28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

B U L M A C A 1 I 2 D 3 I 4 D 5 I 6 İLKER MUMCUOĞLU C 7 G 8 A 9 D 10 B 11 J 12 D 13 E 14 A 15 H 16 H 17 F 18 B 19 C 20 B 21 I 22 J 23 I 24 C 25 G 26 I 27 C 28 B 29 B 30 I 31 F 32 B 33 I 34 D 35 J 36 C 37 B 38 J 39 C 40 B Feyza HEPÇİLİNGİRLER 7 Aralık Perşembe Türkçe Günlükleri dığı gibi ITALY değil, ITALIA yazdırıyorlarmış. Yunanlıların İngilizce GREECE yerine HELLAS demeyi yeğlediklerine ben de tanığım. On beş yıl kadar önce “TURKEY değil TÜRKİYE” diye kampanyalar başlatılmıştı; ama insanları, alfabelerinde bulunmayan harfleri kullanmaya zorlayamazsınız. “Fransızca: La Turquie / İtalyanca: Turchia / İspanyolca: Turguia / İsveççe: Turkiet / Almanca: Türkei, Hollandaca: Turkije” olduğuna göre İngilizcesi de “TURKIA” olabilir. Hem eskiler “Türkiya” demiyorlar mıydı? “Türkiye“ sözcüğü de buradan geliyor olabilir. 41 B 42 H 43 B 44 I 45 G 46 A 47 G 48 A 49 C 50 F 51 H 52 H 53 J 54 B 55 D 56 K 57 F 58 G 59 I 60 J 61 B 62 K 63 D 64 E 65 E 66 C 67 I 68 D 69 B 70 B 71 C 72 B B 73 B 74 I 75 B 76 K 77 C 78 A 79 K 80 E Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin bir şiirinden alıntı ve şiirin adı ortaya çıkacaktır. ir çığlık! Bir yardım isteği! Ama nasıl? Noktasına, virgülüne dokunmadan (Sondaki üç noktayı saymazsak noktası yok, virgülü zaten yok!) alıyorum aşağıya: merhaba sızden tek ricam olucak halen daha cumhurıyette yazıyormusunuz bılmıyorum bıle ona bıle waktım yok cunku sorun oss eger halen daha yazıyorsanız lutfen bızım ıcınde bıseyler yapın neler yasadıgımızı kımse bılmıyor kımse anlamıyor yarıs atıyız gıbı ne bu oss canawar gıbı bızı yerın dıbıne sokmaya calısıyor eger bıseyler yazarsanız cok sewınıcem en azından sız bıze yardımcı olun lutfenn... Ne yapılabilir? Her anlamda... 10 Aralık Pazar 9 Aralık Cumartesi li Sirmen’in bugünkü yazısı şöyle başlıyor: “Fransa’da yüzyıllardır panayır yerlerinde, bezden yapılmış, üstünde sarık olan bir kafaya top atarak devirmek oyunu vardır. Oyunun ve hedefin adı ‘Tete de Turc – Türk kafası’dır. Fransız taa ortaçağdan kalan zihniyetle, Türk’ten hıncını böyle alır. Türk kafasını düşürmek bir keyif aracıdır.” Durmadan ertelediğim konuya girmek için iyi bir uyarıcı oldu Ali Sirmen’in yazısı. Çünkü Türkiye’ye “Turkey” (hindi) demek de böyle bir hınç alma yöntemi. Denecektir ki bizde de Mısır ve Hindistan var. Evet; ama biz ne Hindistan dediğimizde hindiyi anımsarız ne de Mısır dediğimizde İzmirlilerin darı dediği mısırı. Üstelik, hindi bize Hindistan yoluyla; mısır da Mısır’dan gelmiştir. “Turkey” dedikleri ve anayurdu Amerika olan hindi ise Türkiye üzerinden değil, İspanya üzerinden gitmiş İngiltere’ye. Mehmet Sağcan, İtalyanların tacchino, İspanyolların pavo, Hollandalıların kalkoen, Fransızların dende, dindon, Almanların truthenne adını verdikleri hindiye İngilizlerin neden TURKEY dediğini soruyor. Anglosakson ülkelerinde her yıl Noel’de ve şükran gününde kutlamaların, törenlerin baş yemeğinin, kesilip kızartılmış TURKEY olduğunu (hatta Türkiye’de bile) belirttikten sonra Ali Sirmen’in değindiği “Türk kafası” oyununun İngiltere’de de yumruk atılan, sarıklı “Turk’s head” resmi olarak panayırlardan kafebarlara taşınmış olduğunu söylüyor. Bizim denizcilerin ipin ucuna attıkları ve “Mevlana cevizi” adını verdikleri düğüme de “Turk’s head” denirmiş İngiliz denizcileri arasında. O düğümün rıhtımda kesik bir kafa gibi yerlerde sürüklenmesinden pek hoşlanıyorlar besbelli. Bir tarihte, Hollanda’da, yabancı düşmanı ırkçıların, Noel öncesi, piyasaya, üzerinde İngilizce, “I will eat Turkey” (Hindiyi / Türkiye’yi / Türkleri yiyeceğim” yazan tişörtler çıkardıklarını ve Türk işçilerinin şikâyeti üzerine, mahkeme kararıyla bu tişörtlerin toplattırıldığını da anlatıyor; nereli olduğunu soran kız arkadaşına, “Türkiye’den” (from Turkey) dediğinde kızın “glu glu glu” sesleri çıkararak dalga geçtiğini de. Türkiye’yi her yendiklerinde İngiliz gazetelerinin “Wembley’de Hindi (Turkey) Kızartması” başlığı attıklarını biz de bilmiyor muyuz? Beğenmedikleri adları, soyadları değiştiren insanları nasıl aşağılık kompleksli olmakla suçlayamazsak ülkemizin beğenmediğimiz adını da değiştirme hakkımız ve şansımız olmalı. İtalyan basketbolcular formalarına İngilizlerin kullan 1 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Sansürttürme şair ...” (Akgün Akova’nın bir şiir kitabı). 78 8 46 14 48 B. “Güzel Avrat Otu” ve “İmbatla Dol Kalbim” adlı öykü kitaplarını da yaratan yazar. 70 61 40 37 20 41 28 10 75 69 32 43 54 29 73 72 18 C. “Sen kitaplar ... yamultulmuş, kendi sosyal çevresinden yalıtımış bir Yabancı’sın artık ve hep öyle kalacaksın. Estetik zehirlenmesi bu. İç basıncın sana da öyle kitaplar yazdıracak; birileri daha zehirlensin, hayatla itişmekten yorulsun diye.” (Necdet Şen’in, “Değişim Rüzgârı” adlı yapıtından.) 36 71 49 19 27 24 6 66 39 77 D. Hafız Mustafa olarak da tanınan Türk hattat. 9 55 4 34 68 63 2 12 31 50 17 57 G. “... ve Günler” (Hesiodos’un öğretici şiiri). 58 47 45 7 25 H. İstanbul Beyoğlu’nda, bir dönem sanatçıların uğrak yeri olan pastanelerden biri. 15 42 16 51 52 I. Orhan Asena’nın bir oyunu. 1 44 74 3 5 33 59 26 21 30 67 23 J. “... Camus” (“İçinde insan acılarının kaynaştığı Pandora’nın kutusundan, Yunanlılar en son umudu çıkardılar, tümünün en korkuncu olarak. Bu söylenceden daha duygulandırıcı bir simge tanımıyorum. Çünkü umut, sanıldığının tersine, boyun eğme anlamına gelir. Oysa yaşamak boyun eğmemektir.”) 22 38 53 11 35 60 K. Pinekleme, uyuklama. 62 76 56 79 A 7 Ağustos 1999’daki büyük Marmara depreminde evde yalnızdım. Bitmeyecekmiş gibi gelen o korkunç sarsıntı sırasında yatağımda doğrulup oturabildim ancak; başka hiçbir şey yapamadım. Üst katlardan dolapların devrilme, sırçaların kırılma sesleri; dışarıdan köpek ulumaları, martıların çılgın çığlıkları, kaynağı belirsiz gürültüler gelirken, elektrik telleri şimşekler çakıp birer birer koparak şehri karanlığa gömerken, “teorik olarak” depremi önceden hissedip bana haber vermesi gereken kedim, korkudan büyümüş gözlerini bana dikmiş, benden daha şaşkın bakıp duruyordu. Zaten az sonra onu evde korkusuyla baş başa bırakıp komşularla birlikte dışarı çıkacak ve parkta sabahlayacaktım. O gece gökyüzüne bakan herkes, gökyüzünün alçalmış, yıldızların uzansanız tutabileceğiniz kadar yakınlaşmış olduğunu görmüştür. Ben bunu, İstanbul’un bütün ışıklarının sönmüş olmasına bağlamıştım. Sevgi Özel, Çınar Yayınları’ndan yeni çıkan kitabının adını, buradan hareketle, “Yıldızlar mı Suçluydu?” koymuş. Bir deprem romanı Sevgi Özel’in kitabı; ama aynı zamanda o günlerde tutulmuş notlarla bir belgesel gibi de okunabilecek bir kitap. Depremi, acıyı ve dayanma gücünü, daha çok kadınların üzerinden anlatmış Sevgi Özel. “Yıldızlar mı Suçluydu?” depremi anlatmasına karşın insanın içini karartmayan, arı duru bir Türkçeyle yazılmış, sürükleyici bir roman. Yine 10 Aralık Pazar K E. Alban Berg’in bir prolog ve üç perdelik bitmemiş operası. 65 64 13 80 F. Yüzyıl. 877. sayının çözümü: A. İbcal, B. Kızım Olmadan Asla, C. İlgili, D. Nuvaşir, E. Cumbul, F. İşbirlikçi, G. Yağmur Sıkıntısı, H. Erguvan, I. Nucula, J. İzlal. Şiir: “Bilginlerimiz sağolsunlar bir vitamin buldular/ çalışınca azıcık/ yumuşak G vitaminiUlusalcılık” im ne derse desin (Sevincime kızanlar oluyor çünkü.) Orhan Pamuk’un aldığı Nobel Edebiyat Ödülü, kendim almışım gibi sevindirdi beni. O zengin, o soylu İsveçlilere kendini ayakta alkışlatmak, dakikalarca tek sözcüğünü anlamadıkları Türkçenin müziğini dinletmek kolay iş değil. Orhan Pamuk’a kitabını imzalatmak için uzayıp giden kuyruklarda saatlerce bekleyen İsveçliler bir şey söylemiyor mu bize? Dünyanın neresinde Orhan Pamuk’tan söz edilse Türkiye’den söz edilmesi az şey mi? Adının, Dostoyevski’yle, Joyce’la, Proust’la birlikte anılmasını sağlamak; İstanbul’u, Dostoyevski’nin St. Petersburg’u, Joyce’un Dublin’i, Proust’un Paris’i ile aynı düzeye çıkarmak, Türkiye’yi yüceltmek değil de nedir? Türk edebiyatı ve Türkçe, dünya edebiyat tarihinde kendine bir yer açtı. Önemli şeyler bunlar. Türkçeye benim kadar emek ve gönül vermiş biri Türkçenin bu zaferine nasıl sevinmeyebilir?? feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 879 SAYFA 39
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear