Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Topraklarımızı koruyamıyoruz Mustafa YUMURTACI * İ nsan yaşamında toprak, temiz hava ve temiz su çok önemli kaynaklardır. Bunların olmadığı bir ortamda yaşam olmaz. Bu üç doğal kaynağın varoluşunda ise ormanların önemi büyüktür. Romalılar döneminde verimli topraklara sahip olan ve Romalıların tahıl ambarı olarak nitelenen Kuzey Afrika çöl haline gelmiştir. Ülkemizin en önemli doğal kaynağı olan ormanlar yeterince korunamamış, halkımıza, ormanın ulusal bir varlık olarak bütün ülke insanlarının ortak değeri olduğu bilinci verilememiştir. Özellikle Osmanlı döneminde göçebe yaşamın bir gereği olarak orman yok edilerek otlak haline getirilmiştir. Ülkemiz ormancılığı 1937 yılında kabul edilen 3116 sayılı Orman Kanunu ile yasal dayanağını bulmuştur. Her ne kadar orman tanımı ve ormanlardan yararlanma kapsamı dar tutulmuşsa da ormancılığın bilimsel ve teknik uygulamaları başlatılmıştır. Ancak, 1946 yılında çok partili yaşama geçişle birlikte bu uygulama durdurulmuş özellikle 19501960 döneminde orman yasası değişiklikleri çeşitli kez uygulanan orman suçları affı gibi politikalarla orman tahripleri artmıştır. 1961’de ormanlar Anayasal güvenceye kavuşmuş ancak bu güvence de uzun sürmemiştir. Tüm yerli ve yabancı bilim adamları ve meslek örgütleri ormanların tahribi ile ülkenin temel yapısının bozulduğunu, sellerle ülkemiz topraklarının taşındığını, tarım arazilerinin her geçen yıl veriminin düştüğünü ve toprağın fakirleştiğini, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının azaldığını, erozyonun her geçen yıl tehlikeli boyutlara ulaştığını vurgulayarak tüm bu olumsuzlukların giderilmesi için zaman yitirilmeden önlem alınması gereğini çok açık ve net olarak ortaya koymuşlardır. Ancak, bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamamış, 60 yıldır Türk siyasal yaşamında ormanlar hep seçim aracı olarak görülmüştür. Ülkenin doğal kaynakları nı korumak ve geliştirmek yükümlülüğündeki siyasal partiler, sanki anlaşmış gibi bu kaynağın azaltılmasında ortak bir tavır sergilemişlerdir. Orman azalmalarının % 56’sı yasal düzenlemelerden kaynaklanmıştır. Bu süreçte, bilimsel olarak orman olması gereken meyilliaz topraklı ve kıraç 5 milyon hektarın üzerindeki alan tarıma açılmıştır. Orman alanlarının yapısı bozulmuştur. Bugün ülkenin % 26’sı ormandır diye söylenmekteyse de bu alanın yarıdan fazlası bozuk ormandır. Hiçbir üretim değeri olmayan bu alanlar aynı zamanda şiddetli erozyon baskısı altındadır. Verimli orman olarak nitelenen alanların büyükçe bir bölümünde de hektardaki ağaç sayısı ve serveti azalmıştır ve erozyon baskısı altındadır. Türkiye, dünyanın en şiddetli erozyonuna sahip ülkeler arasındadır. 1 cm. toprağın oluşması için 4001000 yıl geçmesi gerekir. Bu nedenle toprak bir ülkenin en değerli, yerine başka bir şeyin konulması mümkün olmayan kutsal varlığıdır. Ülkemizde ise milyarlarca ton toprak sellerle akıp gitmektedir. Toprağın korunmasına ve sellerin önlenmesine yönelik olarak Avrupa ülkelerinin 100150 yıl önce almış oldukları önlemlerin ülkemizde halen alınamamış olması çok acıdır. Ülkenin bir taşını vermeyiz diyen siyasiler, bu korkunç olay karşısında suskun kalabilmektedirler. Tüm bu olumsuzluklar giderilmeden modern tarım, hayvancılık ve ormancılık yapılması olanaksızdır. Öncelikle ülkenin temeli sağlamlaştırılmalıdır. * Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkan Bağımsızlığın simgesi yerli muz Ayhan GÜZEL A merikan emperyalizminin simgesi Cola, Türk tarımında bağımsızlığımızın simgesi yerli muzdur. Muz; ülkemizde Anamur, Bozyazı, Alanya, Gazipaşa ve çevresinde, Toros dağlarının koruduğu mikroklimalarda yetiştirilmektedir. 1994 yılında 12.000 da alanda üretim, 30.000 ton üretim ve dekara verim 2.500 kg. iken, 2006 yılına geldiğimizde üretim alanları 40.000 dekara, üretim ise 180 bin tonlara çıkmış, verim ve meyve kalitesi yönünden dünya seviyesine ulaşmıştır. Üreticimiz muz üretimiyle ekonomimize her yıl 200.000.000 YTL (200 trilyon tl) katkıda bulunmaktadır. Ülkemizin muz ihtiyacı yaklaşık 300.000 tondur. Üretimin şimdilik yetmediği kalan 130.000 ton muz ithalatla karşılanmaktadır. Ülkemiz muz ithalatına 2002 yılında 180 trilyon (180.000 ton), 2003 yılında 100 trilyon (93.000 ton) ödemiştir. Üreticimiz muz yetiştiriciliği konusunda çoğunlukla kendi bulduğu yöntemlerle üretimini gerçekleştirmekte, az da olsa bu konuda yayınlanan yayınlardan faydalanmaktadır. Konu ile ilgili yeterli bilimsel çalışmaların yapılmamış olması nedeniyle üretimde ve pazarlamada büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. Muzun ekonomik büyüklüğü; Ülkemiz muz üretiminin hacmi muz işleme ve pazarlama tesisleriyle birlikte toplam 3 milyar doları bulmaktadır. Her yıl 7 trilyon demire, 12 trilyon naylona, 3 trilyon sulama sistemine, 1,5 trilyon fidana, 40 trilyon hayvan gübresine, 30 trilyon kimyevi gübreye, 15 trilyon zirai ilaca para ödüyoruz. Muz üretimi ve işlemesinde yaklaşık 100.000 aile yani ortalama 400.000 kişi istihdam edilmektedir. Sorunlarımız büyüktür. DTÖ görüşmelerinde Muz ülkemiz için hassas ürün listesine girmez, gümrük vergileri veya telafi edici ödemeler ile korunmazsa ülkemizdeki büyük çöküşü başlatır. Sonuna kadar desteklenerek gitmeyi düşünmüyoruz. Üretim maliyetlerimizi düşürecek destekler bekliyoruz. Ayrıca aşağıda sıraladığımız sorunlarımızın çözülmesi bizim direncimizi artıracaktır. Sorunlarımız ve çözüm önerilerimiz… 1. Üretim Sorunları; Gübreleme, çeşit, sera tipi ve teknoloji kullanımı, meyve kalitesi, raf ömrünün kısalığı gibi üretim problemlerimiz vardır. Bu konuların çözümü ile ilgili yeterli araştırma ve eğitim faaliyeti yapılmamaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Üniversitelerin konu ile ilgili yeterli çalışmaları ve görevlendirdikleri teknik elemanlar bulunmamaktadır. Anamur’a Muz Araştırma Enstitüsü, Anamur, Bozyazı, Alanya ve Gazipaşa ilçe Tarım Müdürlüklerinde de Muz Büroları açılmalıdır. Tüketimimiz 10 kata kadar artabilir. Halen kişi başına yıllık 4 kg muz tüketen ülkemizde, muzun tüketiminin yıllık 4050 kg a çıkması mümkündür. Muz biterse bölgemiz Doğu Anadolu’ya döner. Bölgemiz ekonomisinin temelini oluşturan muz üretiminin yok olması, açıkça bölge ekonomisinin yok olması demektir. Bölgemizdeki 400.000 nüfus ve ülke genelindeki 500.000 kişinin geçim kaynağının yok olması düşünülemez. * Anamur Muz Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı 19. SAYFA