Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Orhan Pamuk’un başarısı gösteriyor ki ‘Türk Edebiyatının Dışa Açılması’ gerekmektedir. Artık Türkçenin doğrudan değerlendirilmesi söz konusu değildir. Eski bir gelenekten beslenen çağdaş edebiyatımızın hiç de küçümsenmeyecek bir güç olduğu o zaman daha iyi anlaşılacaktır. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler N e okurlar, ne de yazarlar bir kitabın oluşmasındaki değişik evreleri tam olarak bilebilir. Yazarı ilgilendiren yayıncıya sunduğu dosyanın kitaba dönüşmesidir. Kimi zaman yayıma hazırlanma aşamasında o dosyada biraz değişiklik yapılır. Gene de terazinin birer kefesine konduğu zaman, kitabı yazanın emeği ile kitabın oluşmasındaki öbür emekler eşit değildir. Yazarın emeği o kitabı hazırladığı yılları aşar. Yaşamasının anlamı vardır o kitapta. Kitaba dönüşmede yayıncıya düşen emekler, kazanılan deneyim ölçüsünde kolaylaşır. Gene de kapak tasarımı, harf seçimi, sayfa düzeni, baskı özeni, dağıtım sorunu, korsan baskılarla savaşım, kitabın tanıtımı gibi süreklilik isteyen çabalar, yayınevinin uyumlu bir takım çalışmasını gerektirir. Bir kitabın basılıp okurun ilgisine sunulmasıyla iş bitmez. Okurun ilgisini çekmek için kitabın tanıtılmasına geniş yer vermelidir. Bu tanıtımın ölçüsü nedir? Arkasında büyük anamal desteği olan, ya da güçlü bir “medya” kuruluşunun içinde yer alan yayınevleri için tanıtım daha kolaydır. Ama çalışma düzeniyle, ilkeleriyle saygı duyulan bir yayınevinin tanıtıma ayırdığı pay sınırlıdır. Kaldı ki tanıtım kitabın değerlendirilmesinde yeterli bir ölçüt değildir. Kitabın özelliklerini belirten eleştirel değerlendirme yazarın özlemini duyduğu bir çalışma olacaktır. Arkadaş dayanışması içinde gönül alma yazılarının da tanıtımda payı vardır. Ama böyle yazılar hemen kendini belli eder. Zorlamayla yazıldığı anlaşılır. Yazarın kişiliğine sataşmadan bir kitabın değerlendirilmesi yapılamaz mı? Edebiyat bilimi bakımından önem taşıyan kapsamlı çalışmaları eleştirel denemenin dışında tutuyorum. Eleştirel deneme hem yazara, ham araştırmacıya yol gösteren özellikler taşımalı. “Türk Edebiyatının Dışa Açılması” nan yönetimlerin karşısında, tutarlı bir kişilik göstermelidir. Bir yazarda böyle bir kişilik aranması Nobel Seçiciler Kurulu’nun onuru sayılmalıdır. Bir yazarın dilini işleme hünerine verilemediği için, Orhan Pamuk’ta böyle bir kişilik mi görülmüştür? Orhan Pamuk’un başarısı gösteriyor ki “Türk Edebiyatının Dışa Açılması” gerekmektedir. Artık Türkçenin doğrudan değerlendirilmesi söz konusu değildir. Eski bir gelenekten beslenen çağdaş edebiyatımızın hiç de küçümsenmeyecek bir güç olduğu o zaman daha iyi anlaşılacaktır. mal, Aziz Nesin, Sait Faik Abasıyanık, Ferit Edgü, Zülfü Livaneli, Mario Levi, Tuna Kiremitçi, Feridun Andaç, Adnan Binyazar, Sadık Yalsızuçanlar, Cemil Kavukçu, İhsan Oktay Anar, Ahmet Ümit, Celil Oker, Can Dündar, İlber Ortaylı, Ahmet Yorulmaz kitaplarının başka dillere çevrilmesine karar verilen yazarlar arasında. “TEDA Danışma ve Değerlendirme Kurulu” hangi ölçütlere göre yazar seçmektedir? Kuşkusuz seçici kurul Türk Edebiyatı’nı yakından tanımaktadır. Saman alevi gibi parlayıp sönen kitaplara değil, kalıcı kitaplara destek sağlamalıdır. Bakanlık bu tasarının gerçekleşmesi için dış ülkelerden 25 yayın kuruluşuna destek sağlamıştır. ğı anımsanırsa, kadın ozanlarımızın da unutulmaması gerekir. Şimdilik onlar seçkilerde yer alıyor. Çağdaş edebiyatımızda kadın yazarlarımızın önemli bir birikim oluşturduğu, cumhuriyetin kadına sağladığı haklarla edebiyatın ivme kazandığı düşünülürse, nice önemli kadın yazarımızın unutulmaması gerektiğini anımsatırım. Bu arada Peride Celal, Nezihe Meriç, Halide Edip Adıvar, Semiha Ayverdi, Selçuk Baran, Oya Baydar, Erendiz Atasü, Feride Çiçekoğlu, Sevinç Coşkun, Ayla Kutlu, İnci Aral, Sevgi Soysal, Ayfer Tunç, Leyla Erbil, Tomris Uyar, Gülten Dayıoğlu, Suat Derviş ilerki yıllarda “TEDA Danışma ve Değerlendirme Kurulu”nun ilgi duyacağı kadın yazarlarımız olmalıdır. ÖDÜLLERİN ÖNEMİ “TEDA” çalışmasında daha şimdiden Talat Sait Halman’ın şiir seçkisinin Amerika Birleşik Devletleri’nde 2005 yılının en iyi ilk 10 kitabı arasında yer alması; Ferit Edgü’nün “Hakkâri’de Bir Mevsim” adlı romanını çeviren Kerima Filan’a “BosnaHersek Yazarlar Birliği 2005 Yılının En İyi Çeviri Ödülü”nün verilmesi Türk Edebiyatı’nın Türkiye dışında ne kadar etkili olduğunu düşündürüyor. Nobel Ödülü’nün görkemli törenleri yanında bu ödüllerin pek sözü edilmedi. Oysa taşıdığı edebiyat değeri bakımından bunlar göz ardı edilmemesi gereken ödüllerdir. Nobel Ödülü’nü çekici kılan 1,5 milyon dolarlık para ödülüyse, para insanı kurtarmadığı gibi, lekelenmesine de yol açabilir. Nobel Ödülü 1,5 dolar olsaydı adı anılır mıydı? Öte yandan Talat Sait Halman gibi bir gönül insanı, nice emeklerle yaptığı şiir çevirileri için “telif” bile istememiştir. Parayı “cebellezi” etmek iyidir ama kefenin cebi yok ki! Edebiyat dil içinde dil yaratma işidir. Edebiyat dili kullanmasını bilmek hüneridir. Yaşadıklarından, okuduklarından yola çıkarken, bir yazarın yazısına biçem özelliği kazandırması ömür törpüsüdür. Hele şiir diline yeni zenginlikler getirmesi, çağdaş şiire ivme kazandıran bir çalışmadır. Yetmiş yılı aşkındır Türk şiirini anlam derinlikleriyle geliştiren, söylem biçimleriyle şiir dilini yücelten, “dağlarca şiir” yazan bir ozan var: Fazıl Hüsnü Dağlarca. Nobel Seçici Kurulu o “saklı su”yu, o “gizli gömü”yü nerden bilecek! Zaten o da, “âhir ömrü”nde ne böyle bir ödüle aldırış ediyor, ne de keşfedilmeyi bekliyor. Türk şiirini dünya şiirine taşımak onuru yetiyor ona. Esnaflığın değişmeceli anlamı, hakkı olmayan paralara konmak, diye yorumlanabilir. Nasıl hekimliğin esnaflığında insanı küçülten bir yön varsa, edebiyatın esnaflığı da sakıncalıdır. “TEDA PROJESİ” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayın çalışmalarında, eski yönetimlerden gelen önemli bir yanlış vardı. Edebiyatla kültürün değişik dallarında yayın yapmak üzere 80 kişiye varan seçici kurullar oluşturulmuştu. Böyle bir çalışmanın ne denli yanlış olduğunun erken ayrımına vardılar da, birkaç “prestij” kitabı dışında, yayınevi gibi çalışmayı bıraktılar. Bunu karşılık 2005 Yılında başlayan, “TEDA Projesi” adı verilen “Türk Edebiyatının Dışa Açılması” tasarısını gerçekleştirmeye giriştiler. Bu tasarı ile eskilerden günümüze doğru “kültürsanatedebiyat” kitapları Türkçe dışındaki dillere çevrilecek, o dilin konuşulduğu ülkelerde yayımlanacak, böylece geniş çaplı bir tanıtıma girişilecektir. Bu çalışma kapsamında 2005 yılında 39 kitap, 2006 yılında da 41 kitap olmak üzere toplam 80 kitabın Türkçe dışındaki dillere çevrilmesi uygun görülmüştür. Belki de Orhan Pamuk’un kişisel girişimleri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın çalışmaları için esin kaynağı olmuştur. Kitaplarının başka dillere çevrilmesine karar verilen kadın yazarlar bir hayli geniş yer tutmaktadır. Kadın ozanların dışında öykücüler, romancılar, çocuk edebiyatına emek verenler seçilenler arasında yer almaktadır: Adalet Ağaoğlu, Füruzan, Feyza Hepçilingirler, Sevim Burak, Safiye Erol, Nazlı Eray, Aslı Erdoğan, Elif Şafak, Pınar Kür, Latife Tekin, Perihan Mağden, Aytül Akal... Bu durum, cumhuriyetin kazanımlmarı arasında kadın yazarlarımızın nasıl geliştiğini, nasıl bir kişilik kazandığını göstermesi bakımından da önemlidir. Gene çağdaş edebiyatımızdan Orhan Pamuk’la birlikte; Ahmet Hamdi Tanpınar, Halit Ziya Uşaklıgil, Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Orhan Ke DIŞA AÇILMADA ŞİİRİN YERİ Ülkemizin çok eski bir şiir geleneği olduğu göz önünde bulundurulursa, “Türk Edebiyatının Dışa Açılması”nda şiirin ayrıcalı bir yeri olduğu görülmekdedir. Walter Andrews ile Mehmet Kalpaklı’nın ortak çalışmasıyla divan şiiri, Batı dünyasının ilgisine sunulmuştur. Walter Andrews ayrıca Hilmi Yavuz’un şiirlerinden bir seçmeyi de İngilizceye kazandırmıştır. Cevat Çapan “Çağdaş Türk Şiiri” başlığıyla Hilmi Yavuz, Özdemir İnce, Ülkü Tamer, Ataol Behramoğlu, Güven Turan’ın şiirlerini İngilizceye çevirmiştir. Ayrıca Enis Batur’un şiirinden seçmeler, Yunus Emre Divanı, Mehmet Akif’in Safahat’ı Türkçe dışındaki dillere çevrilen şiir çalışmaları arasındadır. Türk şiirinin dışa tanıtılmasında, “TEDA Projesi” kapsamında da, Talat Sait Halman’ın emekleri özellikle belirtilmeli. Değişik konularda Türk şiiri üzerine seçkiler düzenleyen Halman’ın “Nightingales and Pleasures Garden” adlı seçkisi Amerika Birleşik Devletleri’nde 2005 yılının en iyi 10 kitabı içinde yer almıştır. Türk şiirinin gücünü gösteren bu başarı, Talat Sait Halman’ın şiir çevirisindeki yetkinliğinin de kanıtıdır. Kadın yazarlarımıza özel bir yer ayrıldı DIŞ TANITIM OLANAKLARI Orhan Pamuk’un özel tanıtım ilişkileriyle dünyaya açılması, Nobel Ödülü’nü kazanmaya kadar uzanan başarılı serüveni, gerçek edebiyat değerlerinin dünyaya tanıtılmasıyla ilgili çalışmaların ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Her ne kadar “Adriyatik’ten Çin’e kadar Türkçe” sözü, dilimizin geniş bir coğrafyada kullanıldığını düşündürüyorsa da; Türkçe, ne bilim, ne de kültür dili olarak bütün dünyada geçerli bir dil diye benimsenmemiştir. Edebiyatımız başka dillere, özellikle geniş kullanım alanı bulan Batı dillerine çevrilirse daha iyi tanınabilecektir. Nobel Seçici Kurulu bir Türk yazarına ödül verirken onun Türkçe’yi nasıl kullandığını bilemez. Bir başka dile çevrilen kitabın ilk hazırlığını yapan ön kurulun çalışmasından yola çıkar. Ayrıca yönetimlerin uydusu olmayan, “muhalif tavır” gösteren bir yazar; ilkelerinden ödün vermeyen, kişiliğini koruyan bir yazar olarak Seçici Kurul’un ilgisini çeker. Bir yazarın “muhalif tavır” gösteren kişiliği nasıl olmalı? Kuşkusuz bir yazar barıştan yana olmalıdır. Daha kolay sömürü için yayılmacı devletlerin, iç sömürü için her yolu kullaSAYFA 26 TELİF HAKKI Söze yayıncılık sorunlarından başladım. Yayıncının en büyük onuru bir yazarı edebiyata kazandırmaktır. Yazar üne kavuşurken yayıncının emekleri bilinmez. Sonra da o emeklere aldırmayan yazar bir başka yayınevine geçiverir. “Telif hakkı” diyoruz. Bu hak çoğu zaman yerini bulmuyor. Bir yazar örgütünde sorumluluk aldığım yıllarda “telif hakkı” uğruna az savaşım vermedim. “Telif hakkı”nın bir yazarı kurtarmadığını bilmez değilim. Bir onur savaşımıdır bu! Yazar, yenilgisini hafifletmek için inandığı bir düşünceye destek olduğu görüşüyle avutur kendini. Yetkilinin ekşiyen yüzüne acımsı bir gülümsemeyle bakar. Orhan Pamuk, Türk Edebiyatı’ndaki nice usta yazarın, ozanın hakkını yese de, hak ediyor o ödülü. “Muhalif tavrı” yadırgansa da “kirli para” değil o! Ama pek az yazar abartılmış tanıtımlarla bir yere gelebilir. Hiç olmazsa o para “telif hakkı”nın kutsal olduğunu anımsatsa da, edebiyatı meslek olarak benimsemek, yaşamayı kolaylaştırabilse. Yoksa bu ülkede ne siyasetçiler önem verecek bir yazara, ne yayıncılar, ne yüksek çevreler. Sömürü için savaşım veren yazarın sömürülmesi ne acı! ? KİTAP SAYI 879 Orhan PAMUK CUMHURİYET