Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 O C S liyorlarki, kamu düzeni yeniden kurulmadan çözüme yönelik diğer adımlar da atılamıyor. Fransız banliyölerinden yükselen alevler, kendi banliyölerinde göçmen barındıran diğer ülkeleri de alarma geçirdi. Aynı şeyin kendi başlarına gelme ihtimalini tartan gazeteciler, politikacılar ve sivil toplum örgüt liderleri, reform gereğini kabul etseler de, ülkelerinin entegrasyon politikalarının daha etkin olduğu ve bu derecede bir şiddete yol açmayacağı konusunda hemfikir gözüküyorlar. Amerikan gazeteleri, göçmenlere iş imkanı sunulduğu için böyle bir isyanın ABD’de olmayacağını vurguladı. Die Welt’e demeç veren Daniel CohnBendit, Alman gettolarının Fransa’dakiler gibi yapılanmamış olduğunu söyledi. Göçmen entegrasyonunda çalışan bir İngiliz sivil toplum liderinin Guardian’a anlattığı ise, İngiltere’nin bundan 40 yıl önce Avrupa’nın ilk ciddi ayrımcılık karşıtı yasayı çıkardığı, bugün yerel bir ağ haline gelen ve 700 tam zamanlı çalışanı ve binlerce gönüllüden oluşan ırklar eşitliği konseyleri kurduğu ve bu sayede, iki hafta önce Birmingham’daki gibi küçük itişkakışlar hariç, büyük çaplı çatışmaların önlendiğiydi. Şimdi, başta Fransızlar olmak üzere herkes, Fransa’nın nerede yanlış yaptığını ve olayların nasıl bu boyuta ulaştığını tartışıyor. Amaç, Fransa örneğine bakıp normatif toplumsal entegrasyon kurallarına ulaşabilmek. Her ne kadar bir TRATEJİ layların kökeni on yıllardır çözümlenmeyen sorunlar Paris isyanlarının düşündürdükleri Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası caatac@tusam.net olu Fransa’ya düşüp de, banliyölerden büyük kentlere doğru akan gerilimi, özellikle toplu taşıma araçlarında, fark etmeyen kimse yok gibidir. Bu gerilim şimdi, sıcak çatışmaya dönüştü. Araçlar ve kamu binaları ile birlikte Fransa’nın gurur duyduğu “entegrasyon modeli” de dünyanın gözü önünde yandı. Paris’in 15 km kuzeyindeki ClichysousBois’da, Afrika kökenli iki Müslüman gencin polisten kaçarken elektrik akımına kapılıp ölmesi ile patlak veren olaylar, İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’nin, banliyölerin “serseriler”den sanayi tipi temizleyicilerle arındırılması gerektiğini söylemesi ile kontrolden çıktı. Hükümet, demeçlerinde sosyal politikalarda fırsat eşitliği adına iyileştirmeye gidileceğini cümle aralarına sıkıştırsa da, öncelikle kamu düzenin yeniden kurulmasına odaklandı. Fransa’nın, politik literatüründe artık yeri olmadığını düşündüğü “sokağa çıkma yasağı”, “olağanüstü hal” ve hatta “ordu müdahalesi” gibi yöntemler, Cezayir Savaşı’ndan kalma 50 yıllık yasanın tozlu raflardan çıkarılması ile yeniden gündeme geldi. Durum, demokrasi ve politik özgürlük gelenekleriyle övünen Fransızların gururunu kırıyor ama bi ransa banliyölerinde yaşayan göçmen kökenli F ailelerin çocuklarının yarattığı şiddet görüntüleri, bünyesinde yabancı kitleleri barındıran Avrupa ülkelerini de tedirgin etmeye başladı. Avrupalı ülkelerin entegrasyon politikalarının birbiriyle kıyaslaması ve tartışması yapılıyor. Sarkozy’nin yaklaşımı göçmenleri daha da keskinleştirirken, uzun süredir sorunu görmeyen Fransız hükümeti, sosyal fonları artırma yönünde harekete geçti. çok ülke, Fransız modelinin çökmesini, kendi modellerinin doğrulanması olarak görüyor olsa da, kimse Fransa’nın yaşadıklarının kendi başına gelmeyeceğinden emin olamıyor. Fransa nerede yanlış yaptı? ransız basınında, durum değerlendirmesi yapan bir çok makale, Mathieu Kassowitz’in 3 banliyö gencinin 24 saatini anlatan 10 yıllık filmi La Haine’e (Protesto) gönderme yaparak, Fransız entegrasyon modelini, yüksek bir binadan aşağıya düşen adamın geçtiği her kattan sonra “buraya kadar her şey yolunda” demesine benzetti. Fransa bugün, yere çakılma anını yaşıyor ve hiçbir şey yolunda değil. Yıllardır bildiği ve bir bakıma kabullendiği o nefret olgusu ile artık yüzleşmek zorunda. Tamamı erkeklerden oluşan, yaşları 15 ile 20 arasında değişen bu gençleri şiddet gösterileri ile sokağa döken nedenlerin tek tek belirlenmesi ve çözülmesi gerekiyor. Bu nedenle Fransızlar, mahallelerinin hem sahibi hem tutsağı olan Arap ve Afrika kökenli gençlerin Fransız toplumu ile bütünleşmesini engelleyen unsurların adını koymaya başladılar. Herkesin hemfikir olduğu ilk neden işsizlik. Fransa’nın, küreselleşme ve beraberinde gelen rekabetle olan 20 yıllık mücadeleden, ekonomideki durgunluk ve emek piyasasındaki daralmadan en büyük yarayı banliyölerde yaşayanların aldığı açıktır. Ülke genelinde yüzde 10 olan işsizlik oranı, nüfusun neredeyse yüzde 50’sinin 25 yaşın altında olduğu banliyölerde yüzde 20 ile yüzde 40 arasında değişiyor. İşsizlik ve yoksulluğun olduğu yerlerde, eğitim seviyesi ve kalitesi de aynı derecede düşük oluyor. Çatışmalardan Y F Internatıonal Herald Tribune 1213 Kasım sonra 15’e düşürülmesi konuşulan sınıflardaki öğrenci sayısı 40’a yaklaşıyor ve yakılan kamu binalarının arasında okulların da bulunuyor olması, isyanın eğitim sistemine de karşı olduğuna işaret ediyor. Eğitim ve iş olanaklarının kısıtlı olması, işgücünün vasıfsız kalmaya mahkum edilmesi, kaçınılmaz olarak dışlanmış olma duygusunu ve suç eğilimini arttırıyor. Sözü edilen sefaletin etki alanı, 717 banliyö ve 4,5 milyon insanı kapsıyor. Fransa’da dil, din ve ırk temel alınarak istatistik yapmak yasa dışı olduğu için Arap ve Afrika kökenli Fransız vatandaşları arasındaki işsizlik ve suç oranı tam olarak bilinemiyor. İsyanlar aynı zamanda, Fransız belediyeciliğinin kötü ve yetersiz politikalarının bir nedeni olarak da görülmelidir. 19601973 yılları arasında hızla tamamlanan toplu konut inşaatlarına kitleler halinde yerleştirilen Arap ve Afrikalı göçmenler, yıllar boyunca bu “geçmişi olmayan” mahallelerde sıkışıp kaldılar. Gazeteler, bu yerleşim alanlarında 30 yıldır taş üstüne taş konmamış olduğunu şimdi yazıyor. Fransa’da belediye fonlarına ayrılan kaynağın etkin kullanılmadığı yeni yeni göze batıyor. 2005 bütçesinden çıkarılan yerel yönetimlere yönelik 310 milyon Avro’luk kredi, bu olayların ardından tekrar gündeme taşınıyor. Belediyelerin yatırım yapamadığı banliyö ?