05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

'Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev' yeni baskısıyla okur önünde Yaşayan bir düşünür: Jean Jacques Rousseau Rousseau'nun ölümsüz bir eser olarak adlandırılması gereken yapıtı 'Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev'i, değişen insanı ve onun sorunlarını merkeze alan bir 'paradigma'nın ilk ürünlerinden biridir. Bu nedenle Söylev'de insanı ve onun etkinliğinin ürünü olan bilim, sanat, felsefe ve bütün kültürü o zamana kadar görülmemiş bir biçimde değerlendirme sürecine tabi tutmuştur Rousseau. ? Ersun ÇIPLAK B ir yayınevinin başarısı, güncel kitapları olduğu kadar insanlık tarihinin ölümsüz yapıtlarını da yayımlayabilmesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle de yayımladıkları eser hem insanlık tarihinin ölümsüz bir yapıtı hem de hâlâ güncelliğini koruyan bir eserse, o yayınevini okur olarak kutlamaktan, başarılarının devamını dilemek ve merakla beklemekten başka bir şansımız yoktur. Haliyle bu özelliklere sahip bir kitabı okuyanların, kitap okumaya ayırdıkları birkaç saatin ardından çetin bir düşünme maratonuna başlamaları gerekmektedir. Ölümsüz bir eser olarak adlandırmakta hiçbir sakınca görmediğimiz Rousseau'nun Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev'i, değişen insanı ve onun sorunlarını merkeze alan bir 'paradigma'nın ilk ürünlerinden biridir. Bu nedenle Söylev'de insanı ve onun etkinliğinin ürünü olan bilim, sanat, felsefe ve bütün kültürü o zamana kadar görülmemiş bir biçimde değerlendirme sürecine tabi tutmuştur Rousseau. Rousseau'nun bunu yaparken çekmiş olduğu sıkıntıyı sözlerinden rahatlıkla anlayabiliriz: “Böyle bir şeref kazanacağıma pek güvenmemiş olduğum için söylevi gönderdikten sonra yeni bir kalıba dökmüş, uzatmış ve adeta başka bir eser haline sokmuştum.” (s. 3) FARKLI ‘GÖRME BİÇİMİ’ Rousseau'nun bu sözlerinden sadece, metni biraz daha geliştirmiş ya da eksiklikleri gidermeye çalışmış olduğu sonucunu çıkaramayız. Gerçekte asıl mesele sahip olduğu farklı 'görme biçimi'nin Dijon Akademisi Jürisi'nce nasıl değerlendirileceğini kes bir silahı çekip alan bir ana gibi sizi bilimden korumak istemiştir” (s. 17) sözleri kesinlikle bilimin mutlak reddine yönelik bir tutum içermemektedir. Aksine “…doğruyu kestirecek olan kriteryum ne olacak? İşimiz rast gidip sonunda gerçeği bulsak bile onu iyiye kullanmasını bilecek miyiz? İşte işin en güç tarafı budur” (s. 20) diyerek 'aklın araçsallaştırılması'na daha modern dünya savaşları olmadan çok önce, daha yolun başında dikkat çekmiş ve bir eleştiri getirmiştir. Bu eleştirileri yaparken elinde henüz birer fenomen olarak değerlendirebileceği Einstein'in Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Truman'ı telefonla arayarak atom bombasını kullanmamasını istemesi ya da Milgram'ın gününün en demokratik toplumu olarak nitelendirilen ABD'de faşizmin insanların damarlarına işlemiş olduğunu gösteren deneyleri de yoktur. İZM’LERE KATKI... Rousseau, bir romantikti. Ancak gerek Marx, Sartre; gerek birer düşünce sistemi olarak materyalizme ve varoluşculuğa gerekse de genel olarak hümanizmaya yaptığı katkı düşünüldüğünde getirmiş olduğu yeni paradigmayla tüm izm'lere katkı yapmış bir gerçekçi olarak da değerlendirmek mümkündür Rousseau'yu. Her izm'in ondan hâlâ öğrenecekleri vardır. Genel bir kategori olarak totalitarizm hariç. Çünkü Rousseau'nun “Öyleyse bütün bilginleri ne işe yaramış oldu? Onlara bol bol verdiği şereflere karşılık ne kazandı? Yoksa halkın köleliğe ve ahlaksızlığa düşmesi bir kazanç mı oldu?” (s. 13) diye ifade etmiş olduğu sorular hâlâ geçerlilik taşımakta ve cevaplandırılmayı beklemektedir. Bekleyecektir de… ? Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev/ Jean Jacques Rousseau / Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / İstanbul, 2007. SAYFA 27 tirememesidir. Bu sıkıntısından dolayı Rousseau, öyle bir üslup kullanmıştır ki hem söyleyeceklerini çözmeye çalıştığı probleme yaraşır bir şekilde ifade etmiş hem de jüriden gelebilecek olası itirazları satır aralarına gizlemiş olduğu mesajlarla denetim altına almaya çaba göstermiştir. Örneğin bir yanda nezaket kuralları nedeniyle tektipleşmiş toplumlarda erdemi merkeze alan insanın toplumdan dışlanacağını söylerken başka bir yerde erdemli insanların, filozofların, bilim adamlarının ve sanatçıların toplumu yönetenler tarafından desteklendikleri durumunda halkın mutluluğu için çalışmakla layık oldukları yeri alabileceklerini ve neler yapabileceklerini gösterme fırsatı bulacaklarını vurgulamıştır. (s. 32, 33) Buna ek olarak 'Söylev'de Rousse908 au, yeni bir paradigmayı merkeze alarak sadece bir problemi çözümlemeye çalışmamıştır. Söylev'in içinde barındırdığı can alıcı öneme sahip önerme ve yargılar, geçmiş ve güncel olana sıkı sıkıya bağlı kalınarak üretildikleri için bir eleştiri mahiyeti taşımaktadır. Bu nedenle sadece Aydınlanma Çağı'nda değil Aydınlanma Çağı'nı takip eden süreçte ortaya çıkan düşünce sistemleri ve bunların temsilcisi olan filozof ve bilim adamlarının da bazı problemleri temellendirmelerine ve ele almalarına önemli katkılar sağlamıştır. Bu öyle bir 'şey'dir ki daha Aydınlanma Çağı'nın ilk zamanlarında Aydınlanma'nın kendi eleştirisini yapabilme yetisine ne derece sahip olduğunun göstergesidir. “Milletler şunu bilmiş olsun ki doğa, çocuğunun elinden tehlikeli CUMHURİYET KİTAP SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear