26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Türkiye’de bağcılık ve sorunları Prof. Dr. Hasan ÇELİK * Prof. Dr. Semih TANGOLAR ** D ünyanın bağcılık için ideal kabul edilen 340490 kuzey enlemleri arasındaki iklim kuşağının merkezinde yer alan ülkemiz, bağcılık ve şarapçılık kültürünün anavatanıdır. Aynı zamanda iki önemli bitki gen merkezinin (Ortadoğu ve Akdeniz) kesiştiği Anadolu, bu konumu ile zengin bir asma gen potansiyeline sahiptir. 2005 yılı itibariyle yaklaşık 539.000 ha bağ alanı ile dünyada 4., 4.000.000 ton üzüm üretimi ile 6., 400.000 ton kuru üzüm üretimi ile 1., 300.000 ton çekirdeksiz kuru üzüm üretimi ile 2., 226.597 ton çekirdeksiz kuru üzüm ihracatı ile 1., 1.200.000 ton sofralık üzüm üretimi ile 2., 160.000 ton sofralık üzüm ihracatı ile 4., 70.000 hektolitre şarap üretimi ile 25. sıradadır. Üretilen üzümün % 45’i kurutmalık, % 30’u sofralık olarak, % 20’si başta pekmez olmak üzere sucuk, pestil, köfter, muska, tarhana vb. ürünlere, % 5’i şarap, konyak, sirke, üzüm suyu vb. ürünlere işlenerek değerlendirilmektedir. Üzüm ve üzüm mamüllerinin dışsatımından sağlanan gelir 350 milyon doları aşmaktadır. Bu değer, toplam dışsatım gelirinin % 0.5’ine denktir. Buna göre üretilen üzümün % 75’i yurtiçinde tüketilirken, % 25’i değişik ürünler halinde ihraç edilmektedir. Ege Tarım Bölgesi, ülkemizin en önemli üzüm üretim merkezidir. Bu bölgemiz, toplam üzüm üretiminin % 40’ını sağlamaktadır. T ürkiye’de üretilen üzümün % 45’i kurutmalık, % 30’u sofralık olarak, % 20’si başta pekmez olmak üzere sucuk, pestil, köfter, muska, tarhana vb. ürünlere, % 5’i şarap, konyak, sirke, üzüm suyu vb. ürünlere işlenerek değerlendirilir. İkinci sırayı % 20 ile Akdeniz Tarım Bölgesi almaktadır. Ülkemizdeki tarım işletmelerinin % 15’inin faaliyet alanı içinde bağcılığa yer verildiği kabul edilmektedir. Ülkemiz bağcılığının önemli sorunları aşağıda maddeler halinde özetlenmiştir. Diğer üretim dallarında olduğu gibi, üzüm ve üzümden üretilen ürünler için, iç ve özellikle dış pazar istekleri ile uyumlu bir üretim planlamasının olmaması ve bu planın en önemli alt yapı unsuru olarak, özellikle dışsatıma yönelik sofralık ve şaraplık üzüm üretim potansiyelinin geliştirilmesi ile ilgili ekolojik ve ekonomik değerlendirme çalışmalarının tamamlanamaması, 1. Ülkemiz için stratejik öneme sahip bir tarımsal üretim dalı olan bağcılığın yeniden yapılandırılarak kalkındırılmasına destek vermek üzere 14.07.1970 tarihinde yürürlüğe giren “Türkiye Bağcılığının Modernleştirilmesi ve Bağcılığımızın Kalkındırılmasına Dair Kanun”un, 1980’li yılların sonunda, yasada öngörülen % 5’lik kredi faizi oranının düşük kalması gerekçe gösterilerek uygulamadan kaldırılması, 2. Fidan üretiminde, AB mevzuatı ile uyumlu ve sağlıklı işleyen bir sertifikasyon sisteminin oluşturulmasına olanak sağlayan yasal düzenlemelerin (308 ve 6968 sayılı yasalar ve ilgili yönetmeliklerin revizyonu) ve buna uygun yapılanmanın gerçekleştirilememesi, 3. Özellikle dış pazar istekleri göz önü ne alınarak, bağ bölgelerimiz için öncelikle önerilen sofralık, kurutmalık ve şaraplık üzüm çeşitlerinin üstün nitelikli klonlarına ait sertifikalı aşılı fidanlar kullanılarak; mevcut bağlarımızın halen büyük bölümünü oluşturan çoğu yerli, yaşlı, bakımsız ve bozuk şekilli yer bağlarının, modern yetiştirme teknikleri uygulanarak yenilenmesi, örtü altında sofralık üzüm yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, iyi tarım (EUREPGAP) uygulamaları ve ekolojik yetiştiriciliğin geliştirilmesine yönelik desteklerin yetersizliği. * Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü. Ankara ** Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü. Adana Tarımsal toprak varlığı üzerine Dr. Mehmet KILIÇ E konomik kalkınmanın sağlanması başta toprak varlığı olmak üzere bütün doğal kaynakların planlı ve verimli bir şekilde korunarak kullanılmasına bağlıdır. Toprak kaynağının, tarımsal faaliyetlerin en önemli üretim faktörü olması, tarım kesimine yönelik yapısal politikaların da öncelikli olarak tarımsal toprak varlığının plansız ve amaç dışı kullanımından kaynaklanan dengesizlikleri giderici yönde geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde bugüne kadar uygulanan tarım politikalarının daha çok işletme gelirlerini arttırma yönünde geliştirilmesi, tarımsal toprak varlığının korunması ve planlı kullanımına ilişkin esaslar ile mülkiyet dağılımında görülen dengesizliklerin göz ardı edilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu durum ise, tarım arazilerinin plansız ve amaç dışı kullanımının neden olduğu çevre sorunları yanında, mirasın paylaşımı yoluy si ise 4721 sayılı la bir ailenin dahi Türk Medeni geçimini sağlayamaKanununun tayacak düzeyde parürk Medeni Kanunu’ndaki rımsal işletmeleçalanarak verimsizdüzenlemeler gibi, 5403 sayılı rin miras yoluyla leşmesine neden olpaylaşımına ilişmaktadır. Aslında kanun ve bu kanunun uygulama kin getirdiği yeni hukuk sistemimiz yönetmeliğinde yer alan hükümler, düzenlemeler ile de, Anayasa başta miras dışında arazi 5403 sayılı Topolmak üzere diğer parçalanmasının önlenmesine rak Koruma ve birçok mevzuatta yönelik esasları içermektedir. Arazi Kullanım tarımsal yapıda göKanununun önrülen bu olumsuzgördüğü hülukları önleyici nitelikte hükümler bulunmaktadır. Ancak bu kümlerdir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanuhükümlerin, genel nitelikteki düzenleme nun 659 vd. maddelerinde tarımsal işletlerin içerisinde yer alması, siyasi otoritele melerin miras yoluyla paylaşımına ilişkin rin uygulama konusunda gösterdikleri ka özel hükümler ve bu hükümlerin uygulanrarsızlıklar, kurumsal yapının yetersizliği masını sağlamak üzere kabul edilen Yöve denetim mekanizmasının oluşturulama netmeliğin zorunlu olmayan ve talebe bağması gibi nedenlerle etkili bir şekilde uy lı iradi bir sistem öngörmesi nedeniyle etkili düzenlemeler olduğunu söylemek gulandığını söylemek mümkün değildir. Bu nedenle son yıllarda, tarımsal toprak mümkün değildir. Gerçekten de, gerek TMK. m. 659, gevarlığının planlı bir şekilde korunarak kullanılması ve özellikle miras yoluyla parça rekse bu maddeye istinaden Bakanlık taralanmanın önlenmesi amacıyla özel nitelik fından kabul edilen Yönetmelik ve ilgili li hukuki düzenlemelerin yapıldığı görül Tebliğ’de, ekonomik bütünlüğe ve yeterli mektedir. Bu düzenlemelerden en önemli tarımsal varlığa sahip bir tarımsal işletme T nin mirasçılardan birine özgülenebilmesi için bu konuda bir talebin bulunması şartı kabul edilmiştir. Bu durumda, ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip bir tarımsal işletmenin paydaşları tarafından, tarımsal işletmenin bir bütün olarak özgülenmesi konusunda talep gelmediği sürece, mirasın paylaşımına ilişkin genel kurallar uygulanacak ve tarımsal işletme de paydaş sayısına bölünecektir. Türk Medeni Kanunundaki düzenlemeler gibi, 5403 sayılı Kanun ve bu Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan hükümler miras dışında arazi parçalanmasının önlenmesine yönelik esasları içermektedir. Bu bakımdan 5403 sayılı Kanunda tarım arazilerinin miras yoluyla parçalanmasını önleyecek yeterli hukuki düzenlemelerin yapıldığını söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan 5403 sayılı Kanun, uygulamayı gerçekleştirecek yeterli kurumsal yapıyı öngörmemesi ve ayrıca kanunun uygulamasını sağlayacak Tüzük ve Yönetmeliklerin de henüz kabul edilmemesi gibi nedenlerle, tarım arazilerinin korunması konusunda ortaya çıkan beklentileri karşılamaktan uzak görünmektedir. 8. SAYFA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear