Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Türkiye tarımı bu yapıyla gelişmez Mahir GÜRBÜZ * D oğal, toplumsal, kültürel, ekonomik, teknolojik ve hukuksal çok sayıda değişkence belirlenen tarımsal yapı konusunda bir değerlendirme yapmak, kuşkusuz bu boyutları tümleyen bütünlükçü bakış açılarını gerektirmektedir. İşletme yapısının; “verimlilik kalite düşük maliyetyeterli pazarlama” gibi amaçlar bağlamında yeterli olduğu söylenemez. Üretim yapısının; ekonomi ve toplumun taleplerini karşılamak, gereğince katma değer yaratmak,, dış pazarlarda yarışmak ve doğal üretim kaynaklarını verimli kılmak anlamında elverişli olduğu da söylenemez. Pazar yapılarının; emek değerinin alınması, katma değerin geliştirilmesi, ürün pazarlama yeteneğinin geliştirilmesi ve üreticinin pazar işleme süreçlerinde örgütü ile yer alması boyutlarında sorunlu olduğunu da kabul etmek gerekir. Kanımızca Türkiye tarımı var olan işletme yapısını koruyarak gelişemez. Olası AB üyeliği açısından sorun daha da ağırlaşmaktadır. O nedenle bu değerlendirmede, yapının üretim ve pazar boyutları ertelenerek, gelişmenin engeli niteliği taşıyan işletme yapısının dönüşümü ele alınmaya çalışılacaktır. Çünkü; büyük ölçüde küçük işletmeciliğe dayalı olan ve giderek cüceleşen bu yapı verimlilik ve gelir üretememektedir. Bu yapı toprak ve su kaynaklarını rasyonel kullanamamaktadır. Bu dokunun sermaye yapısı bilgi teknoloji ve girdiyi yeterince kullanamamakta ve verimli kılamamaktadır. Bu yapı pazara üretememekte, pazara erişememekte, pazarda yer alamamakta ve direnememektedir. Bu yapıya kamu hizmet ve destekleri erişememekte, ürün pazarı bu yapılara ulaşamamaktadır. Bütün bunların ortak etkisi sonucu bu yapıda, verimlilikkalite düşük maliyet ve yeterli gelir sağlanamamakta, kısaca ekonomik tarım yapılamamaktadır. Köylülüğe dayalı bu yapının “ekonomik tarım işletmesi” dokusuna dönüşmesi gereklidir. Bu dönüşümün ön koşulu; alan bazında kısıtlı, nitel anlamda yetersiz, erozyonamaç dışı talanyoğun kirlenme ve bo zulma ile üretkenliği giderek azalan tarım arazilerinin korunmasıgeliştirilmesi ve verimli kullanılmasını sağlayacak hukuksal ve kurumsal düzenlemelerle teknolojik atılımların yapılmasıdır. Benzer bir yaklaşımın su kaynakları konusunda da geçerli kılınması gerekir. Kaynaklarla ilgili stratejiler yetmez. İşletme sayısı çok, nüfus yoğun, kısa dönemde kırsal nüfusu tarım dışına transfer mümkün değil ve arazi kısıtlı ise bir yandan işletmeleri optimize eden bir örgütlenme yaklaşımını gündeme getirmek, öte yandan da uygulanabilir arazi düzenlemelerini kurgulamak gerekir. Çalıştay sürecinde tarımsal yapının bu son iki doğrultuda dönüşmesine ilişkin görüşler açıklanmaya çalışılacaktır. * TEMA Danışmanı Tarımsal yükseköğretimde yeniden yapılanma Prof. Dr. ATİLLA ERİŞ * D ünyadaki teknolojik, ekonomik ve iklim değişiklikleri ile toplumsal gereksinimler paralelinde “Tarım” ve bu alandaki “eğitimöğretim” faaliyetleri en çok etkilenen ve gelişen alanlardan biri olmuştur. Birçok gelişmiş ülkede tarımsal yükseköğretim bu gerçekler paralelinde yeniden yapılandırılmıştır. Tarımsal yükseköğretim alanının içinde beslenme, barınma, çevre, sağlık gibi birçok temel konular birbirleri ile sıkı ilişkiler içinde bireysel ve toplumsal özelliklere göre ele alınmaktadır. Tarımsal Yükseköğretimin yönlendirilmesi ve uygulanması, küreselleşmenin getirdiği sorunlar, fırsatlar ve rekabet gerçekleri dikkate alınarak çok yönlü gelişmelerin takibi ve her yönlü sürdürülebilir kalite anlayışı içinde gerçekleştirilmelidir. Ülkemizde Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan çalışmalar sonucu 1933’de Tarımsal Yükseköğretim reformu zamanın en iyi ve çağdaş modeli olarak gerçekleştirilmiştir. Ortaya konan sistem uzun yıllar başarı ile uygulanmış ve ülkenin tarımına çok yönlü katkılar sağlamıştır. Ancak maalesef, son yıllarda dünyadaki gelişmeler ve gereksinimler takip edilerek Tarımsal Yükseköğreti min, gerek konu temelinde; gerek yeni oluşan meslekler itibariyle çeşitlendirilerek daha ileri düzeylere götürülmesi gerçekleştirilememiştir. Getirilen modellerle 1933’teki çeşitlilik dahi kaybedilmiş; “ziraat mühendisi” unvanı altında öğrencilere tarımsal alanlara ilişkin çok yönlü bilgi verelim derken somut hiç bir konu eğitim süresi içinde yeterince işlenememiş ve öğretilememiştir. Bu durum bir çok yönden tam bir kaos yaratmış; bir çok ziraat fakültesi 3+1 sistemi olarak isimlendirilen eğitim modelini uygulamakta zorlanmışlar ve/veya uygulayamamışlardır. Keza, öğrenciler son sınıfta ayrılmak istedikleri alt programlara istedikleri gibi katılamamışlar ve bir çoğu tercihlerinin dışındaki programlara zorlanmışlar ve büyük hayal kırıklıkları yaşayarak mutsuz olmuşlardır. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin bir sonucu olarak, Dünya’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi klasik tarım eğitiminin terk edilmesi zamanı gelmiştir. Tarımsal yükseköğretimde izlenecek politikaların sağlıklı bir şekilde belirlenmesi için, çeşitli ülkelerdeki uygun ve gelişmiş örnekleri ayrıntıları ile dikkate almak (özellikle akademik ve bilimsel içerik ve düzey yönünden); gerektiği şekilde fakülte, bölüm ve program isimlerine kadar radikal değişiklikleri değerlendirmek gerekir. Bu değişikliklere, her üniversite kendi olanak ve koşullarına göre, uluslararası akreditasyonu da dikkate alarak, karar vermesi gerekir. Bölüm ve programların oluşturulmasında, bilim ve teknolojideki ilerlemelere göre çok sayıda mesleki alternatifler sağlanmalıdır (Ta rımsal Biyoteknoloji; Organik Tarım; Biyomühendislik; Gen Mühendisliği; Doğal Kaynak İşletmeciliği;… vd.). Yeni iş alanlarının açılmasını sağlayacak, konular arası entegre ve aynı zamanda bilimsel gelişmeler ışığında ayrıntıya giren alanlarda eğitimöğretim verilmesi; keza, öğrenci açısından birkaç ana dal ve/veya yan dal seçerek iş bulma ve iş kurma fırsatını artıran sistemlerin üniversiter özerklik ve akademik rekabet esasları çerçevesinde benimsenmesi gerekir. Aynı şekilde, öğrenciye tercih ettiği ve çalışmak istediği tarımsal alanlara Nuri Kurt cebe dönük öğrenim yapabilme fırsatı verilmeli ve zorlamalı yönlendirmeler yapılmamalıdır. Artık “bizim şartlarımız” veya “bize göre” şeklindeki yaklaşımları bir tarafa bırakmak; tüm uygar ve teknolojik olarak ileri ülkelerin yükseköğretimlerinde kabul ettiği eğitim ve araştırmalarda “kalite”, “çeşitlilik” ve “uzmanlaşma” ile “karşılıklı akreditasyon” niteliklerini tam olarak benimsemek ve tarımsal yükseköğretimde de bunları uygulamaya geçirmek zorunlu hale gelmiştir. * Yükseköğretim Kurulu Üyesi 13. SAYFA