25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 15 MAYIS 2020 CUMA ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY EKONOMI Jale Özgentürk Koronavirüs salgını ülkelerin ekonomideki önceliklerini yeniden yazdırıyor YAKIN PLAN jale.ozgenturk@cumhuriyet.com.tr Dünya ekonomisi koronavirüs salgınıyla yediği darbeden kurtuluş formülü arayışında. Aşı, ilaç yok ama ekonomiyi ayakta tutmak, hayatı normalleştirmek için tüm ülkeler birbiri ardına adımlar atıyor. Salgının başladığı 2020 öncesine birden dönülemeyeceği ise herkesin üzerinde anlaştığı bir gerçek. Pandemi sonrası dünya ticaretinde çok şeyin değişeceğini, şimdiden başlayan tartışmalar gösteriyor. Ülkeler gelecek stratejilerini yeniden belirliyor. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği küreselleşme politikaları sonrasında ucuz işgücü için gittiği Çin ve Asya’ya bağımlı tedarik zinciri modelinden vazgeçmeye hazırlanıyor. Avrupa Birliği ise birkaç yıldır tartıştığı “Yeşil Anlaşmayı” bu değişim sürecinde uygulamaya hazırlanıyor. Bu anlaşma iklim kriziyle mücadeleyi temel alıyor ve tedarik zincirini de buna göre oluşturmayı hedefliyor. Peki yeni düzende üretimde hangi ülkeler öne çıkacak? Pandemi sürecinden ekonomisi yara alarak çıkacak Türkiye’nin şansı nedir? Önceki gün, Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın (TÜSES) çevrimiçi toplantısında, iki ekonomistle pandemi sonrası Türkiye ekonomisinden neler olabileceğini konuştuk. TÜSİAD Başekonomisti Zümrüt İmamoğlu ve Ekonomist Uğur Gürses’le... Güven sorunu var İmamoğlu, Türkiye’nin de tüm dünyada olduğu gibi bu süreci para basarak aşmaya çalıştığını söylüyor. Ancak bu durumun kırılgan olan ekonomiyi daha büyük sınavlara soktuğunu hatırlatıyor. “Kur baskısı ve enflasyon Türkiye’nin vereceği sınav olacak” diyor. Türkiye’nin ithalat ve ihracattaki daralma, turizm gelirlerindeki 30 YENI HIKÂYEDE KRITER HUKUK Türkiye ekonomisi pandemi sonrası kurulacak “yeni dünyada” ancak demokrasi, yargı, çevre konusundaki adımlarıyla yer bulabilecek. İş dünyası, ekonomide yeni bir hikâye yaratmanın yolunun sadece rakamlardan ibaret olmadığını anlamaya başlıyor. GAZETECI HAPISTEYSE YATIRIMCI GELMEZ! Zümrüt İmamoğlu milyar dolara düşüşle birlikte cari açık sorunu yaşamaya başlayacağını da ekleyen İmamoğlu’nun dikkat çekmek istediği birçok önemli bir fırsat var: “Türkiye’nin sağlıkta başarısı olumlu bir algı yarattı. İlk günler inanmakta zorluk çekilse de. Çünkü Türkiye’ye karşı bir güven sorunu var. Bu da ekonomide algıyı düzeltmekle mümkün.” İmamoğlu, Türkiye’nin yabancı yatırımcıyı çekmek için uzun zamandır bir hikâye aradığını hatırlatarak şu vurguyu yapıyor: “Türkiye’nin sağlıkta elde ettiği olumlu algının yanına hukuk devle tini güçlendirerek koyması gerekiyor. Türkiye’nin en önemli partneri AB, yeşil anlaşmayı uygulayacak. Bu anlaşmaya göre hem Avrupa değerler sisteminin bir parçası olacaksınız hukuk sisteminizle, hem demokrasinizi güçlendireceksiniz, hem sağlık sisteminiz iyi olacak hem de iyi bir finans sistemine sahip olacaksınız. Kriterlerin hepsini sağlayanlar da ön plana çıkacak. Yeni bir sayfa açıp bu yönde ilerlenirse ciddi bir yatırım potansiyelimiz var. Her şey karar vericilerin elinde. Uzun zaman sonra kullanabileceğimiz bir hikâye var artık.” Ekonomist, gazeteci ve yazar Uğur Gürses ise dünya ekonomilerinde yaşananları kapitalizm ilişkileri içinde bugüne kadar yaşanmamış bir kriz olarak yorumluyor. “1929’la karşılaştırılıyor ama koşullar aynı değil. Daha karmaşık ve hızlı değişen bir kriz” diyor. Tüm dünyanın olumsuz etkilendiği krizi Türkiye’nin siyasi bir saldırı refleksi ile algıladığına işaret eden Gürses şunları söylüyor: “Dünyada gelişmiş ekonomilerden yaklaşık 143 milyar dolarlık çıkış olmuş. Bu sadece Türkiye’ye özgü değil. Kriz grift ve böyle yönetilemez. Türkiye’de güven sorunu var. Sadece yabancı çıkmıyor, yerliler de dövize yatırım yapıyor. Gazeteci hapisteyse, Osman Kavala anlamsız iddianamelerle hapiste tutuluyorsa herkes başına ne geleceğini düşünür. Hukuka güven yoksa mülkiyet kaygısı ortaya çıkar. Fısıltı gazetesi ortaya çıkar. 2013’te 90 milyar dolar girdi bu ülkeye, şimdi çıkıyor. Ekonominin temeli güvendir.” Görülüyor ki, ekonomi dünyasındaki aktörlerin sadece kendi yatırımlarına, işletmeye odaklanarak sürdürülebilir bir ekonomik gelişme sağlamaları mümkün değil. Türkiye ekonomisi ancak; demokrasiye, hukuka, insan haklarına, çevreye sahip çıkılırsa pandemi sonrası yeni oyunda etkin bir rol üstlenebilecek. ‘Yani ekonomi sadece ekonomik kavramlardan ibaret değildir’ sevgili iş insanları... Yüzde 40 ciro artışı mümkün mü? Dünyada normalleşmenin ilk adımları alışveriş merkezlerinin açılmasıyla atılıyor. Türkiye, Bilim Kurulu üyeleri ve perakendecilerin henüz erken demesine rağmen, alışveriş merkezlerinin bir bölümünü açtı. AVM’lerin ilk gün sonuçları ise AVM yatırımcıları ile perakendeciler arasında yeni bir polemik yarattı. Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Hüseyin Altaş, yaptığı açıklamada “Normal zamanda bir günde AVM’lere 6.5 milyon kişi gelirken pazartesi gibi 1 milyon 226 bin giriş oldu” diyordu. Cirolarda ise ciddi bir artış olduğunu söyleyen Altaş şunları ekliyordu: “Müşteriler artık nokta atışı alışveriş yapacak. Giriş sayısı yüzde 23 olmasına rağmen cirolarda yüzde 40’lara yakın bir oran var. Eskiden 100 müşteriden ortalama 8 kişi alışveriş yapıyordu. Bu dönemde tahminimiz 10 müşteriden 8’inin alışveriş yapacak gibi bir du rumu var.” Yüzde 40 ciro artışını perakendecile re sordum. Rakamları anlayamadıklarını söylüyor ve ekliyorlar. “Altaş’ın bu rakamları kaç perakendeciden aldığını merak ediyoruz. Oranladığımız zaman gelenlerin yüzde 80’i alışveriş yapmış. O zaman ciro rekorlarının kırılması lazım. Böyle bir açıklama neden yapılıyor. Algı mı yaratılıyor bilemedik.” Açıklamayı tutarsız bulan perakendecilerden biri de Abdullah Kiğılı. Cadde ve açıkhava AVM’lerindeki mağazalarını açarak test yapan Kiğılı, “Yüzde 40 ciro rakamı açıklaması biraz komik olmuş. AVM’lerde henüz açılan mağaza çok az. Kuaförler, berberler açıldı” diyor. Açıklamaların AVM açılışlarına bir gerekçe yaratmak için yapıldığı belli. AVM’lerin 500 bine yakın istihdam sağladığı, büyük yatırımlarla açıldığı da tabii ki önemli gerçekler. Ancak yeni bir salgının yaratacağı fatura daha ağır olmaz mı? Salgın, perakende satış hacmini düşürdü, ciroların azalmasına yol açtı Perakende ciroları eriyor Ümit Önal Sosyal izolasyon Telekom’a yaradı Türkiye’de mart ayı ortasından itibaren ülke çapında alınan önlemlerle çok sayıda faaliyetin online ortamlara taşınması, Türk Telekom’un bilançosuna da yansıdı. İlk çeyrekte Türk Telekom’un net kârı yüzde 113 artarak 660.7 milyon TL, gelirleri de yüzde 17 artarak 6.3 milyar lira oldu. Türk Telekom’un ilk çeyrek finansal sonuçları, düzenlenen online toplantıda açıklandı. Açıklamaya göre 2008’deki halka arzdan bu yana en yüksek ilk çeyrek gelir artışını kaydeden Türk Telekom’un faiz, amortisman ve vergi öncesi kârı (FAVÖK) geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artışla 3 milyar liraya yükseldi. Finansal sonuçları değerlendiren Türk Telekom Üst Yöneticisi (CEO) Ümit Önal, nakit akış yaratma kapasitelerinin artmaya devam ettiğini vurgulayan Önal, gelir tablolarının kur hareketlerine karşı hassasiyetinin azalmasının, içinden geçilen bu dönemde dahi öngörülebilir finansal giderler ve net kâr yaratmalarına olanak sağladığını ifade etti. “Türk Telekom olarak 2020’ye sağlıklı ve güçlü bir başlangıç yaptık” diyen Önal, “Ortalama günlük sabit data kullanımı şubat ayına kıyasla martta yaklaşık yüzde 20, nisanda yaklaşık yüzde 45 artış gösterdi. ‘Online İşlemler’ uygulamamızı kullanan tekil abone sayısı son üç ayda 2 milyon artışla 19.8 milyona yükseldi” dedi. l Ekonomi Servisi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mart ayına ilişkin ciro endekslerini açıkladı. Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi, 2020 yılı mart ayında aylık yüzde 9 azaldı. Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; 2020 yılı mart ayında aylık sanayi sektörü ciro endeksi yüzde 5.7, inşaat ciro endeksi yüzde 16.2, ticaret ciro endeksi yüzde 7.5, hizmet ciro endeksi ise yüzde 17.1 azaldı. TÜİK’in verilerine göre sabit fiyatlarla perakende satış hacmi 2020 yılı mart ayında bir önceki aya göre yüzde 8.1 azalırken sabit fiyatlarla perakende satış hacmi (2015=100) 2020 yılı mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.2 azaldı. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplam ciro endeksi ise martta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.2 artış gösterdi. Öte yandan, ticari gayrimenkul yatırımı alanında faaliyet gösteren JLL’nin Türkiye Başkanı Avi Alkaş, “Eski ciroları yakalama yönünde sonbaharda toparlanırız” dedi. BAYRAMLIKLAR ELDE KALDI Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, salgın nedeniyle önceki bayramlar gibi ziyaretlerin yapılamayacağını belirterek “Bu yıl Ramazan Bayramı için beklediğimiz 20 milyar liralık alışverişi cirosu beklenenin üzerinde düşecek. Esna fın borçlanarak aldığı ürünler bayramlaşma ve sokağa çıkma yasağı sebebiyle hep vitrinlerde, raflarda ve depolarda kalacak” dedi. Palandöken,bayramlarda yaklaşık 45 bin ton çikolata ve şeker tüketildiğini de söyleyerek “Bu bayram maalesef diğer bayramlar gibi olmayacak” dedi. l Ekonomi Servisi BM: 60 milyon aşırı yoksulluk tehdidinde BM ve İstatistiki Aktivite Koordinasyon Komitesi (CCSA) kurumlarından oluşan 36 uluslararası organizasyon, “Covid19 dünyayı nasıl değiştiriyor: İstatistiki perspektif” başlığıyla bir rapor yayımladı. Rapora göre, bu yıl dünyada 40 ila 60 milyon insan daha aşırı yoksulluğa itilebilecek. Bundan en fazla etkilenecek olan bölgenin ise Sahraaltı Afrika olduğunu ifade edildi. Raporda, küresel imala tın büyük ülkeler arasındaki ticaret gerilimleri nedeniyle geçen yılda yavaşlamaya başladığı ve Covid19 kaynaklı ekonomik aksamalar nedeniyle daha fazla gerilemesinin beklendiği belirtiliyor. Şimdiki çocuklar harika.. Geçen pazar Anneler Günü öncesi, 9 Mayıs’ta yayımlanan Cumhuriyet’ten tanıklıklar sayfasının içinde, 11 Mayıs 1969 günlü Cumhuriyet gazetesinin 1. sayfasında yer alan Anneler Günü söyleşimden de alıntı yapmak istemiştim.. Dönemin öncelik vermek zorunda kaldığım sıcak gündemi nedeniyle sayfaya sıkıştıramadım.. Benim için özel anısı, değeri vardı.. Gerçekten İstanbul’un merkezindeki gecekondularla çevrili birden fazla ilkokuldan öğrencilerle günler süren anketlerin sonucu ortaya çıkmış keyifli bir söyleşiydi. Daha da anlamlısı bu çalışmamı çok sevmiş Aziz Nesin “Şimdiki Çocuklar Harika” kitabının başına olduğu gibi taşımıştı. İlkokul öğrencilerine isimlerini kapalı tutarak anneleri kendi çocukları olsa nasıl annelik yapmayı isteyeceklerini, içtenliklerini yakalayabileceğim birkaç soru ile sorgulamıştım. 20. asrın çocuğunun annesiyle yer değiştirmiş olsa nasıl bir annelik yapma özlemi içinde olacağını gerçekçi yakalamak istemiştim... Girişe aldığım çarpıcı örnek önce paylaşmak dileğim.. “Annem benim çocuğum olsa, benim çocukluğumda annemden neler arzuladığımı aklıma getiririm. Okula gönderirken elini yüzünü yıkarım, saçını tarar, kahvaltısını yaparım. Okulda arkadaşlarına mahcup olmasın diye, bütün araç ve gereçlerini alırım. Eve gelince elbisesini değiştiririm. Kışın haftada bir yazın iki kere yıkarım. Derslerini kontrol ederim. Okula gider, öğretmeni memnun mu sorarım. Eğer iyi değilse, çalıştırırım. Derslerini yaptığı zaman gezmeye götürürüm. Çocuğumu bir öğretmen, doktor olarak yetiştirmek isterim. Ben anne olsam çocuğuma peynir, reçel, et veririm..” HHH Önceki gün sıfır 13 yaş çocukları 40 gün sonra ilk kez dört saatliğine sokağa çıkarıldılar. Sabahın ilk haberlerinden düne ait renkli fotoğraflar, haberler, röportajlarla ana haberlerde ayrıcalıkla yer aldılar. En çok, en gülümsetici haber olarak döne döne yansıtılanında üç yaşlarında olduğu söylenen küçücük kız çocuğu, Antalya sahilinde denize koşmak istemişti. Polis amcaları sevecen, kameralardan döne döne verilen bu renkli söyleşiye katkıda bulunmuşlardı. Havuza girmek istemiyor, dirençli bir ısrarcılıkta denize girebilmek adına en sevimli haliyle polis amcalarından izin almaya çabalıyordu.. Polis amcaları izin verirlerse ne vereceğini sordular. Şöyle bir düşünmüş, kendi dünyası için çok değerli olabilecek bir şeyi, 12.5 şekerlemeyi vermeye razı olmuştu. 21. yüzyılda yetiştirdiğimiz çocuklarımızın değer yargılarında anaokul çağında bilinçaltına bilinçsiz bile olsa “rüşvet algısı” kazılıvermişti. Çocuk masumiyetinin simgesi “12.5 şekerleme”lik yüksek değer biçmesi, nasıl bir özlemle denize girmek istediğinin karşılığı, bizleri elde olmadan gülümsetiyordu. Bir yandan da Bilim Kurulu çalışmalarına katkıda bulunun bir bilim insanımız katıldığı canlı yayında, benzer yaşlardaki çocuğunun, önce virüsün gidip gitmediğini sorguladığını, gitmediğini öğrenince de “Öyle ise ben evden çıkmayacağım, sen de gitme” diye tuturduğunu aktarmıştı. Babasının sözünü dinlemeyip gitmek zorunda olduğunu anlatması üzerine de, “Sen istersen git, ben oynamaya çıkmayacağım” ısrarcılığını sürdürdüğünü paylaşıyordu.. Televizyondan ya da camdan sokağa çıkmış çocukları görünce, dayanamayıp çıkacağı, ancak sürenin bitiminde eve dönüşün ne kadar zor olacağı sorgulanıyordu. Dünün büyüklerine dönük medyatik gündemde ise Hemşireler Günü bağlantılı bir kez daha bütün sağlıkçıların özverileri ile elde edilmiş başarıların altı çizilirken, kaçınılmaz çok ağır sorunları da meslek örgütlerinin öncelikli sorunlar saptamalarından yansıtılıyordu. Yaşamın gerçek gündemine zaten ülkemizde çok trajik boyutlara varmış yoksulluk, yoksunluk sorunları ile, virüs katkıları ile katlanmış sorunlar yumağında meslek örgütlenmelerinden gelen çığlık sesleri, sorunlar yumağı aktarımları eşliğinde verilen haberler bir yanda.. Barolar sıcak polemik gündemi yapılmış olarak, tüm meslek örgütlenmeleri, üretici örgütlerinin çığlık seslerinin, canlı görüntülerle katlanmış sorunların, çaresizliklerin çıplak gerçeklerini yansıtan yakarışları bir yanda.. Saray odaklı hepsini birden susturmaya dönük yeni operasyon, adı yasal düzenleme, kökten kurtulma planları.. tartışılıyordu.. Saray korosu bugüne kadar tadı çıkarılmış yöntemlerinden güvenli, dünyada bir benzeri, örneği yaşanmamış mesleklerin çıkar örgütlerinin de parçalanması düşlerini, demokrasi adına savunmaktan çekinmeme noktasına gelmişlerdi.. Hani kamuda 2002’den günümüze tüm kadroları partizanca atama, ele geçirmiş olmanın sayesinde, toptancı yandaş kadroların meyvelerini çok yemişlerdi ya.. Toptancı bağımsız yargı erki, toptancı sendikal hak özgürlüklerin kulanılabilmesi, örgütlenme hakları toptancı raflara kaldırılmıştı ya.. Yersek, neden olmasındı ki.. Türkiye AB ile yakın işbirliğini derinleştirecek Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, pandemi sürecinde ekonomik toparlanmanın uluslararası işbirliğiyle sağlanacağını belirterek “Önümüzdeki dönemde TürkiyeAB ticaretini ve ekonomik ilişkilerini daha da derinleştirmek ve değer zincirlerinde daha yakın entegrasyon sağlamak üzere gayret göstermeliyiz” dedi. Bakan Pekcan, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger’le video konferans yöntemiyle görüştü. Bakan Pekcan, “Yeşil Mutabakat” ile ilgili gelişmeleri de yakından takip ettiklerini belirtti. Berger ise, AB’nin çelik ithalatına yönelik koruma önlemlerine ilişkin “Bununla alakalı gözden geçirme süreci olacak. Temmuz ayının sonuna kadar bunun tamamlanmasını bekliyoruz” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear