29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler yapıldığı Çanakkale’den milletvekili adayı gösterilmesi içindi. Bu sözler tutulmadı. Adını sildiler. Çağlayangil’in Menderes’e gönderdiği mektup ağır bir suçlamayla sona erer: “Başkasının şeref ve haysiyetine saygılı olmayanlar, şeref ve haysiyetten nasibini almayanlardır.” Çağlayangil, Celal Bayar’ın isteği üzerine Bursa Valiliği’ne getirilmiştir. AHMET VEFİK PAŞA TİYATROSU İhsan Sabri Çağlayangil Bursa Valisi olarak, siyasete girdikten sonra da Dışişleri Bakanı olarak üne kavuşmuştur. “Kader bizi una değil, üne itti” sözü, üne ulaşırken, uygunsuz yollardan varlıklı olmaya çalışmadığını düşündürür. Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu onun Bursa Valiliği zamanında yapılır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Muhsin Ertuğurul’un şu sözleri tiyatronun kurulması için yeterli olacaktır: “Burası, padişahlık döneminde Moliere’in tiyatro adaptasyonlarını aslından güzel yaptığı, Ahmet Vefik Paşa’nın eserlerinin oynadığı bir il. Sizin vali olduğunuz dönemde bir tiyatro yapılmasını sanırım siz de istersiniz.” Menderes tiyatro yapılmasını istemez. Yardımcı olamayacağını da açıkça belli eder. Çağlayangil’in Menderes’e verdiği yanıttan günümüz yöneticilerinin alacağı dersler olmalıdır: “Siz okul yapacak, cami yapacak, çeşme yapacak vali çok bulursunuz. Ama tiyatro yapacak valiyi pek bulamazsınız. Bırakınız, müsaade ediniz de bu girişimimi tamamlayayım.” Bursa Valsi İhsan Sabri Çağlayangil Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu Kâzım Taşkent’in desteğini sağlayarak Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nu tamamlamasını bilmiştir. “BAL DUDAK” Süleyman Demirel 1965 Hükümeti’nde Dışişleri Bakanlığı görevini İhsan Sabri Çağlayangil’e vermiştir. Alçakgönüllü bir çekingenlik içinde duran Çağlayangil böyle bir görevi beklemiyordur. Ama daha çok böyle bir görev beklentisi içinde olanlar yadırgamıştır onun görevini. Süleyman Demirel, Ali Esat Birol’un sözlerini anımsatıyor: “Çok iyi yaptın, Bal dudaktır. Göreceksin çok başarılı olacaktır.” Süleyman Demirel, Çağlayangil’in görevlerindeki başarısını överken “Birbirimizin tiryakisi olduk” demek gereğini duyar: “Dışişleri Bakanlığı, Senato Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Vekilliği görevlerinin hepsini mükemmel yapmıştır. Ülkeye çok dost kazandırmıştır. “Bal dudak” deyimi tatlı dilli, “Cemal Sahibi” kimseler için kullanılır. Söyleşinin tadı, dinlemenin içtenliği, Çağlayangil’in kişiliğinde, uzak coğrafyalardaki insanlarda bile güven uyandıran bir ruh yeteneğine dönüşmüştür. Özellikle diplomatlar, dışişleri ilişkilerinde dost yakınlaşmasının özlemini duyarlar, Demirel’in “Ülkeye çok dost kazandırmıştır” sözü üzerinde özellikle durmak gerekecektir. Siyasetin içinde bir gönül insanı: İhsan Sabri Çağlayangil İhsan Sabri Çağlayangil’i, 70’li yıllarda, arkadaşım Dr. Cevdet Aykan’ın evinde, onuruna verdiği bir yemekte tanımıştım. Söyleşinin tadını çıkarmasını bilen, incelikli bir gönül insanıydı. “Mutfak Siyaseti” dediği kahvaltı sofralarında nice sorunu kolaylıkla çözdüğünü anlatırdı. Bir arkadaşının kızı Fransa’da “hippi” olunca, hippilerin arasına karışan Çağlayangil, onların felsefesini, dünya gelirinin yüzde 75’ini mutlu bir azınlığın paylaşmasına tepki olarak yorumlamış. Şu gerçeğin ne zaman ayrımına varacağız? “Yoksulların savaşı zenginlerin işine yarar!” “12 Eylül Darbesi” yapıldığı zaman Cumhurbaşkanı Vekili’ydi. Darbeden haberi olmamıştı. Evren’e söylediği sözleri herkes kendine göre yorumlayabilir: “Başarısız hükümetlerin çaresi vardır. Biri gider, öbürü gelir, felaket olmaz. Ama ordu, siyasete bulaşmanın ve iktidar olmanın kaçınılmaz erezyonuna bir kere kapalırsa, onun çaresi zordur, Çünkü ordunun yedeği yoktur. Bunun içindir ki, aklı başında olan her politikacının bu devirde baş dileği, sizlerin başarıya ulaşmanızı istemek ve beklemektir.” KELLE KOLTUKTA SİYASET Yurdumuzda siyaset yapmak kelleyi koltuğa almayı göze almak demektir, İhsan Sabri Çağlayangil Yassıada ile Zincirbozan serüvenlerini de yaşadı, Avrupa’da tedavi görmesine izin verildiği için Zincirbozan’a 20 gün geç katıldı. Evren’e 12 Haziran 1992’de Zürih’ten gönderdiği bir mektupta İnönü’nün bir sözünü anımsatması, yönetimi elinde bulunduranları düşündürmesi gereken bir sözdür: “Siyasi mahkumiyetlerin hepsinde bir hak tereddüdü vardır. Siyasi mahkumlar, milletin yarısı indinde hain ise, diğer yarısının gözünde kahramandırlar. Bu duyguları körüklemekte yarar yoktur. Barış lazımdır.” Siyasette öç almanın değişik yöntemleri vardır. Süleyman Demirel Dokuzuncu Cumhurbaşkanı olduğu zaman, Kenan Evren Çankaya’da baş eğmiş, saygılarını sunmuştu. İhsan Sabri Çağlayangil barış insanıydı. Ama “irtica” olayına karşı acımasızdı. Bursa Valisi’yken Ulu Cami’de “Ben Mehdi’yim!” diye olay çıkaranların, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine kadar uzanan bir örgüt olduğu anlaşılmıştır. İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarından günümüz yöneticilerinin de alacağı dersler var. Yönetimin başında olanlar, oradan hiç ayrılmayacaklamış gibi, kendilerini güçlü kılmak istedikçe yanlışlara düşüyorlar. Çağlayangil’in anılarını okumak yanlışlardan kurtulmaya yardımcı olabilir. Yönetim sarhoşluğundan ayılmayanlara Mehmet Akif’in bir dörtlüğünü anımsatarak yazıya son verelim: “Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. Y akın tarihimizi avcumuzun içi gibi bildiğimizi sanırız. O çalkantılı zamanın akışına kapılmızındır. Tanığı olduğumuz olaylar vardır. Ama bütün bunlar kendi yaşama anlayışımızdan olaylara bakışımızdır. Bir de olayların içinde olan, siyasete yön veren insanlar olduğunu anımsayalım. Bizim hiçbir zaman bilmediğimiz, görmediğimiz olayları yaşamış, olayların akışını değiştirme olanağını ele geçirmişlerdir. Belki gizli kalmış nice ilişki onlarla birlikte göçüp gidecek, belki anılarda yaşayarak yeni bir bakış açısı edinmemize yarayacaktır. Siyaset günlerinin karmaşasına anılar açıklık getirebilir mi? Günlükler bile yorumlarla değişirken, araya zaman girince, anılar da belirsizlik içinde kalmaz mı? O belirsizliğe biçim vermek istenirken anı yazanın kişisel sorunları öne geçmez mi? İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarını okurken bu soruların da yanıtlarını aramak gerekecek (ÇAĞLAYANGİL’in ANILARI, “Kader Bizi Una Değil, Üne İtti”, Bilgi Yayınları 2007). nı anlatan Çağlayangil’i Tanju Cılızoğlu şöyle tanımlıyor: “Çağlayangil ilk görüşmemizde 83 yaşında bir uçarı yürekti, Yaşamı dolu dolu yaşayan ve gönlünce yaşayan bir diriliği, takvim yapraklarına meydan okuyan kucaklamalarla sürdürüyordu.” İhsan Sabri Çağlayangil’i, 70’li yıllarda, arkadaşım Dr. Cevdet Aykan’ın evinde, onuruna verdiği bir yemekte tanımıştım. Söyleşinin tadını çıkarmasını bilen, incelikli bir gönül insanıydı. “Mutfak Siyaseti” dediği kahvaltı sofralarında nice sorunu kolaylıkla çözdüğünü anlatırdı. DEVLET ADAMI BİLİNCİ: Anılar yer yer zamandizinsel bir sıra izlese bile, gerek meslek çalışmasında, gerek siyasette karşılaştığı önemli olayları bir bütün olarak anlatırken geçmişe döndüğü gibi geleceğe de yöneliyor. Gerek emniyet örgütünde, gerek valiliklerde geçen uzun meslek uğraşında siyasetçilerin buyruğunda olmadı. Adnan Menderes, “Seni Sivas’a vali yaptık. Orada seçimleri alacaksın” dediği zaman nasıl davrandı? “Sivas’a gitmeden seçimi kazanıp kazanamayacağımı söyleyemem. Ancak göreve başladıktan 15 gün sonra söyleyebilirim” dedi. Bir valinin dürüst çalışması yönetime güven duyulması anlamına gelir. Çaglayangil’in çalışma yöntemiyle ilgili iki örnek vermek gerekir: “BEN ÇAĞLAYANGİL” Telefona böyle çıkarmış. İhsan Sabri Çaglayangil (1908l993),85 yıllık yaşama serüvenini dolu dolu yaşamış bir siyaset insanı. Anıları yayına, hazırlayan Tanju Cılızoğlu diyor ki; “Üç padişah görmüş, Atatürk’le,Celal Bayar’la, Menderes’le, Demirel’le, İsmet Paşa ile, Evren’le yaşamış bu anılar...” Çalışma arkadaşlarını seçmesini bilen Süleyman Demirel, “Birbirimizin tiryakisi olduk” diyordu: “1 Ocak 1994 günü onu elimle Zincirlikuyu’daki kabrine bıraktım.” Demek ki 1993’ün son günleri ölmüştü. Ölümünden 2 yıl önce anılarıSAYFA 38 “Sivas’ta göreve başladım, Ankara’dan yanıma aldığım beş sivil memuru da Sivas’a götürdüm. Onlara birer eşek aldım ve memurları köylere âmme cüzü, koku, tespih satmaya yolladım. Kendilerine de ’her çarşamba bana gelin, bilgi verin’ dedim. Memurlarım köy köy dolaşınca mesele meydana çıktı. Seçim Sivas’ta başabaştı. Menderes’e bir süre sonra telefon ederek, ‘Burada seçimi alırım’ diye tekmil verdim.” İnönü, 200 araçla Kayseri’den Sivas’a gelmektedir. Bu sırada toprak kayması olmuş, yol kapanmıştır. Demokrat Partililer “İnönü Sivas’a sokulmayacak” diye sevinmektedir. Vali Çağlayangil, “İşime karışmayınız” diyerek olayın tırmanmasını şöyle durdurur: “Hemen nafia araçlarını seferber ettim. Heyelanın kapattığı yolu kısa sürede açtırdım. İnönü şehre geldi. Bana telefon etti. ‘Devletin mevcudiyetini gösterdiniz, teşekkür ederim’ dedi.” Menderes valinin bu tutumuna kızmıştır. Oysa Çağlayangil görevinin gereğini yapmıştır. “Sadece devleti korudum ve kolladım. O yolları açmayabilirdim. Gece olmuştu, gayret etmeyebilirdim. Ama Cumhurbaşkanlığı yapmış bir lidere karşı görevimin gereği, benim yaptığım en doğrusuydu ve böyle yapılmalıydı.“ Demokrat Parti Sivas’ta seçimleri kazanır. Ama Çağlayangil görevinden çekilir. Oysa Çaglayangil’in Sivas’a vali yapılması, görev değişikliği MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 920
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear