05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Alev Coşkun ile ‘Tarihi Unutmamak Günceli Yakalamak’ adlı kitabını konuştuk Mihenktaşları... de barış önerilerini incelemek üzere üç hafta içinde delegelerimizi kararlaştırılacak kente göndermeye hazır olduğumuz ifade edildi. 10 gün sonra 15 Nisan 1922’de gelen yanıt olumsuzdu. Bunun üzerine Mustafa Kemal hükümet kanalıyla yeni bir barış planı ile yanıt verdi. İzmit’te bir konferans toplanmasını önerdi, sonuç alınmadı. Beykoz’da ya da Venedik’te bir konferansın toplanması birkaç kez söz konusu olduysa da bu da mümkün olamadı. Yani Avrupa devletleri Atatürk’ün de dediği gibi kendi hazırladıkları tuzağa düştüler. Büyük zaferimiz kazanılana dek bunların hiçbiri gerçekleşmedi. AYDINLANMA DEVRİMİ Ve Atatürk’ün Aydınlanma Devrimi… Ortadoğu coğrafyasında ve İslam dünyasında ilk kez gerçekleşen bu büyük devrimin insanlık tarihindeki yeri nedir? Nasıl bir emsal teşkil etti/ediyor? Kitabınızda bunlar da var.. İnsanlık tarihinin son 220 yılında, toplumları derinden sarsan üç büyük devrim oldu. Birincisi 1789 Büyük Fransız Devrimi’dir. Burjuva sınıfının önderliğinde gerçekleşen devrim, krallığa son vermiş, feodal derebeylerbaskıcı monarklardestekçileri kilise üçlüsünün hegemonyası, mutlak egemenliği temelinden sarsılmıştır. İkincisi Rusya’da gerçekleştirilen 1917 İhtilali’dir. İlk kez gerçekleşen bu proletarya (işçi sınıfı) devrimi; sosyal adalet, sosyal devlet kavramlarının tüm dünyada yerleşmesini sağlamıştır. Dünya çapında üçüncü büyük devrim de, ulusal bağımsızlık savaşı ve zaferimiz 1923 Anadolu İhtilali’dir. Latin Amerika’dan Uzak Asya’ya kadar bütün üçüncü dünya ülkelerince, sömürge ya da bağımlı halklarca büyük ilgiyle izlenen bu zaferle emperyalizmin yenilirliği kanıtlanmıştır. Ve emperyalizmin yenilmesinin ardından da Aydınlanma Devrimi dediğimiz bir dizi devrim yaşama geçirilmiştir. Ulusalcı ve laik ilkelere dayalı bir devlet kurma yoludur bu. Atatürk’ün Aydınlanma hareketi üç eski ve köhnemiş, çağdışı kalmış kurumun yıkılışıyla uygulamaya sokulmuştur. Saltanat yerine, Cumhuriyet; hilafet yerine, çağdaş ve laik hukuk; medrese yerine, çağdaşbilime dayalı eğitim sistemi. İlhan Selçuk’un yazılarında özetlediği gibi; Atatürk’ün devrimleri, aklın inançtanbilimin dinden bağımsızlığı demektir. Bu Aydınlanma Devrimi, ümmetten bir ulus; kuldan vatandaş yaratmıştır. Atatürk’ün Aydınlanma Devrimi’nin temeli çağdaşlıktır. Kitabımızda bunları tartışıyoruz. Atatürk’ün düşünce yapısını etkileyen olaylar ve düşüncelerden de bahsediyorsunuz kitabınızda. Tabii o dönemde dünyada da yoğun olarak siyasal olaylar birbirini izliyordu. Bu dönemdeki gelişmeler, okuduğu kitaplar, Jön Türkler hareketi onu etkiledi ve geliştirdi. Tüm bunlarda Atatürk’ün salt bir olayın ya da bir düşünce akımının izleyicisi olmayıp, değişik görüş ve düşüncelerden kendine göre bir sentez çıkardığını görürüz. Mustafa Kemal tarihsel bir dönemeçte dünyaya geldi, 1789 Fransız İhtilali’nin 92. yılında doğdu. Bu ihtilalin yarattığı düşünceler insan hakları, eşitlik, adalet, özgürlük, bağımsızlık ve ulusçuluk gibi kavramlar artık Avrupa’da yer tutmuş, diğer ülkelerde de etkisini artırmaya başlamıştı. O sırada da Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ve çöKİTAP SAYI Emperyalizme karşı ilk savaşımız, emperyalizmi alt eden bir ulus… En uzun on dört gün… Atatürk’ün Aydınlanma Devrimi nedir? Amerika ve Avrupa’nın değişmez emelleri… Hainler… Çoğunluk her şey, azınlık hiçbir şey diyenler… Kendilerini ağa paşa ilan edenler, halkın iradesini hiçe sayanlar… Anayasayı delik deşik edenler… Pek muteber bir hükümetin marifetleri… Alev Coşkun’un özellikle yakın tarihi ve kimi siyasal olayları incelemeye dayalı dizi yazılarıyla, kimi güncel yazılarını bir araya getirdiği kitabı, "Tarihi UnutmamakGünceli Yakalamak" adlı kitabı Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlandı. Neydik ne olduk diyenler için… Nereden nereye diyenler için... Yurdunu sevenler için…. Bir de hainler için… Hatta özellikle onlar için… Alev Coşkun ile "Tarihi UnutmamakGünceli Yakalamak" adlı kitabını konuştuk. ? Gamze AKDEMİR “E SAYFA 20 n Uzun On Dört Gün Kurtuluşa Giden Yol” adlı bölümle başlıyor kitabınız. En uzun on dört günü neden yazdınız? En uzun on dört günde neler olduğunu ve o günü olduğu kadar bugünü de nasıl etkilediğini anlatır mısınız? Sakarya Savaşı ile Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı arasında geçen on bir ay sürecinde Avrupa Sevr benzeri tehditlerle sıkıştırırken Atatürk’ün bu tuzağa karşı sergilediği tutum ve Türk ordusunun geliştirilmesi için yapılan çalışmalar anlatılıyor bu bölümde. “En uzun on dört gün” tarihten silinmek istenen bir ulusun yeniden doğuşunun kısa bir öyküsü. 26 Ağustos Büyük Taarruz’un başlaması ile 9 Eylül 1922’de İzmir’in alınışı arasında geçen süre. Yunan ordularının arkasında o günkü süper güç İngiltere vardı. Emperyalizme karşı verilen bir savaştır. İngiliz hükümetinin bazı resmi belgeleri de bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bazı 2. Cumhuriyetçiler diyor ki “Biz sadece Yunanlılara karşı savaştık”. Hayır biz emperyalizme karşı savaştık, emperyalizme karşı ilk savaşımızdır o. İtalya, Fransa, İngiltere ve arkasında da Amerika var. Yazımda bu savaşın ne kadar zor koşullarda kazanıldığını anlatmaya çalıştım. Bir yandan da Meclis’teki bölünmüşlük ortamını anlattım. İşte karşıdevrimcilerin Mustafa Kemal’in elinden Başkomutanlığı almak istemesi.. Birinci Meclis’te toprak ağaları, şeyhler, İttihat ve Terakki’ye bağlı kişiler, devrimciler, hocalar, hep bir arada bulunuyorlardı. Mustafa Kemal’in başarısını isteyen Kuvayı Milliyecilerin yanında kimileri de, onun başarısız olmasını, hatta yenilmesini istiyorlardı. Rusya’da bulunan Enver Paşa’nın Anadolu’ya gelerek İttihat ve Terakki’yi yeniden canlandırmasını isteyenler de vardı. Bu aşamada Mustafa Kemal’e karşı olanlar birleştiler ve elinden Başkomutanlığı almak istediler. Hatta Başkomutanlık yetkileri son uzatmada elinden alındı da. Ordu birkaç gün başsız kaldı. “En Uzun On Dört Gün Kurtuluşa Giden Yol”da Meclis’teki nefes kesen tartışmalar ele alındı. Tüm ulusun, topyekun savaş için yaptığı fedakârlıklar; Büyük Taarruz’un askerlik açısından stratejik planları üzerinde duruldu. Tüm bu boğucu şartlarda Mustafa Kemal ilk adım olarak Anadolu’ya geçip direniş güçlerini örgütlemiş. Orada işte Mustafa Kemal’in önderliği ortaya çıkıyor. Taarruz bambaşka bir ordu gerektiriyordu. Atatürk elbette bunu çok iyi biliyordu. Öte yandan da Meclis’te ise bölünmüşlük sürüyordu. O nedenle Atatürk Sakarya Savaşı’ndan Büyük Meydan Savaşı’na kadar geçen 11 ayda, üç alanda hazırlık yapmak gerektiğine kanaat getiriyor; 1 Halkı hazırlamak. Halka gidiyor anlatıyor durumu. Her evden bir şey istiyor. Çorap, kıyafet, silah istiyor. Böylece halk tamamen işin içine giriyor. 2 Meclis’i hazırlamak. 3Orduyu hazırlamak. Bunu sezen Avrupa’nın karşı atağı ise sözde bir barış anlaşması oluyor. Ama ne anlaşma, Sevr kılıklı bir anlaşma. Tıpkı bugünleri yaşıyoruz orada. Şimdi, Sakarya Savaşı’ndan hemen sonra TBMM Hükümeti Sovyetler Birliği ile Kars Antlaşması’nı, 20 Ekim 1921’de de Fransızlarla Ankara Antlaşması’nı imzaladı. Bu arada 2. İnönü Savaşı’nın kazanılmasıyla İtalyanlar zaten çekilmişti. İngiltere ise direnmekteydi. İşte bu koşullarda Şubat 1922’de Avrupa’ya gidilerek Paris ve Londra’da Ankara’nın görüşleri anlatıldı. Avrupa devletleri de 1922 ilkbaharında Ankara’ya bir ateşkes ve barış önerdiler. İsmi ateşkes ve anlaşma ama gerçekte her bir metrekare yurt toprağını parça pinçik bölüş hesabı. BARIŞ ÖNERİLERİ Önerilen anlaşmanın temel noktaları nelerdi? Şöyle, Yunan askeri güçleri Ege bölgesine geriye çekilecek, TürkYunan askeri güçleri arasında 10 km eninde bir koridor bırakılacak. Trakya’da Tekirdağ Türklere, Kırklareli, Babaeski ve Edirne Yunanlılara kalacak, doğuda bir Ermenistan kurulacak, Boğazlar silahsız bölge olacak, kapitülasyonlar yumuşatılabilecekti. Bu ateşkes 3’er aylık sürelerle uzatılabilecek. Bir ölçüde pasifize etmek… Bu esnada Meclis’te nasıl bir hava esiyordu? Olay her yerde bir an önce barış isteyenleri harekete geçirdi. Meclis kulislerinde, İstanbul gazetelerinde, çeşitli toplantılarda sözbirliği edilmişçesine bu noktada savaşın gereksizliği, hazır barış önerileri yapılmışken bunun üzerinde durulmasının ve yeni öneriler gerçekleştirilmesinin doğruluğu dillendiriliyordu. Atatürk bu tuzağa düşmedi. Ödün vermeyen ama savaş yanlısı da görünmeyen, incelikli önerilerin yer aldığı bir barış paketi geliştirildi. Pakette, Atatürk’ün Nutuk’ta da özetlediği üzere, ateşkesin ilke olarak kabul edildiği ancak temel koşul olarak Yunan tarafının Anadolu’yu tamamen boşaltmaya başlaması gerektiği bildirildi. İtilaf devletleri kabul ettiği takdir ? CUMHURİYET 879
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear