Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? Halbuki bu üç gazeteci de barıştan yana, üçü de ülkenin yeni serüvenlere sürüklenmesini istemiyorlar. Bunun için mücadele veriyorlar. Bunu gene en iyi işleyen kitaplarında, Çerkez Hasan oluyor. Uzun uzun bunları anlatıyor. Uluslararası siyasi muhalefetlerinden dolayı, Hasan Fehmi’nin başına bu işlerin geldiğini çok iyi vurguluyor, ama bugünün açısından bakıldığında biraz daha değişik geliyor. Çerkez Hasan ekonomist değil, tam tersi askerden yetişmiş bir adam; ama o yine de bunların farkına varmış, sezmiş bunları. Son zamanlarda İttihat ve Terakki’nin araştırılmaya, incelenmeye başlandığını görüyorum. Neye bağlıyorsunuz bu durumu? Evet, çok kitap çıktı İttihat ve Terakki hakkında. Benim İttihatçılara sempatim yok! Yani İttihatçıların içinden bazı insanlar sonuna kadar İttihatçı kalıyorlar, sonuna kadar fedai kalıyorlar. Benim tanıdığım oldu İttihatçılardan. Genç yaşlarda bunları tanıdım; gayet ketum insanlardı, konuşmayı sevmezlerdi, hiç olayları, başından geçenleri anlatmazlardı. Mesela göz hekimi Esat Paşa öyle biriydi, katiyen bahsetmezdi. Babam bile bir ara bunların arasında bulunmuştu, o da gayet mütevazı, hiçbir şey söylemezdi. Bu gize sebep ne sizce? Sır tutmaya yemin etmişler belli ki. Bir ruh mu bu? Katiyen anlatılmayacak diye müthiş bir bağlılık var aralarında! Bunu yalnız söyleyen ben değilim; onların çocukları, yakınları söylerlerdi. Yaptıkları işleri katiyen övmek istemezler, açıklamak istemezler. Susmuşlardır. Bildiklerini öteki dünyaya götürmek istemişlerdir. Böyle garip bir muhafazakârlık ve aynı zamanda övünmekten çekinme duyguları söz konusu. Dediğim gibi İttihatçılara sempatim olmadı, ama İttihatçılardan ayrılan Mustafa Kemal var. Kitaptan anladığım, o da bir elinde tutmak istemiş. Mustafa Kemal de biliyorsunuz İttihatçılıktan gelme. Sonra onlardan ayrılıyor. Ama tabii onları kazanmak istemiş. Her zaman onlara imkan tanımış. Onlar da boyuna… Komploları düzenleyenler gene İttihatçılar. Mustafa Kemal’i hain sayıyorlar. İttihat ve Terakki için zorunlu iktidara mahkum olmuş diye bir tabir kullanılır? Doğru ama… Bunlar Batı’dan gelme; Selanik’ten, Manastır’dan… Kafaları Batı’ya açık insanlar. Bunlar bir azınlık olarak iktidarı ele geçiriyorlar. O zaman da bir dikta rejimi kuruyorlar. Bunların da en tipik örnekleri Enver Paşa, Talat Paşa. Cemal içlerinde en mülayim/ılımlı olanı. Kitabın sonlarına doğru da Alman hayranlığına karşı çıktığından söz edilir… Bir Fransız hayranlığı da söz konusu Cemal Paşa’da Asıl işin başında Talat Paşa ile Enver Paşa var, onların yönetiminde oluyor her şey. Abdülhamit’i devirip, rejim yaratıyorlar. Bu üç gazeteci de olanlara karşı çıkıyorlar. Yakın tarih dediniz bir ara. Gelinen noktaya bakıldığında, kısa bir zamana kadar, gazeteci cinayetleri devam etti, ediyor; Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı öldürüldü bu ülkede. Düzen bir anlamda devam mı ediyor? Bu ülkenin kaçınılmaz kaderi mi oldu; demokrasinin gelişememesi, eleştiriye, doğruların ortaya çıkartılması bugün dahi hazmedilemiyor bu ülkede! Önemli bir soru bu. Kaderci değilim ama iktidara geçen insanların yanında bir de gizli devlet var. Gizli devlet aracılığıyla bunlar yönetiyorlar. Cinayetleri işleyen doğrudan doğruya hükümet değil, doğrudan doğruya parti değil ama derin devlet var onların yaşattığı, planların ortaya çıkardığı. İttihatçılara da hâkim oluyor bu yapı. Şükrü Bey derin devletin içinde. Sonra bu Teşkilatı Mahsusa oluyor. Bunlar devlete hükmedebiliyor. Kara güçlere yön verilmesiyle cinayetler işleniyor bu ülkede. Şükrü Bey diye bir adam çıkmış ve üç gazeteciyi öldürtmüş ve bu adam partinin kanatları altında. Parti bununla uğraşamıyor, ama bir taraftan da muhaliflerin öldürülmesinden. Yani bu yakın tarihlere kadar devam ediyor. Sabahattin Ali öldürüldü bu ülkede! Hangi parti üzerinde durdu? Öldürüldükten sonra kim deşti bu olayı? İşbaşında olanlar biliyorlardı kimin öldürdüğünü, hangisi ele aldı? Böyle bir mekanizma işliyor ve an geliyor, kazdıkları kuyuya düşüyorlar ama… Aynen öyle. Sonunda açıklanıyor. Zaman bir hayli geçse de. ? eoztop@aof.anadolu.edu.tr Özgürlüğe Kurşun/ Hıfzı Topuz/ Remzi Kitabevi/ 256 s. Hıfzı Topuz ile Erdem Öztop... CUMHURİYET KİTAP SAYI 920 SAYFA 5