20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 30 Aralık 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Sırlar yasası, hükümet yetkililerinin kişisel sırlarını korumak için kullanılamaz’ azetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile birlikte tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, İngiltere’nin saygın gazetelerinden Guardian için bir yazı kaleme aldı. MİT TIR’ları ile ilgili yaptığı haber nedeniyle tutuklanan Dündar yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin “Görüntülerin ‘devlet sırrı’ olduğunu ve bunları yayımlamanın ‘casusluk’ faaliyeti olduğunu ekledi. Dahası bunun devletin değil kendi sırrı olduğunu teyit edercesine savcılığa bireysel suç duyurusunda bulundu” dedi. Dündar’ın ‘Erdoğan ve Suriye ile ilgili gerçeği açığa çıkardım. Bunun için beni hapse attırdı” başlıklı yazısının bir kısmı şöyle: “Türkiye’de, hükümetin kendisi kadar eski bir tartışma yeniden gündemde. Bu kez konuyu Türk hükümetinin Suriye’ye gizli silah sevkıyatı yeniden gündeme taşıdı. 2014’ün başlarında Türk istihbarat servisine (MİT) ait olduğu anlaşılan bir kamyon, Suriye sınırında durduruldu. Jandarma ve konvoydaki istihbarat görevlileri birbirlerine silah çek Churchill’li savunma G ti. Bu, devlete hâkim olmak için mücadele eden iki bloğun karşı karşıya geldiği andı. Kamyon arandı. Kamuflaj olarak kullanılan ilaç kutularının altında silahlar ve cephane bulundu. Kamyon biraz bekletildi. Ancak hükümet yetkililerinin müdahalesinden sonra Suriye’ye geçmesine izin verildi. 12 Can Dündar Guardian’a yazdı KONUK YAZAR ŞEYHMUS DİKEN Olayın üstü kapatıldı Hükümet derhal konvoyu durduran jandarma (komutanı) ve savcıyı açığa aldı ve tutuklattırdı. Kamyonlarda insani yardım malzemesi olduğu duyuruldu. Erdoğan Hükümeti’nin Suriye’deki iç savaşa müdahale ettiği iddialarını gündeme getiren bu olay derhal kapatıldı. Ancak Mayıs 2015’te Genel Yayın Yönetmeni olarak çalıştığım Cumhuriyet gazetesi bu olayın görüntülerine ulaştı. Kamyonun silah dolu olduğu çok açık görülüyordu. İstihbarat servisinin bir komşu ülkede yaşanan iç savaşa yasadışı olarak silah taşıdığı belgelenmişti. Bu büyük bir haberdi. Fotoğraflarla operasyonun ayrıntılarını yayımladık. İnternet si temize de görüntüleri koyduk. Erdoğan zor durumda kaldı. Haberi yalanlamadı. Bunun yerine yayını sansürlemeyi ve sorumlu gazeteciyi, yani beni tehdit etmeyi seçti. (...) Tutuklanmamız konusunda yerel ve uluslararası basınla insan hakları örgütlerinin eleştirileri üzerine Adalet Bakanı ‘her ülkenin güvenlik konusunda hassas olduğunu’ söyledi ve Julian Assange ile Edward Snowden’ı örnek gösterdi. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi cevap ver di: “Biz bilgiyi sızdıranın peşine düştük, yayımlayanın değil.” Bu, basın özgürlüğü konusunda dibe vuran baskıcı Erdoğan rejimine yeni bir darbeydi. (...) Casusluk suçlamasıyla karşı karşıya olan ve İstanbul’da hücreye atılan bir gazeteci olarak bu sorulara yanıt arıyorum ve vardığım sonuç şu ki, hiçbir ‘devlet sırrı’ etiketi ya da “devlet güvenliği” gerekçesi, devlet suçuna izin vermez. Bu nedenle kendimi Winston Churchill’in sözleriyle savunuyorum: “Resmi Sırlar Yasası, ulusal savunma için çıkarıldı... Ve gerçeğin gizlenmesinde kişisel çıkarları bulunan hükümet yetkililerini korumak için kullanılCan Dündar mamalı.” Can’ın ‘beden’i Umut Nöbeti’nin 28. gününde Öymen’le nöbet tutan Cindoruk: Demokrasiyle faşizm arasında... azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e destek amacıyla Silivri Cezaevi önünde başlatılan Umut Nöbeti’ni dün eski TBMM Başkanı, Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi Hüsamettin Cindoruk, gazeteciyazar Altan Öymen, Adana’dan gelen Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir ile Adana Günaydın Gazetesi Yazıişleri Müdürü Mustafa Özke, Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi Melih Berk, belgeselci Cengiz Özkarabekir ve gazeteci Murat Erdin devraldı. Tutuklu gazetecilere destek sürerken Dündar ve Gül’ü ziyaret eden CHP İstanbul Milletvekili Yrd. Doç. Dr. Gülay Yedekçi izlenimlerini Cumhuriyet’le paylaştı. Dündar ve Gül’ün morallerinin çok iyi olduğunu söyleyen Yedekçi: “Tüm muhabirlere, gazetenin tüm çalışanlarına selamlarını gönderdiler. ‘Biz burada güçlüyüz. Sizin dışarıdaki dik duruşunuzla daha çok güçleneceğiz’ mesajı yolladılar” dedi. G Yedekçi, Gül ve Dündar’la Cindoruk ve Öymen’in yazdıkları notları da paylaştı. Cindoruk, “Değerli tutuklular. Nöbetteyiz. Ancak içeride kalmanız için değil, özgürlüğünüz için” yazdı. Dündar, “Sayın Cindoruk, her zaman mazlumun yanındasınızdır. Bu kez bizim yanımızda olduğunuzu görmek gurur verdi, içimizi ısıttı” dedi. Gül de “Sayın Cindoruk, bizim durumumuzu en iyi siz bilirsiniz. O yüzden nöbette sizin olmanız çok anlamlı. Bu anlamın farkındayız” dedi. Öymen’den Dündar ve Gül’e yollanan mektupta ise “Basın özgürlüğünü savunma mücadeleniz için yürekten tebrikler. O mucizelerin mutlaka başarıya ulaşacağına inanarak, en iyi dileklerle” ifadeleri yer aldı. Dündar, “Sevgili Altan Ağabey, hangi sarayda bu kadar değerli nöbetçiler vardır. Kendimi kral gibi hissettim hoş geldin. Bize güç verdin, sağ olun saygıyla” yanıtını yazarken Gül de “Sevgili Altan Ağabey, sizin desteğinizi her an yanımızda hisset Nöbetten mektup tiğimizi bilmenizi isterim. Şimdi siz nöbette olduğunuza göre çok da yakınız birbirimize. Aramızda sadece duvar var. Duvar bizi ayıramaz” yazdı. Cindoruk, yalnızca basın özgürlüğü için nöbet tutmadıklarını aynı zamanda bunun bir anayasa nöbeti olduğunu söyledi. Cindoruk, bu durumun bir gösteriş hadisesi olmadığını belirterek şöyle devam etti: “Burada gerçekten kendimi demokrasiyle faşizm arasındaki sınırda nöbet tutuyormuşum gibi hissediyorum. Çünkü faşizm böyle gelir. Evvela basın özgürlüğünü ortadan kaldırır, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır, sonra da faşizm gelir. Çağdaş dünya bunun çeşitli örnekleriyle doludur. Biz burada sadece basın özgürlüğü için nöbet tutmuyoruz, burada tuttuğumuz nöbet, aynı zamanda bir anayasa nöbetidir. Neden derseniz, bütün anayasalar Cumhurbaşkanı’nı bağış Hüsamettin Cindoruk layıcı olarak görmüşlerdir. Bütün anayasalar Cumhurbaşkanı’na bir parlamento yetkilisi olarak bir af yetkisini vermiştir. Cumhurbaşkanı suçlayıcı olamaz, CumUmut Nöbeti’ni bugün ise gazetemiz hurbaşkanları bağışlayıcı olurlar. Bir yazarları ve Dünya Yazarlar Birliği Cumhurbaşkanı’nın gazetecileri cezae(PEN) Türkiye Başkanı Zeynep Oral vine sokmak, onları tutuklatma talimatile Sanatçılar Birliği Başkanı Ataol larını vermesini içime sindiremiyorum. Behramoğlu, Türkiye Yazarlar SenÜstelik Cumhurbaşkanı takip de edecedikası (TYS) Başkanı Mustafa Köz, ğini söylüyor. Ona karşı çıkmak hepimiToday’s Zaman Yazı İşleri Müdürü zin ortak görevidir. Cumhurbaşkanı’nı Celil Sağır, Zaman Gazetesi Yazabağışlama emirlerini vermesi, kararnarı Nurullah Öztürk, Birleşik Kamu İş meleri imzalaması için göreve çağırıyoKonfederasyonu Genel Başkanı Harum.” san Küçük, Disiplin Kurulu Başkanı Öymen ise Silivri’nin demokrasiye, inHasan Güngör ile İstanbul Temsilcisan haklarına, basın özgürlüğüne yönesi Mehmet Yeşildağ devralacak. len saldırıların sembolü olduğunu vurguladı. Öymen “Buradan, yüzlerce insan gelip geçti. Yakalandılar, tutuklandılar ama beraat ettiler. Şimdi de basın özgür ya geldi. Dündar’ı eşi Dilek Dündar, oğlu lüğüyle alakalı son kötüleşmenin bir mi Ege Dündar, annesi Öznur Dündar, teyzesalini daha ağırlıyor Silivri” dedi. si Gülsüm Takıl, kuzenleri Ziya Öztürk, Ülkü Öztürk, Gönül Denizalp, Sena Alp‘Davul zurnayla...’ san; Erdem Gül’ü ise eşi Aslı Gül oğulları Dündar ve Gül, yeni yıl öncesi gerSarp Güney ve Deniz ziyaret etti. çekleşen açık görüşte aileleriyle bir araAnne Öznur Dündar, “Oğlum çok güzel Can erok Altan Öymen Nöbette bugün Özkarabekir Engin Berk CHA Esendemir Özke işler yapıyor. Türkiye arkasında, Avrupa arkasında bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Böyle bir çocuğun annesi olduğum için gururluyum. Oradan aslanlar gibi çıkacak, ben de burada davul, zurna çaldıracağım” dedi. lİSTANBUL/ Cumhuriyet evgili Can, değerli kardeşim. Bak, sana “kardeşim” diye hitap ediyorum. Her görüşmemizde olduğu gibi… Biliyorsun işte, bizim buralarda bir süredir artık Kürt olmayan az sayıda insan evladına “kardeşim” diyoruz. Hani “bin yıllık kardeşlik”ten söz ediyorlardı ya! O tevatürdü! Biliyorduk da! Yine de çok dillendirmeye dilimiz varmıyordu. Sonunda “kardeşin kardeşe etmediğini” bırakmadılar geriye. Orta yere, kıra döke, yaka yıka, öldüre sürdüre saçadurdular kin tohumlarını… İyisi mi sana biraz iç dökeyim ey kardeş! Görüyorsun işte! Sana bu mektubu alenen yazdım. Cümle âlem senle birlikte okusun diye… Bizim buralarda, yani kadim Diyarbekir’de eski kentin etrafını beş bin senedir çepeçevre ana, baba gibi sarıp sarmalayan sur duvarları var. Ben de kalkmış sanki bilmiyormuşsun gibi sana anlatıyorum surları. Biliyorsun tabii, çokça geldin, birlikte adımladık daracık “küçe”leri. Hani şarkı sözü diyor ya! “Küçelere su serpmişem / yar gezende toz olmasın.” Aynen öyle, bu kadim şehrin sakinlerinin gözü gibi koruyup pir u pâk tuttuğu senin de gezip dolandığın o küçeler (sokak) artık harap viran, adını bile telaffuz etmekte zorlandığımız yüksek teknolojik donanımlı araçlarla hoyrat bir düşmanlıkla tarumar… Demem o ki; kentin etrafını çepeçevre kuşatan surlara Diyarbekirliler “Beden” der, bilir misin Can! İşte bunu bilmeme ihtimalin sahiden yüksek. Neyse artık öğrenmiş oldun. Öğrenmenin yaşı yok derler ya! Ben bile bu yaşta hâlâ öğreniyorum. Boşuna mı “Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir” dedik. Şimdi senin bedenini oraya, Silivri’ye tutsak, bizim “beden”imizi de bize yasak etmişler. Yaklaşık aynı günlerde başladı benim şehrimin yasaklılık, senin bedeninin tutsaklık serencamı. Kaderiniz sanki bir örüldü… Sen bu satırları okuduğunda Diyarbekir’le, Can Dündar’ın 1500 kilometre birbirinden uzak, ama kalben çok yakın esaret ve yasaklı halleri bir ayını devirmiş olacak. Açık mektubumu herkes okuyabilse de sadece sana yazmış olarak bitirip noktayı koyduğumda kalkıp bir toplantıya gideceğim. Yarın, yani Çarşamba 30 Aralık günü senin şehrin İstanbul’dan 100’e yakın arkadaşın / arkadaşım Diyarbekir’e gelecek. Onlarla derdimize derman olmanın hemhalliğini konuşup, görüşüp ilgililere ziyaretler yapacağız. “İçerde” olmayaydın sen de aralarında / aramızda olurdun, bilirim. Çünkü her başımız sıkıştığında arasak da aramasak da ilk evvel koşup gelenlerdendin. Bu sebeple biz seni de arkadaşlarla birlikte “geliyorsun” sayacağız, yoklama defterinde haberin olsun. “Yok” yazılmayacaksın yani… Kelimenin tam anlamıyla “at izinin it izine karıştığı” bu bozbulanık günlerde, önceki gün Zeynep Miraç yazdı ya gazetede “Yaşar Kemal yaşıyor olsaydı koyardı sandalyesini Sur’un orta yerine barış oluncaya, silahlar susuncaya kadar kalkmıyorum buradan” diye! İşte aynen böyle. Yaşar Baba kadar cesur olabilecek miyiz bilmiyorum. Halimiz, ahvalimiz budur. Zalimin zulmüne inat “Barış” olana kadar direneceğiz, başka yolu yok. Surların binlerce yıllık bedeni de, sen de… 29 Aralık 2015 Diyarbekir S JINHA MUHABİRİ TAHLİYE EDİLDİ an’da haber takibi yaptığı 13 Kasım günü gözaltına alınan JINHA muhabiri Vildan Atmaca tahliye edildi. Van’ın Erciş ilçesinde 13 Kasım günü PKK’liler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmayı takip eden DİHA muhabiri İdris Yılmaz, JİNHA muhabiri Vildan Atmaca, İMC TV muhabirleri Bekir Güneş ve Ruşen Takva polislerce engellendi. Polisler DİHA muhabiri İdris Yılmaz hakkında yakalama kararı olduğunu belirterek kelepçe takıp gözaltına alınca, tepki gösteren diğer 3 muhabir de gözaltına alındı. Savcılıkta ifadeleri alınan İMC TV muhabirleri serbest bırakılırken Yılmaz ve AtmaVildan Atmaca Vildan artık özgür V ca ise “Örgüt propagandası yapmak” ve “Sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek” iddiasıyla tutuklandı. Takva, polislerin karakolda kendilerini darp ve hakaret ettiğini anlattı. Sosyal medyada Kobani’de IŞİD’e karşı çatışırken yaşamını yitiren YPJ’li Arin Mirkan’ın fotoğrafını paylaştığı için “Örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla tutuklanan Atmaca’nın ilk duruşması Erciş Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Atmaca’ya meslektaşları, Barış Anneleri Meclisi üyeleri destek verdi. Avukat Sabahattin Kaya “Bir gazetecinin böylesi anormal bir suçlamayla tutuklu kalması kabul edilemez. YPJ’li bir kadın savaşçının fotoğrafının paylaşmak suç değildir” dedi. Mahkeme, Atmaca’nın tahliyesine karar verdi ve bir sonraki duruşmayı 21 Ocak 2016’ya erteledi. l Yurt Haberleri İlk duruşmada tahliye General tahliye oldu okta dergisinin 24. sayısının kapağındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafı ve “2 Kasım Pazartesi Türkiye İç Savaşı’nın başlangıcı” yazısı nedeniyle “halkı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı bir isyana tahrik” suçundan tutuklanan derginin Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ile Sorumlu Yazıişleri Müdürü Murat Çapan ilk duruşmada tahliye edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve 15 yıldan 20 yıla kadar hapisleri istenen Güven ile Çapan katıldı. Duruşmayı HDP Milletvekili Hüda Kaya da izledi. Güven dergi hakkında toplatma kararı verildiğini anımsatarak “Dergi dağıtılamadı, siteye erişim engeli getirildi. Dergiyi okuyamayan insanlar nasıl tedirgin oldu. Fiziken mümkün değil” dedi. Soruşturmanın “suç işlemeye NOKTA DERGİSİ DAVASI MİT tır’ları soruşturması N Murat Çapan ve Cevheri Güven. tahrik” iddiasıyla açıldığını aktaran sanık avukatlarından Fikret İlkiz, iddianamede bu suçun yerine “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyan” suçunun bulunduğunu belirtti. Ara kararını açıklayan mahkeme, sanıkların üzerlerine atılı suç vasfının değişme ihtimali ve tutuklu bulundukları süreyi dikkate alarak tahliyelerine karar verdi. Heyet, sanıklara yurtdışı çıkış yasağı ve her hafta en yakın karakola imza verme zorunluluğu da getirerek duruşmayı 1 Mart 2016’ya erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet elam Tevhid’de Kumpas” soruşturması kapsamında, Ocak 2014’te Adana ve Hatay’da MİT’e ait TIR’ların durdurulması ile ilgili yürütülen soruşturma çerçevesinde tutuklanan Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Aydın’ın tahliyesine karar verildi. Soruşturma kapsamında kasım ayında tutuklanan Tümgeneral İbrahim Aydın, Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu, aylık tutukluluk incelemesi kapsamında Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na getiTümgeneral Aydın S rildi. Tutukluluk incelemesini değerlendiren İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği, “Selam Tevhid’de Kumpas” soruşturmasını yürüten savcıdan tutuklu şüpheliler hakkındaki görüşünü sordu. Soruşturmayı yürüten savcılık da Aydın’ın adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliye edilmesini, diğer şüphelilerin ise tutukluluk halinin devamını talep etti. İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği de Tümgeneral İbrahim Aydın’ın, “suç vasfının şüpheli lehine değişme ihtimali, eylemlerdeki rolü, şüpheliye yönelik delillerin büyük oranda toplanması”nı dikkate alarak tahliyesine karar verdi. Hâkimlik, hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmasına hükmettiği Aydın’a, yurtdışına çıkış yasağı koydu. Yurtdışı yasağı C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear