25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5EYLÜL2010/SAYI1276 PAZAR 11 otografıar: azarlamacı sokağa inmeli - Dünyada pazariamada fark var mı? - Çok fazla ürün çıkıyor, devamlı herkes bir nedenden bahsediyor. Her şey çok kalabalık, her gün yeni bir ürün çıkıyor. Vereceğiniz mesajda yalın sade ve samimi olursanız ayrılıyorsunuz. Az ama öz konuşan, samimi olan markalar fark yaratıyor. Temel prensip bu. - Bir de trendler var, sağlık mesela, her şey sinir bozucu derecede sağlıklı. Bu anlamıyla şarap da saglığa yaranyla piyasaya sunuluyor genelde... - Onun da suyunu çıkanyor firmalar. Doğanın bilmem nesinden gelen diyor ama ürünün içinde kimyasallar var. Tüketici neyin samimi olup neyin olmadığını ayrışlırıyor. Yoksa söylemler ucuzluyor. Pazarlama alanında başarılı olmak isteyen biri için, sokak insanı olmak çok önemli. Masa başında rapor okuyarak, anketlere bakarak, günün sonunda sokağa çıkmıyor dolaşmıyorsan, insanları anlamak için onlarla zaman geçirmiyor, onları dinlemiyorsan yaptığın her şey havada kalıyor. • Pazarlama sektörü kadınların seslerinin daha çok yükseldiği bir alan. Mey İçki Pazarlama Müdürü Çiçekten Becel'e göre, sosyal yönü -daha kuvvetli olduğu için kadınlar bu konuda erkeklere göre avantajlı. Pazarlamacı sokak insanı olmalı... PAZARIN PENCERESİNDEN SELÇUK EREZ Stockholm Sendromu 23 Ağustos 1973'te Stockholm'de, Jan Erik Olsson adlı sabıkalı, bir banka şubesine girdi, makineli tüfekle tavana ateş etti, "Hepiniz yere yatın" diye bağırdı ve üç görevliyi esir aldı. Olsson, polis gelince, para ve bir sürat arabası istedi, cezaevindeki bir arkadaşının da getirilmesini şart koştu. Arkadaşı getirildi, bankanın önüne bir Mustang park edildi, 1,5 milyon isveç Kronu da verildi. Polis, ona "Bankadakileri bırak, al bunları git!" dedi. Soyguncu tutsaklardan birini de beraber götürmeye kalkınca polis kuşatmayı kaldırmadı. Pazarlık günlerce sürdü, tutsakları öldürme tehditleri sıklaştı. Polis sonunda soyguncuların bulundukları bölümün tavanından delik açıp içeriye gaz püskürterek soyguncuyu yakaladı. Polis sorgulaması sırasında ve mahkemede tutsaklardan bir bölümü özellikle ölümle tehdit edilen kadın, teröristleri desteklediler. Bu kadın, agır hapse mahkûm olan soyguncuyla evlendi. O günden sonra tutsakların, kendilerini tutsak alanlara tutkunlukları "Stockholm Sendromu" olarak anıldı. 1974'te kendisini kaçırıp "fidye ödemezsen öldürürüz" diyen Simbionez Kurtuluş grubuyla beraber banka soyan Patty Hearst'un davranışına ve sonra 2008'de Taliban'ın kaçırıp belli miktarda para ödemezseniz televizyon kameraları önünde keseriz dediği ve para verilinceye kadar tutsak tuttuğu gazeteci konusunda da bu geçerliydi: Bu süre içinde defalarca cinsel saldırıya uğramış olan Hollandalı gazeteci Joanie de Rijke kurtarıldığında "Çok kötü şeyler yaptılar ama saygılıydılar" demişti. Siz, Stockholm Sendromu'nun sadece banka soygunlarında ve insanların teröristler tarafından esir alındıklarında görüldüğünü mü sanıyorsunuz? Demokrasi ayaklar altına alınıyorsa, fakirlik, işsizlik çoğalmışsa, haklarımız çiğneniyorsa, adalet, hak-hukuk kalmamışsa, sorumluların "Aslında kötü niyetli olmadıklarını", "ama birçok da iyi şeyler de yaptıklarını" söylemeye, yazmaya başlarsak, sonra da tutar bunlara oy verirsek ırzına bilmem kaç kez geçilen Hollandalı o tutsaktan ne farkımız kalır? Bu da birtür Stockholm Sendromu değil midir? • selcukerez@gmail.com SİNEM DÖNMEZ P azarlama sektörü yavaş yavaş kadınların hâkimiyetine geçiyor. İçki sektöründen telekomünikasyon sektörüne, bankalardan kuyuma kadar pek çok sektörün pazarlama branşlarında kadınlar var artık. Mey içki'nin Pazarlama Direktörü Çiçekten Becel'le hem pazarlama hem de içki sektörü üzerine konuştuk. Duruma bakılırsa meyhanelerde kadınlara daha fazla yer açılacak... - Ben öncelikle sizin geçmişinizi merak edlyorum. Ne okudunuz, Mey Içkl'ye gelene kadar neler yaptınız? - Ben asker çocuğuyum. Dolayısıyla çok yer değiştiren bir ailenin kızı olduğum için hayata avantajlı başladım. Küçük yaşta dünyada ne kadar farklılıklarolduğunu, insanların ne kadar farklı olabilecegini görme imkânım oldu. Çok fazla okul değiştirdim, ama Kadıköy Maarif Koleji'nden mezunum. Boğaziçi Üniversitesi'ne girdim. - Hangi bölümde okudunuz? - Ön lisans yüksekokulu satış pazarlama yönetimi okudum. işletmenin kısa versiyonu. Mezun olduktan sonra iş hayatına Unilever'de başladım. Sonra çeşitli reklam ajanslarında müşteri temsilciliği yaptım. Coca-Cola'ya girdim, 10 yıl orada çalıştım. Pazarlama direktörlüğü yaparken de Mey'e geçtim. - Coca-Cola'dan Me/e... Biri içki, biri içecek sektörü. Farklan neler? - Çok büyük bir farkı yok. Ortak noktaları çok hatta. Fiziksel ihtiyacı geçersek, bir şey içerken, sosyalleşme, kimliğin altını çizme boyutu var. Bir şey içerek kendilerini farklı yerlere koyabiliyorlar. Bir de satış kanalları oldukça benzer. Alkollü içkilerde de, alkolsüz içkilerde de zincir mağazalar, hemen hemen iş hacminin yüzde 15'ini temsil eder. Agırlıklı olarak geleneksel perakende kanalın yani bakkalların, büfelerin yüzde 50-60 payı vardır, geri kalan da yerinde tüketim dediğimiz restoran, bar, kafe ve publar. - İçki herhalde daha çok evde içiliyor? - Üçte bir oranında dışarıda, gerisi evde içiliyor. - İçki sektöründe kadın olmanın avantaj ve dezavantajlan neler? - Özel bir dezavantajı yok. Avantajı da içki sektörüne has değil. Pazarlamada kadın yönetici olmanın avantajı var, ne sattığınız çok önemli değil. Kadınlar çok daha gözlemci. Çok boyutlu bir ortamda ilişkileri daha iyi kurabiliyorlar kafalarında, birbirinden bağımsız gibi görünen olayları çok daha rahat ilişkilendirebiliyorlar. Detaycı ve titiz yönleri de kadını avantajlı duruma getiriyor. - Bir de sanınm pazarlama sektöründe kadınlar daha da çogalıyor. Tercih ediyorya da ediliyorlar? - Pazariama sektöründe kadınların oranı daha yüksek. Çok büyük oranda değil ama, eksen kadınlara dogru kayıyor. Kadınların daha çok avantajı var pazarlamada. iki eşit kadın ve erkek düşünelim, kadınlar daha avaniajlı. Ama tabii başka degişkenler devreye giriyor, aynı kulvarda başlamalarına, avantajları olmasına rağmen, sorumlulukları arttıkça ve sosyal tarafta kadından beklentiler farklılaştıkça kadın da o kıyafeti üstüne giyip bu keztam kendini o profesyonel hayata otuılamıyor. Biraz geriye çekilme durumu da oluyor tabii ki. ^ - Slz işin pazarlama tarafındasınız, tüketici tarafına da geçiyorsunuz, hangi içklyi tercih ediyorsunuz? - Rakı çok popüler. Benim için de öyle. 45'ime kadar rakıdan fellik fellik kaçan ve korkan pek çok kadından biriydim. Önyargılarım vardı. Mey'e başlayıp rakıyı öğrendikten sonra, rakıdan vazgeçemez oldum. Rakının içinde çok derin bir kültür var. Benim rakıda en çok sevdiğim şey o. Sofra, muhabbet, paylaşım, mezeler, gelenekler, o kadar köklü ve derin ki... - Kadınlar arasında ne popüler? - Kadınlar rakıyı keşfediyorlar. Rakı hakkında daha fazla bilgilendirme olunca merak da arttı. Bir de bazı trendlere oturuyor rakı. Gençler arasında geçmişi keşfetme ve geç.mişten birtakım unsurları modern dünyayla birleştirmeye giden; eklektik bir akım var. Rakı ona çok güzel oturuyor. Bireysellik, rakı içmek özeldir, herkes içemez, adabı vardır, mesajlarını rakı içtiğinizde üstlenmiş, o mesajları vermiş oluyorsunuz. Bu da cazip geliyor. - Meyhanelerde de daha çok kadın var. - Sosyal hayatın gelişmesi de önemli evet. Rakı içen kadınlara "neden rakı içiyorsunuz" diye sordugumuzda, "Erkek dünyasına girip onlarla eşitlendiğimiz bir nokta. Onların dünyasının tam ortasına girip onlarla bunu paylaşıyor olmak bizi eşitliyor ve ben daha iyi hissediyorum" diyor mesela. Rakı içenlerin yüzde 20'si kadın, yüzde 80'i erkek. İçmeyenler de biraz kontrolü kaybetmekten korkuyor. Ama son 4 yılda yüzde 10'dan 20'yeçıktı. - Bir de kadınlara özel rakılar çıktı... - Evet, daha aromatik, yumuşak içimli rakılar çıktı, onların da çok katkısı var. Bazı kadınlara cazip geliyor ama kadınların çoğu rakıya başlarken erkek arkadaşının, babasının yani güvendiği bir insanın seçtiği markayla başlıyor. • - Eskiden bu çok daha fazla dlle getlrilen bir dezavantajdı, çocuk, hamilelik... - Belli bir seviyeye kadar evet, bir uzman, bir ürün müdüryardımcısı, bir medya uzmanında sorun yok. ilk yönetici pozisyonunu da götürebiliyorlar, ama onun bir üstüne çıktığınızda çok zorlaşıyor. Zaman, enerji ve beyin olarak odaklanmanız lazım. Rekabet ettiğiniz kitle, yani erkekler daha sorumluluklarından arındırılmış, çok yoğunlar. Ayrıca, yemek yiyeceksiniz, seyahatlere gideceksiniz, toplantılara katılacaksınız, ofis dışında da geçirmek zorunda olduğunuz bir zaman var ilişkileri yönetmek için. Burada da fark açılıyor. Bir yerden sonra her şey kadının üstüne kalıyor. Çocuğun gideceği okul, ilk gün yanında olunacak. Basit ama bu da bir zaman, bu zamanı ayırmak zorundasınız. Laf olsun diye değil, onunla birlikte olduğunuzu hissettireceksiniz, aklınız başka bir yerde, gözünüz blackberry'nizde olmayacak. Ben bunları yaşadım. • • , v. + ., Espirisentır Misafir şair Yapraklar dökülmeye başladı. Dikkatli olmam gerekiyor bir şey düşünmemeliyim. Yapraklar düşerken etlerim sızlıyor. Yerlerde sürüklenen çınar yaprakları! Sizin yüzünüzden kaybettim... Süreyya Berfe Sahibinin sesi Açlık; dava, kin ve mücadele gibi şeyleri pek tanımaz. Fotosentır Fotoğraf: Nurettin Iğci Op-LIS Ya gol at ya da skora yat. Tor-pili çok olanların, pili çabuk biter. Ibrahim Ormancı Ekonomi politik Ne ka ekmek o , ü ka köfte. 22=$ Misafir çizer: Erdoğan Başol Fırsat.. Fırsat. Basketbolcudan 35 cm. boy fazlası ihtiyaçtan satılıktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear