26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir türlü gelişemeyen tarımımız Prof.Dr.Mithat ÖZSAN * C umhuriyet dönemimizde, bitkisel, hayvansal ve tarıma dayalı gıda maddelerinde olsun, ülkemiz tarımınının hemen her dalında, çok önemli sayılacak gelişmeler kaydedilmiş ve ürün bazında mevsimler ortadan kaldırılmıştır. Onüç milyon nüfusumuz yetmiş milyonun üzerinde seyretmesine karşın, her bir tarım ürününün, kişi başına düşen tüketim miktarlarında çok büyük artışlar kaydedilmiş ve Ülkemiz, Cumhuriyet dönemimizde, son yıllarımız hariç, tarımsal ürünler yönünden kendine yeterli mutlu ülkeler ara sında yerini koruyabilmiştir. Tarımımız ayrıca, başta sanayi olmak üzere, diğer sektörlerin de itici gücü olmuştur. Tarım ve tarıma dayalı diğer sanayi ürünlerin ihracatında da önemli gelişmeler sağlanmıştır. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, gerçek bir ekolojiler diyarı olan Ülkemizin, tarımsal yapı ve potansiyeli özlediğimiz düzeyde midir? gibi bir soru akla gelebilir. Bu sorunun cevabı, kişisel görüşüme göre, tek kelimeyle ‘hayır’dır. Tarımımız, özellikle planlı kalkınma dönemlerinde, sektörler içerisindeki gayrisafi milli gelire katkı yönünden ağırlıklı bir konumda olmasına karşın, bu katkılara uyum gösterebilecek miktarlar T arımımız, özellikle planlı kalkınma dönemlerinde, sektörler içerisindeki gayri safi milli gelire katkı yönünden ağırlıklı bir konumda olmasına karşın bu katkılara uyum gösterebilecek miktarlarda yatırımlardan nasibini hiçbir zaman almamış ve büyük bir ihmale uğramıştır. yoksun bırakıldığından, binlerce genç ve dinamik teknik eleman, üretici olarak Ülkemiz Tarımının gelişme ve güçlenmesine katkıda bulunmaktan yoksun bırakılmışlar ve kendilerine güveni kaybolan bir küskünler ordusu oluşmuştur. Benzer örnekleri arttırmak olasıdır. Tüm bunların sonucu, Ülkemiz Tarımı maalesef özlediğimiz düzeye gelememiştir. Şurası bir gerçektir ki tarımı, gelişmişler dahil, hiç bir ülke gözardı edemez. Araştırma ve gelişmeye dayanmadan kalkınmanın mucizevi örneğini gösteren bir ül da yatırımlardan nasibini hiç bir zaman almamış ve büyük bir ihmale uğramıştır. Ayrıca, bilimsel verilere göre güdümlü bir tarım politikası izleme yerine, hatta günlük sayılacak siyasi tercihlere göre işlerin yürütülmesine çalışılmıştır. Siyasi iktidarlar döneminde, Tarım Bakanlığı’nın en üst düzey yöneticileri yanında, bu Bakanlığa bağlı teknik ve araştırma kuruluşlarında görev alanlar, genelde bilgi, yetenek gibi objektif kriterlere göre değil de, siyasi temayüllerine göre seçilmişler ve bir nevi siyasi kadrolaşma meydana gelmiştir. Tarımsal kalkınmada en önemli itici güce sahip araştırmageliştirme faaliyetlerine gereken önem verilmemiştir. Tarım Bakanlığı’nın İl ve İlçeler düzeyinde çalışan çok değerli teknik kadro elemanları, olanaksızlıklar nedeniyle, bırakınız üretici olmayı, büro elemanı olarak tüketici konumuna getirilmişlerdir. Ziraat Fakültelerimizden lisans, yüksek lisans ve hatta doktoralarını tamamlayarak mezun olan ve bu konuma gelinceye kadar Devlet ve Milletimize önemli yatırımlara mal olan Ziraat Mühendisleri, diploma ve yetenekleri karşılığı kendi iş yerlerini kurmaya yönelik kredi sisteminden ke olmadığına göre, bizim de hiç zaman kaybetmeden, Dünyamızda kaydedilen bilimsel ve teknolojik gelişmelere göre, güdümlü bir tarım politikası yürütmek için önemli atılımların içerisinde olmamız gerekmektedir. Eğer, umursamaz tutumumuz devam ederse, tarımsal ürünler yönünden, bırakınız kendimize yeterli ülke olmayı, korkarım ki, bugünkü durumumuzdan çok daha önemli bir ithalatçı ülke konumuna düşebilir ve önlenmesi zor sorunlarla karşı karşıya gelebiliriz, görüşündeyim. Tarımımızla ilgili hemen her konunun, derinlemesine tartışılacağı bu önemli kurultaydan elde edilecek sonuçlardan yararlanılması en içten dileğimdir. * Ulusal Tarım Kurultayı Onursal Başkanı Ulusal Tarım Kurultayı düzenlemek Prof. Dr. Alper AKINOĞLU * N eden Ulusal Tarım Kurultayı? Dünya’da tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri unvanına sahip olan Türkiye son yıllar da bu konumunu kaybetmiş; bugün hemen her alanda tarım ürünleri ithal eder duruma gelmiştir. Ülkemizin coğrafi konumu ve iklim koşulları göz önünde bulundurulduğunda, bu özelliğinin yeniden kazandırılmaması için hiçbir neden yoktur. Gelişmekte olan ülkeler arasında ve Avrupa ülkeleri ile rekabette güçlü bir Türkiye yaratmanın yolu, tarımı ve tarı ma dayalı sanayiyi güçlendirmekten geçmektedir. Çukurova gibi toprakları verimli olan her bölgede sanayileşmeyi tarımdan ayrı tutmak mümkün değildir. Bu bağlamda; Tarımdan elde edilen artı değer sanayiye aktarılırken nelere dikkat edilmelidir, tarımsal pazarlamada neler yapılmalıdır, birinci sınıf tarım arazileri nasıl korunmalıdır, organik madde bakımından fakirleşmiş toprak korunabilir mi, organik tarım ürünü yetiştirmede dünyada örnek ülke olmak adına neler yapılmalıdır, tarımsal ürünlerin dış satımında nasıl bir politika izlenmelidir, ekoloji ve ekonomi dengesi nasıl kurulmalıdır ve benzeri soruların yanıtını bugün verebilmeliyiz. İşte bu gibi sorularımızın yanıtını, Türkiye’de ilk defa ulusal düzeyde düzenlenen bu Ulusal Tarım Kurultayı’nda bulacağımızı, kurultayın çiftçi ve köylümüzden üniversite çalışanlarına kadar tüm bileşenleri içerisine alan dinamik bir çözüm yeri olacağı inancındayım. Ülkemiz çok değişik ekolojik bölgeleri nedeniyle tarımın hemen her dalında önemli üretim potansiyeline sahiptir. Bazı tarım ürünlerinde, üretimde ve dış satımda fındık, kaysı, incir gibi, hala dünyada ilk sırada yer almaktayız. Tarımda var olan bu potansiyelimizi üretime dönüştürerek ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlamanın yolu, bilimsel eğitim ve araştırmadan geçmektedir. Bilindiği üzere eğitim, öğretim, araştırma ve yayım üniversitelerin temel görevleridir. Çukurova Üniversitesi kuruluşundan bu yana ülke ve bölge sorunlarına yönelik araştırmalarla, bilgi ve teknoloji üretme, böylece ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunmanın yoğun bir çabası içerisindedir. Bu bağlamda son 10 yıl içerisinde Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Birimi tarafından 5500 projeye toplam 45 Milyon YTL. civarında bir destek sağlanmıştır. Söz konusu desteğin yıllık kurlara göre toplam değeri yaklaşık 30 milyon dolardır. Bir diğer önemli konu, kamuoyunda tarıma yapılan haksız eleştirilerdir. Bu eleştiriler tüm yönleri ile incelendiğinde, altında yatan sorunun, tarımda bir planlamanın olmadığı gerçeğidir. Bu yönüyle bakıldığında, ülke tarımının geleceği tamamen tesadüflere bırakılmış durumdadır. Çukurova Üniversitesinde, Ulusal Tarım Kurultayını düzenleyerek, Türkiye tarımında ilk olan, önemli bir hareketi başlattığımıza inanıyorum. Ulusal Tarım Kurultayından çıkacak sonuçlar, Türkiye’de yeni bir tarım politikasının gerçekleştirilmesine neden olacaktır. * ÇÜ REKTÖRÜ 4. SAYFA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear