan askerlerinin Afganistan ve Irak’ta masum insanlara yaptıkları işkenceler, Guantanamo’daki esirlere yapılan hukuk ve insanlık dışı davranışlar, İsrail’in Lübnan’daki sivil halkı bombalamasına göz yumması Amerikan düşmanlığını iyice artırdı. C S TRATEJİ 21 olmaksızın yaşayamaz. İsrail’in 1948’den beri bölgede yarattığı ve hala çözülemeyen istikrarsızlık dururken, yeni bir İsrail yaratılması bölgeyi daha da karmaşık hale getirecektir. ABD daha ne kadar Kürt devletini himayesinde tutabilecektir? Yarın bölgeden kovulunca, kurdurduğu devlet nasıl ve ne kadar yaşayabilecektir? Bütün bunlar bölgede yeni istikrarsızlık kaynağı demektir. Ortadoğu’da zaten çok hassas dengelere dayalı sınırlar bir kez değişmeye başlayınca bunun sonunun nerede biteceği kestirilemez. ABD’nin gücü bütün bu değişimleri kontrol etmeye yetecek mi? Sonuç olarak ABD bu hatalarına devam ettiği sürece Ortadoğu’ya demokrasi ve istikrar yerine daha çok kan ve gözyaşı gelecektir. Çare, Ortadoğu ülkelerinin kendi aydınlanma devrimlerini gerçekleştirip emperyalizme karşı din temelli değil, laik bir direniş göstermeleridir. Bunun tek örneği ise ATATÜRK Türkiyesi’ir. Türkiye’ye Ortadoğu’da düşen ve yakışan vizyon, Atatürk’ün aydınlanma devrimini tamamlayarak bölge ülkelerine örnek olmaktır. Dipnotlar: (1) Janes Defence Weekly, 13. Eylül. 2006, S.8 (2)New York Times, 9. Eylül.2006 (3) http://www.spiegel.de/international/spiegel/0,1518,4366 07,00.html (4) KONGAR Emre, Tarihimizle Yüzleşmek, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006 ‘YENİ İSRAİL’ 18. Kuzey Irak’ta Kürt devletini kurdurarak Türkiye’nin ve bölgenin istikrarsızlaşmasına neden olan yeni bir İsrail yarattı: Kuzey Irak’ta fiilen kurulan Kürt devleti tamamen ABD’nin eseridir ve O’nun himayesi Bush’un partisi skandalların gölgesinde… Amerika’da Cumhuriyetçiler yıpranıyor Amerika’da Kasım ayında Kongre ve valilik seçimleri yapılacak. Seçimlere Irak’taki olumsuz durum ve yaşanan skandallar yön verecek gibi görünüyor. İktidardaki Cumhuriyetçiler, daha önce Bill Clinton’ı eleştirdikleri konularla da yıpranmaya başladılar. Zülal KALKANDELEN kzulal@yahoo.com A merika, 7 Kasım 2006 günü yapılacak Kongre ve vali seçimlerine hazırlanıyor. İki yılda bir gerçekleştirilen bu seçimlerde, Temsilciler Meclisi üyelerinin tümü ile birlikte, senato üyelerinin ve valilerin üçte biri yeniden seçilecek. Seçimlerin sonucunda bazı üyeler Kongre’ye dönmeyecek. Çünkü bunların bir kısmı ya emekli oluyor, ya valilik gibi başka bir göreve aday oluyor ya da bugüne kadar yapılan kongrelerde seçilememiş durumda. Şu anda az bir farkla da olsa, Kongre’nin her iki kanadına hakim görünen Cumhuriyetçiler’in, bu seçimde özellikle Temsilciler Meclisi’nde oy yitirmesi bekleniyor. Bunun nedenleri arasında, başta Irak Savaşı’nın Amerikan kamuoyunda yarattığı bıkkınlık ve hayal kırıklığı ile, bir süre önce ülkedeki göçmenleri ayağa kaldıran göçmen yasa tasarısı, petrol fiyatlarının giderek artması ve Cumhuriyetçi Parti temsilcilerinin karıştıkları çeşitli skandallar geliyor. PATLAYAN SKANDALLAR 2003 yılının sonlarında, Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in "Scooter Libby" olarak anılan eski başdanışmanı Irving Lewis’in karıştığı ve CIA ajanı Valerie Plame’nin isminin basına bilinçli olarak sızdırılması üzerine patlayan casus skandalı, Beyaz Saray’ın Irak’a müdahale öncesi istihbarat bilgilerini abarttığını ortaya koydu. Çünkü Valerie Plame’in eşi Joseph C. Wilson, eski Başkan George H. W. Bush döneminde Afrika ve Irak’ta büyükelçilik yapmıştı. 2002 yılında, Irak’ın 1990’ların sonunda Nijerya’dan uranyum alıp almadığını soruşturmak üzere görevlendirilen Wilson, Irak’ın işgali başladıktan dört ay sonra, Temmuz 2003’te The New York Times gazetesinde bir makale yayımladı. Wilson, bu makalesinde, George W. Bush hükümetinin savaşı haklı göstermek için "Irak tehdidini abarttığını" yazarak suçlamada bulunmuştu. Skandalla birlikte, Plame’nin adının, eşi Joseph Wilson’dan intikam almak amacıyla basına sızdırıldığı ortaya çıktı. Cumhuriyetçi Parti’yi sarsan bir diğer önemli skandal, Kongre üyelerine rüşvet vererek istediklerini yaptıran lobici Jack Abramoff skandalı oldu. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Bush’un Abramoff ile birkaç kez olağan el sıkışma dışında bir tanışıklığının olmadığı söylense de, Abramoff, George W. Bush ile tanıştığını ve çeşitli ortamlarda 12 kez görüşüp konuştuğunu açıkladı. Son olarak Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçi Robert William Ney’in, Abramoff skandalıyla ilgili olarak yanıltıcı ifade vermek, rüşvet almak ve evrakta sahtecilikten suçlu bulunması, siyasi kulisleri iyiden iyiye karıştırdı. Amerikalıların gündemine bomba gibi düşen son skandal ise, Temsilciler Meclisi’nin kayıp ya da istismar edilen çocuklardan sorumlu komisyonunda görevli olan Cumhuriyetçi Mark Foley’in, genç erkek asistanlara cinsel taciz içeren mesajlar göndermesiydi. Geçtiğimiz ay meydana gelen skandal sonrasında, Foley görevinden istifa etti. Bütün bu skandallardan sonra Demokratlar artık şu soruyu soruyor: "Ahlaki değerlerin savunucusu gözüken Cumhuriyetçi Parti gerçekte neyi savunuyor?" Aslında bu sorunun temel kaynağı 1994 yılına uzanıyor. Bill Clinton’ın başkanlığı döneminde yapılan ara Kongre seçimleri sırasında, Cumhuriyetçi Parti, "The Contract With America" adı altında bir toplumsal sözleşme önerisi açıklamıştı. Büyük ölçüde Temsilciler Meclisi Üyesi Richard Armey tarafından yazılan bu belgenin bazı bölümleri de eski Başkan Ronald Reagan’ın 1985 yılında yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasından alınmıştı. Bu belgeye göre, Cumhuriyetçiler kırk yıl sonra eğer ilk kez çoğunluk olmayı başarırlarsa, yapmaya söz verdikleri işleri listeliyorlardı. Cumhuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi üyeleri ve yeni kongre adayları tarafından imzalanan sözleşme, daha sonra partinin Kongre’de çoğunluğu ele geçirmesinin nedeni olarak görüldü. Belgede Cumhuriyetçi Parti’nin yapmaya söz verdikleri arasında üç önemli madde vardı: 1 Mali sorumluluk ve dengeli bütçe 2 Ulusal güvenlik 3 Moral değerlere dönüş Oysa Demokratlar buna karşı, aradan geçen 12 yıl sonra Cumhuriyetçilerin önderliğinde ülkenin geldiği durumu şöyle özetliyorlar: 1 Amerika bugün tarihinin en büyük bütçe açığı ile karşı karşıya. 2 CIA ve FBI gibi kurumlardan bazı yetkililerinin bile itiraf ettikleri gibi, Irak Savaşı giderek daha çok terörist yaratarak, dünyayı güvenli bir yer olmaktan uzaklaştırmak yolunda hızla ilerliyor. Bunlara kanıt olarak da, sadece Mark Foley skandalını örnek vermek bile yeterli. Bush
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear