Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Türkiye Cumhuriyeti bugünün Çin Cumhuriyetine benzer bir şekilde 13 yıl boyunca dünyanın en yüksek kalkınma hızına sahip oldu. Ekonomisi güçlenen Türkiye, Atatürk’ün dirayetli idaresi sayesinde dış politikada da etkin rol aldı ve kurulan Sadabat ve Balkan Paktları ile bölgesinde tampon ve yabancı etkisinden uzak devletler yarattı. Maalesef bütün bu güzel gelişmelerin Atatürk’ün ölümünden sonra durakladığını görüyoruz. Özellikle Marshall yardımlarının başlaması ve o zamanın gereği NATO’ya girmemiz bizim dış politika ve ekonomideki bağımsızlığımızı yitirmemizin nedenleri oldu. Bugün gelinen noktada ise IMF, Dünya Bankası ve öteki batı örgütlerinin kucağına düşerek ciddi şekilde borçlanmış durumdayız. 2005 sonu itibarıyla devletin 182 milyar dolar iç borç ve 170 milyar dolar borç dış olmak üzere 350 milyar dolar borcu var. Bugün birçok konuda sesimiz çıkmıyor ve içimizde, çevremizdeki tehditlere karşılık veremiyorsak ekonomik bağımsızlık olmadığındandır. Atatürk’ün önemle üzerinde durduğu "siyasal bağımsızlığın temel unsurunun ekonomik bağımsızlık olduğu" gerçeği bugünkü durumumuzun nedenlerini açıklar. Bugün bütün dünyada IMF gibi kurumların devreye girmesiyle ülkeler kuşatılıp bağımlılık süreci başlatılıyor. Bu oluşum yalnız bizde gerçekleşmedi, IMF işlerlik kazandığı 1946 yılından bu yana tuzağına düşürdüğü 48 ülkeden 32’sinin ekonomisini çökertti veya kendisine bağımlı hale getirdi. Borç batağına sürüklenen ve fakirleşen bu ülkelerde, IMF’ye güvenmenin faturası çok acı oldu. Bazı ülkelerde halk ayaklanmaları, bazılarında da ihtilaller birbirini izledi. Şiiliğin farklı yorumları, rejim tartışmalarını da beraberinde getiriyor… C S TRATEJİ 15 İran’da iç tartışma İran Rehberi Hamaney’in önde gelen dini liderleri toplayarak Ahmedinecad’a destek açıklaması, dini otorite ile siyasi otorite arasındaki uzlaşmayı ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kaybeden Rafsancani ise İranIrak Savaşı’nı sona erdiren mektubu açıklayarak tartışmalara yeni bir boyut getirdi. Cavid VELİEV TUSAM Yakındoğu Araştırmaları Masası cveliev@tusam.net cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar önemli olan konsey seçimleri öncesi süreçte rakipler bütün etkili kozlarını oynuyorlar. İranIrak Savaşı’nın bitmesinde önemli rol oynayan Humeyni Mektubu’nun basına Rafsancani tarafından sızdırılması, pragmatistlerle muhafazakârlar arasında Şurayi Hubregan seçimleri öncesinde görülen rekabetin bir parçasıdır. Bu süreç devam ederken İran Rehberi Hamaney’in bütün üst düzey teokratları toplayarak Ahmedinecat’a destek istemesi ise rehberin hükümetten yana olduğunun kanıtıdır. Bu olayların üstüne en son yaşanan dinsiyaset tartışması ise rejimin politikalarına yönelik rahatsızlığın sadece siyaset meydanında sürmediğinin göstergesidir. Velayeti Fakih yani ülkenin rehberi şahıs olarak değil kurum olarak tartışılmaya cesaret edilemeyecek bir kutsallığa sahiptir. Fakat Ayetullah Seyid Hüseyin Kazemeyni Berouçerdi’nin Velayeti Fakih’i hedef alarak, "ülkede dinle siyaset arasında ayrımın yapılması gerektiğini" dile getirmesi Velayeti Fakih kurumunun ülke içindeki tartışılmazlığına gölge düşürdü. Berouçerdi din ile siyaset arasında ayrım yapılması gerektiğini vurgularken özellikle Velayeti Fakih’in görev tanımlamasının yeniden yapılması gerektiğini belirtiyor. Berouçerdi, İran’da yaşayan halkların rejim tarafından dinin BAĞIMSIZLIK VE CUMHURİYETİN ÖNEMİ İşte bu ve benzeri nedenlerle öteki ülkelerde olduğu üzere Türkiye’de de siyasal bağımsızlığımız tehdit altına sık sık girdi, Cumhuriyetimizin kazanımları yitirildi. Türkiye’yi vatanları olarak görmeyip, kabul etmeyip arazi gibi algılayan zihniyet Cumhuriyet’e de kast ederek topraklarımızı satmaya, ona buna peşkeş çekmeye başladı. Bundan istifadeyi her zaman ve koşulda görev bilen ve zayıf anlarımızı kollayan çevremizdeki ülkeler de bizi zarar vermek, bölmek amacıyla sık sık sıkıştırıyorlar. Bunların kâh AB, kah ABD ve 1990 öncesi Suriye örneğinde olduğu gibi bir zamanlar eski Sovyetleri arkalarına almış olduklarını biliyoruz. Amaç ve kast edilen Cumhuriyetimizdir. Bize emanet edilen Cumhuriyeti korumak için güçlü olmak, bize zarar verenlere anında refleks göstermek ve diplomaside güç kullanma konseptini uygulamamız gerekmektedir. Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir ve temelde özgürlüğe dayanması açısından Türklüğün karakterine en çok uyan yönetim şeklidir. Bu yönetim şekli aynı zamanda, milli birlik ve beraberlik, milliyetçilik ve medeniyetçilik, yurtta ve dünyada barış ülkü ve düşüncesine de dayanır. Bu bakımdan Türk'ün adı özgürlük, ülküsü Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet, egemenliğin millete ait olduğu bir yönetim şeklidir. Egemenliğimizi geçmişteki manda heveslilerinin bugün küreselleşmenin işbirlikçi tayfası olarak ortaya çıkan benzerlerinin eline ve insafına bırakırsak genlerimize, ruhumuza işlemiş özgürlük ve bağımsızlık anlayışına, inancına ve Atatürk’e ihanet etmiş oluruz. Bağımlı olursanız güçsüz olursunuz, güçsüz olursanız çıkarlarınızı koruyamazsınız, başkalarının dikte ettiği politikalara mecbur kalırsınız ve onurlu bir şekilde varlığınızı sürdüremezsiniz. Bu bakımdan tehlikeli küreselleşme sürecinde Cumhuriyet’e sahip çıkabilmek için milli egemenlik ve bağımsızlık ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir. Küreselleşmenin olumsuz etkisinden milletin ve devletin korunmasının yegane yolu budur. D ıştan gelen baskılarla eş zamanlı olarak İran içinde de mevcut yönetime yönelik eleştiriler, ülkede yaşanan istikrarsızların giderek artmasıyla doğru orantılı olarak yükseliyor. Bu istikrarsızlıklar, 22 Mayıs 2006’da İran’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin ayaklanması ile rejimin İran’da yaşayan halklara karşı baskılarını artırması ve akabinde baskılara yönelik tepkilerin artması, üst tabakadaki grupların kendi aralarında yaşadıkları gerginlikler ve tüm bunların ülke siyasetine olumsuz yansımasından kaynaklanıyor. İKTİDAR MÜCADELESİ İç sürtüşmelere 15 Aralık 2006’da Şurayi Hubregan (Uzmanlar Konseyi) seçimleri eklenince iç siyasetteki tartışma ve gerginlikler giderek tırmanıyor. Öyle ki İran’ın iç siyaseti açısından en az Ahmedinecad, kadın temsilcileriyle...