25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Feyza Zaim’le ‘Ateşler İçindeydi Germencik’ üzerine... ‘Birlikte ağlamayanların, birlikte gülmeleri de sahtedir.’ Ateşler İçindeydi Germencik, hem bir belgesel roman, hem de Kurtuluş Savaşı’na ilişkin önemli bir sözlü tarih çalışması. Yunanistan’ın Ege’yi işgali sırasında Germencik’te yaşanan aile dramını işleyen roman, Kurtuluş Savaşı’nın sessiz ama büyük kahramanlık öykülerinden biri. Kitapta anlatılanları doğrulayan birçok kanıt arasında Celal Bayar’ın anılarını içeren “Ben de Yazdım” kitabı da var. Kitaptaki olay Celal Bayar üzerine çünkü. Kuvayı Milliye örgütlenmesi için Ege’de çalışan Mahmut Celal Bey (“Galip Hoca”) kitapta anlatılan ailenin evinde saklanıyor. Ailenin tüm üyelerinin canlarını ortaya koyarak Celal Bey’i işgalcilere teslim etmemesi, kitabın ana konusu. Bu konu çevresinde pek az bilinen yaşantılara tanık oluyoruz anlatı boyunca. Yörük Ali’nin hemen hemen hiç bilinmeyen gerçek yaşam öyküsü bunlardan biri. Anadolu halkları arasında tarih boyunca kurulmuş derin dostlukların belgelenmesi de kitabın ayrıcalıklı yanı. Emperyalist güçler bu dostluğu zorla, baskıyla, vaatlerle geçici bir süre bozabiliyorlar ama uzun süre asla. Ali Sirmen’in “Kurtuluş Savaşımızın başlangıç kesitlerini bir kez daha anımsamaktan büyük bir keyif duydum” diyerek tanıttığı, (Cumhuriyet 24 Haziran 2007) gerçek bir insanlık durumu betimlemesi olan yapıtın yazarı Feyza Zaim ile bir söyleşi yaptık. mak istediğimi, onun için anlayıp dinlemek istediğimi söylemiştim. Yalandı bu. Ama yalan olarak, bir başka şey değil de, bunu uydurduğuma göre... Yazmaya başladığınızda, ilk kaleme aldığınız roman bu olmamış yine de... Evet. İlk romanım Altın Yaldızlı Adam’dı. Neden peki? Çok korkuyordum da ondan. Ailenin Yunan askerinden gördüğü işkenceleri anlatmam gerekecek diye... Küllenmeye yüz tutmuş bir nefreti yeniden canlandırmaktan çok korkuyordum. Yaşanan yaşanmış, bırakalım oldukları yerde, geçmişte kalsınlar, önümüze bakalım, diye düşündüm. Oturdum, ötekine, yabancıya tahammülsüzlük konusunu işleyen Altın Yaldızlı Adam’ı yazdım. YAZMA NEDENİ Sonra ne oldu da kararınızı değiştirdiniz? Bunun iki temel nedeni var. Birincisi kişisel. Nefreti yeniden canlandırmak gibi bahanelere sığınıyordum belki ama, şimdi şimdi anlıyorum, korkumun çok temel bir nedeni daha vardı. Yazarken anneannemin acısını yaşayacağımı seziyordum. Ayrıca anneanneme anlattırarak çektirdiğim acıların vicdan azabını çekiyordum. Bu yüzden de kaçıyordum. Kaçmakla kurtulamayacağımı, kendimle de hesaplaşmam gerektiğini anladım. Bir borç, bir bedel öder gibi yazdım. Değdi mi bari? Hem de nasıl! Yazma eylemim kendimle barışmamı sağladı. Sonunda anladım anneanneme neden anlattırdığımı. Bunu da romanda açıkladım. Bu kişisel neden. Yazmaya karar vermenizin diğer nedeni neydi? Sözlü tarihin önemi... Geçmişimizle hesaplaşırken, gerçeklerden yola çıkmamız gerekiyor. Eğrisiyle, doğrusuyla... Resmî tarihle nereye varılabilir ki? Bir de savaşın ne kötü şey olduğunu, insanlarda yarattığı travmayı hatırlatmak gerekiyor. Korktuğunuz gibi oldu mu peki? Sizce romanınız o eski nefreti canlandırmış mıdır? Tam tersine... Birlikte ağlamayanların, birlikte gülmeleri de sahtedir. Bunu anladım. O vahşeti birlikte yaşayan Anadolu halkları, sonradan bize öğretildiği gibi o sıralar, birbirlerinden hiç de nefret etmemişler. Husumetler, yanlış anlamalar, kırgınlıklar olmuş elbette, hatta birbirlerine eziyet bile etmişler. Kolay mı savaş ortamı, menfaatların çatışması? Yine de birbirlerinin insan yönünü bildikleri için, sonradan barışabilmiş o eski komşular. Aile büyüklerim asla kötü anmazlar, kötü söz söylemezlerdi o eski komşuları hakkında. Hep hürmetle söz ederlerdi. KİTAP SAYI ? Meral ÖZDEN U lusal Kurtuluş Savaşı yıllarında, aile büyüklerinizin Ege’de yaşadıklarını konu alan Ateşler İçindeydi Germencik, bir roman olmanın yanı sıra, sözlü tarihe bir belge niteliği de taşıyor... Evet, zaten beni şevke getiren, biraz da işin bu boyutuydu. Roman, aile büyüklerimin yaşadıklarının yanı sıra, yakın tarihimizden çok önemli kişilerin Ege’de Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadıklarına tanıklık ediyor. Celal Bayar gibi... Yörük Ali Efe gibi... Celal Bayar, Galip Hoca kimliğiyle Ege’nin kurtuluş savaşımına hazırlanırken, Mustafa Kemal’in emriyle, Germencik’te Nahiye Müdürü olan büyükdedem Emin Ulucan’ın evine geliyor. Büyükdedem de Mahmut Celal Bey gibi bir İttihatçı. Ce lal Bey bir ay boyunca büyük bir gizlilik içinde evlerinde konuk oluyor. ‘Ulusal Kurtuluş’ örgütlenmesi bu evden yürütülüyor. Romanda aktardıklarınızı ne zaman dinlemiştiniz anneannenizden? 70’li yılların sonlarında... Henüz bir lise öğrencisiyken. Romanı yazmak için neden bunca zaman beklediniz? Demek bunca zaman içimde taşımam gerekiyormuş. Aslında zaman içinde öyle çok değişiklik gösterdi ki dinlediklerim hakkında hissettiklerim... Yine de romana, ilk dinlediğim andaki duygularımı, düşüncelerimi yansıttım. Bu bakımdan, anneannesine yaşadıklarını anlattıran o on sekiz yaşındaki torun, romanın hem anlatıcısı, hem de kahramanlarından biri oldu. Madem yazmak için, zamansal olarak bunca mesafe almanız gerekti, anlatıcınızı neden bugünlere yerleştirmediniz? Dediğiniz gibi roman bir belge niteliği de taşıyor. Gerçeği olduğu gibi aktarmak, eğip bükmemek gerekiyordu. Yazmak neredeyse bir trans hali... Aradan bunca yıl geçmiş olmasına karşın, anlattıklarını kaleme alırken, anneannemin en küçük bir mimiği bile canlandı gözümün önünde. Gözlerinin içine bak tım. Sesini işittim. Sesindeki en küçük değişimleri bile... Ben de çok acı çekmiştim, anneannemin anlattıklarını dinlerken. O acıyı olduğu gibi, yeniden yaşadım. Yine de, 2005 yılında, eline kalemi alıp da, bunları kayda geçiren yazar olarak bütünüyle yok olamadım ortalıktan. Neden peki? Romana hazırlık aşamasında yoğun şekilde dönem araştırması yapmam gerekti. Devlet arşivlerini taradım, telgraf metinlerini okudum. Öyle çok şey var ki o telgraf metinlerinde. Kaçışları sırasında, neredeyse adım adım izlerini sürebildim. Elbette, o güne kadar bilmediğim pek çok şey öğrendim. Bunları da dipnotlarda yazarın notu ibaresiyle aktardım. Metnin akıcılığını bozmamak, anneannetorun sohbetini bölmemek için. Anneannenize yaşadıklarını anlattırdığınız zamanlarda, gün gelip de bunları yazacağınızı düşünmüş müydünüz? Galiba bilinçaltından... Tıpkı benim yazarken girdiğim yoğun trans haline giriyordu anneannem de anlatırken. Çocukluğuna, o anlara dönüyordu. O vahşeti tekrar yaşıyordu. Çok acı çekiyordu. Kızıyordu bana anlattırıyorum diye. Ben de gönül indirmesin diye, yazar ol ? SAYFA 18 CUMHURİYET 920
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear