26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Latin Amerika’da neoliberal hükümetler birer birer düşüyor… C S TRATEJİ Şili’de sosyalist iktidar Aslı GÖKÇORA TUSAM Amerika Araştırmaları Masası agokcora@tusam.net vo Morales’in seçilmesiyle geniş yankı uyandıran Bolivya seçimleri, neoliberal politikaları tamamıyla reddeden solcu Latin hükümetler kervanına bir yenisini daha eklemişti. Bunun ardından, Latin Amerikanın "nur"u Şili’de 15 Ocak’ta yapılan seçimlerde, tanınmış bir politikacı olan Michelle Bachelet’in devlet başkanlığına seçilmesiyle gözler tekrar Amerika kıtasına çevrildi. Böylece, ABD’nin "arka bahçesi"nde sol yönetim sayısı altıya (Arjantin, Brezilya, Uruguay, Venezuela ve Bolivya ile birlikte) çıktı. Latin Amerika tarihinde "seçilmiş" ve devlet liderleriyle herhangi bir kan bağı olmayan ilk kadın lider olan Bachelet, Güney Amerika’nın en muhafazakar ülkesinin, değerlerinden sıkılmış halkına yönelik yenilikçi ve sosyalist vaatlerinin yanı sıra, neoliberal politikaları özümseyen ve bunları ülke sisteminde bütünleştirici bir unsur olarak gören bakış açısıyla, kıtanın solcu hükümetlerinden ayrılmaktadır. Şili seçimleri, Latin Amerika’nın solcu liderlerinin aslında bir bütün olmaktan çok iki farklı gruba ayrıldığı gerçeğini gözler önüne sermiştir. Zira başını Küba, Venezuela ve Bolivya’nın çektiği bir grup solcu hükümet antiAmerikancı olmakla beraber kapitalist sistemi de reddetmektedir. Latin Amerika ülkeleri içerisinde demokrasiye geçişi diğerlerine oranla daha rahat yapan ve ekonomik kalkınmada epey yol kateden Şili’nin başını çektiği diğer grup ise, sosyalist değerleri vurgularken neoliberal değerleri (kapitalist ekonomiyiserbest ticareti benimseyen) de kucaklayıp, kendine özgü bir sentez oluşturan sistemi savunmaktadır. Bush yönetimine karşı olan hakim görüş bölgenin genelinde hissedilirken, uzun vadede ABD’ye karşı daha yumuşak bir tavır içinde olan (ABD’nin kurmaya çalıştığı serbest ticaret bölgesine destek veren, hükümet harcamalarını sosyal programlara yönelten mali anlamda muhafazakar hükümetler) ülkeler ikinci gruba girmektedir. Zira Irak savaşına karşı olan Şili, ABD ile ikili serbest ticaret anlaşması imzalayan ilk Güney Amerika ülkesidir. Dolayısıyla, Şili seçiminden çıkan sosyalist zafer, kıtadaki sol hareketlerin bir halkasını oluştururken, ABD’ye karşı güçlü bir ittifaklaşmanın, zannedildiği gibi güçlü bir ortak cephenin kurulmasının o kadar da kolay ve yakın olmadığını göstermektedir. E Rakiplerin (sağcı ve Pinochet rejimini savunan yüzde 10’luk seçmen kitlesine doğru seslenmeyerek) sosyal ve manevi "değerleri" cinsellikle özdeşleştirerek yanlış seçim taktiklerini uygulamaları, 90 yaşına varan Pinochet’yi suçlu ve dolandırıcı olarak görenlerin halkın büyük bir kısmını oluşturması ve eski generalin siyasisosyal anlamda izole edilmesi, Cesur ve kararlı kadın politikacı ve siyasi liderlerin kıtlığı, Diğer komşu ülkelerde olduğu gibi ülke tarihi ve coğrafyasının sunmuş olduğu faktörler sosyalist Bachelet’in rakiplerine oranla daha büyük avantaj kazanmasına yol açmıştır. Değerlerin bilincinde olan halk için bu seçimlerle birlikte belki de değerlerin anlamı daha açık, şeffaf ve adil bir toplum görebilmektir. Bachelet de seçim kampanyasında halkın bu isteklerine cevap verebilecek söylemlere sık sık yer vermiştir. Şili seçimlerini kazanan Sosyalist Michelle Bachelet DEĞİŞİMİN SEMBOLÜ SONUCUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER Ekonomik bakımdan Güney Amerika’nın baş tacı durumundaki 16 milyon nüfuslu Şili, insanlık dışı olaylara şahitlik eden tarihe ve koyu Katolik, ataerkil bir halka sahiptir. 2004 yılına kadar boşanmayı sürekli reddetmiş olan Şili’de, dine inanmayan ve muhafazakar değerlerin sıkı takipçisi olmayan, boşanmış ve biri gayri meşru olmak üzere üç çocuk sahibi bir kadının, devletin en üst kademesine getirilmesi son derece ilgi çekici bir gelişmedir. Bu bağlamda, sonucu etkileyen faktörlere bakmakta yarar vardır. Geniş bir sosyal demokrat seçmen kitlesi ile değişimden yana olan genç seçmenlerin varlığı, Güçlü ve birleşmiş bir muhalefetin yokluğu, Değişimin yanı sıra istikrarın da sembolü olarak görülen kadın liderin yaşam öyküsü, karizmasını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. 29 Eylül 1951’de Şili’nin başkenti Santiago’da doğan Bachelet, sosyalist Salvador Allende hükümetini devirip, 19731990 yılları arasında ABD’nin (Nixon yönetimi) yardımıyla başa gelen askeri diktatör Augusto Pinochet’nin on altı yıllık cunta dönemindeki vahşetinin en canlı tanıklarından biridir. Ülkenin hava kuvvetlerinde general olarak görev yapan babası (Alberto Bachelet) darbeden sonra hapse atılıp işkenceyle öldürülmüştür. Feshedilen Sosyalist Parti üyesi ve askeri yönetim karşıtı yeraltı örgütlenmelerinin bir parçası olan Bachelet, iki yıl sonra siyasi mahkum olarak Pinochet’nin işkencelerine maruz kalmış ve ömrünün beş yılını annesiyle birlikte Doğu Almanya ve Avustralya’da sürgünde geçirmiştir. Sürgünde tıp eğitimi alırken yurt dışında ve yakın çevresindeki Şilililer arasında Sosyalist Parti’nin filizlenmesinde önemli rol almıştır. Tıp eğitimini tamamlayıp çocuk doktoru olan Bachelet, 1979’da Şili’ye geri dönmüştür. Bachelet, 1997 yılında Washington’da askeri strateji eğitimi almıştır. Merkezsol (Concertacion koalisyonu) Ricardo Lagos hükümeti Bachelet’i 2000 yılında Sağlık Bakanı, 2002 yılında ise, (ülkenin ilk kadın) Savunma Bakanı olarak atamıştır. Demokrasiye geçişte başat öneme sahip sivilasker ilişkileri konusunda eğitim alarak bakanlığı sırasında bu konu üzerine eğilen ve ülkesinin gelişmiş demokrasi düzeyine ulaşmasında bu konuda adımlar atan Bachelet, orduyla "barış" ilan ederek sivil asker arasındaki hassas dengeyi korumaya yönelik çalışmalar yapmıştır. Bu tavrıyla eski darbeciler arasında bile büyük saygı kazanmıştır. "Nefret"i "anlayış" ve "tolerans"a Latin Amerika’daki neoliberal karşıtı dalga son olarak kendini, halkının yüzde 70’i katı Katolik inanca sahip Şili’de gösterdi. Pinochet darbesinde babasını yitiren sosyalist lider Bachelet seçimleri kazandı. çevirme isteğini sürekli dile getirmiş olan 54 yaşındaki lider, 1990’dan beri çalışan kadın sayısının iki katına çıktığı ancak, gene de bölgedeki diğer ülkelerle kıyaslandığında yüzde 36’lık oranla en düşük seviyede olduğu Şili’de (kaldı ki, kadın çalışanların aldığı maaş erkek meslektaşlarına oranla yüzde 3040 daha düşüktür) kadınlara yıllardır tanınmayan hakların verilmesinden yanadır. Ayrıca ılımlı, sosyalist, dürüst, güven veren, siyasisosyal yeniliklere açık ve yetenekli Bachelet, ülkede 1990’dan beri başta olan Concertacion koalisyonundaki dördüncü ve belki de içlerindeki en radikal liderdir. Hak ettiği yere gelme mücadelesi veren milyonlarca kadını simgeleyen Bachelet, ülke nüfusunun yüzde 70’i Katolik olan muhafazakar Şili’de, boşanmanın yasal hale geldiği 2004 yılında ilk boşananlardan biri olmuştur. ŞİLİ EKONOMİSİ Şili, yükselen piyasalardan biri olmakla beraber komşularına oranla siyasi istikrarını daha çok korumuş bir ülkedir. Latin Amerika’nın "ekonomi mucizesi" olarak görülen Şili’nin ticaret hacmi (ülke ekonomisindeki yüzde payı) ile son on beş yıldaki ekonomik büyüme hızı bölge ortalamasının iki katı civarındadır. Şili’nin yoksulluk oranı 1990’dan beri yüzde 38.5’ten yüzde 18.8’e düşerken, aşırı yoksulluk yüzde 4 sınırlarındadır. Ülke ekonomisi 2005 yılında yüzde 6 civarında büyümüştür. Ancak yüzde 10’lara kadar varan işsizlik oranıyla birlikte, gelir dağılımındaki farkın en fazla olduğu ülkeler arasında ilk onun içinde yer almaktadır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear