22 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 11 15 MAYIS 2020 CUMA ‘Osmanlı Vakfı’ ‘İSTANBUL’UN GÖZÜ GALATA KULESİ’NDE diye el koydular İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat: “Galata Kulesi Bizans ve Ceneviz döneminden bir tarihsel nesnedir ve tarihsel nesnelerin mülkiyet dönüşümü önemlidir; şimdi biz Galata Kulesi’nin Osmanlı’dan kalmadığını ispat etmekle uğraşıyoruz!” ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Galata Kulesi inşa edildiği 6. yüzyıldan itibaren İstanbul’u başkent olarak kabul eden Roma, Doğu Roma (Bizans), Latin ve Osmanlı imparatorlukları dönemlerinden beri bu şehrin en önemli ikonik varlıklarından biri. Galata Kulesi, 1855 yılından beri İstanbul Belediyesi tüzelkişiliğinin mülkü ve bu süre boyunca İstanbul Belediyesi tüzelkişiliği veya iştirakleri tarafından işletilmiş. Ancak, son iki yıldır bu mülk meselesi tartışma konusu oldu. Vakıflar Genel Müdürlüğü, 13 Mayıs 2019’da Galata Kulesi’ni İBB’nin uhdesinden çıkararak Kulei Zemin Vakfı adına tescil etti. Ekrem İmamoğlu ikinci kez İBB Başkanı seçildikten sonra İBB Hukuk Müşavirliği, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne karşı dava açmış, Galata Kulesi için vakıf adına yapılan tapu tescilinin iptali ve İBB adına tescil edilmesi talep edilmişti. Dava kapsamında İBB’nin talebi üzerine üçüncü kişilere devredilmemesi için kuleye 7 Şubat 2020’de ihtiyati tedbir konulmuştu. Tedbir kararına rağmen Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine Beyoğlu Kaymakamlığı, 6 Nisan 2020’de kulede tahliye işlemi başlattı. İBB Başkanlığı da bu işlemin iptali ve yürütmesinin durdurulması için mahkemeye başvurdu. Mahkeme süreci devam ederken tarihi kule, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi. Tüm bu süreci İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat’a sorduk. n Covid19 salgınıyla ve ekonomik krizle boğuştuğumuz bugünlerde, Galata Kulesi’nin İBB’den alınması, dava süreci devam ederken tahliye kararlarının arkasında ne yatıyor? Mahir Polat: Galata Kulesi 6. yüzyılda yapılmış bir Bizans yapısı, sonra Ceneviz döneminde tekrar inşa edilmiş. Osmanlı döneminde ise hiçbir zaman hayır, hasanat gibi vakıf fonksiyonun gözükmediği, yani her hangi bir vakıf çalışmasının konusu olmayan bir kültür varlığı, bir tarihi eser. Vakıf kültür varlığı değildir. Vakıf dediğimiz kurum, Osmanlı’da şeri hükümlerle kurulan ve hayır amacı güden bir kurumdu. Oysa Galata Kulesi vakıf yoluyla ve amacıyla meydana gelmiş bir yapı değildir. Biz neredeyse Galata Kulesi’nin Osmanlı döneminde yapılmadığını ispat etmek gibi akıl almaz bir durumla karşı karşıyayız. 30. madde çok açık bir şekilde vakıf yoluyla meydana gelmekten bahseder ve vakıf kültür varlıklarını korumak gibi güzel bir amaca hizmet eder. Ama Galata Kulesi vakıf yoluyla meydana gelmemiştir. Bu da ispat etmek için tarihçi ya da uzman olmaya gerek yok. Tahliyeyle karşı karşıyayız n Galata Kulesi’nin bir Osmanlı vakfı olduğunu mu iddia ediliyor? Dolayısıyla bir mahkeme süreci değil de Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün Beyoğlu Tapu Müdürlüğü’ne beş sayfalık bir fotokopi ekiyle gönderip aslında Galata Kulesi’nin bir vakıf olduğunu iddia ettiği belgelerin kendisi hem tarihsel olarak doğru değildir, hem de bu yöntemin kendisi Galata Kulesi gibi büyük bir yapı için gerçekten, tuhaf bir durum. Çünkü Galata Kulesi gibi çok değerli bir yapının mülkiyetinin el değiştirmesi, sadece bugünün konusu değildir. Tarih boyunca biz Galata Kulesi’nin başından geçenleri tarihçiler olarak araştırırız. Gelecekte her halde bu da bakılıp anlam verilemeyen bir uygulama olacaktır. Çünkü bugüne kadar tarihinde belgelenmiş bir vakıf kaydı olmadığı gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün destekleyici belge olarak gönderdiği yorumlama ya da bu potansiyelde değerlendirme durumu olmayan ilçe tapu müdürlüğü’nün bunu tasdik etmesi, bu yapıya bizim verdiğimiz önemi mi gösterir bilemiyorum. nMahkeme süreci şu an ne durumda? Mahkeme mülkiyet davasına tedbir kararı vermiş durumda. Şu an evrak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat ile Florya’da Başkanlık Köşkü’nde buluştuk. yoluyla nakledilmiş Galata Kulesi’nin tahliyesiyle karşı karşıyayız. Geçen yıl 2019 Nisan ayında başlayan bir Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Beyoğlu Tapu Müdürlüğü arasındaki bir yazışmaydı ama mayıs ayında devredilmiş durumda. Tabii başkanımız haziranda göreve başladığında bu durumla karşı karşıya kaldık. Bu iki seçim arası dönemde kamuoyunda bilinen dönemde gerçekleşmiş bir durum. Biz de mülkiyete itiraz davalarımızı açtık. O davada şu an tedbir kararı verilmiş durumda. Biz biliyoruz ki Galata Kulesi vakıf yoluyla meydana gelmedi ve bu konuda bizzat tuttukları belgeler dahi Galata Kulesi ile ilgili değil. Bu davanın sonucunda bizce tekrar İBB’ye tescil edilecektir. n Peki edilmezse? Ben bir kamu çalışanı olarak etik sorumluluklarım ve namusum olarak gördüğüm kendi kamu kurumumuzun mülkiyet haklarını, İstanbullunun mülkiyet hakkını korumak gibi temel bir görevim var. Bu yüzden buradayız. İBB, Galata Kulesi üzerinden, öncesindeki restoran ve benzeri uygulamaların sorumlusu değildir. Daha öncesi yönetimde restorana dönüştürülmüş bir haldeydi. Kasım ayında Galata Kulesi’nin restoran olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğunu, bizim böy nMüze projeniz ne aşamada? Galata kulesi 1500 yıllık tarihi boyunca, İstanbul’un bütün dönüşümlerini ve İstanbul’un değişiminin adeta takipçisi bir göz olmuştur. Biz İstanbul’un gözü Galata Kulesi diye bir müze projesi hazırlamıştık. Bunu hayata geçirecektik ki maalesef şimdi bekliyor. Önceki yönetimin başladığı, bizim devam ettiğimiz haziran ayın 2. Bölge Koruma Kurumu’nda onaylanmış Galata Kulesi restorasyon projelerine İBB olarak 850 bin lira ödedik. le bir kültürel miras yönetimini devam ettirmeyeceğimizi ve müze olarak değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştuk. Tarihe mal olacak n Bu mülkiyet davası sonuçlandığında da kurumlar kendi projeleri ekseninde devam edebilirler mi? Galata Kulesi bizde de olsa, Kültür Bakanlığı’nda da olsa, vakıflar da olsa, özel şahsi de olsa aslında beraber düşünülmesi, planlanması gereken, kentin kimliğine tarihine geçecek şekilde çalışılması gereken bir yer. Kimde olursa olsun herkes oraya değer katmalı. Hizmetlerini bir şekilde bu eksende vermeli. Hem turizm gelirleri açısından hem kültürel miras açısından öncelikli konumuz bizim buydu. Galata Kulesi bir tarihsel nesnedir ve tarihsel nesnelerin mülkiyet dönüşümü önemlidir. Galata Kulesi konusuna akademik olarak çalışırken de, mülkiyet davası üzerine çalışırken de tarihsel belgelere dönüp bakıyoruz. Hangi dönemin belgesi önümüze gelirse gelsin onu kritik ediyoruz. Bu uygulamada gelecekte kritik edilecek ve tarihe mal olacaktır. Herhangi bir yerin mülkiyeti bile ciddiyken, Galata Kulesi gibi önemli bir yapının bu kadar basit bir yöntemle olması sadece şimdi değil tarihe mal olacak. Festival filmleri evinizde Nuri İyem Resim Ödülü iptal edildi Evin Sanat Galerisi, 2006 yılından beri Nuri İyem’i anmak ve Türkiye’nin her noktasındaki genç ressamları desteklemek amacıyla düzenlediği 2020 Nuri İyem Resim Ödülü organizasyonunu Covid19 salgını nedeniyle iptal ettiğini ve ödülü konu alan bir yayının hazırlandığını duyurdu. Galeri, “Ödülün iptali sebebiyle bir tarafımız buruk. Ancak ödülün tarihine ve geleceğine duyduğumuz saygıyla, tekrardan sizlerle buluşacağımız güzel günleri heyecanla bekliyoruz. Ödülün Türkiye’nin sanat tarihindeki önemini anlatmak ve verilmesinde emeği geçen dostlarla kurul üyelerinin birlikte muhakeme yapmasını sağlamak amacıyla Nuri İyem Resim Ödülü’nü konu alan özel bir yayını yıl içinde sanatseverlerle paylaşacağız” açıklamasını yaptı. ENKA Sanat’ta bu hafta ENKA Sanat’ın Instagram hesabından sanatçı Çiğdem Erken moderatörlüğünde ünlü konukların katılımıyla yapılan canlı yayın serisi sürüyor. Programda bu akşam 21.15’te Redd grubunun solisti, söz yazarı, besteci Doğan Duru konuk koltuğuna oturacak. “Çiğdem Erken ile 21.15 Sohbetleri” isimli program her hafta salı ve cuma günleri yapılıyor. Programda, kültür sanat sektörünün dünü, bugünü ve yarını ele alınıp, salgının etkileri ve gelecek öngörüleri paylaşılıyor. Ayrıca sanatçıların canlı performansları da izlenilebiliyor. Salgın nedeniyle ertelenen 39. İstanbul Film Festivali, 3 büyük festivalden seçilen ve Türkiye’de ilk kez görülecek filmleri internet üzerinden izleyiciyle buluşturuyor. İlk film bugün saat 19.00’da erişime açılacak olan “Berlin Alexanderplatz.” ORHUN ATMIŞ Burhan Qurbani’nin yönettiği “Berlin Alexanderplatz”, efsane yönetmen Fassbinder’in 1980 yapımı TV dizisinin ardından, Alfred Doblin’in romanının Berlinale’de Altın Ayı için yarışan yeni uyarlaması... İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği, koronavirüs salgını nedeniyle yıl içinde ileri bir tarihe ertelenen 39. İstanbul Film Festivali, programından 15 filmlik bir seçkiyi dijital ortamda izleyiciyle buluşturuyor. Film festivali, 1984 yılından bu yana nisan ayında düzenleniyordu. Ancak salgın nedeniyle ertelenen festival, Cannes, Venedik ve Berlin film festivallerinden seçtiği filmlerin Türkiye prömiyerlerini 15 ile 29 Mayıs tarihleri arasında internette yapıyor. Biletler satışta “filmonline.iksv.org” adresinden erişilebilen filmleri izlemek için biletler yine aynı site üzerinden alınabiliyor. Bilet işlemini takiben filmler 5 gün boyunca kişisel erişime açılacak ve bu süre zarfında seyircilerin bir filmi başlattıktan sonra izlemek için toplam 30 saati olacak. Festivalde olduğu gibi her seansın bilet kapasitesi sınırlı. Filmlere teker teker bilet alınabi İŞTE O FILMLER 39. İstanbul Film Festivali’nin çevrimiçi gösterilecek filmleri: “Berlin Alexanderplatz” / Burhan Qurbani, “20 Yaşında Öleceksin” / Amjad Abu Alala, “Hizmetkârlar” / Ivan Ostrochovsky, “Daha Büyük Bir Dünya” / Fabienne Berthaud, “5 Kusursuz Sayıdır” / Igort, “Söz Senettir” / İlker Çatak, “Davacı” / Fran co Loli, “Deniz Mavileşene Dek Yüzmek” / Jia Zhangke, “Kız Kardeşim” Stéphanie Chuat, Véronique Reymond, “Lillian” / Andreas Horvath, “Söğüt” / Milcho Manchevski, “1982” / Oualid Mouaness, “Walchensee Forever” / Janna Ji Wonders, “Martin Eden” / Pietro Marcello, “Küçük Kız” / Sébastien Lifshitz. liyor (9 TL) veya Toplu Film Paketi (99 TL) satın alarak 15 filmin tamamı daha avantajlı bir fiyatla izlenebiliyor. Türkçe altyazılı olarak yapılacak gösterimlere yalnızca Türkiye’den erişilebiliyor. Biletler dün satışa çıktı. Kombine biletler sadece ilk 20 Mayıs’a kadar satın alınabilecek. Ayan: Yıl boyu farklı seçkiler İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan, gazetemize yaptığı açıklama da, “Zorlukla geçirdiğimiz şu günlerde tekrar sinema salonlarına dönene kadar seyircimizle irtibatımızı koparmak istemedik. 39. İstanbul Film Festivali programından tüm Türkiye’de izlenebilecek 15 yepyeni yabancı filmle yola çıktık. Bizim için de yeni bir tecrübe beraber deneyip göreceğiz. Şimdilik aldığımız tepkiler çok güzel. ‘filmonline.iksv’ yıl boyunca eski yeni farklı seçkilerle yoluna devam edecek diye düşünüyoruz. Irmak Zileli Duygu Asena Ödülü, Irmak Zileli’nin oldu Doğan Kitap’ın Duygu Asena’nın anısına düzenlediği, 2007 yılından bu yana verilen Duygu Asena Roman Ödülü’nün bu yılki sahibi, Everest Yayınları tarafından yayımlanan “Son Bakış” adlı romanıyla Irmak Zileli oldu. Zileli, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “’Son Bakış’ın Duygu Asena Roman Ödülü’nü almış olması be nim için çok anlamlı. Duygu Asena’yı bir kez daha saygıyla anıyorum. Dilerim ki ‘Son Bakış’, adsız bırakılanların, yok sayılanların sesine ses olan edebiyat okyanusunun damlalarından biri olmaya hak kazanmıştır” dedi. Zileli, kitabında genç bir kadının ölüme yaklaşmakta olduğu son birkaç dakikasından hareketle, geriye doğru hayatlar ve kuşaklar boyunca aktarılan bakışların izini sürüyor. Dünya haykırıyor! Kentleri fabrika dumanları sardı, soluk alınacak yerlere çöpler yığıldı... Ağaçlar kökünden sökülüp, doğanın sonsuz müziği kuş ötüşleri, böcek cırlamaları işitilmez oldu... Süt hayvanlarının besini çayır otlarının yerini kuru saman aldı... Ormanlar, parklar yok edilip yeşil alanlar beton yığıntılarına döndü... Sahillere dikilen gökdelenlerle, insanın denizlerden aldığı soluk kesildi. Bu gerçeği güncel kılan uzay araştırmacıları, karanlık odalara kapanıp yaşamını insan sağlığına adayan hekimler, doğa sevdalısı şairler yakındıklarıyla kaldılar... Haykırış! Öner Yağcı geçen haftaki “Doğadan mektup” başlıklı yazısında yakınmakla yetinmiyor, dengesi bozulan dünyamızın yerine kendini koyarak haykırıyor: Perişan ettiniz beni. Oydunuz dağlarımı altın, gümüş dediğiniz madenler için. Denizlerimi, ırmaklarımı, göllerimi kirlettiniz. Balıklarım nefes alamıyor denizlerimde. Ağaçlarımı kestiniz, yağmursuz kaldınız. Üzüntümden kurudum, kuraklık deyip geçtiniz. Öfkemden dolup taştım, doldurduğunuz denizleri aldım elinizden, anlamadınız. Avcılığa spor dediniz. Eğlenmek için av partileri yaptınız. Vurdunuz kuşları, geyikleri, ayıları. Şahmeran’ı bile yok ettiniz. Dağlarımda, ormanlarımda yaşayan hayvanların yaşam alanlarını aldınız ellerinden. Sirklere, hayvanat bahçelerine, dükkânlara hapsettiniz onları. Olasılıklar İnsan, hayvan, bitki; canlıların yaşamını önde tutan düzenlemelerin yerini plansız uygulamalar aldıkça, dünya bizim olmaktan çıkacaktır. Belgesellerin çoğu, toprak üstü, sudibi dünyasındaki yaratıkları tanıtmaya yöneliktir. Kimi belgeselde, iplikten ince, kristal gibi saydam bir yaratık görüldüğünde, yaşamını sürdürmek için onun da öbür canlılar gibi yiyip içtiği, üreyip ürettiği, hazlarla donanmış olduğu düşünülür. Canlı olmadığı söylenen, ancak çok gelişmiş mikroskoplarla görülebilen koronavirüsün, dünyada yayılmadığı uzaklık kalmadı. Varlığında ne tür gizil güçler taşıyor olmalı ki, Amerika gibi buluşların kaynağı bir ülkenin bilim insanları onu ortadan kaldırmaya güç yetiremiyor. Onların arasından, koronavirüsün, dünyayı kendi keyfine göre biçimleyen insanlıktan intikam aldığını savunanlar bile çıkıyor. Dünyanın ünlü mikrobiyologları koronavirüsü etkisiz kılmak amacıyla işe giriştiklerine göre, belli ki, sorunu yine bilim çözecektir. Diyelim çözüm bulundu, virüsün değişime uğrayarak ileride daha büyük sorunlar yaratmayacağını bilen var mı? Değişimler Doğa nasıl bir değişimden geçiyor ki, güneş, buzulları eritti. Çölünden ormanına, iklim değişikliği yaşanıyor yeryüzünde. Avustralya’da aylarca süren yangınlar, neredeyse oraya özgü kanguru, koala türünün sonunu getirecekti. “Kara delik”in derin boşluğunda ne bulundu da uzay bilimciler birbiriyle yarışmaya girdiler? Önceki salgınlar, bölgelerle sınırlı kalırdı. Koronavirüs, anakaralara yayılarak yüz binlerce insanın ölümüne yol açtı. Hangi yıkımlara yol açacağı ileriki yıllarda anlaşılacaktır. Virüsün, ABD, Rusya, Çin gibi küresel ülkelerde daha çok can almasının nedenini bilen, ortaya çıksın! Çaba gösterilmesine karşın virüsü ortadan kaldıracak somut bir gelişme olmamıştır henüz. Salgının önü alındı diyelim; insan, onun yıkımının yarattığı umutsuzluğu içinden söküp atma gücünü bulabilecek midir? Altta yer mi delinir, üstte gök mü çöker, dibinden sarsılıp depreme mi uğrar dünyamız. Elbette, bilim insanları salgınlıkların önünü alıp daha aydınlık bir dünya yaratmanın yolunu bulacaktır. Ama böyle giderse dünyanın başına kim bilir daha ne belalar gelecek... ‘Evin Caz Hali konserleri’ devam ediyor Asena Akan 30. Akbank Caz Festivali Akbank Sanat Instagram sayfasında Evin Caz Hali konserleri ile devam ediyor. Cuma akşamları 20.00’de canlı yayımlanan konserler serisinde bu akşam Asena Akan (vokal/bas) müzikseverlerle buluşacak. Iggy Pop konseri de YouTube’da Salgın nedeniyle birçok etkinliğin iptal olduğu bu zor günlerde, müzisyenler eski konser kayıtlarını yayımlayarak, karantina günlerine destek olmaya çalışıyor. Punk rock’ın öncülerinden Iggy Pop da özel bir konserini sevenleriyle paylaşıyor. Iggy Pop’ın 2016’da yayımladığı “Post Pop Depression” albümünün tanıtımı için Londra’daki Royal Albert Hall’da verdiği konser YouTube’da yayımlandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear